21 Şubat 2015 Cumartesi

Genel Seçimlerin Galibi Barzani ve ABD




 Genel Seçimlerin Galibi Barzani ve ABD 



21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü  
Politik-Sosyal-Kültürel Araştırmalar Merkezi
27 Temmuz 2007 Cuma
Alaettin Parmaksız tarafından yazıldı.





ABD, terör örgütüne gösterdiği hoşgörü ve verdiği destek nedeniyle, Türk halkının %90'ı tarafından sevilmemektedir.

Hal böyleyken Amerikanın her dediğini kayıtsız şartsız yapan bir iktidar neredeyse Türkiye de iki kişiden birinin oyunu almıştır? Terörün bu kadar 
azgınlaşmasına Barzani'nin küstahlaşmasına kılını kıpırdatmayanlar iki kişiden birinin oyunu almışlardır. 

Fakirin daha da fakirleştiği, yoksulun açlığa mahkûm edildiği, zenginlerin daha doğrusu haksız kazanç sağlayanların azmanlaştığı, gelir dağılımının iyice 
bozulduğu, tarımın öldüğü, çiftçinin ürününün tarlada kaldığı, işsizler ordusuna yeni işsizlerin katıldığı, ülkenin bütün stratejik değerlerinin haraç mezat 
satıldığı, yolsuzluğun giderek arttığı, nufuz kullanımının gemiciklerle Başbakana bakanlara kadar ulaştığı cari açığın ve borçlanmanın rekorlar kırdığı bir ülkede iki kişiden birisi AKP oy vermiştir? Demek ki bu ülkede her gün gencecik insanların can vermesinin, ulusal birlik ve bütünlüğümüzün tehlike altında olmasının, haksızlıkların, yolsuzlukların, kadrolaşmanın diz boyu olması bu ülkenin yarısının umurunda bile değildir. İki kişiden biri AKP oy vererek Kıbrıs'tan vaz geçebilirsiniz, Ermenistan'ın istediklerini derhal verin Irakta bir Kürt devletinin kurulmasının hiçbir mahsuru olmadığı gibi Türkiye'yi de parçalamayı ön gören BOP eş başkanlığa devam edebilirsiniz demiştir. Zaten benzer görüşler hemen seçim öncesi Amerikanın sesi Yasemin Çongar tarafından yazılarında dile getirilmiştir. Halkımız sadece bunları dememiştir. Ülkede yavaş yavaş bir federasyona gitmenin temellerini atabilirsiniz. Kalan üç beş malı satabilirsiniz, borçlanarak ülkenin geleceğini servi imzalatmak isteyenlere teslim edebilirsiniz demiştir.

Seçime katılan bütün siyasi parti liderleri oturup bu konuyu ciddi şekilde analiz etmelidir. Ancak benim kanaatim Türkiye de on yıllardır uygulanan psikolojik harekat sonuç vermeye başlamıştır.

Psikolojik harekat; insanların duygu ve düşüncelerini etkileyerek onların kararlarını ya kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirmektir ya da doğru 
bildikleri konular hakkında beyinlerinde şüphelerin doğmasına sebep olmaktır. Bu harekâtın safhaları ise önce konuyu önemsizleştirme, sonra kişileri konulara 
karşı duyarsızlaştırma daha sonra da tepkisizleştirmedir. Dördüncü ve son safhası ise teslim alma safhasıdır.Şu anda Türkiye bu safha ile karşı karşıya 
olup neler olabileceğini yaşayarak göreceğiz. 

Bu seçim sonuçlarından sonra ekonomik psikolojik sosyolojik kültürel siyasi ve askeri ne gibi senaryolarla karşılaşabileceğimizi tahlil edilmelidir, ancak bu 
seçimin mutlak galibi Amerika ve Barzani'dir. Bundan sonra artık bölge politikalarını daha rahat uygulayacaklar ve bu konuda hükümetten daha rahat 
destek alacaklardır.

Hemen olayların analizine güneydoğuda ki oy dağılımından başlayalım. Seçim sonuçlarına göre oyların yaklaşık % 80 den fazlası Bölücü Terör örgütünün 
desteklediği DTP'nin adayları ile AKP ye verilmiştir. Bu oy dağılımından üç değişik sonuç çıkarılabilir. 

* Bölge halkı terör örgütüne verdiği desteği azaltmaktadır. Bu bölge insanı artık terörden bıkmıştır. Türkiye'nin kalanı ile entegrasyonu kendi yararına 
gördüğünden AKP ye yönelmiştir. Eğer bu durum gerçekse Terörün siyasi boyutu ile mücadele açısından çok anlamlıdır. Ancak acaba gerçekten böyle mi analizi 
gerektirir.

* İkinci sonuç bilindiği gibi seçimler öncesi Barzani AKP'nin desteklenmesi için bölge halkına çağrı yapmıştır. Bu çağrı nedeniyle halk AKP ye yönelmiştir. Bu 
durumda bilimsel olarak incelenmelidir. Bu durumla ilgili yeterli emare olup bu milletin ve ülkenin bütünlüğü açısından çok ciddi bir risk olup önemle üzerinde 
durulup eğer böyleyse gerekli tedbirlerin ivedilikle alınmasını gerekli kılmaktadır. Bu gerçekten böyleyse terörle mücadele zorlaştığı gibi Kuzey Iraktaki oluşumun da önlenmesini güçleştirecektir.

* Üçüncü olasılık AKP adaylarının kişilikleridir. Bu adayları yeterince tanımadığım için kanaat belirtmemekle birlikte şu kadarını ifade edeyim. 
Adayların kişilikleri ve vaatleri bölge halkına ters gelmemiş olabilir veya feodal yapıyla uyum sağlamış olabilir. 

Maksatlı olarak düşünmeyen birçok aydınımız da PKK terör örgütünün bölücülüğü konusunda yanlış bir algılama vardır. Onlara göre konu ekonomik ve demokrasi sorunuydu. Oysa PKK terör örgütünün nihai amacı, Bağımsız birleşik Kürdistan devletini kurmaktır. Şiddet boyutu ise amacına ulaşmak için kullandığı bir araçtır. Bu amaca ulaşmak için önce ayrıcalıklı kültürel haklar, sonra azınlık hakları, daha sonra federasyon en sonunda da bağımsızlık talep ederler. Kısaca 
söylemek gerekirse nihai amaçları siyasidir. Meclise girerek te bu siyasi amaçları doğrultusunda önemli bir adım atmış olacaklardır. 

Bunun böyle olduğunu çok açık şekilde Van da ki konuşmasında Leyla ZANA açıkladı. Türkiye eyalet sistemine geçecek ve Kürdistan kurulacak dedi. Bu şimdi kabul edilmese de en geç 5–10 yıl içinde gerçekleşeceğini söyledi. Bu konuşma bir seçim mitinginde yapıldı. O bölgenin geri kalmışlığı işsizliği vurgulanmadı. Daha iyi eğitim talebi, daha çok iş talebinde bulunulmadı, yatırım artırılması gelir dağılımının düzeltilmesi, sağlık hizmetlerinin daha iyi olması talebinde bulunulmadı.

Şimdi bölücü örgütün siyasi temsilcilerinin meclise girince radikalleşmekten vaz geçeceklerini savunmak bu konunun metodolojisini bilmemek demektir. Ancak bunu 90 yıllarda yaptıkları gibi yapmayacaklar. Tenceredeki kurbağa misali alıştıra alıştıra yapacaklardır. Bazı bilim adamlarımız Avrupa'dan bazı devletleri bize örnek göstererek eyalet sistemini savunmaktadırlar. Hâlbuki o ülkelerde tarihlerinde de eyalet sistemi vardır. Tarihsel gerçeklere baktığımız zaman da 
Anadolu da hiç eyalet sistemiyle idare edilen bir devlet olmamıştır. Yapılan konuşmada sıralanan taleplerde mevcut Anayasaya aykırıdır. Bir bakanın elini 
sıkmak istemeyen genci tutuklayan demokrasimiz, terör örgütünün uzantılarının talepleri konusunda ancak inceleme başlatabilmektedir.

Şimdi bende buradan açıklıyorum bu ülkede bir federasyon veya eyalet sistemi olmayacaktır. Bunu ABD istese de AB istese de olmayacaktır. Bunun sonu kardeş kavgasıdır. Bu kavganın sorumluları da uyguladıkları politikalar ve yazdıkları yazılar ve yaptıkları konuşmalarla bu kardeşlerimize bu ümidi verenler olacaktır.

Bu seçim sonuçlarından sonra kimse Kuzey Irak'a operasyon beklemesin. Bu AKP'nin mevcut iç yapısı açısından artık imkansız değilse de çok zordur. Peki, ne 
olacak? Bir yandan şehitler gelmeye devam ederken diğer yandan konunun Kürtlerin istekleri yapılmadan çözülemeyeceği fikri yerleştirilecektir. Nasıl bir zamanlar Kitler bilinçli olarak zarar ettirilerek satılmanın kılıfı hazırlandıysa şimdi de terörle mücadelenin başarılı olamayacağı fikri yavaş yavaş kamuoyuna yer 
ettirilecektir. 

Artık Amerika Birleşik Devletlerinin koruduğu kolladığı ve temelini attığı Kürt Devletinin oluşumuna fiili olarak Türkiye'nin karşı çıkması pek mümkün 
görülmemektedir. Bir takım demeçlerle geçiştirilecektir. Zaten Başbakan bunun mesajını vermiştir. Etrafımızda düşmanlar değil dostlar yaratacağız demiştir. Bu 
nedenle Barzani hem Türkiye den nemalanmaya devam edecek hem de kendi devletinin temellerini atacaktır.Tarihteki hiçbir Türk Devleti dışardan bir saldırı ile yıkılmamıştır. Hep dışardan tezgahlanan oyunlara içerden işbirlikçiler bulunmuştur. Şimdi Türkiye Cumhuriyetinde olduğu gibi.

Cumhuriyet yavaş yavaş tarikatların kontrolüne girmiş olup Atatürk'ün ümmetten millete dönüştürme fikri maalesef yarım kalmış olup tekrar ümmetleşme safhası başlamıştır. Bu arada daha lüks arabalara binebiliriz, daha kaliteli cep telefonları kullanabiliriz, başkalarının müziğini Filmlerini dizilerini baş tacı edebiliriz. Avrupa da Amerika da ne varsa bizde de olabilir. Çünkü genellikle sömürgeleşmiş ülkelerde böyle olur.

Olaylar bu safhaya doğru giderken halkın kalan %50 si ne diyecek bu çok önemlidir. Yoksa o %50 de mi yavaş yavaş alıştırılacak ve tepkisizleştirilecek 
mi?

O gün geldiğinde bu ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğü için yemin ederek göreve başlayan kamu görevlileri ne yapacak? Cevaplanması gereken en kritik soru budur. 

..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder