9 Şubat 2020 Pazar

Hukuka Bir Balyoz Daha...

Hukuka Bir Balyoz Daha...





Orhan Erinç.,

Balyoz bir kez daha Türk hukukuna indi.

Üst rütbeli komutanlara verilen 18-20 yıl hapisle birlikte toplam 237 sanığın cezalarının kimileri düzeltilerek onandı.
88 sanık da ağırlıklı olarak delil yetersizliğinden özgürlüklerine kavuştular.
Özel görevli yerel mahkemenin duruşmaları büyük ölçüde delil olarak dosyaya konulan dijital kayıtların sahteliğine ilişkin bilgi ve belgelerin anlatılması ile geçti. 

Sanıkların alınmadığı Yargıtay 9’uncu Ceza Dairesi’ndeki temyiz duruşmaları 120 saat sürdü. 96 avukatın 357 sanık hakkında savunma yaptığı dikkate alınırsa avukat başına yaklaşık 71 dakika, sanık başına da yaklaşık 21 dakika savunma süresi düştüğü anlaşılıyor. “Yargıtay tarihimizin en uzun savunması” iddiaları da böylece havada kalıyor.
Şimdilik bütün ümitler Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kaldı. Sırada Anayasa Mahkemesi de var ama, mahkemenin bireysel başvurulardaki kararlarına bakınca olabilecekleri şimdiden söylemek mümkün...
Demek ki dava siyasi olunca sonuç da böyle oluyor.

***
Sıkmabaş sorunundaki gelişmeleri, “dakika bir gol bir” deyişiyle özetlemek olası...
Hukuka aykırı da olsa, sıkmabaşa özgürlük iddiasıyla uygulamaya konulan yeni yönetmeliği savunanlar, “Artık başı örtülü kardeşlerimizle başı açık kardeşlerimiz arasında ayrımcılık olmayacak. Kimseye özel yaşamında baskı uygulanmayacak” dediler ama fos çıktı.
Yönetmelik değişikliği, aslında eylemli bir duruma yasal kılıf hazırlama girişimiydi.
Sıkmabaş uygulaması, AKP’nin iktidara gelmesiyle zaten Başbakanlık’a bağlı kimi genel müdürlüklerle başkanlıklarda ve AKP’li belediyelerde başlamıştı bile.
Seçim paketi kapsamında uzun uzadıya anlatılan gerekçeler ise işin cilasıydı.

***
Kamuda sıkmabaşı serbest bırakanın yanı sıra Andımız’ı yasaklayan yönetmeliklerin yürürlüğe girdiği gün, başı açık bir televizyon programı sunucusunun kıyafeti nedeniyle işsiz kaldığı gün oldu.
Nedeni de AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in bir TV programında, sunucu Gözde Kansu’nun kıyafetini eleştirmesiydi. Kansu’nun kıyafetini, meslektaşım Cüneyt Özdemir’in 5N1K programında izledim. Programda yayımlanan gösteri eğer Kansu’nun sunduğu programa aitse, mankenlerin sunduğu kıyafetlerin bir bölümüne göre Kansu’nun giysisi kapalı bile sayılabilirdi.
Amaç gazete ve televizyonlara ayar vermek olduğu için, “tak” diye söylenen “şak” diye yerine getirildi.
Çelik’in sözlerini “ifade özgürlüğü” diye tevil etmeye çalışmasının da kıymeti harbiyesi yok.
Bir yandan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, öte yandan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, siyasetçilerin ve kamu yöneticilerinin ifade özgürlüklerinin konumları gereği vatandaşa göre daha sınırlı olduğunu söylüyor ama bizimkilere “kapı gıcırtısı ve sinek vızıltısı” gibi geliyor.


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder