25 Ekim 2016 Salı

KORKMA...




KORKMA!




Abdullah Çağrı ELGÜN

23 Ekim 2016 Pazar






“Korkma! Cehennem olsa gelen göğsümüzde söndürürüz,
Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz yürürüz… 
Mehmet Âkif ERSOY ”



Mehmet Âkif ERSOY,

“…
Bırak beni haykırayım, susarsam sen matem et,
Unutma ki şairleri haykırmayan bir millet,
Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir.
Zaman ona kan damlayan dişlerini gösterir.
Bu zavallı sürü için, ne merhamet ne hukuk;
Yalnız bir sert bakışlı göz, yalnız ağır bir yumruk
                                           Mehmet Emin YURDAKUL”



Şair Mehmet Emin YURDAKUL
















Ülkemizdeki yetkililerin ağzında pelesenk olmuş bir teşkilat var. Bu teşkilat: AKP teşkilatı, AKP teşkilatı AKP teşkilatı ve yine AKP kadroları, AKP kadroları, AKP kadroları!?.
Niçin?..
Türkiye Cumhuriyeti değil! 
Türk Halkı değil! 
Türk Milleti değil ?!.. AKP?.. (Yani nihayet bir parti…)
Benim bildiğim bu ülkede, 130 civarında parti ve teşkilat ve bunların mensupları var…
Sizce, Millet böyle mi kucaklanıyor?!.
Türk ve Türk Milleti, düşmanlığı ile beyinleri ipotek altına alınmış işbirlikçiler, vatanın bütün kaynaklarını ele geçirmişler ve halen sülük gibi emmeğe devam ediyorlar… Gaflet, dalalet ve ihanet devam ediyor… İlkokul mezunu bir Cemaat Reisine biat ediyor…










Doğruyu söylemekten, gerçeği haykırmaktan korkanlar, bukalemun gibi her iktidarda renk ve fikir değiştiren, tokmak kimin elinde ise onun davuluna yaklaşan, iki hatta üç, dört karakterli insan müsveddelerini oluşturan bu menfaat ortamında bukalemunların sayısı attıkça artmaktadır.

Irak, Suriye Libya Yemen İslamiyet ile yönetilen dini İslâm olanların birbirleriyle savaşı büyük güçlerin petrol, gaz, zengin madenleri ve su kaynaklarını ele geçirme, gerginlik, çatışma ve savaşı körükleme taktikleri de son hızla devam ediyor. İngiltere, Amerika, Almanya, Fransa, Rusya ve hatta Çin de arenada yer almak için yola çıkmıştır.













Medyanın tarafgirliği ve algı yönetimi ile beyin yıkama taktiği, her vakitte olay ve durumların saptırılmasından vaz geçilmiyor. Gerçeğin bir türlü ortaya çıkarılamaması, insanların karınlarını doyurma çabası, ekmeğini elde edebilmek için iktidarlara yaklaşma, ve iktidarların nimetlerinden pay alma arzusu, insanları da kimliksizleştiriyor, bukalemunlaştırıyor…  

Ülkenin aklı başında birkaç aydınından başka, gerçeği haykıran, seslendiren yok!.. Aydın afyonlanmış, aydın nemelazımcı, aydın da: “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın!..”diyerek gerçeğin değil; fakat kim güçlü ise onun yanında olmakta, gemisini yürütmekte, onun davulunu çalmakta ve ona biat etme, gerçeğe aykırı olarak gaflet ve dalalet içinde olmağa  devam ediyor…








Beyni uyuşturulmuş, zihni bulanmış, aklı karıştırılmış bir halk ortaya çıkmış ki kendi kendi ile cebelleşmekte, kendi inançlarına ve doğrularına, yine kendisi ters düşmektedir. Mevlâna’nın dediği gibi:  “ İnandığı gibi değil; fakat yaşadığı gibi inanmağa ” alışmakta ve alıştırılmaktadır. 















Bu nasıl bir halk ki kendi adına, kimliğine hakaret eden: “ Ben Türk’üm! ” dersen o da Kürdüm, Arap’ım, Fars’ım ”der! diyerek bu necip milleti kendi kimliğinden ırkından ürküten, korkutan, sevdiği saygı duyduğu, ideal şahsiyet olarak ona unvan ve paye verdiği, tüm kutsal değerleri hiçleştiren, bir oyun var ortada. Daha dün İstiklâl Marşı’na gerek olmadığını söyleyerek bestesini ve sözlerini tartışmaya açan, İstiklâl Marşı’mızı kaldırmağa çalışan, ay yıldızlı bayrağını değiştirmeye kalkışan, Türklüğü ayaklar altına alan, Milliyetçiliği “Yok!” sayan Millî kahramanımız Atatürk’ün heykellerinin meydanlarda olmasından rahatsızlık duyan, kimi yerlerde kaldırtan, okul ve üniversitelerdeki Atatürk heykellerinin kırılmasına sinsi sinsi gülen bir zihniyet…  

 İlkokul mezunu bir Cemaat Reisine Biat ediyor…













Bu zihniyet, en az (69) atmış dokuz kez, ülkenin bayrağının indirilmesi cesaretini bu densizlere veren, ülkenin güvenlik güçlerini iş yapamaz duruma düşüren, Türk bayrağını bulunduğu gönderden indirenleri, millete sövenleri, Mecliste İstiklâl Marşı söylenirken ayağa kalkmayanları, ülkeyi bölerek “Kürdistan” kurmak isteyenleri çıkardığı Kanun Hükmündeki Kararname ile Habur Sınır Kapısı'nda affederek “Çözüm Süresi” ile sokağa salanlardır… Yine bunlar: Teröristlerin sokaklarda, örgütlenmelerine, silahlanmalarına yollara mayın döşemelerine, ülkeyi kana bulayarak “Canlı Bomba” ihraç edilmesine, Devlet kesesinden beslenen Meclistekilerin terörist cenazelerine katılmalarına, ülke içinde polis gücü kurmalarına, mahkemeler kurarak halkı ve Türkiye Cumhuriyeti Savcılarını Yargılamalarına, yol kesen, kimlik soran, camileri, okulları içindekilerle birlikte yakan…ve benzerlerini yapanları affeden, bunlara “Çözüm Üreten” aklı karışıklardır.











Bugüne gelinceye kadar, aynı hataları devam ettiren, 2004-2005 Yılında Millî Güvenlik Kurulunun Cematlerle İlgili Karar”ını, “Bu karar, bizim için yok hükmündedir!” diyerek  Fethullah GÜLEN ile sarmaş dolaş olup halkı bunların yaptıkları hizmetin doğruluğuna inandırıp, sevdirip, bizzat Türkçe Olimpiyatlarına ve okullarına para akıtıp, üniversite ve banka kurmalarına teşvik edip destek verdikten sonra, darbeye kadarki devrede gaflet içinde: “Ne istediler de vermedik?” diyerek son noktayı koyup “Yanıldık! Aldatıldık!” gibi pişkinliklerine devam eden, bu aklı karışmışları alkışlanmakta ve her defasında da galip ilan eden, yine aklı karışık bir topluluk ile karşı karşıyayız.   














Ülkeye yön verecek, ülkenin önünü, ufkunu açacak, aydın pısırık, aydın çekingen, aydın korkak, aydın sinmiş, aydın içe kapanmıştır. Asker çekingen, polis, öğretmen, akademisyenlerin beyinleri uyuşturulmuş ve ruhları gasp ve hegemonya altındadır. Bu Bu şartlarda Türkiye’nin durumu çıkmazda geleceği endişe vericidir…
 Halkın sağlam ve sağlıklı düşünen insanları ya sözleşme ile veya taşeronluk sistemi ile güvenden ve sağlıklı düşünceden yoksun bırakılmıştır. Ezik, güvensiz, pısırık, ürkek ve korkak bir nesil, gelecek endişesi ile baş başa kalmıştır. İşsizlik ve ekonomik dar boğazda, kredi kartı borçları ve banka kredileri ile eli kolu bağlanmış, psikolojisi bozulmuştur… Esnaf, fabrikatör ve ticaret erbabı işini kaybetme, iflas ve yarın ne olacak endişesine düşmüştür…



Üretici, ürettiklerini satamazken, tüketici neyi nasıl ve ne ile alacağım kaygı, endişe ve  çıkmazı içerisinde bunalımdadır… 






















Bu kadar olumsuzlukların yanında sevindirici bir şey vardır ki: Yüz yıldır sınırları içine hapsolmuş Türk, artık rotasını değiştirmiştir. Bunca zaman teröristin gelmesini sınırlarda içeride bekleyen Türkiye, sınır ötesindeki tapusu bizim olan topraklardadır. Hiçbir bahane, zorlama, sebep onu geriye döndürmemelidir. Türkiye’nin üçte ikisi kadar bile olmayan İngiliz türlü tuzaklarla, bizi kıtalar ötesinden gelerek bu topraklardan uzaklaştırmıştır.










Şimdi dönüş vaktidir. Evin içinde kalmak bize huzur yerine rahatsızlık verecektir. Biz artık Lozan’da belirlenen sınırların ötesinde at koşturmak ve BUZKAŞİ oynamak zorundayız. Bizim için geriye dönüş ölümdür, hatta ölümden daha beterdir!..




Bir tarafta terör diğer tarafta savaş… Komşulardan gelen göç dalgası, ilticacı ve mülteciler, ülkemiz ve halkının bir başka derdidir.  Buna rağmen, asıl gündem ve problemler rafa kaldırılıp tali ve beyhude gündemlerle: “Başkanlığı” tartışmaktadır. Hemen herkes üstüne aldığı vebal ve sorumluluktan kaçarak: “kandırıldık, aldatıldık” diyor.





Biz de diyoruz ki: Dış ve iç düşmanlar, ülkemizi lime lime bölmek isteyen  PKK, PYD, İŞİD, FETÖ…vb. gibi örgüt ve oluşumlar, topunu süngüsünü toplasın gelsin:
“Korkma! Cehennem olsa gelen göğsümüzde söndürürüz,
Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz yürürüz…
                                                                        M.Âkif ERSOY”  


Vatan Şairi Namık Kemal















“Felek her türlü esbâb-ı sefasın toplasın gelsin
 Dönersem kahbeyim, millet yolunda bir azimetten. 
 Anılsın mesleğimde çektiğim cevr ü meşakkatler,
 Ki edna âlâdır, vezaretten, sadaretten…
                                              Namık Kemal” 
                                     Ankara, Pazar, 23 Ekim 2016




KAYNAKLAR:









http://cagrielgun.blogspot.com.tr/2016/10/korkma-abdullah-cagr-elgun.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder