Tolon Hakkında Suç Duyurusu
http://www.haberkanal.net/mansetyazdir_tek.asp?haber_no=440#.VmXNcriLQdU 2/2
SAVCILAR KENDİLERİNE VE DEVLETE HAKARET EDEN TOLON´A NİÇİN SORUŞTURMA BAŞLATMAZ HALA?..
Kendisine apaçık hakaret edilen İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin bile “Tolon´un ses kaydıyla ilgili savcılar gereğini yapar” diyerek topu taça atmıştı.
Re´sen soruşturma açamadılarama İnşallah bu suç duyurusuna ve bundan sonraki olası duyurulara duyarsız kalmaz sayın savcılar!..
Ergenekon zanlısı emekli general Hurşit Tolon´a ait olduğu söylenen ses kaydı gündemi sarstı. Konuşmada kendisi hakkında Hadi şimdi o Çevik Kuvvet´le durdursun, gücünü göreyim bakayımdenilen Başsavcı Aykut Cengiz Engin, Tolon´un ses kaydıyla ilgili, haberin yayınlandığı gazetenin bulunduğu bölgedeki savcıların gereğini yapacağını duyurmuş, İlgili savcılar gereğini yapar demişti
üç gün önce ama gereğini yapacak bir savcı henüz çıkmadı. Bizim bilmediğimiz bir gücü mü var Tolon´un yoksa birisine bulaşırsak tüm darbecilerle uğraşmak zorunda kalırız mı deniyor?.. Ya da bugün mahkemeye sunulan 2. Ergenekon iddianamesinde Tolon zaten terör örgütü liderlerinden olmakla suçlanıyor, dolayısıyla bu ağır suçlama o hakaretleri de içeriyor. Ayrı bir dava açmayalım mı deniyor.
Hurşit Tolon´un Ses kaydı ile ilgili manşetlerimiz
Abdullah Harun,
(10 Mart 2009)
http://www.kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=440
http://www.haberkanal.net/mansetyazdir_tek.asp?haber_no=440#.VmXNcriLQdU >
Son olarak: Ergenekon Davası’yla topyekûn derin devletin ve bilumum darbecilerin tasfiye edildiğini/edileceğini zannederek sevinç içinde el çırpan gaza getirilmiş gariban/safoş takımı için minik bir tüyo verelim: Aykut Cengiz Engin,. 28 Şubat döneminin İstanbul DGM savcılarındandı. O dönemde jet hızıyla önce DGM Başsavcı Vekili, daha sonra da DGM Başsavcısı oldu. Susurluk Davası ve bir takım banka hortumlcularını da o soruşturmuştu. Hafızam beni yanıltmıyorsa İbda Mimarı Salih Mirzabeyoğlu’na delilsiz mesnetsiz idam cezası verilen davanın da savcılarındandı... 28 Şubat dönemindeki “üstün başarılarından” dolayı da İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı yapılmıştı... Şimdi de İstanbul Başsavcısı olarak Ergenekon Davası’nda son kararları o veriyor... Kendisi İstanbul Başsavcısı olduğu halde, nedense ikinci adresiymişcesine; çok sık olarak Ankara’da görülüyor...
Kaynak: Baran dergisi
15 Haziran 2010
Seyfi Oktay döneminin HSYK Başkan Vekili Hakkı Süha Terzibaşıoğlu: HSYK arşivleri açılsın orada neler var neler...
Ergenekon soruşturmasında yargıyı etkilemekle suçlanan Seyfi Oktay'ın adalet bakanlığı yaptığı dönemde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) başkan vekili olan Hakkı Süha Terzibaşıoğlu, çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Terzibaşıoğlu, son yıllarda yaşanan hukuk skandallarıyla Oktay döneminde yapılan atamalar arasında bağlantı olduğu görüşünde. 1991-1995 yıllarının Türk adlî tarihinin en önemli zaman kesitleri arasında bulunduğuna dikkat çekiyor. Bugün yaşanan sorunların daha iyi anlaşılabilmesi için o döneme ait HSYK arşivlerinin açılmasını öneriyor. Terzibaşıoğlu o yıllara ilişkin şu bilgileri aktarıyor: "O gün bazı makamlara getirilen isimlerin bugünkü davranışını ibretle izliyorum. HSYK'nın arşivi Adalet Bakanlığı'nın elinin altındadır. Bunlar açılmalı. Bakın neler var orada... Hâkim ve savcıların nasıl atandığı, Yargıtay'a, Danıştay'a üye seçimlerinin nasıl yapıldığı, ceza verilenler, verilmeyenler, kararnameler hepsi görülecektir. Kimlerin muhalefet şerhlerine neler yazdığı ortaya çıkacaktır."
Eski HSYK Başkan Vekili, referanduma sunulan reform paketini de olumlu buluyor. Demokrat Yargı Birliği Eşbaşkanı Osman Can'ın, "Yüksek Mahkeme, anayasa değişikliğini iptal ederse Meclis bu kararı yok saymalı." görüşüne destek veriyor: "Mahkeme, millî iradenin üstüne çıkamaz. Yetkisini aşarsa ülke çapında kaosa yol açılır."
Ergenekon davasına adı karışan Seyfi Oktay'ın Adalet Bakanlığı'ndaki uygulamaları yeniden gündemde. Bakanlığı döneminde yoğun bir kadrolaşmaya giden Oktay'ın göreve getirdiği isimlerin bugün yüksek yargının kritik noktalarında olduğu biliniyor. Oktay'ın bu kişilerle ilişkisini devam ettirdiği de dava dosyasına girmiş durumda. Eski HSYK Başkan Vekili Hakkı Süha Terzibaşıoğlu, Oktay'ın bakanlık yaptığı 15 yıl öncesinde göreve getirilen isimlerle bağını koparmadığına işaret etti.
Adliye tarihinin en önemli dönemi olarak gördüğü 1991-1995 yılları arasında yaşananları Zaman'a anlatan Terzibaşıoğlu, Oktay döneminde HSYK'nın işleyişiyle ilgili şunları aktardı: "Sayın Bakan ve hemşehrisi Müsteşar Yusuf Kenan Doğan, dört çoğunluk oyuna sahip olmak için çalıştılar. Bunun için kendilerine yakın değil diye hakkı olduğu halde Sayın Mehmet Yıldız'ı toplantılara almadılar. Yedek üye olarak hiç ilgisi olmadığı halde Yargıtay'dan Hakkı Dinç'i getirip çoğunluğu sağladılar. Böylece, istedikleri sonuçları aldılar. Bunlar kendilerinin de inkar edemeyeceği gerçeklerdir. HSYK'nın arşivi açılırsa kimlerin hangi istikamette oy verdiği, kimlerin muhalif kaldığı, özellikle muhalefet gerekçelerinde neler yazıldığı ortaya çıkacaktır. Mutlaka da çıkarılmalıdır." Terzibaşıoğlu, tüm bu yaşananların ardından referanduma sunulan HSYK'nın yapısını değiştirmeye dönük düzenlemeye destek verilmesini istedi. Terzibaşıoğlu, HSYK'nın işleyişinin değiştirilmesine karşı çıkan görüşleri tarafsız ve meslek yararına görmediğinin de altını çizdi.
OSMAN CAN HAKLI, İPTAL KARARI KAOS ÇIKARIR
Demokrat Yargı Derneği Başkanı ve Anayasa Mahkemesi Raportörü Osman Can'ın "Anayasa Mahkemesi'nin esasa girerek anayasa değişikliğini iptal etmesi durumunda TBMM bu kararı yok saymalı." görüşüne bir destek de Terzibaşıoğlu'ndan geldi. Yüksek Mahkeme'nin sadece şekil yönünden inceleme yapabileceğini hatırlattı. Terzibaşıoğlu, "Anayasa Mahkemesi, milli iradenin üstüne çıkarak Meclis'in yaptığı anayasa değişikliğini esastan inceleyemez. Aksi takdirde yetkisini aşar, ülke çapında kaosa yol açılır. Türkiye'nin 12 Eylül'de referanduma gitmesi gerekir. Hem 12 Eylül anayasası için askerler yapmış, tek taraflıdır, hukuka aykırı deniliyor, hem de referandumun önü kapatılmak isteniyor. Böyle şey olmaz." ifadelerini kullandı.
Oktay taburcu oldu, ifade için adliyeye davet edilecek
Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alındıktan sonra yüksek tansiyon teşhisiyle yatırıldığı hastanede kalbine stent takılan eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay, taburcu edildi. Oktay'ın Beysukent'teki evine geçtiği belirtildi. Avukatlarının itirazı üzerine İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nin gözaltı kararını kaldırması nedeniyle Oktay'ın ifadesinin talimatla alınacağı belirtildi. Soruşturmayı yürüten savcılığın talimatıyla Oktay ifade için Ankara'daki savcılığa davet edilecek. Oktay'ın eski bakan olması nedeniyle ifadesini Başsavcı Vekili Hamza Keleş'in alması bekleniyor.
Ergenekon sürecinde yargıyı etkilemekle suçlanan ve Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ekiplerince 1 Haziran'da gözaltına alınan Oktay'ın, Keçiören ve Beysukent'teki evleri ile Gaziosmanpaşa'daki bürosu aranmıştı. Oktay, daha sonra sağlık kontrolü için Keçiören'deki Adli Tıp Kurumu'na götürülmüş, ardından, hastaneye sevk edilmiş ve hastanede yatarak tedavi edilmesine karar verilmişti.
Hukukçulardan 'ihsas-ı rey' uyarısı: Fulya Kantarcıoğlu davadan çekilmeli
Eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay'ın reform paketinin iptali için Anayasa Mahkemesi üyesi Fulya Kantarcıoğlu'yla yaptığı görüşme, hukukçuların tepkisini çekti.
Telefon kayıtlarına bakıldığında, Kantarcıoğlu'nun değişikliğe karşı olduğunun anlaşıldığı vurgulanıyor. Henüz dava açılmadan ihsas-ı reyde bulunan Kantarcıoğlu'nun davadan çekilmesi gerektiği belirtiliyor. Hukukçular Birliği Vakfı Başkanı Sinan Kılıçkaya istifa çağrısı yaparken, Prof. Mustafa Kamalak, göreve devam etmenin yargıya zarar vereceğini söylüyor. Hukuk ve Hayat Derneği Başkanı Erdem Gençay da, "Oktay'ın yargıyı etkilediği, Kantarcı-oğlu'nun ihsas-ı reyde bulunduğu belli." diyor.
Hukuk ve Hayat Derneği Başkanı Erdem Gençay, Seyfi Oktay'ın yargıyı etkileme girişimlerinin avukatların hukuka duyduğu güveni zedelediğini belirtiyor. " Avukatlar böyleyken vatandaşın düştüğü durumu siz düşünün." diyen Gençay, Fulya Kantarcıoğlu ile Oktay arasındaki diyalogları şöyle yorumluyor: " Konuşmalar bizi endişeye sevk etti. Gerçek olmasın diliyoruz. Tüm telefon görüşmelerine baktığımızda anlıyoruz ki, bunlar davayı yönlendirme amaçlı. Basit bir bilgi alışverişi değil. Anayasa Mahkemesi gündemindeki davayla ilgili endişeliyiz."
Hukukçular Birliği Vakfı Başkanı Avukat Sinan Kılıçkaya, telefon görüşmelerine göre Seyfi Oktay'ın yargıya açık bir müdahalede bulunduğunu vurguluyor. Anayasa Mahkemesi'nin önüne gelecek muhtemel bir konuda yargıyı etkilemeye çalıştığına dikkati çekerek şu eleştirileri sıralıyor: "7'ye 4 gibi sayı vermesi diğer üyelere de saygısızlık. Kantarcıoğlu açıkça ifade etmese bile ihsası reyde bulunmuş. Telefon görüşmelerinden Oktay gibi düşündüğü, anayasa değişikliğine karşı olduğu net şekilde anlaşılıyor. Dolayısıyla yasa henüz önüne gelmeden görüşü önceden bellidir. Yargılamaya hakim olarak katılmamalı. Demokratik toplumda böyle bir şey olmaz. Kimse Türkiye'yi az gelişmiş demokrasiyle mahkûm etmemeli. Kendisini istifaya davet ediyoruz."
Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Mustafa Kamalak ise adaleti etkileyici, şüphe uyandırıcı bir durumda hem hukuk usulü hem ceza usulüne göre hakimin çekilmesi gerektiğini vurguluyor. Kamalak, şu görüşleri belirtiyor: "Fulya Hanım'ın, her bakımdan çekilmesinde fayda var. Medyaya düştüğüne göre hakimin kendiliğinden çekilmesi gerekir. Birilerinin ihtarına lüzum yok. AK Parti de çekilmesini isteyebilir. Çünkü Kantarcıoğlu'nun görüşünü duymayan kalmadı. Çekilmediği takdirde yargıya zarar verir. Adalete güven zedelenirse bu güveni onarmak güç olur."
***
DEÜ Hukuk Fakültesi Dekanı Karakoç: İptal Kararı Ağır sonuçlar doğurur
Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yusuf Karakoç, Yüksek Mahkeme'nin, şekil yönünden incelemeye aldığı anayasa değişikliği pake-tini iptal etmesi durumunda kaos oluşacağını söyledi. "İncelerken esasa da gireriz. Anayasa'nın değişmez maddelerine dayanarak bunu da reddederiz." şeklindeki bir tavrın ağır sonuçlar doğurabileceğini belirten Karakoç, "Değişiklik işe yarıyor yaramıyor, tartışılır. Yanlışları düzeltebiliriz ama ülkenin kaosa gitmesi kolay düzeltilmez. Değişimi reddetmek kaos doğurur." dedi. Yüksek Mahkeme'nin, toplumu rahatlatması gerektiğinin altını çizen Prof. Karakoç, başlatılan sürecin işletilmesinde yarar bulunduğuna dikkat çekti.
DEÜ Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yusuf Karakoç, Yüksek Mahkeme'nin, vereceği kararla toplumu rahatlatması gerektiğini belirtti. Anayasa değişikliği konusunda başlatılan sürecin işletilmesinde yarar olduğunu ve tarafların bunu dikkate almasını isteyen Karakoç, "Anayasa Mahkemesi'nin, hem hükümet hem muhalefet hem de toplumda bu tür konularda kanaat belirten herkesin, ortamı germeden bu sorunu çözmeye yönelik açıklamalar yapmasında yarar var." dedi. Referanduma sunulmak üzere hazırlanmış metnin Anayasa Mahkemesi'nin denetimine tâbi tutulmaması gerektiğini anlatan Prof. Dr. Karakoç, "Çünkü Anayasa Mahkemesi, yürürlüğe girip hüküm ve sonuç doğuracak metinleri denetler. Şu anda referanduma sunulmak üzere Resmî Gazete'de yayımlanmış olan metin, hüküm ve sonuç doğurabilecek nitelikte tamamlanmış bir metin değildir." diye konuştu. Buna rağmen Mahkeme'nin şekil yönünden inceleme kararı aldığını hatırlatan Karakoç, paketteki bazı maddelerin iptal edilmesi durumundaki senaryoyu şöyle özetledi: " Ya diğer kanunlar gibi paket Meclis'e geri dönecek ve Meclis yeni bir iradeyle yeni bir metin oluşturacak ya da kalan maddelerin doğrudan referanduma taşınması tercih edilecek."
http://www.zaman.com.tr/politika_deu-hukuk-fakultesi-dekani-karakoc-iptal-karari-agir-sonuclar-dogurur_995413.html
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder