20 Şubat 2019 Çarşamba

15 TEMMUZ SÜRECİNDE DONANMA ÇAPINDA NELER YAŞANDI? BÖLÜM 3

15 TEMMUZ SÜRECİNDE DONANMA ÇAPINDA  NELER YAŞANDI?  BÖLÜM 3


Bu konuda Donanma Duruşmalarında yaşanan birkaç örnek: 

O gün Güvenlik Tabur Komutan Vekili olarak görev yapan sanık Yüzbaşı Hasan Taşkömür’e TBMM avukatı, "Siz darbe girişiminde birlikte tabur komutanı 
vekilisiniz. Tabur Komutanı'nın emirleri sizi haklı çıkarmaz. Emri bizzat sizin yüzünü ve bu terörün aslında kimler tarafından planlandığını da farkında olmadan ortaya koyuyorlardı. 

Nitekim daha hiç kimse bir şey anlamadan, tam da darbenin gerçekleşeceği 03.00 saatlerinden itibaren ve hiç de acemilik çekmeden planlarını uygulamaya koydular, daha gün ağarmadan sinsice çalışanlar binlerce insanı tutuklamaya ve linç formatında bir tasfiyeye başladılar. 
Burada sorumluluk sahibi gerçek askerlerle bu askerleri tuzağa çekenlerin sorumluluk hassasiyetleri arasındaki farkı gösteren şu örnek manidardır: 

Donanma Duruşmalarında, kendisine bu soruların sorulmadığı ve Türk Deniz Kuvvetlerinde o gece seyre çıkan tüm ana muharip suüstü unsurlarının komutanı olan Tümamiral Ahmet İskender Yıldırım’ın gemileri aramak, onlara emri vermek yerine Merkez Komutanlığında gazoz için döner siparişi verdiği de ayrıca ortaya çıktı. 

İşte 300 vatandaşımızın öldürüldüğü 3000 civarında vatandaşımızın yaralandığı gece Türk Silahlı Kuvvetleri üniforması giyen bir amiralin hassasiyeti bu kadarcıktı! Tüm gemiler, yüzlerce personel terör tehdidi altında seyre çıkıyor, o ise gemileri aramak yerine gazoz içiyor, Gölcük’ten döner sipariş ediyordu. 

Benzer durum, MİT Müsteşarı Genelkurmay Başkanlığı karargahına geldiğinde, Genelkurmay Başkanı’nın Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak’ı Kara Havacılık Komutanlığına gönderdiği zaman da yaşanmıştı. Salih Zeki Çolak gittiğinde kamelyada oturup çay içmiş sonra “burada darbe hazırlığı yok” diye rapor vermişti. 

Yine Sahil Güvenlik karargahına ilk gelmesi gerekip de gelmeyen Komutan Vekili Oğuz Kaan Yavuz (sağdan ikinci), Kurmay Başkanı Bülent Olcay (en sağdaki) ve daha sonraki süreçte Deniz Hava Komutanlığındaki tasfiyeleri yönetecek olan Berker Emre Tok (en soldaki) ertesi sabah emekli amiraller Abdullah Can Erenoğlu (ortadaki) ve Caner Bener (soldan ikinci) ile birlikte aşağıdaki pozu veriyorlardı. 



O gecenin tüm esas oyuncularının hareket tarzları böyle bir eylem birlikteliği içerisinde idi. 

2.2. G Günü Öncesindeki Dikkat Çeken Görüşme ve Toplantı 

Bir diğer dikkat çekici ve de 15 Temmuz olaylarının önceden planlanarak belli başlı bilinçli adımların atıldığını ispat eden vaka da Dz.K.K. Bostanoğlu ve Donanma Komutanı Kösele arasındaki toplantıdır. 

Deniz Kuvvetleri Komutanı Ora. Recep Bülent Bostanoğlu ve Donanma Komutanı Ora. Veysel Kösele, 15 Temmuz öğle saatlerinde, Heybeliada Deniz Lisesi mezuniyet töreni öncesinde, böcek araması yapılmış bir odada baş başa 1,5 saat süren bir görüşme yaptılar. Görüşme sebebiyle de tören gecikmeli başladı. 

Aynı günün akşamı yaşanan olaylarda kaos ve belirsizlik devam ederken iki Komutanın ifadelerinden, olaylar başladıktan sonra birbirleriyle hiç görüşmedikleri anlaşılmaktadır. Görüştülerse de bunu savcılık ifadelerinde sakladıkları ortadadır. 

Deniz Kuvvetleri’nde yaşanan kaosu da dikkate aldığımızda bu 2 oramiralin birbirleriyle konuşmadıkları, en azından kaosu ortadan kaldıracak bir iyi niyetli koordine kurmadıkları açıktır. 

Örneğin o gece Ora. Bostanoğlu, kendi ifadesine göre arayan herkese “Emniyetli bir yerde bulunun…” emri verirken Donanma Komutanı hem de Kocaeli valisinin 
davetini reddederek TCG YAVUZ’a çıkmıştır. 

Donanma Komutanına bağlı gemiler için Bostanoğlu, Donanma Komutanı yokmuş gibi davranarak gemilerle hiçbir hiyerarşik bağlantısı olmayan Tuğa. Özdem Koçer’i görevlendirmiştir. 

Donanma Komutanı TCG YAVUZ’da telefonla istediği kişilere ulaşabilirken bu görevlendirmenin yapılması iki sonuca götürmektedir: Ya Kösele bağımsız hareket etmiştir ya da 2 oramiral arasında başka bir anlaşmazlık vardır. Her iki ihtimalde de Recep Bülent Bostanoğlu’nun “biz darbede yokuz” açıklaması esas alındığında Veysel Kösele’nin Bostanoğlu’yla muhalefet içinde olduğu görülmektedir. Bu tespit bugünün koşullarında böyle yapılabilirken o gece TCG YAVUZ personeli için “Veysel Kösele darbeci gibi duruyor” sonucu çok rahat çıkarılabilirdi ve nitekim de öyle olmuştur. Geminin Komutan ve subayları “biz onun darbeci olduğunu düşündük” diyorlar. 

Deniz Kuvvetleri ve Donanmaya komuta eden iki amirale 15 Temmuz’da baş başa ne görüştükleri, kaosu önlemek için gereken emirleri neden vermedikleri, neden sadece belirli kişilerle irtibat kurdukları ve bu kişilere de “başkalarıyla irtibat kurmayın” dedikleri ama bunun yanında kendilerinden emir bekleyen pek çok bahriye subayının neden kendilerine ulaşmasını engellediğini kimse sorgulamadı. 

Aynı Veysel Kösele; 4 yıl Donanma Komutanlığı yaptıktan sonra ve 3 yıllık rütbe bekleme süresini doldurmadığı için müteakip yılın şurasında emekli edilememişken sürpriz bir şekilde ve “TSK’ya sorun çıkarmam” diyerek istifa etti. 

Gündemde neredeyse hiç yer almayan bu konu aslında çok önemli bir konudur. 

Veysel Kösele’nin 15-16 Temmuz gecesi yaptıklarının böyle bir “sorun çıkarmama” kaygısına sebep olduğu görülmektedir. Hatırlanırsa o gece Kocaeli Valisi’nin “karayolu ile Fenerbahçe’den İzmit’e gelmesini” söylemesine rağmen Veysel Kösele valiyi reddetmiş ve denize çıkmıştı. Siyasi otorite tarafından anlamlandırılamayan ve 15 Temmuz gecesi çıkacak sonuca göre pozisyon belirleme çabası olarak yorumlanan bu hareket, şüphesiz, hoş karşılanmamıştır. Veysel KÖSELE’nin bu tercihi açıkçası, ya hayati bir muhakeme hatasıydı ya da siyasi otoriteye güvensizliğin bir tezahürüydü. 

Nitekim kendisi sonraki günlerde “güvende olabilmek için gemiye çıktığını ifade etmiştir.” Ama her iki durum da emeklilik getirmiştir. 

Aslında durumunun farkında olan Veysel KÖSELE; bu sebeple, 16 Temmuz’dan itibaren Donanma’da müthiş bir kıyım yapmaya başlamış, FETÖ ile mücadele ediyor izlenimi vermek sureti ile siyasi otoritenin gözüne girmeye çalışmıştır. Hatta 92 sanıklı Donanma Davasında baş müşteki olarak işi daha da ileri götürmüştür. Ancak kendisi ne Perinçek ekibi tarafından seviliyordu ne de Hükümet yetkilileri tarafından… Bu nedenle çabaları sonuç getirmeyecekti. Son şurada kendisinden kıdemsiz bir amiralin Deniz Kuvvetleri Komutanı atanması hamlesi sonrasında, bunun farkına varan Veysel KÖSELE, kendisini tutuklanmaya götürebilecek bir muhakeme hatası daha yapmayarak “sorun çıkarmadan istifa etmiştir.” 

Eğer siyasi irade Veysel Kösele’nin ortalıktan kaybolmasını özellikle istemeseydi, daha önce Akın Öztürk’e yaptığı gibi MGK üyesi bir oramiral olarak 3 yıl daha üniforma giymesine müsaade edebilirdi ama buna dahi müsaade edilmedi. 

Yıllarca hukuk mücadelesi vermiş, tecrübe kazanmış Veysel Kösele de her nasılsa hiç direnmeden, hiç mücadele etmeden “sorun çıkmaması” kaygısıyla “zorluk çıkarmadan” emeklilik dilekçesini gönderiverdi. 

Adadaki 1,5 saatlik toplantıyı yapan bu 2 oramiral, o gece ilerleyen saatlerde Donanma’nın denizaltılar dışındaki tüm Ana Muharip Unsurları seyre kalkmışken, bu gemiler tüm geceyi denizde geçirmişlerken birbirleriyle hiç konuşmamışlar gibi görünmektedir. 

Cumhuriyet tarihinin en kanlı terör olaylarının olduğu, ana muharip unsurların denize çıktığı bir gecede bu 2 oramiralin öğlen toplantı yapıp da bir daha birbiriyle hiç konuşmaması karşısında duruşmalarda genç rütbelerdeki personele “neden darbeyi önlemedin” sorusunu soranlar emrinde binlerce personel bulunan bu 2 oramirale bu soruyu sormadılar. 

2.3. Deniz Lisesi Törenleri Görev Grubu 

15 Temmuz 2016 Cuma günü, Heybeliada’da bulunan Deniz Lisesi’nin mezuniyet töreninde alargada (sahilden açıkta) 2 fırkateyn ve 2 hücumbot görevlendirilmiş ti. Fırkateynler TCG YAVUZ ve TCG FATİH, hücumbotlar da TCG İMBAT ve TCG KALKAN idi. Bu 4 gemilik görev grubunun taktik kontrol yetkisi de Alb. Levent Kerim Uça’ya verilmişti. 

“Taktik Kontrol yetkisi” verilen bir subay, taktik kontrolüne verilen gemilere yeni bir görev veremez, sadece onlara belirli rota ve süratlerle daha üst makamdan verilmiş olan mevkie giderken alacakları düzeni emredebilir. 

Yani Levent Kerim Uça, taktik kontrolüne verilen gemilerin gidecekleri limanı değiştiremez, limana varış saatini değiştiremez, gemileri birbirinden ayırıp da yeni bir görevle görevlendiremez, gemileri bir başkasının emir-komutasına veremez. Bu tarz değişiklik yetkileri hep bir üst makamdadır. 

Bir üst makamın sahip olduğu yetki “taktik komuta” yetkisidir. Taktik Komutan birliğin emniyetinden sorumlu olan, birliğe görev verebilen makamdaki komutandır. Bu somut olayda Taktik Komutan Tuğa. Ayhan Bay’dır. Tuğa. Ayhan Bay, taktik kontrol yetkisine sahip Levent Kerim Uça’nın aksine gemilerin emniyetinden sorumludur, onlara görev verebilir, emniyet mülahazalarıyla yukarıdaki saat, liman vb konularda değişiklik yapabilir. 

Deniz Lisesi mezuniyet törenlerine TCG YAVUZ yerine TCG TURGUTREİS planlı olmasına rağmen TCG TURGUTREİS’in bir arızası sebebiyle göreve TCG YAVUZ 
gönderildi. 

Sonraki süreçte yaşanan gelişmeleri dikkate alırsak şunu söyleyebiliyoruz: Eğer TCG TURGUTREİS’in arızası çıkmasaydı ve planlandığı gibi seyre TCG TURGUTREİS gidebilseydi Levent Kerim Uça’nın emrinde seyre çıkmış olan gemilerden oluşan görev grubunda tutuklanan hiçbir gemi komutanı olmayacaktı. 

Hatırlayacak olursak; 

O görev grubundan sadece TCG YAVUZ’un Komutanı tutuklandı. 

TCG İMBAT ve TCG KALKAN Komutanları tutuklanmadılar. TCG TUFAN gemisi o gün seyre hazır nöbetçi gemi olmasına rağmen çok tuhaf bir şekilde komutansızdı. Levent Kerim Uça o gemiye bir komutan ayarladı ve emrinde olmayan, aralarında amir-memur ilişkisi bulunmayan bir kişiye telefonla emir vererek bu geminin komutanı yaptı. TCG TUFAN da böylece tuzağı açık etmemek için diğer tüm gemilerle birlikte seyre kaldırıldı. (Levent Kerim Uça’nın şifahi emirle yaptığı yasadışı işlem Genelkurmay Başkanlığınca darbe eylemiydi, gemi jurnalinde bu işlem kayıtlı iken Levent Kerim Uça’nın korunabilmesi için savcılığa gönderilen evrakta gerçeğe aykırı bilgi verildi. Konu 3 numaralı belgelerde gösterilmiştir. 

Gemiler seyre kalkarken, Gölcük Üssü’nün tarihinde ilk defa, bir yaz günü akşamı “teknemiz rüzgardan battı” iddiasında bulunan 2 yüzücü Deniz Askeri Yasak Sahası içerisinde gemilere doğru yüzüyordu. 

Dolayısıyla eğer TCG TURGUTREİS’in arızası çıkıp da planları bozulmasaydı, gemiler de Gölcük’ten seyre kalkmamış olsaydı, bu 2 yüzücünün de niyeti bir kaos çıkarmak idiyse Gölcük limanında yaşanan kaos ortamında çatışmalar olabilecekti. Bu çatışmalarda zarar görmeyecek tek grup o sırada Deniz Lisesi törenlerine planlanmış olan gemiler (TCG TURGUTREİS, TCG FATİH, TCG İMBAT, TCG KALKAN) olacaktı. Veysel Kösele ve 

Levent Kerim UÇA da o gece TCG TURGUTREİS’te Savaş Bilican’la birlikte denizde olacaktı ve Gölcük’teki çatışmalarda hiçbir zarar görmeyeceklerdi. Aynı şekilde o sıralarda Merkez Komutanlığında bulunan İskender Yıldırım ve Yalçın Payal da korunmuş olacaktı. 

Bu kadar adları sayılan amirallerin yanında ismi geçen Savaş Bilican’ın özelliği ise o gece kendisine ulaşılamayanlardan birisi olması ve daha önce de meşhur davalarda Veysel Kösele ve Levent Kerim Uça ile birlikte yargılanmış olanlardan olmasıdır. 

Ayrıca bir savaş gemisi komutanı olan Savaş Bilican; o gece gemisi sahilden daha birkaç yüz metre açılmışken rıhtıma gelmiş, orada botlarla gemilere intikal edecek personele “ben seyre gitmiyorum, siz de gitmeyin, dağılın” diye emir vererek personeli dağıtmıştır. Bu kararlı duruşu aslında onun tuzağı önceden bildiğinin kanıtıdır. 

Açıklanan vakalar ışığında Deniz Kuvvetleri’nin 15 Temmuz olaylarının açığa kavuşması için şu sorulara açıklama getirmesi gerekiyor: 

Görev grubundaki gemileri Levent Kerim Uça özel olarak mı seçti? Veysel Kösele ve Levent Kerim Uça’ya çok yakın bir isim olan Savaş Bilican’ın komutanı olduğu TCG TURGUTREİS’te arıza olmasaydı ve göreve gidebilseydi görev grubundaki hiçbir Komutanın tutuklanmayacak olması tesadüf mü? 

Grupta birlikte seyre kalkacak gemiler, olacak olaylardan zarar görmeyecek şekilde özel olarak mı seçildi? (Savaş Bilican’a da, hesapta olmayacak şekilde 
arıza sebebiyle gemisi seyre kalkamasa da diğerleri gibi o akşam ulaşılamadı) Seyre hazır nöbetçi gemi olmasına rağmen Komutansız bir gemiye 
(TCG TUFAN) yetkisi olmamasına rağmen komutan bulup görev için seyre kaldırmasının sebebi, önceden hangileri olduğu belli ve kendine yakın 
isimlerin komuta ettiği gemileri seyre kaldırıp görev (!) için seyre kaldırıp tuzağı açık etmemek mi? 

Teknelerinin battığını iddia eden askeri yasak sahada tespit edilen 2 yüzücü gerçekte kimdi? Gemilere sabotaj mı düzenlenecekti? 
Limanda çatışma, patlama vs. bir kaos ortamı oluşurken Veysel Kösele ve Levent Kerim Uça tarafından, özel seçim gemiler, kendileri ve Merkez Komutanlığında döner siparişi veren İskender Yıldırım ile Yalçın Payal emniyette olacak şekilde olaylar ve kaosun izlenmesi mi hedefleniyordu? 



Belge 3 Burada 3 Adet belge sunulmuştur. 

1 Numaralı belge Genelkurmay Başkanlığının "başka birlikleri hareket ettirenler ve buna müsaade edenler darbecidir" beyanı, 
2 Numaralı belge Levent Kerim Uça’nın yasadışı görevlendirme yaptığının belgesi, 
3 Numaralı belge de Savcılığa ayrılışı yapılmış olduğu halde TCG TUFAN’a komuta ettirilen subayın GÖREVDE, katılışı yapılmış olan subayın ise MEHİL İZNİNDE olduğu gerçeğe aykırı beyanının belgesidir. 

Belge No 1: Genelkurmay Başkanlığının Tuğg. Nerim Bitlislioğlu başkanlığındaki heyetçe hazırlanmış ve Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili Necip Cem İşçimen tarafından 6 Mart 2017’de tüm Cumhuriyet Savcılıklarına gönderilmiş olan ve böylece Donanma İddianamesine giren belgeden alınmıştır. 

Belge No 2: TCG TUFAN’ın iddianame ekinde yer alan gemi jurnalinden alınmıştır. 

Belge No 3: Donanma Komutanlığının savcılığa gönderdiği Personel İzin Durumları evrakından alınmıştır. 


4 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder