20 Şubat 2019 Çarşamba

15 TEMMUZ SÜRECİNDE DONANMA ÇAPINDA NELER YAŞANDI? BÖLÜM 4


15 TEMMUZ SÜRECİNDE DONANMA ÇAPINDA  NELER YAŞANDI?  BÖLÜM 4



LEVENT KERİM UÇA’NIN TCG TUFAN’I SEYRE KALDIRMASINDAKİ TUZAK 

3. G GÜNÜ (GEMİLERİ DENİZE HEP BİRLİKTE ÇIKARIP TUZAĞA ÇEKEREK “SOBELEME”) 

15 Temmuz’da Deniz Kuvvetleri bağlısı tüm ana muharip suüstü unsurları denize çıkarıldı. Böylece kimsenin diğerlerinden farklı bir şey yaptığını düşünmemesi sağlandı. 

Tüm Donanma’da bu algıyı oluşturacak şekilde; 

Gölcük’te, Komutansız durumdaki TCG TUFAN’ın Levent Kerim Uça tarafından, İstanbul Tersanesi’ndeki TCG BORA’nın Aykar Tekin tarafından, Yine Aksaz ve Mersin’deki ilave 8 geminin Aykar Tekin tarafından ve Sıkıyönetim Mesajı geldikten sonra, seyre kaldırılması sağlandı. 

Burada dikkat çeken bir seyre kalkmama örneği de vardı: TCG HEYBELİADA da o gece tıpkı seyre kaldırılan TCG BORA gibi İstanbul Tersanesinde idi. Tüm gemilere, özellikle de yanındaki TCG BORA’ya “seyre kalk” denilirken TCG HEYBELİADA Komutanı Engin Ağmış’a “senin seyre kalkmana gerek yok” deniliyor. 

Ardından bir süre gemilerin limanlardan uzaklaşması beklendi. 

Tüm gemilerin limanlarından çıkışının tamamlanmasından sonra, örneğin Marmara’daki gemilerin İzmit Körfezi’nden çıkışlarını tamamlamasıyla birlikte Deniz Kuvvetleri Komutanı Recep Bülent Bostanoğlu telefonunu açtı. 


Resim 4 Marmara'daki tüm gemiler, İzmit Körfez çıkışını tamamlayınca Deniz Kuvvetleri Komutanı Recep Bülent Bostanoğlu telefonunu açıyor. 

Daha sonra sadece seçilen kişiler aranarak önceden belirlenmiş subayların komuta ettiği gemilere özel emirler verilirken “dışlanan” diğer komutanlara hiçbir emir, bilgi, direktif verilmedi. Herkes aslında aynı şeyi yaparken sadece önceden fişlenmiş komutanların yaptıkları kayıt altına alınıp sanki diğerlerinden farklı bir şey yapmış gibi gösterildi. 

İstisnasız tüm ana muharip su üstü unsurlarının denize çıkarılmasında özellikle İstanbul’da TCG BORA’nın, Gölcük’te TCG TUFAN’ın, Aksaz ve Mersin’de ise tüm 
gemilerin seyre kaldırılışı çok dikkat çekiciydi. 

• TCG BORA İstanbul tersanesindeydi, onarımdaydı, silahsızdı. Sıkıyönetim mesajı karargahlara ulaştıktan sonra Aykar Tekin tarafından kaldırıldı. 
• TCG TUFAN komutansızdı, seyre hazır nöbetçi gemiydi, komutan statüsü olmayan bir subay Levent Kerim Uça tarafından telefonla evinden çağırılarak 
gemi seyre kaldırıldı. (Açıklaması önceki sayfalarda belgeleriyle yapılmıştı.) 

Belge 4 Akdeniz Kalkanı Harekatı (AKH) görevi kapsamında Mersin'deki 3 savaş gemisinin, Sıkıyönetim Mesajını aldıktan sonra Aykar Tekin tarafından seyre kaldırıldığının delili mahiyetinde, AKH Komodoru Sebahattin Çoruk’a ait 
Bilgi alma Tutanağı… Aykar Tekin’in 3 savaş gemisini şehirlerin önlerinde görevlendirmesi özellikle dikkat çekicidir. Levent Kerim Uça da Aykar Tekin de sonraki süreçte kayırıldı, yaptıkları yasadışı eylemler örtbas edildi. Hazırlanan 
Donanma İdari Tahkikat ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Bilirkişi Raporlarında sanki tüm gemilere Önder Öngör kumanda etmiş gibi gösterildi. Basına da bu yönde bilgiler servis edilerek kamuoyu da bu yalana inandırıldı. 

• Aksaz ve Mersin’deki gemilerin hepsi sıkıyönetim mesajı geldikten sonra Aykar Tekin tarafından seyre kaldırıldı. 

Görüldüğü gibi olayın senaryosunu kurgulayan ve emirle gemileri kaldıranların ifadelerine bile başvurulmazken ne olduğundan habersiz şekilde hedef haline getirilen personel “darbeci” suçlamasıyla tutuklandı, ihraç edildi ve aileleri sosyal lince maruz bırakıldı. 

3.1. Donanma Çapında SABKOR Durumunun Yükseltilmesi 

O gece gemiler seyre çıkarken bir yandan da Donanma Komutanlığı çapında Sabotaja Karşı Koyma/Korunma Reaksiyonları (SABKOR) Durumu yükseltildi. 

Belge 5 Kuzey Deniz Saha Komutanlığının "birliğinize dönün emri ve bu emre itaat etmemenin övüldüğü belge. Donanma Komutanlığınca Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen Personel Durum Bilgileri evrakından alınmıştır. 

Belge 6 Donanma Komutanlığı çapında SABKOR Hazırlık Durumunu yükseltip tüm birliklerde nöbetlerin silahla tutulmaya başlanmasını, giriş-çıkışların sınırlandırılmasını sağlayan kişinin 22.41’de evinden verdiği ve daha sonra da geri almadığı emriyle Tuğamiral Yalçın Payal olduğunun delili. Donanma İddianamesinin ekinde yer alan 15 Temmuz 2016 tarihli Donanma Hrk. Mrk. Mevki Jurnalinden alınmıştır. 

Deniz Kuvvetleri birliklerine karşı bir sabotaj gerçekleştirileceği ihbarı/duyumu alınırsa o birlikte sabotaja karşı bir hazırlık yapılır. Örneğin nöbetçiler takviye edilir, giriş-çıkışlar kapatılır, kontrollü giriş-çıkışa izin verilmeye başlanır, nöbetçiler normalde silahlı değilken silah taşımaya başlar, tüm personel birliğine çağırılır, bu birlik gemiyse seyre kalkış hazırlığı yapılır ve komutan/vardiya amiri gerek duyuyorsa da seyre kalkar. 

Böyle bir hazırlık durumunu yükseltmek demek doktrin gereği Donanma Komutanlığı bağlısı birliklerde tüm lumbarağzı mevkilerinin silahlı nöbetçilerle donatılması, personelin birliklerine çağırılması demekti. Aslında o gece Kuzey Deniz Saha K.lığı da bağlıları için SABKOR Tehdit İhbarını Kırmızıya yükseltilmiş, “broadcast” mesajı çekmiş, hatta SMS’le sorumluluk sahasındaki tüm birliklerin personelini birliğine çağırmıştır. Hatta daha sonra komodor ve Donanma İdari Tahkikat Heyeti Başkanı yapılan Dz.Kur.Kd.Alb. Hasan Özyurt’un korunabilmesi için Kora. Şükrü Korlu’nun emrine rağmen “çağrıya itibar etmedi” diye savcılığa gönderilen evraka yazılmıştır. Artık Türk Silahlı Kuvvetlerinde emirler çağrı olarak adlandırılıyor, astlar komutanlarının emirlerine uymamayı bir erdem olarak resmi belgelerde gururla beyan ediyorlardı. 

Yalçın Payal SABKOR durumunun yükseltilmesi emrini verdiğinde tüm personel birliklerine getirilmiştir. 

Burada dikkat çeken ayrıntı ise Donanma Komutanlığı çapında SABKOR durumunu yükseltip kapılara silahlı nöbetçilerin getirilmesini sağlayan kişinin bizzat Donanma Komutanlığı Kurmay Başkanı Tuğamiral Yalçın Payal olduğunun iddianamede ve duruşmalarda saklanmasıydı. 

Donanma Kurmay Başkanı Yalçın Payal bu emri verdiği sıralarda evinde Tersane Komutanı Tuğamiral Aydın Eken’le birlikteydi. Kendisine SABKOR’u yükseltme ihtiyacını neden duyduğu, bu ihtiyacın nereden ilham edildiği hiç sorulmadığı gibi bu konu ifade tutanağında da yer almadı. Kendisi bir sebep göstermeksizin, evinde oturduğu yerde Donanma Komutanlığı çağında SABKOR durumunu yükseltirken bir de karargahına bile gitmedi. Yani bir Tuğamiral, oturduğu yerden aklına geldi diye binlerce askeri personeli etkileyecek şekilde “SABKOR hazırlık durumunu yükseltin” diye emir veriyor ama kendisi hiçbir şey yokmuş gibi evinde misafiriyle oturmaya devam ediyor. Askeri doktrinde böyle bir hareket tarzı yoktur. Askeri doktrine aykırı bu hareket tarzı MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın Genelkurmay Başkanı’nı, 2’nci Başkanı, Kara Kuvvetleri Komutanı ve Askeri Savcı’yı, Kara Havacılık Okulu Komutanlığı’nı harekete geçirtip, yaptığı girişimle Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm hava sahasını kapattırıp ardından hiçbir şey yokmuş gibi akşam yemeği yemeye gitmesi gibi mantığa da aykırıdır. 

Daha sonra da SABKOR hazırlık durumu hiç düşürülmedi. Yani Donanma Komutanlığı bağlısı birlikler için tehdit hep var kabul edildi ama “var” kabul edilen tehdide karşı askerî refleksle hareket edip birliğine giden, nöbet tutan herkes ertesi sabahtan itibaren “ihbar sahteydi, siz vatan haini, darbeci, teröristsiniz” iftirasıyla derdest edildi, tutuklandı, insanlık dışı koşullarda memuriyetten ihraç edildi, sosyal anlamda linçe maruz bırakıldı, ailelerinin dahi “onurlu ve insanca yaşama” hakları ellerinden alındı. 

Halbuki Deniz Kuvvetlerinde taktik ve operatif komutanlıklarda bırakın SABKOR’u en ufak şüpheli çok basit olaylarda dahi birlik/karargah komutanları günün ve gecenin herhangi bir saatinde derhal görevleri başına koşarlarken bu tarihi olayda ilginç bir şekilde bazı kişiler birliklerinden uzak durmak suretiyle 15 Temmuz ertesinde itibarlı kahramanlar oldular. 

3.2. Pusuya Yatıp “Fotoğraf çekme” 

15-16 Temmuz gecesinde, yapılacak faaliyetleri önceden belirleyen, Erdinç Altıner’in “WhatsApp grubumuzdan geçti” dediği gibi birbirleriyle paylaşan ve Perinçek’in “bize bilgi verdiler” dediği asker şahıslar pusuya yatıp o gece askerî refleksle hareket eden herkesin fotoğrafını çektiler. Sonra da bir asker için çok normal olan bu fotoğraflara “terörist hareketi” manası yükleyerek bir medya bombardımanı şeklinde servis ettiler. 

Tabi bu paylaşımları önceden herkesle yapamadıklarından ilerleyen saatlerde özel kapalı çevrim telefonlar üzerinden birçok kişiyi diğerlerinden ayırmaya çalıştılar. 

Bir diğer ifadeyle; 15 Temmuz’da, önceden planlı senaryodan haberi olanlar tarafından, askeri refleksle ne olduğunu anlamadan görev bilinci ve verilen emirlerle hareket edenler “darbeci” ilan edilirken, senaryodan haberi olmayan ama kendilerine yakın kabul ettikleri kişiler ise özel kapalı çevrim telefonlar üzerinden olayın dışında tutuldu. 

Birkaç örnek: 

Donanma Komutanı TCG ORUÇREİS Komutanı’na telefon edip “sen sadece benden emir al” dedi, yine Levent Kerim Uça’yla daha TCG YAVUZ’a çıkmadan önceki uzun telefon görüşmesinde “sıkıyönetim mesajına uyma” dedi ama daha da önemlisi “Önder’e de söyleme” dedi. 

Donanma Komutanı burada “Önder’e söyleme” cümlesini gemiye çıkacağının bilgisinin verilmemesi gibi kullanıyordu ama konuşmanın bütününe bakılınca böyle bir direktifin tuzaklardan haberi olmayan Komodor Önder Öngör’le iletişimin kesilmesinden başka bir sonucunun olmayacağı da açıktı. 

Belge 7 Donanma Komutanı'nın kendi komodorundan tuzağı saklamasının belgesi. Donanma Komutanı Veysel Kösele, gemiler seyre çıktıktan 5 saat sonrasına kadar sessizce beklemiş, sonra 01.20 civarında “güvendiği” 
komodor Levent Kerim Uça ile telefonla görüşürken “Önder Öngör’e bilgi verilmemesi” direktifini vermiştir. Bu direktif görünürde sadece gemiye çıkacağının söylenmemesi gibi sunulmakla birlikte artık denizdeki 2 
komodordan birinin “güvenilmez kişi” ilan edildiğinin ispatıdır. Nitekim o saate kadar aralarında iletişimin devam ettiği bu komodorlardan Levent Kerim Uça bu direktiften sonra Önder Öngör’ün telefonlarını açmamaya, yüzüne 
kapatmaya başlamıştır. Bu belge Levent Kerim Uça’nın Gölcük Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği 18 Temmuz 2016 tarihli ifade tutanağının 3’üncü sayfasından alınmıştır. 

Halbuki bir Donanma Komutanı olarak direktiflerini sadece bir gemi Komutanına ya da Levent Kerim Uça’ya değil denizdeki tüm birliklere verir. Bunu idrakten de mahrum olmadığına göre olayda kasıt vardır. 

Levent Kerim Uça’ya “Önder’e söyleme” demek yerine “herkese telsizden ilet” şeklinde direktif verseydi masum yüzlerce Türk denizcisine kurulan tuzak açık edilmiş olacak ve 15 Temmuz terör olayları bekledikleri vahamette gerçekleşmeyecekti. Bu durumda 300 kişi ölemeyecek, 3000 kişi yaralanamayacak ve toplumsal bir travma gerçekleşemeyecekti. Toplumsal travma gerçekleşemeyince de 16 Temmuz’dan itibaren atılan rejim değişikliği ve tasfiye adımları da atılamayacaktı. 

Belge 8 Levent Kerim Uça’nın gemilere daha Sıkıyönetim Mesajı gelmeden önce Türkiye’de bir darbe kakışması gerçekleştiğini bildiği ve bunu geminin personeli ile paylaştığının belgesidir. TCG YAVUZ Başçarkçısı Salih Yalçınkaya'nın Donanma İddianamesinde yer alan ifade tutanağının 7'nci sayfasından alınmıştır. 

Belge 9 Levent Kerim Uça'nın gemiye "darbeci" görüntüsü sergilerken kendi personelini ikaz etmesinin delili. Bu kısım, Levent Kerim Uça’nın yakın personeli olan Hürol Çırmıktılı’nın Donanma İddianamesinin ekinde yer alan 9 
Eylül 2016 tarihli ifade tutanağının 2’nci sayfasından alınmıştır. 

Levent Kerim Uça TCG YAVUZ’un Köprüüstünde “darbe olmuş” deyip birkaç dakika sonra darbe mesajı geldiğinde “hayırlı olsun, otoritenin emrindeyiz” 
diyerek her şeyden habersiz çevresindeki gemi personeline “ben darbeciyim” mesajı verdi. 

Fakat kendine yakın bir kişi olan Hürol Çırmıktılı’ya “görüyor musun bizi darbecilikle suçlayanlar şimdi kendileri darbe yapıyor” diyerek aslında gemi personelini aldatarak tuzağa çektiğini bir bakıma itiraf etti. 

Sadece 

Hürol Çırmıktılı’yla paylaşılan bu bilgi, Levent Kerim Uça’nın emrindeki diğer hücumbotlara da ulaştırıldı ve gemi jurnallerine de yazıldı. 


O saatlerde denizde bulunan diğer personel bu detaydan habersiz olduğundan askerî refleksle hareket etti. Bu konuda bilgilendirilen seçilmiş kişilerin ise “olayları o dakikadan itibaren sorgulamaya başladım” gibi süslü ama askerî doktrinde pratik karşılığı olmayan sözleri kayda geçirerek olaydan kolayca sıyrılmaları sağlandı. 

Birbirlerine karşı da “ben sadece sizden emir almak istiyorum” gibi normal günlük hayatta kurulmayacak cümleler kullanılmaya başlandı. 

Belge 10 TCG KALKAN Gemi Jurnalinin, Donanma İddianamesi eklerinde yer alan sayfası. Bu belge; Levent Kerim Uça’nın emrindeki 4 gemiyi limana sokmak yerine denizde tuttuğunun, Gölcük’ten TCG TUFAN gemisini bir subayı 
yasadışı olarak komutan yaptığının delilidir. Bu subay gerçekte bir komutan olmadığı için jurnale “TCG ……. Komutanı” şeklinde değil de sadece isim ve rütbe şeklinde yazılmıştır. 

Bu kapsamda sunacağım belge çok daha fazlasını anlatıyor. 

Belge TCG KALKAN gemisinin jurnaline aittir. Bir gemi jurnali on yıllarca muhafaza edilmesi gereken, devlet arşivlerine giren belgedir. Bu jurnale yazılacak her şeyin nasıl yazılacağı bellidir, kuralları bellidir. 

Gemi Komutanı Bnb. Murat Dinçel’in imzasını taşıyan, iddianamenin ekinde de yer alan bu belgede Levent Kerim Uça’nın o gece gemileri nasıl “şifahi emirle, yasalara aykırı şekilde” kaldırdığı yazılmıştır. Bir de yukarıda paylaştığımız belgede gördüğünüz üzere Levent Kerim Uça’nın Hürol Çırmıktılı’ya söylediği sözün Murat Dinçel ve diğer hücumbot komutanlarında da yansımasının olduğunu görüyoruz. 

Bir savaş gemisinin jurnaline hiçbir zaman yazılmayacak soyut bir “sorgulama” işlemi “OLAYLAR VE FAALİYETLER” başlığı altına saat 23.15 itibarıyla yazılmıştır. Çok büyük bir olasılıkla böyle bir ifade dünya tarihinde hiçbir savaş gemisinin jurnaline yazılmış değildir. 23.15 zamanı, Levent Kerim Uça’nın Hürol Çırmıktılı’ya tuzağı açık ettiği, Deniz Kuvvetleri Komutanı Recep Bülent Bostanoğlu’nun telefonunu kapattığı saattir. 

Bu tavırlar Abidin Ünal’ın 15 Temmuz gündüz Hava Harp Okulu kampında, akşam Akıncı’da sergilediği tavırlarla aynıydı. Gündüz, plansız ziyaretinde Harbiyeli öğrencilere emre itaati vurguluyor, “akşam yorulacaklar, şimdi dinlendirin” diyerek Harbiyelilerin bilmediği bir olay için “ben bunu onaylıyorum” manasında bir mesaj veriyor, gece 

Akıncı’ya geldiğinde ise ertesi gün “terörist” ilan edilecek pilotlara sıcak hitaplarda bulunuyordu. 

Benzer “fotoğraf çekme” işi Deniz Kuvvetleri karargahında ve Donanma çapında da telefonlarla bir şeyler sorup cevabı kaydetme şeklinde yapıldı. Hatta denizdeki unsurlara yetkisiz bir kişinin “limana dönün” mesajına gösterilen reaksiyonun gözlenmesi de böyle bir “fotoğraf çekme” işiydi. 

Deniz Kuvvetleri karargahında Tümamiral Sinan Azmi Tosun’la telefon görüşmeleri çok somut örnektir. Dz. Bnb. Serkan KAZAN ifadesinde; 

“… Ferhat KAZANÇ binbaşı ile birlikte yan komşum soyadını hatırlamadığım Albay Cenk’in evinde saat 23.00 sıralarında olayları izledik… yanımda Ferhat Binbaşı da varken, izinde olduğunu bildiğim ve sicil amirim olan Tümamiral Sinan Azmi TOSUN’u telefonla aradım. 16/07/2016 günü saat 00.30 civarıydı, “ben yarın sabah karargaha gidersem kalkışmaya destek vermiş olurum, o yüzden gitmemek için sizden izin istiyorum” dedim…” diyor. 

Burada adı geçen Ferhat Kazanç ve evinde oldukları Cenk Alb. (DURMAZER) daha sonraki tasfiye sürecinin ana aktörlerindendir. Bu ana aktörler arasında önceden fişlenenlerin sabaha kelepçeleneceğini bilen Bülent Ardıç da önemli bir rol kapmıştır. Yapılan işlem de sadece hiçbir şeyden haberi olmayan Sinan Azmi Tosun’un fotoğrafını çekmektir. 

Donanma’da da benzer şekilde Adil Beşorak ve İsmail Can Donanma Hrk. Bşk. Mustafa Bardakçı’yı arayıp “mesajı teyit ediyor musun” şeklinde “fotoğraf çekme” sorusu sorarak Mustafa Bardakçı “sıkıyönetim mesajı doğrultusunda irade sergiledi” muğlak yalanıyla tutuklatıldı. Bu yalanın altını imzalayan kişi de Donanma Komutanlığı çapında SABKOR Hazırlık Durumunu yükseltip tüm askeri personelin birliklerine gelmesini sağlayan Yalçın Payal’dı. Yalçın Payal 02.33’te “yem” bir mesajla sadece belli gemilere “limana dönün” emri verdi. 

Ama “fotoğrafa” Aykar Tekin’in İstanbul’dan seyre kaldırdığı TCG BORA ile Aksaz ve Mersin’den seyre kaldırdığı gemiler, toplamda 9 gemi dahil edilmedi! 

Yine “fotoğrafa” Levent Kerim Uça’nın seyre kaldırdığı TCG TUFAN ve Marmara’da denizde tuttuğu 4 gemi dahil toplam 5 gemi sokulmadı. Hatta raporlarda “tüm gemilere kumanda eden Önder Öngör” diye yazılıp sanki tüm donanma unsurlarının denize çıkmasının sorumlusu Önder Öngör’müş gibi gösterildi. 

Bu yalan ve iftira ilk günden itibaren algı yönetimiyle basına servis edildi, resmi raporlara yazıldı, iddianamede bu suç Önder Öngör tarafından işlenmiş gibi gösterildi. 

5 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder