14 Ağustos 2018 Salı

Çıkar Çatışmalarının Odağındaki Kerkük

Çıkar Çatışmalarının Odağındaki Kerkük 


Sibel KALEMDAROĞLU* 
* 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, Ortadoğu Masası, Araştırmacı 



Tarihi bir Türkmen kenti olan zengin petrol yataklarına sahip Kerkük, I. Dünya Savaşı’nın ardından büyük güçlerin çıkar çatışmasının odak noktası olagelmiştir. 
Bu bağlamda Türkiye ile bağlarını geliştirmelerinden korkulanIrak’taki Türkmen halkı yok  sayılmış, haksızlıklara maruz kalmışve azınlık durumuna düşürülmek 
istenmiştir. 

   Irak Türkmenleri yoğunlukla Kuzey Irak’ın kuzeybatı-güneydoğu istikametinde uzanan;  Telafer, Musul, Erbil, Altınköprü, Kerkük, Tuzkhurmatu, Kifri, Karatepe, Hanekin, Mandalı, ve Badrah ile çevrelerini kapsayan bir hat üzerinde yaşamaktadırlar.
Türkmenler MÖ 3500 yılında Mezopotamya’ya göç ederek Kerkük, Musul, Erbil,  Diyala, Selahaddin ve Bağdat bölgesine yerleşmişlerdir.1

  Sağlıklı nüfus sayımı yapılamaması  nedeniyle Türkmenlerin nüfusu hakkında farklı rakamlar öne sürülmektedir. Bu  rakamlar 150 bin ile 4 milyon arasında 
değişmektedir. 1921’den bu yana, Irak’ta sekiz kez nüfus sayımı yapılmıştır. 1957 sayımlarına göre Irak’ın nüfusu 6 milyon; Türkmen  nüfusu da 567 bin 
olarak belirlenmiştir. 1957 sonuçlarını esas alan tahminler, Irak Türkmenlerinin 3 milyon civarında olduğunu belirtmektedir.2 Türkmenler Irak’ta Araplar ve Kürtlerin ardından üçüncü en büyük milliyet olmalarına rağmen siyasi haklardan  mahrum bırakılmış ve asimilasyona maruz kalmışlardır. 

Kürtlerin 1. Körfez Savaşı’nda, Bağdat’a karşı ayaklanmasının ardından Saddam’ın  toplu katliama girişeceği korkusuyla Türkiye ve İran sınırlarına yaklaşık 1.5 milyon Iraklı mülteci sığınmıştır. Bunun ardından ABD yönetimi, Kürtlerin bulunduğu 36. paralelin kuzeyini Irak uçuşlarına yasaklamış ve uluslararası bir askeri güç (Çekiç Güç) bölgeye yerleştirilmiştir. Bu durum Irak’ta fiili bir Kürt yönetiminin oluşmasına yol açmıştır. Böylelikle Kürtler, Saddam yönetiminde yaşadıkları ayrımcılığın ardından özerk bir yönetim elde etmiş ve güvenliklerini sağlamlaştırmışlardır. Ancak benzer acılar çeken Türkmenler böyle bir kazanım elde etmemişlerdir. 

Kürtler, 2003’te Irak işgalinde, ABD’ye önemli bir destek sağlamıştır. Böylelikle Kürtler 1. Körfez Savaşı’ndaki kazançlarını 2. Körfez Savaşı sonrasında korumuş, hukukileştirmiş ve kazanımlarını genişletmenin yollarını aramışlardır. Kerkük şehrine sahip olmak da Kürtlerin en önemli hedeflerinden biri olmuştur. 

Obama yönetimi,2011 sonunda Irak’tan tamamen çekileceğini dile getirmiş olsa da ABD’nin çekilmesinin ardından güvenliğin nasıl sağlanacağı şüphelidir. 
ABD’nin Irak’tan çekilmesinin ardından özellikle Kerkük’te Arap ve Kürtler arasında çıkabilecek çatışmalar beklenmektedir. Ancak ABD ordusuna yakın kuruluşlar tarafından yayınlanan raporlarda3 Kerkük’te Türkmenlerin güvenliği hakkında herhangi bir endişe yer almamaktadır. 
Bu durum bölgedeki Türkmen varlığınınsiyasi anlamda tamamen yok sayıldığına işarettir. Zira ABD Türkmenlere yapılan katliama varan saldırılara ses 
çıkarmamış, bölgede Türkmen varlığının silinmesi için yapılan organize çalışmaları engellememiştir. AKP Hükümeti’ninIrak’taki soydaşlarına dair politikası da, dış politikadaki genel değişime paralel olarak,Türkmenlerin sorunlarına kayıtsız kalmayavaran bir siyasete doğru değişme yoluna girmiştir. 

Çözülemeyen Sorun : Tartışmalı Bölgeler 

Kerkük, bin yıldan fazla bir süredir bir Türkmen şehri olmasına rağmen, 1926 Ankara Anlaşmasıile İngiliz mandasından Irak yönetimine geçmesinden bu yana, Iraklı Türkmenler haklarından mahrum edilmekte, katliamlara maruz bırakılarak bölgede azınlık durumuna düşürülmek istenmektedir. Irak işgalinin ardından Kerkük’ün başkent olacağı bir Kürt devleti konusunda cesaretlenen Kürtler Kerkük’ü “Kürdistan’ın kalbi”4ve “Kürt Kudüs”ü5olarak tanımlamaktadırlar. 

Tartışmalı Bölgeler sorunu Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin sınırlarının belirsiz olmasından kaynaklanmaktadır. Irak Devleti Geçiş Dönemi Yönetim Yasası’nın 53. Maddesinin A fırkası ABD işgalinden önce Duhok, Erbil, Süleymaniye, Kerkük, Diyala ve Ninova (Musul) vilayetlerinde yer alan toprakları yöneten hükümeti, Kürdistan Bölgesi Hükümeti olarak tanımaktadır.Ancak işgalden önce Kerkük, Musul ve Diyala vilayetlerinin büyük bölümü, Bağdat’ın otoritesi altındaydı. Söz konusu iki vilayetin küçük bir bölümü iseKürt grupların denetimindeydi. Bu maddede Kerkük, Musul ve Diyala vilayetlerinin hangi bölümünün Kürt denetimine bırakıldığı belirtilmemektedir. 

Maddenin(B) fıkrasında ise 18 vilayetin idari sınırlarının değişmeyeceğide hükme bağlanmaktadır. Bu nedenle muğlâk kalan bu madde tartışmalı bölgeler sorununu ortadan kaldırmak bir yana sorunu daha da karmaşık bir hale getirmektedir.6 

< Irak’taki Türkmen halkın Türkiye ile bağlarını geliştirmesinden korkulmaktadır. >

Irak Anayasası’nın Kerkük ve ihtilaflı bölgeler hakkındaki 140. maddesi ise 53. maddeyi tekrar ederek 31 Aralık 2007’ye kadar şehirde nüfus sayımı ve referandum  yapılmasını öngörmekteydi.7   

Ancak bu durum bölgeye  2003’ten bu yana yapılan sistemli göçler, katliamlar ve asimilasyon politikası ile beraber değerlendirildiğinde Türkmenler için 
olumlu bir durum sayılmamaktaydı. Ayrıca Saddam rejiminin ardından bölgede güvenliği sağlaması için ABD yönetiminin peşmergegüçleri ve Kürt gizli polis gücü Asayiş’i Kerkük, Selahaddin, Ninova ve Diyala’ya yerleşmesine izin vermesi durumu bölgedeki Türkmen ve Araplar için zorlaştırmıştır. Bu güçler bölgede hem güvenlik hem de istihbarat sağlayarak ABD için oldukça faydalı görevler yapsa da bölgede istikrarsızlık yaratmışlardır. 

Bölgedeki nüfus dağılımının bozulması nedeniyle bugüne kadar öngörülen nüfus sayımı birçok kez ertelenmiş ve henüz gerçekleştirilememiştir.

Türkmenlere Yönelik Baskı ve Yıldırma Politikaları 



9 Nisan 2003’te Bağdat’ın işgalinin ardından ABD’nin göz yumması ile peşmergeler Kerkük’e girmiş, kentteki tapu ve nüfus dairesini yakıp yağmalamış, kentin nüfus dağılımını gösteren belgeleri yok etmeye çalışmışlardır. Kerkük’te devlet binaları, okullar, kamu binaları Kürtler tarafından işgal edilmiş ve büyük çapta yağmalama gerçekleşmiştir. 

Kerkük’teki boş evler işgal edilmiş, Jandarma Komutanlığı, askeri karargâhlardaki silahlar ele geçirilmiş, boşaltılan binalar Kürt milislere tahsis edilmiştir. Saddam döneminde Kerkük’ten sürüldükleri bahanesiyle binlerce aile Kerkük’e yerleştirilmiştir. Kerkük’e gelen ve kalacak yeri olmayan çok sayıdaki aile için çadırlar kurulmuş ve hatta bu aileler stadyumlara yerleştirilmişler dir. 8 

2003’ten beri en azından 100 bini kentte hiç yaşamamış olan 350 binden fazla Kürt kente gelmiştir.9 

Bunun ardından da Türkmenlerin yoğun olarak yaşadıkları bölgelere yönelik saldırı ve sistemik suikastlar başlamış, Türkmenler baskı ve şiddet ile ezilmeye çalışılmıştır. Bugün, başta Kerkük olmak üzere Türkmenlerin yaşadığı bölgelerde Türkmen halkını tehdit, göçe zorlama, kaçırma, fidye isteme gibi yöntemlerle yıldırma politikası izlenmektedir. Telafer’de ise peşmergeler Amerikan Ordusu ile birlikte şehri yıkıma sürüklemişlerdir. 

Türkmenler Adım Adım Etkisizleştiriliyor 

Türkmenler ve Irak Türkmenlerini temsil eden en önemli siyasi ve milli oluşum Irak  Türkmen Cephesi’nin (ITC), ABD ve Irak’taki diğer gruplar tarafından 
dışlanma politikasına  maruz kalması işgalin ertesinde iyice ortaya çıkmış, Irak Türkmenleri işgalin  ardından Irak’ın yeniden yapılandırılmasında geri plana 
itilmiş, etkisizleştirilmiş, adeta  yok sayılmışlardır. Irak Türkmenlerinin yeni oluşan devlet yapısından adım adım dışlanmaları  şöyle özetlenebilir: 

1. Irak’taki işgal güçlerinin oluşturduğu Geçici KoalisyonOtoritesi’nin çalışmaları sonucunda oluşturulan Geçici Yönetim Konseyinde 13 Şii Arap, 5 Sünni Arap, 
5 Kürt, 1 Hıristiyan bakanyer alırken Türkmenlere sadece1 üyelik verilmiştir. 
Bu dışlama politikası Irak Geçici Hükümeti’nin kurulmasında, belediye meclisinin oluşturulmasında da tekrarlanmış, Türkmen kenti Kerkük’e ABD yönetimi 
tarafından Kürt vali atanmış, nüfusunun üçte ikisi Türkmen olan kentte İl Meclisi 11 Kürt, 6 Arap, 6 Türkmen, 7 Süryani üyeden oluşturulmuştur.10 

2. Kürtler 20 Aralık 2003’de Irak’ın yeniden yapılandırılması konusunda bir yasa tasarısını Irak Geçici Hükümet Konseyi’ne sunmuştur. Buna göre Irak, Kürtler 
ve Araplar olmak üzere iki asli halktan oluşmaktadır. Irak,Arap ve Kürt bölgeleri olmak üzere iki bölgeli federal cumhuriyet olacaktır ve Kürt bölgesi Kerkük, 
Musul Telafer, Dohuk, Süleymaniye bölgelerini kapsayacaktır. Ayrıca Kürtçe ve Arapça resmi dil olarak kabul edilecektir. Bu taslak ile Türkmen bölgesi Kürt 
yönetimine dahil ediliyor, Türkmenler veTürkmen dili yok sayılıyordu. Türkiye bu anayasa taslağının Kürtler ve Araplar dışındaki etnik unsurları göz ardı ettiği 
için kabul edilemez olduğunu açıklamıştır.11 

<  Türkmenler, Irak’ta Araplar ve Kürtlerin ardından üçüncü en büyük milliyettir.  >

3. 2004 Şubat’ında Irak Geçici Hükümet Konseyine sunulan Irak Geçici Anayasa 
Taslağı’nda (Geçici Dönemde Irak Devleti  Yönetim Yasası)  Irak’ta Kürtler ve Arapların oluşturduğu federal bir devlet öngörmekte, egemenlik,
merkezi hükümet ve Kürdistan bölgesi ile paylaşılmakta, Irak’ın Arap ve Kürtler olmak üzere iki milliyetten oluştuğu belirtilmekte, Kürdistan bölgesi,  Musul, Erbil, Süleymaniye ve Diyala illeri sınırından geçmekteydi. Ayrıca çoğunluğu Kürt olan diğer il ve ilçelerle kasabalar Kürdistan bölgesine katılıyor,
Kerkük’ün statüsü nüfus sayımının ertesine bırakılıyor, Arapça ve Kürtçe Irak’ın iki resmi dili oluyordu.12 Bu anayasa taslağında Türkmenler tam 
anlamı ile dışlanmaktaydı.13

4. 2005’te Anayasa’yı hazırlayacak olan 55 kişilik komisyon kurulmuştur. Komisyon’da Şiiler 28, Kürtler 15, Sünni Araplar 2 ve Türkmenler sadece 1 kişiyle temsil edilmişlerdir.
5. 13 Eylül 2005’te yeni bir anayasa taslağı Meclise sunulmuş, 15 Ekim 2005’te ise Anayasa referandumu gerçekleştirilmiştir. Anayasa yüzde 78,59’luk oyla 
kabul edilmiştir. Anayasanın kabulü ve devamında meydana gelen gelişmelerle Irak Kürt Bölgesi, Sünni Bölgesi ve Şii Bölgesi olmak üzere 3 bölgeden oluşan 
federatif bir devlete dönüşmüştür. Irak Anayasası Türkmenler için bazı olumlu düzenlemeler içermekteydi. Bunlar arasında Türkmenler ve diğer unsurların 
devlet ve özel okullarda ana dillerinde eğitim yapmaları güvence altına alınmıştı.
Ayrıca devletin resmi dili Arapça ve Kürtçe olsa da Türkmence ve Süryaniceye diğer yerel diller karşısında bir ayrıcalık tanınmış ve bu dillerin Türkmen ve
Süryanilerin yoğun yaşadıkları idari birimlerde resmi dil olmasına karar verilmiştir. Ancak bu düzenlemeler üçüncü asli unsur olarak kabul edilmeyen
Türkmenler için azınlık hakları olmanın ötesine geçmemektedir.

Türkiye’nin Kırmızı Çizgileri

Türkmenler Irak’ın yeniden yapılandırılma sürecinde yok sayılırken Türkiye’nin dış politika gündeminden de düşmeye başlamışlardır. 

Oysaki, Türkmenler tarihsel olarak Türkiye’nin Irak politikasını belirleyen en önemli unsur olmuşlardır. Bu bağlamda Kerkük’ün statüsü, bölgedeki 
Türkmenlerin durumu, PKK’nın bölgedeki varlığı gibi konular Türkiye’nin Irak politikasının öncelikleri arasındaydı.

Her zaman bir sorun potansiyeli taşıyan Türkmenlerin durumu 2. Körfez Savaşı’nın ardından daha nazik bir hale gelmiştir. 25 Şubat 2003’te TBMM’ye sunulan, kamuoyunda 1 Mart tezkeresi olarak bilinen “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yabancı ülkelere gönderilmesi ve yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması için Hükümet’e yetki verilmesine ilişkin başbakanlık tezkeresi” 1 Mart 2003’te TBMM’de yapılan oylama ile reddedilmiştir. Bu tezkerenin reddedilmesi ile Türkiye, Irak savaşında yer almamıştır. 

<  2. Körfez Savaşı’nda bir devlet olma yolunda önemli adımlar atan Kürtlerin en önemli hedeflerinden biri Kerkük şehrine sahip olmaktır.  >

Türk askerinin Irak’a girmemesi Türkmenlerde hayal kırıklığı ve endişeye sebep olmuştur. Savaşın ardından Türkiye’nin genel olarak politikası Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması, Irak’ta bir Kürt devletinin kurulmasını engelleme ve Türkmenlerin haklarının korunmasını sağlama yönünde olmuştur. 
Öncelikle tavizsiz yürütüldüğü gözlemlenen bu politikalarda zamanla bir gevşeme görülmeye başlanmış; Türkiye, Türkmenler konusundaki kollayıcı tutumundan  tedrici olarak vazgeçmeye başlamıştır. Bu bağlamda Türkiye’nin Türkmen politikasındaki değişikliklerin bazıları aşağıda sıralanmaktadır.

• Türkiye Kürt Federe Bölgesinde, Türk şirketlerinin bölgedeki yatırımlarını teşvik etmiş ve Kuzey Irak’ın yeniden imar ve inşasına katkıda bulunmuştur. 
• Başlıca çalışma alanı Irak Türkmenleri, Irak ve Orta Doğu bölgesi olan Türkmeneli İşbirliği Vakfı tarafından finanse edilen Global Strateji Enstitüsü 
 kapatılmış, yerine Dışişleri Bakanlığı kontrolündeki ORSAM açılmıştır. 
• Erbil şehrine konsolosluk açılmıştır. 
• Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Irak’ın kuzeyini “Kürdistan” diye tanımlamıştır. 14 
• Ahmet Davutoğlu,Irak Bölgesel KürtYönetimi’ni ziyaret ederek Mesut Barzani ile görüşmüştür.15 
• Erdoğan,Erbil ziyaretinde Barzani’ye “başkan”diye hitap etmiştir16 
• ITC’ye ciddi anlamda bir yardım yapılmamış, Sünni Araplarla işbirliği yapmaları telkin edilmiş, hatta yönetim kadrolarına Sünni Araplar yerleştirilmiştir. 
ITC’nin Avrupa’daki temsil büroları kapatılmış,etkisi bilinçli olarak kırılmıştır. 
• Kerkük Türk dış politika gündeminden düşürülmüştür. 

“International Crisis Group”adlı düşünce kuruluşunun Kuzey Irak hakkındaki bir  raporunda Türk hükümetine bazı tavsiyelerde bulunulmaktadır. Bunlar arasında 
Türkiye’nin Kerkük, Kürtler veTürkmenler hakkındaki ateşli nutuklara son vermesi,  Iraklı Türkmenlere mali destek sağlamaması, Kerkük sorunu konusunda Iraklıların verdikleri  karara saygı göstermesi ve Kuzey Irak’ta Kürtler ile doğrudan işbirliği yaparak  ticaret ve yatırımların özendirilmesi17 yer almaktadır. AKP Hükümetinin Türkmen  politikasındaki değişiklikler incelendiğin de Türk hükümetinin bu tavsiyeleri dikkate  aldığı ortaya çıkmaktadır. 

    <  Başta Kerkük olmak üzere Türkmenlerin yaşadığı bölgelerde Türkmen halkını tehdit, göçe zorlama, kaçırma, fidye isteme gibi yöntemlerle yıldırma politikası izlenmektedir. >

SONUÇ;

Saddam döneminde de yurtlarından sürülen, evleri ve toprakları elinden alınan Türkmenler Irak işgalinin ardından da bu sefer Kürtler tarafından aynı 
yöntemlerle yok edilmeye, asimile edilmeye çalışılmaktadır. Ancak buna ne kendi soydaşlarının haklarını koruması gereken Türkiye ne de bölgede güvenliği 
sağlaması gereken ABD ses çıkarmaktadır. ABD kendisini 2. Körfez sırasında destekleyen Kürtlerin hiçbir faaliyetine ses çıkarmamakta, adeta göz yummaktadır. 
Bunun yanında ABD, 1 Mart tezkeresinin intikamını adeta Türkmenlerden almakta, Türkmenlerin maruz kaldığı asimilasyon politikalarını görmezden gelmektedir. 
Türkmenlere yönelik saldırılar 2003’den bu yana hiçbir azalma belirtisi göstermemiştir. Buna karşın Türkmen bölgesindeki güvenlik güçlerinin büyük bir bölümü Kürtlerden oluşmaktadır. Silahsız olan ve kendilerine ait güvenlik birimleri bulunmayan Türkmenler her türlü saldırıya açıktır. Bu nedenle
Türkmenlerden oluşan bir güvenlik gücü oluşturulması gerekmektedir. Türkiye bu konuda Türkmenlere destek sağlamalıdır. Türkmenler bölgede varlığını 
tehdit eden her türlü tehlikeye karşı kendini koyabilecek güce kavuşmalı, gelecekte bölgenin şekillenmesine katkıda bulunabilmeli ve Türkmen toplumunun kazanımlarını üst düzeylere çıkarabilecek bir yapılanma içine girmelidir. Bu bağlamda Türkiye Cumhuriyeti, Türkmen soydaşlarına gerekli katkıyı sağlayabilecek yegâne güçtür.

Türkiye böyle bir misyonu sahiplenmek yerine Irak’a ve özellikle Kürt bölgelerine  yapılan büyük ölçekli ticareti, soydaşlarını desteklemesini gerektiren Milli menfaatlerinin  önüne geçirmektedir. 2003 Irak işgalinin ardından Irak’a uygulanan ekonomik ambargonun kalkması ve bu ülkenin yeniden yapılanma sürecinin başlaması ile Türkiye ve Irak arasındaki ekonomik ve ticari ilişkiler önemli bir artış kaydetmiştir. Türk müteahhitleri 2003-2009 arasında Irak’ta toplam 7,5 milyar Dolar değerinde 495 proje gerçekleştirmişlerdir. 

Yıllık tabanda üstlenilen iş miktarı 2003’te 242 milyon Dolar iken 2009’da 1,3 milyar Dolar’a yükselmiştir. Türk firmaları, yeniden yapılanma sürecindeki 
Irak’ta çeşitli konut projelerinden askeri tesislere, yol, köprü, baraj gibi altyapı projelerinden okul, hastane gibi sosyal tesislere pek çok alanda faaliyet 
göstermektedirler. 

2010’da ikili ticaret hacmi 7 milyar Dolar seviyesini aşmıştır.18 

  <  Türkiye, Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması, Irak’ta bir Kürt devletinin kurulmasını engelleme ve Türkmenlerin haklarının korunmasını sağlama yönündeki geleneksel politikasından tedrici olarak vazgeçmeye başlamıştır.  >

Burada kaydedilmesi  gereken bir diğer nokta da  Kuzey Irak’ta iş yapan Türk firmalarının büyük bir bölümünün terör örgütüne yakın olan ya da olmak 
zorunda kalan şirketleri taşeron olarak kullandıkları iddialarının da yaygın olduğudur. Bütün bunlar da Kerkük’ün ticari menfaatlere peşkeş çekildiği
düşüncesini akıllara getirmektedir.

Mart 2004’de Kerkük’te Iraklı Türkmenlerin anayasal hakları için yaptıkları gösterilerin ardından silahlı peşmergelerin gruba saldırmasıyla beş kişi yaralanmıştır.
Bunun üzerine dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün açıklaması “Olayları fazla büyütmemek gerek” yönünde olmuştur.19 Bugün gelinen noktada, “olayları
büyütmeme” anlayışının devam ettiği görülmektedir. Oysa ki, Türkiye’nin Türkmenlerin geleceğini, güvenliğini, haklarını ne ABD’nin ne de Irak’taki diğer 
grupların takdir ve kararlarına bırakmak gibi bir lüksü yoktur.

Türkiye her platformda Türkmenlere yapılan haksızlık, adaletsizlik ve suçları büyütmeli, dünya kamuoyunun ilgisini bu yöne çekmek için her fırsatı kullanmalıdır. 
Zira Ortadoğu’da ezilen halkların sözcüsü olmaya soyunmuş ve bunu başarıyla yönetebilen bir ülke için bunu kendi soydaşları için yapması ne zor ne de 
anlaşılmazdır.

DİPNOTLAR;

1 Kerkük Türkmenoğlu, Türkmen Çilesi, Bilgeoğuz Yay., s.27 
2 Bilal N. Şimşir, Türk-Irak ilişkilerinde Türkmenler, Bilgi Yay, Ankara, 2004 
3 Larry Hanauer, Jeffrey Martini, Omar Al-Shahery, Managing Arab-Kurd Tensions in Northern Iraq After the Withdrawal of U.S. Troops, Rand Corporation,2011 
4 Barzani: Kerkük hala Kürdistan’ın kalbi, Hürriyet Gazetesi, 11 Ekim 2004, 
   http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=263989, (Erişim Tarihi: 11 Eylül 2011) 
5 Talabani: Kerkük benim ulusal ve kişisel sorunum, Vatan Gazetesi, 3 Temmuz 2005, 
 http://haber.gazetevatan.com/0/48595/1/Haber, (Erişim Tarihi: 11 Eylül 2011) 
6 Irak Geçiş Dönemi Anayasası, Madde 53, 
   http://www.servat.unibe.ch/icl/iz00000_.html 
7 Irak Anayasası, Md. 140, 
   http://www.uniraq.org/documents/iraqi_constitution.pdf 
8 Prof. Dr. Suphi Saatçi, IrakTürkmenlerive Kerkük Sorunu, Global Strateji, İlkbahar 2007, Sayı 9, s.28 
9 Soner Cagaptay and Daniel Fink, The Battle for Kirkuk How to Prevent a New Front in Iraq,Policy Watch, 
   http://www.cagaptay.com/687/the-battle-for-kirkuk 
10 Şimşir, s.468 
11 Şimşir, s.38
12 Irak Geçiş Dönemi Anayasası, , http://www.servat.unibe.ch/icl/iz00000_.html
13 Irak Geçici Anayasası 1 Mart 2004’te Irak Geçici Hükümet Konseyi tarafından kabul edilmiştir. 8 Mart’ta imzalanmış, 28 Haziran 2004’te yürürlüğe girmiştir.
14 Cumhurbaşkanı Gül Kuzey Irak’a ‘Kürdistan’dedi,Radikal Gazetesi, 23 Mart 2009  
 http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspxaType=RadikalDetayV3&Date=23.3.2009&ArticleID=927609,       Erişim Tarihi: 21 Ağustos 2011 
15 Ankara’dan Erbil’e bakan düzeyinde ilk ziyaret, Zaman Gazetesi, 30 Ekim 2009 
http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=909411,Erişim Tarihi: 21 Ağustos 2011 
16 http://www.ntvmsnbc.com/id/25197447/ 
17 Iraq: Allaying Turkey’s Fears over Kurdish Ambitions, International Crisis Group, Middle East Report No35- 26 Ocak 2005, s.ii 
18 Türkiye-Irak Ekonomik İlişkileri, TC Dışişleri Bakanlığı, 
http://www.mfa.gov.tr/turkiye-irak-ekonomik-iliskileri-ve-turkiye_nin-yeniden-imar-surecine-katkisi.tr.mfa,Erişim tarihi: 20 Ağustos 2011 
19 Şimşir, s.502 


Ekim’11• Sayı: 34 21. YÜZYIL [85] 
Sibel Kalemdaroğlu 



***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder