18 Şubat 2019 Pazartesi

TBMM SUSURLUK KOMİSYONU RAPORU., BÖLÜM 12

TBMM SUSURLUK KOMİSYONU RAPORU.,  BÖLÜM 12



4- Mehmet EYMÜR MIT Kontrterör Merkezi Yöneticisi 26.12.1996 ifadesinde; 1988 yilindaki MIT raporunun kendisi tarafindan hazirlandigini, raporun çok tartismalar yarattigini, ancak hukuki bir sorumluluk getirmedigini, çünkü raporun bazi belgelere ve çalisma metodlarina bagli olarak hazirlanmis bir rapor oldugunu, rapor nedeniyle emekli olma durumunda kaldigini, Hiram Abbas ve kendisinin yardimciligini yapan Korkut Eken ile birlikte emekli olduklarini, kendi isini kurdugunu 1993 yilinda tekrar göreve çagrilmasi üzerine göreve geldigini, hep siyaset disinda kaldigini, Sayin Çiller zamaninda göreve tekrar döndügünü, kendisine yapilan bir telkin üzerine çagrildigini, zira gerek Sayin Çiller'i gerekse MIT Müstesarinin kendisini tanimadigini, Tolga Atik'in politikadan hoslanmayan birisi olmasi, babasinin da asker olmasi ve teskilata büyük sempatisi oldugu için geldigini, yeni baslayan her personel gibi belli bir kurs döneminden geçtikten sonra Malatya'ya tayin edildigini, ancak basinda yer almaktan rahatsiz oldugunu ve teskilattan ayrilma döneminde oldugunu, 1988'deki raporun o tarihteki Müstesar Hayri Ündül Pasa'ya bilgi vermek maksadiyla ve yazili olarak hazirlandigini o raporu o tarihlerde kurumun mensubu olan Cumhurbaskanligi'nda görevli Erkan Gürbüt'e görüsünü almak üzere verdigini, o da raporun enterasan ve çok kapsamli oldugunu söyledigini, o nüshayi da ona verdigini, bir müddet sonra da ortada dolasmaya basladigini, gerçekte onun rapor niteligi bulunmadigini, etüd özelliginde oldugunu, Tarik Ümit'in MIT Teskilatinin görev sahasina giren konularda istihbarati olarak kullanilan bir kisi oldugunu, ortadan kaybolmasi üzerine bazi arastirmalar yapmak durumunda bulunduklarini, arastirmalar sirasinda en son Istanbul Divan Pastahanesinde yemek yedigi sirada Özel Harekat Polislerince alindigini ve ondan sonra da ortadan kayboldugunu tespit ettiklerini, bu konuda yasal arastirmalar yaptiklarini, bu arastirmalar sirasinda, aracin bulundugu mahal Silivri bölgesinde oldugu için tahkikatin Jandarma Astsubayi Ahmet Altintas'in yürüttügünü, onunla görüsüldügünde, kendisinin Özel Harekatçi Ayhan Akça'yi gözlem altina aldigini, Ankara'dan Özel Harekat Baskanligindan müdahale edilmesi üzerine ``ifadesini alamayacagi konusunda'' birakmak mecburiyetinde kaldigini, Arastirma grubuna Tarik Ümit'in telefonlarini tespit ettirdigini, bu arastirma sonucu telefon konusmalarinin kendi bölgesinde TIR parkinda çay ocagi isleten Avsar isimli bir kisinin telefonundan muhabere yaptiginin tespit edildigini, bu nedenle Avsar denilen kisinin alinip sorgulandigini, Avsar'in kendi adina olan bu telefonu Özel Harekatçi polislere kullanilmak üzere verdigini, Avsar'in üzerinden Özel Harekatta görevli iki polisin resimlerinin çiktigini, resimlerin divan pastahanesinde ve Bagdat Caddesindeki görevlilere teshis için gösterildigini, resmi kisiler olmasi nedeniyle tahkikatta zorlanildigini, Haluk Kirci'nin yine ayni olayla ilgili olarak gözaltina alinip birakildigini, Avsar'in üzerinde bir tabanca çiktigini, bunun balistige gönderilmek üzere istendiginde, çesitli resmi yerlerden baski geldigini, Jandarma Astsubayi Ahmet Altuntas'in belirttigini, Tarik Ümit'in kaçirildigi gün, Avsar denilen sahsa ait beyaz renkli Opel Astra marka bir arabanin Avsar'dan alindigi, Ziya isimli Polis Memuru tarafindan ve Tarik Ümit'in kaçirilmasindan üç gün sonra da Oguz isimli Polis Memuru ile birlikte arabanin sahibine iade edildigini, Avsar'a göre konunun içinde Abdullah Çatli ve Arnavut Sami denilen kisiler oldugunu zannettigini, bunlar hakkinda arastirma yaptigini, hatta Özel Harekat Daire Baskani ile de telefon konusmasi yaptigini, bunlarin Astsubay Ahmet Altintas'in yaptigini, 12.1.1994 tarihinde Adana Sakirpasa havaalaninda sahte pasaportla yakalanan Metin Bozbag'in ifadesi dogrultusunda Istanbul'da Yasar Öz isimli sahsin evinde ele geçirilen, Tarik Ümit adina verilmis hususi, özel yesil bir pasaport bu konuda Tarik Ümit'in sadece MIT ile çalismadigini, 1987 yilinda MIT ile ilk iliskilerinin basladigini, ondan önce de Dündar Kiliç Behçet Cantürk'ün Devlet tarafindan sorgulandigi tarihlerde sahit olarak bazi ifadeleri bulundugunu, 1982 yilinda Dündar Kiliç, Sükrü Balci ve diger kaçakçilik konularinda uyusturucu kaçakçiligi konusunda bazi ifadeleri oldugunu, ondan sonra da 1985 yilinda silahla bir saldiriya maruz kalip agir yaralandigini, o tarihte bunu Dündar Kiliç'in yönlendirdigini söyledigini, 1987 yilindan sonrada kendi istihbari potansiyeli bulundugunu, bundan yararlanarak kendi konularinda, ondan yararlandiklarini, Tarik Ümit ile en son 1995 yili Subat ayi 28'ci günü onun evinde görüstüklerini, yalniz iki ayri evi oldugu için hangisinde oldugunu bilemedigini, Özel Harekatçi Ziya ve Semih isimli iki polisin evinde kaldigini operasyonel konularda ve faaliyetlerde yardim etmesini istediklerini söyledigini ve bu polislerle kendi yanlarindan telefonla konustugunu polislere kendi evinde oldugunu söyledigini, Tarik Ümit'in yasal çerçevedeki konularina giren hususlarda kullandiklari bir kisi oldugunu, ancak bunun disinda Devletin diger istihbarat organlariyla da irtibati oldugunu bildigini, onun meslek ahlakî yönünden kapsaminin ne oldugunu ona sormadigini, ancak özellikle uyusturucu kaçakçiligi konusunda Emniyet birimlerine yardim ettigini genel hatlariyla bildigini, Teskilatinin Türkiye içinte Terörle Mücadele görevinin bulunmadigini, istihbari alanda böyle bir görevlerinin oldugunu ve intikal eden bilgileri gereken mercilere ilettiklerini, Tarik Ümit'inde bu çerçevede Türkiye içinde teskilatla ilgili bir görevi olmadigini Türkiye disinda düsünülmesi gerektigini, MIT Teskilatina zaman zaman özellikle ihtilaller ve sikiyönetimlerden sonra özel görevler verildigini, kendisininde birçok bu tür görevlerde yer aldigini, kanuni görev sinirlarini asan görevler oldugunu, örnegin babalarin, mafyanin toplanmasindan sonrada sorgulanmalari gibi görevler. Bu görevlerinde yasal çerçeveler de verildigini, hatta sonradan bunlarin tartismalarada neden oldugunu, yapilan tüm islemin Devletin arsivlerinde bulundugunu, bu tür islerde büyük kütleleri ve büyük menfaat çevresini karsisina almak durumunda kalinacagini, dogru yapilmaz ise hem vicdaninin hem de yaptigi görevle kendimizi bagdastiramayacagini, birçok seyin dogal olarak kagida dökülmeden kafada oldugunu, otuz senelik meslek hayatinin kafasinda olan uzantilarinin kagida dökülmesinin biraz mümkün olmadigini, Bu tür olaylarda teskilatinin bir taraf gibi olmasini kabul edemedigini çünkü gördügü manzaranin kendisini çok rahatsiz ettigini, bu manzarada da bir günah keçisi haline gelmek istemedigini, Emniyet Teskilatinda senelerce omuz omuza çalistiklari arkadaslari bulundugunu kader birligi yaptiklari insanlar oldugunu, keza askeri kesimde de ayni birliktelikleri oldugunu, söylenecek herseyin yanlis yorumlamalara neden olacagini, birçok seyin dogru oldugunu birkaç kisinin yaptigi olumsuz seyler varsa bunlarin ortaya çikmasini kendisininde istedigini, konulara bu asamada çok daha degisik veçhelerde bakildigini, böyle oldugu sürece de bu seyin içinde herhangibir rol almak arzusunda olmadigini, Olaylarin yabanci istihbarat teskilatlariyla baglantili yönlerinin arastirilmasi gerektigini, yurtdisinda uzun süre kalmis kisilerin Türkiye'de karistiklarini büyük eylemlerin çok dikkatle incelenmesi gerektigi, altinda baska bir seyler olup olmadigini incelenmesi gerektigi, var veya yok diye birsey söylemedigini, ancak Abdullah Çatli gibi kisilerin sadece suç yönünden degil, yabanci istihbarat teskilatlariyla bir baglantilari olup olmadiginin da incelenmesi gerektigini, Tarik Ümit'in kizinin beyanlarindaki kendilerinin tanidigi ve sizin tarafinizdan gönderilen iki MIT görevlisinin ziyaretlerine geldigini ve babasinin dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Agar'in bilgisi dahilinde, Müsavir Korkut Eken'in istegi üzerine özel harekatçilarca kaçirildigini ve sorguda oldugunu söyledikleri konusunun kizin bir yorumu olarak nitelemek gerektigini, biraz öncede belirttigi gibi Mehmet Agar ile Tarik Ümit'in buzlari erittigine iliskin Tarik Ümit ile konusma yaptigini Mehmet Agar ile Korkut Ekenle o tarihe kadar arasinin iyi olmadigini bildigini, Kendisinin Mehmet Agar ve Ibrahim Sahin ile görüstügünü, duyumlarini anlatarak Çatli'nin elinde olduguna dair duyumlarin dogrulugunun olmasi halinde yardimci olmalarini ve birakilmasinin saglanmasini ve mesele haline getirilmeyecegini ifade ettigini, Mehmet Agar'in böyle bir seyden haberi olmadigini ve bakacagini söyledigini, Tarik Ümit'in Ziya ve Semih dedigi polislerin kendisine Dündar Kiliç'a yönelik bir operasyonda beraber davranmayi teklif ettiklerini kendisininde böyle seylere girmemesi konusunda telkinde bulundugunu ve bu islerden uzak kalmasi gerektigini söyledigini, Astsubayin ifadesine göre Tarik Ümit'in Abdullah Çatli'ya bu polis memurlarina teslim edildiginden emin oldugunu, Tarik Ümit'in muhtemelen öldürüldügünü ve Yalova taraflarina gömülmüs olabilecegini teskilattaki arkadaslarinin söyledigini, Avsar'in Jandarmada sorgulanmasi sirasinda polis memuru Ayhan'in telefonla onu aradigini onunda nedesin diye sordugunda polis memurunun Yalova taraflarinda oldugunu söyledigini, bunun üzerinede Astsubay Ahmet'in bir yorum getirdigini Tarik'inda bu kadar süre ortadan kaybolup hiç kimseyi aramamasininda öldürüldügü kanaatini pekistirdigini, Mehmet Özbay'in Abdullah Çatli oldugunu Jandarmanin bildigini ve kendisininde oradan bildigini belirtmistir.(Ek:177) 

5-Tuncay ÖZKAN 18.2.1997 tarihli ifadesinde; Dünyanin diger ülkelerinde oldugu gibi, gizli servislerin uyusturucu kaçakçilariyla birlikte is yaptiklarini, onlarla birlikte sirketler kurduklarini, onlari açiga çikarmak için çesitli çalismalar yaptiklarini, Abdullah ÇATLI ve ülkücü arkadaslarinin haklarindaki mahkeme kararlarina ve arama tezkerelerine ragmen, zaman zaman ANAP gibi partilerin kongrelerinde izleyici, Bakanliklarda Bakanlarin misafiri, Emniyet Genel Müdürlerinin arkadasi, içlerinde Tansu ÇILLER'in de bulundugu Basbakanlarin görüsme geregini duyduklari kisiler arasinda olduklarini, Turgut ÖZAL'in sik sik görüsme isteginiyinelemesine ragmen, belirtildigine göre ÇATLI ve arkadaslarinin Güneydogu politikasindan dolayi ÖZAL'i hain kabul ettiklerini ve görüsmediklerini, ASALA'ya yapilacak operasyonlarla ilgili olarak; Abdullah ÇATLI ve arkadaslariyla MIT arasinda pazarliklarin oldugunu; bu pazarlik sirasinda bu ülkücü insanlarin, MHP Genel Baskani TÜRKES'in o dönemde devam eden tutuklulugunun ortadan kaldirilmasi, Balgat katliami saniklarinin da bulundugu bir grup ülkücü teröristin haklarindaki davalarin düsürülmesi ve tutuklu bulunanlarin saliverilmesi, bu kisilerin Türkiye'de serbest dolasma haklarinin saglanmasini bildigini, ASALA'ya karsi bazi heykellerin bombalanmasi, bir Ermeni destekçisi milletvekilinin arabasina bomba yerlestirilmesi gibi eylemler yapildigini, bu eylemler karsiliginda paralar alindigini, Oral ÇELIK'in bu ise karistirilmamasi özellikle rica edilmesine karsin grup tarafindan eylemin zorlugu karsisinda bu eylemi gerçeklestirebilecek kabiliyette görüldügü için dahil edildigini, özellikle Marsilya'daki eylemler sirasinda ÇELIK'in oldugunu, Abdullah ÇATLI, Oral ÇELIK ve diger insanlarin yurtdisinda kullanildiklarini, sonrasinda ise hiç kullanilmamistir gibi davranildigini, Metin denilen görevlinin, emekli olduktan sonra, verdigi sözlerin geregini yerine getirmek amaciyla dönüslerinde Abdullah ÇATLI ve ailesine yardimci oldugunu, Susurluk'taki kazadan önce Sami HOSTAN'a ait Alman plakali bir mercedesin ÇATLI'larin arabasini takip ettigini, bu mercedesteki kisinin Abdullah ÇATLI ve Gonca US'u hastaneye götürdügü bilgisini edindigini, Oral ÇELIK, Abdullah ÇATLI, Mehmet Ali AGCA'nin Abuzer UGURLU denilen kaçakçidan alinan sahte hint pasaportuyla yurtdisina çiktiklarini, Abuzer UGURLU'nun bu pasaportu ülkücü koruma karsiliginda kendilerine (Abdullah ÇATLI ve arkadaslari) sagladigini, baglantiyi kuranlarin o dönemde gümrüklere yakin olan ve onlara ülkücü korumayi saglayan kisiler olduklarini, yurtdisinda bu insanlarla (Abdullah ÇATLI ve arkadaslari) bütün gizli servislerle iliskisi oldugunu, Abdullah ÇATLI için Meclis koridorlarinda Alparslan PEHLIVANLI gibi kisilerin aracilik yaptiklarini gördügünü, Abdullah ÇATLI'nin Gökhan MARAS, Sanliurfa eski Milletvekili Murat BATUR gibi birçok kisiyle görüstügünü, Abdullah ÇATLI ve arkadaslarina maddi destegin korumalik yaptiklari ülkücü kitleden geldigini, Abdullah ÇATLI'yi kokaine sürükleyen kisilerin basinda Arnavut SAMI denilen adamin geldigini, Türkiye'de silah ticaretinde mafyanin parmagi oldugunu, Ömer Lütfi TOPAL Cinayetinde kullanilan silahlarin bu yolla geldigini belirtmistir.(Ek:178) 

6- Dündar Kiliç 1.3.1997 tarihli ifadesinde; 1935 Trabzon Sürmene Basdamar Köyünde dogdugunu, 1942 yilinda Ankara'ya geldiklerini, 1964 yilinda kan davasi nedeniyle ailece Istanbul'a yerlestiklerini, halen de Istanbul'da ikamet ettigini, 1970 yilindan itibaren kömür, kum, reklam ve filim sirketleri ve orta halli 7-8 sirketi bulundugunu, ortaokul mezunu oldugunu, 1980 yilinda ihtilal ile birlikte Polis Müdürü Atilla Aytek Kaçakçilik Daire Baskani, Kaçakçilik Dairesi MIT görevlisi Mehmet Eymür ve yillar öncesinde kendisinin yaninda katiplik yapan Tarik Ümit'in Ankara'da generalleri yalan yanlis bilgilendirerek göreve geldiklerini, yillarin insanlarin düsmanlarimizla anlasarak, bazi insanlardan menfaat temin ederek, örnegin Çelik Döküm Fabrikasini gaspederek, faaliyet gösterdiklerini, Tarik Ümit'in Kurtulus'ta beyaz esya satan dükkanda müdürlük yaparken iki ögretim görevlisini Dündar Kiliç ismiyle tehdit ettigini, bunu tespit ettigini ve ona bunu nasil yaptigini sordugunu, ancak onun da gidip bu konuyu Mehmet Eymür ve Atilla Aytek'e anlattigini ve kendisini imha etmek için senaryo hazirladiklarini, Senaryo olarak; Isviçre'den bir mektup atildigini, bunun Kaçakçilik Dairesine geldigini, mektupta ``Dündar Kiliç Ermenilerle anlasmis, konsey üyelerine suikast yapma hazirliginda'' seklinde iddia bulundugunu, bu iddia üzerine gözaltina alindiklarini, 82 gün gözetim ve iskence altinda kaldigini, daha sonra Mamak'a gönderdiklerini ve sonuçta 5 yil 1 ay 1 gün hapis yatmasini sagladiklarini, ondan 1,5 yil önce yine bir senaryo hazirladiklarini, ``bir gemi silah ve mühimmat geldigini Türkiye'de bunun alicisinin ve saticisinin kendisi oldugunu ve Apo için getirtildigini'' iddia ediyorlar, ancak bir polis sefinin telefon ederek Dündar Kiliç'a söyleyin Eymür ve Jitemde bir Binbasinin bunu düzenledigini belirtti ve Avukat Burhan Apaydin'in ise el koydugunu, Sisli Savciligina sikayette bulunduklarini ve konu hakkinda basin ve medyada yaygara yapinca, senaryonun ellerinde kaldigini, Bunlarin kaçakçilardan, ``seni öldürecekler 500 bin dolar, 1 milyon dolar verirsen, senin katlini, infazini durdururum'' seklinde para aldiklarini, paralari paylasamayinca da birbirlerini öldürdüklerini, Abisinin kadinlar kulübünde hissesi oldugunu, 50 milyon lira sermayesi oldugunu, o parayi istemeye gittiginde abisine silah çekildigini, sonunda kardesi Ibrahim'in bir okulun gecesinde Tarik Ümit ile karsilastigini, masalarina sise atinca yegeninin onu agir yaraladigini, Mehmet Eymür'ün o gece yegeni Zekeriya Ülkücü'yü öldürdügünü, kendisinin de onlari öldürmesi gerekirken (devlet memuru olmalarindan dolayi) bunu yapamadigini, bunlarin devletin içine sizmis devlet düsmanlari oldugunu, Necdet Ürug'un ogluna kömür ocagi vermesinin söz konusu olmadigini, Nuri Gündes'i tanidigini, son yedi yil içinde kizinin cenazesinde gördügünü, 35 yil kumarhanecilik yaptigini, Bir gün kizinin geldigini, Ahmet Özal'in Engin Civandan bir alacagi oldugunu, onun Kiyikent'te yazligi oldugunu kendisinin de iki sokak arkada, bunlarin Engin Civan'in evine geldigini, Engin Civan'in Ahmet Bey'e parasini ödedigini, Selim Edes'e son kurusuna kadar iade ettigini, digerinin ödemedigini söyledigini, 5 milyon dolar olayi oldugunu, senaryo hazirladiklarini ve amaçlarinin kendisinin evi önünde Engin Civan'i öldürtmek istediklerini, kendisinin buna müdahale ettigini, eger böyle bir sey yapilirsa kendisinin tepki gösterecegini belirttigini, 45 dakika sonra adami hastahanenin önünde vurduklarini duydugunu, 80-100 milyon dolar için bunlarin yapildigini söylüyor. Daha sonra kizinin yanina iki yegenini de alarak kanal 6'yi bastigini, orada onlara ates ettigini ve polis geldigini ve polise bu isi örtbas ettirdiklerini, ama bu uygulama ile de onun ölüm fermanini hazirladiklarini, Alaattin'i Mehmet Eymür'ün korudugunu yönlendirdigini, her türlü resmi belgeyi MIT'in verdigini, bunlain masum insanlari öldürdügünü para için herseyi yaptiklarini, kendisini mafya yada gangster olarak kabul etmedigini, kendilerine yakistirilan seyin kabadayi olmasi gerektigini, onu korudugunu, sevdigini ve bunlar için yasadigini baska bir iddiasi bulunmadigin, Behçet Cantürk, Sari Avni, Kam Durmus'un kaçakçi oldugunu, Fahrettin Aslan'i sevmedigini ancak kaçakçi olmadigini, Tarik Ümit'i suç ortaklarinin öldürdügü kanisinda oldugunu, topladigi paralari suç ortaklarinin götürmedigini duydugunu, Kendisinin Diyarbakir'da hapiste yatarken 5.5 sene 56 celse süren mahkeme dolayisiyla Basbakan'dan dosyalarin incelenmesi için hukukçu görevlendirmesini istedigini, Özer beyin kulagina parmak tikadigini, yoksa özel ile bir düsmanligi bulunmadigini, Ankara'da Kürt Cemali olayinda, Mehmet kabadayisinin onu öldürmesine karsilik abisinin cinayet masasi sefi olmasi sebebiyle cinayeti kendisinin üzerine yiktiklarini ve bu sebeple 3 yil hapiste yattigini, Atilla Aytek'in Cemalinin kahvesinde garsonluk yaptigini, sonra Komiser ve Müdür oldugunu ondan sonra da piç hüseyinin intikami için kendisini adliye içinde iki defa öldürmek istediklerini, Hüseyin Kirli isminde bir kiralik katilin Istanbul'da iki kisi olarak sokakta kendisini sikistirdiklarini iki mermi yarasi aldigini, onlarin olay yerinde öldügünü, mesru müdafaa oldugu için 8 ay sonra serbest birakildigini, Kamu para aklama konusunda Özal'in bu seyleri serbest birakmasinin etkili oldugunu, valizlerle paralarin geldigini ve gittigini Ömer Lütfü Topal'in öyle masum bir insan olmadigini 40-50 adam öldürdügünü, Ömer Lütfi Topal'in içeriden satildigini Tilki gibi bir adami bu sekilde öldürülmesinin mümkün olmadigini, kendi adamlarinin ölüm fermanina imza attiklarini, gittigi yeri kendisinin veya bir yada iki yakini disinda kimsenin bilemiyecegini, Kendisine kumarhane için yetki vermediklerini, tefecilik yapan Sudi isimli kisiye 20 tane yer verdiklerini, Özalla aralarinda bu nedenden dolayi bir husumet bulundugunu, Sedat Semerci Pasayi tanimadigini, Sükrü Balci'yi tanidigini, fena adam oldugunu, birçok olayi önledigini, Fahrettin Aslan'in onunla çok genis kapsamli iliskileri oldugunu, Kendisinin Almanya'ya tedavi için gitmek istemesine karsilik 5 yil pasaport vermediklerini, Semra Özal'i tanimadigini,Abdullah Çatli'yi tanimadigini,MehmetÖzbay'i tanimadigini,Korkut Eken'i tanimadigini,Ibrahim Sahin'i Kurtulusta bes sene önce Müdür Muavini iken yapilan bir bakimdan tanidigini,Haluk Aktar'i tanimadigini Cengiz Abaoglunu tanidigini, isçisi olarak çalistigini, bilahare öldügünü,Haci Ali Aslan'i tanidigini, onunda rahmetlik oldugunu, Atilla Aytek'in Haci Ali Aslani, Nuri Gündes'in kayinbiraderi diye bogmak istedigini,Istihbarat teskilatini hem operasyon hem de infaz yaptigini, iskence yapip, adam öldürebildiklerini,Kizi Ugur Kiliç'in cenazesine bile gitmedigini, sadece çocuklarini bagrina bastigini, kizinin ailesini dinlemedigini, bu isi de Mehmet Eymür'ün hazirladigini, MIT'in infaz timi içinde Çakici'nin oldugunu, Sivasli 3-4 çocuk bulundugunu, bunlardan iki tanesinin polis tarafindan arandigini, ancak yakalanmadiklarini, Mehmet Eymür'ün bazi solculari, hatta Nihat Evim'i öldürenleri Burca'da bir mahkemede 8-10 kisiyi beraat ettirdigini ve onlari disaridan kullanacaklarini, bunlari Nasrullah Ayan vasitasiyla yaptigini belirtmistir.(Ek:179) 

7- Esat CANAN 5.12.1997 tarihli ifadesinde; Bazi faili meçhul cinayetlerle ilgili olarak; Savas Buldan'in 3 Haziran'da Çinar Otelinin gazinosundan gece saat 4 civarinda diger iki arkadasiyla birlikte çikarken otelin önünde üç arabanin bekledigini, bu arabalarin içinde polis olduklarini söyleyen sekiz kisinin bulundugunu, üçüne (Savas Buldan ve arkadaslari) otelin önünde üst aramasi yapildigini ve arabalara bindirilip götürüldüklerini, Bolu Yigilca Ilçesine yakin bir mevkide Melen çayi kenarina cesetlerin atildigini, olaydan sonra Savas Buldan'in agbeyine, imzasiz bir ihbar mektubu gittigini, Abdullah Canan'in 17 Ocak 1996 günü Hakkari'nin Yüksekova Ilçesinde evinin önündeki arabasina binip esine ``silah ruhsatini yenileyecegiz'' diyerek ilçeden ayrildigini, Hakkari'nin 10 uncu kilometresinde Yeniköprü denilen mevkide yol aramasina denk geldigini, Abdullah Canan'i panzer gibi bir baska arabaya götürdüklerini, arastirma yaptiklari bütün mercilerin kendilerince gözaltina alinmadigini söylediklerini, kaybolusunun üçüncü günü arabasinin Van-Hakkari Karayolu Güzeldere mevkiinde bulundugunu, Abdullah Canan'in agabeyinden Kahraman Bilgiç adinda bir görevlinin ``Abdullah Canan'la seni bugün yarin görüstürecegim'' diyerek 20 bin mark aldigini, kendisinin Abdullah Canan'in yakini olarak Kahraman Bilgiç ile görüstügünü, Kahraman Bilgiç'in ``Abdullah Canan su anda elimizde, hücreye koyduk, bunu Yüksekova Tabur Komutani Mehmet Emin Binbasi infaz edilmek üzere bize verdi'' dedigini, Mehmet Emin Yurdakul Binbasinin Abdullah Canan'in arabasini dere yatagina ittigini, Kahraman Bilgiç'in ``hiç kesinlikle birsey yapmayin, bu bizim görevimizdir. Esref Bitlis, Bahtiyar Aydin gibi uygulamalar yaptik'' dedigini, Kahraman Bilgiç'in Havar kod adiyla dolastigini, Tugay Komutanina Kahraman Bilgiç'in ``sadece 5 bin mark aldim'' dedigini, kaçirma olayini ise inkar ettigini, daha sonra Abdullah Canan'in cesedinin bayramin ikinci günü jandarma tarafindan bulundugunu, bu konunun halen savcilikta hazirlik sorusturmasi asamasinda oldugunu, o günden bu yana hiçbir gelisme olmadigini, olayin Diyarbakir DGM kapsaminda oldugunu, yine 1993'te Sabri Çardak'in Besbulak Köyünde Mahir Karabag ve Eyüp Karabag'i, Haci Teknik'in Çukurca'da bu ekip tarafindan öldürüldügünü, yine Miktar Özeken, Semsettin Yurtseven, Münir Saritas, Mehmet Yasar, Nezir Tekçi'nin yine bu ekip tarafindan 1994-95 yillarinda bu ekip tarafindan alindigini ve bunlarin hiçbirisinden bugüne kadar bir haber alinamadigini, Havar kod adli Kahraman Bilgiç'in Necip Baskin adli kisinin fidye olayi sonrasinda yakalandigini, Yüksekova'da tutuklanip, Midyat Cezaevine nakledildigini, Mehmet Emin Yurdakul'la ilgili olarak savciliga 4 tane dosya intikal ettigini, Kahraman Bilgiç'in sorguda Abdullah Canan'i öldürdüklerini ifade ettigini ögrendiklerini, ancak bu asamada sorusturmanin yarida kesildigini, Hüseyin Oguz adli astsubayin ``ben, sorgunun ilk üç gününde görev yaptim, o sorgu esnasinda banda alinan ses var, binbasinin adi geçince o noktada beni sorgudan aldilar'' dedigini, Yüksekova delillerinin saklandigini, Mehmet Emin Yurdakul binbasinin o dönemde Hakkari'de tugayda görev yapan Albay Hamdi Poyraz'la bir baglantisinin oldugunun söyledigini belirtmistir.(Ek:180) 

8- Mehmet Hadi ÖZCAN 1.03.1997 tarihli ifadesinde; 1954 Izmit dogumlu, baba adinin Hayri oldugunu, Sapanca Kirkpinar nüfusuna kayitli bulundugunu, 1980 öncesi Kirkpinar Ülkü Ocaklari Baskanligi yaptigini, is olarak kendi arazileri üzerinde müteahhitlik yaptigini, halen 24 adet dosyadan yargilandigini, memleketinde herkesin kendisini çok iyi tanidigini çete falan olmadigini, vurdugu adamlarin hepsi ile uzaktan akrabaliklari bulundugunu, hasbelkader Abdullah Çatli ile bir is yaptigini, kendisini Emniyet Müdürü Altan Keçeli ve Belediye Baskani Sefa Sürmen'in çete yaptigini, Daha önce uyusturucu olarak eroin kullandigini, bilahare bunu biraktigini, uyusturucu satisi ile bir ilgisi bulunmadigini, Izmit'e esinin annesi oldugu için gidip gelmekte oldugunu, Kendisinin gayrimesru hiçbir isi olmadigini babasinin tek oglu oldugunu ve babasindan kalan arazileri satarak yedigini kimseye muhtaç olmadigini, Emniyet Müdürü Nihat Candan'in oldugu dönemde, 3 yil kadar önce Izmit'te kaçak petrol hadisesi oldugunu, bunu PKK'lilarin yaptigini, büyük paralar kazandigini, Türkçe okumasini ve yazmasini bilmeyen insanlarin, Samsun Terme'nin çingenelerinden bir grubun büyük paralar kazanmasi olayi oldugunu, gazeteci ve Il Baskanlarina göre 1 trilyon 200 milyar lira civarinda bir parayi faizle çalistirdiklarini, Emniyet müdürleri, Devlet adamlarininda bu çilistirilan paralar içinde yaralari bulundugunu, kahvelerinin adini bile savcilar kiraathanesi oldugunu, karilarinin gündüzleri dilencilik yaptigini, kendilerininde % 35-40 faizle para dagittiklarini, bu nedenlerle bir olay oldugunu duydugunu, bir gün Izmit Ülkü Ocaklari Baskanligi yapmis bir çocukla, kendisinin soförlügünü yapan bir çocugu kahvede ayagindan vurduklarini, iki gün sonra onlarin kahvesinin tarandigini, bu olayda 3 kisinin ölüp, 7 kisinin yaralandigini, bunun üzerine bütün samsunlularin Izmit'i terk ettiklerini, halkin bunu kendisinin yaptigini söyledigini, halbuki kendisinin yaptirmadigini, ancak yapmadimda diyemedigini, çünkü ya özel harekat, ya ülkü ocaklari genel merkezinden gelenler ya da Hadi Özcan yaptirmis olabilirdi, bu konuda samsunlularin tarafini tutan 2.Sube Müdürü ile görüstügünü, olayin esas olus seklini ona anlattigini, esas olayi yapan adam Affan Keçeli zamaninda polisin bir kez yakaladigini, ancak 250 milyon civarinda yani 8 tane kadin bilezigi avanta alinip, isin bitirildigini, bunlarin hepsinin ispatli oldugunu, verenlerinde bunu suanda kabul ettigini ancak polisin bunlarin ifadesini almadigini ve almaya da yanasmadigini, Of'lularla kendisinin arasini Sefa Sirmen'in kasitli olarak bozdugunu, onlarla kiz alip vermekten dolayi 30 yillik anlasmazliklari oldugunu, Of'lunun çay bahçesi oldugunu, Belediyeden kiralandigini ve buraya kira bile vermedigini orada liseli gençlere esrar, eroin sattigini, onlarla ters düstüklerini yegenini öldürdüklerini. Kütüphane açma kilifi ile Belediyeden 9 milyar lira vererek bu yeri almak istemelerini ögrenmesi üzerine Riza Sirmen'i aradigini, iki sene önce Oflulara destek olduklarini Riza Sirmene söyledigini kira almadiklarini 9 milyar verdiklerini, inkar etmedigini, eger bunu yaparlarsa karsilarinda kendisini bulacaklarini söyledigini, CHP'li Sefa Sirmen'in aslinda Alaattin Keskin'in kendisine, Vefa Küçük'ün Belsa Plaza diye yaptigi yerin karsisinda Tekel binasi bulundugunu, eski Tekel binasinin 7 katli oldugunu ve Belsa Plazanin görüntüsünü bozdugunu, bu arada Tekelin içinden malzemelerin TIR'larla Ali Sen'in Maga Deri isimli yerine götürüldügünü, kapida kalesnkoflu adamlarinin nöbet bekledigini, konunun hepsini Emniyet Müdür Yardimcisi Ayhan Toptas'in bildigini, Televizyoncu Ali diye bir kisinin daha bu durumdan haberi oldugunu, daha sonra bos Tekel binasini yaktiklarini bu suretle hem Belsa Plaza'nin önünü açtiklarini hem de Tekel'in içindeki mallari bosalttiklarini, bu suretlede bir tasla iki kus vurduklarini, Her memlekette bir sürü kabadayilar bulundugunu, bunun görmezden gelinmemesi gerektigini, her kabadayininda korktugu bir kabadayi oldugunu, bu tür konularin bu nedenle kendisine anlatilip, aktarildigini, Oflularin kayinçosunun Hursit Yavas oldugunu, Star turizmin sahibi oldugunu ve uyusturucu ticaretinin en büyük isimlerinden oldugunu Hursit'in kirmizi bültenlerle arandigi dönemde Türkiye'de iki cinayetten arandigini Istanbulda yatlardan, katlardan, bir sürü gayrimenkulleri bulundugunu, hiç kimsenin o zaman onu yakalamadigini, Necdet Menzir'in sikistigini, onun zamaninda yakalama yapilmadigini, simdi gücünü ve para varligini Necdet Menzir zamaninda yaptigini, Hursit'in Hollanda'da yakalatildigini ve Ingiltereye teslim edildigini, oradan halen cezaevinde bulundugunu, Sami Hostan'in Hursit Yavas ile arkadaslik yaptigini, onun yakalanmasi üzerine Abdullah Çatli ile arkadaslik yapmaya basladigini, Hursit'i Abdullah Çatli'nin yakalattigini, Hursit Yavas'in tüm malvarliginin Abdullah Çatli ve Drej Ali'nin, Urfalilarin eline geçtigini, Star Turizmin arastirilmasi halinde bunun ortaya çikabilecegini, Star Turizmin arabalarindan Ankara'dan çikista bomba patladigini, daha sonrada Ulusoy'da patladigini, Tarik Ümit'in sevilmeyen bir adam oldugunu, MIT'in kullandigi bir adam oldugunu, Abdullah Çatli'nin Tarik Ümit ile arkadaslik yaptigini, ölmeden birkaç gece evvel Abdullah Çatli, Haluk Kirci ile birlikte hücre evinde kaldiklarini bildigini, kizinin bunu bildigini ama söylemedigini, Tarik Ümit'in öldürüldügünde 3 milyon mark tutarinda parasinin kayip oldugunu, bunu abazalardan duydugunu Çatli'nin Tarik Ümit'in öldürülmesinde bulundugunu, bunu kendisinin söyledigini Halen kendisinin, Sefa Sirmen'in protokol Müdürünü kaçirmaktan dolayi yargilandigini, aslinda Müdürü kendisinin kaçirmadigini, adamin kendisininde ``Beni Hadi kaçirmadi'' dedigini, ancak halen yargilandigini, bu adamin kaçirilmasinda büyük kiyametler koptugunu, kendisinin yegeni öldürüldügünde, Ocak baskanlari vuruldugunda, üç kisinin öldürülüp yedi kisinin yaralandiginda, Oflu Resat'in öldügünde, abisinin öldürüldügünde, Iskender Gül'ün kaçirildiginda, baldizinin igfal edilip, oglunun baldizini öldürdügünde, iki gün sonra esi ve oglunun Bolu'da trafik kazasinda öldügünde kimsenin kilinin kipirdamadigini, bu olay oldugunda Hadi'nin çete oldugunu, Özgür Kocaeli Yesil Gazetesinin sahibi Sefa Sürmen'inde, tüm Izmit'in de bunu bildigini, Susurluk olayinin olusmasi halinde Behçet Cantürk ve tüm faili meçhullerin organizasyonunu kendi üzerine yükleyeceklerini, hatta solcu bir arkadasinin ``Hadi, Sefa'ya yüklenme, Dursun Kamtasin Sefayi öldürecegini ve onu kahraman yapacagini Büyüksehir Belediye Baskanliginda Hikmet Erenkayayi aday göstereceklerini'' söylemesi üzerine ona yüklenmedigini, Emniyet Müdürünün gazetelere ilan verdigini, Yesil Kocaeli Gazetesinde ben Hadi'yi teslim almayacagim, kendin yakalayacagim dedigini, Izmit Emniyet Müdürünün Sefa'dan aldigi paranin miktarinin belli olmadigini, Ayvalikta verilen villalar, kendisinin yakalanmasindan sonra Emniyet Müdürüne alinan 17 milyar lira civarindaki arabayi herkesin bildigini ve konustugunu, Malatyali Engin diye bir delikanlinin açtiga Engin Döviz diye bir yer var, Izmit'in en büyük faizcilik olaylarindan birisini yaptigini, kollu makinalara para kaybettigini, büyük borca girdigini ve iflas ettigini, Belsa Plazanin otoparkini Engin Dövize vereceklerini duyunca,Rizaya bu yeri Alaattin Keskin'e vermelerini söyledigini, bize halktan yana olun dedigini, bunun üzerine kendisine 20 milyar teklif ettiklerini, yaninda da Kirmizi Kocaeli'nin Genel Müdürü Güngör Asman'in oldugunu, bunu telefonla teklif ettiklerini bu konuda sahitlerde bulundugunu, ancak kendisinin bu parayi kesinlikle istemedigini, alirsa avanta almis olacagini söyledigini, Seyfi Aydin diye birisi, su anda cezaevinde bulundugunu, çete üyeliginden içeri girdigini, ancak kendisinin bu adam ile yakindan ya da uzaktan ilgisinin bulunmadigini, Adamin yegenini hirsiz diye yakalatmislar, bunlar dag köylerinde oturuyorlar daglara villalar yapilmaya baslayinca birinci sinif turistik bölge ilan edildigini, Derbent Jandarmasinda dayak zoruyla suçu kabul ettirdiklerini, cezaevine girdigini 5.5 ay sonra asil hirsiz yakalandigini, çaldigi mallarin iade edildigini, bu sayede bu çocugun tahliye oldugunu, Seyfi Aydin'in hirsizlik yapanlara sen bizi lekeledin, hata yaptin 200-300 bin dolar para vereceksin dedigini, aralarinin gerginlestigini, birbirlerini tehdit ettiklerini, Eski 2.Sube Müdürünün kendisine telefon ettigini, Nezih Ömer diye birisini aramasini istedigini, bu sahsin ANAP Istanbul 2. Baskani oldugunu, olaya kendisinin el koymasini istedigini, yani Seyfiyi halletmesini Hadi'den istediklerini, bulasmak istemedigini, teslim olmak istedigini, bu anda Seyfiye tek söyledigi seyin ondan 300 bin dolar almasi 50 bin dolar al dedigi için dosyasi oldugunu, Çete adiyla 33 kisiyi yakaladiklarini her mahkemeye çiktiklarinda, birçok kisinin tahliye oldugunu, onun için kendisini tahliye olmamasi yönünden Mahkemeye çikartmadiklarini, simdiye kadar 27 dosyanin 12-13 dosyasindan Mahkemeye çikip, hepsinden tahliye oldugunu, ayrica DGM'de de 12 dosyasi bulundugunu, davalarin saçma sapan oldugunu oflu Resat ve Muzaffer kardeslerin öldürüldügünü, Resat'in davasinin normal mahkemede, Muzafferin davasinin DGM'de çiktigini, Abdullah Çatli ile kendisini Ibrahim Sahin'in korumasi Alper Tekdemir'in kardesi Sahin Tekdemir'in tanistirdigini, Izmitte PKK'lilarin büyük para götürdüklerini, Izmit'e heray 20 bin ton petrol getireceklerini, kendisinden bir depo ve bir liman istediklerini en önemlisininde dagiticilarini bulmak oldugunu hepsini kendisinin buldugunu, amacinin Izmit'in PKK'lilardan temizlenmesi oldugunu, Abdullah Çatli'yi bu ismiyle bildigini, herseyin ayarlandigini, ayda 20 bin ton petrol satacaklarini hesapladigini, Çatli'nin Filipinlerden 3 milyon 600 bin dolar gelmedi diye sizlanmasi üzerine, o zaman kendisinin bu petrolü satalim dedigini, birilerinin kendisine 40 milyar lira vereceklerinisöyledigini, bu parayi hiç ihaleye girmeden ihaleye girmemek için avanta alanak verilecegini, o ana kadar 2-3 milyar lira masraf etmis oldugunu, 20 milyar liranin kendisine gerekli oldugunu, Çatli'nin bunu kabul ettigini tamam deyip ihaleye girerek onu Ankara'dan aldiklarini, bunun dedikodusu olabilir dendigi için ihalenin yeniden yapildigini ve yine Çatli'larin kazandigini, iki ayri sirketede 4'er milyar lira avanta vererek, ihaleden çekilmelerini sagladiklarini, ihalenin alinisiyla, birlikte Abdullah Çatli'nin degismeye basladigini, petrolu satmayip, bir ay içinde 300-350 milyar lira yapacagini söylediklerini, kendisininde o arada para sikintisi çektigini, kemerde bir otelde kalirken bir arkadasinin kendisine ``Abdullah Çatli simdiye kadar kiminle ortaklik yapti ise ya öldügünü ya da yakalandigini'' söyleyerek dikkatini çektigini, bunun iyi oldugunu, çünkü Çatli'ya o zaman yüzde yüz güvendigini bu nedenle de kendisininde Çatli tarafindan öldürülebilecek oldugunu, Iskenderunda 1500 ton petrolün Demir Çelik'e satildigini, bunun parasini paylasanlarinda kendisine bir haftalik çek vereceklerini söylediklerini, bunun üzerine Ankara'da bulustuklarini, gittigi binanin kapisinda Bucak A.S. yazdigini, Haluk Kirci'ninda orada bulundugunu ve Sedat Bucak'inda orada oldugunu, parayi öderken, kendisine gözdagi vermeye çalistiklarini, kendi hakki olan 6 milyar lira yerine 500 milyon lira verilmeye kalkinca kendisinin tepki gösterdigini ortagin % 50 almasi gerektigini, münakasa ettiklerini, verilen parayi almadigini, aralarinda soguk harp basladigini, bu nedenle kendisinin enistesi olan trilyoner Ali Ihsan Kaya ile irtibata geçtiklerini Sami Hostan ile gelip villa yapma gerekçeleriyle samimiyet kurduklarini, sonrada Hadi'nin onu öldürecegi hususunda korkutmalari ve kendisine karsi yönlendirdiklerini, daha sonra oflularin yönlendirdiklerini, tüm çabalarininda kendisinin yakalanmasi oldugunu, bu nedenlerle Emniyet 2. Sube Müdürü ile dolastiklarini, çünkü 2. Sube Müdürü Kamil Toprak'in sahiplerine koruma verdigini, yakalandiginda da 2. Sube Müdürünün hemen oradan sürüldügünü, kendisinin Kanal 7'nin programcisi ile birlikte Rize'de bir gün çalistiklarini, simdi verilen ifadelerin aynisini Kanal 7'ye verdigini iki üç dosya doldurduklarini, ertesi gün programini bitiremeden yakalandigini, o bantlarda Mehmet Agar'i suçladigini, Emniyet Müdürünü Ankara'ya götürdügünü ama kime verdigini bilmedigini, Mehmet Agar'in o band yüzünden görevinden alindigini, belki de bandin Mesut Yilmaz'da olabilecegini, Emniyette kendisinden Abdullah Çatliyi yakalamak üzere ifade aldiklarini söylemeleri sebebiyle bildiklerini anlattigini 15 gün savciliga çikaralim dediklerinde de kizip tepki gösterdigini, Yine petrol ile ilgili olarak Makedonya asilli, su anda Ingiliz vatandasi olan, müslüman Idris Feyzuni diye bir adamin arkadasinin annesi oldugunu, kendisine petrol alisverisi dolayisiyla Izmit'te Turgay Çelebi'den 1 milyon 200 bin dolar alacagi oldugunu, adamin bunlari dolandirdigini ve Interpolüde bagladigini hukuken alamadiklari için, yardim (kendisinden) istediklerini, Turgay ile müsterek dostlarini buldugunu, ödeyecegini beliren senetler falan yapildigini, ellerinde hiç belge olmadigindan senetlerinin belge oldugunu, bunun Idris Fevzi Öz'ün hosuna giden bir hadise oldugunu, bu adaminda Ingiltere'de oturdugunu, Dünya Bankasinin Arap Ülkelerinin temsilcisi olabilecegini, Iran ve Suudi Arabistandan çok büyük yerleri alan bir adam oldugunu, o tarihlerde Bosna Heresek'te savas oldugunu, Bosna-Hersek'in Iraktan alacaklari oldugunu Saddam'in bunu petrol olarak ödedigini ancak parasi olmadigindan ödeyemedigini, ``Iran ile Irak sinirindaki bir nehirden 2 bin tonluk motorlarla petrol çikarilip açik denizlerde 50 bin tonluk gemilere yüklenerek, oradan Ingiltereye gidecek, satilacak ve karsiliginda da ya silahla ya da para isteyecekleri'' bir organizasyonu Çatliya söyledigini ve Çatli'nin bu isin üzerine atladigini, halen bu isin Ahmet Baydar tarafindan kendi hesabi olarak yapildigini, Entegre Tesisleri temizlik projesi için Ali Veziroglunun Alman bankasindan hazine garantili 300 milyon mark para aldiklarini, bunu Alman Hükümetine çevre danismanligi yapan Oktay Tabasaran diye bir yetkilinin imzasi ile alindigini, ancak hiçbir sey yapmadan bu parayi yediklerini, göz boyamak için birkaç sey yapildigini, ikinci olarak ayni bankadan 200 bin dolar istediklerini, Oktay Tabasaran'in gelip yapilanlari inceledigini ve bu kredi islemine iliskin belgeleri imzalamadigini, bu adamin kendisini bularak bilgi ve belge verdigini, Kendisinin Ibrahim Sahin'i onun 20 senelik arkadasi olan Musavvat Dervisoglunun, Muammer Derelinin damadi oldugunu, Çiragan Sarayinda dügün yaptigini, nikah sahidinin Kadir Inanir ve Eyüp Asik oldugunu, Ibrahim Sahin'inde orada bulundugunu, Dervisoglu vasitasiyla Ibrahim Sahin ile Ankara'da bir otelde bulustuklarini, Abdullah Çatli için, ona iyilik yaptigini, ancak onun kendisini yakalatmak ve öldürtmek istedigini, bu yönden kendisine yardimci olunmasini istedigini, onunda allah belasini versin görüsmüyorum dedigini, Istanbul'da ikinci bir kez bulustuklarinda yine ayni seyleri söyledigini, Çatli'nin Kürsat Yilmaz ile ilgisi oldugunu Kürsat'in Ünye de hapiste yattigi sirada, kendisi ile onu kapistirmak için Kürsat'a 3 milyar lira gönderdigini, Abdullah Çatli'nin ve hepsinin Mehmet Agar'dan korktuklarini, kendisininde bir Milletvekili arkadasi ile Mehmet Agar'in haber gönderdigini, onunda Çatli ve digerleri için ölseler de kurtulsam dedigini, Musarrat Dervisoglu ile bir gün bir karar aldiklarini, buna göre Abdullah Çatli'yi Kürsat Yilmaz ve Yesili öldürüp Türkiyeyi temizlemeye karar verdiklerini, üç ay içinde Kürsatin bulundugu bütün yerleri söyledigini çünkü Ibrahim Sahin'e telefonda ana avrat küfrettiginden dolayi Kürsat'in ölmesini istedigini, ancak Abdullah Çatli'nin yerini bir kez bile söylemedigini, Veli Küçügün Il'inde Alay Komutanligi yaptigini, teslim olacagi zaman onunla telefonla görüstügünü, Samsunlular olayini yapan çocugun birakildigi zaman, Albayin telefonla bu çocugun belinde silah cebinde esrar varken birakildi, baska kimlikle birakildi dedigini, bu Salman'in adinin Abdi Nakis olmayip, Sultan Nakis oldugunu bildirdigini, bu adamin 4 cinayet 7 yaralamadan dolayi cezaevi firarisi olarak arandigini ve bu adamin saklandigini söyledigini, onun üzerine Sultan Nakis'in ifadesini kendisinin aldigini, bilerek yanlis aldigini o ara Sedat Peker'e iliskin bir uygulama yapmak için ifade aldigini, ancak polisin Sedat Peker'in polis tarafindan alinip, dönüldügünü ve birçok konuda konusturuldugunu, Veli Küçük ile kendisinin hiçbir ilgisinin olmadigini, Hüseyin Kocadag ve Ali Sen'in arkadas olduklarini, o ikisininde Fenerbahçenin yönetiminde bulunduklarini, Izmit'te herkesin Saffet'in olayindan Ali Sen'in 3-4 milyon dolari akladigini, ancak kimsenin bunu ispat etmedigini, kendisinin edebilecegini ancak kendisininde hapiste oldugunu,Hanefi Avci'yi tanimadigini,Veli Aktas isimli arkadasinin Galatasaraylilar cemiyetinin Ankara Subesine bakan ve Gazi Üniversitesinde profesörlük yaptigini Abdullah Yilmaz ile kendisini onun tanistirdigini, kendisinden 15 seneden bu yana ilk defa böyle bir sey istedigini, konuyu bilen Bilal Atak isimli arkadasi oldugunu, bu adamlarin 150 bin dolar ayirarak Bulgaristan'a gönderdigini, Türkiye'ye kömür getirilmesi için Bulgaristan da bir adamla tanistiklarini, birkisim paralar karsiligi 6 ay kömür gelmedigini, gelen kömürün ise toz halinde oldugunu, Bilal ATAK'in bunu geri gönderdigini, paranin orada kaldigini, bu arada Abdullah Yilmaz'in enerji alisverisi ile ilgili olarak Bulgaristandaki bu adamlari Türkiye'ye getirdigini, Bilal Atak bunlarin Ankara'ya geldigini ögrendigini, bunlarin otelde yakalandigini ve parasinin iade edilmemesi nedeniyle Abdullah Yilmazin kizdigini, bunlarinda Bilal'e dönüste Izmit'e ugrayip parayi ödeyeceklerini söylediklerini, Bilal Atak'inda onlarin takibine bir adam koydugunu, bilahare köprüde 4 Bulgarin öldürüldügünü, bilahare Abdullah Yilmaz'a telefon açarak, o'nun öldügünü, siranin kendisinde oldugunu söylediklerini, Abdullah Yilmaz'in korktugunu, Melih Aktas'a söyledigini, Aktas'inda kendisine söyledigini, kendisinin bunlari yan yana getirdigini, Atak'a 150 bin dolarinin kendisinde oldugunu söyledigini, Turgay Çelebi'den 1 milyon 200 bin dolar alacaklarini, o zaman paralarini ödeyeceklerini söyledigini ve onlari baristirdigini, Turgay Çelebinin iflasi nedeniyle 150 bin dolar ödenemeyince, Abdullah Yilmaz korktugunu Bilal Ataktan, Genel Müdür Yardimcisi Kaya ile çocukluk arkadasi oldugunu oradan kendisine silasi vermeyi kararlastirdiklarini ve kendisininde tonu 10 dolardan silasi satin aldigini, yumurtalik hatti açildiginda da 110 bin tona yakin mal oldugunu, o malida silas diye vereceklerini ve onlarinda bunu fabrikalara fuel-oil olarak satacaklarini, ancak bu isler patlayinca, onun da durdugunu,kendisinin Abdullah Yilmaz'a hasta çocugunun tedavi masraflarida dahil olmak üzere enaz bes milyar lira verdigini belirtmistir. (Ek:181) 

9- Şahin TEKDEMIR 14.03.1997 tarihli ifadesinde; 1964 Kocaeli Keteme dogumlu oldugunu, ilkokulu Izmit'te okudugunu, sonrada serbest çalismaya basladigini, önce araba alip satmaya basladigini 1989-1990 senesinde yurtdisina çiktigini, Alman vatandasi ile evlendigini, Almanya, hollanda ve Belçika'da kalip, Türkiye'ye döndügünü, büyük kardesinin polis oldugunu, Ibrahim Sahin'in korumaligini yaptigini, Suçunun Hadi Özcan'i tanimak oldugunu suçlandigi konular içerisinde Of'lu Muzaffer'i öldürmek, bunlarin silah temin etmek, bunlarla çete kurmak gibi ilgisi olmayan suçlardan cezaevine gönderildigini, Hadi Özcan'i abisinin 1980 öncesi ögretmen lisesindeokudugu sirada, okulda meydana gelen tasli sopali kavgalar sirasinda, tanidgini, bos zamanlarinda okula giderek abisine göz kulak oldugunu, Hadi Özcan'in MHP'li oldugunu, kendisinin de MHP'li oldugunu, Abisinin siyasî bir yönü bulundugunu, halen açiga alinmis durumda bulundugunu, Ibrahim Sahin'in korumasi oldugu için açikta oldugunu, 1985 ya da 1986 da özel harekata girdigini, kurslarin sonunda Siirt'e gittigini, 4-5 yil kaldigini, sonra tayinen Izmir'e gittigini, Ibrahim Sahin'in Özel Harekat Daire Baskanligina gelmesi üzerine tayininin Ankaraya çiktigini, Abdullah Çatli'yi tanidigini, kendisine Mehmet Özbay olarak tanitildigini, ancak onunla yurtdisinda tanismis oldugunu, Türkiye'de Abdullah Çatli oldugunu ögrendigini, ancak kimseye birsey söylemedigini, 1990 yilinda Almanya'da Hanover Havaalaninda birisini bekler iken, kendisini orada gördügünü Türk oldugunu ögrenince konustugumuz, adamin Mehmet Özbay oldugunu söyledigini, Türkiye'de iken de Izmit'ten geçerken kendisine ugradigini bir iki kez Izmirde karsilastiklarini fuarda lunapark müdürlügü yaparken karsilastiklarini, Abdullah Çatli'yi, Mehmet Özbay adiyla Hadi'ye tanistiranin kendisi oldugunu, bu nedenle Hadi ile aralarinin açildigini, petrol isinden dolayi kendisine kazik attirmakla suçlandigini, Abdullah Çatli'nin kendisine ortaklik yaparken insanin bir seye para koymasi lazim, bunu koymadigi için ortak olamadik demesi sebebiyle Çatli'yi hakli gördügünü, Hadi'yi abisi Alper ile tanistirmadigini, Yedi TIP'li olaylarindan dolayi sagdan, soldan duyumlar nedenleriyle Abdullah Çatli'nin kaçak oldugunu, bildigini, sagdan soldan onun Asala ile mücadele etmis oldugunu ögrendigini bu nedenle de hosuna gittigini, Izmir'de birlikte yemek yerler iken, konustuklarini, kendisini taniyip tanimadigini, kim oldugunu bilip bilmedigini sormasi üzerine, onu tanidigim, bildigim onunla böyle mevzulara girmek istemedigini, geçmisini bilmek istemedigini söyledigini, Abdullah Çatli'yi birkaç defa Haluk Kirci ile gördügünü, Ibrahim Sahin ile Abdullah Çatlinin tanisik oldugunu bilmedigini, Holis olan Ercan Ersoy ve Ayhan Akçay'i tanimadigini, baska islere karisip karismadiklarini bilmedigini, Hadi Özcan'i çok sevdigini, nesli tükenmis kel aynak kusu oldugunu, varini yogunu olmayanlarla paylasan iyi bir insan oldugunu, hep haklinin yaninda oldugunu onun tahsilat isleriyle ugrastigini bilmedigini, yaptigi bir is karsiliginda para alacagini da tahmin etmedigini, Kendisinin abisi tarafindan teslim edildigini, git teslim ol, suçsuzsun, kaçmaman gerek yok demesi üzerine teslim oldugunu, 8 dosyadan sorumlu tuttuklarini, 9 aydir cezaevinde oldugunu, Latif Özdamak diye bir arkadasi oldugunu Özel Harekatçi, Siirt'ten gelen bir hocanin yanina gittigini, camide yapilacak isler için onun yardimci oldugunu, izinli oldugunda, bayramlarda geldigini ve cami insaatina yardim ettigini, kendisinin telefonu ile telefon ettigini, daha sonra bu adami kendisine silah getirdi diye yargiladiklarini ve görevden aldiklarini, vicdan azabi duydugunu, Of'lu Muzafferin öldürülmesinde kendisinin suçlandigini, orada oldugunun iddia edildigini kendi arabasinin renginde bir araba ile öldürüldügünü, arabasinin hemen Emniyet binasi ile yanyana bulundugunu, Abdullah Çatli'yi abisinden çok sevdigini bu sebeble de onun kaçak birisi oldugunu abisine söylemedigini, Abdullah Çatli ile birlikte hiçbir is yapmadigini, kendisinin galerisi oldugunu ve kiralik araba servisi islettigini, Abdullah Çatli ile Ahmet Baydar'in ramazan ayinda aksam vakti iftar yemeginde kendisine ugradiklarini, yemek yerken konustuklarini, bir petrol isi oldugunu söyledigini, ister ortak isterseniz onu komisyona verin Hadi Özcan ile bu isi yapma dedigini, bunun üzerine onlari tanistirdigini, petrolün alindigini, alindiktan sonra bazi olaylar oldugunu, bu yüzden Hadi ile aralarinin açildigini, Çatli'nin petrolu satip, paralari yiyip, bir sey göndermedigini Hadi'nin söyledigini, kendisininde Abdullah Çatliya kizan herkeze kizdigini, Abdullah Çatli ile Hadi Özcan'in kendi yaninda yerlerinin ayri ayri oldugunu hiç kimse ile de küs olmadigini belirtmistir.(Ek:182) 
KAYNAK;
http://www.atin.org/detail.asp?cmd=articledetail&articleid=140


13 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEK

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder