5 Mart 2015 Perşembe

DERİN DEVLET NEDİR..? 2


DERİN  DEVLET NEDİR..? 2


Evren'le derin devlet toplantıları





Sayın Kenan Evren... Derin devlet süreci nasıl işlemeye başladı?.. 12 Eylül müdahalesine adım, adım nasıl gidildi? 
- Bedrettin Paşa sınıf arkadaşımdı... Aramızda özel bir dostluk vardı.
- Org. Bedrettin Demirel mi?
- Evet... Harp Akademileri Komutanı'ydı... Bir gün onu ziyaret ettim.
- Tarih?
- 12 Eylül 1980'den bir yıl önce.

ORG. BEDRETTİN DEMİREL 

Genelkurmay Başkanı Org. Evren:
Bedrettin Paşa gidişat için ne düşünüyorsun?
Harp Akademileri Komutanı Org. Demirel:
- Komutanım, müdahaleden başka çare yok... Uzatmayalım...Mecburuz... Şart.
Org. Evren:
- Bedrettin Paşa böyle şey olmaz... Daha yapacak çok  var...Bekleyelim... Neler olacak?.. Görelim.

ANKARA HAVASI

Kenan Evren:
- Bedrettin Paşa beni müdahaleye zorladı... Ama hayır dedim... Dahasonra, Ankara'da bizim arkadaşlarda bir hava hissettim.
- Nasıl?
- Sanki Kuvvet Komutanları bana bir şey söylemek istiyorlardı...Açılmak istiyor, açılamıyorlardı.
- Sonra?
- Bir gün Kuvvet Komutanları'nı topladım.

İLK TOPLANTI

Genelkurmay Başkanı Org. Evren:
- Bana bir şey mi söylemek istiyorsunuz?
Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Nurettin Ersin:
- Evet... Bir süredir imzalı, imzasız mektuplar alıyorum... Daha neduruyorsunuz diyorlar?.. Müdahale etmemizi istiyorlar... Gidişat,müdahaleyi gerektirmiyor mu?.. Ülke uçurumun kenarında değil mi?

ÇEKİNCELER

Kenan Evren:
- Sonra diğer komutanlara döndüm... Baktım onlar da aynı şeylerisöylüyorlar... Müdahale edelim diyorlar... Ama ben yine tatminolmadım... Çekincelerimi söyledim.
- Çekinceleriniz nelerdi?
- 27 Mayıs'ı (1960) gördüm, 12 Mart'ı (1971) gördüm...Müdahalelerin neler getirip, neler götürdüğünü biliyordum... Onuniçin müdahale yanlısı değildim.

GENİŞLETİLMİŞ TOPLANTI

- Değildiniz ama... Ettiniz.
- Ankara'da, Kuvvet Komutanları ile konuştuktan sonra bir kararaldım.
- Neydi?
- Ordu Komutanları ile konuşmak... Kuvvet Komutanları'nı da yanımaaldım... Ordu'lara gittik.
- Sonra?
- Ordu Komutanları'nı dinledim... Bununla da yetinmedim... KolorduKomutanları ile konuştum... 8 Kolordu Komutanı'nı teker tekerdinledim.

VE KARAR: MÜDAHALE

Kenan Evren:
- Tek bir Ordu Komutanı veya Kolordu Komutanı demedi ki "müdahale etmeyelim." Hepsi de "müdahale şart" diye konuştu.
- Sonra?
- Ne sonrası?.. Artık sonrası mı kaldı?..
Sonrası 12 Eylül.
Evren: Devlet işlemeyince...

Güneşli bir Marmaris günüydü. Kenan Evren "yani ne olacaktı" diye sorarak, konuşmaya başladı:
- Polis polisliğini yapamıyor, öğretmen öğretmenliğini... Ortalık kangölüne dönmüş... Herkes birbirine girmiş... Ortada sağlam olarak birOrdu kalmış... Bozulmamış... Allah'tan ki bozulmamış... Vemüdahaleye mecbur kalmış.

Kenan Evren:
- Ordu müdahale etmiş ama, müdahaleden önce, gereken uyarıları dayapmış.
- Demirel'e mi?
- Çeşitli zamanlarda yapmış... Süleyman Demirel'den önce deikazlarda bulunmuş...
- Kimlere?
- Ordu, Milli Güvenlik Kurulu'nda ikaz etmiş... SıkıyönetimKoordinasyon Kurulu'nda uyarmış... Basında, rahatsızlıklarınıbelirtmiş... Hükümeti ve siyasi gidişatı eleştiren sözler söylemiş.
- Sonra?
- Ve derin devlet işlemeye başlamış.

Evren Paşa "devlet işlemeyince, işletecek bir güce ihtiyaç var" diye konuşmayı sürdürdü:
- İnanır mısın bazı senatör vemilletvekilleri bana geldiler.
- Genelkurmay'a mı?
- Evet... Gizli, saklı değil.
- Ne dediler?
- Paşam, bu Meclis artık Meclis'liğinikaybetti... Müdahaleden başka çareyok... İhtilal yapın... Müdahale edin...Bana bunu söyleyenler, bazısiyasetçiler.

Kenan Evren anlatıyor...

Bir gün, komutan arkadaşlarımı İstanbul'da topladım.
1. Ordu Komutanlığı Karargahı'nda. Uzun uzun konuştuk, karar aldık:
Cumhurbaşkanı'na bir uyarı yazalım. Ve yazdık. Müdahale etmemekiçin böyle bir yol uyguladık.
Ama bir netice çıkmadı. Sekiz ay bekledik.
Ölenlerin sayısı her gün artıyordu. İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Bursa'da huzur yoktu.
Böyle durumlarda derin devlet işlemeye başlar.
Çok düşündüm, müdahale yapmasak ne olurdu diye.
İç savaşa giderdi.
Kars'tan otobüs kalkıyor, İstanbul'a gidecek.
Ama Erzurum'da otobüs taşlanıyor.
Onlar da Erzurum'dan geçerken, plaka değiştiriyorlardı.
Kars sol olmuş, Erzurum sağ.
Artvin'in dağına, beyaz taşlarla "Küçük Rusya" yazılmış.
Vali, kaldırtamıyor.
"Kaldırtacağım, yeniden yazacaklar" diyor.
Vali'nin bile korktuğu yerde derin devlet güç kazanır.
Yönetim güçlü olacak, zaaf vermeyecek ki, derin devlet işlemesin.
Hükümet ipin ucunu kaçırmayacak. Devlete hakim olacak.
Dizgini ne çok sıkacak, ne serbest bırakacak.
Devlet organlarıyla uyumlu çalışacak. Oy aldım, her şey bendensorulur, kimse işime karışmasın demeyecek.
Dönelim yine 12 Eylül öncesine. Mahkeme bir türlü bitmiyor. Hakim, kendi hayatından korkuyor, davayı uzatıyor.
Hakim, kendini reddettiriyor.
Bunların hepsi oldu.
Elazığ'ın bir ilçesinde kaymakam, evinin çatı katında yatıyor.
Sordurduk, niye çatı katında yatıyorsun diye.
Verdiği cevap şu:
Alt katta yatarsam camdan ateş edip, vurabilirler... Hayatımdanendişeliyim.
Bir ülkenin polisi bölünür mü? PolBir ve PolDer diye bölünmüşler. Polis, polisle çatışıyor. Başbakan'a dedik ki "böyle şey olmaz."
Demirel kabul etti, hemen Meclis'e kanun tasarısı sevk etti.
Ama Meclis'ten geçiremedi.
Mersin, Adana, Eskişehir, Samsun, her yer rahatsızdı.
Ülke yönetimi zaaf içindeydi. Derin devlet, boşluğu doldurmak içinsabırsızdı.
Cumhurbaşkanı seçilemiyordu.
Ben müdahaleyi geciktirdim. Ama sonunda başka çare yoktu, biz deyaptık.

Ressam Paşa'nın son resimleri

Ağaç resimleri, çiçek resimleri, manzara resimleri. Evren'in evi sergi salonu gibi.
- Paşam, hepsi de sizin yaptığınız resimler mi?
- Gel bak sana Kız Kulesi'nin resmini göstereyim... Tabii ki benyaptım.
- Paşam, duvarda 20'den fazla resim saydık.
- İstanbul'da sergi açacağım... Bu resimler İstanbul'a gidecek.
- Kaç resim?
- 26.
- Ne zaman?
- Eylülde veya ekimde.
- Paşam, resimler kaç paraya satılacak?
- Resimlerin geliri son kuruşuna kadar eğitime gidecek...
- Eğitim her şeyin başı... Haydi gel şimdi seni yaptırdığım okulagötüreyim.

Asker... Demokrasi... Uyum... AB...


Paşam... Yıl 2005... Asker ve politika... Demokrasi... Avrupa Birliği?
- Ordu, büyük Atatürk'ün ordusudur... Atatürk, Cumhuriyet'intemellerini çok sağlam atmıştır... Politikaya girecek olanlar,üniformalarını çıkarmışlardır... Ordu, siyasetin dışındadır... Ordunundemokrasiye inancı tamdır... Bundan kimsenin şüphesi olmasın...Artık darbeler, müdahaleler dönemi kapanmıştır... Ankara'dakileruyum içinde çalışsınlar... Kurumlar ve kurallar devleti işlesin. 





Evren: Devlet zaaf içindeydi... Biz geldik

Tarih 25 Kasım 1979. "6. Demirel Hükümeti" Meclis'te güvenoyu aldı. Hükümet hemen kolları sıvadı. Yeni bir ekonomik program (24 Ocak kararları) üzerinde çalışmaya başladı. İşte tam bu sırada... Komutanlar, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'e bir "mektup" verdiler. (27 Aralık) Mektup "ülkenin gidişatını" eleştiriyordu.
Cumhurbaşkanı Korutürk bu mektubu "bir hafta sonra" açıkladı. (2 Ocak 1980) Komutanlar 4 Ocak'ta da Başbakan Demirel'e "Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yasal ve icraya ilişkin isteklerini içeren" bir mektup verdiler.

"Çeyrek asır sonra" Marmaris'in Armutalan'ında Evren'e "o konuyu" açtık.
Siz Genelkurmay Başkanıydınız... Yazdınız... Verdiniz... Sonra? 
Evet... Muhtırayı verdik... Sonra Kuvvet komutanları ile oturduk, konuştuk.
Ne konuştunuz? 
- Dedim ki: Yahu, muhtırayı verdik ama yine Süleyman Demirel'e rastladı... Halbuki göreve yeni geldi... Suçu. Günahı yok... Ama ne yapalım ona rastladı.
Kenan Evren:
- Hakikaten, 1979'un sonunda kurulan hükümetin de, o hükümetin başkanı olan Demirel'in de bir suçu yoktu... Daha sonra da hep yanımızda oldu.
Demirel mi? 
- Evet.
Nasıl? 
- Sıkıyönetim Koordinasyon Kurulu toplantılarında Süleyman bey hep yanımızdaydı... Bütün Sıkıyönetim komutanlarına, hizmetlerinden dolayı takdir ve teşekkürlerini ifade etti.
Ama yine de... 
- Evet... Ama ne yapsın, devlet işlemiyordu... Huzur ortamı yok olmuştu... Kan akıyordu... Sokakta güvenlik yoktu... Öyleyse ne olacak?
Ne olacak?
- Derin devlet fevkalade rahatsızdı... Herkes ordu müdahale etsin diyordu... Bir kişi çıkıp da, daha müdahalenin zamanı gelmedi demedi.
Sayın Evren, o süreçte Başbakan Demirel ile sık sık konuşuyordunuz.
- Elbette.
Süleyman bey durumun nereye doğru gittiğini görmüyor muydu? 
- Görse ne çare?.. Süleyman Demirel'in de yapacağı bir şey yoktu... Kaymıştı... Devlet zaaf içindeydi... Gelmek gerekiyordu... Geldik.
Kenan Evren, Yeni Asır hariç bütün gazeteleri kapattırdığını, ancak eleştirilere rağmen hiçbir gazeteciyi mahkemeye vermediğini söyledi, "Ancak ailemi işe karıştırmadılar. Karıştırsalardı, galiba dava açardım" dedi.

Kenan Paşa'dan Tayyip beye: "24 saat bekle"
Kenan Evren sohbetin birkaç yerinde "elimde güç varken kendimi hepkontrol ettim" dedi. Sorduk: Kontrol edemediğiniz de olmadı mı?
Oldu... Bazen sinirlendim.
- Kime?
- Size.
- Yani eleştirilere.
- Evet... Kızmam yanlıştı... Eleştiriye açık olmak lazım... Aksi haldeinsan hataya düşer.
- Gazete kapattınız... Kendinizi kontrol edememekten mi?.. Sinirlenmekten mi?
- Birçok gazeteyi kapattık... Yeni Asır hariç, hepsi o kapıdan geçti.
Haklı mıydınız?
- O gün için evet. O gün öyle gerekiyordu... Türkiye'nin otoriteyeihtiyacı vardı... Ve başka türlü de otorite kuramazdık.
- Paşam... Eleştiri?
- Sinirlenmemek mümkün değil... Ama kızgınlığına esir olma...Tahammül et... Yararlan... Ve 24 saat tepki verme.
Kenan Evren:
- Askerlikte bir şey var... İç Hizmet Kanunu'na bile girdi. Bir konuyu,üst rütbeye şikayet edeceksen, 24 saat bekle... 24 saat geçmedenyap şikayet kabul edilmez.
- Neden 24 saat?
- Düşünürsün... Kendini kontrol edersin... Sakinleşirsin.
- Siz böyle zamanlarda 24 saat beklediniz mi?
- Çok dikkat ettim... İnönü, Süleyman Demirel de kendilerinikontrolde başar örnekler... Ama Menderes edemedi.
- Recep Tayyip Erdoğan?















- Tayyip bey bir  iki yıl sakindi ...   

Şimdi basına çatmaya başladı. Benkendisine derim ki, 24 saat bekle. 
Evren "bir şey daha söyleyeceğim diye devam etti:
- Basınla kavga etme... Basınla fazlasenli, benli de olma... Bence ölçü buolmalı
- Gazetecileri mahkemeye verdiniz mi?
- Hayır. Hakaret eden bile oldu... yolladı. Kimi yayınladı, kimiyayınlamadı. Mahkemeye versem çokpara alırdım. Vermedim... Ama bir şeyvar.
- Nedir?
- Bana çattılar. Aileme, çocuklar çok şükür bir şey söylemediler...Eğer işin içine ailemi karıştırsalardı durabilir miydim, bilmiyorum...Galiba mahkemeye verirdim.

Paşa kriterleri

Siyaseti, liderliği, meydanları, kırmızı plakalı makam araçlarını, siyasi gücün baş döndürücü etkisini falan konuşuyorduk. Kenan Evren dedi ki:
- Bir şey öğrendim. 


Nedir öğrendiğiniz? 


- Bak teker teker sayayım.
Ve parmaklarıyla saymaya başladı:
* Kendine elbette güveneceksin ama... Fazla da güvenme... Kendini kontrol et.
* Millet beni seviyor diye havaya girme... Menderes'i unutma... Millet beni seviyor dedi, kimseyi dinlemedi... İlk 4 yıldan sonra tökezlemeye başladı.
* Güç bende, her istediğimi yaparım deme.
* Muazzam kalabalıklar... Alkışlar... Elini sıkabilmek için birbirini ezen insanlar... Hatta, otomobilini havaya kaldırmak isteyenler... Bunlar etkileyici... İnsanı şımartıyor... Şımarma.
* Şımarmamaya çok dikkat ettim.
* Askeri yönetim 3 yıl sürdü... Daha fazla kalsaydım acaba ben de havaya girer miydim?.. Kim bilir... Belki.

Evren taraftar, Fener şampiyon

Sayın Evren... Maçları izliyor musunuz? 
- Bizim Fenerbahçe iyi gidiyor... Fakat bazen tökezliyor... Tabii bu her takımda olur... Peş peşe güzel maçlar çıkarıyor sonra en ümit edilmedik yerde takılıyor... Fenerbahçe büyük takım... Avrupa'da da başarılar elde edip, dünya takımı olmamız gerekiyor. Futbolda şans faktörü önemli... Maçın yüzde 75'i güzel futbol, yüzde 25'i şans... Şans kime gülerse, o takımın işi kolaylaşıyor. İyi oynarsın... Şut üstüne şut atarsın... Direğe çarpar, döner... Direğin dibinden auta çıkar... Bunlar şanssızlık işte.
Süper ligde ipi hangi takım göğüsler? 
- Elbette Fenerbahçe... Şüphen mi var?.. Ama Galatasaray şampiyon olursa, bir Fenerli olarak üzülmem.
Neden? 
- Beşiktaş, 100. yılında şampiyon oldu... Bu yıl Galatasaray'ın 100. yılı... Büyük kulüplere, yüzüncü yıllarında şampiyonluk yakışır... Bunu bir Fenerli olarak hiçbir komplekse, kıskançlığa kapılmadan, içtenlikle söylüyorum.

"Ordu ne yapsın? Mecbur kaldı"

Sayın Kenan Evren... Genelkurmay Başkanı iken her sabah erkenden göreve geliyordunuz... Ülkede olup, bitenleri arkadaşlarımızla konuşuyordunuz... O sürece dair bazı ayrıntılara girer misiniz? 
- Ayrıntı çok... Gün, gün belli... Hangisini istersin?
Fark etmez... Takvimden bir yaprak çevirin. 
- Olur.
Kenan Evren: 
- Ordu'nun Fatsa ilçesi... Çok güzel bir yer... Bilir misin?
Çok iyi biliriz. 
- Orada Terzi Fikri diye biri çıkmış... Devlet benim diyor... Komite kurmuş... Fatsa'yı o komite yönetiyor... Ne yapılıp, yapılmayacağının kararını halk veriyor... Veya halk adına o komite... Yani kararı devlet vermiyor... Devlet otoritesi sıfır... Devletin kanunları Fatsa'da işlemiyor... Sana böyle yüzlerce örnek anlatırım... İster misin?
Bu sırada çaylarımız geldi. Marmaris koyuna bakarak çaylarımızı içerken... Kenan Evren sohbetin "bu bölümüne" noktayı koydu:
- Ne yapsın Türk Silahlı Kuvvetleri?.. Ordu, mecbur kaldı. 




http://arsiv.sabah.com.tr/ozel/derin911/dosya_908.html

http://arsiv.sabah.com.tr/ozel/derin911/dosya_909.html

..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder