Hanım AĞA., Leylâ ZANA
Leylâ ZANA
Çocukken hastalanıp hastaneye yatırıldığında, yakınlarından birisi babasına, "Yahu kız değil mi? Hastalığına niye üzülüyorsun, bırak ölecekse ölsün" demiş..
Ve henüz 14 yaşında iken kendisinden 21 yaş büyük toprak ağası oğluyla evlenerek, 15 yaşında ilk çocuğunu doğurmuş..
Dolayısıyla...
Leylâ ZANA Silvan'dan bir bölge gerçeği olan, toprak ağalığı ve feodalizm gerçeğini ne yazık ki bir kenara bırakıyor...
Ve Leylâ ZANA "ağalık"la mücadele edeceğine ve de küçük yaşta kocaman kocaman adamlara kuma olarak evlendirilen (ki bunların hiçbirisi çocuk yaşta evlenen kendisi gibi -ağa çocuğuyla evlenerek milletvekili olacak kadar- şanslı olmayan çocuklardır.) çocukların sorunlarını dile getirmek yerine, Türkiye Cumhuriyeti devletine dil uzatmayı marifet sayarak; güya, "insan hakları" söylemini kullanıpkürtçülük (ırkçılık) yapmayı "demokrasi" olarak görmeye devam ediyor...
Hani.. "kadın hakları" diye bas bas bağırırken, öte yanda PKK'nın kaçırdığı çocukların gözü yaşlı analarını Diyarbakır'da, zabıtalarcasaçlarından sürükleterek belediyeden dışarı attıran da, yine kendi partisinin belediye başkanı, iyi mi!..
Dahası...
Batıda yaşayan Kürt kökenli vatandaşlar,
Kürt kökenli Fransız'ım,
Kürt kökenli İngiliz'im,
Kürt kökenli Kanadalıyım,
Kürt kökenli Alman'ım,
Kürt kökenli İtalyanım,
Kürt kökenli İspanyolum... diyor da,sıra Türkiye Cumhuriyeti Devletine gelince,
"Türk'üm" demekten niyeyse gocunuyor!
Oralar da ulus devlet.. Ama kimse sizin gibi çıkıp da devletine dil uzatıp, parmak sallamıyor.. Uzatan olursa da, yasalar karşısına çıkıyor..
Dolayısıyla o ülkelerin bir anayasası var...
Ve o anayasanın kurallarına göre yaşayanlar sıra Türkiye Cumhuriyeti Devletine gelince niye çığırtkanlık yaparlar, doğrusu üzerinde iyi düşünmek gerekiyor.
Ayrıca o ülkelerde kurallara uyulmadığı zaman insanlar yasal olarak cezalandırılıyor, bu durumda kimsenin gıkı çıkmazken... Söz konusu Türkiye olunca, Allah muhafaza... "tu kaka"...
O halde...
"Türk'üm" diyenle senin aranda ne fark var?
Neyin eksik, neyinden geri kaldın?!
Mağdurum da mağdurum diyorsun...
Allah aşkına...
Bu ne bitmez "mağduriyet"miş...
"Mağdurum" diye diye ülkeyi perişan, bütün vatandaşları mağdur ettiniz be!..
Bugün senin savunduğun eli kanlı silahlı tedhişçiler, Güneydoğu Anadolu bölgesini savaş alanına çevirdiler... Hastaneler, okullar, yollar bombalar altında tarumar edildi...
Bunun neresi "demokrasi"?!
Bağımsız bir ulusun Milli Marşı için "ırkçılık" yapıyor diyorsunuz, kendinize bir marş yazmışsınız.. mazaallah ırkçılığın kitabı..
"Hey düşman, Kürt ulusu dili ile yaşamakta
hiçbir zaman düşmanlar tarafından yenilemez"
"Düşman" diye tanımladığınız bu vatanın özbeöz has evlatları...
Binlerce yıl aynı toprak üzerinde birlikte yaşamış, birlikte aynı kaderi paylaşmış.... insanlar arasında birbirlerine karşı kin, nefret tohumuekmekten başka bir amaç taşımıyor..
O halde bunun neresi "halkların kardeşliği" diye sormazlar mı, adama?
Bu olsa olsa..
Emperyalist haçlı güçlerle işbirliği içerisinde,
Kardeşliğin düşmanlığa dönüştürülmesidir!!!
Sevgi ve saygılarımla!
NOT:
ANAYASA'nın Türk vatandaşlığıyla ilgili 66. maddesi:
"Türk Devleti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür. Türk babanın veya Türk ananın çocuğu Türk'tür. Vatandaşlık, kanunun gösterdiği şartlarda kazanılır ve ancak kanunda belirtilen hallerde kaybedilir. Hiçbir Türk, vatana bağlılıkla bağdaşmayan bir eylemde bulunmadıkça vatandaşlıktan çıkartılamaz..."
1924 Anayasası'nın 88. madde, 1961 Anayasası'nda 54. maddeolarak karşımıza çıkan, ulus devlet ilkesinin temel unsurlarından birisidir. Bu madde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucularının ülke ve ulus bütünlüğünü sağlamak üzere yazıldığı gerçeği ile bugüne kadar özünü korumuştur.
Dolayısıyla, bu maddede "Kan bağı" demiyor!
Ya ne deniliyor? " Vatandaşlık bağı " diyor!
NOKTA!
..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder