30 Ocak 2020 Perşembe

Ecevit’ten Kılıçdaroğlu’na Kontrgerilla ve provokasyon.

Ecevit’ten Kılıçdaroğlu’na Kontrgerilla ve provokasyon. 



MURAT SABUNCU. 
TE 24
22 NİSAN 2019


Ecevit’ten Kılıçdaroğlu’na kontrgerilla ve provokasyon.,

" Bu ülkenin ana muhalefet liderinin linç girişimine uğradığı yerden ancak zırhlı araçla çıkarılabilmesi son yıllarda büyük yara alan demokrasi tarihine
yeni bir utanç sahnesi olarak kayıt oldu "

Serinkanlı olmak gerekiyor. Sakin… Ama bir yandan da düşünmek tabi. Anlamaya çalışmak. Ürküten gelişmeyi; Ekrem İmamoğlu’nun Maltepe’deki mitingini takip etmek için internet sitelerinde/televizyon kanallarında sörf yaparken gördüm. Önce haberi sonra arka arkaya gelen videoları.

Ülkenin ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu; bu memleketin bir evladının şehit Yener Kırıkcı’nın  cenaze töreninde, acıyı paylaşmak için gittiği yerde
neredeyse linç edilecekti. Hakaretler, küfürler, yüze inen yumruk ve sığındığı evin kapısında ‘yakın burayı’ diye canhıraş bağırışlar. Türkiye’nin bu ortama
sürükleyen dil, tavır belli. Yazının sonunda değineceğim. Ancak Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırıyı duyduğumda/gördüğümde aklıma ilk olarak bir fotoğraf
karesi geldi: 29 Mayıs 1977 İzmir Çiğli Havaalanı’nda Bülent Ecevit’e yapılan silahlı saldırı anı…

Seçim çalışmaları için gittiği İzmir’de miting hazırlığı sırasında seçim otobüsüne binmek üzere olan Ecevit’e yaklaşan ‘biri’ ateş açmış ancak Ecevit’i sıyıran kurşun arkasında bulunan dönemin İstanbul Belediye Başkanı Ahmet İsvan’ın kardeşi Mehmet İsvan’a isabet etmişti. Ateş edenin karakolda görevli
bir polis olduğu ortaya çıkmış, yetkililer de polisin silahının yanlışlıkla ateş aldığı açıklamasını yapmıştı.

İlerleyen günlerde merminin özel bir yapısı olduğu (gazlı mermi) ortaya çıkacaktı. Ecevit bu süreçle ilgi ‘kontrgerilla’ göndermesi yapmıştı (Ecevit, 28
Kasım 1990'da Milliyet gazetesinde yayınlanan röportajında "Özel Harp Dairesi"ni zamanın Genelkurmay Başkanı Orgeneral Semih Sancar'dan öğrendiğini söylüyordu.

Ecevit'in röportajda şunları anlatmıştı: "1974'teki başbakanlığım sırasında, zamanın Genelkurmay Başkanı rahmetli Orgeneral Semih Sancar başbakanlığın
örtülü ödeneğinden acil bir ihtiyaç için birkaç milyon istedi. Benden istenen miktar örtülü ödenekteki paranın tümüne yakındı... Genelkurmay'dan bu paranın
ne amaçla istendiğini sormak zorunda kaldım. 'Özel Harp Dairesi için istiyoruz' yanıtı geldi. Öyle bir resmi dairenin o zamana kadar adını bile duymamıştım...
'Şimdiye kadar bu dairenin giderleri nereden karşılanıyordu' diye sordum. O zamana kadar dairenin tüm giderlerini bir gizli ödenekle ABD'nin karşıladığı;
ancak artık ABD'nin bu parasal katkıyı kestiği, o nedenle Başbakanlık'ın örtülü ödeneğinden para istemek zorunda kalındığı bana bildirildi... Özel Harp
Dairesi'nin nerede bulunduğunu sordum. 'Amerikan Askeri Yardım Heyeti ile aynı binada' yanıtını aldım... Hayrete düşmem ve kaygılanmam herhalde doğaldı.)  

2013 yılında Meclis’te kurulan Darbeleri Araştırma Komisyonu’nda bu olayın da aralarında olduğu pek çok ‘kirli dosya’ araştırılmış İçişleri Bakanlığı’nın
o tarihte komisyona gönderdiği dosyada tek bir kayda rastlanmamıştı. Böyle ‘karanlık-puslu’ günlerde komplo teorilerinden mümkün olduğu kadar uzak durmak gerekiyor. Ancak 31 Mart seçimleri sonrası yaşananlar ‘başka bir aklın’ devrede olabileceği hissini yaratıyor bende.

Kılıçdaroğlu’na linç girişiminde şüphesizki; özellikle iktidar partisinin ve ortağının seçim öncesinde başlayan (hiç bitmeyen) ‘hedef gösteren kutuplaştıran
dilinin’ payı büyük. Bir önceki Cumhurbaşkanı, AKP kurucularında Abdullah Gül bile ‘Siyaset diline hakim olan nefret söyleminin tehlikesi umarım farkedilir’
diye tweet attı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun ‘CHP’lileri şehit cenazelerine almayın’ talimatı, yandaş medyanın hedef gösteren, iftira atan yayınlarının
yaşananlarda büyük payı var.

Bunlarla birlikte… Maltepe’de CHP destekçisi yüz binlerin toplandığı bir gün... Aynı saatlere denk gelen saldırı. Linç girişiminin yaşandığı yerde pek çok bakanın hatta Emniyet Genel Müdürü’nün olmasına rağmen ‘çok zayıf güvenlik önleminin alınması.’ (CHP Lideri’nin kendi korumaları ve milletvekilleri olmasa daha da korkunç bir tablo yaşanabilirdi.) Kapı önüne gelen bir kadının Sivas olaylarını hatırlatacak şekilde ‘yakın burayı’ diye bağırması…

Tüm bu anlattıklarım olaydaki iktidar dili/tavrı sorununu hafifletmez. Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın ‘olayların yatışması için kalabalığa hitap dahil
her gayreti gösterdiği’ savunmasına rağmen saldırganlara, “Değerli arkadaşlar; mesajınızı verdiniz, tepkinizi gösterdiniz” demesi skandaldır.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın aradan saatler geçmesine rağmen geçmiş olsun mesajı yayımlamaması/telefonu açmaması kabul edilemez. MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin saldırıyı ‘kınama mesajı’nın arasına ‘o adama yumruk attıracak ne yaptın Kılıçdaroğlu?’ cümlesini eklemesi demokrasiye sığmaz. Yaşanan olaylarda CHP yönetimi ve Kılıçdaroğlu  tüm mağduriyete rağmen serinkanlı bir kriz yönetimi yaptı.Verdikleri mesajlarla kitleleri kışkırtmamaya özen gösterdi.

Bu ülkenin ana muhalefet liderinin linç girişimine uğradığı yerden ancak zırhlı araçla çıkarılabilmesi son yıllarda büyük yara alan demokrasi tarihine yeni bir utanç sahnesi olarak kayıt oldu. Türkiye’nin sürüklenmek istediği yerde kimin, hangi safta, hangi rolde, hangi hedef için bir arada olduğunu anlamak
için daha çok çaba sarf etmeliyiz.


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder