23 Kasım 2014 Pazar

Doğrular, Yanlışlar ve Yalanlar Üzerine...





Doğrular, Yanlışlar ve Yalanlar Üzerine...
BIÇAK SIRTI
Erol MANİSALI
















31 Ağustos 2005 sabahı Haber Türk'e telefonla bağlanıyorum ve 3 Ekim 2005 öncesinde Brüksel'deki gelişmeleri değerlendiriyorum.
05 Eylül 2005 Pazartesi



Bana sorulan sorulara verdiğim yanıtlar özetle şöyle:

- AKP hükümeti Kıbrıs ve Rumlarla ilgili, AB'nin bütün kararlarını kabul etmiş; 1 Mayıs 2004'te Rumlar AB'ye Kıbrıs Cumhuriyeti olarak girerken nota vermemiş; uluslararası anlaşmalardan doğan haklarına dayanarak ''Hayır, bunu yapamazsınız'' dememiş.

- 17 Aralık 2005'te ''Türkiye'ye özgü hazırlanan müzakere belgesini'' ve ''Rumların karşısına oturup müzakere yapmayı kabul ettikten sonra'' , şimdi kalkıp ben Rumları tanımıyorum demek AB'ye ters geliyor. AKP hükümeti, ''karşısına oturmayı kabul ettiği Kıbrıs Cumhuriyeti'ni nasıl olur da tanımam der'' diyorlar.

- AB, 3 Ekim'de Türkiye'ye kırmızı ışık yakmaz. Bunu yaparsa Türkiye'yi elinden kaçırmış olur. Bugün Türkiye-AB ekonomik ilişkileri onların lehine işliyor. Dış ticaret AB'ye yarar sağlıyor, şirketleri bizim pazarlarımıza yerleşiyor. Bu üstünlüklerini kaybetmek AB için aptallık olur diyorum.

- Ayrıca, görüşmelerle AB zaten Türkiye'ye karşı hiçbir yükümlülük altına girmiyor. Özel statüye götüren bütün çok özel koşullar hazırlamış. Türkiye AB'ye tek taraflı bağlanıyor. Bu süreci sürdürmek isteyecektir. İşte bu nedenle 3 Ekim'de AB ampulü sarı yanacaktır diye telefondaki söyleşiyi tamamlıyorum.

Sonraki konuk...
Televizyon kanalı benden sonra sermayenin Brüksel temsilcisine bağlanıyor. Bu temsilcinin söyledikleri arasında şunlar var:

1) 17 Aralık müzakere belgesinde ''ucu açıklık'', ''özel statüye götürebilecek meseleler önemli değildir.''

2) İleride Avrupa değişir; işlerin nereye gideceğine o zaman karar veririz. Biz değişiriz veya onlar değişir. İleride durum ortaya çıkar... vs.

3) Tabii AB'nin bu tip özel koşullar getirmesi bazı yorumcu ve akademisyenlere ''demagoji yapma'' olanağı veriyor...
Örtme çabaları...
Türk kamuoyunun nasıl ve nerelere götürülmekte olduğunu bu örneklerle görüyorum.

1) 17 Aralık 2004 belgesinin anormal ve Türkiye aleyhine tek yanlı bir belge olduğu, Türkiye'de ve Avrupa'da aklı başında herkes tarafından anlaşılmış bulunuyor. Bu gerçek, objektif bir gözle net olarak görülebiliyor.

2) Türkiye-AB ilişkilerinde fiili durumun Türkiye aleyhine gelişmekte olduğunu iş ve işçi çevreleri Türkiye'de belgeleri ile ortaya koyuyorlar.

- AB ile dış ticaret açığının arttığını,

- Gümrük Birliği'ne bağlanarak AB'nin uyguladığı çok düşük ortalama ithalat vergilerine tek yanlı bağlanmanın getirdiği büyük tahribatı artık herkes kabul ediyor. Sanayici, esnaf ve işsiz kalan işçi bunun başında geliyor.

- AB şirketlerinin iç piyasayı işgalleri, yerli şirketleri tasfiye etmeye başlamış durumda.

3) ''İleride durum değişebilir, ona göre karar verilir; bugün karamsarlığa neden yok'' diyor ''sayın temsilci'' .

- Dış ticaret açığı sürekli arttıktan, AB şirketleri Türkiye piyasasına tamamen egemen olduktan sonra;

- Türkiye AB'ye alınmadan ''Brüksel bürokrasisine ve siyasetine bir sömürge gibi tek yanlı bağlandıktan sonra'' , verilecek bir alternatif karar kalır mı?

Şu andaki tek yanlı ilişki düzeni devam ederken 10 yıl sonra verilecek alternatif bir karar da olmayacaktır. ''Mevcut durumu normal göstermeye çalışanlar'' işte bu sonucu hazırlamaya çalışıyorlardır.

4) Güneydoğu sorunu, patrikhane sorunu, Ermeni tasarıları sorunu, Ege ve Fırat sorunları ve diğerleri 10 yıl sonra bu gidişle, acaba hangi noktaya itilmiş olacaklardır?

AB ülkeleri daha şimdiden soykırım tasarılarını meclislerinden geçirdiler. 17 Aralık belgesinin anormalliğini, 15 Aralık 2004 Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye kararı ile birleştirdiğimiz zaman bu gerçekler daha iyi görülür. Bütün bunlar somut gerçeklerdir. ''Demagoji yapanlar'' ise bütün bu gerçekleri örtmeye çalışan dar bir çevredir.

Halk kimin ne olduğunu, kimlerin demagoji yaptığını, kimlerin kendi çıkarları karşılığında kendilerine yalan söylediğini; birçok yalan haber ve değerlendirmeye rağmen seçmekte ve anlamaktadır.

Zaman kimlerin haklı olduğunu gösterecektir. Halkı kandırmaya çalışanların maskesi düşecektir, bundan kimse kuşku duymasın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder