UYUŞTURUCUDAN SUSURLUK'A BÖLÜM 26
Korku, Suskunluk ve Mükafat,
20/11/2000 - 11:00
Atin,
Korku, Suskunluk ve Mükafat
Birileri Astsubay Ahmet Altıntaş'ı fena halde korkutmuştu.
Altıntaş'a ilk baskılar, gözaltına aldığı Avşar Kederoğlu'nun silahını, inceletmek için laboratuara yollamak istemesi üzerine başlamıştı.
Bu konuların ve Ahmet Altıntaş'ın TBMM Susurluk Araştırma Komisyonuna neden doğruları söylemediğinin detayına girmeden önce, Tarık Ümit olayındaki gelişmeleri kronolojik bir şekilde incelemekte yarar vardır:
Adım, Adım Gelişmeler
28 Şubat 1995 - Ankara'da MİT karargahında Tarık Ümit'le bir görüşme yapılmıştır. Bu MİT görevlilerinin Tarık Ümit ile yaptıkları son görüşmedir. Bu görüşmede Tarık Ümit MİT görevlilerine şunları söylemiştir:
"Polis memuru Ziya bana gelerek, Dündar Kılıç'a yönelik bir operasyon planladıklarını, ayrıca Ülkücü mafya liderlerinden olan Abdullah Çatlı'ya da bir eylem yapmak istediklerini söyledi, bundan Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, Özel Harekat Daire Başkanı İbrahim Şahin ve Emniyet Genel Müdür Müşaviri Korkut Eken'in haberi bulunmadığını belirtti, benden bu çalışmaya yardımcı olmamı istedi. Durumu size telefonla bildirmem ve kesinlikle bu tip işlere girmememi söylemeniz üzerine bu tip faaliyetlere hiç bir şekilde yardımcı olamayacağımı bildirdim ve taleplerini reddettim. Aynı hususu hafta sonunda İstanbul'a gelen İbrahim Şahin'e de belirttim.
Operasyon Hazırlığı
Bu kez, Ziya isimli polis memuru ile aynı ekipten Semih isimli polis memuru iki gün önce (26 Şubat 1995) İstanbul - Kızıltoprak'taki evime geldiler. İlk tekliflerinden vazgeçtiklerini ve İstanbul'da bulunan uyuşturucu kaçakçısı Cahit Kocakaya'ya yönelik bir çalışma yapılacağını, bu çalışma için İbrahim Şahin'in de İstanbul'a geleceğini söylediler. Benden de yardım etmemi istediler. Ben de bu konuyu Ankara'da bağlı bulunduğum kişilere iletip izin isteyeceğimi ve ondan sonra cevap vereceğimi bildirdim. Bunlar bu operasyonda kullanmak üzere beyaz Renault bir araba çalmışlar, şu anda benim evimde kalıyorlar."
Tarık Ümit bu anlatımdan sonra evinde kalan polisleri cep telefonundan arayarak konuşmuş, "işlerin nasıl gittiğini ve Reis'in (İbrahim Şahin) ne zaman geleceğini" sormuştur. Tarık Ümit'in yer yer yanındaki MİT görevlisine dinlettiği bu görüşmede muhatabı, "işlerin tamamlandığını, Reis'in o akşam İstanbul'a geleceğini" söylemiştir.
Telefon görüşmesinin bitiminde Tarık Ümit, MİT görevlilerine, polis memurlarının "çalıntı Renault otomobilin plaka işi ile uğraştıklarını belirttiklerini" ifade etmiştir.
MİT mensupları, Tarık Ümit'e, muhataplarını kırmadan bu teklifleri reddetmesi ve kesinlikle bu tip faaliyetlere girmemesi tembih edilmiş, bir oyuna getirilebileceği vurgulanarak dikkatli olması bildirilmiştir.
Tarık Ümit aynı gün 18.30 uçağı ile İstanbul'a hareket etmiştir.
Akşama Reis'le Buluşma
02 Mart 1995 - MİT’teki yöneticilerini son olarak 02 Mart günü (bayram arifesi) öğlen saatlerinde telefonla arayan Tarık Ümit, Mehmet Ağar'la telefonla konuştuğunu, aralarındaki buzların eridiğini, bayramdan sonra kendisini ziyaret edeceğini, akşamleyin Ankara'dan gelecek olan İbrahim Şahin'le buluşacağını belirtmiştir.
04 Mart 1995 - Tarık Ümit'in otomobili 04 Mart 1995 günü saat 01.00 sıralarında polis tarafından İstanbul/Çerkezköy'de terkedilmiş vaziyette bulunmuştur.
05 Mart 1995 - Tarık Ümit’in kaybolduğu haberi üzerine olayın araştırılması için 05 Mart 1995 tarihinde İstanbul'a birkaç MİT görevlisi gönderilmiştir. Bu personel Tarık Ümit'in damadı Dahi Birinci, kızı Hande Birinci, Tarık Ümit'in beraber yaşadığı Nur İnugur ve Tarık Ümit'in Cihangir'deki bürosunda çalışan Ali isimli şahıslarla görüşme yapmıştır.
Nur İnugur, 28 Şubat - 01 Mart 1995 tarihlerinde Kızıltoprak'taki evde Tarık Ümit'in 3 arkadaşının bulunduğunu, eve gelirken bahçede bordo renkli eski model bir Mercedes marka oto gördüğünü,
Dahi Birinci, kayınpederinin bayramda Düzce'ye gelmek istediğini, bu düşüncesinden bilahare vazgeçerek İstanbul'da kaldığını, 02 Mart 1995 tarihinden itibaren de kendisinden haber alamadıklarını,
Hande Birinci, babasının kaybolmasından 1-2 gün önce, babasını İbrahim Şahin'le birlikte gördüğünü, kaybolma olayından sonra Kızıltoprak'taki babasına ait evde hiç bir doküman ve sair evrakın bırakılmadığını, telefon rehberlerinin dahi evden alındığını tespit ettiklerini ifade etmiştir.
Tarık Ümit'in bürosunda görevli Ali, bir süre önce Korkut Eken'in Cihangir'deki büroyu telefonla arayarak Tarık Ümit'i istediğini, büroda olmadığını öğrendikten sonra "Tarık'a söyle, bizi sattı, kendisi de satılık. Bunun hesabını bana verecek" şeklinde tehdit mesajı bıraktığını açıklamıştır.
Tarık Ümit Sorguda
07 Mart 1995 - MİT'e, iki ayrı kaynaktan " Tarık Ümit’in 06 -07 Mart 1995 tarihi itibariyle sağ ve Abdullah Çatlı ekibinin elinde olduğu, sorguya tabi tutulduğu, muhtemelen uyuşturucu ve silah kaçakçısı Arnavut Sami'ye (Sami Hoştan) ait bir çiftlik evinde alı konduğu, Abdullah Çatlı'nın olayın olduğu tarihlerde evine birkaç gün boyunca hep sabaha karşı geldiği, kimseyle görüşmediği, çok yorgun ve endişeli göründüğü" şeklinde bilgi intikal etmesinden sonra MİT Özel İstihbarat Daire Başkanı Mehmet Eymür, durumu Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar ve Özel Harekat Daire Başkanı İbrahim Şahin’e iletir, Tarık Ümit’in bıraktırılmasını, konunun mesele haline getirilmeyeceğini söyler. Mehmet Ağar cevaben, "Allah, Allah. Bizim tosunlar bizden habersiz bir şey yapmazlar. Ben konuyu araştıracağım" der. İbrahim Şahin de "Bu konuda herhangi bir bilgisi olmadığını, konuyu araştıracağını" söyler, ancak her ikisinden de müspet veya menfi bir cevap alınamaz.
Tehdit
13 Mart 1995 - 13 Mart 1995 günü saat 02.00 de Emn.Gn.Md.lüğü Özel Harekat Daire Başkanı İbrahim Şahin, MİT Özel İstihbarat Daire Başkan Yardımcısı Yavuz Ataç'ı telefonla arayarak görüşür. İbrahim Şahin ilk görüşmede Yavuz Ataç'a, "Tarık Ümit'in kaçırılma olayı ile ilgili olduğu gerekçesiyle kendi ekibinden şoförü Ayhan (Akça) ve bir elemanlarının (Avşar Kederoğlu), İstanbul'da Jandarma Yarbay Hasan tarafından gözaltına alındığını, olayların neden bu şekle döndüğünü anlamadığını, Mehmet Eymür'e, Tarık Ümit olayı ile ilgilerinin olmadığını bizzat kendisinin söylediğini, bu gelişmeler neticesinde karşılıklı çatışmaların çıkabileceğini" söyler. Yavuz Ataç konudan bilgisinin olmadığını, durumu Daire Başkanı Mehmet Eymür'e bildireceğini belirtir.
İbrahim Şahin 13 Mart 1995 günü sabahı saat 10.00 sularında Yavuz Ataç'ı tekrar arayarak konu ile ilgili bir gelişmenin olup olmadığını sorar. Yavuz Ataç, Mehmet Eymür'e bilgi verdiğini, onun da bu gelişme ile ilgili bir bilgisinin bulunmadığını belirtir. Yavuz Ataç, İbrahim Şahin ile vaki görüşmeleri yazılı olarak Özel İstihbarat Daire Başkanına rapor eder.
Bu mesaj, Tarık Ümit'in kaybolması olayını ciddiyetle araştırtan Mehmet Eymür'e, aynı ekibin MİT'teki bağlantısı Yavuz Ataç vasıtasıyla iletilen açık bir tehdit mesajıdır.
Yanılgı ve Şüphe
19 Mart 1995 - İstanbul'da görevli MİT mensupları 19.03.1995 günü Tarık Ümit’in akrabası C.G. ile Beylerbeyi Sahil Çayevinde bir görüşme yaparlar.
Görüşmede C.G., "Tarık Ümit’in Emniyet Müdürlüğü görevlisi İbrahim Şahin, Korkut Eken ve Abdullah Çatlı grubunca kaçırıldığını öğrendiklerini, ancak bu güne kadar Tarık Ümit hakkında müspet ve menfi bir bilgi alamadıklarını, eğer öldürülmüşse cesedinin mutlaka kendilerine teslim edilmesi gerektiğini, bu konuda kendi üzerlerine düşen görevi yapacaklarını, ancak ellerinde somut bir delil olmadığı için yapacaklarının spekülasyon yaratacağı endişesini duyduklarını, Tarık Ümit’in çevresi ve akrabalarını toplumsal bir hareketin içerisine itmek istemediklerini, ancak bir hayli fazla baskının olduğunu, olayın Jandarma mahallinde olması nedeniyle askeri makamlardan yeteri kadar bilgi alamadıklarını, Tarık Ümit'in kaçırılmasından sonra bu işi MİT mi yaptı şeklinde endişeye düştüklerini, evde bulunan bazı silah ve dokümanların MİT mensuplarınca alındığı düşüncesine vardıklarını" ifade eder.
Astsubay Altıntaş'la Temas
20 Mart 1995 - Tarık Ümit konusunu araştırmak için İstanbul'a gönderilen 3 MİT görevlisi, 20.03. 1995 tarihinde, Maslak'taki İl Jandarma Komutanlığı ile temasa geçerek Jandarma Komutanı Albay Baki Onurlubaş, Yardımcısı Alb. Hasan Bağcı ve İstihbarat Şb. Müdürü Bnb. Mustafa Şimşek ile görüşürler.
Bu görüşmede Jandarma yetkilileri, MİT mensuplarına, konuyu araştırdıklarını belirterek, yaptıkları çalışmalar sırasında işin ucunun resmi şahıslara dayandığını, bu sebeple ve aynı zamanda Gaziosman Paşa, Ümraniye ve Nevroz olayları nedeniyle çalışmaların aksadığını belirtirler.
Jandarma yetkilileri bilahare, o tarihte geçici olarak Küçük Çekmece İlçe Jandarma Komutanlığında görevlendirilen Astsubay Ahmet Altıntaş'ı telefonla arayarak talimat verip, MİT Mensuplarının kendisi ile görüşmesini sağlarlar.
ASTSUBAY AHMET ALTINTAŞ Tarık Ümit olayının tahkikatını yürüten İstihbarat görevlisi Astsubay Ahmet Altıntaş bu görüşmede MİT görevlilerine, "Tarık Ümit ile ilgili tüm gelişmeleri olayın ilk gününden beri takip ettiğini" söyler.
Altıntaş, ilk önce Tarık Ümit'in cep telefonunun dökümünü aldığını, Ümit'in genelde aramış olduğu cep telefonunun Avşar Kederoğlu isimli şahsa ait olduğunu tespit etmesi üzerine, bölgesindeki bir Tır garajında çay ocağı işleten Avşar'ı göz altına aldığını belirtir.
Astsubay Altıntaş, MİT mensuplarına, "Avşar Kederoğlu'nun telefonu kendi adına aldığını, ancak İbrahim Şahin ile Ziya Bandırmalıoğlu ile Ayhan Akça'ya kullanmaları amacıyla verdiğini, Avşar Kederoğlu'nun, İbrahim Şahin ve polis memurları Ziya Bandırmalıoğlu, Ayhan Akça ve soyadı bilinmeyen Oğuz ile çok yakın bir ilişkide olduğunu, hatta polis memurları Ziya ve Ayhan'ın fotoğraflarının Avşar Kederoğlu'nun üzerinde bulduğunu, Ayhan'ı yakalamak amacıyla İkitelli'de ikamet ettiği Polis lojmanları civarına pusu attığını, ancak bir netice alamadığını, Avşar Kederoğlu vasıtasıyla polis memuru Ayhan ile Ataköy'de görüştüğünü.
Hep Birlikte Maslak'a Gelin
Ayhan'a Tarık Ümit olayı ile ilgili olarak ifadesine baş vurmak istediğini söylediğini, Ayhan'ın bunun üzerine polis memuru olduğunu söyleyerek İbrahim Şahin'i aradığını, İbrahim Şahin'in ifadesinin alınmasına izin vermediğini, kendisinin de telefonla İbrahim Şahin'le görüştüğünü, ona Tarık Ümit olayının ucunun adamlarından Ziya ve Ayhan'a dayandığını bu nedenle kendisi de (İbrahim Şahin) dahil hep birlikte Maslak'a gelmelerinin şart olduğunu söylediğini, İbrahim Şahin'in bunun üzerine 'Böyle şey olur mu? Bunlar nereden kaynaklıyor, seni Mehmet Eymür mü yönlendiriyor?' dediğini, İbrahim Şahin'in bugüne kadar herhangi bir girişimde bulunmadığını, Tarık Ümit'in ailesi ile yapmış olduğu mülakatlardan, Tarık Ümit'in, İbrahim Şahin'in adamlarınca kaçırıldığı ve Abdullah Çatlı'ya teslim edildiğinden emin olduğunu, Tarık Ümit'in muhtemelen öldürüldüğünü ve Yalova taraflarında gömülmüş olabileceğini, bu kanaate sorgusu sırasında Avşar Kederoğlu'nu polis memuru Ayhan'ın telefonla araması ve Avşar'ın, 'neredesin?' şeklindeki sorusuna Ayhan'ın, 'Yalova tarafında' demesinin etken olduğunu.
Silaha Baskı
Avşar'a ait taşıma ruhsatlı bir tabancaya el koyduğunu ve silahı balistik incelemeye göndereceğini, Avşar'ın silahının tekrar kendisine verilmesi için Jitem'de görevli bir çok arkadaşının kendisini telefonla aradığını, Avşar'ın 34 UA 932 plakalı beyaz renkli Opel Astra marka otomobilinin, polis memuru Ziya tarafından, Tarık Ümit'in kaçırıldığı gün Avşar'dan alındığını, Ziya'nın arabayı 3 gün sonra Oğuz isimli polis memuru ile birlikte Avşar'a teslim ettiğini, bu durumdan da şüphelendiğini, ancak Oğuz ve Ziya ile mülakat yapamadığını, Avşar'dan elde ettiği Ziya ve Ayhan'ın fotoğraflarını, Tarık Ümit'in en son görüldüğü ve akabinde kendisini almaya gelen iki şahısla birlikte ayrıldığı Divan Pastahanesi personeline gösterdiğini, ancak bir netice elde edemediğini.
Meydan Boş Değil
Tarık Ümit'in devlete yapmış olduğu hizmetleri bildiğini, bu işin peşini bırakmayacağını, meydanın boş olmadığını, bugüne kadar yapmış olduğu araştırmaların ucunun resmi şahıslara dayanmasından ötürü çok fazla mesafe alınmadığını, Abdullah Çatlı ve Arnavut Sami hakkında bilgi topladığını, bu şahısları sorgulayabileceğini , bu konuda MİT'in de kendisine destek vermesi ve elde edilen belge ve bilgilerin soruşturmanın açıklığa kavuşması açısından kendisine gönderilmesi gerektiğini" belirtir.
POLİS MEMURLARI AYHAN AKÇA VE ZİYA BANDIRMALIOĞLU
Altıntaş ayrıca Tarık Ümit'in ailesinin evde kaybolan bazı belge ve silahlardan ötürü MİT'i sorumlu tuttuklarını, bu konuda aile fertleriyle görüşülmesinde fayda gördüğünü ifade ederek MİT görevlilerine kendi iş ve ev telefonları ile polis memurları Ziya ve Ayhan'a ait vesikalık resimleri verir, ayrıca Avşar Kederoğlu'na ait cep telefonunun 0532-211-3427, polis memuru Ayhan'ın ev telefonunun ise 212-548-2929 olduğunu söyler.
MİT görevlileri, Astsubay Ahmet Altıntaş'a, teşkilatın konuyla yakından ilgilendiğini, Tarık Ümit'in kaçırılmasından bugüne kadar, mümkün olan bütün çabanın sarf edildiğini, icrai yetkileri olmadığı için olayın üzerine direk olarak gidemediklerini belirterek konuyla ilgili her türlü desteği vereceklerini ifade ederler ve Astsubay Altıntaş'a irtibatı devam ettirebilmek için kendi telefonlarını verirler.
MİT görevlileri, Ziya ve Semih isimli polis memurlarının, Cahit Kocakaya'ya yönelik operasyonda kullanılmak üzere çaldıklarını söyledikleri beyaz Reneolt arabanın Avşar Kederoğlu'na ait 34 UA 932 plakalı beyaz renkli Opel Astra olmasının mümkün olabileceğini ve bu arabanın Tarık Ümit'in kaçırılması olayında kullanılmış olmasının ihtimal dahilinde bulunduğu şeklindeki kanaatlerini de belirtirler.
Önemli Bir Şahit
23 Mart 1995 - MİT görevlileri 23.03.1995 günü Tarık Ümit'in akrabası C.G. ve arkadaşı A.E. ile görüşürler. Bu görüşmede C.G.;
" Tarık Ümit’in kaçırıldığı gün saat: 21.15`te Bağdat Caddesinde bulunan Divan Pastahanesi’nin restoran bölümünde Baha Şen isimli bir tanıdığı tarafından görüldüğünü, eşi ile pastahaneden alış veriş yapan Baha'nın, eşi alış verişe devam ederken Tarık Ümit'in yanına giderek masasında oturduğunu ve sohbet ettiğini, konuşma sırasında Tarık'ın Baha'ya, 'İbrahim Şahin'i bekliyorum' dediğini, bir süre sonra masalarına gelen uzun boyu bir şahsın (Ayhan Akça veya Ziya Bandırmalıoğlu olduğu tahmin edilmekte) , Tarık Ümit’e saygı ile selam vererek, 'İbrahim Şahin’in 21.30’da evde beklediğini' söylediğini, bunun üzerine Tarık Ümit'in bu şahsa, 'arabadaki arkadaşını da çağır, birlikte yemek yer, öyle gideriz' dediğini, bilahare Baha'nın eşinin alış verişi bitirmesi üzerine oradan ayrıldığını söylediğini" belirtir.
C.G., bu bilgiyi Jandarma Astsubay Ahmet Altıntaş'a bildirdiklerini, adı geçenin Ziya Bandırmalıoğlu ve Ayhan Akça isimli polis memurlarının fotoğraflarını Baha Şen'e gösterdiğini, ancak Baha Şen’in resimlerden söz konusu şahısları teşhis edemediğini, MİT görevlilerine iletir.
Şahitler Kayıp
MİT mensupları Baha Şen ile görüşmek isterlerse de kendisine ulaşamazlar. Tehdit aldığı ve büyük bir korkuya kapıldığı tahmin edilen Baha Şen, evini, telefonlarını değiştirerek, Tarık Ümit'in sevgilisi Nur İnugur gibi birden bire ortalardan kaybolur.
MİT'çe yapılan tetkikte, Tarık Ümit’e ait 0532-312-8105 nolu cep telefonu, 02 Mart 1995 günü saat 19:21'de Avşar Kederoğlu adına kayıtlı bulunup Ziya Bandırmalıoğlu ve Ayhan Akça isimli polis memurları tarafından kullanıldığı anlaşılan 0532-321-1675 nolu cep telefonu tarafından aranarak 106 saniye süreli bir görüşme yapıldığı tespit edilir. Bu görüşme Tarık Ümit'e ait cep telefonu ile yapılan son görüşmedir.
Bu gelişmeleri takiben Jandarma Astsubay Ahmet Altıntaş, tahkikattan alınır ve bilahare Diyarbakır’a 7. Kolordu Komutanlığına bağlı Asker Sevk ve Dağıtım Merkezi emrine atanır.
Tayin ve Tehdit
Tahkikatı başarılı bir şekilde yürütüp, doğru iz üzerinde ilerleyen Astsubay Ahmet Altıntaş, Diyarbakır'da pasif bir göreve atanınca, başına gelebilecekleri anlar. Susmayı ve bu konuda konuşmamayı yeğler.
Jandarmanın tahkikatını durdurabilen, yapılan tahkikatları yok saydıran, bu konuda Ahmet Altıntaş'a, TBMM ilgili komisyonunda yalan beyan verdirebilen, tahkikat yürüten İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesine Jandarma yetkililerine "Jandarmanın Tarık Ümit konusunda yürüttüğü bir tahkikatta bir netice alınmadığını, bu konuda herhangi bir bilgi, belge ve ifade tutanağı bulunmadığını" söylettiren büyük güç kimdi? Diğer faili meçhul cinayetlerle benzerliği bulunmayan Tarık Ümit olayı neden örtbas ediliyordu?
Dizinin bir önceki bölümündeki Hakkı Yaman Namlı'nın anlatımına göre Jandarma Astsubayı Altıntaş'ın tayinini sağlayan kişi Abdullah Çatlı idi. O rica etmiş ve ricası yerine getirilmişti. Yerine getiren ise zamanın Jandarma Komutanı Teoman Koman'dı.
Hakkı Yaman Namlı, kendisi ile mülakat yapan görevliye şöyle diyordu:
"Daha ilginç şeyler anlattı (Aydın Köstem). Beni sorgulayan Jandarma Astsubay Ahmet Altıntaş'ın da pasifize edildiğini, onu, Abdullah Çatlı'nın ricası üzerine Teoman Paşa’nın tayin ettiğini söyledi. Daha evvel bunu bana Çatlı’nın adamları da söylemişti. "Bak bunu tayin ettireceğiz" demişlerdi."
MİT Görevlisi şaşırmış soruyor " Çatlı, Teoman Paşa’ya mı rica ediyor?"
Hakkı Yaman Namlı " Evet".
10.09.1996 - Astsubay Ahmet Altıntaş susturulmuştu ama MİT Kontr Terör Merkezi Başkanlığı, Tarık Ümit olayını incelemeye devam ediyordu. Kontr Terör Merkezi, 14 Ağustos 1996 günü bir mesaj göndererek, Diyarbakır Bölgesinden, Tarık Ümit olayını araştıran ve halen Diyarbakır'da görevli bulunan Astsubay Ahmet Altıntaş'la bir görüşme yapmasını ve adı geçende mevcut bilgi ve belgeleri almasını istedi.
Diyarbakır'ın ilk teması başarısızdı. Astsubay Altıntaş doğru bir şey söylemiyor, bilgi vermek istemiyordu. Kontr Terör Merkezi ısrar etti ve Diyarbakır Bölge Başkanlığı ikinci bir girişimde bulundu.
Konuşmak İstemiyorum
Ahmet Altıntaş, bu görüşmenin başında " ilk görüşmede söylediklerinin dışında bir şey söylemek istemediğini, konu ile ilgili bütün bilgi ve dokümanların Mehmet Eymür ve yardımcısı Cengiz Bey'de (böyle biri mevcut değil) mevcut olduğunu" tekrarladı.
Görüşmenin sohbet havasına dönmesi üzerine Altıntaş " Tarık Ümit ile ilgili bütün gelişmelerin Mehmet Eymür tarafından bilinmesine rağmen bu konuda kendisinden bilgi talep edilmesine bir anlam veremediğini, MİT’in bu araştırmasının Tarık Ümit olayında adı geçen bazı üst düzey emniyet mensuplarının atamalarına veya kendisinin bu olayda ne derece bilgi sahibi olduğunu öğrenmeye yönelik olabileceğini düşündüğünü, Tarık Ümit’in kaybolduğu 02.03.1995 tarihinde Mehmet Eymür ile 2-3 kere cep telefonu ile görüşme yaptığını, Özel Harekat Daire Başkanı İbrahim Şahin ile de akşam saatlerinde buluşmasının olduğunu belirlediğini, Tarık Ümit, Askar Smitko ve Lazım Esmaeili'nin yanı sıra uyuşturucu ve kaçakçılıkla uğraşan günlük gelirleri 150 milyar TL'den aşağı olmayan Yener Kaya, Ömer Lütfü Topal gibi bazı işadamlarına yönelik faili meçhul cinayetlerden, Mehmet Ağar, İbrahim Şahin ve Mehmet Eymür'ün bilgilerinin bulunduğunu, ayrıca önemli mevkilerde bulunan bazı bürokratların da öldürülen işadamları ile menfaat ilişkilerinin olduğunu.
Paraları Ağar veya Eymür'ün Adamları Aldı!
Kesinlikle öldürüldüğünü tahmin ettiği Tarık Ümit’in kaybolduğu tarihten (02.03.1995) sonra, bankalardaki büyük miktarda paralarının , Tarık Ümit kimliği ile bazı şahıslar tarafından çekildiğini öğrendiğini, söz konusu paraların, Tarık Ümit adına Mehmet Ağar veya Mehmet Eymür'ün adamları tarafından alındığını tahmin ettiğini, ayrıca bu dönemlerde iş adamlarından toplanan 40 milyon dolar civarındaki gayri meşru paranın da ortadan kaybolduğunu mezkur meblağın akıbetinin Mehmet Ağar ve Korkut Eken tarafından bilindiğini, bu konuda çok detaylı bir raporu bağlı bulunduğu İstanbul Jandarma Alay Komutanına verdiğini, ancak bir süre sonra kendisinin bu konuları araştırma görevinden alınarak Gazi olaylarının takibi ile görevlendirildiğini, daha sonra da hizmet yılının bitmemesine rağmen 1995 yılında Diyarbakır'a tayinen gönderildiğini " söyledi.
Kara Kaplı Klasör
Astsubay Ahmet Altıntaş ayrıca, zaman zaman makam odasında bulunan çelik dolap içerisindeki kalın bir klasördeki dokümanlardan faydalanarak "Tarık Ümit olayının öncesi ve sonrasında görevi gereği gelişmeler hakkında detaylı bilgi sahibi olduğunu, bu yüzden sürekli öldürülme endişesi taşıdığını, kendisine yönelik muhtemel bir eylemin halen Emniyet ve MİT tarafından sabotaj ve öldürme eylemlerinde kullanılan eski PKK itirafçısı 'Yeşil' kod isimli Ahmet Demir (Yeşil Kod Mahmut Yıldırım PKK itirafçısı değildir) sahte kimlikli şahıs tarafından düzenlenebileceğini düşündüğünü, "Yeşil" kod isimli şahsa eylemlerine istinaden verildiğini tahmin ettiği 300.000 DM., 50.000 ABD Doları ve 7 milyar TL. civarındaki meblağlara ait banka dekontlarının elinde olduğunu" belirtti ve kendisi ile görüşen MİT görevlilerine, dosyasında bulunan Tarık Ümit'e ait 02.03.1995 tarihli cep telefon dökümünü, Yeşil'e ait ödeme dekontu ve kimlik fotokopisi ile İbrahim Şahin'in toplu bir yemek sırasında çekilmiş fotoğraf fotokopisini gösterdi. Diyarbakır MİT görevlileri, Ahmet Altıntaş'ın bu olayın araştırılmasından tedirgin olduğunu müşahede ettiklerini belirttiler.
Evet, birileri Ahmet Altıntaş'ı fena halde korkutmuş, aynı zamanda Mehmet Eymür'e karşı da yönlendirmişti. Altıntaş, kendisiyle ilgili görüşme isteğinin Mehmet Eymür'den geldiğini bilmeden, Diyarbakır'daki MİT görevlilerine Mehmet Eymür'ü çekiştiriyor, yürüttüğü tahkikatla ilgili bilgiler arasına "Aydınlık Gazetesi" mahreçli uydurma iddiaları sokuşturmaya çalışıyordu.
Kızgınlık Sözleri ve Mükafat
Bu görüşmede, Astsubay Ahmet Altıntaş'ın elinin altında Tarık Ümit olayı ile ilgili, resmi makamlara intikal ettirmediği kalın bir tahkikat dosyası bulunduğu, ayrıca adı geçenin İstanbul Jandarma Komutanlığına bu konuda teferruatlı bir rapor verdiği anlaşılmıştı.
Astsubay Ahmet Altıntaş, bu korku ile yaşayıp, kendini unutturmaya çalışırken, Mehmet Eymür'ün, TBMM Susurluk Araştırma Komisyonunda "tahkikatı yürüten Jandarma Astsubayı" olarak adını belirtmesinden son derecede rahatsız oldu. Aynı komisyonun karşısına çıktığında, sıkıştırılınca kontrolünü kaybedip
" O Eymür'ün boğazını sıkmalı" deyiverdi.
Araştırma komisyonu Altıntaş'ın kendilerine yalan söylediğini anlamış ve bir daha dinlenmesini kararlaştırmıştı. Ancak komisyonun süresi bitti ve Ahmet Altıntaş da sorgu ve sualden kurtuldu.
Altıntaş, susarak imtihanını başarı ile atlatmıştı. Bir süre sonra mükafatını gördü ve Giresun Jandarma Komutanlığı emrine atandı.
http://www.atin.org/detail.asp?cmd=articledetail&articleid=279
27. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,
***