Ankaradaki Palalılar da Esnaf mı
Ruhat Mengi
12 Temmuz 2013 Cuma
Ankara’daki palalılar da ‘esnaf’ mı?
İstanbul’da eli palalı kişilerin Taksim’deki göstericilere saldırdığını TV’de ilk izlediğim anda Mısır ve Suriye’deki “Baltacılar”ı hatırlamış ve yazılarımda da belirtmiştim.
Çarşamba akşamı “Eskişehir’deki Gezi gösterileri sırasında polisten kaçarken eli sopalıların saldırısına uğrayarak ağır yaralanan Ali İsmail Korkmaz’ın 33 gün sonra hayatını kaybetmesi ” nedeniyle halk Ankara ve Hatay’da protesto gösterileri yaptı. Ve Ankara Dikmen’de araçlardan palalarla inen kişiler yine aynen İstanbul’da olduğu gibi göstericilere saldırdı.
Her olaya bir kılıf!
Şimdi, artık bu ülkede her olaya “gerçeğinden farklı bir kılıf” başarıyla giydiriliyor, medyanın büyük bölümü de “gerçek haberleri gizlediği, olayları çarpıtarak yansıttığı” için toplum kesimleri, özellikle de okumayan-araştırmayanlar, eğitimsiz kitleler “sanal bir alemde, yalanlarla” yaşatılıyor.. Bütün bu skandal durum bir yana..
Bu “pala-satır-kasap bıçağı” dediğiniz, barbarlara yakışır aletler, öyle göz yumulacak bir şey değil. Bunlarla saldıran gözü dönmüşlerin derhal kapatılması gerekir ama bizde ne oldu? Efendim onlar “esnaf”mış da, işleri aksadığı için sinirleri bozukmuş da.. “Terör mağduru” sayılıp zararları karşılanabilirmiş. Ooldu, bırakın “suçluları içeri kapatarak toplumu korumayı”, milletin parasıyla palalı beslenecek ve bundan sonra “daha çok palalı”nın ortaya çıkması sağlanacak..
Polisle birlikte..
Polis ordularının halkın üstüne saldırıp komaya sokması, öldürmesi, gençlerin gözünü çıkarması yetmiyor, bunlarla birlik halinde saldıracaklar. Taksim’deki polis şiddeti sırasında gaz fişeğiyle başından yaralanan “17 yaşındaki Mustafa Ali Tombul” beynindeki hasar nedeniyle bilinci kapalı olarak yoğun bakımda. Polis 5-6 metreden ateş etmiş, Ethem Sarısülük’e olduğu gibi, çok yakından..
İçi yanan babacığı isyan ediyor; “Biz evledımıza gözümüz gibi bakarak büyüttük, devletin polisinin bunu yapmaya hakkı yok. Yetkililer olayla ilgili açıklama yapsınlar” diye ama Vali’den, Bakan’dan, gençlere şiddet uygulayanları ödüllendirenlerden hiç ses çıkmıyor.
Taksim’de “göstericinin kafasına tuğlayla vuran, tekmeleyen beyaz gömlekli-sakallı kişiyi, ellerinde palayla vatandaşlara saldıranları polislerin nasıl koruduğunu, yanında yapılan şiddete göz yumduğunu” gördük. Bu suçluların hiçbiri hapis cezası almadı, kimliği bile söylenmedi. Peki bu hukuksuzluğa; Taksim Dayanışma üyeleri göz altına alınırken, Yılmaz Büyükerşen’ler-Ümit Kocasakal’lar eften püften nedenlerle yargılanırken, sanatçılara otellere suç aranırken, gerçek ağır suçluları koruma ve hatta “cesaretlendirme”ye ne zamana kadar susulması bekleniyor?
Seçim, halk iradesi, ve..
Boğaz boyu haksızlıklara, yanlışlara susamayan halk kesimleri sokaklara dökülünce “demokraside halkın iradesi, seçim önemli, bekleyeceksiniz” deniyor, tamam da hükümetler “demokrasiyi, milli iradenin büyük kesimlerini, hakkı-hukuku” hiçe sayıyor, “gücü elime geçirdim, seçime kadar canımın istediğini yaparım” diyorsa o toplumdan “demokrasiye saygı” beklemeye hakkı var mıdır?
Örneğin halk “ Palalı demokrasi ”ye razı olmak ve daha yıllarca satırların gölgesinde, vahşet havasında yaşamak ve gençlerini kurban vermek zorunda mıdır?
Nasıl bir ülke ve gelecek sunabilir bu tablo? Mısır’da, Suriye’de “ Baltacılar ” ne getirdi ki, burada “ Palacılar ” ne getirecek?
Mısır’da Baltacılar ilk kez 25 Ocak 2011’de Tahrir Meydanı’nda “Mübarek’e karşı gösteri yapanlara saldırarak” ortaya çıkmış. Bu tarihten sonra da yaptıkları
saldırılarda çok kişi hayatını kaybetmiş. Eski rejimin “polis şefleri tarafından yönlendirildikleri ve gösteri alanlarına onlar tarafından getirildikleri, her olayın
altından çıktıkları bazılarının silah da taşıdığı”, arkalarında Mübarek döneminin bakanları, Meclis Başkanı, bürokratları olduğu biliniyor.
Bizdeki Palalılar’ın arkasındaki “ İsimler ” ise henüz belli değil.
Ali İsmail Korkmaz “ eli sopalı ”ların yüzünden hayatını kaybetti, susarak ve cesaretlendirerek eli satırlıların da başka gençleri katletmesi beklenemez.
Vali, Emniyet Genel Müdürü ve İçişleri Bakanı bu başıboşluğun hesabını millete vermek zorundadır! Hukuksuzlukların hesabını ise Adalet Bakanı!
Hata!
Sevgili okurlarım, Çarşamba günü “Hakime kim hesap soracak” başlıklı yazımın uzun tutukluluk sürelerinin kısaltılmasıyla ilgili kısmında;
“Kararı ya iktidar partisi veya onların kontrolündeki hakimler verecek. Ki vermeyecekleri ‘milletvekili seçilenlerin bile bırakılmasını istememelerinden’ bellidir” cümlelerinde “istememelerinden” kelimesi “istemelerinden” şeklinde yazılmış.
Özürlerimle düzeltiyorum.
http://www.gazetevatan.com/ruhat-mengi-553475-yazar-yazisi-ankara-daki-palalilar-da--esnaf--mi-/
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder