Ömer Lütfü Topal etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ömer Lütfü Topal etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Ağustos 2019 Salı

UYUŞTURUCUDAN SUSURLUK'A BÖLÜM 41

UYUŞTURUCUDAN  SUSURLUK'A  BÖLÜM 41 



Rıdvan Yenişen,
4/11/2001 - 11:00 
Atin,


Rıdvan Yenişen,

Uyuşturucudan Susurluk'a dizimizde bugün, zamanın İstanbul Valisi Rıdvan Yenişen'in TBMM Susurluk Komisyonu'ndaki ifadesine yer veriyoruz.
04.11.1995 - 24.07.1997 tarihleri arasında İstanbul Valiliği yapmış olan Yenişen, 1942 yılında Kocaeli - İzmit ‘de doğmuş. Sakarya - Arifiye İlköğretim mezunu olup, liseyi Kocaeli’de bitirmiş, yurdumuzun çeşitli yerlerinde İlköğretim öğretmenliği yapmış.
1968 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olmuş, 51. dönem kaymakamlık kursunu birincilikle bitirerek Artvin - Borçka, Konya-Cihanbeyli, Şırnak - Silopi ilçelerinde kaymakamlık yapmış.
TRT Genel Sekreter Yardımcılığı, Seka Genel Müdür Yardımcılığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulunmuş, daha sonra Diyarbakır - Kulp, Ordu - Aybastı kaymakamlıkları ve İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdür Yardımcılığı görevlerinden sonra 1985 yılında İstanbul Vali Yardımcılığına atanmış.
Aksaray Valisi iken Kayseri Valiliği’ne, ardından Valiler Kararnamesi ile Bursa Valiliğine atanan Yenişen, 01.11.1995 tarihinde İstanbul Vali Vekilliğine, 08.04.1996’da Valiler Kararnamesi ile İstanbul Valiliğine atanmış. Evli olup, 2 kız çocuğu babası.


Rıdvan Yenişen
27.12.1996

BAŞKAN - Komisyonumuzun çalışmalarına devam ediyoruz. Gönül arzu ediyor ki, çok rahat, her şeyi soralım, sabahlara kadar dinleyelim; ama, o zaman da biz işin içinden çıkamayız. Kimi ne için çağırdıysak, o minval üzerinde ifadelerini alalım. Biz, teknik bilgiler alacaksak, MİT Müsteşarını çağırırız, gel arkadaş deriz, Emniyet Genel Müdürünü çağırırız, gel arkadaş, şu konudaki politikalarınız nedir, şu niye böyle oldu, bu nasıl oldu; teknik bilgi alırız; ama, burada dinlediğimiz arkadaşlara da o konularda soru sormak biraz uygun olmuyor. Onun için... Şimdi, Sayın Valiyi içeriye alalım. Sayın Valim, hoş geldiniz; buraya kadar teşrif ettiğinizden dolayı teşekkür ederiz. Bizim, sizi çağırmamızdaki gayemiz şu: Sayın Mesut Yılmaz Bey, Komisyonumuzda verdiği bir ifadesinde dedi ki, Sayın Cumhurbaşkanına, Sayın İstanbul Valisiyle birlikte Sayın İstanbul Emniyet Müdürü birlikte çıktılar, Emniyet Müdürü, bildiği bu konularda -malum konuda- bazı şeyler anlattı, ifadelerde bulundu; Sayın Vali de yanındaydı, bunlara muttali oldu dedi. Biz, bu konuda sizi çağırdık; yani, şunu sormak istiyorum: Sayın Cumhurbaşkanımıza, Sayın Emniyet Müdürümüzle birlikte, 12 Kasımda -zannedersem- birlikte çıkmışsınız; çıktınız mı? Çıktınızsa, Sayın Kemal Yazıcıoğlu ne söyledi Sayın Cumhurbaşkanına, bu konularla ilgili bilginizi rica ediyoruz. Buyurun; söz sizin.
İSTANBUL VALİSİ RIDVAN YENİŞEN - Sayın Başkanım, değerli üyeler; müsaade ederseniz, bu konudaki bilgilerimi arz edeyim. Efendim, İstanbul Emniyet Müdürü Sayın Kemal Yazıcıoğlu, Ömer Lütfü Topal'ın öldürülmesi olayı ve diğer konularda Sayın Cumhurbaşkanımıza bilgi sunmak istediğini bana ilettiler; ben de bu isteği Sayın Cumhurbaşkanıma arz ettim. Zaten, Sayın Cumhurbaşkanımızın İstanbul'da çok yoğun programları olur, sık sık gelirler, tabiî, her gelişinde de ben birlikte olurum. Yakın görüşme imkânına sahibiz tabiî. Yine böyle yoğun programlı bir günün gecesi, tarih yanlış değil herhalde, 14 Kasım...
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Doğrudur...
İSTANBUL VALİSİ RIDVAN YENİŞEN - 14 Kasımda...
BAŞKAN - Perşembe günü, evet...
İSTANBUL VALİSİ RIDVAN YENİŞEN - 14 Kasımda, o programların sonunda, Polat Renasianse Otelde bir akşam programı vardı. O programdan sonra, evde, Kemal Yazıcıoğlu ile görüşebileceğini, tabiî ki, benimle birlikte gelebileceğini bana bildirdiler. Gece tahminen 22.00 sıralarında, Cumhurbaşkanımızın refakatinde -ben de- otelden çıktık; Kemal Beye de tabiî haber yolladım; böyle böyle sizinle görüşecekler dedim. Levent'teki ikametgâhlarının girişinde Kemal Bey bizi bekledi; Sayın Cumhurbaşkanımızla birlikte ikametgâha girdik. Sayın Cumhurbaşkanımızın konuyu sormaları üzerine -zaten konu malum- Sayın Yazıcıoğlu, 25 Ağustos 1996 günü Emniyet Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliğine gelen bir isimsiz telefon ihbarında, Ömer Lütfü Topal'ı özel harekât polisleri, Ercan Ersoy, Ayhan Çarkın, Oğuz Yorulmaz ve bu maktulün; yani, Ömer Lütfü Topal'ın ortakları olduğu söylenen Ali Fevzibir -Aliço adıyla marufmuş- Sami Hoştan -işte Arnavut Sami- adlı şahısların öldürdüğünü beyan ediyor efendim bir isimsiz şahıs; Kemal Beyin ifadesi tabiî benim arz ettiğim. Bu adı geçen şahıslar tabiî, bu ihbar üzerine bir ön çalışma yapılıyor; herhalde bunlar takip ediliyor. 28.8.1996 tarihinde, Asayiş Şubesi Müdürlüğünce, bu adı geçen beş kişi gözetim altına alınıyor. Olayda kullanılan silahın şarjörü üzerindeki koli bantından elde edile parmak iziyle, bu beş kişinin; yani, bu şahısların parmak izleri mukayesesi yapılıyor; bir benzerlik olmadığı tespit ediliyor. Ayrıca, adı geçen şahıslar, bu olayla bir ilgilerinin olmadığını beyan etmişlerdir; o anda başka bir delil de elde edilemediğinden, Sayın İçişleri Bakanıyla da durum görüşülerek, genel müdürlükle de onun talimatı üzerine temas kurularak, konunun ayrıca genel müdürlüğün daha geniş imkânlarıyla araştırılması yapılmak üzere bir tutanakla, beş kişi, bu genel müdürlükçe gönderilen, görevlendirilen ekibe 29.8.1996 günü akşamı teslim ediliyorlar.
BAŞKAN - Yani, bu teslim etme, genel müdürlükten veya İçişleri Bakanlığından mı bu talep geliyor; yoksa, Sayın Emniyet Müdürü böyle...
İSTANBUL VALİSİ RIDVAN YENİŞEN - Bilgi istiyorlar, tabiî onun üzerine. Kemal Beyin ifadesini söylüyorum; o da diyor ki, zaten yaptığımız bu şeyde parmak izleri uymuyor, verdikleri ifadelerde de zaten bu olayı kabul etmiyorlar diyor. "Adlî bir konu zaten tespit edemedik" diyor; o bakımdan, geliyorlar, kendi Cumhurbaşkanımıza ifadesi tabiî. Tutanakla bu beş kişiyi teslim ediyorlar akşam tabiî. Yalnız efendim, Yazıcıoğlu, sözlerine devam ediyor tabiî. "Ancak, teslimden sonraki günlerde diyor; yani, bunları ben Ankara'ya gönderdikten sonraki günlerde yaptığımız bazı araştırmalara göre, elde edilen bazı karineler ve işaretler, bu öldürme fiilini bunların yaptığı intibaını veriyordu, o kanaat gelmeye başladı" diyor. "Eldeki bilgilerin -kendi ifadeleri efendim bunlar- genişletilmesi için, yeni çalışma gerekiyor" diyor. "Gerekli çalışmalar yapılıp, yeniden bugünkü tekniğin de katkısıyla, bazı durumlar gün ışığına çıkarsa ve bunlar, bu şahısların önüne net bir şekilde konulursa, benim kanaatine göre, cinayeti rahatlıkla itiraf ederler" diyor. "Hatta, her şeyi de itiraf ederler, hatta zatı âlinize bile bunu itiraf ederler" diyor. Bunun üzerine, tabiî Sayın Cumhurbaşkanımız sorular soruyor: "Bu gözetim altına aldığınız şahısların yazılı ifadelerini aldınız mı, yazılı ifadeleri var mı?" diyor. "Kayda geçmedi mi?" diyor bu ifadeler. "Bu sorguyla, karşılıklı görüşmeyle ilgili bant, kaset, bu şekilde bir kayıt var mı?" diyor; Yazıcıoğlu, alınmış yazılı bir ifade olmadığını, bant, kaset bulunmadığını kesin bir dille Cumhurbaşkanımıza ifade ediyorlar. Sayın Cumhurbaşkanımız da -bana da ithaf ediyorlar birlikte- "Hiçbir zaman, devlet suç işledi olmaz. Hangi şahıs suç işlediyse, devlet onun yakasına mutlaka yapışmalı. Bundan devlet kârlı çıkar" diyor. "Her türlü imkân kullanılacak, gayret sarf edilecek ve devletimiz şüphelerden, şaibelerden ancak bu şekilde temize çıkarılacak, arındırılacak" diyor ve bunu bir talimat olarak da veriyorlar. Benim bildiğim, şahit olduğum konuşma daha...
BAŞKAN - İkisinin konuşması.
İSTANBUL VALİSİ RIDVAN YENİŞEN - Cumhurbaşkanımızla, Sayın Yazıcıoğlu, ben de tabiî kenarda, fazla da efendim tabiî ilgilisi olmadım; çünkü, Cumhurbaşkanımızla direkt aralarında geçtiği için. Tabiî, bir durum daha var; onu da arz edeyim.
BASKAN - Tabii; buyurun.
İSTANBUL VALİSİ RIDVAN YENİŞEN - Bana bu şahısların, Emniyet Genel Müdürlüğüne intikallerinden, teslimlerinden önce verilmiş sözlü ve yazılı bir bilgi yok bana, şahsım itibariyle ifade ediyorum. Teslimden sonra da efendim, bu şahıslarla, sadece bir ihbar üzerine görüşmeler yapıldığını gerçekten gizlemiyor benden, görüşmeler yapıldı diyor; ama...
BAŞKAN - Kemal Bey...
İSTANBUL VALİSİ RIDVAN YENİŞEN - Evet. Yahut, biz, bunları adliyeye verecek; yani, rapor haline getirilecek, size bildirilecek bir durumla, bir iz, emare, bir delil şu anda elde edemediğimiz için, Emniyet Genel Müdürlüğü daha geniş imkânlarla araştırsın diye onlara teslim edildi diyor. Bakanımızın da bilgisi var, durum budur diyor.
BAŞKAN - Buradan şunu anlayabilir miyiz; ifadenizden ben öyle anladım, yanlışsa düzeltin; Kemal Bey, kendisi biraz da gönüllü olarak vermiş gibi bir mana çıkıyor, değil mi...
İSTANBUL VALİSİ RIDVAN YENİŞEN - Tabiî efendim onu kendisi daha iyi cevaplandırır.
BAŞKAN - Yukarıdan yoksa, Genel Müdürlükten veya İçişleri Bakanlığından gönderin onları, o sizin göreviniz değil, bizim almamız lazım" gibi bir talimat mı gelmiş?
İSTANBUL VALİSİ RIDVAN YENİŞEN - Efendim, zaten, Kemal Beyi çok eski tanırım, komiser yardımcılığından beri tanırım; devlet ciddiyeti olan bir arkadaşımız yani. Bana ifadeleri bu şekilde oldu.
BASKAN - Sayın Cumhurbaşkanımız size de bir şey sordu mu; nedir?..
İSTANBUL VALİSİ RIDVAN YENİŞEN - Yok efendim. Kemal Beyle birlikteydik zaten. Sayın Cumhurbaşkanımızla daha sonraki zamanlarda da konuşmalar geçti. Ben, tabiî, hazır, müsaade ederseniz; yani, bunun dışında da şöyle ben, zaten o bilgiler Komisyonunuza arz edilir efendim, ama... Şimdi, buradaki, kamuoyunda bence tam açığa çıkmayan; yani, çıkmayan değil, ben basın toplantısı yaptım, açıkladım; fakat, tabiî yazılı metini o gün yetiştiremedik, dağıtmayınca da kendi yorumlarına göre... Şimdi, efendim, bu olay günü, yine bir telefon ihbarıyla, 23.30'da yapılan bir telefon ihbarı bu; Yeniköy Karakol Amirliğine yapılıyor. Tazeceviz Sokağında bir otoya, seri şekilde silahla ateş edildiği bildiriliyor; bunun üzerine, ekip, hemen, bahse konu yere intikal ediyor. Çalışır vaziyette 34 BTG 96 plakalı BMW oto içerisinde Ömer Lütfü Topal adlı şahsın cesediyle karşılaşıyorlar efendim. Tabiî, maktulün önce incelemeleri yapılıyor. Esas buradaki kamuoyunda çok iyi bilinmeyen, otonun arkasına tahminen 20 metre uzaklıkta atılmış olarak, tabiî, numaraları falan belli olan 7.62 milimetre çaplı Kalaşnikof marka otomatik tüfek var efendim ve üzerine takılı vaziyette koli bantıyla sarılmış bir adet şarjör var, başka bir Kalaşnikof tüfek daha var. Bu, işte demin anlattığım tüfeğin şarjöründeki koli bantı yapışkan iç yüzeyinden mukayese edilir nitelikte parmak izi tespiti yapılıyor efendim. Şimdi, bu iz ne yapılıyor efendim; tespit edilen parmak izi, ileriye yönelik çalışmalara ışık tutması bakımından, usul budur zaten efendim..
BAŞKAN - Muhafaza ediliyor.
İSTANBUL VALİSİ RIDVAN YENİŞEN - Bekletme fişine yapıştırılıyor efendim yani emniyette. Tahkikatı yürüten birimlerce gönderilen şüpheli şahısların zaman zaman on parmak basım izleri alınıyor, mukayesesi yapılıyor. Bekletme fişine, günlük, cinayet işlemiş, gasp yapmış, siyasî eylemlere karışmış kişilerin tescilleri yapılıyor., bu iş böyle devam ediyor. Derken, demin anlattığım olay da meydana geliyor efendim; yani, bu beş kişinin de parmak izleri bunlarla karşılaştırılıyor. En son efendim, bu tabiî, bu parmak izimiz, dediğim gibi, bekletme fişinde duruyor zaten. 5 Aralık günü efendim, Sabah Gazetesinde bir yazı çıkıyor -yanlış söylemeyeyim- bir yazı çıkıyor: Şahin Ekli adını da kullandığını Abdullah Çatlı'nın Sabah Gazetesi yazıyor. Bunun üzerine efendim, bizim arkadaşlar, ki, Sayın Kemal Bey de görevinden uzaklaştırılmıştı, benim de bilgim dahilinde arşiv araştırması yapıyorlar parmak izlerinde; "Şahin Ekli" adını buluyorlar efendim orada. Bu Şahin Ekli 26.2.1992 tarihinde yurtdışına çıkarken, pasaport polisi sahte bularak pasaportu, yakalıyorlar efendim, Şahin Ekli olarak tabiî.
BAŞKAN - 26. 2...
İSTANBUL VALİSİ RIDVAN YENİŞEN - 26.2.1992 efendim. Tabiî, normal emniyete yolluyorlar, budur usul zaten. Emniyet de, yaptığı araştırmalardan sonra, on parmak izini alıyor efendim, Bakırköy Cumhuriyet Savcılığına sanığı sevkediyor. Malum efendim (CMUK) Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununa göre, yedi yılı geçmeyince, tutuklama pek olmuyor. Savcılık, davayı açıyor, tahkikatı açıyor; ama, şahsı serbest bırakıyor. Tabiî, bu şimdiki tespite göre Şahin Ekli adıyla bu sahte çıkış yapan kişi, aynı zamanda, Abdullah Çatlı oluyor efendim. İşte, bu Şahin Ekli'nin on parmak iziyle, bu eldeki orta parmak yarım izi karşılaştırılınca, tam bir uygunluk sağlanıyor efendim, bana da bilgi veriyorlar. Cumhurbaşkanımızı yine o gün oradaydı. 12 Aralık efendim bu. Derhal, Emniyet Genel Müdürlüğüne yine sorun diyoruz; çünkü, Abdullah Çatlı'nın başka alınmış parmak izleri de var. Onlar da geliyor efendim. Bütün izler arasında tam bir uygunluk sağlanınca, bu durum, bu parmak izi bu şekilde kesinlik kazanmış oluyor efendim.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Çatlı'nın alınmış başka hangi parmak izleri var?
İSTANBUL VALİSİ RIDVAN YENİŞEN - Abdullah Çatlı'nın başka alınmış izleri var tabiî efendim.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Hangi isimlerde?
İSTANBUL VALİSİ RIDVAN YENİŞEN - Söyleyeceğim efendim. Mehmet Özbay adına; yine, Mehmet Özbay ile 1977 yılında 6136 sayılı Kanuna muhalefet, polise ateş etmek suçlarından yine tabiî... Yine, Mehmet Özbay olarak, Balıkesir tarafında, -Edremit de mi- yine bir silah ateşi yine var efendim. Üç kere, buradaki bilgilere göre söylüyorum ben.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Bir de Şahin Ekli...
İSTANBUL VALİSİ RIDVAN YENİŞEN -Evet.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) -Teşekkür ederim.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Sayın Valim, bu İnterpol'ün de bu Abdullah Çatlı'nın parmak izini tespit ettiğini biliyoruz, bize gelen...
İSTANBUL VALİSİ RIDVAN YENİŞEN - Efendim?..
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Abdullah Çatlı'nın Avrupa'da da İnterpol tarafından parmak izinin tespit edildiğini biliyoruz. Türkiye'de tespit edilen parmak izleriyle arasında bir uyum için tespit yapılmış mı acaba?
İSTANBUL VALİSİ RIDVAN YENİŞEN - Onları bilmiyorum.
BAŞKAN - Sizin, bunun dışında Sayın Valim, herhangi bir bilginiz var mı?
İSTANBUL VALİSİ RIDVAN YENİSEN - Benim diyeceğim, tabiî, biz idarî yönden; yani, kendimizi savunmak için söylemiyorum, yani, şu andaki Emniyet Teşkilatımız da bizim orada görevini yapıyor, yapmaya da devam ediyor. Ben onu ifade edeceğim efendim.
BAŞKAN - Çatlı hakkında veya diğer bu yasadışı örgütler hakkında filan, sizin orada çalışmalarınız devam ediyor.
İSTANBUL VALİSİ RIDVAN YENİŞEN - Gayet tabii efendim.
BAŞKAN - Bu olayla da irtibatlandırdığınız veya siyasilerle irtibatlandırdığınız bir olay...
İSTANBUL VALİSİ RIDVAN YENİŞEN - Tabiî efendim, işin bundan sonraki kısmı, tamamen adliye. Zaten efendim, işlenmiş bir suçun araştırılması, soruşturulması... Artık, şu anda, hep Sarıyer Başsavcılığına yardımcı vaziyetteyiz; o, tabiî, kendi hukukî durumuna göre dosyayı geliştirir, DGM (Devlet Güvenlik Mahkemesi) ile ilgili görürse efendim başsavcı dosyayı yollar, onun dışında biz yardımcıyız efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim. Arkadaşlardan sorusu olan var mı? Buyurun.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Sayın Valim, bir hususta sizin bilginiz var mı, onu öğrenmek istiyorum. Demin, Sayın Emniyet Müdürümüz Kemal Yazıcıoğlu Beyin Cumhurbaşkanımızla görüşmesi, evinde vaki görüşmesinde, bu ihbar üzerine, ismi verilen beş kişinin gözetim altına alındığını ve orada ifadeleri alınmak istendiğini; ancak, suikastte kullanılan silahların üzerindeki parmak izleriyle, parmak izlerinin karşılaştırılmasından dolayı da, bir benzerlik, bir maddî delil elde etme imkânı bulunamadığı için soruşturmanın daha selametle ve detaylı bir şekilde yürütülmesi amacıyla Genel Müdürlüğe gönderildiğini ifade buyurdunuz. Benim, burada, size, bilginiz var mı diye sormak istediğim şu; acaba, bu buyurduğunuz koli bandı dışında, bu silahların üzerinde emniyet -bilginiz var mı- bir parmak izi tespit edebilmiş mi?
İSTANBUL VALİSİ RIDVAN YENİŞEN - Yok efendim. Onu ben de sordum, yok diyorlar. Bunun dışında, yarım parmak izinden başka, sağ orta parmak izinden başka, diğerleri eldivenli deniyor.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Yani, profesyonelce. İkincisi, Sayın Cumhurbaşkanı, Kemal Beyle olan görüşmesine müteakip hem medyada hem liderler zirvesinde bu görüşmeye dayanarak bazı şeyler söyledi. Bu söylediği şeylerden bir tanesi, bu olayın nereye kadar gidiyorsa oraya kadar götürülmesinin yanı sıra, gittiği yerin de devletin üst kademeleri olduğu, bunun da Emniyet Müdürüyle yaptığı görüşmeden sonra, oradan aldığı şeye göre söylediğini, ifade ettiğini söyledi. Emniyet Müdürüyle görüştünüz mü, görüştüm. Bu görüşmeden ne çıktı; bunun, devletin çok üst kademelerine kadar gittiği yolunda bilgiler geldi dedi. Sizin buyurduğunuz gibi sordum kendisine, bir zaptın var mı; hayır yok dedi; ama, verdiği bilgiler de bu yönde... Şimdi, sizin ifadenizdeki Kemal Yazıcıoğlu Beyin söyledikleriyle, söylediğini ya da tanık olduğunu söylediğiniz sözlerle, Sayın Cumhurbaşkanının, onun ifadesine dayanarak yaptığı açıklamalar tutmadı gibi oldu; yani, ben de öyle bir izlenim oldu.
İSTANBUL VALİSİ RIDVAN YENİŞEN - Bilemiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Yılbaş.
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Sayın Valim, birkaç tane sualim var. Sayın Emniyet Müdürü, niçin sizlerin de bulunduğu bir sırada Cumhurbaşkanına bilgi arz etme ihtiyacını duydu?
İSTANBUL VALİSİ RIDVAN YENİŞEN - Şimdi, efendim, artık basında bazı şeyler de çıkmaya başlamıştı. Tahmin ediyorum, ben tabiî, şu anda basını tam taramalı olarak gelmedim de, hani, bu sanık zaten böyle yakalandı, bırakıldı denince, Cumhurbaşkanımız da sık sık, devletin başı tabiî, Cumhurbaşkanıyla görüşmeyi arzu etti, ikinci kısmında zaten benim ifade ettiğim konular var. Hani, bunları ben oraya teslim ettikten sonra, bazı karineler, demin ifade ettim onları... Bana geniş imkân tanınırsa herhalde demek istiyor, daha çalışmalar yaparsak, belki sonuca varabiliriz, herhalde onu beyan etmek istiyor, kendisi gelecek tabiî buraya.
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Siz, zatıâliniz Emniyet Müdürüne sordunuz mu; yani, bu suali sordunuz mu, "Müdür Bey niçin Cumhurbaşkanına benimle beraber bilgi arz etmek ihtiyacı içerisindesiniz" diye sordunuz mu?
İSTANBUL VALİSİ RIDVAN YENİŞEN - Şimdi, devletin başı olarak efendim, kendisi görüşmeyi talep etti. Orada, ben, Cumhurbaşkanım olarak bilgi arz ettim, bana söylediği bu.
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Teşekkür ederim. Sayın Cumhurbaşkanıyla görüşmeden evvel, İçişleri Bakanlığının sizden veyahut da doğrudan doğruya Emniyet Müdüründen bu konuda bilgi talep ettiği ve talep ettiği bilgiler konusunda da verilen, sizin veyahut da Emniyet Müdürünün verdiği bilgiler neler, bu konuda bilginiz var mı?
İSTANBUL VALİSİ RIDVAN YENİŞEN - Benim yok efendim. Benden şahsen hiçbir şey sorulmadı.
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Ne Cumhurbaşkanı ne Başbakan ne İçişleri Bakanı İstanbul Valisinden bu olayla ilgili bilgi talep etmediler.
İSTANBUL VALİSİ RIDVAN YENİŞEN - Hayır efendim.
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Peki, doğrudan doğruya Emniyet Müdürlüğünden edinildiğine dair bir bilginiz oldu mu efendim?
İSTANBUL VALİSİ RIDVAN YENİŞEN - Efendim?..
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Emniyet Müdürlüğünden doğrudan doğruya, ifade almışsınız, bu ifadelerde, bant söyleniyor, şu oluyor, bu oluyor; bu konuda..
İSTANBUL VALİSİ RIDVAN YENİŞEN - Sordum ben kendisine, herhangi bir şekilde bant yok dedi.
MAHMUT YILBAŞ (Van) - İçişleri Bakanlığının sorduğundan muttali misiniz?
İSTANBUL VALİSİ RIDVAN YENİŞEN - Hayır efendim, ondan da bilgim yok.
BAŞKAN- Sayın Emniyet Müdürümüzü siz sordunuz mu Sayın Valim, bantın filan var mı diye...
İSTANBUL VALİSİ RIDVAN YENİŞEN - Gayet tabiî. Her gün... Şimdi, Kemal Beyin ifadesi; biraz sonra kendileri de gelecek, ben onun ne ifade vereceğini bilemem de... Kemal Beyin, tutulmuş, herhangi bizim bir kaydımız, ses bantımız, görüntümüz yok diyor ısrarla.
BAŞKAN - Sayın Cumhurbaşkanına böyle bir şeyi yanınızda vermedi.
İSTANBUL VALİSİ RIDVAN YENİŞEN - Evet... Hayır efendim, İçişleri Bakanlığına verdiği cevapta, tahmin ediyorum, ben onu bilmiyorum.
BAŞKAN - Sayın Cumhurbaşkanımıza, sizin yanınızda...
İSTANBUL VALİSİ RIDVAN YENİŞEN - Hayır, hayır...
BAŞKAN - ...şu da belge filan diye, kaset, yazılı...
İSTANBUL VALİSİ RIDVAN YENİŞEN - Hayır, hiçbir şekilde... Demin arz ettiğimin dışında...
NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) - Beyan olarak da yok denmiş...
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Sayın Valim, çok enteresan bir bilgi verdiniz. Görüşmenin nedenini, Cumhurbaşkanından yetki almak veyahut da Cumhurbaşkanından destek almak amacıyla görüşme oldu dediniz. Sayın il müdürüne, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ve ayrıca Polis Vazife ve Selahiyet Kanununun verdiği yetkiler kâfi gelmiyor muydu; bir İki: Bu konuda bir engel mi vardı; siz mi bir...
İSTANBUL VALİSİ RIDVAN YENİŞEN - Ben, hiçbir engel görmüyorum efendim.
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Ama, bu çok önemli. Sayın Valim, burada heyete açıklamanızda yarar var.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - By-passa uğramış gibisiniz.
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Yani, bunun açıklanması fevkalade önemli. Yani, Ceza Muhakemeleri Kanununda Cumhuriyet Savcılarına gıyabeten Emniyetin, güvenlik kuvvetlerinin adli bir araştırma yapmasında hukuken bir noksanlık mı var; birinci sorum bu. İki: Bu yetkilerin kullanılmasını engelleyen, adlî mercilerden veya idari mercilerden sizden başlayarak engel mi vardı?
İSTANBUL VALİSİ RIDVAN YENİŞEN - Hiçbir engelimiz olmadı. Şunu ifade edeyim: Ben, zaten pek kamuoyuna çıkan bir insan değilim yapı itibariyle de.... Bu son parmak izi tespitinde, Emniyette bizim çok verimli çalışmamız oldu yani. Arkadaşlar, aynı arkadaşlardır. Bana göre de, kamuoyu bunun üzerinde de pek durmadı; parmak izi yüzde yüz bir delildir efendim, hiç değişmesi mümkün olmayan bir delildir. Artık, bundan sonrasını da bağımsız Türk adliyesi diyorum ben. Doneler var, ismi geçenler var; artık onu kendi prosedür dahilinde yürütür diyorum ben.
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Sayın Valim, yıllarca değişik kademelerde, idarede görev yaptınız. Size bir konuyu daha, burada, İstanbul Valisi olarak değil de, bir bilirkişi gözüyle soruyoruz: Bir imzasız bir bilirkişi gözüyle soruyoruz, imzasız ve de isimsiz ihbar üzerine ve ayrıca, parmak izi var iken parmak izi muayenesi de yapıldıktan sonra kendi mensuplarından insanların alınıp sorgulanması usulden midir?
İSTANBUL VALİSİ RIDVAN YENİŞEN - Efendim, o adlî bir konu; ama, yapılan ihbarın tutanağı benim yanımda değil tabiî...
MAHMUT YILBAŞ (Devamla) - Bizde var. Yani, parmak izi var, ilgililerin parmak izi alınıyor, onlar mutabık değil, orta yerde ihbarı yapanın kimliği meçhul, siz, oradan başlayan bugüne kadar da işte, Türkiye'nin yapısının geldiği nokta da var, böyle bir aşamada usulden midir, sorumu tekrarlayacağım.
İSTANBUL VALİSİ RIDVAN YENİŞEN - Tabiî, bu çok önemli bir olay, yani, usulden olup olmadığını, gerçekten karşılaşmadım böyle bir olayla.
MAHMUT YILBAŞ (Devamla) - Müsaade edin.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Hayır, ben bir şey demiyorum, soruya bir şey dediğim yok, sorun, onun için bakmadım ben size, başka bir şey için baktım.
MAHMUT YILBAŞ (Devamla) - Yine de arkasından müteakip sorular var, kayda geçmesi için bunlar çok önemli konular çünkü; parmak izi alınıyor, isimsiz ihbar var ve de saatlerce süren bir ifadeden sonra yazılı bir tutanağa geçmeksizin kimin ifade aldığı, kimin ifadesini aldığı tutanağa geçmeden salıverilme de yine, usulden midir?
İSTANBUL VALİSİ RIDVAN YENİŞEN - Efendim, adlî bir konu ortaya çıkmadığı için diyor, arkadaşlar da emniyet mensubu diyor, sonra çok önemli görev yapan bir bölümün elemanları diyor, yani, bunları bu şekilde yapmak istemedik diyor. Herhalde kendisi daha güzel cevaplandırır.
MAHMUT YILBAŞ (Devamla) - Yine bir konu daha var, sordunuz mu, bu konuda, sorgulamada emniyet dışından elemanların da bulunduğu ifade ediliyor, Sayın Emniyet Müdürünü...
İSTANBUL VALİSİ RIDVAN YENİŞEN - Efendim, adlî olduğu halde onu da sordum, öbür asayiş şubesinden arkadaşlara da sordum, emniyet mensuplarından başka kimse ifadede bulunmadılar diyorlar ama, ben tabiî, bu bana verilen cevap.
MAHMUT YILBAŞ (Devamla) - Çok teşekkür ederim.
İSTANBUL VALİSİ RIDVAN YENİŞEN - Efendim, ben de teşekkür ederim.
YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Efendim, bir şey var, ben onun için baktım, bantın üzerindeki parmak izinden Abdullah Çatlı'ya ait olduğu o tarihte tespit edilmiş değil, bu arkadaşlar alındıktan sonra parmak izleriyle mukayese yapılmış, yani, siz dediniz ki, parmak izinin onlara ait olmadığı bilindiği halde dediniz de onun için dedim, yani, takdim tehir var, onun için baktım.
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Dosyayı tetkik ettim de onun için söyledim.
YAŞAR TOPÇU (Devamla) - Yani, takdim tehir var. Yani, bu üç polisin parmak izi karşılaştırılmış, ama, o zamana kadar Abdullah Çatlı'ya ait olduğu belli değil, Abdullah Çatlı'ya ait olduğu başka bir gün, onun için dedim.
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Sayın Bakanım, sualim Abdullah Çatlı ile alakalı değil. Bu beş kişinin parmak izi alınıyor, mukayesesi yapılıyor, dosyada bu var, onun için söyledim.
YAŞAR TOPÇU (Devamla) - İhbardan sonra yapılıyor o.
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Tabiî, ihbardan sonra yapılıyor.
YAŞAR TOPÇU (Devamla) - Acaba, dikkatinizden mi kaçtı diye baktım size.
MAHMUT YILBAŞ (Van) - Teşekkür ederim Sayın Topçu.
BAŞKAN - Sorusu olan arkadaşım var mı? Buyurun.
SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Sayın Valim, mülki amirin atlanmadan hiyerarşik olarak icraatların içerisinde olması lazım. Bu olaydaki sorular da bir miktarda aydınlandı, anladığımız kadarıyla direkt Ankara'ya intikal etmiş görünüyor. Sizin o olaya bir tepkiniz oldu mu efendim? Yani, bu hiyerarşik değildir, bu nedendir diye, yazılı veya sözlü?
İSTANBUL VALİSİ RIDVAN YENİŞEN - Şimdi, efendim, zaten ben demin söyledim, dedim ki, şifahi veyahut yazılı bir asayiş raporları adli bile olsa Cumhuriyet Savcılığı gereği için tabiî bilgi için de vilayete bunlar yollanır. Zaten günlük asayiş toplantısı da yaparız, bu olaydan benim demin de ifade ettim, Emniyet Genel Müdürlüğüne bunlar teslim edildikten sonra bilgim oldu, niye böyle oldu, bu şekilde olmaması lazım. Olaydan bilgim olması gerekir dedim, efendim zaten şimdi onun için arz ediyorum, bunlar memurlar, hani hassas bir konu, böyle bir ihbar alındı, bir irtibat zaten bulabilseydik, maddi delil elde edebilseydik, zaten Sarıyer Savcılığına verecektir, gayet tabiî vilayete de hemen anında bildirecektik şeklinde onu bildirdi, ondan sonra zaten çok hareketli günler yaşadık efendim, zaten devamlı.
SEMA PİŞKİNSÜT (Devamla) - Bize göre bürokratik olarak bir hizmet kusuru olarak değerlendirilmesi lazım da onun için soruyorum. Sayın Valim, İstanbul pek çok olaydan karışık, özellikle bu kumarhaneler ve birtakım rant kesimlerinin elde edilen değişik yollu paralar. Bu konularla ilgili değişik toplantılarda size isimler çerçevesinde bilgi geldi mi? Mesela daha önceden Abdullah Çatlı adına, Haluk Kırcı adına, Bir adına, Hoştan adına...
İSTANBUL VALİSİ RIDVAN YENİŞEN - Hayır efendim. Ben şöyle söyleyeceğim, şimdi, İstanbul'da bugün 25 tane talih oyunları oynanan salonlar, yer var. Ben, İçişleri Bakanlığının bize yazdıkları yazıdan sonra İstanbul Valiliği olarak Resmî Gazetede yayınlanan 1 Ekim tarihli bir tebliğ, ilan, yasaklama kararı çıkarttık, şimdiden sonra yeni düzenleme yapılıncaya kadar bu yerlere Türk vatandaşlarının alınmasının yasaklandığını, Türklerin alınması halinde Polis Vazife ve Selahiyet Kanununun ilgili maddelerinin uygulanacağını, yani kapatılabileceğini gerekçeli bir yazıyla Resmi Gazetede yayınlatıp, bu uygulama çeşitli ikazlarımızdan sonra muhtelif şekilde çok kapatma kararı ben şahsen uygulamaya başladım, ama, yargı kararıdır, idare mahkemesi bir süre sonra benim bu tebliğimi durdurdu, yürütmeyi durdurma kararı verdi, tabiî, o zaman benim yayınladığım tebliğin geçerliliği kalmadı, böylece de oyun salonları eski durumuna dönmüş oldu, yargı kararına uymaktan başka yapacağımız bir şey yoktu. Onun dışında zaten bu tip tartışmalara girmem, ben şunu söylüyorum; hiçbir kumarhane sahibi de beni şahsen arayamadı; ama şunu ifade edeyim, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanımız, benim çok. eski arkadaşımdır, bir beyin kanaması geçirdi, dediler ki Klasis Otelde, biraderi doktor bir tedavi uyguluyor, hemen ziyaretine gittim, onun sahibi Hamoğlu, Vali Bey sizden randevu alamıyoruz, telefonla da ulaşamıyoruz dedi, işte geldim, söyleyeceksen burada konuşuruz dedim. Yan tarafa çekildik, efendim dedi, işte biz bunlara çok yatırım yaptık, çok katı bir uygulama var. Zaten yargıya başvurduk, karar alacağız dedi. Dedim, ama sen şimdi, konuşalım dedin de yanlış şeyler benimle konuşuyorsun. Tabiî, biraz sert olmuş oldu, özür diledi, Yani, bir tek konuştuğum kişi de bu konuda budur efendim. Başka hiç kimse de telefonla konuşma imkanı da bulamamışlardır.
SEMA PİŞKİNSÜT (Devamla) - Peki, Sayın Valim, İl olarak, ben sadece kumarhaneleri kastetmiyorum, birçok yeraltı dünyasının, yeraltı çalışmalarının içerisinde değişik toplantılarınızda bunlardan PKK'ya finans kaynağı olduğu olanlar söylendi mi? Bu konuda bir bilginiz var mı?
İSTANBUL VALİSİ RIDVAN YENİŞEN - Hayır efendim.
SEMA PİŞKİNSÜT (Devamla) - İstanbul’da, mülki makam olarak PKK'ya finans kaynağı olanlar konusunda hiçbir konuşma gelmedi mi?
İSTANBUL VALİSİ RIDVAN YENİŞEN - Hayır, konuşulmadı efendim.
SEMA PİŞKİNSÜT (Devamla) - Peki, teşekkür ederim Sayın Valim.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Sayın Valim, Topal cinayeti ve daha önceki Söylemezler ilgili dosyalar sırasında İl Valisi olarak sizin bilginiz var mıydı? Topal da, Emniyet Genel Müdürlüğüne gelene kadar soruşturmayla ilgili bilginiz var mıydı?
İSTANBUL VALİSİ RIDVAN YENİŞEN - Efendim, gayet tabiî, bilgim var. Yani, ben o şeyleri biliyorum, o parmak izinin oraya alındığını; zaman zaman oraya gelen şahısların onun hakkında her gün bana bilgi veriliyor, ama, bu demin dediğim olaydan yani, 28-29 Ağustos meselesi var, ancak bunlar teslim edildikten sonra ana hatlarıyla bana bilgi verildiğini ve bunun sebebini de sordum tabiî.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (Devamla) - Sayın Valim, İI Emniyet Müdürü ile İçişleri Bakanının İstanbul Havaalanında sizin dışınızda baş başa konuştuğu ve ondan sonra bu görevlilerin Ankara'ya Emniyet Genel Müdürülüğüne çağrıldığı doğrultusunda bir bilgi var, bu doğru mu?
İSTANBUL VALİSİ RIDVAN YENİŞEN - Efendim, şimdi onu da arz edeyim, sadece İçişleri Bakanımızın değil efendim, diğer bakanların, Başbakan Yardımcısının da katıldığı, yanlış hatırlamıyorsam, İkitelli'de törenler vardı, ben Sayın Başbakan Yardımcımızı uğurladım, ayrıldıktan sonra İçişleri Bakanımızı uğurlamaya gittim, Kemal Bey de orada idi, hareket saatine de daha zaman vardı, Emniyet Müdür Muavininin odasında birlikte olduk; ama, böyle bir konu geçmedi, ben programım itibariyle, çünkü zaman vardı, izin aldım, gittim, kastedilen toplantı bu ise, o tarihte böyle bir biraraya geliş oldu efendim.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (Devamla) - Yani, sizin haricinizde...
İSTANBUL VALİSİ RIDVAN YENİŞEN - Onu bilemiyorum efendim.
DURMUS FİKRİ SAĞLAR (Devamla) - Teşekkür ederim, anlıyorum. Peki, ben son bir soru sormak istiyorum, İstanbul Emniyet Müdürü Bursa Valisi olduğu zaman Taşanlar'ın bir beyanatı var, beni kumarhaneler mafyası buraya tayin ettirdi diye. Siz daha sonra İstanbul Valisi olarak böyle bir oluşumun İstanbul'da güçlü olduğunu gördünüz mü? Siz de biraz evvel dediniz ki, ben hiç kimseyle temas etmedim dediniz. 
İSTANBUL VALİSİ RIDVAN YENİŞEN - Yanlış anlaşılmasın efendim. Ben hiçbir güçle, bilemiyorum artık, karşılaşmıyorum ve çok önemli isimler, yani böyle artık tek tek saymayayım, yani çok büyük otellerin tamamen ben kendi inisiyatifimle bunları kapattım, bir rica bile bana gelmedi, demek ki, görevinizi yaparsanız bir şey olmayacağı kanaatindeyim. Benim kanaatim bu. Devletten güçlü kimse yok efendim.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (Devamla) - Siz, iki tarafı da bilen birisisiniz, hem Bursa'yı hem İstanbul'u, yani, İstanbul Emniyet Müdürlüğünden Bursa Valiliğine gidince bir sürgün gibi bir düşüncenin doğru olup olmadığını?
İSTANBUL VALİSİ RIDAN YENİŞEN - Bana göre büyük bir terfidir efendim.
DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (Devamla) - Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Valim.

İSTANBUL VALİSİ RIDAN YENİŞEN - Ben de teşekkür ederim efendim.

http://www.atin.org/detail.asp?cmd=articledetail&articleid=374

42. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.

***

18 Şubat 2019 Pazartesi

TBMM SUSURLUK KOMİSYONU RAPORU., BÖLÜM 28

TBMM SUSURLUK KOMİSYONU RAPORU.,  BÖLÜM 28



12 Eylül'den sonra bir kismi ülkücü olarak bilinen ve aranilan sahislardan olan bazilarinin devlet tarafindan yurtiçinde ve yurtdisinda bazi operasyonlarda kullanildigi, Komisyonumuza verilen beyanlar ve intikal eden birtakim bilgi ve belgelerden anlasilmistir. Bu sekilde kullanildigi anlasilan kisilerin, devlet imkânlarindan; yesil pasaport, silah belgesi ve bir takim maddi imkânlar seklinde en yüksek seviyede yararlandirildiklari görülmüstür. Önce resmi sekilde mesru amaçlarla olusturulan teskilatlarda yer alan bazi sahislar bir süre sonra aralarinda kurduklari iç örgütlenmeler ile mesru islerinin yaninda kendi adlarina çikara dayali yasadisi isler yaptiklari bu kisilerin yeterince kontrol altinda tutulamadigi ve neticede tamamen kendi kisisel çikarlari için hareket ettikleri anlasilmaktadir. Bu olayin gerisinde; 1980'den sonra Türkiye'de görülen hizli ekonomik ve sosyal degisimin, bazi rantlarin ortaya çikmasina yol açmasi; bu rantlarin çok büyük rakamlara ulasmasi, bu kisileri hayali ihracat, haraç, çek senet tahsilati, kumar, uyusturucu ticareti v.b. yasadisi islerden çikar saglamaya yöneltmistir. Kayitdisi ekonomide bu isleri kolaylastirmistir. Kamu sektöründe ``Benim memurum isini bilir'' felsefesinin hakim kilindigi, bu dönemde bazi resmi olmayan gruplar (örnegin Papatyalar) Devlet islerini bazi yönleriyle istismar eder hale geldigi ve devlet idaresinin yozlastirildigi anlasilmaktadir. Hatta bu tip kisi ve guruplarin Türkiye'deki bilinen bazi siyasal partilerin kongrelerini etkiler hale geldikleri de yasanmis bir vakadir. Bu olumsuz gelismeler anilan kisilere daha da cesaret verirken, çikar amaçli organize suç örgütlerinin faaliyet sahalari genislemis, etkinligi daha da artmistir. Konunun bilimsel yönüne bakildiginda; 70'li yillarin baslangicindan itibaren Bati ülkelerinde suç kovusturmasiyla yetkili makamlar, o zamana kadar anlami ve kapsami tam olarak teshis edilmeyen bir suçluluk türüyle mücadele hakkinda, yeni arastirma ve arayislara girismislerdir. Bu suçlulugun failleri, suç isleme metodlarini sürekli gelistirmekte ve böylece bu konudaki polis kovusturmasindan rahatlikla kurtulabilmektedirler. Çok gelismis bir profesyonellik ve ticarilestirme yoluyla islenen bu suçlar, organize suçluluk olarak adlandirilmistir. Bu tür suçlarin islenmesine katilanlar, legal bir görüntü arkasinda, serbest piyasa ekonomisinin imkânlarindan yasalara uygun davranan isadamlari gibi yararlanabilmektedirler. Hemen belirtmek gerekir ki, sözkonusu suçlarin failleri, illegal faaliyetlerinin toplum disinda kalarak degil, aksine legal bir görüntünün korunmasinda hatta bazen toplumun birkisim tabakalarinin destegiyle sürdürmektedirler. Organize suçlarin teshisindeki zorluklar ve bu tür suçlulugun verdigi zararin önemi nedeniyle, klasik metodlar disinda yeni mücadele yollarinin aranmasi arastirmalarini zorunlu kilmistir. Bu tip suçlar ile mücadelenin zorlugu, bu organizasyonlarin iç bünyesine müdahele veya sizmayi önleyen ve çok iyi isleyen savunma, engelleme, sizdirmama mekanizmalarini sahip olmalaridir. 
Bu savunma mekanizmasi; yasadisi eylemlerin iyi bir sekilde düsünülüp planlanmasina ve icrasina, hiyerarsik bir grupsal yapilanmaya, uluslararasi irtibatlar kurmaya, profesyonel biçimde isleyen bir lojistige, yasadisi kazançlarin degerlendirilmesi ve mesrulastirilmasina, hizmet etmektedir. Disaridan gelecek müdahaleleri engelleyen bu mekanizma ile ceza kovusturmasina karsi özel önlemler alinmakta, örnegin komplocu taktikler uygulanmakta, kamu görevlilerine rüsvet verilmekte, tutuklu saniklar bilgilendirilmekte ve yakinlarinin ihtiyaçlari giderilmekte, onlara avukat tutulmaktadir. Organize suçluluk çerçevesinde, organize olus biçimine göre farkli bazi derecelendirmeler, kademeler yapilabilir. Bu bakimdan en alt kademede çete suçlulugunun varligina sahit olunmaktadir. Orta derecede organize suçluluk ise, saglam, düzenli bir planlama ve stabil bir yapi göstermektedir. Agir organize suçluluk ise, mafya benzeri organizasyonlar sozkonusu olup, bunlar ekonomik kazanç yaninda siyasî gücü de elde etmeyi amaçlamaktadir. Genis aile, çikara dayali yasadisi örgütlenme biçiminin organize ettigi suç ve suçluyu yasalara karsi koruma güvencesini yasadisi odaklarin korumasi altinda gören genis bir kitle yaratmak ve bu kitlede yer alan bireylere yasadisi isler yaptirmak, ki bunlar; silah, uyusturucu madde kaçakçiligi, gecekonduculuk, uyusturucudan kazanilan paralarin banka, bankerlik, müteahhitlik ve kumarhanelerde aklanmasi islemi, toprak gaspi, isgal, adalet mekanizmasinin felce ugratilmasi, dolayli iflaslar, irtikap, tekellesme, tekelleri kirmaya tesebbüs edenlere karsi güç kullanimi, silahli soygun, gasp, girisimcilik maskesi altinda yasal bosluklardan yararlanarak ekonomik çikar saglamak, avukatlik meslegini mafya toplum düzeninin devamini saglamak amaciyla istismar ederek, adalet mekanizmasina paraziter unsurlar sokmak ve adalet dagitiminda aracilik yapmak, (hemsehrilik, akrabalik, dostluk) iliskileri tesis ederek veya bu iliskileri kötüye kullanarak kolluk kuvvetlerini devletin degil, Mafya grubun çikarlari dogrultusunda kazanip yönlendirmek, haraç almak, korsan endüstri kurmak (marka, kaset, plak, ilaç, gida maddesi ve her türlü sanayi ürünün sahtekarligi), kalpazanlik, eksik gramajli ambalajlar, kaçak et kesimi, kaçak gida maddesi üretimi, pazar yerlerinde yer belirlenmesi, her türlü ihale yolsuzluklari, ihalelerde kaba kuvvet kullanilmasi, minibüs ve dolmus hatlarinin paylasimi, çay bahçeleri isletmeciligi, yerel yönetimler üzerinde rüsvet ve kaba kuvvet kullanarak baski tesis edilmesi, imar ve iskan islerinde yapilan yolsuzluklara arabuluculuk edilmesi (vergi daireleri, su ve elektrik isleri, tapu dairelerinde) yapilan yolsuzluklarda arabuluculuk yapilmasi, kamu görevi yapan dairelere para karsiligi adam yerlestirilmesi, sendikalarda faaliyette bulunarak kisi ve gruba çikar saglanmasi, her türlü bilet sahtekarligi, fuhusun organize edilmesi, randevu evlerinin korunmasinin üstlenilmesi, yolsuzluga egilimli bazi bürokratlarla fuhus ve kumar sektörü yönetimi arasinda aracilik yapmak, bürokratik tayinlerde aracilik yapmak, her türlü ideolojik çatismanin tirmandirilmasi ve böylece silah ve cephane tüketimine uygun pazarlar yaratilmasi, uyusturcu pazarlari yaratilmasi terörün bir yönetim ve iktidar araci olarak sürekli kullanilmasi, merkezi devlet otoritesine karsi güç kullanarak zaafa ugratilmasi, meydana gelen otorite boslugunun yasadisi örgütlü güçler tarafindan doldurulmasi, v.s. Diger taraftan yasalara herkesten fazla saygiliymis gibi davranmak. Bu iki yüzlü davranisini bilip de bilmiyormus gibi görünen yandaslari, bürokrati kollamak ve kullanmak. Bu iki yüzlülüge karsi çikan bürokrata karsi ise yildirmak amaciyla kaba kuvvet ve silah kullanimi da dahil her türlü gücü kullanmak... baski yapmak... bu örgütlerin ilgi alanlari ve tipik davranislari olmustur.Hatta bazi kamu görevlilerinin öldürülmesi örnek olarak degerlendirilebilir. Uygulama ve fiili durumun tesbiti amaciyla komisyon tutanaklarina yeniden dönüldügünde, Bu kontrol edilemeyen güçlerin devletin bazi kurumlarinda çalisan birkisim görevliler ile iliski içinde bulunduklari, siyasî baglantilar kurduklari kuvvetle muhtemel görülmektedir. 1990'li yillarin basindan itibaren Güneydogu'daki terör olaylarinin artis göstermesi, bu bölgede ``terör ranti'' dogurmustur. Bu Bölgedeki asiret reislerinin güçlü hale getirilmesi bu rantin artirilmasini ve bölüsümünü kolaylastirmistir. Dogu ve güneydogudaki feodal yapinin olumsuzluguna yönelik iliskilerin bulunmasi, geçici köy koruculugu sistemi içerisinde toplumsal boyutuyla yarattigi mahzurlari yaninda, asiretlerin uyusturucu ve silah kaçakçiligi yapmasina zemin hazirlamistir. Faili meçhul cinayetler binleri bulmustur. Nitekim faili meçhul cinayetlerle ilgili olarak Hüseyin OGUZ ``Aksam istihbarat örgütleri bize bir liste verirdi, sabahleyin de tetikçiler bu listeleri gider vururlardi'' demistir. Faili meçhul cinayetler yasadisi örgüt mensuplarinin basi sayilacak kisiler üzerinde yogunlasmistir. Örnegin, kumarhaneler krali olarak bilinen Ömer Lütfi TOPAL, uyusturucu ticaretinin önde gelen kisilerinden Behçet CANTÜRK v.s. Siyasal nitelikli cinayetlerin önemlice bir kesiminin suçlularinin bulunamamis ve cezalandirilamamis olmasi, bir yandan bu cinayetleri yüreklendirici bir ortam olustururken, diger yandan da devlete olan güveni ciddi bir biçimde sarsmaktadir. Bu cinayetlerin kimler tarafindan islenmis olabilecegi yolunda çesitli tahmin, spekülasyon ve suçlamalara da neden olmaktadir. Bazan bu suçlamalar çesitli odaklarca amaçli olarak da yapilmaktadir. Bunun sonucu kitleler arasinda kirginliklar, güvensizlikler ve zaman zaman da kutuplasmalar dogmakta, tüm bunlar toplumun iç bütünlügünü, iç barisini agir bir biçimde sarsmakta ve devlet - toplum iliskisini ciddi bir biçimde zedelemektedir. Bu nedenle yasal olmayan eylemlere karisan kisiye, ister kamu görevlisi ister görevi olmasin vatandas olsun, yapilan eylem sonucunda hakkinda idari ve cezai islem yapilacagina yönelik kanun hakimiyeti saglanmalidir. Yine, ülkemizde uzun süreden beri yasanan yüksek enflasyon ahlakî yozlasmayi beraberinde getirmistir. Bütün bu olumsuzluklar, kontrolsuz kalan güçlerin rant sektörlerini ele geçirmelerine imkân saglamistir. Bu rant sektörlerinin degerlendirilmesinde sözügeçen kisilerle birlikte, güvenlik güçlerinden birkisim görevliler, birkisim siyasetçilerin de bu kisilerle iliski içerisine girdigi anlasilmistir. Özel Hareket Daire Baskani Ibrahim Sahin ve Özel Hareket Daire Baskanligi'na bagli birkisim polis memurlarinin devletçe terörle mücadelede kullanilmak üzere ithal edilen silahlari ve imkânlarini sözkonusu yasadisi güçlerin islerinde kullandiklari iddialari ile yargilanmaktadirlar. Bu kisilerin bu sekilde yasal olmayan yollardan bu ``rant'' lari saglamalarinda devlet görevlilerinden himaye gördükleri ve isbirligi içinde olduklari açiktir. Diger bir ifade ile, yasadisi örgütlerin yasadisi faaliyetlerinin devlet içerisinde bulunan bazi sahislarla irtibatli olduklari anlasilmistir. Bu irtibat, yapilan yasadisi faaliyetlere göz yumma, biilfiil isbirligi içerisinde olma seklinde ortaya çikmistir. Bu yasadisi örgütlerin, genelde uyusturucu, silah kaçakçiligi, kumarhanelerden gelir elde ederek varliklarini idame ettirdikleri anlasilmistir. Hukuka bagli çagdas hukuk devleti giristigi tüm eylemlerin ister kendi ajanlari olsun ister tasaron kullansin, yaptirdigi tüm faaliyetlerden sorumludur. bazi kamu görevlileri ve bazi siyasetçilerin isgal ettikleri makamlari kisisel kazanç ve siyasî amaçlarla istismar etmeleri giderek yayginlasmakta; bu neticede, örgütlü organize suçlari besleyen bir kaynak mahiyeti tasir hale gelmektedir. Kaldi ki hukuk devleti mesru olmayan personel kullanmamasi gerekmektedir. Bu iliskilere örnek olmasi bakimindan; Yurdisinda uyusturucu madde kaçakçiligindan 5 yil Belçika, 5 yil ABD'de mahkumiyeti bulunan Ömer Lütfi TOPAL'in Yönetim Kurulu Baskani ve sahibi oldugu Emperyal Otelcilik ve Turizm A.S. özellikle 1994 yilindan sonra Turizm Bakanliginca yayinlanan Talih Oyunlari Yönetmeliginin ilgili hükümlerine göre, sözkonusu uyusturucu madde kaçakçiligindan almis oldugu mahkumiyetten dolayi hiçbir sekilde bu sirkete talih oyunlari isletme izni verilmemesi gerekiriken, adigeçenin yönetim kurulu baskani ve sahibi oldugu sözkonusu sirket adina 13 sirkete talih oyunlari isletme izni Turizm Bakanliginca verilmistir. Diger taraftan, sadece bir otelde kayit disi bulunan oyun masalari ve oyun makinalari için devlete ödenmesi gereken katki paylarindan sadece 1994 yilinda yaklasik 200.000 $ kaybi vardir.. Bu rakam tüm kumarhaneler için bütün yillari içine alacak sekilde düsünüldügünde büyük rakamlara ulasacagi tahmin edilmektedir. Mevcut oyun araç ve gereçleri yokmus gibi gösterilerek, bunlarin yerine kayitdisi kumar alanlarinin olusmasini saglamak amacina yönelik oldugu düsünülen ithallere izin verilmistir. Kamuoyunda hayali ihracat olarak bilinen konuda, gerçek disi ihracat yapanlara genellikle belirtilen organizasyonlara haksiz yere devlet bütçesinden trilyonlarca tesvikler ödenmistir. Hazine arazilerinin yagmalanmasina izin verilmistir. Yasa disi örgüt mensuplarinin basi sayilan kisiler hakkinda çesitli suç iddialarina ragmen herhangi bir islem yapilamamasi, yakalananlarin bir kisminin ( Örnegin, Kürsat YILMAZ) ellerini kollarini sallayarak hapishanelerden ceza aldiklari gün çikmalari düsündürücüdür. Yasa disi örgüt mensuplarina yapilan baskinlar önceden kendilerine bildirildiklerinden, yapilan baskinlardan sonuç alinamamistir. Eski Basbakan Yardimcisi Murat KARAYALÇIN, Devlet ve Çalisma Eski Bakani Ziya HALIS, HADEP Denizli Il Baskani Yavuz ALTINMAKAS, DEHA TV Sahibi Bulut ÖZDEMIR'i öldürecektik. Musa ANTER'i de öldürdük diye ve haklarinda Diyarbakir Devlet Güvenlik Mahkemesince yakalama müzekkeresi düzenlenmis olan suçlularin otellerde agirlanmasi düsündürücüdür. Ayrica bu kisileri yasalar geregi ihbar ile görevli ve sorumlu olanlarin da sorgulanmasi gereklidir. Bütün dünyada yankilar uyandiran Uluslararasi rüsvet ve yolsuzluklarin önemli bir örnegi olan Lockheed olayi ülkemizi de yakindan ilgilendirmistir. Bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde 1976 yilinda Meclis Arastirma Komisyonu kurulmustur. 15 ay çalisma neticesinde 524 sayi ile 278 sayfalik bir rapor hazirlanmistir. Bu rapor bugün tartistigimiz gerçekleri yillar önce görmemizi saglayabilirdi. O nedenle Lockheed raporunun yeniden gün isigina getirilmesi uygun olacaktir. Yasa disi örgütlerin hukuk devleti kurallari çerçevesinde önlenmesi ve tamamen ortadan kaldirilmasi gerekirken, aksine büyütülmüslerdir. Bu büyüme siyasîler, güvenlik güçleri, istihbarat teskilatlarinin görevlerini yapmamasindan kaynaklanmistir. Bütün bu gelismeler yasadisi olarak adlandirilan bu örgütlerin ve olusumlarin büyümelerine ve etkinliklerini artirmalarina yol açmistir. Bütün bu gelismelere ragmen, hukuki takibatlar yapilamamis, yapilanlardan da bir çogu sonuçsuz kalmistir. Sözkonusu suç örgütleri ile ilgili bilgiler devletin güvenlik birimlerinde oldugu halde, bu bilgilerin devletin en üst seviyedeki görevlilerine verilmesi gerektigi, verilmemis ise ilgili kamu görevlilerinin sorumlulugunun bulundugu düsünülmektedir. Devlet içinde çok sayida istihbarat teskilati kurulurken, bunlar arasinda koordinasyonsuzluk ve çekisme yasandigi anlasilmistir. Hatta JITEM'in ne görev yaptigi tam olarak ögrenilememistir.Jitemin varligi tartisilirken eylemlerinin tartismasiz gerçek oldugu ortaya çikmistir. Kamu sektöründeki teftis ve denetim sistemi bu arada islevsiz birakilarak denetim sistemi çökertilmistir. Özellikle kamu kuruluslarinda, muayyen bir dönemden itibaren devlet içerisinde çalisma mekanizmasini yavaslattigi ve ekonomik gelismeyi engelledigi gerekçe gösterilerek denetim, inceleme ve teftis islemleri yavaslatilmis, denetim elemanlarinin ücretleri alt seviyelere çekilmistir. Denetim islemleri periyodik olarak her yil yapilmak yerine, ihtiyaç duyuldugunda yapilir hale getirilmistir. Devletin güvenlik raporlarinda mafya ile iliskisi oldugu söylenen kisilerin zaman zaman en önemli görevlere atanmis ve Bakan dahi yapilmistir.. Hasan Celal GÜZEL'in verdigi bilgilere göre, bunlarin bilinçli yapildigi, yolsuzluga karistigi iddia edilen Bakanlarin bir bakanliktan alinarak, baska bir bakanliga atandigi ögrenilmistir. Bütün bu gelismeler sonucunda, çagdas anlamda hukuk devleti olma yapisindan uzaklasilmis ve devlet içinden de yandaslar, isbirlikçileri olan yasadisi güçler olusumuna ve bu güçlerin yasal olmayan sekilde yukarida belirtilen alanlardan büyük kazançlar saglamalarina olanak saglanmistir. Bu örgütler amaçlarina ulasmak için, her türlü yasadisi faaliyeti (tehdit, adam öldürme, haraç, v.s) yapar hale gelmistir. Olaylarin üzerine gidecek devlet görevlilerinin (güvenlik güçleri, adli merciler) ve vatandaslarin ( sikayet, sahitlik seklinde) güvenligi yeterince saglanamamis ve sözkonusu yasal olmayan güçler her türlü yasal olmayan islerini kolaylikla yapar hale getirilmistir. Bu durum vatandasin devlete olan güvenini olumsuz yönde etkilemistir. Olaylarin bu sekilde gelismesinde, devletimiz adina kamu görevlilerince yapilan birkisim islemlerin devlet sirri kavrami altinda saklanmasi etkili olmustur. Buna, Korkut EKEN'in ``Silahlari nereye verdigimi söyleyemem. Çünkü devlet sirridir'' demesi bir örnek olusturmaktadir. Yasalarimizin bu olaylara yönelik cezalarinin yeterince caydirici olmamasi da bu olusumlari desteklemistir. Çikar temeline dayali organize suç örgütlerinin devletin yasal ve idari bakimdan bos biraktigi veya zaafiyeti bulundugu alanlarda, faaliyet sahasi bulmakta ve yasamlarini hem birbirleriyle hem de yurtdisi uzantilariyla ve bazi kamu görevlileriyle de sürekli veya is bazinda isbirligi yaparak sürdürmekte olduklari görülmektedir. Örgüt suçlari ile mücadele ister siyasî amaçli, isterse çikar amaçli suç örgütleri olsun bu yeni tip suçluluga göre, düzenlenmis hukuk normlarina ihtiyaç göstermektedir. Bu normlarin vakit geçirilmeden hazirlanmasi gerektigni son aylarda ve çalismalarimiz sirasinda yasadigimiz olaylar bize göstermistir. Yasal ve idari sistemin günün kosullarina uyarliyarak devleti güçlendirmek sarttir. Aksi halde; demokratik yapilarin hukuk devletine iliskin kurumlarin varligi yasadisi ve kriminal ögelerin sizmasiyla birlikte temelinden çökertilebilmektedir. Konu örgütlerde bir örneklik yoktur. Herhangi bir kesintide hizla degismekte ve yeni sekliyle teskilatlanmaktadir. Kanunilik ve mesruluk arasindaki baglanti demokrasinin olmazsa olmaz kosuludur. Herseyin hukukun içerisinde cereyan etmesini saglamak ve gözetmek devletin görevidir. Çözümün mesruiyetin disinda aranmasi kabul edilmemelidir. Hukuk devleti, az yetkiyle çok is yapilan devlettir. Bu devlette, kamu görevlileri sadece yasalarin uygulayicisi olduklarinin bilincindedir. Bu tariften yola çikarak, devlette görev alan bürokratlar yasalarin disina çikarak uygulama hakkini kendilerinde görmektedirler. Bazi bürokratlarin, kendilerini devletin sahibi gibi görebilmekte ve Türkiye Büyük Millet Meclisinden bilgi gizlemektedirler. Komisyon çalismalarimiz sirasinda, bazi Devlet kuruluslari Komisyon çalismalarina yeterince aydinlatici bilgi vermemislerdir. Özellikle,Genelkurmay Baskanligi Komisyonumuzca istenilen bilgilere karsilik sert bir cevap vermistir. MIT Komisyonumuzu bilgi vermemistir. Bu durum vatandasin devlete olan güvenini olumsuz yönde etkilemistir. ÖNERILER Komisyonumuzca mezkur konuyla ilgili olarak alinan bilgiler ve yapilan incelemeler ile daha önce Meclis Arastirma Komisyonlarinca tanzim edilen Hayali Ihracat ve Faili Meçhul Suçlari Arastirma Komisyonlarinin raporlarinda yer alan konumuzla alakali önerilerden bir kaçi da raporumuza alinarak, asagidaki önerilerin yapilmasi uygun görülmüstür. TBMM'nce Yapilmasi Gerekenler: • Adalet ve Yargi reformu yapilmalidir. Bu konudaki reform yasa tasarilari süratle yasalastirilmalidir. Yarginin yeniden yapilandirilmasi ve yargilamanin hizlandirilmasi ile olaylarin üzerine kararlilik ile gidilebilmesi için gerekli düzenlemeler yapilmalidir. Hakim ve savcilarin mali durumu iyilestirilmelidir. Adli polis teskilati kurulmalidir. Türk Ceza Kanunu kapsamina günümüz suç tiplerini karsilayacak maddeler konulmalidir. Türk Ceza Kanununda, organize suçlara iliskin yer alan cezalar caydirci hale getirilmelidir. Devlet sirri kavraminin sinirlarinin belirlenmesi ve bu sirlarin parlamentonun bilgisine istenildiginde açilmasi hukuk devletine islerlik kazandirmak açisindan gerekli görülmektedir. Herkese mal beyani getirilmelidir. Kamu görevlilerinin mal beyanlari açik olmalidir. Parasal iliskilerin sözkonusu olabilecegi yerlerde görev yapan kamu görevlilerinin mal varliklarindaki degisiklikler mutlaka en az iki yilda bir denetim elemanlarinca hakli bir artis gösterip göstermedigi açisindan kontrol edilmelidir. Ayni sekilde TBMM üyelerinin mal varliklarinin Sayistay tarafindan denetlenmesine imkân veren düzenlemelerin yapilmasi gerekmektedir. Bu paralelde 3628 sayili Kanunda gerekli degisiklikler biran önce gerçeklestirilmelidir. Özel kisiler için nereden buldun Yasasi etkin bir sekilde çalistirilmalidir. Devlet yapisinin yeniden düzenlenmesi, mafya, uyusturucu kaçakçiligi, mason localari, 1980 öncesi terör, kontgerilla, mafya, kumarhaneler; halkin güvenliginin saglanabilmesi için arastirilmalidir. Italya'daki Gladyo hareketinin arkasinda P-2 Mason Locasi çikmistir. Bu nedenle, Türkiye'deki benzerleri hakkinda böyle bir fikrin dogmamasi için genis bir arastirma yapilmalidir. Güneydogudaki feodal yapi, terörün nedenleri ve arkasindaki rantin, koruculugun, uyusturucu ticareti ve karaparayla ilgili devlet içindeki organizasyonlarin her yönüyle arastirilmasi gerekmektedir. Olaganüstü hal kaldirilmalidir. Güneydogu, ekonomik ve sosyal yönden hizla kalkindirilmalidir. Bu bölgede egitim ve kültür seviyesi yükseltilmelidir. Türkiye'de Meclis Arastirma Komisyonlarinin görev süresi artirilmali ve yetkileri genisletilmelidir. Kamuoyuna mal olmus konularin yeterli ayrintida incelenebilmesi için yeterli süre iznini verecek Iç Tüzük düzenlemeleri geciktirilmeden yapilmalidir. Ayrica, bu Komisyonlara islevsel hale getirecek yeni düzenlemeler yapilarak, bu Komisyonlarin yetkileri artirilmalidir. Ülkemizde mevcut Ihtisas Komisyonlarinin yaninda, Bati Ülkelerindeki her konuda inceleme, arastirma ve denetleme yetkisi olan Daimi Komisyonlarin kurulmasi yönünde gerekli Iç Tüzük degisikliginin yapilmasi yararli olacaktir Polis, jandarma ve istihbarat birimlerinin yeniden yapilanmasi, etkinliklerinin artirilmasi, fonksiyonlarinin tanimlanmasi, etkin görev yapmalari için mali ve sosyal imkânlarinin iyilestirilmesi, moral güçlerini arttiracak alt yapinin olusturulmasi, hem güvenlik güçlerinin kendi aralarinda, hem istihbarat birimlerinin kendi aralarinda, hem de bu birimler arasinda koordineli çalisma saglayacak bir yapi olusturulmalidir.Istihbarat birimleri arasindaki koordinasyonsuzluk süratle giderilmelidir. Istihbaratin sivillestirilerek tek çati altinda toplanmasi ve Basbakan ve Parlamentoya karsi sorumlu olmasini saglayici düzenlemeler geciktirilmeden alinmalidir. Güvenlik güçlerinin yurttaslarin güvenligiyle ilgili bir sekilde olusturulmasi yararli olacaktir.Polis özel timlerine jandarma bölgelerinde de rahatlikla operasyon yapabilmelerini saglayan hukuki düzenlemeler yapilmalidir. Sehirlerde emniyet, köylerde jandarma adi suçlara yöneltilmeli, terör suçlari ile mücadele polis özel timlerin birakilmalidir. Polisin sehirlerde ve kirda da ayni görevi yapabilecek sekilde yeniden düzenlenmesi, Jandarmanin Silahli Kuvvetler içerisinde ülke korumasi ile ilgili görevlere çekilmesi gerekir. Terörle mücadelede yöntemin yanlisligi konusunda cidi bir Meclis Arastirmasi yapilmalidir. Terör sorunu üzerine dogru teshisler konularak, ortaya çikan terör ranti kaldirilmalidir. Parti içi demokrasi gerçeklestirilmeli, Siyasi Partiler Kanunu, Seçim Yasasi dahil, devletin tüm kurum ve kuruluslariyla, demokrasinin gerçek ilkeleriyle uyusur sekilde yeniden yapilandirilmasi saglanmalidir. Bürokratik olusum bu yapiya uygun hale getirlmelidir. Bütün kamu görevlilerinin isledikleri suç iddialarindan dolayi haklarinda gerekli yasal takibatlarin ilgili adli mercilerce dogrudan yapilmasini engelleyen düzenlemeler (Memurin Muhakemati Hakkinda Kanunu Muvakkat) degistirilerek, ilgili adli mercilere bütün kamu görevlileri hakkinda dogrudan takibat yapabilme imkâni saglanmalidir. Yasadisi suç örgütlerinin uyusturucu madde kaçakçiligi, kumar, haraç, çek - senet tahsilati ve arazi yagmalamalarinin süratle önüne geçilmesi ve benzer amaçlara yönelik olacak olusumlarin engellenmesi için, Adalet Bakanliginca hazirlanan Organize Suç Önleme ve Suç Örgütleri Hakkinda Kanun Tasarisi zaman geçirilmeden yasalastirilmalidir. Bu Yasa Tasarisindaki cezalar caydirici olmasi bakimindan en yüksek seviyede tutulmalidir. Bu yasa düzenlemesinde sözkonusu yasadisi islerden elde edilen varliklarin genis kapsamli sekilde tamaminin devlet tarafindan müsaderesini zorunlu kilan hükümler konulmalidir. Tek merkezden yönetilen bir sistemle mücadele usulü getirilmeli ve bu merkezce esgüdüm saglanmalidir. Bu paralelde özel mücadele ve kovusturma birimleri olusturulmalidir. Polis suç kanitlari toplama ve degerlendirme yasasi çikartilmalidir. Psikotropik maddelerin kullanimi ve takibine dair yasanin eksikliklerinin giderilmesi yönünde bir çalisma yapilmalidir. Kuvvetler ayriligi ilkesi fiilen uygulamaya geçirilmelidir. Yasama dokunulmazligi yeniden düzenlenmelidir. Bankalar Kanununda yapilacak degisiklik ile büyük miktarlarda para akimlari kontrol altina alinmalidir. Geçici Köy Koruculugunun kaldirilmasi, bu gerçeklesinceye kadarda sinirlandirilmasi ve bu saglanincaya kadar da siki bir kontrol altinda tutulmasi gerekmektedir. Yasadisi olaylarin yogunluk gösterdigi, daha çok büyük rantlarin ortaya çiktigi yerler, basta Istanbul olmak üzere metropollerdir. Özellikle Istanbul yurtiçinde yasadisi yasamin merkezi konumundadir. Bu nedenle irdelenmesi gerekir. Istanbul'un idari yapisinin gözden geçirilerek, yönetici kadrolarina yapilacak atamalara özellikle dikkat edilmesi gerekmektedir. Yine memur statüsündeki kamu görevlilerinin atama, terfi ve görev süreleri ile özlük haklarinin düzenlenmesi önem arzetmektedir. Yürütme Organinca (Ilgili Idarelerce) Yapilmasi Gerekenler: Hukukun üstünlügü saglanmalidir. Bütün islemler hukuk içerisinde ve kamu vicdanini tatmin edici sekilde meydana gelmelidir. Silah alimlari kontrol altina alinmalidir.Herkese silah ruhsati verilmemelidir. Her silahin balistik kayitlari bulunmalidir. Ruhsatsiz silah bulundurmanin cezasi caydirici hale getirilmelidir. Kamu kuruluslarinin Güneydogudaki kadrolarina, asaleten, yetenekli, liyakatli ve deneyimli personelin atanmasi yapilmalidir. Kanundaki haklardan istifade eden itirafçilara yeni kimlikler verilerek OHAL Bölgesinden uzaklastirilmalari saglanmalidir. Adeta, bu sahislari devletin veya baska kisilerin kullanmasi görüntüsünü veren devlet - itirafçi iliskisine son verilmelidir. Bu baglamda, Itirafçilik Yasasi yeniden ele alinmalidir. Gümrükler kontrol altina alinmalidir. Büyüksehirlere göçün önlenmesi hususunda gerekli tedbirlerin alinmasi gerekmektedir. Denetim ve Teftis sistemi çok önemli olup, önemine uygun bir konuma getirilmelidir. Teftis sistemine islerlik kazandirilmalidir. Denetim elemanlarinin yetkileri ve imkânlari iyilestirilmelidir. Içinde bulundugu birimin en üst kademesi ile ilgilendirilmeli, müdaheleden korunmali ve güvence getirilmelidir. Kamu idarelerindeki teftis ve denetim islemlerinin periyodik olarak sürekli yapilmasi saglanmalidir. Özellestirmede karaparanin aklanmasina izin verilmemelidir. Kumarhaneler tamamen kapatilmalidir. Kayitdisi ekonominin kayit altina alinmasi gereklidir. Organize suçlarla ilgili olarak bir bilgi bankasi olusturulmalidir Faili meçhul olaylar, ilgili güvenlik birimleri ve adli mercilerce mutlaka aydinlatilmalidir. Basbakanlik Teftis Kurulu'unun bu konudaki raporunda deginilen, Maliye ve Içisleri Bakanligi ile Emniyet Genel Müdürlügü bünyesindeki inceleme ve sorusturma sonuçlari takip edilmelidir. Mezkur rapordaki öneriler ilgili kamu kurum ve kuruluslarinca yerine getirilmelidir. Raporun bir örneginin önerilen hususlarinin gereginin yerine getirilmesi için ilgili Devlet Kuruluslarina intikali saglanmalidir. 
Sonuç ve kanatine varilmistir. 

Is bu Rapor Saygi ile Yüce Meclis'in takdirine sunulur. 03.04.1997

KAYNAK;
http://www.atin.org/detail.asp?cmd=articledetail&articleid=147


***

TBMM SUSURLUK KOMİSYONU RAPORU., BÖLÜM 27

TBMM SUSURLUK KOMİSYONU RAPORU.,  BÖLÜM 27


Milli Istihbarat Teskilatinda, istihbarat elemani olarak çalisan Tarik ÜMIT'in, bagli oldugu Mehmet EYMÜR tarafindan yapilan arastirmalar ile Seyit Ahmet ALTINTAS isimli Jandarma Istihbarat görevlisi Astsubayin yaptigi arastirmalarda, Tarik ÜMIT'in en son yaptigi telefon görüsmesi tespit edilmis ve bu son görüsmenin Avsar KEDEROGLU adina kayitli cep telefonu ile yapildigi belirlenmistir. Jandarma Istihbarat görevlisi Ahmet ALTINTAS tarafindan Avsar KEDEROGLU bulunmus, Tarik ÜMIT'le görüsme sebebi sorulmus, ancak, Avsar KEDEROGLU'nun Tarik ÜMIT'i hiç tanimadigi, herhangi bir görüsme yapmadigi ve bu telefonun kendi adina kayitli olmakla beraber, olay günlerine tekabül eden dönemde Özel Harekat Dairesinde görevli Ayhan AKÇA ile Ziya BANDIRMALIOGLU tarafindan kendisinden geçici olarak alinip kullanildigi anlasilmistir. Bunun üzerine Avsar KEDEROGLU araciligi ile Jandarma Astsubay Seyit Ahmet ALTINTAS, Ayhan AKÇA ile görüsme yapmak üzere bulusmuslardir. Ataköy civarinda bir parkta Ahmet ALTINTAS, Ayhan AKÇA'yi beklemis, fakat buraya Ayhan AKÇA Özel Harekat Polis Memuru Ayhan ÇARKIN'la birlikte gelmislerdir. Jandarma Basçavus Ahmet ALTINTAS'dan görüsme sebebini ögrenmeleri üzerine, kendileri hakkinda arastirma ve sorusturma yapamayacagini ifade etmislerdir. Bulusma yerine yakin olan Ataköy Polis Karakoluna gidilerek görüsmeye karakolda devam etmislerdir. Ataköy Polis Karakolundaki bu görüsme sirasinda Ayhan AKÇA ve Ayhan ÇARKIN ile Ankara'da bulunan Özel Harekat Daire Baskanvekili Ibrahim SAHIN telefon görüsmesi yapmislar ve Jandarma Basçavus Ahmet ALTINTAS'i orada telefonla arayan Ibrahim SAHIN ``sen kim oluyorsun bu polisler hakkinda arastirma yapiyorsun'' diyerek Ahmet ALTINTAS'i ikaz etmis ve bu olaya karismamasini söyleyerek müdahalede bulunmus ve arastirmanin devamini engellemistir. Jandarma Astsubay Ahmet ALTINTAS'in yaptigi bu arastirmalar sirasinda, MIT Kontrterör Merkez Yöneticisi olan Mehmet EYMÜR'ün de arastirma için iki kisi görevlendirdigi ve Hande BIRINCI ile gerek telefonla, gerek bizzat yaptigi görüsmelerde ona hitaben ``Babani Abdullah ÇATLI, Sami HOSTAN ve Haluk KIRCI kaçirdilar, bu hususta hemen basina açiklama yap ve ilgili yerlere dilekçeler ver, ayrica babanin kaçirilmasinda Korkut EKEN'in de rolü var'' diyerek uyardigi anlasilmistir. Ayrica, Hakki Yaman NAMLI isimli tanigin ifadesinde; Tarik ÜMIT'in önceki tarihlerde Korkut EKEN ile çok samimi iliskiler içerisinde oldugu hatta, maddi sikintilar çekerek satin aldigi Ford marka zirhli otomobilini Korkut EKEN'e hediye ettigi, ancak, sonraki tarihlerde Korkut EKEN'le aralarinin açildigi ve 1994 yilinin Haziran ayinda Tarik ÜMIT'in yazihanesini telefonla arayan Korkut EKEN'in orada çalisan ve o esnada telefona bakan Ali isimli isçisi vasitasi ile Tarik ÜMIT'in tehdit edildigini, Tarik ÜMIT'in yazihanesinde Ibrahim SAHIN, Nurettin GÜVEN gibi kisileri de gördügünü ve Tarik ÜMIT'in Abdullah ÇATLI ile de sik sik görüsüp bulustugunu, Tarik ÜMIT'in, Yasar ÖZ isimli kisi ile çok yogun ticari iliskilerde bulundugunu, ancak, yaptiklari islerin legal isler olmadigini, Tarik ÜMIT ile Yasar ÖZ arasinda devamli surette bir alacak-borç münasebeti bulundugunu ve bu iliskiler sirasinda Yasar ÖZ'e yesil pasaport ve silah tasima belgelerinin temininde Tarik ÜMIT'in araci oldugunu, bir süre sonra Yasar ÖZ'ün Tarik ÜMIT'in yanindan ayrilarak Abdullah ÇATLI ve ekibi ile birlikte çalismaya basladigini, bunun üzerine Tarik ÜMIT'in gerek Hakki YAMAN'a gerekse yakin çevresine konusmalarinda, ``benim adamim Yasar ÖZ'ü koltuklarinin altina aldilar'' diyerek Abdullah ÇATLI ve Korkut EKEN aleyhinde sözler söyleyip küfür ettigini ve onlarin ipligini pazara çikaracagim dedigini, Bu olaylardan 6-8 ay sonra Tarik ÜMIT kaybolunca, Tarik ÜMIT'in kizina, Abdullah ÇATLI ve Korkut EKEN'den süphelenmelerini söyledigini, bunu duyan Abdullah ÇATLI ve arkadaslarinin 1995 yili Mayis-Haziran aylarinda yazihanesine silahli ve telsizli adamlarla gelip Tarik ÜMIT olayini kastederek ``Bu islere kafani yorma, intikamini sen almayacaksin, bizim hakkimizda konusuyormussun...Biz çok güçlüyüz'' diyerek kendisini uyardiklarini, beyan etmistir. Mehmet EYMÜR'ün beyanlarinda, Tarik ÜMIT'in kaybolmasindan sonra, o tarihte Emniyet Genel Müdürü olan Mehmet AGAR ve Özel Harekat Daire Baskanvekili olan Ibrahim SAHIN ile görüsmeler yaptiklarini ve bu görüsmelerde, Tarik ÜMIT'in, Abdullah ÇATLI ve adamlari tarafindan sorgulandigini ve serbest birakilmasi hususunda yardimci olmalarini istedigini, ancak, herhangi bir sonuç alinamadigi belirtilmektedir. Olayi arastiran Jan.Astsubay Ahmet ALTINTAS, yapilan müdahaleler sebebiyle arastirmayi devam ettirememis ve bir süre sonra da Diyarbakir Il Jandarma Alay Komutanligi emrine tayin edilmistir. 03.03.1995 tarihinde Istanbul'a gelen Ziya BANDIRMALIOGLU, Avsar KEDEROGLU'na ait telefonla Tarik ÜMIT'i aradigini ve ayni gün saat 18.00'de Erenköy Bagdat Caddesi Divan Pastanesinde bulusmayi kararlastirdiklarini ve ayni gün saat 19.00-20.00 siralarinda da bu pastanede Tarik ÜMIT ile bulustugunu, yaklasik yarim saat oturup sadece hal hatir sorduklarini ve pastane önünde vedalasarak ayrildiklarini belirtmistir. Tarik ÜMIT'in kaybolmasi olayi ile ilgili bölümde izah edildigi üzere; Tarik ÜMIT'in kayboldugu gün, en son görüstügü kisiler Ibrahim SAHIN'in uzun süredir yaninda bulunan ve görev iliskilerinin disinda daha ileri özel iliskiler içerisinde olduklari anlasilan polis memurlari Ayhan AKÇA ve Ziya BANDIRMALIOGLU'dur. Ayhan AKÇA ve Ziya BANDIRMALIOGLU'nun Tarik ÜMIT'in kaybolmasi olayi ile ilgilerini tesbit eden ve bu istikamette arastirma yapan Jan.Astsubay Ahmet ALTINTAS'a, Ibrahim SAHIN müdahale ederek arastirmanin sürdürülmesini önlemistir. Bu olayda Abdullah ÇATLI, Sami HOSTAN, Haluk KIRCI, Ibrahim SAHIN, Ayhan AKÇA, Ziya BANDIRMALIOGLU ve Ayhan ÇARKIN'in isimleri geçmektedir. Tarik ÜMIT'in kaybolmasi olayinda bu kisilerle iliskiyi tesbit eden MIT Kontrterör Merkez Yöneticisi Mehmet EYMÜR, Tarik ÜMIT'in Abdullah ÇATLI ve adamlari tarafindan kaçirildigini ve sorgulandigini ifade ederek durumu Özel Harekat Daire Baskanvekili Ibrahim SAHIN'e intikal ettirmistir. Bu isimler ve bildirim karsisinda ibrahim SAHIN'in davranislari, bu olayda Abdullah ÇATLI'nin varligi ve adi geçen diger kisilerle birlikte eylemleri hususunda bilgi sahibi oldugu intibaini uyandirmaktadir. Tarik ÜMIT'in kaybolmasi olayi ile ilgili tahkikata Silivri Cumhuriyet Bassavciliginca Hazirlik 1995/627 dosya sayisi ile devam edildigi, Saniklar hakkinda da Istanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Bassavciliginca hazirlanan 1996/2303 Hazirlik ve 1997/261 sayili iddianamenin 05.03.1997 tarihinde Istanbul Devlet Güvenlik Mahkemesine gönderildigi, anlasilmistir. P- YÜKSEKOVA ÇETESI ILE ILGILI DEGERLENDIRME SUSURLUK ÇETESI adiyla bilinen olay Hakkari Il Jandarma Komutanliginda görev yapan j. Astsubay Hüseyin OGUZ'un basina yansiyan beyanlari ile gündeme gelmistir. Jandarma Genel Komutanligi tarafindan adi geçenin bu iddialarina iliskin ifadesi resmen alinarak Diyarbakir Devlet Güvenlik Mahkemesine gönderilmis ve sahis bu mahkemede de iddialarini tekrarlamistir. Daha sonra Hüseyin OGUZ komisyonumuza çagrilarak beyani alinmis, genel olarak Genel Komutanlikta ve mahkemede verdigi beyanlarini komisyonumuzda da tekrar etmistir. Hüseyin OGUZ'un iddialarinda geçen Abdullah CANAN'in ölü bulunmasi ve Miktat ÖZEKEN, Semsettin YURTSEVEN, Münir SARITAS adli vatandaslarin öldürülmesi olaylarinin daha önce 1995 yilinda yargiya intikal ettigi ve Van 21. J. Sinir Tümen Komutanligi Askeri Savciligi'nca sorusturmanin baslatildigi, daha sonra dosyalarin Diyarbakir Devlet Güvenlik Mahkemesine intikal ettirildigi, Hüseyin OGUZ'un Yüksekova'da yaptigi sorgulama sirasinda ortaya çikan Necip BASKIN'in kaçirilmasi olayi hakkinda da Diyarbakir DGM Bassavciliginca dava açildigi, Hüseyin OGUZ'un iddialarinda yer alan diger olaylarin da yine Diyarbakir DGM tarafindan sorusturulmaya baslandigi, hatta bu iddialarda adi geçen 1 Kurmay Albay, 1 Binbasi, 2 Yüzbasi ve Yüksekova Belediye Baskaninin da içinde bulundugu ve çogunlugunu korucularin olusturdugu 14 kisinin tutuklandigi anlasilmistir. Gerek Astsubay Hüseyin OGUZ'un, gerekse Esat CANAN ve Senar ER'in iddialari ile CHP Heyetinin Raporunda yer alan iddilar gözönüne alindiginda; Güneydogu'da Koruculuk Sisteminin ciddi bir kritiginin yapilmasinin gerektigi, bu çerçevede; 1- Öncelikle korucularin örgütlenme biçimi (emir-komuta sistemi) ve buna bagli olarak vekaletle aylik ödenme sisteminin gözden geçirilmesi, Çünkü; a) Korucubasi ve tim basi konumunda olanlarin güvenlik güçlerinin yetkilileri ile temasta önemli bir ayricalik elde ettikleri, örnegin askeri garnizonlara ve Emniyet dairelerine çok rahat bir sekilde girip çiktiklari ve bu iliskilerini halk nezdinde kötüye kullanarak çikar sagladiklari, b) Vekalet sistemi ile korucubasilarin emrindeki personelin maaslarini aldiklari, bunun tamamini terörle fiilen mücadele eden koruculara vermedikleri, onlara un, seker, çay gibi gida maddesi verdikleri, geri kalani kendi zimmetlerine geçirdikleri, c) Ayrica kendileri fiilen terörle mücadeleye katilmadiklari, sehirde oturup bir yandan devlet yetkilileri ile özel iliskilerini gelistirdikleri, öte yandan ticaretle ugrastiklari, d) Yine ayni kisilerin devletle iliskilerinden de yararlanarak silah ve uyusturucu kaçakçiligi yaptiklari, e) Daha ileri gidip korucu yetkilerini suistimal ederek vatandaslardan haraç aldiklari, hatta PKK'li yaftasi vurarak bazi vatandaslari öldürdükleri iddiasinin bulundugu, f) Yine koruculuk yetkilerini kullanarak PKK görüntüsü altinda adam kaçirma ve fidye alma, hatta öldürme eylemlerine kalkistiklari, g) Kamuoyunda Pismanlik Yasasi olarak bilinen 3419 sayili yasadan yararlanan bazi itirafçilarin da benzeri eylemlere karistiklari, 2- Iyi niyetli olmayan bazi devlet görevlilerinin (asker ya da polis), geçici köy korucularini (bazan da itirafçilari) kullanarak menfaat temini cihetine gittikleri, örnegin ; a) Silah ve uyusturucu madde kaçakçiligina bulastiklarini, b) Bazan da kendilerine emanet edilen silah ve askeri malzemeleri, hatta ele geçirilen uyusturuculari satarak menfaat temin ettikleri, c) Daha da kötüsü yetkilerini kötüye kullanarak vatandaslari PKK'li suçlamasiyla gözaltina aldiklari, hatta bunlardan bir kismindan para aldiklari, bazan da ideolojik olarak bunu yaptiklari d) Bu yetkililerin yetkilerini kötüye kullanarak bazi siyasî kisilerin siyasal çikarlarina hizmet ettikleri, onlara siyaseten muhalif olan bazi vatandaslari seçimlerden önce gözaltina aldiklari, sonra da ayni siyasî kisilerin iltimasiyla serbest biraktiklari iddialarinin bulundugu, e) Kahraman BILGIÇ, (Pismanlik Yasasi olarak bilinen) 3419 sayili yasadan faydalanmak için Nisan-1994'de teslim oldugu ve Jandarmaca ifadesi alindigi halde, 1997 yilina kadar yargiya intikal ettirilmeyerek, hatta kendisine korucu ve asker kimligi temin edilerek kendisinden çesitli sekillerde (örgüt hakkinda bilgi verme, operasyonlarda yer gösterme gibi ) faydalanma cihetine gidildigi, bazen bunun gayrimesru sekilde de gerçeklestigi, adi geçen kisiden baska itirafçilarin da bu sekilde kullanilmis olabilecegi, oysa bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetinde bu sekilde hukuk disi bir uygulamanin yasal olmadigi, 3- Bazi kamu görevlilerinin, personelini veya kurumunu asiri koruma içgüdüsüyle kurumlari içinde meydana gelen bazi süistimallerin açiga çikmasini istemedikleri, konumuzda da üst düzey bazi askeri yetkililerin, asker kisilerin karistiklari suistimallerin açiga çikmasi halinde ``Silahli Kuvvetlerin prestijinin sarsilacagi, yara alacagi ya da devletin zarar görecegi'' düsüncesi ile bu gibi suistimal olaylarini örtbast etme, suç isleyenleri koruma cihetine gittikleri, bunun için de (Kahraman Bilgiç'in ifadelerini içeren tutanak ve video kasetlerinin DGM'ne gönderilmemesi örneginde oldugu gibi) bazi bilgi ve belgeleri üst makamlara ve yargiya intikal ettirmedikleri, Degerlendirmesi yapilmistir. X- GENEL DEGERLENDIRME Yasadisi örgütlerin devletle olan baglantilari ile Susurluk'ta meydana gelen kaza olayinin ve arkasindaki iliskilerin aydinliga kavusturulmasi amaciyla kurulan 10/89 Sayili Arastirma Komisyonumuzun çalismasi için gerekli olan sürenin azligi, yetkilerinin kisitliligi ve arastirma konularinin genisligi karsisinda büyük fedakarlikla dört aylik bir sürede elde edilen bilgi ve belgeler çerçevesinde konu degerlendirilmistir. 03.11.1996 tarihinde Susurluk Ilçesi civarinda meydana gelen trafik kazasinda, ayni otomobil içerisinde Abdullah Çatli, Sedat Edip Bucak ve Hüseyin Kocadag'in birlikte bulunmalari, o tarihten itibaren, Türkiye gündeminde bas sirayi alarak bugüne kadar süregelen tartismalarin en önemli konusunu teskil etmistir. 12.11.1996 tarihinde Cumhurbaskani ile bir görüsme yapan, Anavatan Partisi Genel Baskaninin... bazi devlet görevlilerinin uyusturucu, kumarhane, haraç ve adam öldürme gibi eylemlere karistiklarini, devlet tarafindan aranan bazi silahli eylemcilerinde bu devlet görevlileri tarafindan kullanildigini... ifade etmesi sebebiyle Sayin Cumhurbaskani 13 Kasim 1996 tarihli mektupla bu bilgileri Basbakana intikal ettirmislerdir. Bu mektupta özetle.... ``Emniyet Genel Müdürlügü bünyesinde özel harekat dairesi vardir... bu dairenin bazi elemanlari uyusturucu, kumarhane, haraç ve adam öldürme gibi islere karismaktadir... Ö.L. Topal'i öldürenlerin itiraflari fevkalade enteresandir... asiret reisi devleti kullanmaktadir... Devlette görevli bazi kisilerin Özel Hareket Daire Baskani Ibrahim Sahin'den talimat aldiklari ve bunun Içisleri Bakani dahil bir takim yüksek yerlerin bilgisi dahilinde oldugu söylenmektedir...'' seklinde iddia edilen hususlara yer vermislerdir. Bu iddialar nazara alinarak Basbakanlik Teftis Kurulu Baskanligi, Içisleri Bakanligi ve Emniyet Genel Müdürlügü Teftis Kurullari tarafindan arastirmalar yapilmistir. Ayrica Türkiye Büyük Millet Meclisi'n de bu konularla ilgili bir arastirma komisyonu teskil edilerek arastirmalar sürdürülmüstür. Bu bilgilerin ve arastirmalarin yaninda Istanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Bassavciliginca da hazirlik tahkikati yukarida izah edilen olaylar ayri ayri tahkik edilmis ve toplanan delillere istinaden olusan kanaat fezlekenin muhtelif bölümlerinde ayrintili olarak izah ve ifade edilmistir. Yukarida izah ve ifade edildigi üzere; - Türkiye'de katliam sanigi olarak giyabi tutuklama karari ile, yurt disinda uyusturucu kaçakçiligi ve cezaevi firarisi olarak Interpol tarafindan kirmizi bülten ile aranan bir silahli eylemci ile, bu kisiyi yakalamak veya bulundugu yeri derhal güvenlik birimlerine bildirmekle görevli ve yükümlü olan üst düzey bir emniyet mensubunun bir milletvekilinin ayni ortamlarda birlikte olmalari ve bu birlikteligi, Abdullah Çatli'nin gerçek kimligi bilinerek uzun süreli yakin iliskiler içerisinde sürdürülmüs olmasi, Bu kisilerin her üçününde üzerinde ruhsatli tabancalari, yanlarindaki korumalarin ayri ayri zati silahlarinin bulunmasina ragmen ayrica saldiri, suikast ve gizlice cinayet islemekte kullanilabilecek vahim nitelikte ve sayida silahlari ve mermilerle, 34 NUL 63 numarali sahte plakalari (koruma amaçli olmadigi Ist.Emn.Md. yazi ve arastirmasi ile saptanmistir.) ve birçok sahte belgeleri yanlarinda bulundurduklari nazara alindiginda, bu kisilerin son olaydaki beraberliginin basit bir tatil gezisi veya bassagligi ziyareti ile izah edilmesi inandirici görülmemistir. Kaldiki, yukaridaki tesbitlere göre bu beraberlik tesadüf degil önceden tesbit edilmis bir bulusma oldugu, Istanbul'da bulunduklari ilk günde Abdullah Çatli, Sedat Edip Bucak ve Hüseyin Kocadag'in gizlenin bulusmalari ve görüsmelerinden anlasilmaktadir. Bu durum, adi geçen kisilerin, yanlarinda koruma olarak bulundurduklari kisilerle birlikte, yasalara aykiri silahli bir eylem hazirliginda bulunduklari kanaatini olusturmustur. - Bu silahlardan ve mermilerden bir bölümünün Özel Harekat Daire Baskanligi kaynakli olduklari ve 1993-1994 yillari itibariyle Emniyet Genel Müdürlügünde kuvve kayitlarinda bulunmalari gerektigi tesbit edilmistir. Buna ragmen bu silah ve mermilerin kaza yapan otomobil içerisinde ve orada bulunan kisiler elinde ne maksatla bulunduklari ve onlara nasil intikal ettirildikleri, Emniyet Genel Müdürlügünün cevabi yazilarinda, izah edilememistir. Silah tasimasina yardimci olunmasi hususundaki özel belgeler ve diger iliskilerde nazara alindiginda bu silah ve belgelerin, belirtilen tarihlerde Emniyet Genel Müdürü olan Mehmet Agar ve Özel Harekat Daire Baskan Vekili olan Ibrahim Sahin'in talimatlari ve bilgileri dahilinde adi geçen kisilere verildigi kanaati olusmustur. - Abdullah Çatli'nin üzerinde bulunan ve yukarida ayrintilari izah edilen sahte belgeler, Abdullah Çatli (Mehmet Özbay sahte kimligi ile) ve Yasar Öz adina düzenlenen silah tasima izin belgeleri ve hususi yesil pasaportlarinda yine, Mehmet Agar'in Emniyet Genel Müdürü oldugu dönemlerde ve onun bilgisi ve talimati dogrultusunda düzenlenerek, bu belgelerle, devlet tarafindan aranan ve birçok yasadisi eyleme katilmis olduklari saptanan kisilerin kolaylikla silah tasimalari ve kolaylikla yurtdisina çikis ve dönüsleri saglanarak çesitli imtiyazlarla donatilmis olduklari anlasilmistir. - Ömer Lütfü Topal isimli kisinin öldürülmesinde (olay yukarida ayrintili olarak izah edilmistir) kullanilan silahin sarjöründe Abdullah Çatli'nin parmak izi bulunmus ve Abdullah Çatli'nin bu olaya istirak etmis oldugu bu somut delil ile tesbit edilmistir. Öldürülen Ö. Lütfü Topal Istanbul'da ve Türkiye'nin muhtelif yerlerinde faaliyet gösteren birçok kumarhanenin isletmecisidir. Bu isletmelerden çok büyük miktarlarda paralar kazanilmaktadir. Sami Hostan ve Ali Fevzi Bir isimli sahislarda Ömer Lütfü Topal'in Istanbul'daki bir kumarhanesinin ortaklaridir. Bu kisiler bir ihbar üzerine üç polis memuru ile (A. Çarkin, E. Ersoy, O.Yorulmaz) birlikte Ö.L.Topal'in cinayet zanlilari olarak gözaltina alinmislardir. Ist.Emm.Md.Asayis Sube Md.de gözaltinda bulunduklari sirada daha ilk saatlerden itibaren Sedat Edip Bucak Istanbul Il Emniyet Müdürüne defalarca telefon açarak bu kisileri gözaltindan kurtarmaya ve arastirmanin genisletilmesini engellemeye yönelik girisimlerde bulunmustur, arastirmanin 1. günü henüz tamamlandiginda ise. Mehmet Agar'in talimati Ibrahim Sahin'in bizzat Istanbul'a gelmesi ile bu kisiler apar topar Istanbul Emniyet Müdürlügünden Ankara Emniyet Genel Müdürlügüne götürülmüs ve orada kisaca ifadeleri alinip yüzeysel bir inceleme ile ve yasal olmayan bir uygulama ile serbest birakilmislardir. Hatta daha sonra birçok olayda adi geçen Ayhan Akça'nin saliverilme tutanaginda imzasi bulunmasi dikkat çekicidir.Kaldiki Istanbul'daki sorgulama ve sorusturmanin hukuka uygun sekilde yapilmadigi ve iddia edilen kasetin de elde edilemedigi anlasilmistir. Bu kisilerin acele olarak Ankara Emniyet Genel Müdürlügüne götürülmeleri, özel timler hakkinda kamuoyunda olumsuz kanaat olusmasini önlemek olarak izah edilmeye çalisilmistir. Ancak, bu kisilerden ikisi sivil sahistir, özel timlerle iliskileri yoktur. Diger polis memurlarinin ise önceki tarihlerde özel harekat dairesi ile iliskileri zaten kesilmistir. Kaldiki, bu tür uygulamanin mutad olmadigi bizzat Istanbul Il Emniyet Müdürünün ifadesinde belirtilmistir. Söyleki; Emniyet amiri, baskomiser ve komiser rütbelerinde birçok emniyet mensubu muhtelif suçlardan muhtelif tarihlerde Istanbul Emniyet Müdürlügünde gözaltina alinarak sorgulamalari yapildigi halde (hatta bir bölümü orada suimuameleye maruz kaldiklarini iddia etmislerdir.) Emniyet Genel Müdürlügü veya Içisleri Bakanliginin bu kisiler hakkinda yapilan islemler ile herhangi bir sekilde ilgilenmedikleri ve ayrica Emniyet Genel Müdürlügü nezdinde herhangi bir arastirmaya kalkismadiklari, zaten bu olayda Emniyet Genel Müdürü Alaattin Yüksel'in de devre disi birakildigi ve kendisine herhangi bir bilgi verilmedigi anlasilmistir. Bunlarin disinda, Ö. Lütfü Topal'in öldürülmesi olayi sebebiyle gözaltina alinan bu üç polis memuru (Mustafa Altinok, Enver Ulu ve Ömer Kaplan isimli polis memurlariile birlikte) Ö.L.Topal'in öldürülmesine tekabül eden zaman diliminde, Sedat Edip Bucak'a koruma görevlisi olarak tayin edilerek orada toplanmalari saglanmistir. (koruma tayininde aciliyet unsurunun bulunmadigi ve birkisim islemlerdeki usulsüzlükler Basbakanlik Teftis Kurulu Raporunda ve yukaridaki ilgili bölümlerde izah edilmistir.) Ö.L.Topal'in öldürülmesine istirak ettigi somut delillerle saptanan Abdullah Çatli ile bu olayin zanlilari olarak gözaltina alinan ve ayni zamanda Ö.L. Topal'in ortaklari olan Sami Hostan ve Ali Fevzi Bir ile, Sedat Edip Bucak ve onun yukarida isimleri yazili korumalari, uzun süreden beri tanismaktadirlar ve siksik biraraya gelmektedirler. Keza, bu kisilerin hepsi Mehmet Agar ve Ibrahim Sahin ile de tanismakta ve onlarla da iliskili bulunmaktadirlar. Ö. L. Topal'in öldürüldügü günlere tekabül eden zaman diliminde ve ayrica bu olaydan önceki ve sonraki günlerde, Abdullah Çatli, Sedat Edip Bucak, Sami Hostan, Ali Fevzi Bir ve Sedat Edip Bucak'in korumalari arasinda yogun ve dikkat çekici sekilde telefon görüsmeleri yapildigi tesbit edilmistir. (telefon görüsmelerinin detaylari birkisim saniklar hakkinda iddianame ile dava açilmak üzere tefrik edilen dosyada ayrintili olarak izah edilmistir.) Yine, olayin vuku buldugu tarihe yakin zamanlarda Abdullah Çatli, Sami Hostan, Ali Fevzi Bir ve S.E.Bucak'inkorumalari, Siverek'te S.E.Bucak'in ikametgahinda toplanmislardir. (fotograflarla ilgili bölümde izah edilmistir.) Adi geçen bu kisilerin böyle bir olay etrafinda yogun görüsme, beraberlik ve dayanisma içerisinde bulunmalari, özel kasitla hareket ettikleri kanaatini olusturmaktadir. - Tarik Ümit'in kaybolmasi olayi ile ilgili bölümde izah edildigi üzere; Tarik Ümit'in kayboldugu gün, en son görüstügü kisiler Ibrahim Sahin'in uzun süredir yaninda bulunan ve görev iliskilerinin disinda daha ileri özel iliskiler içerisinde olduklari anlasilan polis memurlari Ayhan Akça ve Ziya Bandirmalioglu'dur. Ayhan Akça ve Ziya Bandirmalioglunun Tarik Ümit'in kaybolmasi olayi ile ilgilerini tesbit eden ve bu istikamette arastirma yapan Jn.Ast.Sb. Ahmet Altintas'a Ibrahim Sahin yasal olmayan bir sekilde müdahale ederek arastirmanin sürdürülmesini önlemistir. Bu olayda yine Abdullah Çatli, Sami Hostan, Haluk Kirci, Ibrahim Sahin, Ayhan Akça, Ziya Bandirmalioglu ve Ayhan Çarkin'in isimleri geçmektedir. Tarik Ümit'in kaybolmasi olayinda bu kisilerle iliskiyi tesbit eden MIT konturterör Daire Baskani Mehmet Eymür, Tarik Ümit'in Abdullah Çatli ve adamlari tarafindan kaçirildigini ve sorgulandigini ifade ederek durumu Emniyet Genel Müdürü Mehmet Agar ve Özel Harekat Daire Baskan Vekili Ibrahim Sahin'e intikal ettirmistir. Bu isimler ve bildirim karsisinda Mehmet Agar ve Ibrahim Sahin'in davranislari bu olayda Abdullah Çatli'nin varligi ve adi geçen diger kisilerle birlikte eylemleri hususunda bilgi sahibi olduklarini göstermistir. Ayrica, Ibrahim Sahin'in koruma görevlisi olan Ayhan Akça'nin, yurtdisindan ülkeye, uyusturucu madde satisindan elde edilen parayi nakletmek suçundan yakalanan Dilek Örnek hakkinda, Istanbul DGM.C. Bassavciliginca halen tahkikati sürdürülmekte olan olaydada sanik olarak hakkinda yasal islem yapilmaktadir. - Ayhan Akça ve Ziya Bandirmalioglu'nun çocuklarinin Istanbul'da bir gazinoda yapilan sünnet dügününde dosyada mübrez birkisim fotograflarda görüldügü üzere Abdullah Çatli ve Ibrahim Sahin'in, fezlekede adi geçen tüm polis memurlari ile birlikte olduklari görülmektedir. Ziya Bandirmalioglu'nun Istanbul DGM.C. Bassavciliginda sanik sifati ile alinan ifadesinde bu dügünde kirveligini yapan Abdullah Çatli'nin bu görevi Ankara'da Sedat Edip Bucak'in yazihanesinde bulunduklari bir sirada onunda önerisi ile birlikte kararlastirdiklari ve gazinonun ve dügününde bulunan sanatçilarin tüm masraflarinin Abdullah Çatli tarafindan ödendigini ifade etmistir. Bu olayda, adi geçen kisiler arasindaki iliskilerin ve beraberligin boyutlarini göstermektedir. Tüm bu deliller ve belgeler ile birlikte nazara alindiginda, haklarinda fezleke düzenlenen kisilerle (ayrica haklarinda iddianame ile dava açilan ve yukarida isimleri geçen) kisilerin tüm olaylarda isimlerinin birlikte yeraldiklari görülmektedir. Bu birlik ve beraberligin tesadüflerden ibaret olmadigi, polis memurlari saniklarin sadece koruma görevi yapmak maksadiyla tayin ve tahsis edilmedikleri, bunlarin özel kasit altinda bir araya toplandiklari ve bu suretle; devlet tarafindan muhtelif suçlardan aranan kisiler, kumarhane isletmecileri, birkisim yönetici ve siyasetçiler ile özel harekat daire baskanliginda görevli bazi polis memurlarinin cürüm islemek için tesekkül olusturduklari veya bu tesekküle katildiklari anlasilmistir. Yapilan inceleme ve alinan bilgiler çerçevesinde degerlendirildiginde; konunun hukuksal, ekonomik, siyasal ,sosyal ve uluslararasi boyutlari bulunmaktadir. Çikar amaçli yasadisi örgütlerin devletle olan iliskileri vardir ve devletin içinde yasadisi örgütlenme olusturulmaya çalisilmistir. Bu örgütlenme esas olarak, hukuk devletinden uzaklasilmasindan kaynaklanmistir. 1982 Anayasasi hukuk boslugu ortaya çikarmistir. Bu kamu yöneticileri üzerinde sorumluluk olusmamasina neden olmustur. 1982 Anayasasi'nin Geçici 15 nci maddesi ile getirilen dönemin Milli Güvenlik Konseyi Üyelerinin her türlü hukuki ve cezai sorumlulugunun bulunmadigina iliskin düzenleme buna bir örnektir. Geçmis iktidarlar dönemindeki ``Anayasayi bir kere delsek ne çikar'', ``Benim memurum isini bilir'' seklindeki hukuk disi uygulamalara iliskin sözler, kamu yöneticilerinin kendi baslarina hareket etmelerine yöneltmistir. Köseyi dön anlayisi yerlesmistir. Devletin gizli istihbarat örgütleri ile ilgili yapi bozukluklari vardir. Bu örgütler kendi asil isleri yerine, operasyonlara ve baska islere katildiklari anlasilmistir. Bu nedenle, hukuk disi faaliyetlere girismelerinin denetlenmesinin zor oldugu ve kendi mevzuatlarina uyup uymadiklari dahi bilinememektedir. Mehmet EYMÜR'ün ifadesine göre, Gizli istihbarat örgütlerinin (MIT, Genelkurmay Istihbarat, Polis Istihbarat , JITEM v.s.) kontrol mekanizmalari olmadigindan, yaptiklari islerin hukuka uygun olup olmadigi denetlenememektedir. Organize suç örgütlerinin devlete sizmalarinin baska bir nedeni de, ekonomiktir. Bu örgütler ekonomik güç elde etmek için siyasal gücü de kullanmaktadirlar. Karaparanin aklanmasinda, özellikle uyusturucudan sagladiklari gelirlerin (tahminen 50 milyar $) aklanmasi gerekliligi devlete sizmalarinda etkili olmustur. Ihracati tesvik eden kararlar alinmistir. Bu, önce ihracatin verilen tesvikler ile desteklenmesi seklinde olmustur. Yapilan bu uygulamalar kayitdisi ekonomi içinde karapara aklama islerini kolaylastirmistir. Bunlarin bir kismi hayali ihracat seklinde gerçeklesmis ve ihracati patlatmistir. Karapara ile ilgili ihracat tesvikleri, siyasîler tarafindan düzenlenen Karar, Teblig ve Genelgeler ile uygulanmistir. Dönemin Basbakan'inin Isviçre'deki bir otelde Berber Yasar ve Sekerciyan gibi bu alanda bilinen kisilerle görüsmesi bu isin göstergelerindendir. Daha sonra ayni dönemde gazinolarin açilmasi için hukuki kararlarin alinmasi da anlamlidir. Karaparanin aklanmasi için çok sayida kumarhane ve gazinolarin açilmasina izin verilmistir. Özellikle, 1994 yilindan sonra yogunlasarak, Ömer Lütfi TOPAL'in sahibi oldugu Emperyal A.S'ye oyun salonlari izinleri verilmesi, giyabi tutuklu iken Istanbul'da gazinolar arasinda elini kolunu sallayarak dolasmasi, ayrica dikkat çekici niteliktedir. Bankacilik mevzuatinda yapilan düzenlemelerden sonra banka kurulmasi kolaylastirilmis hatta tek subeli bankalar açilmasina izin verilmis ve bazi bankalarin mevduat ve öz kaynaklarinin üzerinde Hazine Bonusu ve Devlet Tahvili alarak sözkonusu kara paralarini aklamalarina olanak saglanmistir. Ayni sekilde döviz bürolarinin sayisi hizla artarak bu islemleri kolaylastirir hale gelmistir. Özetle, karparanin aklanmasina uygun sartlar her dönemde hazirlanmistir. Bütün bu organizasyonlarin bu kisilerce rahatlikla yapilabilmesi, vize alma zorlugu bulunan ülkelerden kolaylikla vize almalari ve yasal olmayan islerini karsi ülkelerde rahatlikla yapabilmeleri bu organizasyonlarin yurtdisi baglantilarinin da bulundugunu göstermektedir. Nitekim, Abdullah ÇATLI'nin 142 kere yurtdisina kolaylikla giris ve çikis yapmasi, vize zorlugu bulunan ülkelerden kolaylikla vize almasi buna bir örnektir. Bu iliskiler gizli servis düzeyinde (örnegin, Agca - Papa iliskisi) veya yasadisi örgütlerin birbirleriyle iliskisi seklinde ortaya çikmaktadir. Öte yandan, uyusturucu maddelerin yapiminda kulllanilan kimyasal maddelerin Avrupa ülkelerinde üretilmesi ve Avrupadan çikis yapmasi da bu görüsümüzü dogrulamaktadir. Komisyonumuzun yeterli zamani ve imkânlarinin olmamasi nedeniyle, konunun yurtdisi boyutu arastirilamamistir. Diger taraftan; Milletin ahlakî degerlerini önemsemeyen bazi kamu görevlileri söz konusu yasal olmayan gelismelerde etkili olmustur. Bazen de siyasîlerin konularindaki bilgi yetersizligi bu organizasyonlarin islerini kolaylastirmistir. Öte yandan, Türkiye'nin cografik ve stratejik sartlari da bu olusumlarda etkili olmustur. Toplumun sosyo - psikolojik yönünü birinci derecede etkileyen bu tür olaylarin baglantisi olan ve kamu adina bulundugu mevkiide görev yapan personel hangi mevkide olursa olsun, bu personelin bagli oldugu kurum hangi kurum olursa olsun ``Kurumun prestijinin sarsilacagi, yara alacagi yada devletin zarar görecegi'' düsüncesinin arkasina siginilip yanlis yapanlara göz yumulmasi yerine, hakkin adaletinin tesisi ve kanun hakimiyetinin saglanmasi için kisi veya kurum farki gözetilmeden yolsuzluklarin üzerine gidilmelidir. Bilgisi ve görüsüne basvurulan birkisim kisiler Komisyonumuza; olaylarin 1970'li yillarda basladigini ve o dönemde devlette bazi güçlerin, sag - sol kavgasini baslattiklarini, devletin içindeki bazi kurumlarin haberdar oldugunu ve yönlendirdigini, sabah sol görüslü kisilere sikilan silahin aksam sag görüslü kisilere sikildigini söylemislerdir. Bu olaylar 12 Eylül 1980'ne kadar devam etmistir. 


28 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..

***