ERMENİSTAN’IN İLK BAŞBAKANI OVANNES KAÇAZNUNİ’NİN SOYKIRIM İTİRAFLARI
25 NİSAN 2014
Ermeni meselesi denilen ve Ermeni milletinin gerçek çıkarlarından ziyade dünya kapitalistlerinin ekonomik çıkarlarına göre halledilmek istenen mesele, Kars Antlaşması ile en dogru çözüm seklini buldu. Asırlardan beri dostane yasayan iki çalıskan halkın dostluk bağları memnuniyetle tekrar kuruldu. Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1922)
—————————————————————————————————
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan; TBMM’nin açılışının 94 üncü yıldönümü olan 23 Nisan 2014’te beklenmedik bir çıkışta bulunarak 24 Nisan 1915’in yıldönümünden bir gün önce Ermenistan’a taziyede bulundu. Başbakan’ın bildirisinin son bölümü şöyleydi.
“Kadim ve eşsiz bir coğrafyanın benzer gelenek ve göreneklere sahip halklarının, geçmişlerini olgunlukla konuşabileceklerine, kayıplarını kendilerine yakışır yöntemlerle ve birlikte anacaklarına dair umut ve inançla, 20. yüzyılın başındaki koşullarda hayatlarını kaybeden Ermenilerin huzur içinde yatmalarını diliyor, torunlarına taziyelerimizi iletiyoruz.
Aynı dönemde benzer koşullarda yaşamını yitiren, etnik ve dini kökeni ne olursa olsun tüm Osmanlı vatandaşlarını da rahmetle ve saygıyla anıyoruz.”
Aynı dönemde benzer koşullarda yaşamını yitiren, etnik ve dini kökeni ne olursa olsun tüm Osmanlı vatandaşlarını da rahmetle ve saygıyla anıyoruz.”
Asılsız soykırım iddiaları üzerine kafa yormuş, bilimsel çalışmalar yapmış, filim ve kitaplarla konuyu kamuoyunun gündemine taşımış bir kişi olarak olmayan bir konuyu olmuş gibi algılatacak bu taziye karşısında söyleyecek çok sözüm var. Ama ben bu konuda söz söylemek yerine çok daha etkili olacağına inandığım Ermenistan’ın ilk başbakanı Ovannes Kaçaznuni’nin kendisine cevap vermesini daha uygun gördüm.
Ovannes Kaçaznuni; 1918 yılı Mayıs ayından 1919 yılı Ağustos ayına yeni kurulan Ermenistan Cumhuriyeti’nin ilk başbakanı olarak görev yapmıştır. Kaçaznuni; Ermeni Devrimci Federasyonu (Taşnaksutyun) Partisinin kurucusu ve önemli liderlerinden biridir. Transkafkasya hükümeti ile Türkiye arasında Trabzon ve Batum’da yapılan barış görüşmelerine delege olarak katılmıştır. Transkafkasya Cumhuriyeti’nin dağılmasından sonra Ermenistan Başbakanı olmuştur.
Kaçaznuni’nin 1923’te parti konferansında sunduğu tebliğ metni sözde Ermeni soykırımı iddialarının dayandığı temelleri çürütmesi bakımından önemlidir. Rus arşivlerinde bulunup kitap haline getirilen 128 sayfalık “Kaçaznuni Raporu”, Ermeni tarihine ışık tutmakta olup tarihçiler için vazgeçilemez bir kaynak belge niteliğindedir.
Diaspora Ermenilerinin sözde soykırım iddiaları, bizzat Ermenistan Başbakanı Ovannes Kaçaznuni tarafından bu raporla açık dille yalanlanmaktadır.
Yıllarca sözde soykırıma uğradıklarını iddia eden ve dünya kamuoyunu baskı altına almaya çalışan Ermenilerin tüm sahte tezlerini çürüten Kaçaznuni 128 sayfalık raporunda çok çarpıcı şu ifadelere vermiştir;
- Operasyona katıldık:
1914 sonbaharında, Osmanlı Devleti’nin henüz savaşan taraflardan birine katılmadığı dönemde, Güney Kafkasya’da büyük gürültüyle enerjik biçimde Ermeni gönüllü birlikleri oluşturulmaya başlandı. Birkaç hafta içinde Ermeni Devrimci Taşnaksutyun Partisi hem bu birliklerin kurulmasına hem Osmanlı Devletine karşı gerçekleştirdikleri askerî kareketlere aktif biçimde katıldı.
- Barışı sabote ettik:
Türklere karşı ayaklandık. Barışı sabote etmek için savaştık bile. Artık hepimiz Türkler’in düşmanı olan İtilaf devletlerinin kampındaydık. Türkiye’den “denizden denize Ermenistan” talep etmekteydik. İtilaf devletlerinin ordularını Türkiye’ye göndermesi ve hâkimiyetimizi temin etmeleri için Avrupa ve Amerika’ya resmî çağrılar yaptık. Nihayet şu da var ki, var olduğumuz sürece aralıksız olarak Türkler’le savaştık. Öldük ve öldürdük. Artık, Türklere ne gibi bir güven telkin edebiliriz ki?
- Gerçekleri göremedik:
Askerî operasyonlara katıldık. Kandırıldık ve Rusya’ya bağlandık. Tehcir doğruydu ve gerekliydi. Gerçekleri göremedik, olayların sebebi biziz. Aslında Türklerin millî mücadelesi haklıydı. Ermeni halkının Barışı reddetmesi ve silahlanması büyük hataydı.
Türklere karşı ayaklandık ve savaştık. Sevr Antlaşması gözümüzü kör etmişti. Bizim isyanımızın temelinde İtilaf devletlerinin bize vadettiği büyük Ermenistan hayali vardı. Ama biz hiç bir zaman devlet olamadık. Türkiye Ermenistan’ı diye bir devletin hayalden öte olmadığı gerçeğini göremedik.
- Aklımız dumanlanmıştı:
Biz Ermeniler kayıtsız şartsız Rus çarlığına yönelmiş durumdaydık. Herhangi bir gerekçe yokken zafer havasına kapılmıştık. Sadakatimiz, çalışma ve yardımlarımız karşılığında Çarlığın Ermenistan’ın bağımsızlığını bize armağan edeceğinden emindik. Aklımız dumanlanmıştı. Kendi isteğimizi başkalarına mal ederek, sorumsuz kişilerin sözlerine büyük önem vererek, kendimize yaptığımız hipnozun etkisiyle, gerçekleri anlayamadık ve hayallere kapıldık.
- Türkler doğru yaptı:
1915 yaz ve sonbahar döneminde Türkiye Ermenileri zorunlu bir göçe tâbi tutuldu. Türkler ne yaptıklarını biliyorlardı ve bugün onların pişmanlık duymalarını gerektirecek bir husus mevcut değildir. Bu yöntem en kesin ve uygun olanıydı. Kızgınlık ve korku içinde bulunan biz Ermeniler, ‘suçlu’ arıyorduk ve bu suçluyu Rus Hükümeti ve onun kalleş politikası olarak belirledik. Siyasal açıdan olgunlaşmamış ve dengesiz insanlara özgü bir şaşkınlık içinde, bir uçtan diğerine savrulmaktaydık.
Rus Hükümeti’ne karşı dünkü inancımız ne denli körü körüne ve temelsizse, bugün yaptığımız suçlamalarımız da o denli körü körüne ve temelsizdi. Siyasal parti (Taşnaksutyun) olarak biz, meselemizin Rusları ilgilendirmediğini ve onların gerektiğinde bizim cesetlerimizi çiğneyerek geçip gidebileceklerini unutmuştuk.
- Barış teklifini reddettik:
1914-1918’de emperyalistlere karşı verdikleri savaşlarında bozguna uğrayan Türkler, direnerek iki yıl içerisinde tekrar kendilerine geldiler. Yeni genç ve milliyetperver duygularla hareket eden bir nesil ortaya çıkarak, Anadolu’da kendi ordusunu yeniden organize etmeye başlamıştı. Türkiye’de millî bilinç ve kendisini savunma içgüdüsü uyanmıştı. Onlar küçük Asya’da istiklâllerini hiç olmazsa bir şekilde temin edebilmek için Sevr Antlaşması’na askerî güçle karşı koymak zorundaydılar. Bizim bu dönemde barışı reddetmemiz ve silahlanmamız ise büyük bir hataydı. Çok geçmeden sınırlarımıza askerî operasyonlar başladığında, Türkler bizimle bir araya gelmeyi ve görüşmelere başlamayı teklif ettiler. Biz ise onların bu teklifini geri çevirdik. Buda büyük bir hataydı. Bu, görüşmelerin kesin olarak başarıyla sonuçlanacağı anlamına gelmezdi ama bu görüşme sürecinde barışçı bir sonuca ulaşma ihtimalî vardı.
- Herkes bizi kandırdı:
Kaderden şikâyet etmek ve felaketlerimizin sebeplerini kendi dışımızda aramak çok acıklıdır. Bu bizim (hastalıklı) millî psikolojimizin karakteristik bir özelliğidir ve işte Taşnaksutyun Partisi de bundan kaçamamıştır. Çünkü isteyen herkes, Fransızlar, İngilizler, Amerikalılar, Gürcüler, Bolşevikler tek kelimeyle bütün dünya bizi kolayca aldattı, atlattı ve ihanet etti. Oysa bizler safça bu savaşın Ermeniler için yapıldığına inandırılmıştık.
Osmanlı’dan, Akdeniz’e uzanan bir Ermenistan talep ettik. Derhal gönüllü birlikleri oluşturduk, Türklere karşı ayaklandık ve savaştık. İsyanımızın temelinde İtilaf Devletlerinin vadettiği Ermenistan hayali vardı, gerçeği göremedik.”
Ermenistan Başbakanı Kaçaznuni’nin 1923 yılında yapılan bu itirafının üzerinden tam 91 yıl geçmiştir. Fakat Ermeni toplumu hâlâ kandırılmaya ve küresel güçler elinde oyuncak olmaya devam etmektedir..
Şimdi bu itiraflar karşısına Başbakan Erdoğan’ın taziye mesajını koyalım ve aşağıdaki soruyu kendimize soralım;
Biz nerede yanlış yaptık ve neden bu yanlışı sürdürmeğe devam ediyoruz?
Dr. Tahir Tamer Kumkale
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder