1 Aralık 2014 Pazartesi

Tunceli 1937 - 38'de Ne Oldu BÖLÜM 8






Tunceli 1937 - 38'de Ne Oldu  BÖLÜM 8







CHP'deki 'özür krizi' ve MHP lideri Devlet Bahçeli'nin Tunceli'yi ziyaret edip, "1937'de yaşanan isyandır. Katılan da teröristtir" sözleri konuyu bir kez daha gündeme taşıdı.
Dersim Katliamı; Tunceli ili'nde 1937-38 yıllarında Ankara ile Dersim aşiretleri arasındaki anlaşmazlık sonucu yaşanan olaylara verilen isimdir. Dersim'de "mutlak devlet hakimiyetini sağlamak için" Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından harekat düzenlendi.
13 BİNDEN FAZLA ÖLÜ, 12 BİNE YAKIN SÜRGÜN
Harekat sonrasında, bölgede yaşayan 13 binden fazla sivil ve 110 asker öldü. Sayıları 12 bini bulan insan da zorunlu göçe tabi tutuldu.
Muhsin Batur, 1985 yılında yayınlanan "Anılar ve Görüşler" adlı kitabında, 'Dersim Katliamı'na ilişkin şu yazıyı yazmıştı:

"Günlerden bir gün alayımıza emir geldi... Tren yoluyla Elazığ'a intikal edilecek, bir süre orada eğitim gördükten sonra o zamanlar Dersim denilen bölgeye gideceğiz. Tren yolculuğumuz 40 kişinin paylaştığı kapalı yük vagonlarında pek ilkel ve zor koşullar altında gerçekleşti. Elazığ'ın biraz uzağında Harput'un eteklerinde çadırlı ordugâh kurduk ve bir müddet sonra ilk durak Pertek olmak üzere harekete geçtik ve iki ayı aşkın bir süre özel görev yaptık. Okuyucularımızdan özür diliyor ve yaşantımın bu bölümünü anlatmaktan kaçınıyorum..."

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/150953/1937-38_de_Dersim_de_ne_oldu.html



1937 ve 1938'deki I.-II. Dersim İsyanı'ndan önce 31 tane ayrılıkçı Kürt isyanı çıkmıştır. Bu ay-rılıkçı isyanların sonuncusu Dersim isyanları olmuştur. Dersim'den önceki isyanlar incelenirse Der-sim olayları daha iyi anlaşılır. 1919-1938 arasındaki ayrılıkçı Kürt isyanlarının tam listesi şöyledir:
 1. Ali Batı İsyanı (1919)
2. Milli Aşireti İsyanı (1920)
3. Cemil Çeto İsyanı (1920)
4. Koçgiri İsyanı (Ekim 1920, Haziran 1921)
5. Nasturi İsyanı (1924)
6. Jilyan Harekatı
7. Şeyh Sait İsyanı (1925)
8. Birinci Şemdinli İsyanı (Seyit Taha ve Seyit Abdullah Baskını)
9. Raçkotan (Reskoyan) ve Raman İsyanı (1925)
10. Eruhlu Yakup Ağa ve Oğulları İsyanı
11. Güyan İsyanı (Çölemerik Baskını)
12. Haco İsyanı
13. Sason İsyanı (1925)
14. Birinci Ağrı İsyanı (1926)
15. İkinci Şemdinli İsyanı
16. Koçuşağı Aşireti İsyanı (1926)
17. Mutki Aşireti İsyanı (1927)
18. Hakkâri İsyanı (Beytüşşebap Baskını)
19. İkinci Ağrı İsyanı (1927)
20.Bicar İsyanı (1927)
21. Resul Ağa İsyanı (1929)
22. Tendürük İsyanı (1929)
23. Savur İsyanı (1930)
24. Zeylan İsyanı (1930)
25. Tutakh Ali Can İsyanı
26. Oramar İsyanı – Barzan Şeyhi Ahmet İsyanı (Üçüncü Şemdinli Baskını) (1930)
27. Üçüncü Ağrı İsyanı (1930)
28. Pülümür İsyanı (1930)
29. Buban Aşireti İsyanı
30. Abdurrahman İsyanı
31. Abdülkuddüs İsyanı
32. Dersim İsyanları (1937-1938)
 Bu isyanlara dair bir gerçeği de Sinan Meydan şöyle açıklamaktadır:
 "Bu ayrılıkçı Kürt isyanlarına 20 binden fazla silahlı, ayrılıkçı Kürt katılmıştır. İsyanlar, özellikle Ağrı, Dersim (Tunceli), Bingöl, Diyarbakır, Siirt, Şırnak ve Hakkâri civarında gelişmiştir."5
 Bölgedeki egemen feodalizmin kırıcı gücü köylüyü ezerken feodal beylerin ceplerini doldur-maktadır. Köylünün hayatı, yaşayışı, hukuku feodal beylerin iki dudağının arasındadır. Milli Mücadele sırasında Ve Cumhuriyet'in kuruluş sürecindeki bu isyanlar, kimi zaman ayrılıkçı neden-lerle kimi zaman da emperyalist kışkırtmalarla çıkmıştır. Şeyh Sait isyanındaki İngiliz parmağı ya da Nasturi Ayaklanması buna örnektir. 6

İlk Kök: Koçgiri İsyanı

Dersim'in ilk kökü 1920-1921 yıllarında çıkan Koçgiri İsyanı'dır. Koçgiri İsyanı'nın amacı, önce özerk, ardından bağımsız bir Kürdistan kurmaktır. Bu isyan, Kürt Teali Cemiyeti'nin çalışmalarıyla çıkmıştır.
Kürt Teali Cemiyeti sekreteri Alişer'in üstüne gönderilen Refahiye Kaymakamı Alişan Bey, çok geçmeden İngilizler ile diyalog içine girmiş ve TBMM'nin milletvekili teklifini reddetmiştir.7
Baytar Nuri, toplantılarını Alevi tekkelerinde yaparak, Alevi Kürtlerin desteğini almak istemiştir. Babası İbrahim Ağa tarafından dört maddelik bir bildiri hazırlanmış, bildiri Miço Ağa tarafından TBMM'ye gönderilmiştir. Bu dört maddelik ayrılıkçı bildirideki istekler şunlardır:
 1.  Kürdistan muhtariyet (özerk) idaresini muvafakat eden (kabul eden) İstanbul Saltanat hükü-metinin bu baptaki kararını Mustafa Kemal hükümetinin de kabul edip etmediğinin açıklanması.
2. Kürdistan muhtariyet idaresi hakkında Mustafa Kemal hükümetinin görüş noktasının ne olduğu hususunda aşair rüesasına (aşiret başkanlarına) acele cevap verilmesi.
3. Elazığ, Sivas, Malatya ve Erzincan mıntıkaları hapishanelerinde tutuklu bulunan bütün Kürtlerin derhal serbest bırakılması.
4. Kürt çoğunluğu bulunan mıntıkalardan Türk memurlarının çekilmesi. Koçgiri mıntıkasına gön-derildiği haber alınan müfrezelerin derhal geri çekilmesi.
 15 Kasım'da gönderilen bu bildiriden sonra batı Dersim aşiretleri 25 Kasım'da ikinci bir bildiriyle TBMM'yi şöyle tehdit etmiştir:
 "Sevr Anlaşması gereğince Diyarbakır, Elazığ, Van ve Bitlis illerinde bağımsız bir Kürdistan ku-rulması gerekiyor. Bu nedenle bu oluşturulmalıdır. Yoksa, bu hakkı silah zoruyla almaya mecbur kalacağımızı beyan ederiz."8
 Bunun üzerine TBMM bazı aşiret liderlerine milletvekilliği teklif ederek olayları yatıştırmaya ça-lışmıştır. TBMM'nin bu teklifi üzerine; Miço Ağa, Diyap Ağa, Ahmet Remzi ve Binbaşı Hasan Hayri milletvekili olmuşlardır. Bu noktadan sonra ayrılıkçılar arasında Seyit Rıza öne çıkmıştır.
TBMM, Baytar Nuri'yi tutuklamış; ancak baskılar ve tehditler sonucu, Yunan ilerleyişi sürerken yeni bir iç savaşı göze alamayarak, Baytar Nuri'yi serbest bırakmıştır. Alişan Bey ise 2500 kişilik bir kuvvetle Kemah üzerinden Kuruçay'a inerek isyanı başlatmıştır.
 İkinci Kök: Ağrı İsyanı
Birincisi Mayıs 1926'da, ikincisi Eylül 1927'de, üçüncüsü Eylül 1930'da çıkan Ağrı isyanlarının en etkili Kürtçü isyanlardan olduğu su götürmez bir gerçektir. İkinci ve üçüncü Ağrı isyanının ar-kasındaki isim ayrılıkçı Hoybun Cemiyeti'dir. (Hoybun Cemiyeti ile ilgili daha fazla bilgi için bkz. Sinan Meydan, El-Cevap, 2013)
 Baytar Nuri bazı Dersim aşiretlerinin üçüncü Ağrı İsyanı'nı desteklediklerini şöyle ifade etmiştir:
 “1925-1926'dan beri Ağrı'da toplanmış olan Kürt kahramanlarının faaliyeti yukarıda bah-settiğimiz gibi 1930 yılı başlarında daha fazla alevlenmiş ve bütün Kürdistan'ı içine alacak şekilde Dersimli Seyit Rıza'ya haber vererek bu harekâtı desteklemenin zorunlu olduğunu bil-dirmiştim. Bunun üzerine Seyit Rıza ve Keçalan aşiretleri 1930 yılı ilkbaharında ayaklanarak Erzurum ve Er-zincan mıntıkalarında bulunan Türk kuvvetlerine şiddetle saldırıya başladılar. "
 7-14 Eylül 1930 tarihinde isyan tamamen bastırılmıştır. Hoybun Cemiyeti'nin kararları incelenirse Ağrı İsyanı'ndaki İngiliz parmağı görülecektir. 9
1937 İsyanı (I. Dersim İsyanı)
1937 yılının Mart ayında bazı Ermenilerin ve Koçgirili Alişer'in propagandaları isyanın kıvıl-cımlarını başlatmıştır. Bu propaganda şöyledir:
 "*Dersim'deki kadınlar gece askerlerin olacak!
*Elazığ Halkevi'nde yaptıkları gibi kadınlarla erkeleri birlikte toplayıp mumları söndürecekler!
*Evlerin iki kapısı olacak, bir kapıda polis bekleyecek ve sizlerin bütün kazandıklarınızı toplayacak!
*Ekmek, odun hatta keçilere toplayacağınız meşe yaprakları bile vesikaya (izin kağıdına) bağlanacak, bunlardan bile vergi alınacak!
*Sizleri de Ermeniler gibi kesecek ve sürecekler!
*Ankara Seyit Rıza'yı kabul ediyor, onu Dersim'in reisi sayıyor!
*Türk Hükümeti istese de Dersim'e giremez, buna yetecek gücü yoktur, nitekim geçmişte de gi-rememiştir!"10
  Seyit Rıza, Dersim aşiretlerine adam göndererek, hükümet aleyhinde ittifak oluşturmuştur. Bu sı-rada, Yusufhan aşiretinin liderinin oğlu Yüzbaşı İsmail Hakkı Bey'i öldürmüştür. Saldırılar şöyledir:

 “* 21 Mart 1937'de (Nevruz gecesi) Demeran ve Haydaran aşiretleri Tunceli-Erzincan arasındaki Kahmut köprüsü yıkıp Puh nahiyesini basmıştır.
   * 25 Mart 1937'de Seyit Rıza'nın adamları, Sin köyündeki karakolu basmıştır.
   * 27 Mart 1937'de Abasanlar, Deşt (Geyiksuyu) Karakolu'nu basmıştır.
   * 27 Mart 1937'de Kahmut-Puh arasındaki telefon hattı kesilmiştir.
   * 27 Mart 1937'de Kahmut Karakolu'nu takviye için gönderilen jandarmaya pusu kurulmuştur.
   * 26 Nisan 1937'de 36 jandarmalık Askisor Karakolu 100 kadar eşkiya tarafından kuşatılmıştır.
  * 27 Nisan 1937'de saat 23.00'da, 80 kişilik bir kuvvet Puh yakınlarında 9. Seyyar Jandarma Taburu Süvari Bölüğü'ne saldırmıştır.
   * 30 Nisan 1937'de bir grup isyancı Mazgirt Köprüsü'nü tahrip etmiş ve aynı anda 3 askeri hede-fe daha baskın yapmıştır."


1937 Askeri Harekâtı (I. Harekât)


3 Mayıs 1937'de Türk Hava Kuvvetleri'ne bağlı bir uçak filosuyla askeri harekât başlamıştır.
4 Mayıs 1937'de bölgeye eski ve yeni harflerle Kırmanca ve Zazaca uyarı metinleri atılmaya baş-lanmıştır. Uçaklardan atılan bu metin, "isyancıların bir an önce teslim edilmeleri, aksi halde isyancılara yardım edenlerin de zarar göreceği" şeklindedir. Bu uyarı metinlerinden bir sonuç alı-namayınca 'tenkil' ve 'tedip' harekâtına başlanmıştır. I. Harekât sırasında reisicumhur Mustafa Kemal Atatürk, başbakan İsmet İnönü'dür.12
Harekâta katılan Türk uçakları hem gözlem yapmış hem de isyancıların bulunduğu en sert nokta-ları bombalamışlardı

1937 İsyanı'nın Sonu (I. Dersim İsyanı'nın Sonu
Haziran 1937'de Türk Ordusu isyancıları saklandıkları yerde sıkıştırmıştır. Baytar Nuri bu hare-katı "harp" olarak değerlendirmiştir. Bu noktadan sonra isyanın elebaşısı Seyit Rıza 10 Eylül 1937'de yakalanmış ve kendisi ile birlikte 11 kişi idam edilmiştir. 13
Seyit Rıza'nın Yardım Mektubu
Seyit Rıza I. Harekatı’n sonuna doğru köşeye sıkışınca İngiltere hükümetinden yardım istemiştir. Bu mektubu en ilginç yanı, Seyit Rıza'nın "Dersim Generali" ünvanıyla mektubu yazmasıdır. Seyit Rıza'nın yardım isteğine olumlu bir cevap gelmemiştir. Dersim olayları konusunda görmezden ge-linen bu belge ihanetin en açık göstergesidir. Seyit Rıza bu mektubu akıl hocası Baytar Nuri'nin önerisiyle yazmıştır.  Mektuptan anlaşıldığı gibi isyanın "Alevilik" değil "Kürtçülük" niyetiyle baş-latıldığı bellidir. Bunun dışında Baytar Nuri İngiltere, Fransa, ABD ve MC'ye başvurduğunu da bel-lirtmiştir. Seyit Rıza, İngiltere'den ne istemiş:
"Dışişleri Bakanlığı
Dersim-Kürdistan
30 Temmuz 1937
   Sayın Başkan,
   Yıllardan beri Türkiye Hükümeti, Kürt halkını asimile etmeye çalışmakta, gazete ve yayınlarını yasaklamakta, anadillerini konuşanlara eziyet ederek, Kürdistan’ın bereketli topraklarından gi-denlerden büyük bir bölümünün telef olduğu Anadolu’nun çorak topraklarına zorunlu göçler dü-zenleyerek bu halka zulmetmektedir.
   Son olarak Türkiye hükümeti kendisiyle yapılan bir antlaşma sonucu bu baskılardan arındırılmış Dersim bölgesine de girmeye kalkışmıştır.
   Bu olay karşısında Kürtler göçün uzak yollarında can vermek yerine kendilerini korumak için 1930′da Ararat Tepesi’nde, Zilan ve Beyazıt Ovası’nda olduğu gibi silahlara sarıldılar.
   Üç aydan beri ülkemde tüyler ürpertici bir savaş sürüyor. Savaş olanaklarının eşitsizliğine, yangın bombalarının, boğucu gazların kullanılmasına rağmen ben ve yurttaşlarım Türkiye ordu-sunu başarısızlığa uğrattık.
   Direnişimiz karşısında Türkiye ordusu kasabaları bombalıyor, yakıp yıkıyor…
   Zindanlar yumuşak başlı Kürt halkıyla dolup taşıyor, aydınlar kurşuna diziliyor, asılıyor ya da Türkiye’nin tecrit edilmiş bölgelerine sürülüyor.
   Üç milyon Kürt, sesimden ekselanslarına sesleniyor ve hükümetinizin manevi etkisinden Kürt hal-kını yararlandırmanızı sizden istirham ediyor.
   Sayın Başkan en derin saygılarımın kabulünü rica ederim.
Dersim Generali Seyit Rıza"14 (EK 2)

Seyit Rıza'nın İdamı

Bu bölümü 18-19 Ağustos 1989 tarihli Güneş Gazetesi'nden "İhsan Sabri Çağlayangil'in Anıları" başlığı altından bulabilirsiniz. İhsan Sabri Çağlayangil, o zamanın Malatya Emniyet müdürüdür.
 "O sırada merkezde görevli İhsan Sabri Çağlayangil, hükümet tarafından, Atatürk'ün Elazığ'a geleceği pazartesi gününden önce, Seyit Rıza'nın infazı konusunu halletmek için Elazığ'a gönderilmiştir. İhsan Sabri Çağlayangil, tatil günü mahkemeyi çalıştırıp, pazartesi gününe kadar Seyit Rıza'nın infazını gerçekleştirmek istemiştir. Önce rapor alınıp savcıya gönderilmiş, yerine Çağlayangil'in hukuktan arkadaşı, savcı yardımcısı geçmiştir. Sanıkların temyiz hakkı olmadığı için Sıkıyönetim Kumandanı Abdullah Alpdoğan Paşa'dan boş kağıda idam kararının onayını almışlardır.
Ancak hâkim, pazartesiden önce mahkemeyi toplayamayacağını söylemiştir. Bunun üzerine Çağlayangil, hâkimi pazar akşamı, sahurdan sonra mahkemeye toplamaya razı etmiştir. O saatte elektriklerin kesilmesi ve duruşmada izleyici bulunması sorunu da çözülmüştür. Vali de bir Çingene cellat bulmuştur. Gece 12.00'da hapishaneye gidip ve onun 72 sanığını mahkemeye götürmüşlerdir.
Savcının 27 ölüm isteğine karşın 7 kişi idama mahkum edilmiştir. Seyit Rıza, idam sehpalarını görünce, "Sen Ankara'dan beni asmak için mi geldin?" diye sormuştur. Namaz kılmak istememiştir.
O gece idam edilmiştir."15

1938 İsyanı (II. Dersim İsyanı) ve II. Askeri Harekât

I. Harekât’ta ıslah olmayan aşiretler, 2 Ocak 1938'de bir kez daha isyan etmiştir.
Tunceli'de kaçak asker toplayan Zabit Jandarma Müfrezesi’nden 7 er pusuya düşürülerek şehit edilmiştir. Ayrıca, isyancılar Mercan Karakolu'nu basarak 2 eri şehit etmişlerdir. Bu sabotajlardan dolayı Genelkurmay Başkanlığı, Org. Kazım Orbay komutasındaki 3 kolordunun katıldığı bir harekât düzenlemiştir. 16 Eylül 1938'de arama-tarama ve silahtan arındırma çalışmalarıyla 1938 Harekâtı (II. Harekât) tamamlanmıştır.16

İsyanlardan Sonrası

Cumhuriyetimizin kuruluşundan beri çıkan tüm ayrılıkçı isyanlar bastırılmıştır. Bölgedeki feo-dalite yıkılmış; ağalık, şeyhlik düzeni yıkılmış, bölgedeki çağdaşlaşmanın yolu açılmıştır. Bölgeden alınan çeşitli raporlar sonucu iktisadi düzenlemeler düşünülmüştür. TBBM zabıt ceridelerinden bu konu incelenebilir.
Genç Cumhuriyet en fazla Doğu bölgesine yatırım yaparken, ayrılıkçı isyanların bu bölgede çıkması hiç şüphesiz ki bölgedeki feodal beylerin ve emperyalizmin kışkırtmalarıyla çıkmıştır. Peki, isyan sonucu verilen kayıplar ne kadardır?

I. ve II. Askeri Harekât Sonrası Rakamlar

Gelelim konunun en can alıcı kısmına. Bu konuda çok spekülasyon vardır. Cumhuriyetin kurucu kadrosunun, acımasızca eleştirildiği bu olayda, harekât sonrası rakamlar çarpıtılarak açık artırma misali artmaktadır. Nasıl yani?

*Başbakan Erdoğan, 13.000'den başlamaktadır.
*İsmail Beşikçi, "1937-1938'de ise 50.000'in üzerinde Alevi-Kürt'ün öldürüldüğü görül-mektedir" demiştir.
 *Şerafettin Halis, "Dersim'de 70.000 ile 90.000 arasında insanın kanına ve canına mâl olan bir katliam yaşanmıştır" demiştir.
 *Mustafa Yelkenli, "Mustafa Kemal'in emri ile 100.000 kadar kişinin katliamına neden olacak bastırma operasyonu yapıldı." demiştir.
 *Özlem Çelik, "Dersim'de 90.000'den fazla insan öldürüldü" demiştir.
 *Ayşe Hür, "Tahminlere göre 110.000 nüfusu olan Dersim'in 72.000 kişisi ülkenin değişik yerlerine sürüldü" demiştir.17
Peki, bu rakamlar gerçeği yansıtıyor mu? Maalesef hayır. En insaflı rakamı ele alırsak 13.000 rakamı bile gerçeği yansıtmaktan daha çok bir çarpıtmaya örnektir. 1995 yılında Sırplar Srebrenitsa'da 8 bin küsür Boşnak Müslümanını hunharca katletmiştir. Dünya bu olayı "Srebenitsa Katliamı" olarak kaydetmiştir. Dünyayı ayağa kaldıran bu olayla II. Dersim Harekâtı’nı karşı-laştıracak olursak ortaya komik bir analiz çıkmaktadır. Dünyadaki ilk antiemperyalist mücadelenin verildiği Milli Mücadele yıllarında Sina Akşin'in deyimiyle "iç savaş" ve ayrılıkçı isyanlara; Lozan'da batının emperyalist planlarını yerle bir eden mücadele sonrasında dünyanın Dersim'deki herhangi bir katliamdan haberdar olmaması imkânsızdır. Olaya bu taraftan bakınca açık arttırma misali yüzbinlere dayanan bu çarpıtılmış rakamlardan, dünya arşivlerinde de yer bulmaması ilginçtir. Bu karşı devrim yalanı son yıllarda Liberal, Marksist ve siyasal İslamcı çevrelerden epeyce destek toplamıştır.
Ülkemizin popüler düşünce portalı ekşisözlük’te bu konuda ilk 'entry' 2009 yılında girilmiştir. Milliyetçiliğin ırkçılık, bölücülüğün hümanistlik, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ü 'faşist dik-tatör' olarak yaftalayan güruhların fazla olduğu bu portalda, "Dersim" konusu siyasi propaganda malzemesi olmaktadır. Çok değerli bilim insanlarımızın, çok önemli tarihçilerimizin ve siya-setçilerimizin, bir takım vasıfsız insanların fütursuz eleştirilerine maruz kaldığı bu portalda ya-zılanları, açıkça pek kaale almamak gerekir. Peki, karşı devrimin bu macerasında gerçek rakamlar nasıldır? Bu harekâtın gerçek rakamları:
 "Atatürk ve İnönü'nün doğrudan sorumlu oldukları 1937'deki I. Dersim Harekâtı’nda isyancıların toplam kayıtları şöyledir:
   Başkaldıranlardan;
   265 kişi ölmüştür.
   20 yaralı vardır.
   27 kişi yakalanmıştır.
   849 kişi çarpışma sonu teslim olmuştur.
   58 kişi yargılanmış,
   7 kişi idam edilmiştir.
   Buna karşılık Türk ordusunda da,
   28 şehit (biri subay, biri bekçi)
   51 yaralı (dördü subay, biri bekçi) vardır."18

Bu rakamlara ilk isyandan önceki saldırılarda Türk ordusunun verdiği 39 şehit-65 yaralı dâhil değildir. I. İsyan ile ilgili çok spekülasyon yoktur. Seyit Rıza ile birlikte 7 kişi idam edilmiştir.

II. Harekât, I. Harekât’a göre çok daha şiddetli olmuştur. 

Peki, bahsedilen 13.000 ve artan rakamlar ne derece gerçeği yansıtır? Bunu anlamak için elimizde yeterli veriler vardır. Bu verilere bakmadan ön-ce Başbakan Erdoğan'ın Dersim hakkındaki konuşmalarını analiz etmek gereklidir. 


..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder