18 Şubat 2019 Pazartesi

TBMM SUSURLUK KOMİSYONU RAPORU., BÖLÜM 17

TBMM SUSURLUK KOMİSYONU RAPORU.,  BÖLÜM 17


4/3/1997 - 11:09 - Atin


Mehmet Eymür'ün yolladigi kisilerin kendisine babasinin Korkut Eken'in istegi üzerine özel harekatçilarca kaçirildigini ve sorgulandigini söylediklerini, bu konu ile ilgili olarak Mehmet Agar'in da isminin geçtigini, Eymür'ün kendisinin de babasinin kaçirilmasinda Korkut Eken ve Mehmet Agar'in ilgisinin oldugunu ve bu isimleri Cumhuriyet Savciligina vermesini söyledigini, ancak bu isimleri Savciliga vermedigini, Tarik Ümit'in son aylarda ortaligin epeyce karisik oldugunu, zamani gelince bazi seyleri anlatacagini ancak henüz vakti gelmedigini kendisine söyledigini, arada laf çikartan insanlar var dedigini babasindan isittigini, Tarik Ümit'in Cihangirde yazihanesinin Korkut Eken tarafindan telefonla arandigini ve Korkut Eken'in telefona cevap veren çocuga, o bizi satti biz de onu satacagiz deyip telefonu kapattigini, bunu yazihanedeki çocuktan isittigini, bu telefon olayinin babasinin kaybolmasindan önce oldugunu, korkut Eken ve Mehmet Agar'in mal vaarliklarinin arastirilmasi gerektigini, Babasinin kaybolmasinin Silivri Jandarmasinca yapilan bir sorusturma ile kaldigini, Abdullah Çatliyi Mehmet Özbay ismiyle tanimadigini, Mehmet Agar'i da sahsen tanimadigini, Emniyetten Hiram Abas, Mehmet Eymür ve Korkut Eken'i tanidigini, Assubay Ahmet Altintas'i, Jitem mensubu olarak tanidigini ve ilk defa babasinin kaybolmasi olayinda tanistigini, Kibris Bankasindaki ortak Yaman Hakkinin kendisine babasi Tarik Ümit'in bankada hissesi olmadigini söyledigini ancak elinde hisse dagilimi olan evrak bulundugunu ve babasinin bankaya ortak oldugunu ve kaybolmadan evvel en son gündüz Tarik Ümit'in Divam Pastanesinde Hakki beyle görüsmüs oldugunu, Babasi Tarik Ümit'in son zamanlarda emniyet tarafina ters düsmüs olabilecegi seklinde kuskularinin oldugunu, Ibrahim Sahin ile sahsen hiçbir tanisikligi olmadigini bildigi kadariyla babasi Tarik Ümit'in uyusturucu ticaretiyle bir alakasinin bulunmadigini, dündar Kiliç isminden babasinin hiç bir zaman bahsetmedigini, Alaattin Çakici, Tevfik Agansoy, Behçet Cantürk, Ömer Lütfü Topal, Sami Hostan ile Tarik Ümit arasinda direkt ya da endirekt iliskiler konusunda herhangi bir duyumunun olmadigini zaten kendisinin son 2 yildir Istanbul'da oturmadigini, Yasar Öz'ün Düzceden babasi Tarik Ümit'in çocukluk arkadasi oldugunu, Yasar Öz ile Tarik Ümit'in bir is iliskisinin olmadigini, Tarik Ümit'i uyusturucuya karsi bir insan olarak bildigini, Yasar Öz'ün uyusturucu ticareti ile ilgisinin olup olmadigini bilmedigini,'' belirtmistir. (Ek:209) 37- Ibrahim Sahin Özel Harekat Dairesi Eski Baskan Vekili 7.01.1997 tarihli ifadesinde; ``1956 Tokat dogumlu oldugunu ve 1982'nin sonunda Özel Harekatin Kurucularindan birisi oldugunu, Tarik Ümit ile Istanbul Emniyet Müdürlügünde çalisirken tanistigini, Tarik Ümit ile dost olduklarini; Tarik Ümit'in kendisinin iki kez ziyaretine geldigini, Tarik Ümit'in kayboldugu 1995 yili 2 Mart'inda kendisinin polis Memuru Ayhan Akça ve Mehmet Agar ile birlikte Diyarbakir'da olduklarini, Tarik Ümit'in öldürülüp öldürülmedigini bilmedigini, ancak Tarik Ümit'in uyusturucu kaçakçilarini polise ve devlete yakalattigini, bunun için ajanlik yaptigini, Tarik Ümit ile 1991-1992 yillarinda tanistigini ve o günden beri devamli ölüm korkusu içinde oldugunu, bu durumu Tarik Ümit'in kendisinden duydugunu, bir de Tarik Ümit'in Kibrista banka açtigini kendisine söyledigini, Tarik Ümit'in bu bankaya ortak oldugunun söylendigini, Topal Cinayeti ile ilgili olarak polis memurlari Ayhan Akça, Oguz Yorulmaz ve Ercan Ersoy'un evvelce Özel Harekat daire Baskanligi emrinde çalistiklarini 1995 yili Nisan ayinda ayrildiklarini, Ercan Ersoy'un Izmir'e, Ayhan Çarkin ile Oguz Yorulmaz'in da istanbul'a tayin olduklarini, su anda Ercan Ersoy'un özel harekatçi olmadigini, diger ikisinin Özel Harekatçi oldugunu, Oguz Yorulmaz'in 1996 yili Ocak Subat aylarinda Ankara'dan ayrildigini, bu polis memurlari, ayrildiktan sonra hiçbir sekilde görüsmesinin olmadigini, hele Ercan Ersoy'la hiç olmadigini, zaten Ercan Ersoy'un özel harekattan çikarildigini, 28 Agustos 1996 da Emniyet Genel Müdür Yardimcisi Halil Tug'un kendisini çagirdigini ve Istanbul'da alinan bu memurlari alip getirmesini kendisine köyledigini, Içisleri Bakani Mehmet Agar'in da kendisini telefonla aradigini ve bu talimati verdigini, istanbul Çamlica turnikelerinde memurlari teslim aldiklarini ve Ankara'ya döndüklerini, Döndükten sonra Halil Tug ve Içisleri Bakanina bilgi verdiklerini, getirilen sahislarin ifadelerini aldiktan sonra serbest biraktiklarini, Istanbuldan tutanakla teslim aldiklarini, tutanakta sahislarin bir ihbar neticesi alindiklarini ve herhangibir illiyet bagina rastlanmadigi ve olayla ilgileri olmadigindan bahsedilerek teslim edildiginin belirtildigi, Ankara'da bu sahislarin yazili ifadelerinin ve gösterdikleri sahitlerin de ifadelerinin alinarak saliverildiklerini, Bu polis memurlari ile birlikte iki sivil Sami Hostan ve Ali Fevzi Bir'in de teslim alindigini ve ifadelerinin alinmasindan sonra bunlarin da serbest birakildiklarini, Mehmet Ali Yaprak ile bir iliskisinin bulunmadigini ve bu sahsi tanimadigini, Tarik Ümit'in kizi Handeyi de tanimadigini ve hiç görüsmedigini, Tarik Ümit olayinin sousturmasini yapan Jandarma Assubayi ile telefonla görüstügünü ve özel harekatçi Ayhan Akça'nin alinmasinin yanlis oldugunu ve bikarilmasini söyledigini, Resmi olarak istenildigi takdirde Ayhan Akçay'i verebileceklerini de söyledigini, Tarik Ümit olayi ile ilgili olarak Mehmet Eymür'ün kendisine telefon ettigini ve Tarik Ümit'in kendilerince alindigini söyledigini, kendisinin de mümkün olmadigini, almalari için sebep olmadigini söyledigini, Abdullah Çatli'yi tanimadigini, Özel harekatta görevli polis memurlari nereye tayin olurlarsa olsunlar mutlaka Özel Harekat daire Baskanliginin görüsünün alinmasi gerektigini, Sedat Bucak'a koruma olarak verilen memurlarla ilgili olarak kendilerinden bir görüs sorulmadigini, normalde sorulmasi gerektigini, Ayhan Akça'nin evvelce kendisine korumalik yaptigini, Ayhan Akça ile kurye Dilek Örnek iliskisini Ayhan Akça'nin açiga alinmasindan sonra ögrendigini, 1988 den beri Ayhan Akça ile birlikte çalistiklarini ve hem kendisinin hem de Ayhan Akçanin Tokat'li oldugunu ve hemsehri olduklarini ve güvendigi bir elemani oldugunu, Doguda, zaman zaman operasyonlar, bölgedeki MIT sorumlusu personel ile bilgi alisverisi yaptiklarini, operasyon öncesi MIT yetkililerinden bilgi aldiklarini, Operasyona katilan özel tim'in en az 20 kisiden olustugunu, ve iki timle operasyona gidildigini, Özel tim'in kirsal alana tek basina gitme yetkisinin bulunmadigini, mutlak surette yanlarinda askeri birlik olmasi gerektigini, Narkotikle özel harekatin bir baglantisi olmadigini, kendisinin 25 yillik polis olarak sadece esrari tanidigini, digerlerini bilmedigini, narkotik subelerin kirsal alanda operasyon tecrübelerinin bulunmamasi nedeniyle kendilerinden yardim istediklerini ve kirsal alanda pusu atma islerini yaparak Narkotike yardimci olduklarini, Uyusturucu sevkiyati ile PKK'nin baglantisinin oldugunu, nihai olarak kendilerinin operasyon mensubu olduklarini, 1993 yilindan beri Özel Harekat daire Baskanligi görevini vekaleten yürüttügünü, Özel Harekatta 7 bin civarinda personel oldugunu, özel harekatin lekelenmemesi için elden gelen gayretin gösterildigini ve uygunsuz hali görülenlerin hemen özel harekattan çikarildigini, özel harekatin yipratilmasi için memurlarinin MHP'lilerden seçildigi yolunda söylentiler yayildigini ve bunun gerçekle bir ilgisi olmadigini, PKK ile mücadelede özel harekatin basarili oldugunu ve bu nedenle PKK örgütünce kendilerine saldirildigini, Bu güne kadar 6700 kisilik özel harekat kadrosundan, isledikleri suçlar nedeniyle sadece 28 kisinin meslekten ihraç edildigini, özel harekatin kurulusunun Genel Kurmay'in Özel Harp Dairesine dayandigini, ilk kuruldugunda Özel Harp Dairesinin kendilerine kurslar verdigini, PKK ile yürütülen mücadelenin bir gerilla savasi oldugunu, Askerlerin operasyonlara giderken yanlarinda polis timi istediklerini, özel timci polisleri Ankara'ya getirdigi için açiga alindigini, Sedat Bucak'in kaza geçirmesi üzerine Istanbul'u telefonla aradigini ve Sedat Bucak'in durumunu sordugunu, Sedat Bucak'i tanidigini ayrica Güneydoguda bütün asiret reisleriyle yakin iliskilerinin bulundugunu bu insanlarin özel harekata yardimci olduklarini Sedat Bucak'i sagligini merak ettigi için aradigini, Istanbul Emniyet Müdürlügünü de aradigini ancak Balikesir'i aramadigini, Behcet Cantürk öldügü zaman sevindiklerini, Behcet Cantürk'ün Özgür Gündem Gazetesinin % 30 hissedari oldugunu, PKK'ya en büyük mali ve lojistik destegi sagladiginin söylendigini, bu operasyonu kimin yaptigini bilmedigini, Savas Buldan'in da PKK'ya destek verdigi kanaatinde oldugunu, Buldan'larin doguda asiret olarak bu örgüte yardim ettiklerini, Ömer Lütfü Topal hakkinda böyle bir duyumu olmadigini, Ömer Lütfi Topal'in öldürülmesinde para ve menfaat iliskilerinin bulunabilecegi kanaatinde oldugunu, Ömer Lütfü Topal Cinayeti ile Özel Harekatin karalanmaya çalisildigini, Uzi silahinin özel harekatta kullanildigini, profosyonelce islenmis olan bu cinayette uzi silahi birakilarak adeta bir mesaj verilmek istenildigini, bu uzi silahin özel harekattaki silahlardan olmadigini zaten numarasinin da silinmis oldugunu, Abdullah Çatliyi tanimadigini, 1995 yilinda Çatli ile oturup konustuklarini ancak Çatli olarak degil Mehmet Özbay olarak tanidigini, hatta soyadini bile bilmedigini, kazadan sonra ögrendigini, Ankara'da Sedat Bucak'in yazihanesinde gördügünü ve isadami ve tekstilci oldugunu kendisine söyledigini, bir-iki defa da Istanbul'da görüstüklerini, Emniyette silah uzmani sertifikasi verilmesi gibi bir uygulama aolmadigini, Korkut Eken'in Balikesir ve Mentes kurslarinda özel harekata ögretmenlik yaptigini, bunun disinda özel harekatla hiçbir sekilde iliskisinin bulunmadigini, Hüseyin Kocadag ile ilk Özel Harekat subesinde beraber çalistiklarini, bir kadinla iliskisi oldugu gerekçesiyle meslekten ihraç edildigini ve Danistay Karariyla tekrar meslege döndügünü ve Hakkari Özel Harekat Sube Müdürü olarak tekrar basladigini, Ömer Lütfü Topal cinayeti ile ilgili Istanbulda polisce alinan 3 özel timciyi almak üzere Istanbul'a gidisinde Emniyet Genel Müdürü Alaaddin Yüksel'in Ankara'da olmadigini ve görevi Emniyet Genel Müdür Yardimcisi Halil Tug'dan aldigini, Özel harekatin, istihbarat için adam kullanmadigini, özel harekatta da böyle bir istihbarat birimi olmadigini, Bucak asiretinin tamaminin gönüllü köy korucusu olduklarini ve para almadiklarini, devletten para alan Bucak asireti ile ilgili korucu sayisinin 50'yi geçmedigini, operasyon bölgelerinde arazi sartlarini iyi bilen 3-5 koruyucu da beraberlerine alabildiklerini, bunlarin sadece yol gösterici olduklarini, Tarik Ümit'in kaçirilmasi olayi ile ilgili olarak, Mehmet Eymür'ün kendisini telefonla aramadigini, kendisinin Yenimahalleye giderek Mehmet eymür ile yemek yiyip görüstügünü, Mehmet Agar'in bu konuda kendisine bir sey söylemedigini, Mehmet Eymür ile Tarik Ümit'in kaçirilmasi olayini da konustuklarini, Mehmet eymür'ün kendisine Tarik Ümit'i Ayhan Akça ve Ziya Bandirmalioglunun götürdügünü ve Abdullah Çatli'in elinde oldugunu söyledigini, kendisinin de Ayhan Akçanin Diyarbakir da o gece yaninda oldugunu ve Genel Müdür ile birlikte Diyarbakirda bulunduklarini, Diyarbakirda olan bir insanin Istanbul'da Divan Pastanesinden Tarik Ümit'i kaçirmanin mantik disi olduguu söyledigini, Mehmet Eymür ile yaptigi görüsmede Mehmet Eymür'ün ``Tarik Ümit'i Abdullah Çatli biraksin, ya da biraktirin, ben teminat veriyorum, bir daha Tarik Ümit Abdullah Çatli'nin islerine karismayacak yahut o alana girmeyecek'' dedigini, kendisinin de Tarik Ümit'in nerede oldugunu bilmedigini söyledigini, Özel Harekat Daire Baskanliginin herhangibir kisiyi alip sorusturma hakkinin bulunmadigini, Özel Çiller ile bir münasebetinin bulunmadigini, ömrü hayatinda Özer Çiller'i görmedigini,'' belirtmistir. (Ek:210) 

38- Bilgi ÜNAL Istanbul Eski Emniyet Müdür Yardimcisi 7.01.1997 tarihli ifadesinde: ''1952 Balikesir Manyas dogumlu oldugunu, Ömer Lütfü Topal, cinayetinde olay yerinde 2 tane kalesnikof tüfek birakilmis oldugunu ve bu tüfeklere ait bos kovanlar ile Istinye tarafindan çalinti oldugu anlasilan bir arabada ameliyat eldivenleri bulundugunu, teknik büronun yaptigi çalisma sonucu tüfeklerin bir tanesinin Sarjörü üzerinde ``Taramaya müsait degil, ancak mukayese müsait yarim bir parmak izi bulundugu'' seklinde tesbit yapildigi, bu olayi Bodrum Torba'da Regata Oteli ortaklarinin öldürülmesi olayinin bir misillemesi olarak degerlendirildigini, Ömer Lütfü Topal'in Regata Oteline ortak oldugunu, bu otelin ortaklarindan birisinin Ömer Lütfü Topal tarafindan öldürüldügü seklinde kamuoyunda konusmalar oldugunu, hatta konu ile ilgili olarak Mugladan bir ekibin gelerek Istanbulda 15 gün çalistiklarini, Cinayet bürosuna gelen bir ihbarda özel harekatçi memurlarin isimlerinin verildigini ve bunun degerlendirilmesi lazim geldigi yolunda olusturulan ekipte bir kanaat uyandigini, bu durumu Il Emniyet Müdürü Kemal Yaziciogluna da aktardigini, ve olumlu görüsünü aldiklarini, bunun üzerine bir memurun Istanbuldan birisinin de Izmir'den alindigini, üçüncüsü olan Ayhan'in da arkadaslarini sormak için Subeye geldiginde alindigini, Ömer Lütfü Topal Cinayetini arastirmakla görevli bir grup olusturduklarini, Asayis Subesi Müdür Yardimcisi, Cinayet Büro Amiri ve Cinayet Büro Amir Yardimcisindan bu grubun olustugunu, Grubun yaptigi çalismada alinan özel harekatçi memurlardan kesinlikle bu olaya yanasmadiklarini, bu cinayetle ilgilerinin olmadigini,olay gecesi bir memurun Istanbulda C bölgesi diye bilinen Kadiköy Bölgesinde görevli oldugu, bir tanesinin Bakirköyde arkadaslariyla yemekte oldugu, diger birinin de Izmir'de oldugunu, Alinan polis memurlarinin ve eldeki diger sivil kisilerin Ankara'dan gelecek ekibe teslim edilmesi için Içisleri Bakani Mehmet Agar'in Istanbul Emniyet Müdürü Kemal Yaziciogluna talimat verdigini, bunu Kemal Beyin kendisine aktardigini, Ankara da Özel Harekat dairesi Baskan Vekili Ibrahim Sahin in Istanbul'a gelerek Çamlica turnikelerinde memurlari ve sivilleri teslim alarak götürdügünü, teslim isleminde tutanak düzenlendigini, Memurlarin teslim saati itibariyle 29 saat gözaltinda kaldiklari, bu sürenin uzamis olmasinin, Sayin Içisleri Bakaninin talimati üzerine Ankara'dan gelecek ekibin beklenmesinden kaynaklandigini, yoksa yasal süre içerisinde ilgililerin saliverilmis olacaklarini, alinan sahislarin sorgulanmadiklarini, isnat edilen suçla ilgili olarak kendilerine bilgi verildigi ve kagida yazmalarinin istenildigi, bunun bir uygulama oldugunu ve bu sahislarin olayla ilgili olmadiklarina dair el yazilarinin oldugunu, bunun ifade niteligini tasimadigi, kendisinin bu kisilerle yapilan mülakatta bulunmadigini, Ömer Lütfü Topal'in olay günü aksami casinodan evine giderken müdiresi ile ortagi Ali Fevzi Bir tarafindan yolcu edildigini, olay günü diger ortagi Sami Hostan'in il disinda oldugunu, Emniyetle ilgili ünitelerde hiçbir zaman video ile kayit yapmadiklarini, böyle bir tesbit yapmalarinin sözkonusu olmadigini, alinan polis memurlari ile yapilan mülakata yabanci kisilerin girmedigini, Memurlarin, mülakatta bulunan bütün görevlileri tanimalarinin mümkün olmadigini, Istanbul Emniyetinde bile qekçok memurun Il Emniyet Müdürü olarak sahsen kendisini bile tanimadiklarini, ancak ismen taniyabileceklerini, Ömer Lütfü Topal Cinayeti sorusturmasi ile ilgili olarak kendilerine herhangibir telkin yada esgeçin seklinde bir zorlama yapilmadigini, Alinan 3 polis memuru ile ilgili olarak kendilerine resmi yada gayriresmi sahislardan kimsenin muhatap olmadigini, ve bu konuda bir haber de duymadigini, Ömer Lütfü Topal Cinayeti ile ilgili olarak yönlendirilmelerinin sözkonusu olmadigini, böyle bir sey hissetmedigini, Abdullah Çatliyi tanimadigini, ancak isim olarak tanidigini, Mehmet Özbay'in Abdullah Çatli oldugunu bilmedigini, Susurluk kazasindan sonra ögrendigini, Ömer Lütfü Topal cinayetinde kullanilan silahlardan birisinde Abdullah Çatlinin Sahin ekli ismi ile 1992 yilinda yurtdisina çikista sahte isim ve pasaportla yakalanmasinda alinan parmak izi ile benzerlik gösterdigini ve bunun da ilgili memurlarin kendi islerinde dikkatli davranmis olduklarinin bir sonucu oldugunu, Asayis Subesinin bu konuda yaptigi çalismalarla MIT ile direkt bir iliskisinin olmadigini eldeki mevcut bilgilere göre Ömer Lütfü Topal cinayetinin aydinlatilmasinin mümkün olmadigini, Tevfik Agansoy'un öldürülmeden önce de iki kez öldürmeye tesebbüs oldugunu, olayin 2 sanigini aldiklarini, olaya fiilen karisan 6 kisi oldugunu ve digerlerinin de isimlerini belirlediklerini, ölenlerden birisinin cinayeti islemeye gelen sahislardan birisi oldugunu, Arnavut Sami olarak bilinen Sami Hostan'in Almanyada esrarla yakalanmak ve kumar oynatmak suçlarindan hakkinda fis düzenlenmis olamsina ragmen, kendisine silah ruhsati verilmesi ile ilgili olarak bir bilgisinin olmadigini ve bu kounda bir yorum yapamayacagini, Haluk Kirci hakkinda bir bilgisinin olmadigini, basinda yansidigi kadariyla bildigini, Topal cinayeti gibi profesyonelce islenen cinayetlerde, suçta kullanilan tabanca, tüfek neyse, özellikle hadise yerinde birakildigini, çünkü birakilmadigi takdirde baska bir hadisede kullanildigi zaman yakalanma ihtimali olacagindan o hadisenin de akabinde çözülmesini getirecegini bu nedenle silahlarin birakilmis olabilecegi, kanaatinde oldugunu, Özel tim mensuplarindan Oguz'un Hüseyin Kocadag'in korumaligini yaptigi konusunda bir bilgisi olmadigini, Ömer Lütfü Topal'in daha önceleri uyusturucu kaçakçiligi yaptigi seklinde duyumu oldugunu, bugün için uyusturucu kaçakçiligindan çok daha fazla paranin mevcut gazinolarindan kazandigini, Ömer Lütfü Topal'in gazinocular alemi içerisinde sevilmeyen bir kisi oldugunu, bu kadar çok düsmani olan bir kisinin olay günü silahsiz ve tekbasina olmasinin dikkat çekici oldugunu, Alinan 3 özel tim görevlisi ile Sami Hostan ve Ali Fevzi Bir'in iliskileri hakkinda bilgisi olmadigini, Sami Hostan'i hiç tanimadigini ve görmedigini, Ali Fevci Bir'i de tebligat için Ömer Lütfü Topal'in ogluyla birlikte geldiklerinde bir defa gördügünü, Ayhan Akça'yi tanimadigini ve Ibrahim Sahin'in özel korumasi olup olmadigini bilmedigini,'' belirtmistir. (Ek:211) 

39- Habip ASLANTÜRK 28.01.1997 tarihli ifadesinde; ``1971 Istanbul dogumlu oldugunu ve Ilkokul mezunu oldugunu, Abdullah Çatli'nin Sultan Tekstil firmasinin muhasebe islerinde çalistigini, Abdullah Çatli'yi, Mehmet Özbay olarak bildigini, Sultan Tekstil'e 1994 yili Agustos ayinda girdigini, Subat ayina kadar burada çalistigini ve daha sonra BAYSA Sirketinde çalismak üzere kendisinin Botas'a gidip-gelmekle görevlendirildigini, kendisi ile birlikte Turgay Maraslinin da bulundugunu, Mehmet Özbay'in soförlügünü de yaptigini, ancak devamli sahsi soförü olmadigini, simdi Baysa'da çalistigini, Mehmet Özbay (Abdullah Çatli)'in Bati Trakyada Türk asilli milletvekili Sadik Ahmet ile samimi oldugunu, ayrica Sedat Bucak ile de Çatli'nin gelip-gittiklerini, Mehmet Özbay ile 3-4 defa Ankara'ya geldiklerini, yüksek insaata ve Sedat Bucak'a bir defasinda ugradiklarini, Mehmet Özbay'a çevresindekilerin Büyük Reis diye hitap ettiklerini, Haluk Kirci'nin da Çatli ile birlikte oldugunu, Sultan Tekstilde Haluk Kirci'nin ithalat-ihracat müdürlügü yaptigini, Mehmet Özbay'in Botastan aldigi iste Ahmet Baydar ile ortak oldugunu, Mehmet Hadi Özcan'i da Botas'ta bir kez gördügünü, Haluk Kirci'nin da 2 kez Botas'a geldigini gördügünü, Korkut Eken'i Botas'ta hiç görmedigini, Botasta çalistigini sonradan gazetelerden ögrendigini, Mehmet Özbay (Abdullah Çatli)'in Istanbul Floryada evi oldugunu, kendisinin BMW otomobile bindigini, Haniminin Honda kizinin da suzuki otomobili oldugunu, sirketleri bulundugunu bu genç yasta bu serveti nasil elde ettigini zaman zaman kendi aralarinda arkadaslari ile düsünüp konustuklarinin vaki oldugunu, Mehmet Özbay'in saza, söze, eglenceye düskünlügünün oldugunu, Istanbul Yesilköyde Balikçi Hasan'a Orfoz restaurant'a, Etilerdeki barlara ve benzeri yerlere gittiklerini, Mehmet Özbay'in zaman zaman yurtdisina gittigini, Mehmet Özbay'in iki tane telefonu oldugunu ve 5-6 tane de karti oldugunu, kendi üzerine Mehmet Özbay'in 2 kart aldirdigini, ayrica soför Çetin Babayigit adina aldirmis oldugu iki tane de telefonun oldugunu, bu telefonlari da kendi üzerine devraldigini, ancak telefonlardan birisinin devamli Mehmet Özbay tarafindan kullanildigini, kendisinde olan telefonun da Mehmet Özbay ile irtibat saglamak için bulundugunu, Mehmet Özbayin sirketlerinden Sultan Tekstil'in durumunun iyi oldugunu, Ticaret Odasinca verilmis olan basari belgesinin oldugunu, hatta bir ara kredi almak istediklerini ancak ithalat-ihracat kosullarina uymadigi için alamadiklarini, Haluk Kirci'nin Sultan Tekstilde çalistigi zaman baska bir isim kullanmadigini ve herkesin onu Haluk Kirci olarak bildigini, Abdullah Çatli ile Gonca Us'un birlikte yasadiklarini, Abdullah Çatli ile Sami Hostan'i bir kez birlikte gördügünü hatirladigini, ancak Sami Hostan'in Abdullah Çatli'yi telefonla arayip aramadigini bilmedigini, onu sekretere sormak gerektigini, Abdullah Çatli ile Ömer Lütfi Topal'i birlikte hiç görmedigini ve bilmedigini,'' belirtmistir.(Ek:212) 


40- Abdullah ÇETIN 28.01.1997 tarihli ifadesinde; ``1962 Tokat dogumlu oldugunu, 1983 yili Mart ayinda Abdullah Çatli ile Almanya'da tanistigini, kendisinin parali asker (lejyoner) oldugunu, Nijerya, Fas, Etiyopya, Çat gibi ülkelerde parali askerlik yaptigini, Fransiz ordusu emrinde de çalistigini ve oraya kendisini Abdullah Çatli'nin gönderdigini, Çatli ile tanismasinin tesadüf oldugunu, Çatli'nin çevresindekilerin Çatli'ya reis diye hitap ettiklerini, Almanyada Düseldorf, Köln, Özerlon sehirlerinde bazi kahvehaneler oldugunu ve buralara kurye olarak evrak götürüp-getirdigini ve Çatli'nin bu suretle güvenini kazandigini, Abdullah Çatli'yi enson 1991 yilinda Ankara'da Mülkiyeliler Birliginin arkasinda bulunan Karadeniz Kahvesinde gördügünü, 1991 den 1993 yilina kadar Güneydogu Anadoluda çalistigini, Cem Ersever'in komutasindaki birliklere destek saglamakla görevli olduklarini ve 15'er kisilik gruplar halinde görev yaptiklarini, dagdaki görevlerinin istihbarat çalismasi yapmak oldugunu, dogrudan JITEM ile baglarinin olmadigini kendilerine yöredeki köy halkindan bilgi toplamak bilgi toplamak görevinin verildigini, Ahmet Cem Ersever'i bir kez gördügünü, Güneydogudaki bu göreve kendisini Çatli'nin, gönderdigini, 1992 yilinin Mayis ayinda Azerbaycan'a gittigini ve Gence'deki kampta kaldigini C-4 plastik patlayici konusunda egitildiklerini ve C-4'ün kendisinin uzmanlik alani oldugunu, Azerbaycan'daki egitimleri sirasinda C4 plastik patlayicilarin Hors Greenmayer adli sahistan temin edildigini, bu sahsin Azerbaycan da etkisinin çok oldugunu, Ugur Mumcu suikastini gerçeklestirenlerinde Azerbaycan'daki kampta egitildiklerini, ancak bu sahislari ismen taniyamiyacagini, bunlardan birisinin Cefi Kamhi'ye suikast düzenleyenlerden birisi oldugunu ve bu kisiyi teshis edebildigini, Bunun 1,78 boyunda, esmer, dalgali saçli, sakalli bir insan oldugunu, ancak ismini bilemiyecegini, Azerbaycandaki kampa egitim amaciyla gelenlerin isim vermediklerini, Azerbaycan da ayrica kenevir tarlalarinin korunmasinda da görev aldigini, 27 Eylül 1995 te Manukyan olayinda da C4 plastik patlayicinin kullanildigini, bildigini, Abdullah Çatli'nin kendilerini kullandigini, Çatli ile yurtdisi operasyonlarda bulunmadigini, Haluk Kirci'yi tanimadigini, Ugur Mumcu'nun evinin bulundugu mahalle ile ilgili olarak istihbarat çalismasinin kendisi tarafindan yapildigini ancak eylemi kendisinin yapmadigini, ancak eylemi yapanlarin egitim verdikleri sahislardan oldugunu, araç altinda egitim verilen 3 kisi oldugunu ve bunlardan birisinin Jefi Kamhiye suikast düzenliyenlerden birisi oldugunu teshis ettigini, Güneydogudan geçen uyusturucunun büyük çogunlugunun Azerbaycan'dan geldigini, çünkü buralarda dönümlerce kenevir tarlalarinin oldugunu,'' belirtmistir. (Ek:213) 


41- ARZU YAMAN 22.01.1997 tarihli ifadesinde özetle; 21 Ocak 1968 Kusadasi dogumlu oldugunu, Susurlukta meydana gelen kazada ölen Gonca Us'un üvey kardesi oldugunu, bu nedenle bilgisine basvuruldugunu, Kazada ölen Abdullah Çatli'yi halen resmen evlenmek üzere oldugu ve dört yildir birlikte yasadigi erkek arkadasi Ahmet Baydar vasitasiyla 3,5 sene evvel ve Mehmet Özbay olarak tanidigini, bundan 1-2 ay sonra Mehmet Özbay ile kiz kardesi Gonca Us'un tanistiklarini, birlikte dörtlü olarak yemege çiktiklarini, gezdiklerini, Abdullah Çatli oldugunu bilmediklerini, bir süre sonra kardesinin Can Apa ile evlendigini ve Mehmet Özbay'dan ayrildigini, evliligi bozulunca tekrar Mehmet Özbay ile birlikte oldugunu kendilerine duyurmadigini, gizli tuttugunu, Arkadasi Ahmet Baydar'in Mehmet Özbay ile sadece arkadas oldugunu, ortakliklarini kendisinin bilmedigini, kendisinin Mehmet'i medyada tanitilandan çok farkli bir sekilde tanidigini iyi bir dost, arkadas olarak taniyip sevdigini, çok para harcamadigini. Mehmet'i Sultan tekstilin sahibi olarak tanidigini, Meral Hanimla evli oldugunu bildigini, kardesini son gün evden kimin aldigini bilmedigini, annesinin de bilmedigini çünkü annesinin iki gün için Çesmeye gittigini ve kardesinin evde yalniz oldugunu belirtmistir.(Ek:214) 

42- ABDULLAH KEDEROGLU 23.01.1997 tarihli ifadesinde; 1951 Nevsehir dogumlu oldugunu, jeofizik mühendisi olmasina karsin, 3 ay MTA'da stajyerlik disinda, 1977 yilindan beri Istanbulda ticaretle ugrastigini, Istanbula 1969 yilinda ögrenci olarak geldigini, ögrencilik yillarinda çesitli derneklerde görev aldigini, halen Istanbulda bulunan Nevsehirle ilgili dernegin 2. baskani, Nevsehir Spor'un yönetim kurulu üyesi, Kadiköy Diyanet Vakfinin yönetim kurulu üyesi ve Taksim Camii yaptirma Vakfinin üyesi oldugunu, Siyasi parti olarak önceleri MHP'de, 12 Eylülden sonra uzun süre ANAP'ta aktif görev aldigini, simdi ise DYP Istanbul Il Yönetim Kurulu Üyesi oldugunu, Son olaylarda ismi geçenlerden iki kisiyi: Abdullah Çatli ve Ibrahim Sahin'i yakindan tanidigini Abdullah Çatli'yi hem Nevsehirli olmasi, hem de 12 Eylül Öncesinde kendisinin Nevsehir Ögrenci yurdu Müdürü oldugu sirada Çatli'nin Ankara Ülkü Ocaklari Dernegi Baskani olarak Istanbul'a geldiginde yurda ugramasi sebebiyle tanidigini, Ibrahim Sahin'i de memleketi olan Kozakli ilçesinde uzun süre görev yaptigi için tanidigini, bir diger ismi geçen Avsar Kederoglu'nun ise en küçük erkek kardesi oldugunu, Bunlarla ilgili bildiklerini kronolojik siraya göre anlatacagini, Çatli, 12 Eylülden sonra kaçak durumunda oldugunu, 12 Eylül öncesinde Ocak baskanligini birakinca Istanbula geldigini, kaçak oldugunu gazeteler yazincaya kadar bir süre Istanbulda Sirkeci de ticaretle mesgul oldugunu, kaçak oldugu duyuluncaa ortadan kayboldugunu, yurtdisina gitti dendigini, bir süre sonra kendisini yurtdisindan aradigini, ``Türkiyede ne var, ne yok?'' gibi sorular sordugunu. Ondan sonra da bir daha aramadigi için irtibatlarinin koptugunu, yaklasik 4-5 yil önce tekrar telefonla kendisini aradigini, Türkiyeye gelip gittigini söyledigini, kendisinin onu arayabilecegi bir numarasi olup olmadigini sordugunda yok, ben seni ararim dedigini, ondan sonra yaklasik (1) yil aramadigini, bir gün hatirlayamadigi bir tarihte yapilan Yozgatlilar veya Kirsehirliler gecesinde otururken yanina geldigini, o gün Çatli'nin gözlükleri oldugunu, kendisinin sasirip heyecanlandigini, sohbet ettiklerini, Türkiyeye gelip gittigini, bir gün temelli gelecegini kendisine söyledigini, ondan sonra bir yada iki kere daha kendisini telefonla aradigini, son iki yildir ise hiç aramadigindan emin oldugunu, çünkü bu iki yilda kendisinin Hacca ve Umreye gittigini ve gidis ve dönüslerinde arar diye umdugunu, aramadigini, eger arasaydi mutlaka hatirlayacagini, Çatli'nin bir huyununda sevdigi insanlara yük olmayi sevmemek oldugunu, belkide o yüzden kendisini sevdigi için çok aramadigini, yüzyüze görüstükleri gecede kendisini biraz tedirgin gördügünü, ne is yaptigini sordugunda, sadece ticaret yaptigini söyledigini, fazla açiklama yapmadigini, Çatli ile Ibrahim Sahin'in tanistiklarini gazeteler yazinca ögrendigini, daha önce bilmedigini; Ibrahim Sahin'in Kozakli'dan sonra tayinen Istanbul'a geldigini ve kendisini aradigini 2. Subede görev yaptigini söyledigini, kendisinin Sahin'i ziyaret ettigini, Ibrahim Sahin'in de kendisine ziyarete geldigini, kendilerinin Istanbulda, 3 erkek kardes ve 2 amcaoglu olarak Halkali Gümrügünün içinde bir Tir garajlarinin oldugunu, garajin içinde lokanta, kahvehane, büfe vs. tesisleri bulundugunu, iki tane sigorta acenteliklerinin ise Avcilardaki bürolarinda oldugunu, Kederoglu Ticaret adinda faaliyet gösteren ve Procter and Gamble'n hammaddelerini temin eden, asit borik ve sodyum perborat satan bir firmalari oldugunu, yine Istanbul Avcilar Ambarlida (10) dönümlük bir çaybahçesi islettiklerini, kendisi Kadiköy-Suadiyede oturdugu için orada da kendisine ait bir bürosu oldugunu, bu büroda bir arkadasiyla beraber hurda ithalati yaptiklarini, Ibrahim Sahin'in bir müddet sonra telefonla kendisini arayarak, görevinin degistigini, Özel Harekat Daire Baskani oldugunu o nedenle Istanbuldan ayrilacagini söyledigini ve kendilerine polisleriyle beraber ve ziyaretine geldigini, kendisiyle yaklasik 8-10 kez telefon görüsmesi ve bir kaç yüzyüze görüsmeleri oldugunu, son olaylardan sonra kendisinin Sahin'e telefon ederek neler oluyor diye sordugunda, Sahin'in kendisine birileri bizimle ugrasiyor, bizim veremiyecegimiz hesabimiz yok, bizde ugrasiyoruz dedigini, daha sonra aradiginda yerinde bulamadigini, görevinden alinmis oldugunu ögrendigini, Yine senesini hatirlayamadigi bir gün is yerlerinde otururken, kendisinin bir küçügü amcaoglunun kendisine ``Avsar'i polisler sik sik ariyor, bir sey var herhalde'' dedigini. Bir baska gün Halkalidaki isyerine gittiginde genç birisinin amcaogluyla yemek yedigini gördügünü, kim oldugunu sordugunda amcaoglunun kendisine ``bu Avsar'i alip birakmis, simdi de her hafta geliyor ve Avsar'i soruyor'' dedigini. Adamla tanistigini ve sohbet ettiklerini, o kisinin kendisinin istihbaratçi oldugunu ve Avsari arama sebebinin: Kaybolan Tarik Ümit'in telefonunda son numara Avsar'in cep telefonu çikmasi oldugunu, Tarik Ümit'in son kez Avsarin cep telefonundan aranmis oldugunu, bunun üzerine kendilerinin onlari takibe aldiklarini, bir hafta on gün telefonlarini dinlenmis oldugunu ancak sonunda onlarin temiz insanlar olduguna kanaat getirdiklerini, Avsari 2-3 gün götürüp tuttuklarini, Avsar'in kendilerine yardimci oldugunu, telefonuyla kimlerin konustugunu söyledigini; bu istihbaratçi basçavusun giderken ``benden size tavsiye: bu adamlarla fazla içli disli olmayin, bunlar hakkinda dedikodular var. Bende onu arastiriyorum'' dedigini. Ayrica ne yapayim diye sordugunda basçavusun kendisine ``kardesin Ataköyde bekar evinde kaliyor, hiç olmazsa bir süre yanina evine götür'' dedigini, bunun üzerine kardesini sikistirdigini, kardesinin kendisine ``Agabey polis ziya telefonu istedi, bende verdim, sonra jandarma beni gözaltina aldi'' dedigini, Halkalidaki isyerinin kalabalik bir yer oldugunu, oraya sik sik istihbaratçi ve narkotikçi polislerin geldigini, onlara telefon hususunda yardimci olduklarini, bundan sonra kardesini bir ay kendi evine götürdügünü ve ikaz ettigini, Ayhan Akça isimli polisin kendi kiracisi olmadigini, gazeteler yazinca arastirdigini ve Ayhan Akça'nin 2-3 ay önce kiz kardesinin kiracisi oldugunu ögrendigini, ayrica; isyerine gelen basçavus'un resmi degil sivil giyimli oldugunu yaninda sivil giyimli bir asker oldugunu hatirladigini, son olaylarda ismi geçen Haluk Kirci'yi tanimadigini, sadece ismini duydugunu, Korkut Eken'i de tanimadigini, Ibrahim Sahin'e Istanbul'a geldigi zamanlarda araba verdiklerini belirtmistir.(Ek:215) 

43- CEMALETTIN ÜMIT 30.01.1997 tarihinde ifadesinde; 1929 Düzce dogumlu oldugunu, Operatör doktor olarak Istanbul Alman hastanesinde çalistigini, 1995 yilinda 3 Marti 4 Mart'a baglayan gece saat 1,5'ta kendisine bir telefon geldigini, Yegeni Tarik Ümit'in arabasinin Trakya Çerkezköy civarinda bir yerde terkedilmis olarak bulundugunun o telefonla kendisine bildirildigini, bunun üzerine olay mahalline gittigini, arabayi hiç hasar görmemis, terk edilmis ve kapisinin açik olarak buldugunu ve hemen durumu Jandarmaya haber verdigini, Jandarmayla birlikte olay yerine tekrar gelindigini, zabitlarin tutuldugunu, arabayi ertesi gün gelip almasini, bu arada jandarmanin arabanin Tarik Ümit'e ait olup olmadigini tespit etmesi, kendisinin de anahtar bulmasi gerektigini, yapilan arastirmada aracin plakasinin sahte oldugunun meydana çiktigini, o yüzden arabayi orada birakmak zorunda kaldigini. daha sonra Kadiköy Cumhuriyet Savciligina müracaaat ettiklerini, o sirada Jandarmanin bir basçavusu olayi sorusturmakla görevlendirmis oldugunu ögrendigini, Özel bir yolla ulastigi Istanbul Cumhuriyet Bassavcisi Avni Bilgin vasitasiyla gittigi ilgili bir bassavcinin ``bunlardan birsey çikmaz, bosuna ugrasma mademki geldin, bir dilekçe yazin bakalim'' dedigini, Kendisinin konuyu özel olarak arastirdigini, bu tespitlerine göre; Tarik Ümit'in son kez Divan pastanesinde görüldügünü, orada yemek yerken, ertesi gün Düzce'ye gidecegi için 3 kutu çikolata aldigini, o sirada, ertesi gün bayram oldugundan dolayi çikolata almaya gelen müsterek aile dostlari, Baha Sen'in Tarik Ümit'i orada görüp konustugunu, onlarin konustugu sirada Tarik Ümit'in tanidigi iki beyin daha geldigi ve dörtlü grup olarak sohbete devam ettiklerini, otururken Baha Sen'le Tarik Ümit'in karsi karsiya diger beylerinde onlarin yanina oturdugu, Baha Sen'in karsisinda oturan beyi teshis edebilirim dedigini, sorusturmayi yapan basçavusunda Baha Sen'i dinledigini, Baha Sen'in anlatimina göre Tarik Ümit ile yeni gelen beylerden birinin agizlarini kapatarak fiskos yaptiklarini ama ne konustuklarini anliyamadigini, ancak Tarik Ümit'in ``O niye gelmedi'' diye sordugunu, digerinin de ``O evde bekliyor'' dedigini duydugunu, jandarmanin tespitlerine ve bilahare bu konuda Mit'in de bir raporu oldugu tespitlerine göre; Tarik Ümit'in ertesi gün bayram sabahi Düzceye gitmek niyetindeyken, Divan Pastanesine geldikten sonra, cep telefonuyla arandigini ve orada kararini degistirip, Adapazarindaki kizina ve Düzcedeki annesine telefon ederek bayrama gelemiyecegini bildirdigini, Tarik Ümit'i cep telefonundan son arayan telefonun Avsar Kederogluna ait oldugunu, Basçavus Ahmet'in sorgulamasi sonucu Avsar Kederoglunun telefonunun özel harekatta görevli polis memuru Ziya'da oldugunu söyledigini, Basçavus Ahmet'in o siralar kendisine ben meseleyi çözdüm, sonuna kadar geldim, ancak rapor hazirlamam lazim, bu da (15) gün alir dedigini, sonra birgün Ahmet Basçavustan sorusturmanin bittigini ögrendigini, özel arastirmalari sonucunda; Ahmet Basçavusun anilan iki polis memurunu Ataköy tarafinda bulup sorgulamasindan sonra Ankaradan Ibrahim Sahin kendisini ariyarak benim memurlarimi sikistirma, çok fazla üzerlerine gitme, ne soracaksan sor, sonra da birak; aslinda senin onlari sorgulamaya yetkin yok dedigini, Ahmet Basçavusunda ona; ``benim listem de senin de adin var, seni çagirip ifadeni alacagim'' dedigini, ancak ertesi gün bir yerlerden geldigini sandigi bir emirle Ahmet Basçavus'un bu isi biraktigini, Bu arada Tarik Ümit'in evinde Mehmet Agar'in imzasini tasiyan bir belge bulduklarini, Hande Ümit'in bu belgeyi Komisyona ulastirdigini sandigini, bu asamada daha önceki duyumlari ile bunu birlestirdiginde Mehmet Agar'a ulastigini, son zamanlarda Tarik Ümit'in huzursuz oldugunu, bu huzursuzlugun Özel Harekat Timiyle ilgili oldugunu, son günlerde Korkut Ekenden tehdit telefonlarinin geldigini, Tarik Ümit'in Cihangirdeki bürosunda çalisan Ali Vasitasiyla Korkut Ekenin ``Tarik bize bir oyunlar etti; ayagini denk alsin, yakinda onun hesabini görecegiz.'' diye haber gönderdigini, Tarik Ümit'in Özel Harekat Birligine lanse ettigi, kot adi Cavit olan beyin bir gün Tarik Ümite gelerek ``beni bu insanlara sen lanse ettin, ancak; bunlar seni öldürmem için para ve silah verdiler, hakkinda böyle düsünüyorlar, ayagini denk al.'' dedigini, ancak bunlari kimden duydugunu hatirliyamadigini, bu duyumlari alinca Korkut Eken'i arastirdigini, Mehmet Agarin danismani oldugunu ögrenince Mehmet Agardan bazi seyler ögrenebilecegini düsündügünü ve Agar'a bir mektup yazdigini, kendisiyle görüsmek istedigini yazdigini, Agar'in o zaman Adalet Bakani oldugunu ve kendisine uygun bir zamanda görüsürüz diye cevap verdigini. Hükümet degisiminde Agar'in Içisleri Bakani oldugunu ve kendisinin gidip onunla görüstügünü, yanina vardiginda Agar'in galiba mektubunuzu kaybettim, yenisi varmi dedigini, yaninda bulunan yenisini çikarip verdigini ve birlikte okuduklarini, mektupta ``yardimciniz olan K.E.'nin yönlendirmesi, I.S'nin yürütmesi, Iki P.M. isimleri belli dedigini, Ayhan Akça ve Ziya Bandirmalioglunun pastaneye gelerek Tarik Ümit'i alip götürdüler, o gün bu gündür yok. Bu konuda bana ne yardim yapabilirsiniz'' diye yazdigini, Jandarma Basçavusundan sasirtma olarak Tarik'in Yalova tarafina, arabasinin Trakya tarafina götürüldügünü duydugunu, bunu Agar'a söylediginde, Agar'in ayaga firlayip bunu nereden ögrendigini sordugunu, ayrica bunlari arastirarak, iki haftaya kadar bir cevap verecegini söyledigini, aradan geçen bir yila yakin sürede bir cevap vermedigini, Tarik Ümit'in bir bankaya ortak oldugu yolunda ki haberleri okudugunu, ancak bankanin kendilerine verdigi cevapta ``kendisi para yatirmadigindan hisselerinin iptal edildigini'' bildirdigini, Tarik Ümit'in niçin öldürüldügü yolundaki duyumlarinin ise; devlete zararli bazi insanlarin yok edilisinde, özel olarak Savas Buldan'in yok edilisinde Tarik'in isin içinde oldugunu sandigini, çünkü Savas Buldan'in cesedinin bulundugu yeri (yigilca civarinda) Tarik'tan baska bir polisin bilebilecegini sanmadigini, Tarik'in son zamanlarda bazi arkadaslarina ``ben bu insanlarin arasindayim, ama, daha fazla bunlarla çalismam mümkün degil, yedikleri halt bini geçti, ciddi olarak uyusturucu kaçakçiligi yapiyorlar, bütün ikazlarima, israrlarima ragmen mani olamadim, notere gidip bütün bu bildiklerimi tespit ettirecegim ve ben bu insanlari kamuoyuna deklere edecegim'' dedigini, bu sözlerden sonra demin söyledigi tehditlerin gelmeye basladigini, Tarik'in korkunç derecede zeki ve cesur oldugunu, kendine güveninin fazla oldugunu bu yüzden arkadaslari ikaz ettiginde ``kimse bana bir sey yapamaz'' dedigini, Tarik'in kaçirilisindan bir hafta evvel Korkut Eken'in özel timden birkaç polis memuruna Tarik'in kaldigi evin tespit edilmesini söyledigi Tarik'in bu tehlikeleri sezince evine ugramadigi, Tarik'i evinde kistiramayinca bastan anlattigi sekilde pastaneden alindigini belirtmistir.(Ek:216) 

18 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder