15 TEMMUZ SÜRECİNDE DONANMA ÇAPINDA NELER YAŞANDI? BÖLÜM 2
1. ÖN BİLGİLENDİRME
Çalışmada anlatılacak olaylar sivil hayata uzak, askeri doktrin ve terminoloji içinde bile kendine has olan bahriye lisanı ve deniz doktrinine ait kelimelerle anlatılmıştır. Bundan dolayı çalışmada adı geçen kişiler, görevleri, yetkileri ile ilgili kısa ve basit bir bilgilendirme yapılacaktır.
O gece gemilere kumanda etme yetkisine sahip olan makamlarda bulunan subaylar aşağıdaki şekilde gösterilmiştir.
Buna göre denizdeki gemilere komuta etme yetkisi olan üst komutanlar/ komodorlar aşağıdaki subaylardır:
Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Recep Bülent Bostanoğlu Donanma Komutanı Oramiral Veysel Kösele Harp Filosu Tümamiral Ahmet İskender Yıldırım Kuzey Görev Grup Komutanı Tuğamiral Ayhan Bay Batı Görev Grup Komutanı Tuğamiral Yaşar Çamur (Bu çalışmada hakkında değerlendirme yapılmamıştır.) Güney Görev Grup Komutanı Tuğamiral Nazmi Ekici (Kendisi yıllık izinde olduğundan yerine Dz. Kur. Kd. Alb. Aykar Tekin vekalet etmektedir.)
2’nci Hücumbot Filotillası Komodoru Dz. Kur. Kd. Alb. Levent Kerim Uça.
5’inci Muhrip Filotillası Komodoru Dz. Kur. Kd. Alb. Önder Öngör.
Akdeniz Kalkanı Harekatı (AKH) Komodoru Dz. Kur. Kd. Alb. Sebahattin Çoruk.
Ayrıca yetkisi olmadığı halde komutaya müdahale eden subaylar vardır:
Tuğamiral Yalçın Payal (Donanma Kurmay Başkanı’dır, sadece Donanma Karargahı’nın amiridir, denizdeki birlikler üzerinde hiçbir yetkisi yoktur.)
Tuğamiral İ. Özdem Koçer (Karamürselbey Eğitim Merkezi Komutanı’dır, denizdeki birlikler üzerinde hiçbir yetkisi yoktur.) Dz. Kur. Kd. Alb. Haluk Baybaş (1’inci Muhrip Filotillası Komodoru’dur, senelik izindedir, yasal olarak denizdeki birlikler üzerinde yetkisi yoktur.) Dz. Bnb. Berke Uraz (Aksaz’da konuşlu bir hücumbotun komutanıdır, denizdeki birlikler üzerinde hiçbir yetkisi yoktur.)
Şekil 1 15-16 Temmuz gecesi gemiler üzerinde yetkisi olup olmama açısından yürürlükteki teşkilat şemasının örnek bir kısmı.
2. ÖNCESİ (TUZAK HAZIRLIĞI)
15 Temmuz’un, ülkeyi ve TSK’yı yeniden dizayn etmek, asker özelinde hedefe konulan TSK personelini tuzağa çekip itibarsızlaştırarak tasfiye edebilmek için hazırlanmış kontrollü bir darbe senaryosu olduğu artık ortaya çıkmıştır.
Önceden tasarlanmış bu hain kontrollü darbe formatındaki terör olayı üzerine de 16 Temmuz 2016 sabah saatlerinden itibaren yeni bir Türkiye dizayn edilmiştir.
Bu çalışma, senaryonun sadece Donanma Komutanlığı bölümünde yaşananlara ışık tutmak maksadıyla hazırlanmıştır.
Gerçekte neler olup bittiği hakkında fikir sahibi olabilmek için, 15 Temmuz olayları öncesindeki dikkat çekici birçok vakadan sadece 3 tanesini hatırlamak bile yeterlidir.
Bu vakaların özelliği; 15 Temmuz’da yaşanan cinayet, bombalama, yaralama, mala zarar verme eylemlerinin -birtakım ihmallerin ürünü değil- devletin ve devlet erkini temsil eden kurumların başları pozisyonundaki kişilerin bilinçli ve kasıtlı tercihlerinin birer parçası olduğunu ispat etmeleridir.
Bu kasıtlı tercih neticesinde gerçekleşen eylemlerin sonucu 300 civarında hayatını kaybeden insan, 3000 civarında yaralanan insan ve milyonlarca liralık maddi hasar olmuştur. Zincirleme sosyolojik sonuçlar (toplumun çeşitli gruplar şeklinde bölünmüş olması, milli birlik-beraberliğin yok edilip yerine fanatik bir nefret motivasyonlu birlikteliğin alması vb) bu çalışmanın dışında tutulmuştur.
Sosyolojik sonuçlara ilişkin olarak kısaca şu tespitte bulunmak mümkündür: 15 Temmuz sonrasında, özellikle kurmay subaylar başta olmak üzere, donanımlı ve
erdemli personel tasfiye edilmiş ve tek motivasyonu “nefret ve menfaat” olan bir kısım kişiler kritik konumlara yerleştirilerek Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türkiye Cumhuriyeti kasten ve bilerek medeni dünyadan ve medeni değerlerden uzaklaştırılmış, itibarsızlaştırılmış, güçsüzleştirilmiştir.
Bu metin, olayları sadece Deniz Kuvvetleri perspektifinden ele aldığı için MİT Müsteşarı, diğer Kuvvet Komutanları, Özel Kuvvetler Komutanı ve diğer kamu kurum başlarının hareketlerine değinilmemiştir.
• 15 Temmuz’da gerçekleşeceklerin Cumhurbaşkanı’na 1 aydan fazla bir süre önce arz edilmesi ama Cumhurbaşkanı’nın, “Allah’ın lütfu” olarak gördüğü bu
günün yaşanmaması için hiçbir adım atmaması.
• O günün öğlen saatlerinde Recep Bülent Bostanoğlu ve Veysel Kösele’nin Heybeliada’da, plan dışı ve özel bir toplantı yapması.
Belge 1 Hüseyin Gürlerin TEM Ş.Md.lüğünde verdiği hayati bilgileri içeren Bilgi Alma İfade Tutanağı’nın ilk sayfası
• O gün yapılan Deniz Lisesi Mezuniyet Töreni’ne iştiraki planlı gemilerin dikkat çekici durumu.
Bu hazırlıkların ardından; Deniz Kuvvetlerinde bir grup askeri personel “kapalı çevrim” işletip ortak hareket ederek, tuzaktan habersiz diğer silah arkadaşlarını birliklerine veya birlikleri ile denize çekmeye çalışmış, tuzağı bilmelerine rağmen bilmeyenlerle paylaşmamış, belli bir saatten sonra da gürültülü bir şekilde atraksiyon formatında darbe karşıtı eylem ve söylemlerde bulunmuşlardır.
2.1. Topkapı Sarayı’nda Yapılan Arz
Müyesser Yıldız imzasıyla 13 Ağustos 2017 tarihinde basında bir haber yeraldı.1
1 http://odatv.com/her-yerde-o-akp-milletvekili--1308171200.html
Bu habere göre Deniz Astsubayı Hüseyin Gürler 2 Eylül 2016'da Terörle Mücadele Şubesi'nde verdiği ifadede şunları söyledi:
“Edindiğim tüm bilgi ve belgeleri 2 yıl önce kendisi ile tanıştığım, Ankara GATA'da görev yapmakta olan Tabip Binbaşı Eray Serdar Yurdakul isimli şahıs ile de paylaştım. Bu şahıs beni AK Parti İstanbul Milletvekili Emekli Tümgeneral Şirin Ünal ile görüştürdü. Bu bilgi ve belgeleri kendisine de ilettik. Darbe
yapılacağına dair bilgiyi aldıktan sonra da özellikle Sayın Cumhurbaşkanımıza ulaşmanın yollarını aradık. Eray Bey'in girişimleri vasıtasıyla Ahmet Albayrak ile
İstanbul'da yaptığımız görüşme neticesinde gerek Eray Bey'in gerekse benim hazırladığım tüm bilgi ve belgeler Sayın Cumhurbaşkanımıza 11 Haziran
2016 tarihinde İstanbul Topkapı Sarayı'nda Eray Bey tarafından arz edilmiştir.”
Belge 2 Hüseyin Gürlerin TEM Ş.Md.lüğünde verdiği ifadenin son sayfasında planlanan darbe görünümlü terör olayına ait tüm bilgi ve belgeleri Cumhurbaşkanı’na, yer, zaman, kişi bilgilerini de vererek açıklıyor. Hiçbir savcı bu belge üzerine kamu görevinin gerektirdiği soruşturmayı açmadı.
Haberde ve İfade Tutanağı’nda adı geçen kişilerle ilgili olarak Müyesser Yıldız tarafından aşağıdaki bilgilerin bir kısmı paylaşılmıştır.
AK Parti İstanbul Milletvekili Şirin Ünal, 15 Temmuz günü uçup bombalar atan jetlerde pilotluk yapmış eski bir havacı general ve 15 Temmuz günü olaylar
başlamadan önce Hulusi Akar’ın MİT Müsteşarı dışında görüştüğü tek sivil kişidir.
Resim 1
http://odatv.com/darbeden-bizim-de-mitin-de-onceden-haberi-vardi-1910171200.html
Resim 2 Doğu Perinçek ve Erdinç Altıner birlikte... Aynı Doğu Perinçek’in geçmişte PKK terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’la da böyle bir pozu vardı.
Ahmet Albayrak, Albayrak Holding Yönetim Kurulu Başkanıdır. Tabip Binbaşı Eray Serdar Yurdakul da eski adıyla GATA'da Tıp Tarihi ve
Deontoloji Hocasıdır.
Tabi burada kimse şunları sorgulamadı: Bir astsubay, görev yeri ortaklığı vb bir mantıklı bağ olmadan nasıl tanışmıştı bu binbaşı ile? Nasıl güvenmişlerdi birbirlerine? Aradan bir buçuk yıl geçmesine rağmen devletin binlerce memurunun bulamadığı darbe bilgi ve belgelerini nerden, nasıl almıştı ve Cumhurbaşkanı’na da arz edilmiş olan bilgi ve belgeler şimdi nerede? Neden bilgi ve belgeler iletilirken özellikle bu şahıslar seçilmiş?
Bu mahkeme evrakından anlıyoruz ki devletin başı 15 Temmuz’da olacak olan olaylardan çok öncesinden beri haberdardır. Sadece bilgi değil belgeler, sadece
bir kişi tarafından değil birden fazla kişi tarafından sunulmuştur.
Zaten Doğu Perinçek de şöyle diyordu:
“Bize askerler darbe olacağını söyledi. Dugin bize Türk askerinin olağanüstü bir hareketlilik içinde olduğunu söyleyince, bunu hükümete söylemesini belirttik. O da bize söylediklerini Ankara'ya gittiğinde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'e söyledi. Hükümetin darbe teşebbüsünden önce haberi vardı. Ben biliyorsam bunu MİT bilmez olur mu?”
“Bize askerler darbe olacağını söyledi.” ifadesinden, TSK içindeki bazı askerlerin de bu konudan haberdar olduğunu ve Perinçek’e bunu bildirdiklerini anlıyoruz. Bu açıklamayı yapan Perinçek, TSK içinde kendisine bağlı olduğu iddia edilen grup tarafından mı bu bilgilerin verildiğini ise muğlak bırakıyor.
Böyle bir bilgiyi devletin resmi kurumları ile değil de Doğu Perinçek’le paylaşan bu askerler muhakkak ki Doğu Perinçek’le birlikte aynı çizgide olan kişilerdi.
Nitekim 15 Temmuz’dan sonraki günlerde, Dz.Kur.Kd.Alb. Erdinç Altıner emrinde görev yapan personele “bizim WhatsApp grubumuz var, oradan geçmişti, Aykar Tekin de bu bilgi üzerine hareket etti” diyerek bu konuyu itiraf etmişti.
Adı geçen Dz.Kur.Kd.Alb. Aykar Tekin, Türkiye’nin 3 farklı coğrafi bölgesinde, sıkıyönetim mesajı geldikten sonra toplam 9 savaş gemisine seyre kalkma emri veren ve sonra ortalıktan kaybolan ve o günün Deniz Kuvvetleri Komutanı Recep Bülent Bostanoğlu’nun “güvendiğim komodor” diyerek korunmasını sağladığı kişidir.
Buradaki “güven” kelimesi, o gecenin tılsımlı sözcüklerinden birisidir. O geceyi yönetenler Türk Silahlı Kuvvetleri’nin mensubu silah arkadaşlarını “güvenilenler ve güvenilmeyenler” olarak kategorilendirdiler.
Böyle bir kategorilendirme yapmaları ve takip eden dönemdeki icraatların da bu kategorilendirmeyle tutarlılık içermesi; resmi makamlara değil de Doğu Perinçek’e bilgi vermeyi daha uygun bulan askerlerin 15 Temmuz olaylarındaki "stratejik azmettiriciler" arasında olduklarını ve o gece Türk Milleti’ne kurulan hain tuzakların aslında hazırlayıcıları olduklarının itirafıdır.
Bu tuzakları hazırlayanlarla ilişki halinde olanlar aslında sadece o geceyi değil sonraki süreci de biliyorlar ve WhatsApp grubundan paylaşıyorlardı.
Resim 3 16 Temmuz sabah saatlerinden itibaren kelepçelemelerin olacağının 02.35'te ilanı...
Deniz Lisesi’ne 1990 yılında girip 1998 yılında da teğmen olarak mezun olan sınıfın WhatsApp grubunda Bülent Ardıç isimli subay sabaha herkese
kelepçe takılacağını biliyor ve 02.34’te gruptan bunu bildiriyordu.
Bu subay 15 Temmuz sonrasında Deniz Kuvvetleri’nde memuriyetten ihraç ve görevden uzaklaştırma infazlarının gerçekleştirildiği ATİİ Şubeye atandı.
15-16 Temmuz gecesinin, “güven” dışındaki diğer tılsımlı sözcükleri ise “bekle, bir şey yapma, sadece benden amir al, sadece sizden emir almak istiyorum, sorguladım” gibi sözcüklerdir.
Bu tılsımlı sözcüklerin sahipleri iyi araştırılmalıdır. Zira bunlar milletimize kurulan hain tuzağın perde arkasındaki kişilerdir ve uzak olmayan bir zamanda
da hakim önünde hesap verecek olanlardır. Dolayısıyla “sadece sizden emir almak istiyorum” diyerek bu kişilerin yanlarında durmak suretiyle milletimize
kurulan tuzakta onlara ortak olanlar da kendilerini sorumluluktan kurtarmayacaklardır.
O gece kimin hakkında “güvenilir” sözcüğü kullanıldıysa daha sonraki dönemde terfi ve taltif edildi, kim de bu kategori dışında tutulduysa ve “bekle” dendiyse o da linç edildi. “Güvenilir” kategorisindekiler daha sonra hazırlanan tüm Bilgi Alma Tutanaklarında “sadece …’dan emir alacağımı söyledim, sorguladım” gibi konjonktürde anlamlı görünen ama askeri doktrinde pratiği olmayan beyanlarda bulundular.
Doğu Perinçek ve Erdinç Altıner’in ifadelerinden, 15 Temmuz’daki senaryoyu bu kişilerle aynı çizgide olanların önceden bildiğini anlıyoruz. Bu kişiler yaşanan büyük acıların, sosyal travma ve bölünmenin, yüzlerce ölen, binlerce yaralanan, on binlerce linç edilen kişilere karşı gerçekleştirilen eylemlerin gerçek sorumlularıdır ve günü geldiğinde Türk Milletine mutlaka hesap vereceklerdir. Bunda şüphe yoktur!
Önceden bilmeyi teyit eden diğer bir örnek, Sahil Güvenlik Komutanlığına vekalet eden Oğuz Kaan Yavuz ve Kurmay Başkanı Bülent Olcay’ın (15 Temmuz sonrası amiral yapılarak Sahil Güvenlik Komutanı oldu), karargaha hiç gitmemesi, karargaha giden Alb. Sezgin Şakrucu’ya da, mahkemedeki ifadelerine göre Bülent Olcay tarafından telefonda “senin ne işin var orada, 1-2 saate bitecek, toplayabildiğin kadar delil topla” şeklindeki sözleridir. Yani 15 Temmuz’dan önce senaryodan haberi olanların, haberi olmayan kendilerine yakın kişileri de uyardıkları anlaşılmaktadır.
Bu yüzdendir ki bu kişiler askerden beklenen görev ve sorumluluklarından kaçarak karargaha gelmemişler, bazı aralara serpiştirilerek kasıtlı olarak gelenler de hiçbir şeyden haberi olmayan masum sorumluluk sahibi askeri personel hakkında “fotoğraf çekip iftira malzemesi” üretme gayreti içinde olmuşlardır.
Hüseyin Gürler’in ve diğer adı geçenlerin Cumhurbaşkanı’na arzından sonra, Türk tarihinin en kanlı terör olayları olmadan 1 aydan daha önce verilen belgelere rağmen Milli Güvenlik Kurulu toplanmadı, soruşturma açılmadı, medyaya bir devlet yetkilisi açıklama yapmadı. Sonrasında da yapmadı. Hatta odatv’de yayınlanan bu haberin ardından bile açıklama yapılmasına gerek duyulmadı.
Olaylardan habersiz şekilde verilen emirleri uygulayanlara “neden darbeye karşı koymadınız” diye sorulurken, senaryodan çok önce haberi olup pusuya yatanlar
korumaya alınarak hiçbir soru dahi sorulmaması ayrıca not edilmesi gereken bir durumdur.
İlerleyen tarihlerde görülmeye başlanan 15 Temmuz davalarında neredeyse tüm sanıklar darbeden haberleri olmamasına ve 15 Temmuz gecesinde olaylar başladıktan çok sonra Başbakan'ın açıklamaları ile bir kalkışma olduğunu öğrenmelerine rağmen “darbeyi önceden bilmesine rağmen tedbir almadı, darbecilere karşı pasif davrandı” diye suçlandılar. Hemen hemen tüm duruşmalarda müdahil avukatlar sanıklara hep bu konuyu sordular. Aslında bu sorunun asıl muhatapları şu anda ya devletin yönetim kademelerinde ya da TSK'nın komuta kademelerinde görev yapmaktadırlar ve mağdur kahraman rollerini oynarken hukuksuz ve yasadışı infazlar gerçekleştirmektedirler.
3 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder