Körükleri Yere bırakın -
FARUK ÇAKIR.
YENİ ASYA
22 NİSAN 2019
Körükleri yere bırakın, Siyasî tartışmaların milleti derinden yaraladığı bir gerçek.
Bilhassa seçim dönemlerinden tartışmalar o seviyeye geliyor ki akrabalık ve komşuluk ilişkileri askıya alınıyor. İşin bu noktalara gelmesinde elbette en
büyük payı, en büyük kabahati siyasî parti liderlerinin söz ve davranışlarında aramak lâzım.
Dönemin ABD Başkanı George W. Bush’ın 11 Eylül 2001 ‘İkiz Kule’ terör saldırısı sonrasında sarf ettiği bir söz vardı. Bush, bütün dünyayı hedef alarak
“Ya bizdensiniz ya da teröristlerden yanasınız” demiş ve dünyayı kendi yanına çekmeye çalışmıştı. Tabiî ki hiç kimse kendisinin terörle ve teröristlerle
birlikte hatırlanmasını istemez. “11 Eylül saldırısını kim yaptı? Maksat neydi? İşin içinde başka işler var mıydı?” gibi sorular sormak isteyenler de “Ya
bizdensin ya da onlardan” tehdidiyle susturuldu.
Son yıllardaki seçimler de biraz bu tartışmayı hatırlatıyor. Türkiye’yi idare edenler hemen her seçimde
“Bu son şans.
Bu çok önemli bir seçim.
Ya kazanmak ya da kaybetmek var” gibi muhalif kalanları ötekileştiren bir propaganda dili kullanıyorlar.
31 Mart 2019 mahallî idareler seçimi de böyle bir kampanyaya sahne oldu. Seçimin bir ‘beka meselesi’ olduğu ısrarla ileri sürüldü. Bu yetmedi, şimdi de
İstanbul seçimlerinin iptal edilip yenilenmesinin aynı şekilde ‘beka meselesi’ olduğu söyleniyor. Her seçimin ‘En son önemli seçim’ gibi sunulması gerginliğin
artmasına sebep oluyor.
Seçimlerden sonra yapılan tansiyon düşürücü açıklamalar elbette önemli. “Demiri soğutmak lâzım” benzeri beyanların netice vermesi Türkiye’nin menfaatinedir.
Çoğu kişinin ifade ettiği üzere keşke ‘demir,’ yani siyaset dünyası en başta ısıtılmasaydı. Keşke seçimlerde kazanmak ve kaybetmenin tabiî bir netice olduğu
en başta ilân edilseydi. Keşke siyasî partiler, taraftarlarına yapılanın bir seçim olduğunu ve sıkıntılardan da ancak seçim, sandık ve demokrasi ile çıkılacağını
söyleseydi.
Bu noktada, Hz. Mevlânâ’nın “Dün dünde kaldı cancağızım. Bugün yeni şeyler söylemek lâzım!” mealindeki sözünü prensip edip birlik, kardeşlik, kaynaşma
mesajları vermek vaktidir. Birlik ve beraberlik milletimizin menfaatine olan bir meseledir. Kim ki bunun için gayret gösterir, mutlaka karşılığını da görür.
Ortaya çıkan gerginliğin bir sorumlusu da medyadır. Bazı gazeteler kraldan fazla kralcı tavrı sergileyerek, güya destekledikleri siyasî görüşe de zarar vermekte dir. Yalan yanlış ve yanıltıcı haberlerle insanlar oyalanmakta ve bütün kötülüklerin müsebbibi olarak muhalefet gösterilmektedir. Bu tavrıyla medya
en başta kendisine zarar verdiğinin de farkında değil. Bunca tecrübe, bunca hadiseler medyanın uyanmasına sebep olmayacak mı?
“Demiri soğutma zamanı” olduğuna göre siyasetçilerin ayrıştırıcı dili hemen terk etmesinde fayda vardır.
Ayrıştırıcı dil sadece siyasete ve siyasetçilere değil, bir bütün olarak milletimize ağır faturalar ödetiyor.
“Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez”se hadiseye yüreklerin toplu ve birlikte vurmasını temin etmek herkesin vazifesidir.
Geride bıraktığımız seçim sürecinden ders alıp, siyasî havayı bulandıran, demiri kızdıran, sinirleri geren ‘körük’leri bir yana bırakmak zamanıdır. Siyasetçiler
de, medya dünyası da bu noktada üzerine düşen görevi yapmak durumundadır. Yoksa, omuzlarda körük, dillerde tenkid ve kınama ile ihtilâf alevinin söndürülmesi mümkün olmaz.
Kim olursa olsun samimî olarak ‘demiri soğutmak, gerginlikleri sona erdirmek’ için gayret sarfederse ona duâ ederiz ve ediyoruz.
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder