DELİREN DÜNYA..
AKIL SAĞLIĞINI YİTİREN TOPLUM..!!
R.Bülend Kırmacı.,
27 Ağustos 2014
_ Doğumundan ölümüne kadar insan, büyük bombardımanlar altında yaşar.
Kişinin iç dünyasında bu durum farklı etkilere yol açar.
Çelişkiler, çatışmalar, öz-savunma, kaçınma, yansıtma veya başa çıkış:
Genetik etmenler, çevresel olgular, moral değerler, gıda ve eğitim ile ilgili bir sorundur.
Erich Fromm’un dediği gibi, “Sanayi toplumlarında deliler gibi boş zaman yaratmaya çalışıyor, sonra da, bu “boş zamanı” öldürmek için elimizden geleni yapıyoruz…
Gerisini şairler tamamlıyor: Çünkü; “Kalabalıklar içinde Yanlızız…”
Köy yerlerinde bile eski coşku yok. Sosyalliğini yitiren bir dünyada yaşamaya savaşıyoruz!
Bence, insanoğlu, ortaçağın gerisinde bir vahşetin eşliğinde, metalik buzul bir meta çağına pupa yelken giriyor…
Cambridge Üniversitesi Profesörlerinden Barbara Sahakian’a göre, “Dünya genelinde her dört kişiden biri akıl sağlığı sorunu yaşayacak…” ve bu durum “… sıklıkla 24 yaş altında başlayacak”. Bu öngörüdeki olguları tetikleyen faktörler var:
Yerküreden çekilen fotoğraf ve videolar şiddet sarmalının çok daha kalıcı hasarlara yol açabileceği kıratta, üstün gelme dürtüsü, imha etme, yok etme refleksiyle yer değiştirmiş gibi!
Peki ya Türkiye? Yarım saatlik bir “gözlemin” resmedebileceği çok vakıa var!
Geçenlerde bir haberde “şizofren raporu” alan vatandaş sayısındaki artıştan söz ediliyordu.
Akla ziyan açıklama “yetkililerden” geldi: Yok efendim daha fazla insan muayene oluyormuş da, bu sayının artışı ondanmış!! Bu kadar topla oynarsan topluca oynatırsın mı diyelim!
70’inden sonra evlilik programına çıkmayı bir kenara bırakalım “haberlere” bakalım:
Bir “erkeğin” bir kadını kendisinden ayrılmak istediği için öldürmesi..
Ramazan’da seferiyken yemek sorduğunuzda lokantacıların hep beraber üzerinize yürümesi…
Kamu görevlilerin, polislerin, gündüz vakti kendi efkarınca parkta şarkı söylen gençleri dağıtması…
Sosyal şizofren durumların birer örneği değil midir?
Ya da…
Bir emeklinin gelirinden çok daha fazla bir borcun altına girmesi…
Bir sanatçının kazandığı tüm parayı bir gecede yemesi…
Bir sporcunun ertesi gün çıkacağı final maçından önce “alem yapması”…
Manik-depresif bir ruh halinin tutumu değil midir?
Daha da uzatalım ve duralım:
Emekçi kesimlerin sermaye yanlısı partilere oy vermesi ve hizmet umut etmesi,
İnsanların, kendisini kandıran, kazıklayan yerlere bir daha bir daha gitmesi,
Yüz kere aynı tercihleri yapıp ta farklı sonuçlar beklenmesi,
Normalliğin patolojisi değil midir?
Evet, dümen tutmayan yaşamların, direksiyon tutmasını bilmeyen bireyleri burada…
Ekonomik ve sosyal sorunlar, haksızlıklar, istiskaller, travmalar…
Cinsel istismar ve açlık ve “çocuk yaşta gelin” dramı…
TV’lerde pompalanan “silah, şiddet” sahneleri…
Yaşamakta olduğumuz toplumun acı gerçekleri değil mi?
Gelecek kuşaklar bu tablodan etkilenmeyecek mi?
Oysa dünyada sağlık ile ilgili örgütler, sağlığı, ”ruh ve beden tam anlamıyla ve bütüncül sağlıklı olmak” olarak tanımlıyorlar. Toplumun sağlığı hiç kuşkusuz bireylerin sağlığından, bireylerin sağlığı ise aile bütünlüğü ve sağlığından geçmektedir.
Sağlıklı bir toplumun sağlıklı bireyleri ve aileleri konusunda gerekenlerin yapılmasında yitirdiğimiz her “an” aslında belki de yitirdiğimiz bir gelecektir.
Bu anlamda;
-hak arama yollarının ve olanaklarının iyileştirilmesi,
-sağlık alanında çalışanların her bakımdan desteklenmesi,
-eğiticilerin eğitimi, pedagojik disipline önem verilmesi,
-ulusal ve yerel medyanın konuya duyarlı davranması,
-siyasetçiler ve sanatçılar başta toplumda rol modellerin sorumlu davranması,
-spor ve beslenme konularına önem verilmesi,
-sosyal aktivitelerin artırıldığı müfredat programları,
-tatil olanaklarının çeşitlendirilmesi,
-gençlere düzenli iş sağlanması,
-işsizliğin en aza indirilmesi ve...
Benzeri önlemler mutlaka ama mutlaka alınmalı ve uygulamaya geçilmelidir. Sağlıklı toplum geleceğin teminatı olduğu kadar barış içinde bir yaşamın da en büyük varlığı ve aktörüdür.
http://blog.milliyet.com.tr/deliren-dunya--akil-sagligini-yitiren-toplum-/Blog/?BlogNo=472014
..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder