Başımıza Gelenler
Özcan PEHLİVANOĞLU
ozcanpehlivanoglu@yahoo.com
22 Ocak 2010
Yıl 1970'lerin ortaları. Memleketimizin her zaman olduğu gibi büyük sıkıntıları var.
Siyaset ve devlet mekanizması, halkına karşı yürütülen fiziki ve psikolojik operasyonları anlamak ve savuşturmak konusunda bir acziyet içerisinde. Böyle olması da Türkiye ve Türkler üzerinde emelleri olanların arzu ettiği bir durum.
Bunun en amil sebebi; insanların geçmişte yaşananlar hakkında bir bilince sahip olmayışları ve bu nedenle ne yaptığını bilmez bir şekilde hareket etmeleridir.
O dönemde iş yine Türk milletinin haysiyetli evlatlarının başına düşmüş, onlarda akılları yettiğince çeşitli direnç mekanizmaları oluşturmaya başlamıştır.
Bunlardan biri de genç nesli olup biten ve geçmişte yaşananlar konusunda bilgi sahibi yapmak olmuştur.
İşte o dönemde elime bir kitap tutuşturuldu ve okumam tavsiye edildi. Kitabın adı "Başımıza Gelenler" yazarı da Mehmet Arif Bey...
Mehmet Arif Bey, 93 Harbi'de olarak anılan 1877 - 1878 Osmanlı - Rus Savaşında, Anadolu Orduları Başkomutanlığına getirilen Müşir Ahmet Muhtar Paşa'nın özel katipliğini yapmış ve savaşın sonuna kadar cephede bulunmuş, olayları bizzat içinde bulunarak yaşamıştır.
Mehmet Arif Bey kitabında çok önemli tespitler yaparken bunların yanında bu eseri niçin yazdığını da özellikle belirtmiştir.
"İçinde yaşadığımız yüz yıl da uğradığımız siyasi felaket ve musibetlerin bizden sonrakilerinde başına gelebileceğini düşünerek görüp geçirdiğimiz zorluklardan, belalardan ve sebeplerden gelecek nesilleri haberdar etmemiz, üzerimize düşen bir vatan borcudur. Susmaksa her gün biraz daha değişerek önem kazanan dünya durumu karşısında ya af olunmaz bir hata veya vatan hakkında işlenmiş bir ihanet olur. Öyle ise karınca kararınca milletime hizmet etmiş olmak için yazdım" diyor.
Bu gün çoğunluğumuzun bu eserden ve tarihte başımıza gelenlerden haberi yok. Ama Türk milletine hakaret eden yazar çizer takımının Orhan Pamuk örneğinde olduğu gibi eserlerini bilmeyenimiz yok. Ne yaman çelişki değil mi?
Mehmet Arif Bey'in ibretle dikkate almamız gereken diğer bir tespiti de " ... kolumuzu kanadımızı kırıp, nefesimizi kesen belimizi büken şeyin; devlet adamlarımızın çoğunun tarih bilgilerinin noksan oluşu ve yaşananlardan ders çıkartmayışları, buna karşılık bize düşmanlık edenlerin her ferdinin kendi milli tarihini bütün incelikleriyle bilmesi, bağlanması ve inanmasıdır."
Geçtiğimiz günlerde yakalanan bir uyuşturucu baronunun soy isimlerini değiştirttiği aile bireylerine yeni soy ismi olarak "Bedirhanoğlu" nu tercih ettirmesi bu manada çok dikkat çekicidir. Bunun gibi binlerce örnek bulunabilir.
"Başımıza Gelenler" isimli eserden sizlere bahsetmemin asıl nedeni Kürt Galip'in torunu olmakla övünen ünlü CHP eski genel sekreter yardımcısı ve parti meclisi üyesi, Deniz Baykal'ın sadık adamı Mehmet Sevigen'in, Amerikancı ve bölücü cemaatin gazetesine verdiği röportajda dile getirdiği "MHP'de DTP kadar tehlikelidir" iddiasıdır.
Mehmet Sevigen aslında bu açıklaması ile CHP'nin MHP'ye bakışını da ortaya koymuştur. Sevigen; cemaatin gazetesine böyle bir açıklama yapmak sureti ile kendi partisi ile birlikte AKP ve eski DTP yeni DBP'de bulunan ve birlikte hareket edebilecekleri insanlarla MHP konusunda aynı şeyleri düşündüğünü açığa vurmuştur. Bu bana hiç yabancı olmayan ama belki sizlere tuhaf gelebilecek bir yakınlaşmadır.
Sevigen gibi düşünenler tarafından MHP'nin iktidar olması hiçbir zaman istenmez. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Türk Milliyetçileri tarafından kurulmuştur. Öyleyse ister MHP çatısı altında ya da münferiden hiçbir zaman Türk Milliyetçileri iktidar olmamalıdır!
Bir millet kendisini kimin yönettiğine veya yönetmeye talip olduğuna dikkat etmez ve emaneti teslim ettikleri cevherin aslisini araştırmazsa başına gelecek her şeyi yaşamaya layık olur.
Sözde sosyal demokrat olan bir partinin değişmez derebeyinin , terör örgütü ile özdeşleşmiş ve bu sebeple Anayasa Mahkemesince kapatılan bir partiyi; ülkem - vatanım - bayrağım - milletim diyen insanların oluşturduğu bir parti olan MHP ile bir tutması ve bunu Amerikancı, bölücü ve Kürtçü bir cemaatin gazetesinde yapması yemeğin aynı kaptan yenildiğinin açık bir göstergesidir.
Bunun için sizlere ilk okuduğum tarihin üzerinden 30 yılı aşkın bir süre geçmiş olmasına rağmen kanaatimce ilk günkü tazeliğini koruyan Mehmet Arif Beyin "Başımıza Gelenler" adlı eserini okumanızı tavsiye ediyorum.
Yoksa balık hafızalı insanlar olarak tekrar tekrar aynı yeme yakalanırız.
Osmanlı - Türk Devletinin yıkılışını en iyi gözlemleyenlerden biri de o dönemin devlet adamlarından biri olan Mahmut Muhtar Paşa'dır.
Paşa; Ruzname-i Harp (Balkan Savaşı Günlüğü) adlı eserinde, Rumeli'nin kaybedilişini anlatır.
"...İlerlemek ve ferahlamak ancak hakikatleri bilmek ve tecrübelerden faydalanmakla olur. Son savaşta (Balkan Savaşı) milli yaşayışımız ve devletin devamı ile şiddetle ilgisi olan tecrübelerin sonucu bütün gerçeğiyle ortaya konursa zihinlerin aydınlatılmasına ve inceden inceye düşünülerek durumumuzun düzeltilmesine sebep olur." demektedir.
Şimdi herkese soruyorum, Balkanlardan gelip anavatana yerleşmiş milyonlarca insanımıza soruyorum: Niye Balkanlardaki toprakları kolayca terk ettiniz? Evi, barkı, tarlayı velhasıl malı mülkü niye kazma kürek savunmadınız? Niye "Ya istiklal ya ölüm" diye direnmediniz? Neden güzelim Türk şehri Selanik'i tek kurşun atmadan teslim ettiniz? Bu konularda zihinleriniz aydınlık mı? Vatan terk etmek ve vatanı savunmamak bu kadar kolay mı?
Mondros Mütarekesinden sonra galip devletlerin kuvvetleri İstanbul'u işgal ederken onların bayraklarını sallayan sözde Ahmetleri, Mehmetleri biliyormusunuz? veya size bunları anlatan oldu mu? Yoksa aynı baskıyı görünce geçmişte kötü bir sınav vermiş olan Ali Kemalleri mi taklit edeceğiz?
Amma çok soru sordum. Çünkü bana göre bir çok şeyin farkında değiliz.
Bunun nedeni zihinlerimizin kontrol altında tutuluyor olmasıdır. Bir dizginlerimizi salsalar dev uyanacak. Adamlar enayi değiller ya....
Eğitim sisteminizi 2. Dünya Savaşının sona erişi ile yönlendirmeye almışlar. Yazılı ve görsel basın ellerinde. Sizlere istedikleri yanlışı doğru diye yutturuyorlar. Sevigen demiyor mu " MHP'de DTP kadar tehlikelidir" diye hem de dini bütün insanların gazetesinde. Bu doğru olmayacakta ne doğru olacak!!!
Sovyetler döneminde Ruslar, 1940'lı yılların sonunda " kişisel zihne müdahale" konusunda çoktan çalışmaya başlamış ve bu konunun önemini gören ABD, Kanada ve İngiltere 01 Haziran 1951'de Montreal'de en üst düzey askerleri, haber alma elemanları ve tanınmış psikologlardan oluşan bir grubu toplayarak karşıt projeler için düğmeye basmışlardır.
Üzerinden 60 yıl geçen bu "kişisel zihne müdahale" çalışmalarının günümüzde ulaştığı noktayı ve bizim ülkemizde vücud bulan yöntemlerini düşünmek bile istemiyorum.
Bu nedenle Mehmet Sevigen'in cemaat gazetesinde MHP ile ilgili değerlendirmesini çok manidar buluyorum.
Bir yandan geçmişi görmemiz ve ibret almamız engelleniyor diğer yandan günümüz ve geleceğimiz aynı mihraklar tarafından ama farklı kılıflarda şekillendirilmeye çalışılıyor.
Tıpkı İsrail ile yaşanan tirajı komik olaylar gibi. Bir yandan Musevi lobisinin desteği ile iktidara gel ve iktidarda kal diğer yandan İsrail ile bir kayıkçı kavgası yap ve Müslüman Türk Milleti ile İslam Dünyasının kalbini çal...
Bu danışıklı dövüş; kontrol altına alınmış zihinlerinizde prim yapıyorsa alın size farklı bir bakış açısı. Umarım üzerinde düşünürsünüz.
22 Ocak 2010
http://www.kocaeliaydinlarocagi.org.tr/Yazi.aspx?ID=1361
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder