15 Ağustos 2019 Perşembe

UYUŞTURUCUDAN SUSURLUK'A BÖLÜM 2

UYUŞTURUCUDAN SUSURLUK'A  BÖLÜM 2





MİT'ci İbrahim,

MİT’in Asgar SMİTKO ilişkisi, Lazım ESMAEİLİ, Selim IŞIK, Lazım’ın kardeşleri Ahmet ESMAEİLİ ve Halil ESMAEİLİ ve diğer bazı uyuşturucu kaçakçıları ile zaman zaman temas edilmesine ve ilişkinin genişlemesine neden olmuştur. 


Ahmet Esmaeili

MİT’in bu grup içinden Ahmet ESMAEİLİ ile ilişkisini kesip kesmediği bilinmemektedir. Ahmet ESMAEİLİ yakın tarihte yakalanan 300 kilo eroin olayı ile ilgili olarak halen aranmaktadır. Hürriyet 06.01.2000

Smitko'nun Hizmetleri

MİT’in Asgar SMİTKO’nun uyuşturucu kaçakçılığını bilmediği, Asgar SMİTKO’nun bu ilişki süresince MİT’in iki önemli faaliyetine neden olduğu, söylenmektedir.

Güneydoğu’da İran’dan sevkedilen PKK’ya ait silahların ele geçirilmesi ve,
PKK Marmara sorumlusu ve ekibinin yakalanması.

Buraya kadar belirttiklerimiz, normal istihbari faaliyetler kapsamında.

İran'lı Uyuşturucu Tacirlerinin MİT Yöneticisi

Peki bu MİT ve İranlı kaçakçılar ilişkisinde normal olmayan ne vardı?

MİT’te bu İranlı kaçakçıları sevk idare eden MİT görevlisi kimdi?

Asgar SMİTKO’nun yöneticisi Mardin’li İbrahim'di.

İbrahim, MİT’te askerliğini yaptıktan sonra şöför kadrosu ile işe alınmıştı.

Şöförlükten Yurt Dışı Temsilciliğe

Türkçeyi doğru dürüst konuşamayan ve intikal eden bilgileri rapor edemeyen İbrahim’in “üstün vasıfları”, zamanın İstanbul Bölge Başkanı Nuri GÜNDEŞ tarafından keşfedilmiş ve adıgeçen “şöför” kadrosundan “memur” kadrosuna geçirilmişti. Bu tarihlerde İbrahim hakkında çeşitli haberler vardı.

İstanbul’da kahvehane işlettiği, uygunsuz kişilerle dostluk ettiği, elinde telsizle dolaştığı, kahvehaneye gelen polis ekiplerine müdahale ettiği gibi ...

GÜNDEŞ, bu kıymetli MİT personelinin, olağanüstü bir şekilde kadrosunu değiştirtmekle yetinmedi. Onu, kendisinin de görev yaptığı bir Ortadoğu ülkesine “MİT Temsilcisi” olarak gönderdi. İbrahim ile menfi bilgiler bu tayinden sonra da devam etti.

Ortadoğu ülkesinde görevli iken her türlü kaçakçılık işlerine bulaştığı, kıymetli taş kaçakçılığı yaptığı, uyuşturucu kaçakçıları ile işbirliği olduğu gibi ...

Esasında Nuri GÜNDEŞ için de aynı ülkede görev yaptığı zaman “silah kaçakçılığı” ile ilgili iddialar olmuştu. Ancak konuyu dağıtmamak için GÜNDEŞ konusunu başka bir yazıya bırakalım. 

O Artık Çok Paralı 

İbrahim, yurtdışı görevden döndükten sonra mal varlığında önemli gelişmeler oldu.

İbrahim’in artık İstanbul’da otelleri ve iş hanları vardı. Bir kardeşi “mücevherat” işi, diğer kardeşi “dericilik” yapıyordu. Tekirdağ’da çifliği olduğu, döviz büroları ile ilişkisi bulunduğu söyleniyordu.

İbrahim’in eli de açıktı. Amirlerine mücevher ve deri armağanlar verdiği, hatta bir amirine otomobil hediye ettiği söyleniyordu.

Asgar SİMİTKO ve Lazım ESMAEİLİ’nin 15 Ocak 1995 tarihinde kaçırılmasından bir süre önce, başında Mehmet EYMÜR’ün bulunduğu Özel İstihbarat Dairesine, İbrahim’le ilgili önemli bir bilgi intikal etti.

Alınan bilgiye göre İbrahim’in eski Malatyaspor Başkanı, uyuşturucu kaçakçısı Nurettin GÜVEN’le ilişkisi bulunmaktaydı ve adıgeçen uyuşturucu kaçakçıları arasında arabuluculuk yapmaktaydı. Ayrıca İbrahim’in teması olan yakınına ait bir eczaneye PKK’lılar gelip, gitmekteydi.

Ona Artık Dokunulmaz

Özel İstihbarat Dairesi bu bilgi üzerine İstanbul Bölge Başkanlığına “kişiye özel” bir yazı ile durumu bildirdi ve adıgeçenin kontrol altında tutulmasını istedi.

Zamanın İstanbul Blg. Başkanı bu yazıya sert tepki gösterdi, Mehmet Eymür’e telefon ederek, bilgilerden hiçbirinin doğru olmadığını ve bu tip yazıların kendisiyle konuşmadan göndermemesini söyledi.

Bölge başkanı bununla da kalmadı, İbrahim’i çağırarak “kişiye özel” yazıyı kendisine okutturdu.

Özel İstihbarat Dairesi, İbrahim ile ilgili araştırmaları sürdürdü.

İbrahim’in MİT’de kayıtlı soyadının nüfus kütüğüne uymadığı, MİT’e verdiği aile fertleri bildiriminin nüfus kayıtları ile aynı olmadığı, Almanya’da uyuşturucu kaçakçılığından tutuklandığı ve cezaevinde olduğu tespit edilen kardeşinin MİT kayıtlarında gözükmediği, İbrahim’in kendi beyanlarının hilafına Mardin’deki ailesinin zengin olmadığı, babasının zaruret içinde öldüğü tespit edildi.           
Bu olaydan kısa bir süre sonra, Asgar SİMİTKO ve Lazım ESMAEİLİ kaçırıldı ve kaçırılmalarından 13 gün sonra ölü olarak bulundular.

İbrahim'in Soruşturması

Olaydan sonra İbrahim Ankara’ya çağrıldı. Önce zamanın İstihbarat Başkanı kendisiyle görüştü. Sonra da karma bir grup, İbrahim’in anlattıklarını dinleyip not aldılar.Yani, İbrahim sözde, gayriresmi bir soruşturmaya tabi tutulmuş oldu.

Bu görüşmede İbrahim, şunları söylemişti:

Selim IŞIK ile Malatyalıların arasında, uyuşturucu bağlantılı bir öldürme olayından dolayı bir sürtüşme olduğunu. Selim IŞIK'ın yerini bildirmesi için Asgar SMİTKO'nun Malatyalılar tarafından tehdit edildiğini,

Bunun üzerine amirlerinin bilgisi dahilinde Asgar SMİTKO'nun izini kaybettirmek için bir süre değişik semtlerde kalmasını sağladığını,

Ancak tehlikenin devam ettiğini görünce, Malatyalılar üzerinde etkinliği olan ve aynı zamanda Malatya Spor'un o dönemde başkanlığını yapan Nurettin GÜVEN ile bu konuyu görüştüğünü,

Görüşmede Asgar SMİTKO'nun rahatsız edilmemesini sağlamasını istediğini, N. GÜVEN'in de kendisine bundan böyle anılanın Malatyalılar tarafından rahatsız edilmeyeceğine dair söz verdiğini,

Asgar SMİTKO'nun anılan görüşmeden sonra rahatsız edilmediğini, 

1992'de bir faaliyetle ilgili olarak kendi evinde, Asgar SMİTKO, Lazım ESMAEİLİ, Ahmet ESMAEİLİ, Selim IŞIK ve Osman'ın (Lazım'ın kayınbiraderi) katıldığı bir toplantı yaptığını,

Kasım 1994 ayı içerisinde İstanbul'a gelen Neçirvan BARZANİ ve KDP İstihbarat Başkanı Kerim SİNCARİ’yi, Asgar SİMİTKO ile görüştürdüğünü,

Aralık 1994 ayı sonu veya Ocak 1995 ayı ilk günlerinde Lazım ESMAEİLİ’ye ait uyuşturucu maddenin İran’da yakalanması üzerine Asgar SMİTKO'nun kendisine Lazım'ın battığını söylediğini, 

Diyarbakır, Liceli BAYBAŞİN ailesi ile Halil ESMAEİLİ arasında bir ihtilaf çıktığını, silahlı yaralama olayı yaşandığını, aralarının daha fazla açılmaması için Selim IŞIK'ın her iki tarafı barıştırdığını,

Barışmaya rağmen BAYBAŞİNLER’in, ESMAEİLİ'lerin Türkiye'de güçsüz olduklarını bildiklerinden, haraç almak için bunlardan para istediklerini,

Lazım ESMAEİLİ'nin kardeşleri Ahmet ve Halil’in İstanbul'da, müteahhitlik, halı ihracat-ithalatı, dericilik ve kuyumculuk yaptıklarını, durumlarının çok iyi olduğunu. 

Ahmet ESMAEİLİ 'nin Türk vatandaşlığına geçme isteğinin kabul edildiğini, anılanın Aralık 1994 ayı içerisinde 20 günlüğüne ABD'ye gezmek amacıyla gidip geldiğini, 

PKK Marmara Sorumlusunun yakalanmasından sonra Lazım ESMAEİLİ'nin öldürüleceğini öğrendiklerini, Lazım’ın bir süre Avrupa'ya gitmesini sağladıklarını, Şubat 1993 ayı içerisinde Avusturya'ya giderek 3-4 ay kaldığını,

Tarık Ümit Ne Diyor? 

İbrahim’in anlattıklarını bir de başka kanaldan, aynı tarihlerde Tarık Ümit’den dinliyelim: 

İstanbul Bölge Baskanlığı personeli İbrahim, faali meçhul cinayetlerle ilgili olarak mafya mensubu ve İranlı mülteci bazı şahıslardan tehdit yoluyla maddi menfaat sağlamaktadır.

İranlı Lazzo (Lazım ESMAEİLİ), İstanbul'daki büyük ailelere baz morfin temin eden kişi olarak bilinmektedir. Ataköy, Emlakbank sitelerinde kaldığı söylenmektedir. 

Bu şahsı, bizzat tanımıyorum. Nurettin GÜVEN bahsetti. Lazzo’nun İran'dan baz morfin soktuğunu, büyük çaplı çalıştığını, bir partide 5-10 ton civarında baz morfin tedarik edebildiğini, bilinen malum isimlerle sıkı teması olduğunu söyledi. 

Bu bilgileri o dönemde çalıştığım birimlere ilettim. Daha sonra yurtdışına gittiği söylendi.

İranlı Asgar (Asgar SMİTKO)’yu da Nurettin GÜVEN’den tanıyorum. Nurettin, Asgar'ın kendisinden 100 kg baz morfin aldığını ve 500 bin DM borcu olduğunu, daha sonra bu borcunu ödediğini söyledi.

Asgar'ı hiç görmedim ve temasım olmadı. Kendisiyle ilgili yaptığım istihbaratta, çok kişi ile teması olduğunu ve Ataköy'de oturduğunu belirledim. 

Bu konuda ilgili makamlara bilgi verdim. 

Daha sonra Korkut EKEN, Nurettin'in Asgar'dan mal aldığını bana söyledi. 
Nurettin ve yeğeni Mehmet GÖZEN'in Asgar'ı tanıdığını biliyorum. 
Asgar ile Lazzo, üzerinde durduğumuz şahıslar listesindeydi. Mehmet AĞAR bana, "Asgar'ın ekipçe alınması halinde Ataköy’deki evinin çok iyi bir şekilde aranmasını istiyorum ” demişti.

Ayrıca Asgar'ın durumunu en iyi Lokman (Logman Ghodsi Mahboob ALAN – 30.10.1999 Oktay Ekşi - Hürriyet ) bilir.

Behçet CANTÜRK'ün damadı olduğu söylenen başka bir İranlı daha varmış. Onun adını öğrenemedim. Onun da aynı işlerle uğraştığı söyleniyor. O tarihlerde Abdullah CANTÜRK ve Hüseyin BAYBAŞİN veya Şirin BAYBAŞİN bir İranlıyı vurdular. İranlı ölmedi. Hadise İstanbul polisine intikal etti. Polise kimi teslim ettiler bilmiyorum. O dönemde Abdullah CANTÜRK aranıyordu.

Lokman Logman Ghodsi Mahboob ALAN – 27.03.2000 Radikal) Kapalı Çarşıda döviz ve transfer işleri yapmaktadir. 20 ay kadar önce Özel Harekat polislerince alındığını duydum. Özel Harekat'taki polisler bana Lokman (30.03.200 Milliyet) ile temas halinde olduklarını, İstanbul'da kaldıkları müddetçe şahsın işyerinde bulunduklarını söylediler. Kendisi ile hiç temasım olmadı. Ocak 1995 ayı itibariyle 3-4 aydır uyuşturucu suçundan cezaevinde bulunmaktadır.

İbrahim'e Ceza: Himaye

Biz gene İbrahim’e dönelim. 

Neticede, İbrahim’in İstanbul’dan uzaklaştırılması kararlaştırıldı.

O tarihte Ankara Bölge Başkanı olan ve İbrahim’i İstanbul’dan tanıyan Şenkal Atasagun, İbrahim’in kendi yanına verilmesini istedi. Bu öneri üzerine İbrahim Ankara Bölge Bşk.lığına tayin edildi.

Olay böylece bitti mi?
Hayır. Daha bitmedi.

Nisan 1996’da, Mehmet Eymür’ün başında bulunduğu Kontr Terör Merkezine İbrahim’le ilgili yeni bir haber geldi. Haber şöyleydi:

Daha önce MİT İstanbul Teşkilatına eleman olarak çalışan İran’lı Kadir’in, PKK ile bağlantılı uyuşturucu kaçakçılığı yapan Cumhur YAKUT’tan 5,000,000 DM alacağı vardı.
Cumhur bu parayı ödemedi. Kadir bunun üzerine İstanbul MİT’de çalışan 280 Mersedes’li İbrahim isimli şahsa konuyu iletti ve halen Ankara’da görevli olduğu söylenen MİT’çi İbrahim bu parayı tahsil edebileceğini belirtti.
MİT’çi İbrahim bilahare Kürşat YILMAZ ile irtibata geçti ve Kürşat’ın adamları konuyu takip etmeye başladılar.

Aynı Tarihlerde Cumhur YAKUT, İran’lı Kadir’le anlaşarak borcuna karşı bir iş hanı ve 3,000,000 DM verdi ve aralarındaki ihtilaf çözüldü.

Bu gelişme üzerine İran’lı Kadir durumu MİT’çi İbrahim’e bildirerek ihtilafın çözüldüğünü ve uğraşmamasını istedi. İbrahim, Cumhur YAKUT’tan nakit olarak alınan 3 milyon DM’nin % 50’sini talep etmiş. İranlı Kadir ise bu işlerin komisyonunun her yerde %20 olduğunu, %50 komisyon veremiyeceğini söylemiş.

Neticede MİT’çi İbrahim 25 Nisan 1996 tarihine kadar İran’lı Kadir’e süre tanımış ve bu tarihe kadar istediği paranın verilmemesi halinde kendisinin cezalandırılacağını belirtmiş. Halen kendilerinin MİT’den olduğunu söyleyen silahlı kişiler Cumhur Yakut’u tehditle sıkıştırıyorlar.
Evet, dokunulmazlık kazamış olan İbrahim yine sahnedeydi.
Bu tarihlerde Operasyon Başkanlığına geçen Şenkal Atasagun, İbrahim’in kadrosunu Ankara Bölgede bıraktırmakla birlikte, ona kendi başkanlığında önemli bir görev bulmuştu. PKK ile ilgili faaliyetleri izlemek.

Dokunulmazlık Devam Ediyor

Kontr Terör Merkezi’nin, konunun Teftiş Kurulunca ele alınarak soruşturmanın derinleştirilmesi önerisi dikkate alınmadı.

Sonuçta, İbrahim hiç bir resmi soruşturmaya tabi tutulmadı. “Teşkilata intibak edememiştir” gibi bir gerekçe ile “Şeker Fabrikasına” bile verilmedi.

Normal tayin döneminde, Şenkal Atasagun Londra’ya tayin edilirken, İbrahim de Güneydoğu’ya gönderilerek istifaya zorlandı ve emekliliğini istedi.

Ne kadar karışık olaylar, ne kadar girift illişkiler değil mi?

Acaba, uyuşturucu kaçakçılarından ve İbrahim’den bahsetmek de devlet sırrına giriyor mu?


http://www.atin.org/detail.asp?cmd=articledetail&articleid=203

3. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder