EŞREF BİTLİS SUİKASTİ, BÖLÜM 1
SUNUŞ ve GİRİŞ
14 Aralık 2012
EŞREF BİTLİS SUİKASTİ,
Belgelerle
Adnan Akfırat
KAYNAK YAYINLARI: 236
Bu kitabın yayın hakları Analiz Basım Yayın Tasarım Uygulama Ltd. Şti.nindir.
Birinci Basım: Kasım 1997
Dizgi ve Teknik Hazırlık: Analiz Basım Yayın
Baskı: Yaylacık Matbaası
ISBN: 975-343-209-7
ANALİZ BASIM YAYIN TASARIM UYGULAMA LTD. ŞTİ.
İstiklal Caddesi 184/4 80070 Beyoğlu-İstanbul
Tel ve Faks: (0212) 252 21 56-252-21-56 Faks: 249 28 92
KAYNAK YAYINLARI: 236
Bu kitabın yayın Hakları Analiz Basım Yayın Tasarım Uygulama Ltd. Şti.nindir.
Birinci Basım: Kasım 1997
Dizgi ve Teknik Hazırlık: Analiz Basım Yayın
Baskı: Yaylacık Matbaası
ISBN: 975-343-209-7
ANALİZ BASIM YAYIN TASARIM UYGULAMA LTD. ŞTİ.
İstiklal Caddesi 184/4 80070 Beyoğlu-İstanbul
Tel ve Faks: (0212) 252 21 56-252-21-56 Faks: 249 28 92
İÇİNDEKİLER
SUNUŞ 11
GİRİŞ 17
Birinci Bölüm:
Uçak Nasıl Düştü? 24
Uçuş Ekibini Orgeneral Bitlis Seçmişti 24
Bitlis, Diyarbakır’a Neden Gidiyordu? 25
Hangar Yakınında Kuşkulu Üniformalı 26
Deneyimli Bir Uçuş Ekibi 26
Ekip Çok Neşeliydi 28
Orgeneral Bitlis Geliyor 29
Pilottan İki Farklı Mesaj 30
Borç Taksitleri ve Kansas Sigaraları 31
Havada Yandı mı? 32
Uçak Sigortasızdı 32
İkinci Bölüm:
Genelkurmay Suikastı Nasıl Örttü? 33
Kazadan Bir Saat Sonraki “Kesin” Açıklama! 33
Siyasi Otorite, Şapkasını Aldı Gitti 34
Bilimsel İnceleme Yapılmadan, Genelkurmay’dan “Buzlanma” Açıklaması 36
Buzlanma Senaryosunun Yazarı Tuğgeneral Kuloğlu 37
Emirle Hazırlanan “Kesin Rapor” 37
Yalanın Kaynağı Rapor’da Yazılanlar 38
Rapor’u Olay Günü Yazdıklarını Mahkemede İtiraf Ettiler 39
Ses Duyduk, Buzlanma Sandık! 39
Buzlanma İddiasının Dayanağı “Keskin Kulaklar” 40
Radar Verileri “Keskin Kulakları” Yalanlıyor 42
Emekli Hava Tümgeneral Aslan Öner: “Buzlanma ve Pilotaj Hatası Yok” 42
Buzlanma Nerede? 45
Mahinaz Erian: İzlanda’da Buzlandı Düşmedi de Esenboğa’da Nasıl Düşer? 46
F-16 Mühendisleri: B-200’lerin Motoru Donmaz : 47
Uçağı ve Motoru Satan Amerikan Şirketleri Ne Diyor? 48
Uçuştan Önce Motorlar Sağlamdı 49
Amerikan Devleti’nin Konuşmayın Uyarısı 50
İlk Ciddi İnceleme: Buzlanma Yok 51
Genelkurmay’ın Gölgesi Yalana Kanıt Aratıyor 52
Meteoroloji Raporlarını da Çarpıttılar 52
22 Uçak Kalktı, Yalnızca Biri Düştü 53
Pilotaj Hatası Oranları da Rapora Göre Değişiyor 54
Pilotlar Son Derece Tedbirliydiler 58
Savcılığının Soruşturması Eksik ve Usulsüz 59
Sabotaj Araştırmasındaki Ciddiyet! 60
Emekli Hava Tümgeneral Öner: Genelkurmay İhmali Neden Soruşturmadı? 61
Kayıp ve Tahrip Edilen Parçalar Soruşturulmadı 62
Nöbetçinin İfadesindeki Şüpheli Şahıs Araştırılmadı 62
Uçağın Düşmesinin Nedeni Motora Yapılan Sabotaj 63
Üçüncü Bölüm:
Bilirkişi İncelemesi Suikastı Belgeledi 64
Org. Bitlis Davasının Bilirkişisi Prof. Dr. Yüksel: “Vaktiyle Aydınlık Çok Güzel Yazmış” 64
Prof. Dr. Yüksel: Yazdıklarınıza İlave Edilecek Bir Şey Yok 65
Buzlanma İmkânsız : 54
Kayıp Parçalar Sabotaj Olasılığını Güçlendiriyor 66
Esrarengiz Şahıs Bilirkişi Raporu’nu Kamuoyuna Perinçek Açıkladı 68
Hükümet, Orgeneral Bitlis’e Sabotajı Doğruladı 70
Dördüncü Bölüm:
Yetkili Generalin Açıklaması 72
“Org. Bitlis’in Katilleri Şimdi Çiller’in Örgütünde” 72
Beşinci Bölüm:
ABD Katletti 78
Çekiç Güç’ten Orgeneral Bitlis’e Havada Uyarı 78
Org Bitlis: Çekiç Güç Kürt Devleti Kuruyor 79
Çekiç Güç’ün Suç Çetelesi 80
Çekiç Güç Cinayeti 85
Pilotu, Çekiç Güç Gözlemcisi 86
Perinçek, Bitlis Suikastında ABD’nin Rolünü Açıkladı 87
Suikastın Bam’Teli: Bitlis-Güreş Çatışması 94
Bitlis’in Özal’a Gizli Mektubu 95
Bitlis Suikastı’nın Susurluk’a Uzantısı JİTEM 96
JİTEM’i CIA Kurdurdu 97
JİTEM’in Denetimi İçin Mücadele Ettiler, Güreş Kazandı 98
Çiller’in CIA’dan Arkadaşı Elisabeth Shelton’un Rolü 98
Shelton, Apar Topar Kaçtı 99
30 Yıldır Türkiye’yi Karıştırıyor 100
Adana Konsolosluğu ABD’nin Kürt Masası 101
Shelton’dan Kürtlere Çengel 101
Pentagonla Özel Haberleşme Kanalı 102
İsrail ile Köprü 103
Prof. Gönensay: Shelton, “Çiller Başbakan Olacak” Demişti 103
Org. Bitlis Suikastına İlişkin Genelkurmay Kaynaklı İki Bilgi Notu 104
Bilgi Notu’nun Anlamı ve Güvenilirliği 107
ABD Bunu Hep Yapıyor 108
Gizli Pentagon Yönergesi 109
Org. Bitlis Suikastına Cevaz Veren Madde 110
Şili Genelkurmay Başkam Rene Schneider’in Katli ve ABD 110
Uçak Kazalarında Ölen Generaller 113
CIA’nın Hedef Şaşırtma Çabası: Kızılordu: “Çekiç Güç Değil, Biz Öldürdük” 114
Altıncı Bölüm:
Binbaşı Erserver’in Rolü 120
Uçağın Düştüğü Yere İlk Gelen Subay: Binbaşı Ersever 120
Ersever Cinayetinden Çiller Özel Örgütü’ne 121
Ersever’in Harp Cerideleri Kimde? 122
Ersever: Kalleşçe Harcandım 123
Ersever, Bitlis için Kamuoyu Önümle Ne Dedi? 123
“Bitlis Konusunda Konuşursam Yer Yerinden Oynar” 124
Hanefi Avcı’nın Gerçekle Çelişen Açıklamalarının Nedeni 124
Ersever Ölüme Böyle Gitti: 125
Hanefi Avcı Kimdir? 127
Avcı, Ersever Cinayetinde 128
Avcı’nın İddiaları ve Gerçekler 129
Avcı, Mustafa Deniz’i Neden Gizliyor? 130
PKK’li Ferit, Nasıl İhsan Hakan Oldu? 130
Deniz’in Silahını ve Ruhsatını Avcı Verdi 131
Muhsin Yazıcıoğlu Takımı da Perdeleme Çabasında: 131
Ersever’i Tuzağa Düşüren Mustafa Deniz 132
Avcı, Aydınlık’a Suç Atmaya Çabaladı 133
Avcı: Çiller Ailesini Suçlamadım 134
Yedinci Bölüm:
Cumhuriyet’in Vakur Generali 136
Bir Sosyalist Partinin Anma Toplantısı Düzenlediği İlk Orgeneral 136
Şövalye Tavrını Sürdüren Bir Kuvvet Komutanı 136
Hep En Kritik Görevlerde 138
Körfez Savaşı’nda Özal’a Direndi 139
Özal’ın “Bush’a Şükran Mektubu”nu Basına Sızdırdı 140
ABD’nin Hedefi Oldu 140
Ölmeseydi Genelkurmay Başkanı Olacaktı 141
General Patton’un Akıbeti 142
9 Martçı Tümgeneral Celil Gürkan Açıkladı: “Bitlis Kuryemizdi” 142
Talat Turhan: Ziverbey’de Bitlis Aleyhinde İfade İstediler 144
Sekizinci Bölüm:
Oğlu Babasını Anlatıyor 146
Tarık Bitlis: “Babamdan Parayla Ölçülmeyecek Çok Büyük Bir Miras Kaldı” 146
Bitlis, Talabani’yi Nasıl Yola Getirdi? 156
Dokuzuncu Bölüm:
Bir Ablanın Büyük Mücadelesi 158
Bitlis’in 2. Pilotu Yüzbaşı Sezginler’in Ablası Saime Sezginler ile Görüşme: Artık Abla Olarak Değil, Yurttaş Olarak Devredeyim! 158
Onuncu Bölüm:
Yargı Yasakları Deldi 168
Albayın Mahkeme İfadesi Resmi Açıklamaları Altüst Etti 168
Hukuk Planında Zorlu Mücadele 169
Av. Nusret Senem’le Görüşme: “Sabotajı Belgeledik, Sıra Failleri Bulmada” 170
Ceza Hukukunda Faraziye ile Hüküm Verilmez 171
Red Kararlan Yanlıştır 173
Ölüler Konuşmaz 175
Kara Kuvvetleri Komutanlığı Savcısı Görevini Yapmadı 176
Askeri Savcılık Tahrifat Yaptı 177
Hangar Nöbetçisinin Bir İfadesi Kayıp 178
Örtülü Ödenekten Usulsüz Harcama Belgelendi 178
Yargıç Baskıyı İtiraf Etti 180
“Devlet Sırrıdır” Denerek Örtülemez 181
On Birinci Bölüm:
Belgeler 182
Üç Önemli Belge 182
Belge 1: Kara Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığı’nın Takipsizlik Kararı 183
Belge 2: Bilirkişi Raporu 190
Belge 3: Av. Nusret Senem’in Milli Savunma Bakanlığı’na Soruşturmanın Devamı İstemiyle Verdiği Dilekçe 203
SUNUŞ;
SEVİNİLEMEYEN GAZETECİLİK BAŞARISI,
Araştırmaya Nasıl Başladık?
Orgeneral Eşref Bitlis’in uçağı düştüğünde, 2. disk kayması ameliyatının nekahet döneminin son günlerini yaşıyordum. Bel fıtığı diye de bilinen hastalığın en rahatsız yanı, sürekli yatay pozisyonda durma zorunluluğudur. Bu durum, bütün kanalların televizyon haberlerini daha sıkı izleme olanağı yaratıyor. Bitlis’in uçağının düştüğü haberi üzerinde en fazla duran, o zamanlar Ahmet Özal’ın denetimindeki Kanal 6’ydı. Kanal 6 iki gün boyunca, sık sık Bitlis’in Özal’la birlikte çekilmiş görüntülerini ekrana getiriyordu. Kanal 6, Genelkurmay’ın, uçağın kaza sonucu düştüğü açıklamasına kuşkuyla yaklaşıyordu. Zaten hemen ardından Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın kardeşi, eski bakan Yusuf Bozkurt Özal, Bitlis’in suikasta uğradığı açıklamasında bulundu. Sabah gazetesi, Eşref Bitlis’in ölümü konusundaki haberi verdiği 18 Şubat 1993 tarihli sayısında, bir teknik inceleme yapılmadan, “Sabotaj değil kaza” manşetini kullanması da dikkatimi çekmişti. Bu iki olayı ajandama not ettim.
Bitlis’in ölümü konusunda Aydınlıkçıların ne dediği kamuoyuna olayın hemen ardından ulaşmamıştı. O günlerde, Aydınlık’ı günlük olarak yayımlamak için, 2000’e Doğru dergisinin yayınına ara vermiştik. Bütün 2000’e Doğru ekibi, günlük gazeteye hazırlanıyordu. Ayağa kalkınca, yoğun koşuşturmanın içine ben de katıldım. Çok kısıtlı olanaklarla, emekçilerin birikimine dayanarak bir günlük gazete çıkarma uğraşı, Bitlis’in ölümünün üzerine sıcağı sıcağına gitmemizi önledi.
Dosyanın Kapatıldığı Haberini İlk Aydınlık Verdi
Ama olay, Aydınlık’ın Haber Araştırma biriminin gündemine girmişti. Bilgi topluyor, Genelkurmay’ın yürüttüğü soruşturmanın verilerini öğrenmeye çalışıyor, Bitlis’in kaybının sonuçlarını araştırıyorduk.
Aydınlık 1 Mayıs 1993’te yayına başladı. Daha 2. günde, bütün yayın organlarından önce, Genelkurmay’ın, Orgeneral Bitlis’in ölümüyle ilgili soruşturmayı rafa kaldırdığını duyurduk. Aydınlık’ın Ankara İstihbarat şefi Soner Yalçın imzalı haberin başlığı, “Eşref Bitlis dosyası kapatıldı” idi. Olayı soruşturan Kara Kuvvetleri Askeri Savcılığı’nın Kovuşturmaya Yer Olmadığı kararının tarihiyse 5 Mayıs 1993‘tü. Genelkurmay’ın, olayın üstünü örttüğünün resmi bir kanıtı olan KKK Askeri Savcılığı’nın dosyayı kapatıp, ölen pilotları suçlayan kararı, Aydınlık dışında hiçbir yerde yayımlanmadı. Medya da olayın üstünü örtmüştü.
Aydınlık’ın Yayın Çizgisi Bitlis Suikastına Götürdü
Bitlis’in ölümünden iki ay sonra, Cumhurbaşkanı Turgut Özal da, bütün yönleriyle aydınlığa kavuşmamış bir şekilde öldü. Başbakan Süleyman Demirel, Cumhurbaşkanı olmuş; Başbakanlığa, bir ABD vatandaşı, bir CIA görevlisi paraşütle indirilmişti. Haziran 1993’teki DYP Kongresi’nden, Tansu Çiller Genel Başkan olarak çıkınca, Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş’in görev süresi bir yıl uzatıldı. Güreş, her zamankinden daha fazla kamuoyunun önüne çıkıyordu.
1993, Kürt sorununda ABD’nin sürece en fazla etkin olduğu yıl oldu. ABD inisiyatifiyle bir ateşkes ilan edildi. PKK Washington’da geniş bir büro oluşturdu. Faaliyetlerinin önemli bir bölümünü, “diplomasi”ye hasretmeye başladı.
Aydınlık, tam da bu kritik dönemde günlük olarak yayınlanmaya başladı. Ve, ABD’nin yalnızca ülkemizdeki Cumhuriyet Devrimi kazanımlarını yıkma operasyonuna değil, bölgemize yeni nizam getirmek için yürüttüğü kapsamlı faaliyetlerine güçlü bir projektör tuttu.
İşçi Partisi’nin belirlediği analizle, Türkiye’nin içinden geçtiği dönem net bir şekilde belirlenmiş, emekçi inisiyatifiyle hayat bulan, emekçi davasının günlük sesi olma görevini benimseyen Aydınlık, mücadele hedefinin başına ABD emperyalizmini yerleştirmişti. Susurluk ve 28 Şubat MGK kararları sonrasında çok geniş kesimlerin takdirini toplayan siyasi çizginin püf noktası, bu net anti-emperyalizmdir. Cumhuriyet tarihinin en önemli cinayetlerinden birini, Bitlis Suikastı‘nı aydınlatma başarısının ardında bu yayın çizgisi vardır.
Binbaşı AHMET CEM Ersever Yayınının Arkası Geldi,
Çiller Özel Örgütü tarafından şüpheli bir şekilde öldürülen Jandarma İstihbarat Binbaşısı Ahmet Cem Ersever’in ilk kez Aydınlık’ta yayımlanan açıklamalarıyla, Jandarma Genel Komutanlığı ve ordu içinde bir mücadele olduğu bir kez daha gündemimize girmişti. Bitlis’in ölümü konusundaki kuşkuları ortadan kaldırmak için araştırmalarımızı yoğunlaştırdık. Serbest gazeteci Hüseyin Çelebi’nin önemli desteği oldu. Ordu içinde geniş çevresi bulunan Çelebi, her gün yeni bir bilgi, kanıt getiriyordu. Bitlis’in ölümünün kaza değil sabotaj olduğuna kanaat getirmiştik. Ankara Büro şefi Hikmet Çiçek’in, Eşref Bitlis’in çok yakınındaki bir kurmay subay ile yaptığı görüşme, olayın siyasi çerçevesini çiziyordu. Aydınlık’ın daha sonra bir dizi halinde sürdürdüğü yayınının ilki, 18 Eylül 1993 günü manşetten yayımlandı: “Kaza değil suikast.” 19 Eylül günüyse, Jandarma Genel Komutanlığı’ndaki kurmay subayın sözlerini manşetten verdik: “ABD-PKK ilişkisini kanıtlayan Bitlis öldürüldü.”
Saime Sezginler’in Müthiş Çabası
Aydınlık’ın yayını geniş yankı yarattı. Uçağın ikinci pilotu Kurmay Yüzbaşı Tuğrul Sezginler’in ablası Saime Sezginler, hemen bizi aradı. Saime Sezginler bir devlet hastanesinde eczacıydı. Şimdi emekli. Uçağın buzlanma sonucu düştüğüne bir an dahi inanmamış. Kendi başına olayın üzerine gitmek için çırpınıyordu. Saime Hanım, Genelkurmay’ın ve Sabah gazetesinin, pilotları suçlamasına ise isyan ediyordu.
Sabah’a mahkeme kanalıyla tekzip yollamış, ama yayımlanmamıştı. Sayın Sezginler, elindeki bütün belge ve bilgileri Aydınlık’a verdi. Birlikte araştırmaya giriştik. Emekli ve muvazzaf pilot subaylarla, hukukçu subaylarla, uçak mühendisleriyle, öğretim üyeleriyle çok sayıda görüşme yaptık. Emekli Tümgeneral Sayın Arslan Öner’in cesur tavrı ve derin bilgisi, bize büyük güç verdi. Sayın Öner’in adını vererek yaptığı değerlendirmeler “buzlanma ve pilotaj” yalanını çürüttü. Aydınlık’ın ABD temsilcisi Latif Bolatoğlu’nun, düşen uçağı ve motorları satan şirket yetkilileriyle görüşmesi, Genelkurmay’ın açıklamasını kesinlikle yalanlıyordu. Arkası çorap söküğü gibi geldi. Bunların hepsi elinizdeki kitapta yer alıyor.
Büyük baskılara karşın Saime Hanım cesaretle üzerine gitti. Olay biraz daha kamuoyuna mal oldu. TBMM Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu, Bitlis ve pilotların ölümünü faili meçhul olarak niteleyip araştırma kapsamına aldı.
Sezginler ailesi, Aydınlık’ın önerisiyle Avukat Nusret Senem’e vekâlet vererek dosyanın açılmasını istedi. Bu olayın üstünü örtme çabasının üstesinden gelmek için uçağı satan ABD’li şirket aleyhine ve Milli Savunma Bakanlığı aleyhine tazminat davaları açtı. Davalar olayın üstündeki sis perdesinin biraz daha aydınlanmasını sağladı.
Şevket Kazan’ın Esenboğa’daki Demeci
Bitlis suikastının, üzerinden üç yıl geçtikten sonra yeniden güncelleşmesi, RP’li Adalet Bakanı Şevket Kazan’ın, Bağdat’a uçmak üzereyken Esenboğa Havaalanı’nda yaptığı açıklamayla başladı. Kazan, Bitlis’in uçağının düşmesine ilişkin davayı yeniden açacaklarını açıkladı.*
* Açıklama için bkz. “Org. Eşref Bitlis’i Çekiç Güç Öldürdü”, Hürriyet, 11 Ağustos 1996.
Hemen ardından Milliyet gazetesi, Bitlis’in uçağının düşmesini manşetine çıkardı. Şule Çizmeci’nin hazırladığı haberde, üç günlük bir diziyle, davadaki kuşkular gündeme getirildi. Yeni Şafak ve diğer İslamcı basın da, konuyu bir kez daha sayfalarına taşıdılar. 32. Gün programı, Bitlis olayını dosya olarak ele aldı.
Cüneyt Özdemir’in hazırladığı haberde, uçağın düşmesinden bir gün önce, nöbette hangar yakınında pilot üniformalı bir astsubayı gördüğünü söyleyen Ordonat Er Tahir Metin ile röportaj yayınlandı. 32. Gün, Bitlis’in uçağının düşmesiyle Söylemezler Çetesi içinde yer alan astsubaylar arasında bir bağlantı kurdu.
İşçi Partisi’nin Tayin Edici Çabası
Uçağın düşüşünü inceleyen İTÜ öğretim üyelerinden oluşan Bilirkişi Heyeti’nin, sabotaj olasılığına vurgu yapan raporuyla Bitlis suikastı daha yaygın bir şekilde tartışılır hale geldi. Bu süreci hızlandıran bir önemli etkense, İşçi Partisi’nin davanın takipçisi olmasıydı. İP Genel Başkanı Doğu Perinçek, basın toplantıları düzenleyerek, televizyon programlarına katılarak CIA suikastını, ardındaki amacı geniş kitlelere duyurdu.
Nitekim, Perinçek’in başvurusu üzerine, TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu Raporu’nda da Bitlis Suikastı’na bir bölüm ayrıldı ve araştırılması gereken şüpheli cinayetler arasında sayıldı.
Kolektif Emeğin Gücü
Bu kitaptaki bilgiler kolektif çalışmanın ürünü. Aydınlık’ın İstanbul ve Ankara bürosundaki arkadaşlarımızın, ABD’den Latif Bolatoğlu’nun emeği sonucu giz perdesi aydınlanabildi. Karınca çalışkanlığının temsilcisi, dizgicimiz sevgili Gönül Abla ve arşivin cefakâr şefi Fahir Özer dahil. Çok önemli birçok gerçeğe Aydınlık Ankara Temsilcisi Hikmet Çiçek’in ve İP Merkez Komitesi Üyesi Avukat Nusret Senem’in çabalarıyla ulaşılabildi.
Aydınlık’ın Genel Yayın Yönetmeni Ferit İlsever’in cinayeti ortaya çıkarmada gösterdiği ısrarı, dirayeti tayin ediciydi. Bu kitap da Yazı İşleri Müdürümüz Feyza Perinçek’in araştırma ve yazım sırasındaki büyük desteğiyle ortaya çıktı.
Gazetecilik Başarısı Bizi Sevindirmiyor
Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis, 17 Şubat 1993’te, uçağına yapılan sabotaj sonucu yaşamını yitirmişti. Başlangıçtaki teşhis, sabotaj değildi tabii. “Buzlanma sonucu kaza” denmişti. Hem de zamanın Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş tarafından. Bitlis’in ölümünün üzerinden dört yıl geçti, İşçi Partisi ve Aydınlık dergisi, uzun araştırmalardan sonra gerçeği ortaya çıkardı. Artık kimse “kaza” diyemiyor. Refahyol hükümetinin Adalet Bakanlığı koltuğunda oturan Şeriye Nazırı dahil. En Batı yanlısı yayın organlarında bile, “ciddi iddia” ifadesi kullanılıyor.
Kuşkusuz Aydınlık bir büyük gazetecilik başarısı sergilemiştir. Ama bu, bizi sevindirmiyor. Keşke gerçekten kaza olsaydı…
1 Ekim 1997
İstanbul
Adnan Akfırat,
EŞREF BİTLİS SUİKASTİ,
GİRİŞ
Bitlis Cinayetinin Faturası
Türkiye’de şimdiye dek belli sayıda subay siyasi cinayete kurban gitti. Kuşkusuz en çok ses getiren, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis’in katledilmesiydi. Orgeneral Bitlis, suikasta uğrayan subayların en üst rütbelisi.
Bir kuvvet komutanının, “müttefikimiz” ABD tarafından tertiplenen bir suikasta kurban gitmesinin vehameti ortada. Sonuçları da sarsıcı oldu. Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türkiye halkına bu suikastın faturası daha fazla ölüm, daha fazla bağımlık biçiminde ödetildi. Cumhuriyetimiz de bu saldırıdan yara aldı. Ne yazık ki, Anayasal görevi Türkiye Cumhuriyeti’ni dış ve iç tehlikelerden korumak olan dönemin Genelkurmay Başkanı, bir kuvvet komutanının ölümünün üzerini örttü.
Subay Cinayetleri
Orgeneral Bitlis’e gelinceye dek, cinayete kurban gidenler emekli subaylardı. MİT Müsteşarı emekli Koramiral Bahattin Özülker, bu subaylardan biri. 12 Eylül’e giden süreçte bir dönüm noktası olan bu cinayet, hâlâ aydınlanamadı.
1933’te Deniz Harp Okulu’nu bitiren, 1964’te Donanma Komutanı, 1966’da Genelkurmay İstihbarat Başkanı olan “Arnavut Bahattin”, Bülent Ecevit Başbakan iken MİT Müsteşarlığına atandı. Koramiral Özülker, MİT’teki CIA’cı ekibi temizleme hazırlıklarını tamamlamıştı ki, 26 Eylül 1974’te Samsun’da görev gezisi sırasında zehirlenerek öldürüldü.
Emekli Koramiral Bahattin Özülker cinayetini perdelemek için “kalp krizi” yalanı kullanıldı.
12 Eylül darbesinin ardından, tutuklu bulunduğu Mamak Askeri Cezaevi’nde öldürülen, MİT’te görevli Hava Albay Turan Çağlar’ın katlinde de, aynı yönteme başvuruldu; Kalp krizi. (1)
(1) Bkz. Talat Turhan, Doruk Operasyonu, Sorun Yayınlan, İstanbul, 1989, s. 41-42. 18
Dev-Sol’un Üstlendiği General Cinayetleri
1990’dan sonra Subay Cinayetleri yoğunlaştı.
29 Temmuz 1992’de evinde saldırıya uğrayan Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’ndan emekli Oramiral Kemal Kayacan’ın, 30 Ocak 1991’de Başbakanlık önünde suikasta uğrayan Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı’ndan emekli Korgeneral Hulusi Sayın’ın, 23 Mayıs 1991’de bu görevden istifayla ayrılıp emekli olan Korgeneral İsmail Selen’in ve geçmişi hakkında konuşmaya hazırlanan 12 Mart’ın ünlü Kontrgerillacısı Emekli Tümgeneral Memduh Ünlütürk’ün 7 Nisan 1991’de evinde öldürülmesi, Dev-Sol tarafından üstlenildi. Kamuoyu, Dev-Sol’un açıklamalarını kuşkuyla karşıladı. En yetkili ağızlar bile, Dev-Sol’un, bu cinayetlerin ancak taşeronu olabileceğini kaydettiler. İnfaz kararını veren güç ise hep karanlıkta kaldı.
Org. EŞREF Bitlis’in Katliyle Muvazzaf Subay Cinayetleri Başladı,
Türkiye’nin yakın tarihinde bir karabasan olan 1993 yılıyla birlikte, muvazzaf subayların siyasi cinayetlere kurban edilmesi dönemi başladı. 17 Şubat 1993’te yaşamı sona erdirilen Orgeneral Eşref Bitlis’in kurmay heyetinde yer alan bir dizi Jandarma subayının katli de araştırılmayı bekliyor: PKK’nin uzun menzilli suikast silahıyla katlettiği söylenen Jandarma Tuğgeneral Bahtiyar Aydın‘ın (22 Ekim 1993); intihar ettiği söylenen Jandarma Albay Kazım Çillioğlu’nun (3 Şubat 1994); çatışmada öldüğü ileri sürülen Jandarma Albay Rıdvan Özden’in (15 Eylül 1995) ölümü, esrarını koruyor.
Jandarma’da, Orgeneral Bitlis’in yakın ekibi diye adlandırılan subayların art arda yaşamlarını yitirmeleri ve her birinde kuşkulu pek çok noktanın bulunması dikkat çekici. Org. Bitlis suikastının çözülmesi, bu cinayetleri de aydınlatacaktır.
Bu dönemde, 5 Kasım 1993’te, iki arkadaşıyla birlikte cesedi Ankara çıkışında bulunan istihbaratçı emekli Jandarma Binbaşı Ahmet Cem Ersever cinayeti de, başka bir muamma. Ersever’in Bitlis suikastındaki konumu, 7. Bölüm’de irdeleniyor.
“ Müttefik ”in Ağır Suçu
Org. Eşref Bitlis’in öldürülmesi, Muz Cumhuriyetleri’nde sıkça görüldüğü gibi, devlet içindeki klikler savaşının bir sonucu mu? Ya da ordunun tepesine çıkmak için kıran kırana süren bir çatışma mı suikasta neden?
Dışarıdan bakanlar, Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana ülkenin siyasi yaşamına damgasını vuran bir kuruluşun içinde, bu tür hesaplaşmalar olur diye düşünebilir. Ancak burada söz konusu olan, bir makam kapma savaşının vahşice sürdürülmesi değil. Kaldı ki, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde böyle bir gelenek yok.
Eşref Bitlis cinayeti, bir Yeni Dünya Düzeni suikastıdır. Adını net koyalım, “müttefikimiz” Amerika Birleşik Devletleri’nin cinayetidir. Bu gerçek, Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı tarafından bütün ayrıntılarıyla saptanmıştır. Kitabımızda bunun kanıtlarını sergiliyoruz.
“ Çökert ve Kullan ” Stratejisinin Taktik Adımı
Org. Bitlis’in katli, ABD’nin eksen ülke olarak belirlediği Türkiye’de, ayak bağı olacak büyük bir engeli temizleme operasyonudur. ABD bu cinayetle, Kürt sorununu globalleştirme ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ni kriz bölgelerinde taşeron olarak kullanma hedefini gerçekleştirme şansını elde etti.
Genelkurmay’da merkezileşen ulusalcı güçleri geçici olarak geriletti. Aynı zamanda, iplerini elinde tuttuğu Özel Savaşı tırmandırdı. Kürt sorununu çıkmaza sokma hamlesinde başarıya ulaşması, ABD’ye büyük avantajlar sağladı. Bu hamle, ABD’nin, Türkiye için 80’li yılların ortasından itibaren belirlediği “Çökert ve Kullan” stratejisinde önemli bir taktik adım oldu. (2)
(2) Çökert ve Kullan Stratejisi için bkz. “Pentagon Raporu’nda Washington’un Türkiye Politikası: Çökert ve Kullan”, Aydınlık, 12 Mart 1994. Raporun orijinali için bkz. Stepnen J. Blank, Stephen C. Pelletiere, William T. Johnsen, Turkey’s Strategic Position at the Crossroads of World Affairs, Strategic Studies Instute U.S. Army War College, Washington D.C., December 3, 1993.
Çiller Özel Örgütü’nü Besleyen Cinayet
ABD bu yolla, Cumhuriyetin devlet aygıtını bertaraf etmek için örgütlenen Çiller Özel Örgütü’nün güç kazanmasının da önünü açtı. Bu örgütün, PKK’nin şiddet eylemlerini gerekçe göstererek palazlandığı bütün kanıtlarıyla ortaya çıktı.
ABD, bir taşla iki kuş vuruyordu: Özel Savaşı tırmandırarak PKK’yi de iyice kucağına aldı. PKK’nın ırkçı terör eylemlerini kullanarak, devlet içinde yuvalanmış CIA denetimindeki örgütünü güçlendirdi.
Bu suikastta ölüm emrini veren makamın Türkiye dışında olduğunu saptadık. Org. Bitlis’in uçağına sabotajın, doğrudan CIA’nın emrindeki bir birim tarafından yapıldığını ortaya çıkardık. Bu toplantıyı yöneten ABD görevlisi Adana Konsolosu Elisabeth Shelton, bu gerçek açıklandığı halde uzun bir süre diplomat kisvesiyle ülkemizde durabildi. Shelton’un ülkeyi apar topar terk etmesi, ancak Çiller’in iktidardan alaşağı edilmesiyle mümkün oldu.
Org. Bitlis’in parçalanan cesedi, Güreş’in, son yılların en uzun genelkurmay başkanlığını garantiye aldı.
Türkiye Sınırlarında Hükümranlığını Yitirdi
Bu durum, korkunç bir gerçeği de ortaya çıkarıyor. Türkiye devletini yönetenler, kendi sınırları içinde hükümranlıklarını yitirmişlerdir. Bir Orgeneral, CIA tarafından katledilebilmekte, yöneticiler de olayın üstünü örtmektedir.
Tarihin cilvesine bakın, Genelkurmay Başkanı’nın, suikastı örtbas etmekle memur ettiği Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Muhittin Fisunoğlu da, bir yıl sonra, Çiller-Güreş ekibince, ABD’nin isteği üzerine tasfiye edildi. Bitlis’i parçalara ayırarak ortadan kaldıran ABD, Fisunoğlu’nu bir omuz darbesiyle kenara attı.
“ EŞREF Bitlis Planı ”nın Başarısı
Olay Türkiyemiz için utanç vericidir. Çünkü katledilen, bir orgeneralin canı değil, Türkiye’nin bağımsızlığı ve güvenliğidir. ABD yönetimi, Türkiye’yi denetim altına alma planlarına karşı durduğu, engeller çıkardığı için hedef almıştır Org. Bitlis’i. Bitlis, geleceğin Genelkurmay Başkanı’ydı ve Amerika, kendisi için tehlikeli görüyordu bu durumu.
ABD’nin, Org. Bitlis’i parçalara ayırarak yok etmeye varan hiddetinin nedeni, son dört yıldır yaşanan gelişmelerle, sonuçlarıyla ortaya çıkıyor. Kamuoyunda “Bitlis Planı” olarak bilinen, Kürt sorununa bölge ülkeleriyle birlikte çözüm bulma politikası, önemli mevziler kazandı. 1996 Eylül’ünde, Genelkurmay’ın destek verdiği Saddam Hüseyin-Mesut Barzani anlaşmasıyla, Çekiç Güç’ün kara birlikleri ve yedi bin beş yüz CIA peşmergesi, apar topar bölgeyi terk etti. Bugün başarıya biraz daha yaklaşılmıştır.
TURGUT Özal’ın ve SÜLEYMAN Demirel’in Sorumluluğu
1992 Sonbaharı’nda İran, Suriye ve Türkiye Dışişleri Bakanları’nın “üçlü toplantısı”yla su yüzüne çıkan “Bölgesel Çözüm” inisiyatifi, Irak’ın toprak bütünlüğünü sağlayarak, ABD’nin Kürt devletçiği projesini işlemez hale getirmeyi hedefliyordu.
Bu politikanın en önemli ayağı, Kuzey Irak Kürtlerini Bağdat yönetimiyle anlaştırıp Çekiç Güç’ün bölgeden uzaklaştırılmasıydı. Silahlı direnişi bertaraf ettikten sonra, Kürt halkını kazanma adımı planlanmıştı. Org. Bitlis, bir askerden beklenmeyecek inisiyatifle, sivillerini giyip KDP lideri Mesut Barzani, KYB lideri Celal Talabani ile görüşüyor, HEP Genel Başkanı Ahmet Türk’le televizyon programlarına çıkıyordu.
Ne yazık ki, Süleyman Demirel başkanlığındaki DYP-SHP hükümeti, ABD’nin baskılarına boyun eğerek, Washington’un bu süreci baltalamasına göz yumdu. Nitekim, 1992 Baharı’nda, Org. Bitlis tarafından icra edilen büyük Kuzey Irak harekâtında elde edilen askeri başarılar, Cumhurbaşkanı Özal ve Başbakan Demirel’in müdahaleleriyle buza yazılmış yazı haline getirildi. Org. Bitlis, 1993 Baharı’nda, yeni bir harekâtın hazırlık aşaması nedeniyle Diyarbakır’a uçarken katledildi. Bu cinayet öncesinde Cumhurbaşkanı Özal’ın, Org. Bitlis’i, ABD yönetimine şikâyet ettiği Genelkurmay zabıtlarında bulunuyor.
Tansu Çiller’in Ortaklığı
Tansu Çiller, Org. Bitlis katletildiğinde Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı koltuğundaydı. Ancak, 1967’den beri CIA görevlisi olarak çalışan Çiller’in en yakın mesai arkadaşı Elisabeth Shelton, Türkiye’deki cüretkâr eylemleri için sonuna kadar güvenebileceği bir Devlet Bakanı’na sahipti. (3)
(3) Çiller’in CIA ilişkisi konusunda bkz. “İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek Açıkladı: Çiller, 1967’den Beri CIA Görevlisi“, Aydınlık, 18 Mayıs 1997.
Genelkurmay Karargâhı ile yakın mesai içindeki yetkili bir general, Org. Bitlis’i katleden Özel Harpçi subayların Çiller Örgütü’nde olduğunu Aydınlık’a açıkladı. Bitlis suikastı konusunda ordunun tavrını ortaya koyan bu tarihi röportajın tam metni kitabın 4. Bölüm’ünde yer alıyor.
Çiller, bu cinayetten tam üç ay sonra, DYP Genel Kongresi’nde, Shelton’ların sayesinde genel başkanlık ve başbakanlık makamına çıkarıldı. ABD’nin planlarını uygulamada artık daha etkili bir konumdaydı. Çiller’in Başbakanlığından kısa bir süre sonra da Elisabeth Shelton, ABD’nin Kürt Masası olarak görev yapan Adana Konsolosluğu‘na atandı. Çiller-Shelton ikilisi, Genelkurmay-Dışişleri bürokrasisinin, Kürt sorununu, Türkiye ve bölge ülkeleri çıkarına çözme adımlarının hepsini baltalamak için kendilerini bile riske attılar. Ama kaybettiler.
Cinayetin Üstünü Örtmek, Sömürge Olmayı Kabul Etmektir
Bitlis suikastı bir Yeni Dünya Düzeni cinayetidir. Failleri ortaya çıkarılıp cezalandırılmazsa, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin egemenliğinden söz edilemez. Gelinen aşamada cinayetin üzerini örtmek, eskilerin deyimiyle “müstemlekeliğe müstahak olmak”tır.
Türkiye’nin bağımsızlığından yana, ulusal onuru koruma çabasındaki bütün okurlarımızı, Bitlis cinayetini bütün boyutlarıyla açığa çıkarma, faillerini cezalandırma çabasına destek vermeye çağırıyoruz.
2 Cİ BÖLÜMLE DEVAM EDECEKTİR,
..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder