29 Haziran 2016 Çarşamba

Suriye Türkleri BÖLÜM 2





 Suriye Türkleri  BÖLÜM 2



Yazar: Meşküre Yılmaz


Ankara Şam’a “ya savaş ya Öcalan ve PKK” diyordu.


Türkiye’nin kararlı tutumunu anlayan Suriye 15 yıldan beri ilk kez PKK terör örgütü konusunda sınırda yetkiliklerle bir dizi toplantılar yapılacağını bildirmiştir[52].
Türkiye ve Suriye heyetleri terörizmle mücadele de işbirliğini görüşmek üzere 19-20 Ekim 1998 tarihlerinde Adana’da bir araya gelmişlerdir.
Varılan mutabakata göre: Öcalan şu andan itibaren Suriye’de değildir ve kesinlikle Suriye’ye girmesine izin verilmeyecektir, PKK’nda Suriye’ye girmesine ve şu andan itibaren faaliyet göstermesine izin verilmeyecektir. Birçok PKK’lı tutuklanmış ve adalete teslim edilmiştir. Listeleri de Türk tarafına verilmiştir[53].
Böylece imzalanan anlaşma ile Suriye, Türkiye’ye karşı yıllarca uyguladığı teröre destek politikasını bırakmıştır.
Türkiye ile Suriye ilişkisinde karşılıklı ziyaretler Abdullah Öcalan’ın 1998 yılında sınır dışı edilmesinden sonra, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in 2000’de Hafız Esad’ın cenaze törenine katılmasıyla başlamıştır.
Beşer Esad Türkiye’yi ziyaret etti (6 Ocak 2004). Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da 22 Aralık 2004 Tarihinde Suriye’ye gitti. Bu ziyarette Suriye Başkanı Muhammed Naci Otri ile bir görüşme yaptı .( Otri Temmuz 2004’de Türkiye’ye gelmişti). Otri “Dicle Nehrinden çektikleri suyun oranını artırmak” istediklerini Erdoğan’a iletti. Görüşmeler sonunda Suriye’nin Dicle Nehrinden sağladığı su miktarı 500 metreküpten, 850 metreküpe çıkarılmıştır.
Görüşmelerde iki ülke arasında serbest ticaret anlaşması da imzalanmıştır. Ayrıca iki ülke arasındaki ticaret hacminin de 821 milyon dolardan 2 milyar dolara çıkarılmasının amaçlandığı da açıklanmıştır.[54].
Türkiye Suriye ilişkisinde üst düzey görüşmeler yapılırken kültürel ilişkiler üzerinde de durulmaktadır. 2003 yılının Ekim ayında Türkiye, Suriye’de Kültür ve Tanıtma Müşavirliği kuruldu. Ancak kültürel ilişkilerin henüz olması gereken yerde olmadığı ve üniversitelerin üzerine düşen görevleri yapamadığı konusunda düşünceler mevcut[55].
Suriye’de yaşayan Türkler, Türkiye Suriye gerginliği sürerken Türklüklerini inkar ediyorlardı, şimdi herkes bir Türk akrabası olduğunu söylüyor[56].
İsrail’de yayınlanan Haaretz gazetesi Türkiye’nin Suriye ile 1938 yılından beri devam eden Hatay sorununu, başbakan Erdoğan’ın Suriye gezisi sırasında imzalanan serbest ticaret anlaşmasına eklenen bir madde ile çözüldüğünü yazdı. İki ülke ek bir maddeyle birbirinin sınırlarını tanıdı, dolayısıyla Şam, Hatay’ın Türkiye’nin sınırları içinde yer aldığını kabul etti, şeklinde bir açıklama aynı gazetede yer almıştır.
Türkiye dışişleri yetkilileri Suriye ile imzalanan anlaşmanın giriş bölümünde karşılıklı olarak sınırlarını tanıdıklarını beyan ettiklerini ancak bu yöndeki hükümlerin son dönemde imzalanan başka anlaşmalarda da yer aldığını ifade ettiler. Türkiye’nin Suriye ile bir sınır sorunu mevcut değildir. Hatay 1939’dan beri Türkiye Cumhuriyeti sınırları içindedir. Bu Birleşmiş Milletleri’nde dünyanın da kabul ettiği bir olgudur şeklinde açıklama yaptılar.[57]
25 Eylül 2004 tarihinde de Mersin’de iki ülke arasında gelecekte başta turizm ve ticaret olmak üzere nelerin yapılabileceği konusunda görüşmeler yapıldı. Deniz ve demir yolu konusunda iki ülke arasında ulaşımı kolaylaştıracak projeler ele alındı[58].
Ahmet Necdet Sezer ABD’nin ve AB’nin iptal etmesini istedikleri Suriye gezisini plânladığı gibi 13-14 Nisan 2005 tarihinde gerçekleştirdi.[59].
Siyasi ve ticari ilişkiler bu şekilde geliştirilirken Suriye’nin Büyük Suriye hayali unutulmadan, Türkiye Suriye ile özellikle kültürel ilişkilerini de geliştirmelidir. Ayrıca Suriye’deki Türkler de ilgilenmeli, bağlantı kurulmalıdır. Türkiye Suriye’deki Türkleri sahipsiz bırakmamalı onlarla tarihten gelen ahlaki ve vicdani sorumluluğu çerçevesinde bağlarını sürdürmelidir. Bu ilişki hiçbir zaman Suriye’deki Türkleri kışkırtmaya yönelik değil barışçı olmalıdır. Başbakan Erdoğan’ın ziyaretinde bu konuların ele alınmamasın büyük bir eksikliktir.
Büyük Atatürk 1933 yılından itibaren 175 Türk gencini Hatay’dan getirterek Türkiye’de burslu okumalarını sağlamıştır.[60]
Bugün de Suriye’de yaşayan Türk gençlerine, Türk Cumhuriyetleri ve Akraba Topluluklarına tanınan kontenjan çerçevesinde hak tanınarak Türkiye’de yüksek öğretim imkânı sağlanmalıdır.
Görüldüğü gibi Cumhurbaşkanı Sezer ve Başbakan Erdoğan’ın temaslarıyla Türkiye-Suriye ilişkilerinde yeni bir dönemden söz etmek açıkça mümkünken o tarihte de belirttiğim gibi Suriye’de yaşayan Türklerle ilgili olumlu bir girişimden maalesef söz edemiyoruz.
SURİYE’NİN BUGÜNKÜ DURUMU
Bugüne geldiğimizde her şeyden önce Suriye’deki iç savaşın ne zaman ve nasıl başladığına kısaca bir bakmamız gerekir:
Aslında olaylar ‘Arap Baharı’ adı altında 2010 yılının sonlarında Tunus’da başladı.[61]Daha sonra Cezayir, Ürdün, Yemen, Libya, Bahreyn‘de görülen çatışmalar bugün Suriye’de bütün hızıyla devam ediyor. 15 Mart 2011’de Suriye’nin güneyindeki Der’a kentinde başlayan sokak gösterileri ile ‘Arap Baharı’ Suriye’ye gelmiş oldu. Adı geçen ülkelerde birçok insan hayatını kaybederken bazılarında rejim değişiklikleri yaşandı. Ancak daha önceki ülkelerden farklı olarak Suriye’deki gösteriler rejim kuvvetleri tarafından kanlı bir şekilde bastırıldı insanlar ya hayatlarını kaybettiler ya da tutuklandılar. Suriye’deki rejim arkasına Rusya-İran desteğini alarak ülkeyi iç savaşa sürükledi. Bugün hala devam eden bu iç savaşta barış zamanı da çok rahat olduklarından söz edemeyeceğimiz Türkmenler hedef haline geldiler. Türkmenler, hem rejim kuvvetleri hem ülkedeki radikal unsurlar hem de diğer ayrılıkçı örgütlerin çatışma menzilinde adeta çapraz ateş arasında kaldılar.
         Günümüzde Suriye’de 3,5 milyon Türkmen yaşamaktadır. Bu sayı 2012’de ORSAM’ın yaptığı saha araştırmasına dayanmaktadır. Azımsanmayacak bir çoğunluğa sahip olmalarına rağmen uzun yıllar boyunca siyasi ve sosyal baskılara maruz kalan Türkmenler arasında siyasi bir hareketin gelişmediğini görmekteyiz. Ancak iç savaşın başladığı 2011’den itibaren oluşan konjonktürel zeminde Türkmenler arasında tepkisel ve kültürel bir milliyetçilik gelişmeye başlamıştır.
           Suriye’de 2011 yılında başlayan süreçte Suriye Türkmenleri hali hazırda Esad rejimine karşı hareket eden muhalif kanadın içinde yer almaktadırlar. Rejimin doğrudan doğruya hedefi haline gelen Suriye Türkmenleri savaşta ciddi anlamda kayıplar vermişlerdir.[62]
            Uzun yıllar Esad rejiminin uygulamaları çerçevesinde hiçbir şekilde örgütlenme imkânı bulamayan Suriye Türkmenleri Mart 2011’de başlayan halk ayaklanması sürecinde bu boşluğu doldurma çabası içine girmiştir. İlk örgütlenme çabaları bu dönemde ortaya çıkmıştır.Özgürlük mücadelesi başlayınca bunları siyasi kazanca çevirecek bir yapıya ihtiyaç duyulmuştur. Bu nedenle Türkiye’de yaşayan Türkmenlerin girişimi ile 2012 yılında Suriye Türkmenleri platformu kurulmuştur. Platform, Suriye Türkmenlerinin meşru temsilcisi olması ve her türlü müzakereyi yürütmesi amacıyla Suriye’den seçilecek delegeler yoluyla bir Suriye Türkmen Meclisi’nin kurulmasını hedeflemiştir. Bu faaliyetler sonucunda 29 Mart 2013 tarihinde Türkiye’nin de desteğiyle Suriye Türkmenlerinin uluslar arası alandaki meşru temsilcisi olma hedefi ile tüm Türkmen oluşumlarını tek çatı altında birleştiren Suriye Türkmen Meclisi kurulmuştur. Türkmen Meclisi’nin 42 üyesi vardır. Bu üyeler tüm bölgelerin temsilcileri tarafından demokratik bir şekilde seçilmiştir. Bu meclis içerisinde bütün partilerin ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri bulunmaktadır. Suriye’deki Türkmenler artık bu meclis tarafından temsil ediliyor. Suriye’deki Türkmenlerin bütün faaliyetleri bu meclis aracılığıyla yürütülmektedir. Bu nedenle bizde Suriye Meclis Başkanı Abrurahman Mustafa ve danışmanı Miray Vurmay Güzel’i referans olarak alıyoruz.
Son günlerde Türkmenlerin yoğun olarak yaşadığı aynı zamanda stratejik bir bölge olan Bayırbucak’a havadan ve karadan yapılan saldırılar çok arttığı için konuya buradan başlamak sanırım daha doğru olacak.
Bayırbucak’da Türkmenler Kasımın ortalarındanberi havadan Rus karadan ise Esad ve Hizbullah’ın ağır ateşi altındalar. Suriye Türkmen Meclisi Başkanı Abdurrahman Mustafa Hama ve Humus’ta Türklmenlerin etnik arındırmaya tabii tutulduğunu şimdi sıranın Bayırbucak bölgesine geldiğini, aslında üç yıldır buraya Esad güçlerinin varil bombası attığını ifade ediyor.  Burada yaşayan Türkmenler çatışmalarda direniş gösterip köylerini terk etmemişlerdir fakat Rus bombardımanından sonra köylerinde kalamamışlardır. 30 Eylül’den bu yana Rus bombardımanına maruz kalan Türkmenler 29 Kasım’da Kızıldağ ( deniz tarafından Bayırbucağın kuzey batısındadır) düşmesine rağmen bölgede direniş göstermektedirler. Çünkü biliyorlar ki bu dağa hakim olan stratejik olarak önemli olan bu bölgeye hakim olur. Ayrıca Türkmenler burası benim toprağımdır, köyümdür, toprak namustur diyerek insanüstü bir çaba harcıyorlar ve savunmaya devam ediyorlar.
Ancak Suriye’deki iç savaş tamamen uluslar arası aktörlerin mücadele alanına dönüşmüş durumda bu nedenle orada ne kadar Türkmen’in ya da başka etnik gruplardan ne kadar insanın öldüğünün maalesef fazla bir anlamı olmadığı görülüyor.
Bugün Suriye’de yüzbinlerce Suriyeli öldürülmüş ve yaralanmış, 10 milyona yakın Suriye vatandaşı doğduğu ve yaşadığı toprakları terk etmek zorunda kalmıştır. Fakat yine de bu savaşda en mağdur grup Türkmenlerdir.
- Çünkü değişik bölgelerde değişik gruplar tarafından saldırlar hep Türkmenler yönelik olarak yapılmaktadır.
- Savaşın başından bu yana 35 bin Türkmen şehit olmuştur:
- Hama ve Humus Türkmenleri rejim tarafından etnik temizliğe maruz kalarak köylerini tamamen boşaltmak zorunda kalmışlardır.
- Şam-Golan(Golan Şam’ın bitişiğindedir, Golan Türkmenleri birinci göçlerini İsrail’in işgalinde, ikinci göçlerini de Esad zamanında yaşadılar) Türkmenleri tümüyle rejimin ablukası altındadır.
-Halep’teki Türkmen köyleri 2 yıldır İŞİD’in kontrolü altındadır.
- Mayıs 2015’de Tel Abyad Türkmenleri PYD’nin tehcirine maruz kalmışlardır (PYD önce batılı güçlerle işbirliği yaparken daha sonra aynı ideolojiyi paylaştığı Rusya ile birlikte hareket etmeye başladı)
- Bayırbucak Türkmen bölgesi de havadan Rus karadan da rejim destekli Hizbullah’ın ateşi altındadırlar.
Suriye Türkmen Meclis Başkanı’nı danışmanı Güzel’e göre: ’Bayırbucak Türkmen bölgesine saldırının üç anlamı vardır. Herşeyden önce Akdeniz’e uzanacak Kürt koridorunu açma hedefi var ve Esad da masada anlaşmaya giderse kendisine Nusayri/Alevi devleti kurulabileceği toprakları genişletmek istiyor ve bunların yanında saldırılarla Türkiye’yi rahatsız etmek için de çaba harcanıyor.
Rusya’nın bir diğer amacı da bölgedeki ve özellikle de Suriye’deki çıkarlarını özellikle masaya oturulduğu takdirde masadaki elini güçlendirmeye çalışıyor. Güzel, Rusya’nın Akdeniz’deki 100 yıllık projesini gerçekleştirmek istediğine dikkat çekiyor.
Güzel, Türkmenlere yardım eden tek gücün Türkiye olduğunu ve Aynel Arap/ Kobani’deki olaylar bütün dünyanın gündemindeydi, dünya nerdeyse PYD ve YPG için topyekûn seferber olmuştu fakat Türkmenler için aynı tepki verilmedi diyor.
Doğru söylüyor ama buna şunu da eklemek lazım Abdurrahman Mustafa Türkiye’nin savaşın başındanberi Suriye’deki bütün muhalif gruplara yardım yaptığını açıklıyor.[63]
Suriye’deki Türkmenler manevi olarak inanmışlar ve ciddi bir şekilde kendilerinin de sloganlaştırdıkları gibi ‘ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ’ veriyorlar. Dileğimiz tabiî ki bunun gerçekleşmesi ancak şartlar buna çok imkân verecek gibi görünmüyor.
Abdurrahman Mustafa verdiği röportajda Bayırbucak bölgesinin sahil tarafı olan Bucak kısmı rejimin elinde, Bayır yani Türkmen Dağı bölgesi ise Türkmenlerin elinde. Bayır bölgesi Hatay ile sıfır noktadadır. Rusya işte bu noktayı vuruyor. Bayırbucak bölgesi Suriye rejimi ve Rusya için neden önemli? Suriye’de iki önemli proje var. Kürt koridoru olacaksa Bayırbucak bölgesinin alınması gerekiyor. Nusayri devleti kurulacaksa ve Bayırbucak Türkmenlerinin kontrolünde olursa Türkiye ile sınır olamayacaksın, iki projede de Bayırbucağın düşmesi gerekiyor. Yapılan ropörtajda bu iki projenin birbiriyle çatışıp çatışmayacağına cevap olarak Abdurrahman Mustafa iki projenin sahibi de aynı olduğu için çatışmayacak cevabını veriyor. Yapılmak istenen nedir? Sorusuna cevabı çok ilginç ‘Bosna’da yapıldığı gibi Bosna Savaşı’nda Sırplar önce katletti, sonra katledip çaresiz bıraktığı bir toplumu barış masasına oturtmaya zorladı. Bizi öldürüp, katillerimizle masaya oturtmaya çalışacaklar. Ama Türkmenlerin inancı bu konuda da tam ‘Türkiye ve Türkmenler buna izin vermeyecek’ diyorlar.
Türkmen Meclis Başkanı Abdurrahman Mustafa’yı umutlandıran konulardan bir tanesi de özellikle Türkmendağı vasıtasıyla Türkmenlerin sesinin duyulması olmuştur. Abdurrahman Mustafa Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm kurum ve kuruluşlarıyla yanlarında olduğunu; Kızılay ve AFAD’ın Türkmen kardeşleri için seferber olduğunu, Türk basınının seslerini duyurmak için gece gündüz çalıştığını, sivil toplum kuruluşlarından, meslek örgütlerinden, sendikalardan yardım ve destek telefonlarının yağdığını belirtiyor. . Abdurrahman Mustafa bütün bu desteklerden memnuniyet duyduğunu ancak bu destek iki yıl önceverilseydi durumun çok farklı olacakdı diyor.
Aynı röportajda kendisine Mit tırlarıyla ilgili soru sorulduğunda net bir cevap vermiyor.[64] Bu konuda net cevabı MHP’nin bölgeye gönderdiği komisyonun başkanı Gaziantep Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Prof.Dr.Ümit Özdağ bölgeyi ziyaretten sonra yaptığı açıklamayla veriyor.[65]
Abdurrahman Mustafa, Irak Türkmen Cephesi Başkanı Erşad Salihi’nin kendisini her gün arayıp destek verdiğini de ifade etmiştir.[66]
Abdurrahman Mustafa verilen bu desteklerden dolayı Türkmenlerin morallerini çok yüksek olduğunu belirtmekle birlikte durumun tesbitini de çok isabetli bir şekilde yapıyor:
- Suriye’de radikal güçleri yaratan uluslar arası güçlerdir.
- Bayırbucak kaybedilirse Türkmenler Suriye’deki varlığını kaybederler, bu nedenle varlığımızı devam ettirebilmek için hakim olmamız lazım
- Bayırbucağı kaybettiğimiz takdirde bin yıldır yaşadığımız topraklarda Esad döneminden bile kötü vaziyete düşeriz
-Baas, Hristıyanlar, PYD, İŞİD herkesin elinde bir Türkmen politikası var. Ama biz yine de ümitle bakıyoruz. Çünkü Tel Abya’dan itibaren yavaş yavaş Türkmen varlığından bahsedilmeye başlandı.
-Türkiye Suriyeli mültecilere inanılmaz bir şekilde yardımcı olmasına rağmen uluslar arası toplumda yeterli destek ve ilgiyi görmedi. Türkiye’nin bu konudaki çabaları savaş sonrası yaşanacak süreçte etkili olmak.
           - Terör örgütlerini Türkiye sınırına konuşlandırarak terörü Türkiye’ye taşımak istiyorlar
- Göçmen göndererek Türkiye’yi sıkıştırıyorlar
- Türkiye Güvenli Bölge konusunda ısrar ediyor ama hem Rusya hem de batı buna karşı çıkıyor. (Suriye Türkmen Meclisi Başkanı Abdurrahman Mustafa’nın danışmanı Güzel; ‘’Güvenli Bölge ya da diğer adıyla terörden arındırılmış bölge meselesinin kendileri ve Türkiye açısından ne kadar önemli olduğunun altını çiziyor ve Güvenli Bölgenin, söz konusu Türkmen karekterinin korunması için elzem olduğunu belirtiyor. Güvenli Bölgeye Türkiye’ye dost grupların yerleştirilmesi durumunda, Türkiye’nin güney sınırlarının da güven altına alınacağını belirtiyor. Türkiye’deki Türkmen kamplarının bu bölgeye taşınması durumunda, Suriye Türkmen Meclisi’nin hayata geçirmeye çalıştığı ‘köye dönüş projesi’nin uygulama aşamasına geçebileceği ve böylece başta PYD tarafından uygulanmak istenen demografi değiştirme politikasının engellenebileceği anlama geliyor. Güvenli Bölge ayrıca PYD kantonlarını birleştirip oluşturmaya çalıştığı sözde ‘Kürt Kuşağına’ hem fiziki hem de siyasi olarak set çekeceğini düşünüyor. Sonuç olarak Güvenli Bölge, Suriye’nin Kuzeyi’ndeki bölücü oluşumların önüne geçerek Suriye’deki savaşın gidişanı değiştirecektir.)[67]
-Abdurrahman Mustafa Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da güvenli bölge ile ilgili düşüncesinden bahsederek Erdogan’ın bu bölgeyi ‘ Fırat’la Azez arası değil Fırat’la Akdeniz arası’ olarak tanımladığına dikkat çekiyor. ( Ancak 24 Kasım 2015’de Rus uçağının düşürülmesinden sonra Suriye daha da hareketlendi. Rusya PYD’ye Halep’in kuzeyinde Türkiye sınırında ‘Güvenli Bölge’ ilan edilmesi planlanan ve Türkiye’nin kırmızıçizgisi ilan edilen Azez-Cerablus hattında ilerlemesi için yoğun hava desteği sağlamaya başladı. PYD halıhazırda kontrol ettiği Afrin ve Kobani’yi birleştirmek için Rus şemsiyesi altında iki yönden harekete geçti. Bir yandan 5 gündür muhaliflerin Azez’deki cephe hatlarına saldıran PYD, diğer yandan Fırat’ın geçebilmek için Cerablus’ta İŞİD ile çatışıyor. YPG güçleri de üç gündür Rusya’nın hava desteğiyle İşid’in kontrolünde bulunan Fırat’ın batısındaki Cerablus’a ilerleme çabasına ağırlık verdi. YPG ile İŞİD arasında YPG’nin kontrolünde bulunan Zor Magar köyünün batısında, Fırat nehrinin iki tarafında şiddetli çatışmalar yaşanıyor).[68]
-Abdurrahman Mustafa, Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasından yana olduklarını ve bunun içinde bir ‘B Planı’nın olması gerektiğini ifade ediyor.
MHP’nin bölgede görevlendirdiği heyetin başkanı Gaziantep milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Prof.Dr. Ümit Özdağ bölgeyi ziyaretten sonra yaptığı açıklamada: ‘ Bayırbucak’taki Türkmenlerin çok zor şartlar altında insanı şaşırtan bir mücadele yürüttüklerini ve AKP Hükümeti’nin takip ettiği Suriye politikasının ağır bedelini sadece Türkiye’nin değil Ortadoğu Türklerine de ağır bedel ödettiği iyiden iyiye netleşmiş durumdadır. Türkiye’nin yaptığı insani yardımların çok önemli olduğunu kabul etmekle birlikte bunun yeterli olmadığını da kabul etmek gerekir. Türkiye Cumhuriyeti büyük ve güçlü bir devlettir. Ancak artık bu büyük ve güçlü devleti yönetenlerin her vesileyle olduğu gibi şimdi de Türkiye’nin gücünü test etmesinler şeklinde bölgede ciddiye alınmayan ve dış politikada hiçbir şey ifade etmeyen açıklamaların ötesinde Türkiye’nin milli menfaatlerini korumak ve çevre coğrafyalardaki kardeşlerimizin insan haklarından kaynaklanan haklarını savunmanın vakti gelmiş geçmiştir. Şu ana kadar başbakanın yaptığı açıklamalardan ne Şam’ı ne de Moskova’yı Bayırbucak’a yapılan saldırılardan caydıracak, geri adım attıracak herhengi bir somut önlem alınmadığı görülmektedir. AKP Hükümeti tarafından yapılan açıklamalardan çıkan sonuç da önlem alma niyeti olmadığını göstermektedir.’[69]
Burada Sayın Özdağ’ın yaptığı açıklamaların son derece önemli ve isabetli olduğunu görüyoruz. Muhalefet partisinin yaptığı açıklamalar ne kadar önemli olursa olsun iş yürütmede bitiyor. Bu nedenle bir an önce harekete geçilmelidir. Önemli olan Türkiye Cumhuriyeti’nin menfaatlerini korumaktır. Takip edilen Türk dış politikasında Türkiye’nin menfaatlerini korumak kadar bize yakın ya da uzak coğrafyada yaşayan kardeşlerimizin de hak ve hukuklarına da sahip çıkmaktır. Bu sahip çıkıp çıkmama meselesi belki bugünün meselesi değil ama Türkiye bölgede ve dünyada ‘büyük devlet’ olduğu iddiasında olduğu için bu iddianın gereğini de yerine getirmesi gerekmektedir.
Suriye bağlamında olaya baktığımızda Türk bölgelerine yapılan taaruzlarla Türkmenler göçe zorlanmakta ve onlardan açılan bölgelere Kürtler yerleşmektedir. Bizi buna götüren somut olaylardan birisi Aynel Arap/Kobani’deki olaylar sırasında Kuzey Irak yönetiminden gelen desteğin Türkiye Cumhuriyeti topraklarından geçmesidir (bu geçiş bir cumhuriyet bayramında 29 Ekim 2014’de gözümüzün içine baka baka gerçekleşmiştir). Daha sonra da PKK, PYD, ABD ve İngilizlerin desteğiyle İŞİD Aynel Arap/Kobani’den çıkartılarak Kürtler yerleştirilmiştir. Aynı olaylar sırasında Suriye’nin PKK’sı YPG Amerika tarafından ortak ilan edilmiştir.
Bu dönemde Suriye’de PYD, YPG güçlenirken Türkiye’de de PKK güçlenmektedir. Eylemlerini artıran PKK şehirlerde hendekler kazarak, özerklikler ilan ederek yoluna devam etmektedir.
Abdurahman Mustafa kendilerini Bosna Türklerine benzetirken ben daha çok Irak’taki Türkmenlere benzetiyorum. Bugün Suriye’de tartışılan ‘Güvenli Bölge’ 1990’lı yıllardaki 36. Paraleli hatırıma getiriyor. Sonuçları herkesçe malum. Türklerin yaşadıkları yerler bu güvenli bölgenin dışında kalmış ve Irak’ın kuzeyinde bir Kürt devleti kurulmuştu. Bugün Suriye’de de aynı şekilde Aynel Arap/Kobani’den sonra Tel Abyad’a İŞİD’in çekilmesiyle PYD girmiştir. Amaç Hatay sınırına dayanmaktır. Bayırbucağı vurmalarının temeli de buna dayanmaktadır. Ümit ederim Suriye’deki Türkmenlerin durumu Iraktakilere benzemez.
Suriye’deki Türkmenler basından açık bir şekilde takip ettiğimiz gibi çok ağır şartlar altında direniş göstermektedirler.
Türkiye Cumhuriyeti’ni desteğiyle oluşturulan Suriye Türkmen Meclisi’nin ve Suriye’de cephelerde savaşan Türkmen mücahitlerin ümitlerinin boşa çıkarılmamasıdır.
       
KAYNAKLAR
Abdurrahman Melek, Hatay Nasıl Kurtuldu TTK Basımevi, Ankara, 1996, s.10.
Atatürk’ün Milli Dış Politikası, Kültür Bakanlığı Yayınları, C.1, Ankara 1994, s.45.
Avrasya Dosyası, Yayın Kurulundan, İlkbahar - Yaz 1998, Cilt 4, Sayı 1-2, s.6.
Ayın Tarihi, Ocak 1937, No: 38, s. 129
Ayın Tarihi, Kasım 1936, No 36, s.92-94
Başbakan Erdoğan’ın Suriye gezisi nedeniyle Şam’dan yayınlanan İskele Sancak Programına katılan Türkiye’nin Şam Büyükelçiliği Kültür Müsteşarı Ahmet Arslan ve Şam Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Mehmet Yuva’nın görüşleri Kanal 7, İskele Sancak, 24 Aralık 2004.
Bila, Fikret; “Hangi PKK” Milliyet 21 Ekim 2004.
Çaşin, Mesut; “Suriye Arap Cumhuriyeti Silahlı Kuvvetleri”, Avrasya Dosyası, Sonbahar, 1995, s.55.
Doğanay, M. Zekai; Altun A. Fikret; Ortadoğu’nun Jeopolitik ve Jeostratejik Açıdan Değerlendirilmesi - Körfez Harbi ve Alınan Dersler, Ankara, 1994, s.465.
Erciyes, Erdem; Türkiye-Suriye İlişkileri, İstanbul 2004, s.106.
Erkin, Feridun Cemal; Dışişlerinde 34 Yıl: Anılar, Yorumlar, TTK Yayınları, C.1, 2. Baskı, Ankara, 1987,s.86.
Gönlübol, Mehmet; Olaylarla Türk Dış Politikası, (1919-1995), Elif Matbaası, Ankara, 1989,s.129.
Güzel Vurmay, M iray; ‘’Suriye Türkmenleri’nin ‘onur ve özgürlük mücadelesi’, TÜRKBoyları, Türk Boyları Konfederasyonu Kültür Dergisi, Sayı: 26 Nisan 2015, s.9-12
Güzel Vurmay, Miray; Kendisinden edindiğim bilgi notundan
Haberiniz.com.tr de konu ile ilgili video izlenebilir
http://tr.sputniknews.com/turkish.ruvr.ru/2013_12_24/Arap-bahari-ishte-bashladi/
Hürriyet 10 Ocak 2005.
Hürriyet 19 Ekim 1998.
Hürriyet 22 Ekim 1998.
Karakaya, Bahattin; “Suriye Dosyası”, Avrasya Dosyası, İlkbahar - Yaz 1998, Cilt 4, Sayı 1-2, s.243.
Kirişcioğlu, Fatih; “Suriye Türkleri”, Avrasya Dosyası, Sonbahar 1995, s.132-133.
Kocaoğlu, Mehmet; Uluslararası Ilişkiler Işığında Ortadoğu, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1995, s.326-327.
Köni, Hasan;, “Büyük Suriye Projesinin Tarihi Gelişimi”, Avrasya Dosyası, Sonbahar 1995, s.46.
Milliyet 15 Nisan 2005.
Milliyet 7 Kasım 1998.
Milliyet.com.tr 1.12.2015
Orhonlu, Cengiz; “Suriye Türkleri”, Türk Dünyası El Kitabı, Ankara, 1976, s.1136-1137.
Ortadoğu’da Su Sorunu Bölgesel ve Sınırlarıaşan Sular Daire Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Haziran 1996, Ankara, s.17.

Öğüt Özgür; “Iskenderun Kurtuluş Örgütü”, Avrasya Dosyası, İlkbahar - Yaz 1998, Cilt 4, Sayı 1-2, s 247.
Över, Kıvanç Galip; “Hicaz’da Soru İşareti: Suriye Türkleri”, Yeni Türkiye, Türk Dünyası Özel II, a.g.e., s.1687.

Öztürk, Nazif;“Suriye Türkleri”, Yeni Türkiye Türk Dünyası Özel Sayısı II, a.g.e, s.1677.
Sabah 17 Eylül 1998.
Sabah 2 Ekim 1998.
Sabah 23 Aralık 2004.
Sabah Gazetesi, 30.11.2015, İsa Tatlıcan Röportajı
Sander, Oral; Siyasi Tarih - İlk çağlardan 1918’e -, Ankara, 1989, s.270-271.
Sökmen, Tayfur; Hatayın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar, Ankara 1992, s.9
Yılmaz, Türel; “Atatürk Döneminde Türkiye’nin Ortadoğu Politikası”, Cumhuriyet’in Kuruluşunun 75. Yıl Armağanı,  Ankara, 1998, s.14.
TV8.27.09.2004, Hulusi Kılınç, Türkiye’nin Halep Başkonsolosu.
TRT Avaz/ Düşünce Avazı proğramı 1Aralık 2015
Uçarol, Rıfat;Siyasi Tarih, IV.Baskı, Filiz Kitabevi,İstanbul,1995,, s.587-588.
Uzunçarşılı, Hakkı İsmail; Osmanlı Tarihi, Ankara,  3. Basım, C. II/I, 1975, s.284-286.
Ünal, Tahsin; Türk Siyasi Tarihi,1700-1958, Emel Yayınları, 4. Baskı, Ankara,1997, s.576-577.
Vurmay, Miray; TUSAM Ortadoğu Masasında Araştırmacı, Yeni Çağ, 29 Kasım 2004
Yeni Türk Ansiklopedisi, C. 4, Ötüken Yayınları, İstanbul, 1985, s.1235. Yeni Türk Ansiklopedisi, 10. Cilt, Ötüken Yayınları, İstanbul, Suriye Maddesi, 1985, s.3746.
Zafer, Kaya; Suriye’de Türk Varlığı (1918 ve Sonrası Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü), Ankara, 1987. s.67

[1] Çaşin, Mesut; “Suriye Arap Cumhuriyeti Silahlı Kuvvetleri”, Avrasya Dosyası, Sonbahar, 1995, s.55.
[2] Zafer, Kaya; Suriye’de Türk Varlığı (1918 ve Sonrası Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü), Ankara, 1987. s.67-69.
[3] Çaşin, Mesut; a.g.m.,s.56.
[4] Kirişcioğlu, Fatih; “Suriye Türkleri”, Avrasya Dosyası, Sonbahar 1995, s.132-133.
[5] Uzunçarşılı, Hakkı İsmail; Osmanlı Tarihi, Ankara,  3. Basım, C. II/I, 1975, s.284-286.
[6] Yeni Türk Ansiklopedisi, 10. Cilt, Ötüken Yayınları, İstanbul, Suriye Maddesi, 1985, s.3746.
[7] Sander, Oral; Siyasi Tarih - İlk çağlardan 1918’e -, Ankara, 1989, s.270-271.
[8] Çaşin, Mesut; a.g.m.,s.57.
[9] Köni, Hasan;, “Büyük Suriye Projesinin Tarihi Gelişimi”, Avrasya Dosyası, Sonbahar 1995, s.46.
[10] Kirişçioğlu, Fatih; a.g.m.,s.133.
[11]Erkin, Feridun Cemal; Dışişlerinde 34 Yıl: Anılar, Yorumlar, TTK Yayınları, C.1, 2. Baskı, Ankara, 1987,s.86.
[12] Atatürk’ün Milli Dış Politikası, Kültür Bakanlığı Yayınları, C.1, Ankara 1994, s.45.
[13] Uçarol, Rıfat; a.g.e, s.587-588.
[14] Notanın metni için bkz. Ayın Tarihi, Kasım 1936, No 36, s.92-94.
[15] Uçarol, Rıfat; a.g.e.,s.587-588.
[16] Sökmen, Tayfur; Hatayın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar, Ankara 1992, s.9
[17] Gönlübol, Mehmet; Olaylarla Türk Dış Politikası,a.g.e., s.129.
[18] Statü metni için bkz. Ayın Tarihi, Ocak 1937, No: 38, s.95-99.
[19] Yılmaz, Türel; “Atatürk Döneminde Türkiye’nin Ortadoğu Politikası”, Cumhuriyet’in Kuruluşunun 75. Yıl Armağanı,  Ankara, 1998, s.14.
[20] Ünal, Tahsin; a.g.e., s.576-577.
[21] Yeni Türk Ansiklopedisi, C. 4, Ötüken Yayınları, İstanbul, 1985, s.1235.
[22] Özkan, Nevzat; a.g.e, s.270.
[23] Öztürk, Nazif;“Suriye Türkleri”, Yeni Türkiye Türk Dünyası Özel Sayısı II, a.g.e, s.1677.
[24] Kirişçioğlu, Fatih; a.g.m.,s.134-135.
[25] Orhonlu, Cengiz; “Suriye Türkleri”, Türk Dünyası El Kitabı, Ankara, 1976, s.1136-1137.
[26] Orhonlu, Cengiz; a.g.m.,s.1135.
[27] Öztürk, Nazif; a.g.m.,s.1680.
[28] Kirişçioğlu, Fatih; a.g.m.,s.140.
[29] Orhonlu, Cengiz; a.g.m.,s.1136.
[30] Kirişçioğlu, Fatih; a.g.m.,s.140.
[31] Kirişçioğlu, Fatih; a.g.m.,s.139-140.
[32] Kirişçioğlu, Fatih; a.g.m.,s.140.
[33] Över, Kıvanç Galip; “Hicaz’da Soru İşareti: Suriye Türkleri”, Yeni Türkiye, Türk Dünyası Özel II, a.g.e., s.1687.
[34] Kirişçioğlu, Fatih; a.g.m.,s.139.
[35] Över, Kıvanç Galip; a.g.m.,s.1687.
[36] Kirişçioğlu, Fatih; a.g.m.,s.139.
[37] Över, Kıvanç Galip; a.g.m.,s.1687.
[38] Vurmay, Miray; TUSAM Ortadoğu Masasında Araştırmacı, Yeni Çağ, 29 Kasım 2004
[39] Öğüt Özgür; “Iskenderun Kurtuluş Örgütü”, Avrasya Dosyası, İlkbahar - Yaz 1998, Cilt 4, Sayı 1-2, s 247.
[40] Karakaya, Bahattin; “Suriye Dosyası”, Avrasya Dosyası, İlkbahar - Yaz 1998, Cilt 4, Sayı 1-2, s.243.
[41] Vurmay, a.g.y.
[42] Avrasya Dosyası, Yayın Kurulundan, Ilbahar - Yaz 1998, Cilt 4, Sayı 1-2, s.6.
[43] Avrasya Dosyası, Yayın Kurulundan, Ilbahar - Yaz 1998, Cilt 4, Sayı 1-2, s.7.
[44] Erciyes, Erdem; Türkiye-Suriye İlişkileri, İstanbul 2004, s.106.
[45] Ortadoğu’da Su Sorunu Bölgesel ve Sınırlarıaşan Sular Daire Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Haziran 1996, Ankara, s.17.
[46] Doğanay, M. Zekai; Altun A. Fikret; Ortadoğu’nun Jeopolitik ve Jeostratejik Açıdan Değerlendirilmesi - Körfez Harbi ve Alınan Dersler, Ankara, 1994, s.465.
[47] Kocaoğlu, Mehmet; Uluslararası Ilişkiler Işığında Ortadoğu, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1995, s.326-327.
[48] Bila, Fikret; “Hangi PKK” Milliyet 21 Ekim 2004.
[49] Sabah 17 Eylül 1998.
[50] Sabah 2 Ekim 1998.
[51] Milliyet 7 Kasım 1998.
[52] Hürriyet 19 Ekim 1998.
[53] Hürriyet 22 Ekim 1998.
[54] Sabah 23 Aralık 2004.
[55] Başbakan Erdoğan’ın Suriye gezisi nedeniyle Şam’dan yayınlanan İskele Sancak Programına katılan Türkiye’nin Şam Büyükelçiliği Kültür Müsteşarı Ahmet Arslan ve Şam Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Mehmet Yuva’nın görüşleri Kanal 7, İskele Sancak, 24 Aralık 2004.
[56] Aynı programda gazeteci Hüsnü Mahalli.
[57] Hürriyet 10 Ocak 2005.
[58] TV8.27.09.2004, Hulusi Kılınç, Türkiye’nin Halep Başkonsolosu.
[59] Milliyet 15 Nisan 2005.
[60] Abdurrahman Melek, Hatay Nasıl Kurtuldu TTK Basımevi, Ankara, 1996, s.10.
[61] http://tr.sputniknews.com/turkish.ruvr.ru/2013_12_24/Arap-bahari-ishte-bashladi/
[62] Güzel Vurmay, M iray; ‘’Suriye Türkmenleri’nin ‘onur ve özgürlük mücadelesi’, TÜRKBoyları, Türk Boyları Konfederasyonu Kültür Dergisi, Sayı: 26 Nisan 2015, s.9-12
[63] TRT Avaz/ Düşünce Avazı proğramı 1Aralık 2015
[64] Sabah Gazetesi, 30.11.2015, İsa Tatlıcan Röportajı
[65] Haberiniz.com.tr’de konuyla ilgili video izlenebilir
[66] TRT Avaz/ Düşünce Avazı proğramı 1Aralık 2015
[67] Güzel Vurmay, Miray; Kendisinden edindiğim bilgi notundan
[68] Milliyet.com.tr 1.12.2015
[69] Haberiniz.com.tr’ de konu ile ilgili video izlenebilir





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder