23 Kasım 2014 Pazar

Türkiye, Örtülü İşgal Altında mı ? Yıl 2005





Türkiye, Örtülü İşgal Altında mı?  Yıl 2005







BIÇAK SIRTI
Erol MANİSALI

Türkiye, Örtülü İşgal Altında mı?









Faşizmin bir açık, bir de örtülü olanı vardır. Örtülü olanında tankları, tüfekleri göremezsiniz. Orada, Truva atlarından inip sessiz sedasız ortalığı işgale başlayan işbirlikçiler egemendir. Onları bile anlayamazsınız. Bazen Atatürk 'ün, bazen bayrağın arkasına saklanarak işlerini yürütürler.

26 Eylül 2005 Pazartesi




Cumhuriyet' te manşet, "İskenderun Limanı ABD tarafından anlaşmalar dışında kullanılıyor, patlayıcılar ve ağır silahlar geçiyor" . Yeni Çağ gazetesinin birinci sayfasında koca bir resim, Bush ve Talabani el ele; Bush'un Talabani'ye "Sayın Başkan" demesi hadisesi. Ve, "Bu resim Türk halkından gizlendi" cümlesi eklenmiş.

Erdoğan 'la ayaküstü birkaç dakika görüşen Bush, Talabani ile uzun uzun görüşerek ona "Sayın Başkan" diye sesleniyor. Bunlar medyanın Türkiye'de halktan gizledikleri.

- ABD'nin gerçek yüzünü ve Türkiye politikasını kimler gizliyorlar? Halkın gerçekleri öğrenmesinden kimler niçin korkuyorlar?

- İskenderun'da nelerin olup bittiğini, Bush'un Talabani'yle nasıl sarmaş dolaş olduğunu halktan gizleyenler Türkiye'de "örtülü bir faşizmin" uygulamasını sağlamak isteyenlerdir. ABD'nin, AB'nin ve dünyanın bazı "kritik gerçeklerini" saklayarak "Türkiye'nin bağlanma ve sömürgeleşme sürecini" tamamlamak amacındalar.

- Özelleştirme İdaresi Başkanı Metin Kilci 9 Eylül'de gazetelerde çıkan açıklamasında "Ben yerli-yabancı şirket ayırmam, parayı veren alır" diyor. "Batı'ya benzemek için" bu özelleştirmeleri yaptıklarını söyleyenlerin, "Batı'nın yerli-yabancı ayrımını yüzyıllardır yaptığını" daha anlayamamışlar. Yerli-yabancı ayrımının yapılmadığı toplumlar, sadece sömürge toplumları ve topraklardır.

İsveç Ericsson'ını, ABD Cargill'ini, İngiltere Shell'ini kollamak için her türlü iktisadi, siyasi, hatta askeri çabayı gösterir. Fransa, Airbus satmak için her türlü şantajı yapar.

Batı kapitalizmi içindekiler bile, "birbirlerine karşı kendilerini korur ve kollarlar" . Hele Türkiye gibi, dış işgal ve sömürü tehdidi altında bulunan bir ülkede işgalcilere karşı bu korumanın çok daha güçlü olması gerekir.

''Biz ayrım yapmayız" diyen bürokrat ve siyasetçiler acaba hangi zihniyeti temsil etmekte ve kimin yanında yer almaktadırlar? Halkın, sendikaların, sanayicilerin, baroların, meslek odalarının, üniversitelerin, siyasal partilerin bu konu üzerinde durmaları gerekir.

- Demokrasinin en önemli kuralı kendi halkının yanında yer almaktır. Hele o halk dış ve iç sömürü tehdidi altında ise. "Biz liberaliz, böyle ayrımlar yapmayız" demek, "Biz faşizmin ve emperyalizmin yanındayız" sonucunu doğurur. Sömürgeci ile işbirliği yaparak onun tarafında yer alanlar bunu örtmek için "Biz liberaliz, biz böyle şeylere karışmayız" sözleri ile suçlarını gizlemeye çalışırlar.

Eğer böyle değillerse, dünya gerçeklerini bilmeyen cahillerdir diye düşünmek en masum değerlendirme olur.

Örtülü işgal mi?
Olup biteni Türk halkından gizlemeye çalışanlar medyada büyük çoğunluğu oluşturuyorlar. İskenderun Limanı'ndan Talabani'ye, ihalelerdeki kuşkulardan Kuzey Irak'taki Amerikan soykırımına kadar olayların üstünün örtülmeye çalışılması neyi gösteriyor? Bazı sivil toplum örgütlerinin ve bazı siyasi partilerin tepkileri yetmez. Örtülü faşizmi önlemek ve örtülmek istenen örtüyü fırlatıp atmak için örgütlenmemiz gerekiyor.

Ulusalcı siyasal partilerin, işçi sendikalarının, baroların, meslek odalarının, sağlam kalmış sivil toplum örgütlerinin bu faşist ve sömürgeci iç ve dış örgütlenmelere karşı harekete geçmeleri gerekiyor. Çünkü 70 milyon insan, bu tehdidin altındadır. Bu tehdit, Katrina veya Rita kasırgaları gibi değil, sinsi sinsi işgal ediyor.

Yukarıda birkaç örneğini verdiğim karartma ve saklama olayları her alanda sistemli bir biçimde yürütülüyor.

- Türkiye-AB ilişkilerinin gerçek yüzü, içimizdeki Danimarka tarafından saklanıyor. Ülkenin bekleme odasında iğfal edilmekte, kandırılmakta oluşu gizleniyor.

- Türkiye'yi sömürgeleştiren IMF anlaşmaları bir kurtuluş yolu olarak gösteriliyor.

- Meydanları Manisa'da dolduran elli bin çiftçiyi bile görmezler.

- Stratejik konumdaki tesislerimiz tekelci yabancı şirketlere verilirken bunlar, "normal özelleştirme işleri" gibi sunuluyor.

- Kuzey Irak'ta ABD Türkmenlere soykırım uygularken haberler ve resimler yayımlanıyor, karartma yapılıyor, otosansür uygulanıyor.

Faşizmin bir açık, bir de örtülü olanı vardır. Örtülü olanında tankları, tüfekleri göremezsiniz. Orada, Truva atlarından inip sessiz sedasız ortalığı işgale başlayan işbirlikçiler egemendir. Onları bile anlayamazsınız. Bazen Atatürk 'ün, bazen bayrağın arkasına saklanarak işlerini yürütürler.

Hatta milli takımlara "sponsor" bile olabilirler... kaçak inşaatı zabıta yıkmasın diye bayrak sallandıran düzenbazlar gibi kendilerini saklarlar.

Halkın uyanmasından korktukları için...


http://www.Heddam.com/index.asp?M=102 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder