17 Aralık 2020 Perşembe

BİZ SUSARSAK ŞEYTAN KONUŞUR

BİZ SUSARSAK ŞEYTAN KONUŞUR.,


BİZ SUSARSAK ŞEYTAN KONUŞUR 
Baturay Şamil YILDIZ 
GENCAY  DERGİSİ SAYI 18


Şu garibim Türkistan, şu güzel Türkmeneli… 
Haykırsın dağlar taşlar, deli olurum deli! 
Kader bizi çileye sürüp tayin edeli 
Canım yanıyor canım, dökülüyor öz kanım!!! 



Geçtiğimiz haftalarda Doğu Türkistan’daki ve Irak’taki din kardeşlerimize, soydaşlarımıza dünya kamuoyu gözü önünde nasıl zulmedildiğini gözlerimiz 
gördü, kulaklarımız işitti. Kahpece ve huncarca gerçekleşen katliamlar çok az Müslüman Türk evladının yüreğine bir od gibi düştü. Uykuları kaçıracak, zihinlerde 
zelzelelere sebep olacak, gönüllerde kapanması neredeyse imkânsız olan hazin gelişmelerin medyada yankı bulmaması elbette kahredilecek durumlardan 
birisidir. Ancak birincisi değildir! Bizler bir şekilde Doğu Türkistan ve Irak olmak üzere birçok bölgede zulme maruz kalan kardeşlerimizin vaziyetinden haberdar 
oluyoruz. Peki zulme karşı ne yapıyoruz? 

Sosyal medyada “ Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır! ” Hadis-i Şerif’ini paylaşmayı bilirken Kocatepe Camii’ndeki gıyabi cenaze namazına katılmaktan geri duruyoruz. Bu konu hakkında iktidarın politikaları ve tepkisizliği sinir bozucu iken bu konuya dair hassasiyetlerini bildiren ancak “elden bir şey gelmez” diyerek kenara çekilen kardeşlerimizin tavrı düşündürücüdür. 

Dillere pelesenk olan “demokrasi” amaç olmaktan çıkıp araç olalı asırlar geçmiştir. Bunu fark ettiğimiz vakit bir ihtimal meydanları inletebilmeli, zulme dikkat 
çekebilmeliyiz. En ufak, önemsiz dediğimiz herhangi bir gelişmede, tasvip ve takdir etmediğimiz, etmeyeceğimiz bazı grup ve cemiyetler gündem gündemde 
kalmayı başarırken haksızlık karşısında haklı olarak “isyan” eden bir avuç milliyetçiler, yani bizler, gündem belirlemenin yol ve yordamlarına ne yazık ki 
vakıf değiliz. 

Ama bu olamayacağımız anlamına gelmez! Her ne kadar Milliyetçi Hareket Partisi’nin internet sitesinde 6 Temmuz 2009’da 

Sincan Uygur bölgesinde yaşanan olaylar hakkında yayınlanan bildiride(1) “Türk milletinin arzusu ve beklentisi, soydaşlarımızın “Çin’in toprak bütünlüğü 
içinde” temel hak ve özgürlüklerden yararlanacakları şartların ve ortamın hazırlanması ve maruz kaldıkları şiddet ve baskıların biran önce son bulmasıdır.” 
ibareleri mevcutsa da ve her ne kadar Ülkü Ocakları her üzücü olay sonrası basın açıklaması(2) yayınlamakla yetiniyorsa da zulme büyük başkaldırı bir gün 
bizlerin olan bu iki haşmetli kurumun öncülüğünde gerçekleşir inşallah… 
Şimdi öncelikli işimiz “aman susalım biz, çıt çıkarsak muhalefet yapıyor derler” düşüncesinden sıyrılıp bu ülkede, bu topraklarda yaşayan vicdan sahibi 
insanlara hitap etmek ve onları uykularından uyandırmaktır. 

Bu görev ve sorumluluk bizimdir! Tarihte böyle olmuş ve bir avuç insan zulme baş eymemiş, atiye yön vermiştir! 

Doğu Türkistan’da şehit olan daha ömrünün baharındaki kardeşin için uykun kaçmıyorsa, ellerini yumruk yapıp, dişlerini sıkarak “Sabır ve güç ver ya 
Yarabbi!” diye içinden her gece haykırmıyorsan, zihninde depremler olmuyorsa, yüreğinde tufanlar kopmuyorsa yüreğin taşlaşmış, zihnin başkalaşmış demektir! Türk’ün yaşadığı daha doğrusu yaşamaya çalıştığı yerlerde zulüm varken, bizim sokaklarımızda pervasızca insanların yürümesi yerine o kaldırımlar gözyaşıyla ıslanmalı, yumruklar eşliğinde haykırışlar göğü delmelidir! Yazılı açıklamaların yerini, vakitsiz baskınlar, ziyaretler ve hatta gerekirse tehditler almalıdır! Bunu yapabilecek konumda olanlar siyasiler misali imkânı olanlardır. 

Bize gelince… Biz bir gün Çin Seddi’nde vuslatı düşleyerek ölmek yerine zalimlerin gülüşüne inat şereflice yaşamaya devam edeceğiz. Bağıracağız, elçilik önünde olur, orada olur, her yerde olur… 

Ama sesimiz kulakları çınlatana dek, bağırmalıyız! 
Sokaklara bugün inmeyeceksek ne zaman ineceğiz? 

Şampiyonluk kutlamalarında mı? 

Irak dibimizde… Tuzhurmatu’da Türkmen Cephesi Başkan Yardımcısı Ali Haşim MUHTAROĞLU şehit olduktan kısa süre sonra ortalığı yıkmamız gerekirdi. Barzani 
denilen adama dünyayı dar etmemiz gerekirdi. 

Velhasıl, bazen mutluluğu hatırlamak acıyı unutmamak gerekir. Sırf Türk oldukları için, sırf Allah’ın huzurunda eğildikleri için toprağa düşenlere 
selam olsun, rahmet olsun… 


Kalk ve doğrul Türkoğlu, Türklük için şu matem! 
O yangın yerlerinde -yürekte- başlar sitem… 
Atinin ışığıdır mazinin mefkûresi, 
Bize rehber olmalı Kuran’ın her suresi. 
Öz yurdunda suskunluk, esaret neyin nesi? 
Kalk ve doğrul Türkoğlu, Türklük için şu matem! 
O yangın yerlerinde -yürekte- başlar sitem… 
Sen benim serabımsın, tahayyülün incisi! 
O kutlu Turandır ki ülkünün birincisi… 
Yuvalanmış otağımda soysuzu, kincisi; 
Kalk ve doğrul Türkoğlu, Türklük için şu matem! 
O yangın yerlerinde -yürekte- başlar sitem… 
Korkmadan varacağın her boynu bükük şehir 
Olacaktır emin ol bir Maveraünnehir! 
Aklına ve gönlüne işlenmeden her zehir: 
Kalk ve doğrul Türkoğlu, Türklük için şu matem! 
O yangın yerlerinde -yürekte- başlar sitem… 
 
1- http://www.mhp.org.tr/htmldocs/genel_baskan/konusma/699/index.html 
2- http://www.haberiniz.com.tr/yazilar/haber79893-
Olcay_Kilavuz_Kerkukte_meydana_gelen_elim_olayi_kinadi.html 


 ****

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder