20 Şubat 2019 Çarşamba

15 TEMMUZ SÜRECİNDE DONANMA ÇAPINDA NELER YAŞANDI? BÖLÜM 8

15 TEMMUZ SÜRECİNDE DONANMA ÇAPINDA  NELER YAŞANDI?  BÖLÜM 8



TCG ORUÇ REİS Komutanı Dz. Kur. Yb. Güray Çerman Donanma Komutanı’nı aradığında “Ben sana emir vereceğim emrimi bekle” diye emir verdi. Sonra o emir bir türlü gelmedi. Sonra da Güray Çerman ve subay olan eşi birlikte memuriyetten ihraç edildiler… 

Donanma Komutanlığı Harekat Başkanı Dz.Kur.Kd.Alb. Mustafa Bardakçı, Hayrettin İmren üste kontrolü ele geçirince Yalçın Payal’dan direktif istedi. Payal “mukavemet etmeyin, emir bekleyin” dedi. 

Yine Donanma Komutanlığı Harekat Başkanı Dz.Kur.Kd.Alb. Mustafa Bardakçı; Hayrettin İmren, Nazmi Ekici ve Ayhan Bay’ın kaçma hazırlığı içinde olduğunu 
öğrenince Yalçın Payal’dan bir daha direktif istedi. Payal “bir şey yapmayın, sadece takip edin, emir bekleyin” dedi. 

Daha sonra, yakalayamayacakları belli olmasına rağmen sadece “şov” maksatlı 2 hücumbotu, Aksaz’dan Gölcük’e müdahale eden Bnb. Berke Uraz vasıtasıyla amiralleri kaçıran SG-19 botunun peşine taktılar. 

Tabi sadece şov maksatlı olunca yakalama atraksiyonu da birilerinin kahramanlaştırılmasından başka bir tek amaca hizmet etti: Bir binbaşıya yaptırdıklarını Donanma’nın Harekat Başkanı olan Mustafa Bardakçı’ya yaptırmayarak onu pasifize edip sonra da Yalçın Payal imzalı usulsüz bir evrakla “sıkıyönetim mesajı yönünde irade göstermiştir” deyip Mustafa Bardakçı’yı tutuklatabildiler. 



Halbuki Mustafa Bardakçı’nın personeli, kendilerine “amirlerinizden darbeye destek mahiyetinde emir aldınız mı” manasındaki sorulara hep “hayır almadık” diye cevap vermişlerdir. 

TCG GÖKSU’ya komuta eden Dz.Kur.Yb.Hakan Sasa, Kuvvet Komutanı’ndan direktif istediğinde “direktif vereceğiz, emir bekleyin” cevabını aldı ama o direktif bir türlü gelmedi. Halbuki Kuvvet Komutanı o gece 150 civarında telefon görüşmesi yaptığını iddia ediyordu. 

TCG FATİH Komutanı Dz.Kur.Yb.Mehmet Ali Yağış, Donanma Komutanı’na “komutanım herkesin kafası karışık, telsizden çağrı/anons yapıp denizdeki tüm 
birlikleri ikaz edeyim mi?” dediğinde “anonsu başkasına yaptıracağız, sen bekle” cevabını aldı. Böyle bir anons da hiç yapılmayarak gemilerdeki kafa karışıklığı devam ettirildi. 

AKH Komodoru Sebahattin Çoruk olayları sorgulamaya başladığında Aykar Tekin “sen benim sesimi tanımıyor musun, ben Kuvvet Komutanı ile irtibat halindeyim, benim emirlerim onun emirleridir” dedi. Sebahattin Çoruk’a böyle diyen Aykar Tekin, yine aynı Sebahattin Çoruk’a emrindeki 3 gemiyi Mersin, Antalya ve Alanya önlerindeki karakol sahalarında bulundurma emrini veren Aykar Tekin’di. 

İlginç bir şekilde Aykar Tekin’in tuzakları Özden Yazıcıoğlu ile birlikte yönettiği Aksaz’da ciddi bir soruşturma yapılmadı. Sadece Foça ve Gölcük’te soruşturmalar yapılıp infazlar gerçekleştirildi. 

Foça’da savcı gelip ifade aldı ve kimleri alacaklarına karar verdi. Bundan dolayı da tüm gemi komutanları davanın şüphelisi yapıldı. Öyle olunca da kayırılması gereken gemi komutanlarından da “sanık” durumuna düşenler oldu. 

Gölcük’te ise Donanma Komutanlığı müdahale ederek özellikle TCG BÜYÜKADA Komutanı başta olmak üzere “güvenilir” diye kategorize edilen kişilerin soruşturmalara dahil edilmemesini sağladı. 

“Beklet ve pasifize et” adımlarından sonraki infazlarla ilgili ise şu hususlar dikkat çekicidir: 

Donanma Komutanlığı o gece Ayhan Bay’ın doğrudan emir verdiği Hamdi Toker gibi kayırılması gerekenleri kayırabilmek için gelen savcı ve kolluk personelini üsten içeri almadı, dışarıda bekletti. Bu bekletme esnasında daha önceden hazırlanmış infaz listelerinin son kontrolleri yapıldıkça masum askerler peyder pey savcılığa göndertilip tutuklatıldı. 


Belge 21 Donanma Komutanlığının kimlerin gözaltına alınacağına karar verdiğinin belgeleri… Üstteki belge Ali İhsan Gürler’in, alttaki ise Mustafa Bardakçı’nın mahkeme evrakından alınmıştır. Ali İhsan Gürler bu belgede 26 
Ağustos 2016 tarihli savcılık yakalama kararına istinaden gerçekleştirilecek işlemde Donanma Komutanlığının listeye müdahale ettiği, Mustafa Bardakçı da Gölcük Cumhuriyet savcısı tarafından bir listenin istendiğini belirtmektedirler. Yani Gölcük’teki infazlar savcıların kendi soruşturmaları neticesinde değil Donanma Komutanlığının düzenlediği, tadil ettiği, müdahale ettiği listeler üzerinden gerçekleşmiştir. Hakim’in tutuklamayı yaparken “nedenini sonra öğrenirsin” cevabı da Türkiye’de hukuk insanlarının ne kadar hukuk kaygısı taşıdıklarının ayrı bir göstergesi olmuştur. 

3.5. “Yem” Mesajla Gemileri Ateş Altına Atma 

Deniz Kuvvetlerinde 15-16 Temmuz gecesi gerçekleşen en haince hazırlanmış tuzaklardan birisi, Yalçın Payal isimli ve Donanma Komutanlığında Kurmay Başkanı olarak görev yapan şahsın sadece fırkateynlere gönderttiği bir CHAT mesajı idi. Mesajda kısaca “Yalçın Payal emridir, bu emri alan gemiler limana dönecektir” diyordu. 

Aynı Yalçın Payal, daha önce de belirtildiği üzere, Donanma çapında SABKOR Hazırlık Durumunu yükselten ve bir daha indirmeyen Yalçın Payal’dı. 

Yalçın Payal’ın gönderttiği mesaj hilelerle doluydu: 

Kendisinin denizdeki birliklere emir verme yetkisi yoktu Mesajda kelime oyunu yapılmış “Yalçın Payal emridir” denilmişti. Cümlenin böyle kurulması subaylara öğretilen durum muhakemesi kapsamında “size emretme yetkisi taşımayan bir kişinin verdiği bu emri dikkate almayın” demektir. 


Belge 22 Yalçın Payal’ın “limana dönün” emrine rağmen dönmeyen Hamdi Toker’e Donanma Komutanı’nın önceden, diğer gemi komutanlarına ya da komodorlara direktif vermezken “bölgeden ayrılma” diye direktif verdiğinin belgesidir. Bu belge Donanma İddianamesinin eklerindeki yer alan evraklar arasındaki Hamdi Toker’in Bilgi Alma tutanağından alınmıştır. 

Bu CHAT mesajını gönderirken “tüm gemiler limanlarına dönsün” demiyor “sadece emri alan birlikler dönsün” diyordu. Yani kimse kimseye emri iletmeyecek, emri doğrudan alan gemi dönecek demekti. 
Emir de sadece tutuklanan gemi komutanlarının olduğu fırkateynlere gönderildi. Diğer gemiler emri alamadılar. Örneğin hücumbotlarda zaten bu CHAT sistemi 
kurulu olmadığından teknik olarak da alamazlardı. Dolayısıyla hücumbotlar emri yerine getirmediklerinde “bizde sistem yok, mesajı almadık, dönmedik” diyerek 
kurtulacaklardı. Bazı gemilerde de sistem hiç devreye girmemişti. TCG TURGUTREİS’te olduğu gibi o gemilere de “sistemi 2’nci Komutan kapattırdı” diye iftira atıldı. 

Kayırılan gemilerden TCG BÜYÜKADA komutanı hem korunmalıydı hem de bu mesajdan sorumlu olmamalıydı. Ona da Donanma Komutanı “sen bölgede kal” diye emir verince geri dönme sorumluluğundan kurtuldu. 

Mesaj konusunda her gemiye ayrı muamele yapıldığı da iddianame yayınlandıktan sonra ortaya çıktı. 

Aslında Deniz Kuvvetleri’nde ana muhabere vasıtası CHAT değil “BROADCAST” tabir edebileceğimiz telsiz muhaberesidir. Telsiz muhaberesi için İstanbul Radyo bile on yıllardır kullanılan bir ara vasıtadır. Yani Bülent Bostanoğlu ya da Veysel Kösele İstanbul Radyo’ya cep telefonuyla bağlanıp oradan uluslar arası telsiz frekanslarını kullanarak sadece Marmara denizi değil dünyanın tüm denizlerindeki savaş gemilerimize emir verebilirlerdi. Yapmadılar. Onun yerine kapalı çevrimden seçmece yaparak birilerine “sen sıkıyönetim mesajına uyma, sen kimseye bilgi verme, sen benden emir bekle” diye tek tek iletişim kurdular. 

Donanma İddianamesinin ekinde yer alan seyir kayıtları evrakında TCG BÜYÜKADA gemisinin seyir plotları, J-CHAT kayıtları, gemi jurnalinin 15 ve 16 Temmuz günlerine ait olan kısmı, Köprüüstü Müsvedde Jurnali ve SHM jurnali bulunmaktadır. Seyir plotları ve J-CHAT kayıtları haricinde diğer tüm hayati belgelerin, bir uzman gözüyle okunduğunda sonradan düzenlendiği de açıkça anlaşılmaktadır. Burada, konuyu uzatmamak için bu detaylara girilmeyecektir. 

Mesajda “limana dönün” denilmesine rağmen Hücumbotlar da, Aksaz’dan emir-komuta hiyerarşisinde yeri olamayan Berke Uraz isimli bir binbaşı vasıtasıyla telefonla yönlendirilip “Gölcük emniyetli değil, Gölcük’e gitmeyin” diyerek Karamürsel önlerine demirletildiler. Böylece onlar da korunmuş oldu. 

Daha sonraki süreçte sadece İzmir ve Gölcük’te soruşturma başlatıldı. Aksaz bölgesi için ciddi sayılacak hiçbir soruşturma açılmadı. Aksaz bölgesindeki soruşturma birkaç kişiyle sınırlı tutuldu. Eğer gemilerin seyre çıkarılmasını içerecek şekilde ciddi soruşturmalar açılsaydı, Kuvvet Komutanı Recep Bülent Bostanoğlu’nun “güvendiğim komodor” dediği Aykar Tekin’in içeriği suç teşkil eden eylemleri açığa çıkacaktı. 

Şimdi gelelim söz konusu 02.33 mesajının neden “en haince hazırlanmış tuzak” olduğunun izahına… 

Öncelikle denizdeki birliklere komutada emir verme yetkisine sahip olmayan kişilerin emirleri yerine getirilmez. Denizdeki birliklere emir verilirken “Deniz Kuvvetleri Komutanı, Donanma Komutanı, Harp Filosu Komutanı emri” diye verilseydi emir yasal olurdu. Buna rağmen emir öyle verilmiyor. Donanma Kurmay Başkanı’nın emri şeklinde veriliyor. 

Bu teknik detayları geçelim ve esas konuya gelelim. 

TCG GÖKOVA Komutanı Yb. Resul Öztürk, neler olup bittiğini anlayabilmek için Donanma Harekat Merkezi’ni arayıp vardiya amiri Ufuk Koç’tan bilgi istiyor. Ufuk Koç kendi ifadesinde yazmadığı bir bilgiyi veriyor: Gölcük limanına giren gemilere ateş açılacak! 

Bu konuşma 02.30’da gerçekleşiyor. Demek ki “limana giren gemilere ateş açılacak” anonsu 02.30’dan daha önce yapılmıştır. 

Bu bilgi tüm resmi evraklarda, belgelerde, iddianamenin metninde, Donanma İdari Tahkikat ve Deniz Kuvvetleri Bilirkişi raporlarında karartılıyor. 

Limana Dönünce ne olacak? 

TCG BORA limana dönüyor ama yanaşamadan kaçmak zorunda kalıyor. Sahilde bulunan silahlı askerler direk gemiye bir tehdit teşkil ediyorlar. 

Belge 23 Gölcük'e gidecek gemilere ateş açılacağının 02.30'dan önce bilindiğinin belgesi. Gemilere yetkisiz Yalçın Payal’ın “limana dönün” emrini ileten Donanma Harekat Merkezi Vardiya Amiri Ufuk Koç’un, “limana dönecek gemilerin vurulacağını" bile bile bu emri ilettiği görülmektedir. Ayrıca “limana dönün” emrini veren makam, gemi komutanının “nasıl hareket edelim” sorusuna ise cevap vermemiştir. Çünkü cevap verse kurulan pusu açığa çıkacaktır. 
Bu belge, Donanma İddianamesinin eklerinde yer alan “Gemilerin Seyir Kayıtları” başlıklı evrakın içerisinde, TCG GÖKOVA Gemi Jurnalinden alınmıştır. 

TCG BORA da bir hücumbot ama ona diğer hücumbotlara yaptıkları gibi “Gölcük emniyetli değil, limana gitme” demediler ve bir savaş gemisi ateş altında kalma gibi bir tehlikeyi göz göre göre yaşamış oldu. 

Eğer 02.33’te verilen emirle Marmara’daki 12 gemi limana dönse mutlaka bir çatışma olacak, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin personeli arasında ölen ve yaralananlar olacak, gemi kazaları yaşanacak, belki gemilerdeki yüzlerce tonluk yakıt veya cephane nedeniyle TÜPRAŞ’ı tehlikeye atacak şekilde infilaklar gerçekleşecekti. 

TCG FATİH gemisinin Komutanı’nın ifadelerine göre Komodor Dz.Kur.Kd.Alb. Önder Öngör, emrindeki gemilere “limana dönülmemesini” emretmiştir. Bu gemiler TCG ORUÇREİS, TCG SALİHREİS, TCG KEMALREİS ve TCG TURGUTREİS’tir. 

Denizdeki diğer gemilerin durumu şöyledir: 

5 tanesi Levent Kerim Uça’nın emrindedir (TCG YAVUZ, TCG FATİH, TCG İMBAT, TCG KALKAN, TCG TUFAN), Levent Kerim Uça bu gemilere “limana dönün” 
dememiş, hepsini denizde tutmuştur. Kamarada kilitli kalmasının bu konuda tesiri yoktur zira tüm gemi kayıtları ve yüzlerce şahıs ifadesinden görülen o gece her şeyin cep telefonları üzerinden yönetildiğidir. Dolayısıyla kamara kapısını kilitlemelerinin konuya bir tesiri yoktur. 

TCG BÜYÜKADA Donanma Komutanı’nın emri gereği denizde kalmıştır, 

TCG GÖKSU Komutanı Dz.Kur.Yb. Hakan Sasa, sınıf arkadaşı olan Dz.K.K. Emir Subayı Özkan Gülömür üzerinden Kuvvet Komutanı Bostanoğlu’na direktif talebini iletmiş ama Bostanoğlu Aksaz’daki binbaşıyla konuşurken bir Fırkateyn Komutanı’nın bu kadar masum bir talebine cevap vermeyerek maiyetini kaosa sevk etmek üzere hareket etmiştir. 

TCG GÖKOVA Komutanı ise Gölcük’te ateş altında kalacağını bildiğinden çok düşük süratle hem emrin gereğini yerine getirip hem de gemisini tehlikeye 
atmayacak ara bir çözüm bularak intikale geçmiştir. 


9 CU BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder