"KOD ERGENEKON" Diyerek Türk Ordusu'nu Kim Vurdu ?
Türk Tarihi bu
sorunun cevabını vermelidir!
“DURUP DURURKEN BU
ERGENEKON NEREDEN ÇIKTI”
KOD ERGENEKON soruşturması Türk Ordusu'na karşı yapılmış siyasi bir soruşturmadır.
KOD ERGENEKON Türk Milleti'nin en büyük silahlı gücü olan Türk Ordusu'nun direncini, küresel plan ve projelere karşı direncini kırmak için yapılmış bir kumpastır!
PEKİ BUNU NASIL BECERDİLER?
KOD ERGENEKON soruşturması Türk Ordusu'na karşı yapılmış siyasi bir soruşturmadır.
KOD ERGENEKON Türk Milleti'nin en büyük silahlı gücü olan Türk Ordusu'nun direncini, küresel plan ve projelere karşı direncini kırmak için yapılmış bir kumpastır!
PEKİ BUNU NASIL BECERDİLER?
Ergenekon adını
kamuoyunun bilgisine taşıyan iki kişi var; biri Erol Mütercimler diğeri de Can Dündar!
Erol
Mütercimler, Ergenekon sözünü ilk
Memduh Ünlütürk’ten duyduğunu söylüyor ama Ünlütürk artık hayatta değil,
doğrulayamıyoruz bu sözü.
Bu sözde örgüt 12 Eylül
darbesinden sonra dağılmış, ama kuran kim, dağıtan kim, belli değil.
Biz bu ifadelerle
yetinmedik, araştırdık ve
Mütercimler’in ilk Ergenekon sözünü Kasım 1996-Şubat 1997 arasında, Can
Dündar’ın 40 Dakika adlı programında kullandığını öğrendik.
O zamanlar bu husus
hepimizin dikkatinden kaçmış olsa gerek ki üzerinde pek durmamışız,
araştırmamışız, sormamışız nedir bu Ergenekon diye.
Peki, Mütercimler ne
demiş o yıllarda Ergenekon için, Can Dündar’ın kitabından
okuyalım:
“ Ortaya çıkan tabloya
göre Türkiye’yi bir askeri darbeye sürüklemek için bir kargaşa ortamı yaratılmış
ve devlette çalışan bazı kiralık katiller bu amaçla cinayet işlemişlerdi. Ancak
maşalar ve maşaları kiralayanlar belliyse de maşaları kullananlar henüz ortaya
çıkmamıştı.
Tam 13 yıl yıldır bu
konu üzerinde araştırmalar yapan emekli deniz subayı Erol
Mütercimler, sonunda ilginç bir
örgütle karşılaştığını söylüyor. Mütercimler’e göre ülkeyi darbeye sürükleyen ve
bugün “çete” diye anılan örgütün gerçek adı; Ergenekon.[1]”
Bu satırları yazan kalem
Can Dündar şimdi hapiste!
Mütercimler’le bir
televizyon programı yapan o, Mütercimler’i kaynak gösterip Ergenekon adını
ortaya atan da o.
Görün bakalım ne demiş Mütercimler Can Dündar’a;
“ Ben de ilk kez bu
örgütün adını öğrendiğimde şok oldum. Gerçek anlamda şok oldum. Çünkü o kadar
yıl yüzlerce insanla konuştum, ki ihtilalci darbeci subaylar çok büyük bölümü;
ama bunu ilk ben emekli tümgeneral Memduh Ünlütürk’ten duyduğumda anlayamadım.”
Memduh
Ünlütürk, emekli bir tümgeneral, 12
Mart dönemi komutanlarından. İçerisinde kendisinin de yer aldığı bir
vatanseverler örgütünün adı olarak gündeme taşımış Ergenekon’u. Ama şimdi
hayatta olmadığından soramıyoruz kendisine, ne nedir diye...
Devam ediyor Mütercimler
anlatmaya kendi bilgisine özel Ergenekon’u;
“Memduh Ünlütürk Paşa
kendisinin de bu Ergenekon’un içinde olduğunu söyledi ve dedi
ki, “Ergenekon Genelkurmay’ın
da, hükümetlerin de, bürokrasinin de herkesin üstünde bir örgüttür. Yasayla
falan kurulmuş bir örgüt değildir. Bu, 27 Mayıs darbesinden sonra CIA, Pentagon
tarafından kudurtturulmuş. Bunun içinde bulunan insanlar da buraya hizmet eden
insanlardır. Ama bunlar vatana ihanet olsun hizmet etmezler. Biz vatanı
kurtarıyoruz, vatana hizmet ediyoruz, vatana yararımız dokunuyor düşüncesiyle bu
örgütün içinde yer almışlardır. Özellikle Amerika’da kontrgerilla eğitimi görmüş
olan, bu kurslardan geçmiş olan generallerin bir bölümü yeri geldiğinde bu
kontrgerilla içinde yer alır.”
Sonuçta ben daha
başka insanlardan Ergenekon’u araştırdığımda şunu gördüm: Bunun içinde subaylar var, emniyetçiler var,
profesörler var, gazeteciler var, işadamları var, sıradan insanlar var. Bugün
çeteler dediğimiz bu küçük birimler var ya, işte bu birimler Ergenekon’un
içindeki birer bölüm, birer parça. Adını saydığımız kişiler de Ergenekon adı
verilen bu üst örgüt tarafından kullanılan tetikçiler.”.
Doğrusu büyük bir öngörü
bu; Mütercimler nerdeyse bugün
olanların hepsini daha o yıllarda yani 96’larda görmüş.
Söylediğinin hepsi hemen
hemen oldu; İstanbul’da yürüyen
Ergenekon kod adlı bir soruşturma oldu, bu soruşturma kapsamında örgüt üyesi
olarak gözaltına alınan ve tutuklananlar oldu, bunlar içerisinde subaylar var,
profesör, işadamı, gazeteciler var, emniyetçiler ve sıradan insanlar
vardı.
Diyebilirsiniz ki, bu
sözde örgütün o yıllarda öngörülen bütün üyeleri yakalandı, yani örgüt
çökertildi. Değil, daha Mütercimler’in
söyleyecekleri var birazdan, göreceksiniz ki bu iddia edilen örgütün daha üst
karargahı varmış ve henüz ortaya çıkarılamamış, tabii hep Mütercimler’e
göre...
Mütercimler ifadesinin ilerleyen bölümlerinde Ergenekon yapısının özellikle Kıbrıs konusunda hassas olduğunu ifade ediyor, ama konuyu açmıyor. Aslında Savcılık çok şey bildiğini ileri sürmesine karşın Mütercimler’in çok şey anlattığı söylenemez, iddianamede yazılanlar bunu açıkça gösteriyor.
Mütercimler konuşmuyor
ama aynı iddianamede Mütercimler kaynak gösterilerek verilen çok detaylı
bilgiler var ve özellikle Mütercimler’e ait bir konferans metninde çok farklı
anlatımlar var Ergenekon üzerine, şöyle ki;
“….İşçi Partisinden elde
edilen ve iddianame yazıldıktan sonra dosyaya dijital raporların ekinde
sunulan, “Uluslararası Susurluk Konferansı” isimli metinde, Erol
Mütercimler’in konferansta Ergenekon terör örgütünü anlattığı
anlaşılmaktadır.
Söz konusu yazı
içeriğinde Erol Mütercimler bir süre Ergenekon’u anlattıktan sonra, konuşmasını
şöyle tamamlıyor;
.
“Herkes Ergenekon'un
içinde değil. Örneğin, her Genelkurmay Başkanı Ergenekon'un içinde yer
almıyor. Burada, bu topraklarda bir eylem geliştirilecekse eğer, o zaman
buna uygun kişiler bunun içine alınıyor. Herkesi bunun içine dahil etmiyorlar.
Ama dahil ettikleri de daha sonra iflah olmuyor. Çünkü içine giren valisi, bunun
içinde işadamları var, gazeteciler var, şu anda köşe yazarlığını işgal eden
kişiler var.
Ama isimlerini
kullanmamaya söz verdiğim için kullanmıyorum, üstelik bunlar bizim karşımıza
televizyonlarda çok temiz adamlar olarak çıkıyorlar. Bir takım gazete patronları var. Daha da önemlisi çok
çok önemli iki tane işadamı var. Çok büyük sermayeli iki işadamı var ve uzun
yıllar Ergenekon'u bu anlamda destekleyen kişiler. Genel çerçevesi bu.”
Bu anlatımıyla kendinden
oldukça emin görünen Mütercimler’in söyledikleri gerçek ise eğer, söz konusu
yapıyla bir ilişkisi olduğu açık; ya bu
işin içinde ya da işin içinden kendisine servis yapılan bir bilgi akışı var,
ifadelerinde açıkça görülüyor bu husus.
Bu yapı içinde gazete
patronlarının olduğunu söylemesi ve de “çok çok önemli iki iş adamından”
bahsetmesi ise bizi derin derin düşüncelere sevk ediyor. Çünkü İstanbul’da
yürüyen soruşturmaya ve bu kapsamda adı geçen gazete patronu ile iş adamlarına
bakıyorsunuz, her ne kadar ifadesine başvurulmamış olsa da gerçekten bir büyük
gazete patronunun adı sıkça geçiyor ve iki ünlü iş adamı da sesiz sedasız Savcı
Öz’e gidiyor, ifade verip çıkıyor, garip.
Garipliği
şurada; bu Ergenekon konusunda ne
yazılırsa, ne çizilirse, ne anlatılırsa, bakıyorsunuz ertesi gün gerçekleşiyor
ve soruşturma o yöne doğru gidiyor, garip olanı bu işte.
Biz yine devam edelim
Mütercimler’in konferansta söylediklerine;
“Ondan sonraki
süreçte, Ergenekon adını sıkça duymaya başladıktan sonra, Oramiral Kayacan'la
olan iki konuşmamı aktarıp konuşmama son vermek istiyorum. Kayacan Paşa'nın
evinde çok bulundum. Onun manevi çocuğu sayılırım. Çok nedenle pek çok sırrını
biliyorum. İki şey çok önemli ve bunun da bilinmesini istiyorum. Niçin
öldürüldüğünün bilinmesini istiyorum.
İkincisi de, Ergenekon
hakkındaki düşüncesinin bilinmesini istiyorum. Ben şunu
sordum: Siz oramiraldiniz,
üstelik de ta yüzbaşılığından itibaren birliğin en güçlü subaylarından birisi,
Yani sonuçta, iyi bir Laz ve iyi bir yapıcı subay. Deniz subaylarının yapıcı
olması çok önemli. Çünkü sonuçta bileği kuvvetli oluyor. Bunlara rağmen, neden
özellikle deniz subaylarının tasfiyesini engelleyemediniz?
Bana söylediği tek bir
şey oldu o da şu: "Sen, bizim
güçlü olduğumuzu mu düşünüyorsun? Bizim dışımızda öyle bir örgüt vardı ki, bizim
rütbemizin “or” olması hiç bir anlam ifade etmiyordu.”
Ergenekon diye bir örgüt duyup duymadığını sordum. "O örgütü
ciddiye alacaksın. Çünkü her şeyi tezgahlayan örgütün adı
odur.”
Ne yazık ki
Mütercimler’in bu anlatımlarının doğru olup olmadığını bize söyleyecek olan
Kayacan da artık hayatta değil, bu nedenle neyin doğru neyin yanlış olduğunu
anlamakta gerçekten güçlük çekiyor insan.
Devam ediyor Mütercimler konuşmasına;
Devam ediyor Mütercimler konuşmasına;
“Ancak konuşmalardan
Kemal Kayacan Amiral’den benim edindiğim izlenim, bu örgütün temel yapısal
şemasını o da iyi bilmiyordu. Çünkü içinde yer almamış. Kemal Kayacan'ın
öldürülme nedeni bana göre şu: Kemal Kayacan amiral, Ergenekon konusundaki
çok fazla bilgilerini yavaş yavaş kamuoyuna çıkartmaya başlıyor. Yalnızca o
değil, onunla birlikte o dönemde öldürülen üst düzey subaylara, orgenerallere
bakın hepsi de bu örgütün içinde yer almamış, ama Türkiye'nin kritik
dönemlerinde görev almış ve bu örgütü çok iyi bilen Adnan Ersöz gibi, artık
konuşabilecek duruma gelmiş olanlardı.
Neden konuşacak duruma
gelmiş olanlardı diyorum. Onu şundan dolayı söylüyorum. Orgeneral rütbesine gelip, o şaşa bittikten köşenize
çekilip, aradan yıllar geçtikten sonra, size bir şey anlatmanızı bekleyen
insanların kapınızı çalmasını bekliyorsunuz. Ben yaşadığım için çok iyi
biliyorum. İşte o ilgiler nedeniyle bu bilgiler aktarılmaya başlanıyordu. O
aşamada tek tek öldürüldüler. Öldürülürken de, taşeron firmalar kullanıldı. şunu
da altını çizerek söylüyorum, Ergenekon dediğimiz bu örgüt taşeron olarak ülkü
ocaklarını da kullanmıştır, Dev-Sol'u da kullanmıştır. Teşekkür
ederim.”
Mütercimler’i dinledikçe
şaşırmamak elde değil; ya biz çok
safız, ya da Mütercimler çok bilgili, çünkü 30 yıllık görev yaşantımızda
Ergenekon kod adlı bir terör örgütü ne duyduk, ne gördük, belki de
saflığımızdan, bilemiyorum.
Birçok faili meçhul
cinayetin ülkemizde işlenmiş olduğu doğrudur. İçinde istihbarat köstebeklerinin yer aldığına
inandığımız 1 Mayıs gibi, Uğur Mumcu cinayeti gibi, Bahçelievler katliamı gibi
insanı dehşete düşüren tertiplerin de yapılmış olduğunu biliyoruz.
Ama asıl sorgulanması
gereken şudur; tüm bu cinayetler ve
tertipler söylenildiği gibi kurumsal bir örgüt tarafından mı yapılmıştır, yoksa
ülkemizin siyasi yönünü değiştirmek ve küresel projeleri işletmek için yabancı
gizli servislerin yurt içinde kullandıkları köstebekler tarafından mı
yapılmıştır?
Çünkü hangi cinayete hangi
tertibe bakarsanız bakın, sonucunda kaybeden hep biziz, kaybeden ülkemiz ve
insanlarımız, kazanan ise küresel güçler.
Bakın Hırant Dink
cinayetine; milliyetçilik ön plana
çıkarılarak cinayetin işlendiği söylenmektedir, ama cinayet sonrası baktığınızda
Ermeni meselesinin mevzi kazandığı ve Türkiye’nin Ermeni baskısı altına alındığı
görülmektedir. Demek ki bu cinayet işlenmesi ülkemize bir şey kazandırmamış
aksine kaybettirmiştir ve kazanan ise Ermeni lobileri olmuştur. O halde bu
komplo cinayetlerin ardında kimi aramak gerekir?
Konferansın sonuna doğru,
Mütercimler biraz daha açılıyor Ergenekon üzerine;
“ Türkiye'de Özel Harp
Dairesi ya da kontrgerilla denilen tanımda altını çizdiğim tanımda yanlışlık
yapıyoruz, o nedenle hedefe gidişte hep hata yapılıyor dedim. Sayın (Ferit)
İlsever de, aynı hatayı sürdürdü. Tanım yanlış. Bakın, Özel Harp Dairesi Silahlı
Kuvvetler içerisinde yasayla kurulmuş. Bütçesi belli, ne yapacağı belli olan bir
kurumdur. Bu kurum içinde görev alan kişiler bu yasanın dışında hareket
edemezler.
Ancak bizim sözünü
ettiğimiz Ergenekon gibi, adına ne derseniz deyin, o adla anılan örgütler bu
kollardan birisidir. Eylemleri
yapan örgütler işte bu kollardır. Bu nedenle merkezle merkez çıkışı birbirine
karıştırmayalım. Biz merkezle merkez çıkışı karıştırırsak, işte merkez sapa
sağlam kaldı, bu merkezin altındaki asıl mücadele edilmesi gereken kollar
yaşamlarını sürdürdü. Çünkü herkes merkezle uğraşıyor. Merkez yasal bir
kurumdur. Yasal olduğu sürece hiçbir şey yapma şansınız yok. Bütçesi belli,
yasası belli, ne yapacağı belli, kadroları belli.”
İşte Mütercimler’in son
iddiası bu; henüz açığa çıkmamış olan
örgütün merkezi. Nedir bu merkez, yani Mütercimler’in bize anlatmak istediği
merkez hangi kurumdur?
Belli ki Genelkurmay’dan
bahsediliyor, bütçesi belli, yasası belli, ne yapacağı belli ve kadroları belli
olan Genelkurmay Başkanlığı!
Açıkçası Mütercimler diyor
ki; Ergenekon Terör Örgütü’nün merkezi Genelkurmay’dır!
Eğer anlatmak istediği buysa
ve de bizim anladığımız doğruysa, biz Mütercimler’e asla katılmıyoruz ve bu
sözlerini doğru bulmuyoruz. Biz, en büyük savunma gücümüz olan ordumuzun terörle
çeteyle yan yana getirilmesini hiç doğru bulmuyoruz.
Mütercimler’in anlatmak
istediği gerçekten buysa eğer, onu da kınıyoruz.
Kınıyoruz,
çünkü Türkiye’de hiç kimse milletin ordusu olan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin
yüksek karargahı hakkında böylesine ağır sözler sarf etmek hakkına sahip
değildir. Ordu bizim ordumuz, eleştirilebilir ama asla terör ve çeteyle yan yana
getirilemez.
Türk Ordusu asla bir çete
değildir, böyle bir yapılanmaya da asla
izin vermez, veremez, böyle bir komplo teorisine de kimse
inanmaz.
Belki farkında değil Mütercimler, bu anlatımlarıyla en büyük gücümüz olan ordumuz hakkında insanlarımızı güvensizliğe düşürdüğünün de belki farkında değil, ama sözlerinden anlaşılan budur ya da kendisi bunun farkında ve her şey bilerek yapılıyor...
Belki farkında değil Mütercimler, bu anlatımlarıyla en büyük gücümüz olan ordumuz hakkında insanlarımızı güvensizliğe düşürdüğünün de belki farkında değil, ama sözlerinden anlaşılan budur ya da kendisi bunun farkında ve her şey bilerek yapılıyor...
Devam ediyor konferansına
Mütercimler;
“Ama kadronun içinde
yer alan bazı kişiler öteki örgütlere girip çıkıyorlar. Onun için Türkiye'de
kontrgerilla, gladyo ne ad verirsek verelim, bu örgütlerin ilk eylemi TKP
tutuklaması değildir. Çok yanlış. İlk eylem, Selanik'e atılan bombadır.
Neden ilk
eylem? Çünkü bu kurum ve
kuruluşlar, önce yurtdışında bir eylemde sınanacaklar. TKP tutuklaması içerde ve
henüz daha bu gücü kendinde bulup, toplu bir tutuklamaya girişecek konsept
geliştirilmemiştir.
Bunu ne zaman
gerçekleştirdiler? 12 Mart'ta
gerçekleştirdiler. Selanik'te bomba atıldı. Toplumun nasıl reaksiyon
gösterdiğini gördüler. Ardından 7 Eylül olayı tezgahlandı. İlk eylemler
bunlardır. Sayın İlsever'in altını çizdiği fakat netleştirmediği bir şey var.
1990'larda şekil değişikliğine gittiler.
Ergenekon örgütü
dağıtıldı. Haydar Saltıkların
tasfiyesinden sonra bu örgüt gücünü yitirdi, bu da bir gerçek. Ancak çok önemli
yeni bir yapılanma var, Gazi Olayları.
Gazi olaylarında şu
denendi: Ordunun yerine polis
olgusunu koyabilir miyiz? Ancak görüldü ki, Türk polis teşkilatı henüz daha bu
anlamda örgütlü eylemleri yürütecek ve sürdürecek güce sahip değil. O nedenle
Gazi olaylarına devam edilmedi.”
Can Dündar’la Mütercimler
iddianamenin bu bölümünde buluşuyor;
biri Ergenekon’u anlatıyor, diğeri aynı çizgide kitabını yazıyor.
Soruşturma savcılığı da
Mütercimlerin bu anlatımlarına hak vermiş olsa gerek ki, Ergenekon üzerine bu
anlatımı; “şüpheli Erol MÜRTERCİMLER
tarafından kabul edilmiş beyanları, Ergenekon Terör Örgütünün aynı zamanda suç
örgütleriyle bağlantısını ortaya koyar niteliktedir” şeklinde
değerlendiriyor ve böylece Savcılık-Mütercimler ve Dündar aynı çizgide
buluşuyor.
İşte, çocukluğumuzda
bildiğimiz destanın dışında, ne şekilde Ergenekon’a sözde bir terör örgütü
niteliği kazandırılmış olduğunun ilk kanıtı bunlardır, bu
anlattıklarımız.
Üstelik Can Dündar kitap
bile yazdı bu konuda. Bildiğiniz gibi Dündar, aynı zamanda geçtiğimiz günlerde
vizyona giren “Mustafa” adlı, Mustafa Kemal Atatürk’ü gerçek anlamda
ifade etmediğini düşündüğümüz bir filmin de yapımcısı.
Her ikisini de tanımam,
ama bir tanıyan mutlaka vardır bu iki araştırmacı yazarı ve tanıyanlar olaylar
ve kişiler arasındaki “neden sonuç ilişkisini” mutlaka
kuracaklardır.
Bununla birlikte
soruşturma savcılığının Erol Mütercimler’le ilgili kanaati oldukça ağır,
nerdeyse on yıldan yirmi yıla kadar hapsi isteniyor[2];
“….Şüpheli Erol
MÜRTERCİMLER’ in 14.01.2008 tarihinde Hülya OKUR’ la yaptığı söyleşi içinde,
HÜLYA OKUR’ un; Emekli Tümgeneral Memduh Ünlütürk’ün size anlattığı Ergenekon
adlı derin devlet örgütünün sırrını ölene kadar taşıyacağınızı söylüyorsunuz.
Birçok NATO ülkesinde Gladio, Rüzgâr Gülü, Süper Nato, Gehlen Harekâtı gibi
isimlerle karşımıza çıkan Ergenekon'u İtalya'daki benzer yapılanması Gladio gibi
bir deşifre beklemiyor mu?
Şeklindeki soruya
şüpheli Erol Mütercimler ‘in “Ya
bekliyor, ama o Gladio yapılanması içindeki insanların bunu anlatması en doğru.
Benim gibi kulak tanıklarının anlatması doğru değil. Benim gibi kulak tanıkları
anlattığında, en büyük kötülüğü ülkesine yapıyor. Ülkeme hain olmam. Bunun
birincil tanıkları, kurucuları, benim bildiğim iki kişi var hayatta, bu insanlar
konuşursa olur. Bunlar da ölecek bir gün ama devletin arşivleri ortada.
Ben ölmeden önce bu
arşiv ortaya dökülürse, ben de bana anlatılanlardan not ettiğim kısımları
söylerim. Olmazsa duyduklarım,
bana tebliğ edilenler benle birlikte mezara gidecekler.” şeklindeki beyanlarına
rağmen, savunmasında ısrarla örgütü bilmediğini ve hafızasının zayıfladığını
beyan ederek bildiği sırları açıklamadığı gibi, bu konudan da hiç
bahsetmemesinden beyanlarında samimi olmadığı anlaşılmaktadır.”
Soruşturma savcılığı her
nedense ve de şaşırtıcı bir biçimde Mütercimler’in de bu yapılanma içerisinde
olduğunu düşünüyor;
“Ergenekon örgütüyle
alakalı;"bunun içinde Subaylar
var, emniyetçiler var, profesörler var, gazeteciler var, iş adamları var,
sıradan insanlar var, bu gün çeteler dediğimiz bu küçük birimler var ya işte bu
birimler Ergenekon’un içindeki birer bölüm birer parça, adını saydığımız kişiler
de Ergenekon adı verilen bu üst örgüt tarafından kullanılan tetikçilerdir.”
şeklindeki beyanları kitaplara
geçmiş olmasına rağmen, bu örgütün üst yapısında yer alan birçok
şüpheli ile irtibatlı olması da şüphelinin bilerek ve isteyerek Ergenekon
Silahlı Terör Örgütünün strateji ve propaganda bölümünde yer aldığını
göstermektedir.
Ayrıca yargılanan
sanıklardan elde edilen Uluslar Arası Susurluk Konferansı başlıklı yazı
içeriğinde bizzat şüpheli Erol Mütercimler’in konferansta söylediği sözler göz
önüne alındığında, şüphelinin
Ergenekon Terör Örgütünü her yönüyle bildiği ve akabinde örgütün tehlikeli
olduğunu örgütün yapısı hakkında çok şey bilenlerin bizzat örgütün tarafından
öldürüldüğünü, darbeleri de bizzat Ergenekon Silahlı Terör Örgütünün yaptığını,
canlı şahitlerden duyduğu kadarıyla anlattığı halde savcılığımızdaki
beyanlarında ısrarla bu hususlara hiç değinmemesi ve kitapta yazılı söyleşiyle
alakalı kendi cümlelerini dahi ısrarla kitaptan okunarak sorulduğu zaman
cümlelerin kendine ait olduğunu söylemesi diğer hususları hatırlamadığını beyan
etmesi bizi yine aynı sonuca götürmektedir. “
Yapılan bu
değerlendirmeler sonucunda soruşturma savcılığı Mütercimler’in örgütü üyesi
olduğunda ısrar ediyor ve cezalandırılmasını mahkemeden talep
ediyor;
“Tüm bu açıklamalar
ile şüpheli Erol Mütercimler’ İn Ergenekon Silahlı Terör Örgütünün üyesi
olduğu, örgütün birçok üyesi ile örgütsel irtibatları bulunduğu, Veli
Küçük’ün göz altına alınmasıyla ilgili olarak sanık Emin Gürses'le yaptığı
görüşme içerikleri ve örgüt üyelerinden, habip Ümit Sayın’ın, Güler Kömürcü,
Veli Küçük, Gürbüz Çapan, Tuncay Özkan, Kemal Yalçın Alemdaroğlu, Hüseyin Vural,
Halil Kemal Gürüz, Halis Yavuz Işıklar, Durmuş Ali Özoğlu, Erbay Çolakoğlu,
Hasan Ataman Yıldırım, İlyas Çınar, Mustafa Ali Balbay ve Mehmet Şener
Eruygur’la yoğun irtibatları göz önüne alındığında aktif olarak Ergenekon
yapılanmasında görev aldığı,
Şüpheli Erol
Mütercimler’in Ergenekon Silahlı Terör Örgütünün üyesi
olduğu, eylemleri gereğince
TCK. 314/2, 3713 SK 5., TCK. 53, 58/9 ve 63 maddeleri gereğince
cezalandırılması gerekmektedir.”
Mütercimler için tatbik olunması talep edilen TCK’nın 314/1 fıkrası “silahlı örgütü” tanımlıyor. Kanunun birinci fıkrasında tanımlanan örgüte üye olanlara “beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir”, diyor. 3713 Sayılı Kanun’un 5nci maddesi ise bu cezaların yarı nispetinde arttırılacağını hükme bağlıyor, yani Mütercimler şu an “on ila yirmi yıl hapis cezası” istemiyle yargılanıyor bu davada.
Ergenekon’u ilk olarak bize
anlatan kişi, Ergenekon’un işleyiş ve yapılanması hakkında bilgi veren kişi,
hatta “Türk Ordusu’nu Ergenekon’un üst yapısı olarak” tanımlayan kişi,
şimdi aynı örgüte üye olmak suçundan yargılanıyor, bir garip.
Bir garip, çünkü
Mütercimler bu ifade ve açıklamalarıyla hem örgütü hem de kendini ihbar etmiş
oluyor…
Gözaltı sonrası serbest bırakıldı Erol Mütercimler, tıpkı bizim ünlü köstebek Yalçın Tanfer gibi, ta başından beri “iddiaları doğru farz ve kabul edilen” ama hakkında araştırma yapılmayan Tuncay Güney gibi.
Allah’ın bildiğini biz kullardan ne saklayayım, böylesi bir soruşturmada, soruşturmanın ana konusu olan Ergenekon yapısını açığa çıkaran, ama kendisi de bu yapı içerisinde gösterilen bir kişinin serbest bırakılması, inanın bana, Mütercimler’in etkin pişmanlıktan yararlanarak serbest bırakıldığını düşündürüyor.
Gözaltı sonrası serbest bırakıldı Erol Mütercimler, tıpkı bizim ünlü köstebek Yalçın Tanfer gibi, ta başından beri “iddiaları doğru farz ve kabul edilen” ama hakkında araştırma yapılmayan Tuncay Güney gibi.
Allah’ın bildiğini biz kullardan ne saklayayım, böylesi bir soruşturmada, soruşturmanın ana konusu olan Ergenekon yapısını açığa çıkaran, ama kendisi de bu yapı içerisinde gösterilen bir kişinin serbest bırakılması, inanın bana, Mütercimler’in etkin pişmanlıktan yararlanarak serbest bırakıldığını düşündürüyor.
Neden mi?
Bakınız TCK’nun etkin
pişmanlık bölümüyle ilgili 221 nci maddesi aynen şöyle;
(1) Suç işlemek amacıyla
örgüt kurma suçu nedeniyle soruşturmaya başlanmadan ve örgütün amacı
doğrultusunda suç işlenmeden önce, örgütü dağıtan veya verdiği bilgilerle
örgütün dağılmasını sağlayan kurucu veya yöneticiler hakkında cezaya
hükmolunmaz.
(2) Örgüt üyesinin,
örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeksizin,
gönüllü olarak örgütten ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi hâlinde,
hakkında cezaya hükmolunmaz.
(3) Örgütün faaliyeti
çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeden yakalanan örgüt
üyesinin, pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını
sağlamaya elverişli bilgi vermesi hâlinde, hakkında cezaya
hükmolunmaz.
Bu sözlerim Erol Mütercimler’i suçlamak için değil, onu zan altında bırakmak için de değil, İstanbul’da yürüyen soruşturmada gerçekten garip olaylar yaşanıyor, bu da bir garip geldi bana, bu nedenle size anlattım. Olabilir, etkin pişmanlıktan yararlanmak isteyebilir ya da istemez, bu kendisinin vereceği bir karardır, başkasını da ilgilendirmez, bizimkisi sadece bir merak.
Bu sözlerim Erol Mütercimler’i suçlamak için değil, onu zan altında bırakmak için de değil, İstanbul’da yürüyen soruşturmada gerçekten garip olaylar yaşanıyor, bu da bir garip geldi bana, bu nedenle size anlattım. Olabilir, etkin pişmanlıktan yararlanmak isteyebilir ya da istemez, bu kendisinin vereceği bir karardır, başkasını da ilgilendirmez, bizimkisi sadece bir merak.
Eğer ki Mütercimler bu
konuda bir açıklama yapmak isterse, memnun oluruz ve gerçeğin ne olduğunu da
öğrenmiş oluruz.
Eğer bunu yaparsa,
lütfen, bir de şu Susurluk kazası ile kendilerinin Ergenekon açıklamasının aynı
tarihlerde buluşması arasında bir bağ var mı yoksa hepsi tesadüf mü, açıklarsa
seviniriz…
ÇÜNKÜ KOD ADI ERGENEKON DİYEREK, TÜRK MİLLETİ'NİN YARADILIŞ DESTANI ADIYLA TÜRK ORDUSU'NU VURDULAR!
ÇÜNKÜ KOD ADI ERGENEKON DİYEREK, TÜRK MİLLETİ'NİN YARADILIŞ DESTANI ADIYLA TÜRK ORDUSU'NU VURDULAR!
ERDAL
SARIZEYBEK
[1] Ergenekon, araştırma, Can Dündar, Celal Kazdağı, 1997, İmge Yayıncılık.
[2] İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığının 2009/188 Sayılı İddianamesi.
BİLGETÜRK
..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder