21 Ekim 2014 Salı

Yalama Taşları

Yalama Taşları

Fukara Sümükleri, Yalama Taşları ve Başı Bulutlarda Bir Başefendi
Cazim Gürbüz
cazim_gurbuz_slayt
Geçgeç yapıyorum eyyamcı sermayenin puşt ekranlarında. Hep onlar… Fukara sümüğü gibi yapışmışlar tartışmalara, söyleşmelere, haberlere, haber programlara…
Fermente edilmiş iktidar gübresinden beslenmekteler sığırkuyrukları, güzelavratotları, deli batbatlar, ayrık otları.
Başak’ın baş’ını yiyip ak’ını bırakıyorlar bürokrasi kımılları. İhale süneleri bastı sonu “ye” ile biten daireleri. Keneler yapıştı “düzenleme kurulları”na.
Eşiktekini bozdu bunlar, beşiktekini de. Darı’dan ufağı da GDO’lu bunların, mercimekten büyüğü de… Yemlikleri de bol… Yandaşlar kesif yemle besiye çekilmiştir… Yemliklerde “yalama taşları”. Komut büyük yerden: “Yalama taşları yalanacaaak! Yalaaaa!” Yalama taşlarında İmralı Süreci, BOP Minerali, Barzani Tuzu, Vitamin ABD.
Hani var ya “açılım açılım” diyerek ortalığa saçılanlar. Ağlamadan, bağlamadan, yağlamadan ve genişlemeden sorumluların en hassosunun başkanlığında “içini doldurma” toplantılarında; içi, koynu ve altı doldurulanlar.
Bunlar puşulular ve puslularla goygoy yaşları döküp döktürmekteler.
Alçak kurdan, fahiş faizden, oynak borsadan, sıcak paradan, sağanak vergiden canı yanan ülkemde; kötümserlik, bezginlik, umutsuzluk ve bitiklik kol gezmekte…
Düşleri vücutlarının deliklerine bağımlı bu tuzu kuruların sokma akıldır tüm projeleri.
Anayasa’yı tartıştır, Dicle’nin ötesindeki “Ana Tasa” yı sürece sok, ötele, itele, o yana doğru. Gittiği gibi gelmeyecek sanki, yuttur babana yuttur, tabana yuttur.
Küresel melanetin o azgın sularında, siyasal rafting ya da sörf yapabiliyor musun? Hayır.
Okyanus ötesinden estirilen kasırgalara karşı tükürebiliyor musun inadına? Hayır!
Pusu atabiliyor musun “ilerleme raporlarına”, psikolojik ve gayrinizami savaşabiliyor musun ABD laboratuarlarında üretilen haşerelere karşı? Hayır.
Ya ne, yaptığın ne ki Başefendi?
Devlerin gölgesine yatıp kendi gölgen propagandasını yapmaktasın.
Devler azıcık çatınca kaşını, ödün kopup ödün vermektesin.
Allah ile aldatmaktasın, inanç sömürüp satmaktasın.
Başefendi dedim de… “Kimdir?” diye merak edenlere azıcık anlatalım:
Bu Başefendi
Kırk yıl Cumhuriyet’e ve kuranlara gizli gizli ilendi
Din’i kin’le ölçendi
Mağduru oynayıp merhamet dilendi
Türklüğe düşman bir bozuk gendi.
Eşkıya takibinden takip eşkıyalığına geçildiğinde
Çocuklar gibi şendi
Partisi pırtısı ak kefendi
Tek ayak üstünde yalanlar üfürendi
Sahne-i siyasette dili üç sivrili dirgendi
Kızıldan yeşile dek her renge girendi
Yeter mi bu eşkal? Çizebildiniz mi robot resmini?
Başefendi!… Ah Başefendi ah!
Biz ne başlar gördük ne başlar… Yazdık o başları, başların türevlerini…
Bir tetkik buyur da sonra mütalaa edelim:
Mağrur başlar, eğik başlar, dik başlar, yumuşak başlar, akılsız başlar, delibaşlar, diribaşlar, boynuzlu başlar, kavak yeli esen başlar, şimşir taraklı kel başlar, belalı başlar, çileli başlar, sıkışık başlar, sancılı başlar, kafayı bulan başlar, kafasını arayan başlar, düşünen başlar, standart başlar, üşüyen başlar, üşüten başlar.
Başıbozuk, başı kabak, başıboş.
Baştan kokan balıklar, başı soğuklar… Başı bağlananlar, başına devlet kuşu konanlar, başına çorap örülenler, başından kaynar su dökülenler, başını kaşıyamayanlar.
Baştankara olanlar, başı çekenler, başa güreşenler… Baş koyanlar, başvuranlar, başı vurulanlar… Başında taşıyanlar, başta taşınanlar.
Bu baş işi yaman, belalı, çetin ve çetrefil bir iştir Başefendi. Aman başına mukayyet olasın ha! Başın dönmesin sakın, baştan çıkarmasın seni elebaşılar, başından büyük yerlere sulanmayasın! Yoksa başın bir ağrır ki çaresi yoktur, Nemrut gibi başını bir yerlere vurur durursun.
Hadi “Baş baş”, başı bulutlarda Başefendimiz, sonra görüşürüz…
http://hepar.org.tr/yalama-taslari.aspx

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder