18 Şubat 2019 Pazartesi

TBMM SUSURLUK KOMİSYONU RAPORU., BÖLÜM 11

TBMM SUSURLUK KOMİSYONU RAPORU.,  BÖLÜM 11




4/3/1997 - 11:06 - Atin


b-6) M.Emin YURDAKUL'un taburunda çalisan ve kendisi ile samimi olan Ali ismindeki Astsubayin Izmir'de eroin ile yakalandigini, M.Emin Yurdakul'un ismini vermemesi için bu astsubayin ailesine bir miktar para (480 veya 580 milyon TL) gönderdigini, bu eroinin tahminen Çukurca Köyünde yakalanan eroin oldugunu, 

b-7) Kurmay Baskani Hamdi POYRAZ'in Kemal ve Ismet ÖLMEZ ile bir Kuzey Irakliyi ve kendisini Çigli Köyüne gönderdigini, yolda güvenlik güçleri aramasin diye bir de not yazdigini, kendisinin askeri kogusta yattigini, K.Iraklinin Irak'a geçip, sonra geri döndügünü, ertesi günü Kemal ve Ismet'in elinde bir paket oldugu halde Hakkariye döndüklerini, bu paketi Hamdi POYRAZ'a teslim ettiklerini, pakette ne oldugunu bilmedigini, ama silah ve uyusturucu olabilecegini, ancak adi geçenlerin paketi jandarmanin görmesini istemediklerini, (K.Bilgiç DGM'deki ifadesinde, bu pakette ceviz ve bal olabilecegini ifade etmektedir.) 

b-8) Çolak Hasan, Ismet ve Kemal Ölmez'in Kurmay Baskani araciligi ile beyanname yaptirip Irak'tan koyun getirip sattiklarini, 

b-9) Yüksekova Belediye Baskani A.Ihsan Zeydan Güvenlik Güçleri tarafindan arandiginda M.Emin Yurdakul'un bunu kendisine haber verdigini, O'nun da Yüksekova'dan kaçtigini, uzun süre gelmedigini, 

b-10) Belediye Baskani Ali Ihsan Zeydan'in seçimlerden önce gösterdigi adamlarin yakalanip daha sonra M.Emin Yurdakul tarafindan para karsiliginda serbest birakildigini, bir seferinde M.Emin Yurdakul'un Belediye Baskaninin abisine (Mustafa Zeydan'a) ``Seni seçimlerde kazandiracagim, benim 5 milyarimi hazirla'' dedigini, M.Emin Yurdakul'un operasyonlar sirasinda, bazi köylüleri PKK'li olduklari gerekçesi ile gözaltina aldirdigini, bilahare Belediye Baskani Ali Ihsan Zeydan'in araya girmesiyle bu sahislarin 1000 mark karsiligi serbest birakildigini, (Adi geçen Jandarmada verdigi ve tutanaga geçen ilk ifadesinde, para karsiligi serbest birakma konusuna deginmemis, ancak bir gün taburun bahçesinde Tabur komutani, A.Ihsan ZEYDAN, abisi ve kendisi otururken tabur komutaninin A.Ihsan ZEYDAN'a hitaben; ``Size seçimleri kazandiracagim. Benim bes milyarimi hazirla'' dedigini, Kahraman Bilgiç, Diyarbakir DGM'de verdigi ifadede de; ``1995 yili sonlarinda yapilan genel seçimler öncesi su anda belediye baskani olan Ali Ihsan Zeydan (Dogruyol Partisinden) özellikle seçimlerde kendilerine oy verilmesini saglamak amaciyla tabur komutani Binbasi Mehmet Emin Yurdakul'dan kendilerine muhalif olan özellikle HADEP egilimli seçmenlerin görüslerini degistirmek amaciyla gözaltina alinmalarini istedigini, bu yönde bildigi kadariyla bir köyden 4-5 kisi gözaltina alindigini, bunun üzerine bu vatandaslarin yakinlarinin tabur komutani ile yakin iliski içerisinde oldugunu bildikleri Ali Ihsan Zeydan'in yanina giderek serbest birakilmalari için talepte bulunduklarini, bunun sonucuda bu kisilerin serbest birakildiklarini, ancak serbest birakilmalarinda herhangi bir sekilde para verilmesi olayi olmadigini, bu hususun dogru olmadigini, yapilan seçimde HADEP'in büyük bir çogunluga ulastigini, baraji asabilseydi, Hakkari'deki bütün milletvekillerini alacagini, ancak baraji asamadigi için milletvekili çikaramadigini, Ali Ihsan Zeydan'in amcasi olan Mustafa Zeydan'in milletvekili seçildigini belirtmistir.) 

b-11) 1996 bahar aylarinda M.Emin Yurdakul komutasindaki askeri timlerle özel harekatçilarin Yüksekovanin bir köyünde yaptiklari bir operasyon sirasinda bir siginakta bol miktarda mark, dolar, Iran dinari (tümen) ve Türk Lirasi bulundugunu, bu olayla islem yapilmadigini, (Kahraman Bilgiç, Diyarbakir DGM'de verdigi ifadede, bu olayi kismen dogrulamakta, sözüedilen olayin Karli Köyünde oldugunu, bulunan paranin 200 mark ve isabet olarak parçalanmis az bir miktar Iran Tümeni bulundugunu, dolar ve Türk Parasi olmadigini, bunun tutanaklarinin da tutuldugunu) 

b-12) (Kahraman BILGIÇ'in) Kemal Ölmez'in istegiyle Yüksekova'da Vahyettin ASLAN'dan ``örgüte yardim yapiyormussun'' diye tehditle para istedigini, sahsin Kemal ile kendisine 10'ar bin mark gönderecegini bildirdigini, ancak paranin gelmedigini, b-13) Yüksekova sinir tabur komutani Yarbay Kamber OGUZ'un bir gün kendisine (K.BILGIÇ'e ) ``Sana gerekirse panzer veririm, gidecegin yere gidersin, sözde örgüt adina para toplarsin'' dedigini, o zaman bu olaylara girmedigi için kabul etmedigini, c- Hüseyin Oguz, Kahraman Bilgiç'in anlattiklari disinda kendi arastirma ve duyumlarini da söyle siralamaktadir: 

c-1) Yüksekova'da market sahibi Fakin Mengeç'den tehdit edilerek para istendigi, kendisinin C.Bassavciligina dilekçe verdigi, dilekçenin Emniyete havale edildigi, bundan sonra tehdit edilmedigi, buradan tehditin polislerden geldigi kanaatina vardigi, 

c-2) 1996 yili Eylül ayinda Tugay civarinda pusuya düsürülerek 2 astsubay 4 erin sehit edilmesi hadisesinde, astsubayin telsizle yardim istemesine ragmen yardim gönderilmedigini, operasyona da 2 gün sonra baslandigini, Tugaya 1-2 km mesafedeki Otluca Köyünden 5 yasinda çocuklar dahil bir çok insanin sözkonusu pusuda teröristlere yardim ettikleri gerekçesi ile Tugaya götürüldügünü, bunlardan 5 kisinin eline 5 kalesnikof verilerek tutanak tutuldugu ve bunlarin daha sonhra öldürüldügü, daha sonra bu köyün bosaltildigini ve köyden 2 bin koyunun Tugaya götürülerek kesildigini, bu olaylar üzerine daha önce devlet yanlisi olan bu köyden 24 kkisinin kirsala çikarak örgüte katildigini, böylece örgütün gücüne güç katildigini, d- Tugayin ve Il Jandarmanin koyun, odun temin etmek gibi bütün ihalelerini; Çolak Hasan, Ismet ve Kemal Ölez'lere verildigini bunlardan Ismet Ölmez 3 yil önceye kadar otobüs muavinligi yaparken su anda Izmir Ödemis'te Salça ve Konserve Fabrikasi sahibi olduklarini, Çolak Hasan da hademe iken apartman insa ettirdigini, kisaca bu kisiler devletten yana görünerek, esrar, eroin ve silah kaçakçiligi yaptiklarini, bu isin içinde Kurmay Baskani Hamdi Poyraz'in da bulundugunu, (Kendisinin Yüksekova Jandarma'da verdigi ilk ifade tutanaginda olmamakla birlikte Kahraman Bilgiç DGM'de soru üzerine verdigi ifadede bu durumu ÖLMEZ'lerle ilgili iddiayi dogrulamakta, hatta, bu kisilerin KASURAN asiretinin ileri gelenlerinden olduklarini, hem askerle, hem de polisle yakin dialog içinde olduklarini, bu konumlarini da kullanarak silah ve uyusturucu ticareti yaptiklarini herkesin bildigini, hem askere, hem polise hem de PKK'ya kaçak silah sattigini tahmin ettigini, su anda bu kisilerin çok zengin oldugunu, Izmir'de fabrikalarinin oldugunu ifade etmistir.) 

e- Uyusturucu kaçakçiliginda Van'in bir merkez oldugunu, her tarafa sevkiyatin buradan yapildigini, Van'da bir kadinin uyusturucunun THC (Tetro Hidro Karnobilen), yani kalite kontrolünü yaptigini, Yüksekova'nin da uyusturucu imalinde ve Türkiyeye girisinde önemli bir merkez oldugunu, geçici köy korucularinin gümrüklerdeki akrabalari vasitasiyle sinirlardan geçis yapildigini, asiri para kazanma hirsi bulunan bazi güvenlik gücü mensuplarinin da uyusturucu naklini kendi arabalari ile sagladigini, çünkü bunlarin arabalarinin aranmadigini, özellikle istihbarat amaciyla Suriyeye gidip gelenlerin uyusturucu tasiyiciligi da yaptiklarini, en fazla asker ve polisin bulundugu Van ve Hakkkari yöresinde uyusturucu kaçakçiliginin da en fazla olmasinin nasil açiklanacagi, bu sebekenin TBMM'de de uzantisinin bulundugunu, 

f- Hüseyin Oguz, komisyondaki beyaninda; ayrica evinde silah ve askeri malzeme bulunarak tutuklanan Yüce Karademir'i Van'a götürürken arabada kendisi ile konustugunu, bu konusmada Yüce KARADEMIR'in kendisine; 

f-1) Hakkari Merkezde petrol istasyonu olan ve kendisinin de samimi oldugu Çukurcali ÇEKO ismindeki kisinin silah ticareti yaptigini, Çukurca Jand. Tabur Kom. kidemli Binbasi Cengiz YILDIRIM'in (Halen Yarbay olup Jandarma Gen.Kom. Sinir Kaçakçilik Sb. Müdürü ) kendisine (Yüce Karademir'e) 2 sifir kalesnikof, 1 M-16, bir 9 mm. 16'li Baretta verdigini, kendisinin de bunlardan 2 kalesnikofu halen Nigde Jandarma Komutani olan Albay Bayram AKDOGAN'a, bir M-16'yi da Hamdi Poyraz'a verdigini, (Hamdi Poyraz'in da bu silahi Kahraman Bilgiç'e verdigini), 

f-2) Kendisinin (Yüce Karademir'in) Ramazan ismindeki astsubaya 75.000.000 TL karsiligi verdigini, Hüseyin Oguz, J.Gn.K. verdigi ve Diyarbakir DGM'de tekrar ettigi ifadesinde; kendi arastirmalari sonucunda; 

g- Binbasi M.Emin Yurdakul'un emrinde çalisan (1996 Temmuzunda Çorlu'ya tayini çikan) Yüzbasi Fethullah KARASU'nun Izmir çobançesmede 5 katli 270 m2 arsa üzerine 6 daire ve 2 dükkani oldugu, Izmir Asikkentte kardesleri ile birlikte dükkani oldugu, Van'daki uyusturucu kaçakçilarinin kendisine (Hakkariden Avanta Hayat) anlamina gelen 35 HAH 65 plakali kirmizi bir Toyoto araba hediye ettiklerini, ayrica bu sahsin ve esinin bankalarda 3-4 milyar nakit parasi oldugunu, bütün bu servetini Yüksekova'da görev yaptigi sirada gayri mesru yollardan elde ettigini, M.Emin Yurdakul'un mahiyetinde oldugundan birlikte faaliyette bulunduklarini, bu kisinin GATA'ya basvurarak malulen emekli olmak için ugrastigini, ancak henaz bunu basaramadigini, 

h- (Jandarma Astsubay Ömer Koç'un ve Çukurca Jandarma Komutanligi Taburunda ikmal subayligina atanan astsubayin bildirdigine göre); Astsubay Yüce Karademir'in 1995 yilinda Jeneratörlerde kullanilan akaryakiti Van'da sattigini, 

i- Halen Nigde Il J.K.'nda görevli Astsubay Kd.Üçvs. Metin Koç tarafindan 10 adet G-3 piyade tüfegi ve 30-40 bin adet kalasnikof mermisinin satildigini, (bu konuyu Astsubay Ömer Koç ve Yüce Karademir'in bildigi), 

i- Ayni kisilerin ve ismini bilmedigi bir yüzbasinin silah kaçakçiligi yapan bir sahisla 750 milyon TL yüzünden anlasmazliga düstügü, bu yüzden bu sahsi öldürerek helikopterden Kuzey Irak'a attiklarini, k- Üzümlü Karakolu Baskinindan sonra teslim olan biri Suriyeli, digeri Mardin'li 2 kizin Tugay'a getirildigini, sonra kaybolduklarini, halbuki Tugay'in gözaltina yetkisinin bulunmadigini ifade ettigi, Hüseyin OGUZ, Kahraman BILGIÇ'in ifadesi alindiktan sonra Albay Ersan ALKAN, Yarbay Hami ÇAKIR'la birlikte J. Sinir Taburunda ``Olaylarin üzerine gidiyoruz'' imajini vermek ve halki devletin yanina çekmek için bir halk toplantisi yaptiklarini, bütün asiret reislerini çagirdiklarini, Yüksekova Belediye Baskani hariç bütün asiret liderlerinin bu toplantiya katildiklarini, bunlara kolonya ve çikolota ikram ettiklerini, halkin sikayetlerini dile getirdigini, H.Oguz, K.Bilgiç'in ifadelerinin bir suretinin Basçavus Aydin'a, bir suretinin Taktik Alay Komutani Albay Ersin Alkan'a verildigini, 4 suretinin de saklandigini, Hakkari Il Jandarma Komutanligina mesaj çekildigini, Il J.A.Komutani Necati KILIÇKAYA'nin tepki göstererek ``Ulan Silahli Kuvvetleri mi hedef aldiniz, Ne haliniz varsa görün, Ben bu iste yokum'' dedigini, Bunun üzerine Albay Ersan ALKAN'in konuyu bilen ilgililerle bir odada toplanarak; ``Bu isin açiga çikmasinin sonuçta Silahli Kuvvetlerin prestijini sarsacagini, yara alabilecegini'' söyliyerek, ne yapilmasi gerektigini sordugunu, bu arada Abdullah Canan'in PKK yanlisi olmasi nedeniyle öldürüldügü görüsünün ileri sürülerek ``PKK'lilari mi koruyacagiz, devleti mi koruyacagiz'' seklinde bir sorunun ortaya atildigi, Toplantiya katilan Yarbay Hami Çakir'in ``Bu isten devlet zarar görecekse burada olayin kesilmesi'' yönünde görüs bildirdigini, daha sonra da ``Devleti düsünmeniz gerekir, böyle is olmaz, bu saatten sonra ben de yokum'' diyerek odadan çiktigini, Kendisinin de ``M.Emin Yurdakul'un devlet yararina faaliyet gösterdigi süpheli, kendisi adam kaçirip para istiyormus'' dedigini, Bundan sonra albay Ersan'in kendisini aradigini ve Kahraman'in yeniden ifadesinin alinmasini istedigini, kendilerinin de Kahraman Bilgiç'in yeniden ifadesini alarak olayi Necip Baskin olayi ile sinirlayarak adliyeye sevkettiklerini, 24 eylül 1996 günü Hakkari il Jandarma Isth.Sb.Müdürü Binbasi Abdullah Kaya'nin Yüksekova'ya sorgu için geldigini ve Yüce Karademir ile ilgili Kahraman Bilgiç'in genis sekilde ifadesini tesbit ettigini, kendisinin yazdigini, Bu olaylar medyada çiktiktan sonra çok acele Il'e çagrildigini, Hakkari Il J.K.Ist.Sb.Md. Abdullah Kaya tarafindan bir suçlu gibi odasinin arandigini, Bundan sonra kendisini gözaltinda gibi hissettigini ve esini aradigini, esinin de Milletvekili Mahmut Isik'i aradigini M.Isik'in da esinden telefon alarak kendisini aradigini, Hüseyin Oguz'un Mahmut Isik ile itibati sonucu Jandarma Genel komutanligina çagrildigi ve 18.10.1996 tarihinde ifadesinin alindigi, bu ifaadenin 16.21.1996 tarihinde Diyarbakir DGM'ne gönderildigi, bunun üzerine Diyarbakir DGM'nin 30.11.1996 tarihinde Hüseyin Oguz'un tanik sifatiyla ifadesinin alindigi, adi geçen bu ifadesinde de, Genel Komutanliktaki ifadelerini aynen tekrar ettigi, (Ek: Daha sonra DGM'nin 5.12.1996 günü Kahraman Bilgiç'in ifadesini aldigi, K.Bilgiç'in bu ifadesinde, 22-24 Eylül 1996 tarihinde Yüksekova Jandarma Bl. Komutanliginda verdigi ifadelerini çogunlukla kabul ettigini, Yüksekova Savciliginda verdigi ifadesini Polis Memuru Fatih Özhan'in psikolojik baskisi ve tehdidi ile verdigi ve yalan beyanda bulundugunu ifade ettigi, Daha önce teferruatiyla anlatildigi gibi Kahraman Bilgiç'in ifadesinin alinmasindan sonra, Necip Baskin olayinin Ilçe Jandarma Komutanligi tarafindan yargiya intikal ettirildigi, Yüksekova C.Savciliginin 15.10.1996 gün ve 1996/117 sayili Görevsizlik Karari üzerine, davanin Diyarbakir DGM'ne intihal ettigi, DGM'nce Necip Baskin'in kaçirilma olayina karisan itirafçi Kahraman Bilgiç, Korucular Abdülkerim özcük, Osman Özpinar, Necmeddin Hazeyi, Mehmet Emin Ergen, Osman Ergen ve Polis Memurlari Fatih Özhan, yusuf Azmi Aydin ve Abdülkadir Bayram'in tutuklandigi ve haklarinda Diyarbakir DGM Bassavciliginin 4.3.1997 tarih ve 1997/298 sayili iddianamesi ile dava açildigi, Daha sonra Hüseyin Oguz'un ifadeleri dogrultusunda Yüksekova Çetesi olarak: Kurmay Albay Hamdi POYRAZ, Piyade Binbasi Mehmet Emin YURDAKUL, Piyaade Yüzbasi Nihat YIGITER, Piyade Yüzbasi Bülent YETÜT, Levz.Asb.Üst.Çvs. Ali KURTOGLU, Yüksekova Belediye Baskani Ali Ihsan ZEYDAN, Yüksekova Et ve Balik Kurumu Müdürü Mustafa KOCA, Korucu Ismet ÖLMEZ, Korucu Kemal ÖLMEZ, Korucu Cemal ÖLMEZ, Korucu Hasan ÖZTUNÇ, Polis Memuru Enver ÇIRAK, Soför Oguz BAYGÜNES, Itirafçi Kahraman BILGIÇ isimli kisilerin tutuklandiklari, bunlardan 4.3.1997 günü tutuklanan Kurmay Alb. Hamdi POYRAZ'in 27.3.1997 günü serbest birakildigi incelenmistir.(Ek:225) 

16- CHP Genel Merkezince görevlendirilen Milletvekilleri Ercan KARAKAS, Mahmut ISIK ve Mustafa YILDIZ'in Van ve Hakkari illerinde 7-9.3.1996 tarihleri arasinda yaptiklari gezi sonucunda hazirladiklari raporda komisyonumuzu ilgilendiren konularda Özetle; Yüksekova'da vatandaslarin Kaymakam, Jandarma, polis ve diger devlet kurumlari ile büyük sikintisinin olmadigi, bütün sikayetin orada bulunan Komando Taburuna, özellikle de Komutani M.Emin YURDAKUL'a yönelik oldugu, tüm faili mechul cinayetlerin bu sahistan kaynaklandigi, hatta bilgisi ve emri dahilinde yapildiginin israrla iddia edildigi, Ayni Raporun bir baska maddesinde; Vali, Belediye Baskani ve Tugay Komutaninin halka güven verdigi, ama Tugay Komutaninin alt kkademesinde daha sert bir tutum gözlendigi, Van-Hakkari Karayolu üzerindeki yol aramalarinin halkta bikkinlik meydana getirdigi, bu aramalarda uygun olmayan davranislarin sergilendigi, istihbaratin artirilarak yalnizca süpheli araçlarin halki potansiyel suçlu görmeyen görevlilerin kontrolünde aranmasi,Ayrica Köy korucularindan bir hayli sikayet alindigi, Yüksekova gibi sorunlu yerlerde ileri teknik altyapiya sahip narkotik subeleri kurulmasi gerektiginin belirtildigi incelenmistir. (Ek:49) 

17- Hakkari Eski Milletvekili Esat CANAN da konumuzla ilgili olarak 05.12.1997 tarihinde Komisyonumuza verdigi beyaninda; Abdullah CANAN, Mahir ve Eyüp KARABAG, Haci TEKNIK, Miktar ÖZEKEN, Semsettin YURTSEVEN, Münir SARITAS, Mehmet YASAR ve Nezir TEKÇI'nin Mehmet Emin YURTSEVER'in ekibi tarafindan öldürüldügünü iddia ettigi incelenmistir. (Ek:180) 

18- VAN-TUR Otobüs Isletmesinin sahibi Senar ER'in Komisyonumuza verdigi 13.01.1997 tarihli beyaninda 1994 yilindan buyana fidye isteme olaylarinin yogunlastigini, Yüksekova'da herkesten para toplandigini, kendisinden de sabika kaydi için 5 bin mark istenildigini, en çok para alma isini korucularin yaptigi, Yüksekova'da insanlarin kendilerini güvenlik içinde hissetmediklerini, her an evden alinip götürülme korkusu içinde olduklarini, insanlarin bu nedenle isteyen herkese para vermek zorunda olduklarini, kendisinin fidye vermedigini, buna mukabil babasinin kaçirildigini, otobüslerinin yakilip kursunlandigini, YESIL, Ahmet DEMIR, Mahmut YILDIRIM adlariyla dolasan sahsin askerlerin içinde oldugunu, JITEM'ci olarak bilindigini, fakat bu sahsin sivil oldugunu, ancak yaninda birkaç kisi ve elinde telsizle dolastigini, devamli askerlerle birlikte oldugunu, bu sahsi herkesin sesinden tanidigini, Yesil'in kendisi ile de birkaç kez konustugunu ve bir defasinda kendisini ölümle tehdit ettigini, bugüne kadar Yüksekova'da çok fidye alindigini, örnegin Selim ISIK adli uyusturucu kaçakçisindan 750 bin mark fidye alindigini, kendi babasinin basina gelenlerden sonra fidye istendiginde herkesin gizlice gidip verdiklerini beyan ettigi incelenmistir.(Ek:206) 

VIII. BİLGİSİNE BAŞVURULANLAR 

1-Korkut Eken 27.12.1996 tarihli ifadesinde; Kendisinin 1965 yilindan itibaren ordu mensubu olarak görev yaptigini, 1974 yilinda Kibris Baris Harekatina katildigini, 1978 yilinda Silahli Kuvvetler özel birliklerin tim komutanligina atandigini, çesitli kurslar gördügünü, özellikle komando harekatina yönelik, rehineli harekata yönelik kurs gördügünü, 1982 yilinda polis özel timlerinin kurulmasinda görev aldigini, 1985-1986 yillarinda içgüvenlik polis özel timinin egitiminde, kurulusundan techizinde ve teskilinde çalistigini, 1987 yilinda yarbay rütbesinde iken ordudan ayrilarak Milli Istihbarat Teskilatinda Daire Baskani Mehmet Eymür'ün yardimcisi olarak göreve basladigini, 1988 yilinda MIT Raporu olaylarinin meydana geldigini, çalistiklari dairenin bu raporu hazirlamis olmasi sebebiyle Müstesar Yardimcisi Hivam Abbas, Daire Baskani Mehmet Eymür ve kendisinin emekliye sevk edildiklerini, daha sonra Mehmet Eymür'le birlikte 2 yil disarida çalistiklarini, Mehmet Eymür'ün dayisinin yardimiyla kurulan bir fabrikasinda birlikte çalistiklarini, kendisinin parasi olmadigindan sadece % 8 hissesi bulundugunu, daha sonra bu hisselerin Eymür tarafindan kendisinden istendigini ve onun da bunlari iade ettigini bu ve bazi sahsi nedenlerle buz fabrikasindan münakasa ederek ayrildigini ve sonra da Eymür ile görüsmedigini, 1980 yilinda Botas'a girdigini, bir sene müfettislik ondan sonra da koordinatörlük görevi yaptigini, Eylül 1983 ayinda Emniyet Genel Müdürü Mehmet Agar'in kendisini çagirarak emniyet mensuplarinin yetistirilmeleri konusunda çalismasini istedigini, sevinerek bu görevi kabul ettigini ve hemen egitime basladigini, kadrosunun Botasta kaldigini, 15.4.1996 tarihinde de Emniyet Genel Müdürlügündeki görevden ayrildigini, Belirterek, kendisini tanitmasinin ardindan; Tarik Ümit'in öldürülmesi olayinda; Tarik Ümit'i 1987 yilinda Milli Istihbarat Teskilatinda çalisirken Mehmet Eymür vasitasiyla tanidigini, özellikle kaçakçilik ve narkotik konularinda çok haber getiren bir eleman oldugunu, ancakt kendisinin dogrudan bir görev irtibati bulunmadigini Emniyet Genel Müdürlügünde iken Tarik Ümit'in kendisini arayarak, önemli bir kaçakçilik olayi olacagini bunun mutlaka önlenmesi gerektigini, bunun üzerine onu Genel Müdür Mehmet Agar ile tanistirdigini, Genel Müdürün Kaçakçilik Istihbarat Daire Baskani Tuncay Yilmaz'a konuyla ilgilenmesi için talimat verdigini, sonradan çok büyük miktarda asit anhidriti bu ihbarla yakalatmis oldugunu ögrendigini, Mehmet Eymür'ün bilahare MIT'te yeniden görev aldigini, Tarik Ümit'le birlikte çalismaya basladigini duydugunu, Tarik Ümit'in kaçirilmasi ve öldürülmesi olayi ile hiçbir ilgisinin bulunmadigini, Mehmet Eymür'ün Tarik Ümit'in kizinin babasini kendisinin öldürttügünü söyledigini, bu sebeple kizin kendisiyle konustugunu ve Mehmet Eymür'ün yazilarinda Ahmet Akpak isimli gazetecide varken babami Korkut Eken öldürttü dedigini, kiza kendisinin konu ile bir ilgisi olmadigini söyledigini bilahare bir Istanbul seyahatinde aracinin takip edildigini fark ederek polisi aradigini, arkasindaki araçtan telefonla kendisinin arandigini ve Tarik Ümit'in kizinin kendisini takip ettiklerini ve görüsmek istediklerini söyleyince, aracini durdurup kiz ile görüstügünü ve ona babasini 1,5 yildir görmedigini ve kesinlikle olayla bir ilgisinin ve bilgisinin bulunmadigini söyledigini, Milli Istihbarattan ayrilip Emniyet nezdinde çalismanin Mehmet Eymür'ü kizdirmis olabilecegini, Devletin istihbarat birimleri arasinda çok koordineli bir çalisma yapilmasi gerektigine inandigini, bu birimler arasinda sahsi kin, nefretten dogan çekismeler sen- ben davasi, sen basarilisin, ben basariliyim kavgasi oldugu müddetçe bugün Susurluk olayi çikti ise yarin, alti ay sonra baska bir olayin çikabilecegini, bu tür mücadelede 200 bin kisi oldugunu, bunlar içinde yanlis yola girmis olabilecek görevliler ya da kisiler bulunabilecegini, bunun polis, asker ya da korucu olabilecegini, ancak bunun çözümünün basina sizdirilarak yapilmamasi gerektigini, Devletin resmi birimleri arasinda bu tür sorunlarin koordinasyon ile çözülebilecegini, yanlis yapanlar hakkinda da yasal islem yapilarak konunun aydinliga kavusturulabilecegini, resmi polis ve askerin disinda kimseyi egitmedigini, sivil hiçbir sahsi egitmedigini, gerek polis egitiminde, gerekse özel tim egitiminde hem psikolojik, hem de manevi egitim yaptirildigini, bu insanlarin hata yapma ihtimallerinin az oldugunu, özel yetismis birimlerin ifade almayi dahi bilmediklerini, bunlarin sadece kirsal kesimde mücadele etmek için yetistirilmis olduklarini, ancak görev sirasinda müsterek faaliyette asker ve polis timlerinde, emir komutasinin Asker'de oldugunu, polis özel timinin basinda Emniyet Müdürü rütbesindeki personel bulunmasina karsilik Askeri timin basinda Astsubay veya Tegmen oldugunu, ovadaki askeri birlik komutasinin istemi olmadikça özel timlerin arazide göreve çikamadigini, Halkin özel timlerden rahatsiz olmalari ile ilgili konunun tamamen belli mikraklarin abartmasi oldugunu, PKK'nin en çok korktugu iki unsurun polis ve askere ait özel timler oldugunu, bunlari yipratmak için gaspçi, haraççi, köy yakiyor, köylüleri eziyor diye görev yapmalarini önlemek istediklerini, mücadelenin kazanilmasi için halkin destegine ihtiyaç oldugunu, o olmadan mücadele yapmanin mümkün olmadigini, halkla diyalog içinde örf, adet ve törelerine hürmet ederek iliskide bulunulmasi gerektigini, zaman zaman ferdi yanlisliklar olabilecegini, Sedat Bucak'in babasini tanidigini, Bucak asiretinin PKK'ya karsi mücadelesinde, zamaninin çogunu Siverek'de harcadigini, Sedat Bucak'in adamlari olmadan disari çikamayanlarin simdi agir suçlamalarla karsilarina çiktiklarini, ister asker, ister polis gece yol aramalari dahil Sedat Bucak'tan yardim isteyip adam aldiklarini, güneydogudaki asiret reislerinden ileri gelenlerin büyük bir bölümünü tanidigini, hepsiyle irtibati bulundugunu, Sedat Bucak'in esrar, eroin islerine karistigina kesinlikle inanmadigini, adamlarindan bazilarinin yapmis olabilecegini, ancak Sedat Bucak'in onlara da cezalarini verecegini, Sedat Bucak'a bu kadar yüklenmenin yanlis olacagini, gururlu bir insan oldugunu, gerçekte topraklarinin sulu ziraate geçmis olmasi nedeniyle çok zengin oldugunu, adamlarinin gönüllü köy koruculari oldugunu, Devletten para ve korucu maasi almadiklarini, Sedat Bucak'in birakin taraf degistirmesini Urfa, Viransehir bölgesinde tarafsizim demesinin bile PKK için yeterli olabilecegini, Sedat Bucak'in kardesinin Abdullah Öcalan'in yaninda oldugu hususunun dogru oldugunu, adinin Serhat oldugunu ancak Sedat Bucak'in düsmani oldugunu ve onunla görüsmediklerini, Abdullah Çatli'yi tanidigini, Mehmet Eymür'le birlikte, emekli olduktan sonra tanidigini, Mehmet Özbay ismini de bildigini, ancak ``Ekli'' adini bilmedigini, Abdullah Çatli'nin devlet için istihbarati çalismalar yaptigini, yurtdisina yönelik olarak özellikle Almanya'daki PKK faaliyetlerine yönelik olarak istihbari bilgiler verdigini, 15-16 senedir 80 öncesinden itibaren devlete çalistigini bildigini, kendisinin onu 1987-1988 yillarinda tanidigini, Alaaddin Çakici ve Dündar Kiliç'i herkes gibi tanidigini, Abdulah Çatli ile Dündar Kiliç arasinda ve Alaaddin Çakici arasindaki iliskiyi bilmedigini belirtmistir. (Ek:174) 2-Kemal YAZICIOGLU Istanbul Emniyet Eski Müdürü 27.12.1996 tarihli ifadesinde; Ömer Lütfi Topal cinayetinin islenmesini takiben olayi çözmek üzere çalismalara basladiklarini, bu cinayet konusunda Asayis Subesinin ihbar aldigini bu ihbarda üç özel harekat mensubu ile iki sivil sahsin bu eylemi yaptiklarinin belirtildigini, bunlarin hepsi ayni gün Emniyet Müdürlügüne alindigini, yapilan incelemede ve olay yerinde kalan silah üzerindeki sarjörde bulunan band üzerinde kalan parmak izi ile bu sahislarin parmak izinin karsilastirildigini, ve herhangi bir bulguya rastlanmadigini, bu konuda yardimcisi Bilgi Ünal'in olayi takip ettigini, ertesi gün Sedat Bucak'in kendisini aradigini, özel harekatçilarin neden alindigini sordugunu, o anda konuyu kendisi de bilmediginden inceleyecegini söyledigi, ikinci kez aradiginda da tahkikatla ilgili alindiklarini söyledigini, daha sonra da birkaç kez aranmis oldugunu ancak bir daha görüsme firsati bulamadigini, daha ertesi gün Emniyet Genel Müdür Yardimcisi Halil Tug'un kendisine geldigini, Bakan tarafindan gönderildigini, alinan sahislarin neden ve niçin alindigini sordugunu, kendisinin de alinan bir ihbarin degerlendirilmesi sonunda alindiklarini, ancak bir bulguya rastlanmadigini, ögleden sonra Bakanin Istanbul'a geldigini ve Vali ile birlikte onu karsiladiklarini, Vali ayrildiktan sonra Bakanin kendisinden olayi sordugunu, ona da olayi anlatarak herhangi bir bulguya rastlamadiklarini ilettiklerini, onun da peki o zaman Emniyet Genel Müdürlügü de bir incelesin, bir mahzur var mi? diye sordugunu, kendisinin de bir mahzur bulunmadigini zira suç teskil edecek herhangi bir bulguya rastlanmadigini belirttigini, Bakanin da gönderin o zaman dedigini kendisinin de talimat verilmesini istedigini, Bakanin peki ben hallederim seni ararlar dedigini bunun üzerine Yardimcisinin talimat verdigini ve Bakan talimati bunlari Genel Müdürlükten gelip alacaklar dedigini, aksam saatlerinde Ibrahim Sahin'in kendisini arayarak konustuklarini, ona Bilgi ile irtibat kurarsa onlari alabilecegini söyledigini, Basinin yanlis degerlendirmeler yapmasi nedeniyle, görmemeleri için bunlari turkinelerde teslim alip götürdüklerini ögrendigini, bilahare Susurluk Olayinin patlak verdigini, ondan sonra Cumhurbaskani, Basbakan ve Bakanla görüsmeleri oldugunu, onlara, bu sahislar hakkindaki düsünce ve karinelerinin tam alindigini, biraz süre verilmesi halinde bu sahislarin suçlarini inkar edemeyecek hale geleceklerini, hatta yan delillerin tespitiyle birlikte itiraf bile edebileceklerini belirttigini, Cumhurbaskaninin kendisine kaset, belge, video bandi olup olmadigini sordugunu, kesinlikle böyle bir seyin olmadigini belirttigini, Ikrar havi bir belge bulunmadigini, sadece kendisinde bir takim karineler oldugunu, bunlari anlatmasinin mümkün olmadigini, bunun açiklanmasinin sisteme zarar verebilecegini, bunu ancak konuyu bilenler huzurunda rahatlikla açiklayabilecegini, Basinda Mesut Yilmaz'a belge, kaset verdiginin söylendigini, ancak hiç kimseye belge, bilgi, kaset veya herhangi bir sey vermesinin mesleki hiyerarsisi disinda mümkün olmadigini, Abdullah Çatli'yi tanidiginin gündeme getirildigini, Mehmet Özbay adina atilan bir tebrik kartinin kendisine geldiginin dogru oldugunu Abdullah Çatli'nin sahte ismi Mehmet Özbay olarak kendi bilgisayar kaydinda isim ve adresinin yeraldigini, ancak kisi olarak kendisine kart geldigini ve ondaki adres oldugunu, 7-8 bin adet kart attigini, bunlarin hiçbirisine bakmasinin mümkün olmadigini, hatta bu olayin olmamasi halinde yilbasinda da ölmüs kisiye kart gitmis olacagini, Olay mahallinde iki adet kalanskof, baska bir alanda terk edilmis araç bulundugunu, onun içinde de eldivenler, mermiler oldugunu, bunun profesyonel bir is niteliginde yapildigini, Olay mahallindeki silahlar üzerindeki parmak izinin karsilastirma yönünden zor bir yapi olusturdugunu çünkü Emniyet Teskilatinda 10 milyon parmak izi bulundugunu, parmak izinin yaninda diger parmak izleri ya da daha genis bir sathin olmasi halinde o zaman kategorilestirilebilinecegini o zaman bile karsilastirma sayisinin 3 bin olacagini, bu nedenle bu tür parmak izlerinde sag el isaret parmaginin tek bogumundaki iz için yönetmelik geregi olay oldugu yerde muhafaza edildigini, süphelilerle karsilastirildigini, Parmak izinin bulunmasindan iki gün sonra basinda çikan 1992 yilinda Abdullah Çatli'nin sahte pasaport ile ve Sahin Ekli adi ile disariya çikarken yakalanmasi haberi üzerine, parmak izinin de olabileceginden bahisle inceleme sonucu Sahin Ekli'nin 10 parmak izinin alindigi çikiyor, karsilastirma sonunda sarjör üzerindeki yarim bogum parmak izi ile bu izler birbirinin ayni çikiyor, bunun üzerine Sahin Ekli ile Abdullah Çatli'nin ayni kisi oldugunun ispati yönünden, ölüden alinan parmak izi ile mukayese edildiginde izler birbirini tutuyor, ancak Abdullah Çatli'nin silahi bizzat kullanan mi? yoksa silahi hazirlayan mi? oldugu noktasinin belli olmadigini, silahi hazirladiginin kesin oldugunu, ancak tetigi çekip çekmediginin belli olmadigini, Cumhurbaskani, Basbakan ile görüsüp karayolu ile Istanbul'a dönerken gece saat 23.00 siralarinda Içisleri Bakaninin kendisini aradigini, ertesi sabah için Ankara'ya çagrildigini, sabah Bakana ugradiginda kendisinde kaset, bilgi ve belge olup olmadigini sordugunu, kendisinin de böyle bir sey olmadigini söyledigini, Mesut Bey ile irtibatini sordugunu, irtibati olmadigini söyledigini, daha sonra Istanbul'un genel sorunlarini görüstüklerini, 5-6 saat sonra da görevden uzaklastirildigini televizyondan ögrendigini, bir veya iki gün sonra Istanbul Moral Egitim Merkezindeki Bakana ait konutta 20.00 civarinda görüstüklerini, yaptiklarini tasarruf için birsey söylyemeyecegini, ancak kendisini eskiya ile bir tuttuklarini buna üzüldügünü söyledigini Bakanin bunlari basinin bu hale getirdigini belirttigini, Ömer Topal olayinin çözülebilecegini, diger olaylarla ilintisi yönünden ise özel bir ekip tarafindan yürütülmesi gereken hassas bir konu oldugunu, MIT'ten destek almalarinin uygun olacagini belirttigini, Ifade tutanagi bulunmamakla birlikte, Genel Müdürlük yetkililerine teslim edilirken, teslim tutanagi ile islem yapildigini, Ömer Lütfü Topal olayinda sorusturmanin çok yönlü yapildigini Antalya yada Kusadasinda kendi adamlariyla, baska adamlar arasinda çalisma oldugunu, adamlardan bazilarinin birbirlerini öldürdügünü bunlarin da degerlendirildigini, uyusturucu kavgasimi? yoksa kumarhane kavgasimi oldugunun arastirildigini, birçok söylenti oldugu bunlarin hepsinin ispata muhtaç olduklarini, öldürme ile ilgili olay konusunda belirgin bir kanaati bulunmadigini, Istihbaratin çok çesitli kanallardan geldigini istihbaratin hem istihbarat birimlerince verilen istihbarat, hem de telefonla gelen bilgiler oldugunu, bazen gazeteden alinan bir haber, bir haberin degerlendirilmesi olayi oldugunu, bunlarin tümünün istihbarat oldugunu, Arnavut Saminin Ömer Lütfü Topal'in ortagi oldugunu, belirli yüzdelerle ortak olduklarini bu ortakligin sadece Emperyal Oteli ve Gazinosu için olmayip, Antalyaya uzanan bir zincir halinde bulundugunu, Sedat Bucak'in çok önceden istek yapmis olmasina ragmen o olaydan sonra suçlanan kisilerin koruma olarak verilmesinde, onlarin magdur duruma düstükleri düsüncesiyle bir korunma olup olmadigi hususuna bir yorum getirmesinin mümkün olmadigini, Söylemezler çetesiyle ilgili olarak, Istanbul'da göreve basladigindan bir ay sonra Söylemez kardeslerin Eminönü Belediye Baskaninin amcasini ve kardesini vurup, öldürdüklerini, dolayisiyla bu olayin üzerine giderek cinayeti isleyen çeteyi bulup çikarttiklarini, söylemez olayinin Istanbul da oldugunu ve suçlularin Adana'da yakalandigini, Özel tim mensuplarinin Il Emniyet Müdürü emrinde oldugunu, özlük haklari yönünden Emniyet Genel Müdürlügü Daire Baskanligina bagli olduklarini, bu birimin ülke çikarlari açisindan çalisan piril piril bir kurulus oldugunu, bu ugurda pekçok sehit verdigini Özel Harekata kimsenin birsey söylemeye hakki olmadigini özel harekat içinde, polisin içinde yanlis davranislar içerisinde bulunanlarin olabilecegini, önemli olan hususun bu tür yanlislik yapanlarin ayiklamak gerektigini, Çatli'nin Emniyet Genel Müdürlügü ya da onun ilgili birimleri adina çalistigindan bilgisi olmadigini, üzerlerindeki belgeler, tasidigi isimler dolayisiyla emniyetle ilgili olmalarina iliskin konuda, bu tür iliskilerin mevcut olmasini tasvip etmedigini, Hüseyin Kocadag'i tanidigini, özel harekat menseli oldugunu, atak ve gözüpek birisi oldugunu onunla birlikte çalismadigi için mesleki yapisi hakkinda fazla bir bilgisi olmadigini, Bu isin nereye gidecegi konusunda endiseleri oldugunu, medyada çikanlarin ne derecede dogru oldugunu onlarin incelenmesi gerektigini, pesinen herhangibir seyin söylenmesinin mümkün olmadigini, Basbakan ve Basbakan Yardimcisinin nereye uzanirsa gitsin dediklerini, gitmesininde gerektigini, ancak bunu yaparken devleti zarara ugratmamak gerektigini, müesseseleri yipratmamak gerektigini, bunlara çok dikkat edilmesini belirtmistir.(Ek:175) 

3- MERAL ÇATLI 22.1.1997 tarihli ifadesinde; 1980 ihtilalinden yaklasik 20 gün sonra esinin arkadaslariyla birlikte yurtdisina çiktigini, esine devlet tarafindan (pasaport v.b. konularda) yardimci olundugunu, esinin Ankara'da bulundugu zamanlarda Ülkü Ocaklari ikinci baskanligini yaptigini, bu görevi yaptigi siralarda 7 TIP'linin öldürülme olayinin esinin üzerine atildigini, bu konuyu esine sordugunda bu olayi kabul etmedigini, 1978'de Istanbul'a tasindiklarini, 1980'e kadar 7 TIP'li olayindan dolayi esinin kaçak yasadigini, 1982 yilinda kizlariyla birlikte kendisinin de yurtdisina çiktigini, kendisine pasaportlari kimin verdigini bilmedigini, Istanbul Hava Limaninda kendisini uçaga bindiren kisiyi ilk defa gördügünü, esiyle Isviçre'de bulustuklarini, daha sonra Fransa'ya yerlestiklerini ve oradaki Türk ailelerinin yardimlariyla geçindiklerini, esinin Türkiye'den görüstügü kimselerden aldigi telefon neticesinde Paris'te kiraladiklari evde 27 gün kaldiktan sonra, esinin evden ayrildigini ve 6 yil geri dönmedigini - cezaevine düstügünü - 1984'te kendisinin ve çocuklarin Türkiye'ye 1 haftaligina tatile geldiklerini, Mete isimli birinin kendilerine yardimci oldugunu, yurtdisinda esinin yaninda oldugu zamanlarda, esine Türkiye'den ASALA'ya karsi görev verildigini ve yurtdisinda 28 olayda esinin rolü oldugunu, Türkiye'ye 1984'te gelislerinden birbuçuk ay sonra esinin tabiriyle komplo yapildigini, yabanci uyruklu bir zencinin evine pasaport almaya gittikleri sirada esinin eroin bahanesiyle gözaltina alindigini, esi yakalandiginda üzerinde Hasan Kurtoglu adina düzenlenmis pasaport bulundugunu, esi ve Fransiz polisi eve geldiginde esinin dolaptaki dosyayi saklamasini istedigini, sonradan esine sordugunda bu dosyada esinin ASALA yapacagi olayin semasi oldugunu, Isviçre'de ikamet eden beyaz saçli bir kisi ile ilgili oldugunu ögrendigini, Mete agabey dedikleri kisinin Fransa'da kalmalari gerektigini söylemeleri üzerine Fransa'da kaldiklarini, esinin Fransa'da iken Oral Çelik'le beraber olduklarini, esinin Fransa'daki cezaevinden kurtulusunda kendilerine yardim edildigini, 1990 Nisan ayinda esinin Istanbul'a giris yaptigini, hangi pasaportla girdigini bilmedigini, esinin Ataköy'de ticaretle ugrastigi siralarda Abdullah Çatli hakkinda ihbar oldugundan ihbar geregi basildigini, fakat basanlarca önceden esine haber verildigini ve böylece esinin bu baskindan kurtuldugunu, yurtdisindan geldikten sonra Mete agabey dedikleri kisinin ev temin ettigini ve daha sonrasinda kendilerine yardimci olan kisilerin çekildiklerini, Susurluk olayindaki gidisinde esinin Ankara'ya gittigini bildigini, esinin Muhsin Yazicioglu ile görüstügünü bildigini, Mesut Yilmaz'in esine tesekkürde bulundugunu, esine Türkiye'de görev verilmedigini, ama emniyetle ilgili kisilerle görüstügünü tahmin ettigini, Korkut Eken'le görüstüklerini bildiklerini, esinin 6-7 isimle pasaport kullandigini, bunlarin içinde Hasan Kurtoglu, Mehmet Özbay ve Altan Güler adina olanlari hatirladigini, Papa suikastiyle esinin alakasi olmadigini, Mehmet Ali Agca'nin cezaevinden kaçirilisinda esinin sadece pasaport verdigini bildigini, esinin Ali Yasak'la görüstügünü bildigini, esinin evde oldugu bir Cumartesi günü arabasinin altinda bomba görüldügünü, ``Abdullah Çatli Orada mi'' seklinde telefonlarin geldigini, esinin arabasinin içine eroin birakip kendisini de tarayacaklari seklinde duyumlar aldigini kendisine söyledigini, Aydinlik Gazetesinde çikan haberlerin esini tedirgin ettigini, esinin Baretta marka bir silahi oldugunu, esinin Sedat Bucak'la 2 yili askin bir zamandir tanistigini, Haluk Kirci'nin esinin arkadasi oldugunu, kendisinin esinin ve Haluk Kirci'nin Sultan Tekstil'de ortak olduklarini, esinin Yasar Öz'ü tanimadigini, Sami Hostan'i tanidiklarini, devlet için görev verenin de, komployu hazirlayanin da ayni oldugunu esinin söyledigini, esinin ASALA olayina girmeden önce Haluk Kirci'nin cezaevinden birakilmasini istedigini, ayrica ne oldugunu bilmedigi bir konuda TÜRKES hakkinda bir istekte bulundugunu, yurtdisinda yapilan 28 eylem hakkinda Kenan Evren'in bilgisinin olmasi gerektigini, Türkiye'ye döndükten sonra esinin 5-6 defa yurtdisina çikmis olabilecegini tahmin ettigini, - 1980 ihtilali oldugunda siki bir denetim vardi. Pasaport almak, düzenlemek kolay bir sey degildi. Demekki esime yardimci olundu. 20 gün sonra esine pasaport getirdiklerini, kimin getirdigini bilmedigini, - 1982 yilinda çocuklari ile beraber kendisinin de çiktigini, - 1982 pasaport müracaati yaptiginda Nevsehir'den kendisine pasaport vermediklerini, kendisinin de sahte pasaport ile çiktigini, kimin düzenledigini, kimin getirdigini bilmedigini, ancak Istanbul Havaalaninda uçaga bindirdiklerini ve Viyana'ya gittigini, kim oldugunu tanimadigini, Yalova'da annesinin yaninda iken, kendisini Yalova'dan aldiklarini ve dogrudan havaalanina gittiklerini gelenlerin resmi görevli olmadiklarini, Viyana'dan araçla Almanya'ya, Almanya'dan Isviçre'ye, orada esi ile bulusup trenle Fransa'ya geçip Paris'in kasabasi Potie'de kaldiklari, 1984 yilinda Türkiye'ye ailecek geldiklerini, 1 hafta kaldiklarini resmi görevli bir kisinin kendilerini karsiladigini, adinin Mete oldugunu, soyadini bilmediklerini, sadece Mete agabey dendigini. Bu kisinin konusma ve hareketleri askerdi. ``Asker seyi vardi''. Esiyle beraber geldiklerinde Türkiye'den bir görev verildigini duydugunu, bu görevin de Konsolosluklara yapilan haksizliga tepki, yani Asala olayinda esine verilen bir görev oldugunu, 28 olayda da esinin basarili oldugunu, Türkiye'den dönüslerinden 1,5 ay sonra esinin bir zencinin evine pasaport almaya gittigini, saat 9.30'da telefon kulübesinde olmalarinin istendigi, evlerinin altindaki telefon kulübesine indiklerinde esinin telefonla görüstügü, Istanbul'dan birisinin, ertesi gün verilen adrese gidilmesini istediklerini, bu konulari görüstükleri kisinin Mete Agabeyleri oldugunu, Türk pasaportu oldugunu, Altan ve Serap Güler adlarina düzenlendigini, esinin bir arkadasiyla birlikte sabah verilen adrese gittiginde, içeri girdigi anda Fransa polisinin de içeri girip onu yakaladiklarini, üzerinde Hasan Kurdoglu adina pasaport oldugunu, 3 gün sonra eve polislerin esliginde geldigini, polislerin eve girisinde dolaptaki dosyayi esi tarafindan kaldirmasini istedigini ve dolapta 2 ci bir kazagin altina koydugunu ve dosyayi bulamadiklarini, kocasinin fotograf makinasini, silahini, kendisinin ve çocuklarinin pasaportunu aldiklarini, kendi pasaportlarinin Meral Kurdoglu adina oldugunu, o dosyada esinin yapacagi bir olaya ait sema varmis, beyaz saçli ve Isviçre'de ikamet eden bir kisinin resmi bulundugunu, esinin kendisine Fransa'yi hemen terk etmesini söyledigini, onun da Istanbul'dan telefonla görüsme yapmasi için birinin kendisine geldigini, yine telefon kulübesine indiginde Mete Agabeyinin ``Meral hanim sizin Fransa'da kalmaniz gerekiyor, çünkü esinizle irtibat kuracak kimse sadece sizsiniz'' dedigini, bu konuda esinin komploya gittigini, esinin kendisine Türkiye'de görüstügü kimselerle veyahut devamli görüstügü kimsenin yaptigi bir oyun oldugunu söyledigini, Isviçrede'de ayni sekilde suçlamada bulunuldugunu, Isviçre'deki olayda Nevzat ve Seref Benli isimli kisilerin bulundugunu, Nevzat'in soyadini bilmedigini, Isviçre'de 15 yil ceza verilmis, 1,5 yil yattiktan sonra kendisini görmeye gittigini ve kendisi döndükten bir ay sonra bunlarin cezaevinden mutfak kapisindan çiktiklarini (anahtarin esine verildigini), cezaevinden çiktiginda yanlis arabaya bindigini, cezaevi görevlisinin arabasina binmis, görevlinin de esini biraktigini, cezaevinden çiktiktan sonra Fransa'ya yanlarina geltigini ve 20 gün bir evde kaldigini, Türkiye'den gelen bir pasaport ile ve esinin yesil renkli bir takim elbise giymesinin istendigini ve 1990 yili Nisan ayinda Türkiye'ye döndügünü, kendisinin esini o sürede göremedigini, esi döndükten sonra 20 gün sonra kizlariyla birlikte kendisinin de arabayla Türkiye'ye döndüklerini, esinin Levent'te kiraladigi mobilyali bir eve gittiklerini, Istanbul'a kendi adiyla Meral Çatli olarak gittigini, esinden ögrendigine göre Türkiye'den gelen dosyasinda veyahut herhangi bir seyde Abdullah Çatli'nin Hasan Kurdoglu oldugunu bildirdiklerini, esinin gerçek kimligini kabul etmek zorunda kaldigini, o evde bir hafta kaldiklarini ve sonra Bahçelievler'de kiraladiklari bir eve tasindiklarini ve esinin ticarete basladigini belirtmistir.(Ek:176) 

12 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder