30 Ocak 2020 Perşembe

Verilen Mesajdan tatmin oldun mu Hulusi Akar!...

Verilen Mesajdan tatmin oldun mu Hulusi Akar!... 



Ahmet Nesin. 
Artı Gerçek


Verilen mesajdan tatmin oldun mu Hulusi Akar!...
Gerçekten, sanırım sorun bizde, çünkü hâlâ sevmeye devam edeceğiz ve biz sevdikçe de siz bu şekilde konuşmaya devam edeceksiniz, aynı bir "HİÇ" gibi.
--------------------------------------------------------------------------------

"Değerli arkadaşlarım şu ana kadar mesajlarını verdiniz, tepkilerinizi gösterdiniz" Hulusi Akar.

"O adama yumruk attıracak kadar ne yaptın sen Kemal Kılıçdaroğlu" Devlet Bahçeli.

1971 yılının ilkbaharında, 12 Mart darbesinden biraz sonra annemle babam benim İngiltere'de okumam konusunda karar verip de bana söylediklerinde ağlamaya başlamıştım. Henüz Türkiyeli olmayı öğrenmemiştim, zaten çok da tartışılan bişey değildi, Türktüm ve memleketimde okumak istiyordum. Anılarımda hangi ülkelerde ve hangi okullardan nasıl kovulduğumu yazdım. Bana İngiliz öğrenciler aylarca "Pis zenci" demeye başladığında henüz Kürt sorununu bilmiyordum, Ermeni soykırımını tam olarak öğrenmemiştim.

O günleri yazarken, her anı yazarı gibi es geçtiğim bölümler vardı, babamla mektuplaşmalarım. Babam Ali'yle mektuplaşmalarını bana hem redakte etmem, hem de çıkartılması gereken yerleri tespit etmem için verdiğinde, ileride benimle mektuplaşmalarını da yayınlamak istediğini söylemişti. Ben o günden sonra
onun bana yazdığı mektupları ulaşılması olanaksız hale getirdim, çünkü benim bütün mektuplarımda memleket özlemi vardı, yaşadığım her şeyden babam suçluydu ve onları yayınlarsam, babam kötü biri gibi gözükecekti okurlarının gözünde yada bana öyle geliyordu.

Bu ülkeyi bana ve Ali'ye okuduğumuz tarih kitapları değil, babam sevdirdi. Anlattıklarıyla, yaptıklarıyla, mücadelesiyle, kızmalarıyla ve en önemlisi kurduğu
Nesin Vakfı'yla.

Ben, koltuk uğruna çocuklarını, karılarını, kardeşlerini, babalarını öldürten padişahların yönettiği bu coğrafyayı sevdim.

Ben, aynı anda hem 64 ülkeyi işgal eden Osmanlıyı seven, hem de Osmanlı'ya son veren Mustafa Kemal'e hayran olan insanların yaşadığı bu ülkeyi sevdim.

Ben, Dersim katliamını yaptıran Mustafa Kemal'i seven Dersimlilerin yaşadığı bu ülkeyi sevdim.

Ben, demokratik bir seçimle iktidara gelen başbakanı ve bakanlarını idam ettirten darbecileri alkışlayan halkların bütününü ve o coğrafyayı sevdim.

Ben Denizleri asan, Mahirleri ve İbrahimleri hunharca öldüren, 10 yıl sonra da arkadaşlarımı öldüren, 17 yaşında bir çocuğun yaşını büyütüp asan kişilerin
anayasasına % 92 oy veren topluluğa hep kucak açtım.

Ben her kendi başarısızlığında beni yada benim gibilerini hapseden sistemin olduğu ülkeyi hep sevdim.

Ben Ermeni soykırımına "Bundan sonra soykırım yada katliam demek benim için bişey değiştirmiyor, bundan ders çıkarmak gerek" diyen Hrant Dink'le aynı sokaklarını paylaştığım heryeri sevdim.

O ülkeyi çok sevdiğim için arkadaşlarımla beraber Almanya'da gazetecilik ve televizyonculuk yapıyoruz ve daha ne kadar buralardayız, hiçbirimiz bilmiyoruz.
Bu ülkeyi çok sevdiğimden dolayı en gereksinim duyduğum yaşlarda annemden, babamdan ve kardeşimden uzaktım, şimdi de karımdan ve çocuklarımdan. Annemle bundan sonra artık ne zaman bir daha "Oğlum"u duyamayacağımı bilmiyorum, o da bana artık hiç sarılamayacak.

"Değerli arkadaşlarım şu ana kadar mesajlarını verdiniz, tepkilerinizi gösterdiniz" Hulusi Akar.

"O adama yumruk attıracak kadar ne yaptın sen Kemal Kılıçdaroğlu" Devlet Bahçeli.

Sanırım bunlarda bir sorun yok, sorun bizlerde, bütün bu saydıklarımın kalıntılarıyla büyütüldük ve büyüdük biz ve hâlâ psikolojik tedavi görmeden demokrasi savaşı veriyoruz. Gerçekten, sanırım sorun bizde, çünkü hâlâ sevmeye devam edeceğiz ve biz sevdikçe de siz bu şekilde konuşmaya devam edeceksiniz, aynı bir "HİÇ" gibi.


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder