21 Ekim 2014 Salı

OSMAN PAMUKOĞLU DESTANI..,

OSMAN PAMUKOĞLU DESTANI..,



pamukoglu_destani_slayt
24 Şubat 2013  

Yılgınlık salgındı o yıllarda
Ulusal çılgınlıksa yaşam ve belleklerden silinmek üzre
Ülkenin toprakları emperyalist bir iştihanın dikkat merkezinde
Kaynaşmalar var kanamalı
Kara kara kollar boğmakta sınırda karakolları
Düşen asker
Kuran şer
Pusular cüretkâr
Tuzaklar sereserpe.
Erler bidolu ya
Onları kahraman edecek komutanlar
Yana yana aranmaktalar.
Genel Kurmay Başkanı Doğan Güreş
Bir beden arıyordu: Tam sağlam.
Bir ruh arıyordu o bedene
İstenç, inanç, irtifa ve ilham olacak.

Aramaları taramalara dönüştürdü Doğan Paşa
Dörtnala çağrışımlar, ipuçları, belirtiler koşturdu
Durum ve oturum muhakemelerine.

Hayırlı ve milli bir iş için aranmak güzel
Aranan özel
Beklemek… Kurtuluş Savaşımızdaki gibi: “Dakika tehiri mucib-i idam”
Osman Pamukoğlu çağrılmış, görev teklif edilmiştir bile

Kayıtsız koşulsuz kabul!
Yürümeliyim bahtıma âşık bir ışık gibi afacan
Duman işaretleri vermeliyim gizemli dönemeçlere
Hükmünü ve halini öğrenmeliyim güneydoğumun
Cenk iftarlarının oruçlusu olduğum görülmelidir

Gitti yüzeyi büklüm büklüm
Doruk doruk dağlarla kaplı o sağ köşemize
Dağlar… O dağlar…
Destancı o dağları yazmıştı daha önce
O yazılanlar şimdi denk düştü buralara
Bir okuyalım mı?
Karşı yatan kara dağların ak sarıkları vardır. Hırçın rüzgârları, boranları, dumanları vardır. Göğsü çimenli, kucakları yaylalı olanları; taş ya da altın kalpli olanları vardır. Ceylanları, kurtları, yılanları, kartalları vardır. Bilge çobanlara “Aman beyler değil yaman dağlar” dedirten amansız eşkıyaları vardır. Sen de var olmak istersen “eğil dağlar” diye komut verir, “yol ver” dağlar diye yalvarırsın. Dağlar bitsin dersin ya, aşılası dağlar bitip dağdağasız bir hayat sürmeye başlayanların pek yakında yeraltı yolcusu olacaklarını da bilirsin. Yüreğin dağlanır bu gerçeği hatırlayınca. Yürek dedim de, kalp grafikleri geldi aklıma, o dağ misali iniş çıkışlar, hayat muştusudurlar aslında. Dümdüz çizgi, bitişin işareti. Yani dağ yoksa sağ da yok.

Dağların yüreği vardır bilir misiniz?
Yalnızca kahramanlar duyarlar tiktaklarını
Dağın yüreğine yürek dayayan kahraman
Dağcayı söker
Dağ da kahramancayı.

Kahramanca…
Hoyrat formunda bir örnek versek de
Uzantısı, işbirlikçisi, milisleri de duysa:
Ha üssüne ha inine
Haber et hainine
İnmeden tepelerine
Dağlardan hain ine
İnmeyiz inmeyiz bize züldür
Sınırın sıfır noktası var çok sıkışsak geçeriz paldır güldür
Senin geçmense mevzuat hazretlerine tabi.
“Öyle mi?” dedi Pamukoğlu
“Bir virgül atarım postallarımla
Sınırın o çok güvendiğiniz sıfır noktasına
Olur sıfır noktalı virgül”

O noktalı virgüller çoğaldı da çoğaldı
Tümence tümceler kuruldu
Paragraflar atıldı dağların aralarına
Adları Mezi Karyaderi, Hakurk, Avaşin Basyan
Falan filan…

Farklıydı bu Paşa, er oluyordu bir anda
Sıçramayan, siper de almayan bir avcı eri
Yüreğim beni korur diyordu
Ayakta ateş ediyordu.
“Askeri indir hainlerin üstüne” demiyordu helikoptere
“At bizi” buyruğuyla
Atlıyor atılıyordu
Böyle şey görmemiş düşman üstüne.
Askeri de görmemiş
Yorumlar operasyondan sonra:
Ol anlar
Nasıl oldu ol anlar
Mucize diyemedik
Efsanedir olanlar.
Efsane Komutan akla ziyan işleri onlara da aşılamakta:
“Olağanüstülükten korkar sayın olağan
Fikirde papağan, yaman lafazan
Bu gibilere hiç inanmayın.
Düşleyin sınırsızca
Yaratıcılığınızı kullanın akıldan önce
Korkmayın korkanlara şunları deyin:
Korkusundan
Düşlemez korkusundan
Düşünden ne korkarsın
Sen asıl kork usundan”

Ve okuyordu cephede de yazıyordu ha bire
Şaşıyordu buna şaşıranlara
Kızıyordu “birazcık diyet” diyenlere
“Okuma ve yazma iştahıma diyet düşünüyorlar akıllarınca
Okumaya ve yazmaya diyet ne kötü niyet
Savaş ilanı sayarım hepten ve yekten
Başlatırım bilmeyene kendini bildirme harekâtını
Rap rap rap
Bir kalem ve binlerce kitap
Edebiyat ve bilgi tugayı olarak
Zapt edecektir onların dar kafalarını”

Okumalarıyla okumuştu düşmanın ciğerini
Alberto Bayo, Carlos Marighella ve diğerleri
Şekil aynı şekil, şablon da diyebilirsin
Ülke boyasıyla çizilmiş olması
Esasa ilişkin bir ayrım değil
Bütün bu olgu, algı ve bilgilere eklenince kendi yorumu
Dünya tarihinde olmayan bir şey oldu
Gerillayı yendi düzenli ordu.

Nedir ki “Yapmasın konuşsunlar, yapsın konuşmasın” ayağındaydılar birileri
Yapmadı onların dilediklerini, dediklerini.
Çağlayanda mutluydu o, çağlamasından ürktüler
Kanal açıp emeklilik gölüne döktüler

Orduevinde kâğıt oynayacak, anılar anlatacak sandılar
Pek fena aldandılar.
Osman Paşa, bir kitap yazdı
Bilinçaltında sakladığı bölücülük vuruşmasının
Duruşma tutanakları gibi.
Çöpe atıyordu böylece
Düz mantık mastürbasyonu yapanların sığlıklarını.

Sonra diğer kitaplar…
Yankılar yankılar yankılar…
Nasıl bir yazar olduğunu yazanlar pek çok
Bunlardan iki örnek marifete iltifatın en içten ifadesi
İlhan Selçuk “Edebiyatın her dalına posta koyar Osman Paşa”
Destancı “Kalemini de silahı kadar iyi kullanıyor… Roman yazan ikinci general…”

Gerçek yengi, dile getirerek dize getirmek
Anlatıyordu durmadan Osman Paşa
Memleketin halini ahvalini
Üniversite kürsülerinde, ekranlarda, çalıştaylarda

Halk bunu yeterli görmüyordu “Parti parti!” diyordu
“Düzenin fon müziği çalıp durdukça
Bu ülke uyuyacaktır.
Kur orkestranı, al çubuğu eline kaldır
Osman Paşa Marşını çaldır”

Onu da yaptı
Toplumsal kıpırtılar son da olabilirdi ilk de
Bunu bilmesine karşın
Sivas Kongresi’nin toplandığı 4 Eylül günü
Ser oldu can pazarından daha riskli bu serüvene

Tapulu araziler vardı oy tabanında
İşlevi bir işleme bağlı olanlarla dolu ortalık
Siyasal bellekse tam bir felaket
Boş kumbara kimileri sadaka beklemekte
Sönmüş kapkara olanları var, ümitsiz vak’a
Ve en acısı, yalandan eşek olup bilmezden gelenler pek çok.

Örgütlenildi bütün bunlara karşın
Kütükler kapıldı selin önünden
Toplama, çıkarma, çarpma, bölme dört işleminin
Beşincisi bulundu gelir sağlama bağlamında.

Hep ardır
Hep namustur, hep ardır
Ülkeyi kurtaracak
Hak partisi HEPAR’dır
Diye diye
Seçim eğik düzlemine para kuvvetiyle değil
Yetenek, yürek ve yurtseverlikle girildi
Seçimi geçim, geçimi seçim yapanlar yoktu aralarında
Baraj vardı seçim yasasında ve halkın kafasında
Fırsat eşitliği getiremeyenler, eşitlik fırsatı da vermiyorlardı.
Bunları aşmak için güçse güç, oyunsa oyun, bilgiyse bilgi
Bir avuç idealist kaya sondajı yaptı önyargıların altına
Telekulakları çekildi birilerinin
Cemaziyülevvelleri ortaya döküldü

Ve sonuç:
Seçim’in seç’ini verseler de, im’ini yakalamışlardı
Oy toplarken anılar da toplamışlardı seçim meydanlarından
Bu im’i ve anılarını siyaset biliminin doğruları eşliğinde tartıştılar
Vizyon, misyon, pozisyona dönüşürse anlamlı
Halk kitleri bugünden yarına değişemiyor
Uzun soluklu top çevirmeler olmalıydı “ya sabır” makamında.

Kuruluş aşamasında
Kervan yolda düzelmişti mecburen
Çünkü bir takvim sıkıştırması vardı.
Şimdi artık zamanla yarışmadan yarışmak zamanıydı
Kervanını yeniden oluşturdu, dizdi, düzeltti Osman Paşa
Gidiş yolu ve hedef güncellemesi yaptı

Şimdi yeni ivmeler kazanma günü
Okuyor, anlatıyor, yazıyor Osman Paşa
Yazdıklarının özütlenmiş özeti şöyle:
Kuru gürültüyü erekle demle
Tutkuyla atılan slogan olsun.
İmgeyle demle ki kuru lafları
Utkuya dem tutan enstrüman olsun.

Tarih gözüne kestirmiştir
Coğrafyadan okunur falları
Tanrı özel görevle yollar kimi kulları
Osman Pamukoğlu bu enderlerdendir
Bunun altı ileriki yıllarda
Daha kalın çizgilerle çizilecektir.
“Kahramanlar yaşarken tarih konuşmaz” derler Bulgarlar
Tarih konuşmasın, onun duygusu ve coşkuları yok
Acelesi de…
Destan konuşur ama, destanın dili durmaz
Ne ki, yaşarken bir kahramana pek destan yazılmamıştır
Bu destanın kahramanı yaşamaktadır
İşte bundan dolayı
Destanımıza son değil şimdilik ara
Devamı yeni olağanüstülüklerle donanmış olarak
Biz yazamasak bile yazılacaktır.

Cazim Gürbüz

http://hepar.org.tr/osman-pamukoglu-destani.aspx

..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder