20 Şubat 2019 Çarşamba

15 TEMMUZ SÜRECİNDE DONANMA ÇAPINDA NELER YAŞANDI? BÖLÜM 5


15 TEMMUZ SÜRECİNDE DONANMA ÇAPINDA  NELER YAŞANDI?  BÖLÜM 5



DZ. KUR. KD. ALB. ÖNDER ÖNGÖR’E ATILAN İFTİRA 

Belge 11 Tüm gemileri seyre kaldırıp sonra suçu Önder Öngör işlemiş gibi göstermenin belgesi. Deniz Kuvvetleri Komutanlığının, Erhan Aydın, Yıldıray Ene, Hakan Gömengil, Cem Yiğit Emirkadı, Aytaç Gelgeç isimli subaylara 
hazırlattığı iftira belgesidir. Belge Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarafından Bilirkişi Raporu adıyla hazırlanıp 3 Ocak 2017’de Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir. 

15 Temmuz akşamı Deniz Kuvvetlerine bağlı toplam 22 gemi seyre çıkarıldı ve bu gemilerden sadece 4’üne (TCG TURGUTREİS, TCG ORUÇREİS, TCG SALİHREİS VE TCG KEMALREİS) Önder Öngör kumanda ediyordu. 

Bu 4 gemiden TCG TURGUTREİS ve TCG SALİHREİS’e verdiği tek emir “gemileri limandan çıkarıp emniyetli bir yere demirleyin” şeklindedir ve bu 2 gemi de sadece bunu yapmıştır. 

TCG ORUÇREİS’e verdiği tek görev Donanma Komutanının korunması kapsamında yakın destek sağlama görevidir, başka bir tek emir yoktur; sadece o gemide bulunmuştur. 

TCG KEMALREİS’e de, gece 01.30-02.30 saatleri arasında Donanma Komutanı’nın TCG YAVUZ’a intikal ederken onu takip ettiği yönünde ihbar alınması üzerine Adalar Bölgesi’nde sinsi taarruz botlarının olabileceği ve bu botların denizdeki birliğe asimetrik terör saldırıları gerçekleştirebileceği ihtimaline istinaden meskun mahallerden 7 km mesafede ve açık deniz sahasına doğru, içinde mühimmat olmayan eğitim mermileriyle caydırma atışı yaptırmıştır. İddianamede bu atış sanki karaya doğru, meskun mahalde, vatandaşları korkutmak üzere yapılmış gibi sunulmuştur. 

Geri kalan 18 gemiden hiçbirine Önder Öngör emir vermemiş, kumanda etmemiştir. 

Buna rağmen Erhan Aydın, Yıldıray Ene, Hakan Gömengil, Cem Yiğit Emirkadı, Aytaç Gelgeç isimli subayların imzasıyla Önder Öngör’e iftira atılarak “tüm gemilere o kumanda” etti bilgisi adli makamlara gerçeğe aykırı ve adil yargılamayı etkileyecek şekilde, vahim bir suç mahiyetinde bildirildi. 

Başta Dz.Kur.Kd.Ab. Erhan Aydın olmak üzere subay üniforması giyen bu müfteri şahıslar hala kollanmakta, hala iftiralarla masum askerleri infaza devam etmektedirler. 

Erhan AYDIN, Bilirkişilik Kanunu’na her yönüyle aykırı kurulan, çalışan, raporlayan Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Bilirkişi Heyetinin başı olarak oldukça normal karşılanabilecek olayları; “hayatın normal akışına aykırı”, “donanma örf adetlerine aykırı” diye nitelendirip “terör suçu” saydırıp müebbet hapis
cezalarının olmayan altyapısını icat etmeye çalışmıştır. 

Gerçekte 15-16 Temmuz gecesi Donanma’da hayatın akışına aykırı yaşanmış birçok somut olay mevcuttur. 

Başlıcaları; 

Bir Deniz Kuvvetleri Komutanının telefonunu kapatıp otopark otopark gezmesi, Bir Donanma Komutanının valiyi reddedip gemiye çıkması, Sadece 
birkaç özel kişinin bu komutanlara ulaşmasına müsaade edilmesi, Harp Filosu Komutanı İskender Yıldırım’ın gemileri aramak yerine Merkez Komutanlığından 
döner sipariş etmesi, Yalçın Payal’ın gemileri ateş altına alacak şekilde “yem” mesaj göndermesi, Aykar Tekin’in Mersin’deki gemileri bile zorla seyre kaldırtıp 
Antalya ve Alanya önlerinde karakol sahası tesis etmesi, Levent Kerim Uça’nın darbe mesajı gelince “hayırlı olsun, otoritenin emrindeyiz” deyip sonra özel 
kişileri uyarması, Yine Levent Kerim Uça’nın TCG YAVUZ Komutanı’na “silah alın” deyip sonra iddianameye “silahlı taşıdıkları” diye yazdırılması, 
Veysel Kösele’nin Vodafone kayıtlarına göre 02.36’da TCG ORUÇREİS Komutanı ile daha TCG YAVUZ’a çıkmamışken konuşması ve “benden emir bekle” 
deyip bir daha emir vermemesi, Daha önemlisi 02.32’de Lojistik Komodoru Bahadır Gündoğdu’ya “bir gemini seyre hazırla” diye donanma gemilerini denizde tutma niyetinde olduğunu belirtmesi. 

Bu liste çok uzayabilir… 

3.3. İletişimde ve Emir/Bilgi Vermede Seçmececilik ve “HTS Analiz Raporu” 

İddianamelerin hemen hepsinde şu ortak cümle bulunmaktadır: “Şüphelinin, hakkında soruşturma yürütülen birçok kişiyle HTS kaydı vardır.” 

Bu şu demek oluyor: 

O gece ve sonrasında kiminle cep telefonu üzerinden bir görüşme yaptıysanız bu görüşme sizin tarafınızı belirleyen ana ölçütlerden biri olarak kullanıldı. 

“HTS Analiz Raporu” denilen şey sadece bir tuzaktı. Şöyle ki; 

Bu çok sayıda denilen kişiler, tutuklanan askerlerin amirleri, memurları, en az 13-14 yaşından beri birlikte oldukları meslek arkadaşları, eşleri, çocukları, akrabaları, çocuklarının okulunun öğretmenleri, müdürleri ve sairdir. 

Tarihimizin en hain terör olayının gerçekleştiği 15-16 Temmuz günü ve gecesinin Deniz Kuvvetleri açısından en dikkat çeken özelliği şuydu: Ne kadar yetkili, karar verici pozisyonundaki makam sahibi komutan varsa hepsinin kendini ULAŞILAMAZ kılması, seçmece olarak bazı kişiler kendilerine ulaşırken istemedikleri kişilerin kendilerine ulaşamamasıdır. 

Bu ulaşılırlığı ve ulaşılamazlığı sağlayan ana unsur da “güvenilir” veya “güvenilmez” damgasıyla çok önceden yapılan fişlemelerde etiketlenmiş olmaktır. 

Örneğin Donanma İddianamesinin TESPİTLER klasöründe yer alan belgelerden TCG KALKAN gemisinin jurnalindeki 2 sayfaya baktığımızda iletişim ve emir vermede nasıl masum personele tuzak kurulduğunu ve işletildiğini görüyoruz. 

Hatırlayalım: Deniz Kuvvetleri Komutanı gemiler seyre kalkarken telefonunu kapatıyor, son gemi İzmit Körfezi’nden çıkışını tamamlayınca telefonunu açıyor. Böylece en kritik anda kimse Kuvvet Komutanı’na “gemiler neden çıkıyor, ne oluyor” diye soramaz hale getiriliyor ve Türk Silahlı Kuvvetleri personeline kurdukları tuzak anlaşılamıyor. 

Deniz Kuvvetleri Komutanı, ifadesinde “O gece, söz konusu görüşmelere ilişkin resmi kayıtlara göre kendi telefonumdan toplam 80 dakika süren 62 adet, emir subayımın telefonundan toplam 77 dakika süren 78 adet resmi telefon görüşmesi yaptığımızı daha sonra öğrendim.” diyor. 

Yani tıpkı Cihat Yaycı’nın … adet kriterle ben personeli infaz ediyorum deyince savcının soruşturmayı kapatması gibi Deniz Kuvvetleri Komutanı da “şu kadar sürede bu kadar telefon görüşmesi yaptım” deyince kurtarılıyor. 

Belge 12 Deniz Kuvvetleri Komutanı'nın, emrindeki Türk Silahlı Kuvvetleri personeline bilgi vermek, onları uyandırmak yerine bilgi saklayarak, iletişimde seçmeceli ve kayırmacı davranılmasını emrederek dönen dolaplardan haberi olmayanları tuzağa düşürmek üzere verdiği emrin kanıtı. Donanma İddianamesi eklerinde yer alan seyir kayıtları içerisindeki TCG KALKAN gemisinin jurnalinden alınmıştır. 

Basit bir hesapla dakikada 1 telefon görüşmesi demektir ki bu Kuvvet Komutanı Recep Bülent Bostanoğlu’nun ne kadar zeki, çevik ve ahlaklı bir Oramiral veya KAMU GÖREVLİSİ olduğunu gösteriyor. 

Bu zeki, çevik ve ahlaklı kamu görevlisi 157 dakika veya 140 telefon görüşmesi yapıyor ama karargahtaki ya da denizdeki hiçbir üst düzey Komutan, komodor ya da gemi komutanıyla görüşmüyor. 

Bunun sebebini de TCG KALKAN’ın gemi jurnalinde 03.50 satırında okuyoruz: DzKK “güvenmediğiniz kişilerle görüşmeyin” diye Aksaz’daki bir binbaşıya emir vermiş. 

Deniz Kuvvetleri Komutanı Recep Bülent Bostanoğlu bu davranışı sadece gemilere karşı sergilemiyor. Kendi Harekat Başkanı’na karşı da sergiliyor. 

Örneğin Deniz Kuvvetleri iddianamesinde yazdığına göre Dz.K.K.lığı Harekat Başkanı Tümamiral Sinan Azmi Tosun, senelik izindeyken kuvvet komutanına telefon ediyor ulaşamıyor ama sonra emekli bir koramiral üzerinden arayınca ulaşıyor. 

Önemli olduğu için tekrar ifade edelim: Dz.K.K.lığı Harekat Başkanı Sinan Azmi Tosun’un telefonla araması karşısında Kuvvet Komutanı kendi Harekat Başkanı’nın bu aramasına cevap vermeyip aynı masada bulunan emekli bir koramiralin aramasına cevap veriyor. 


Tümamiral Sinan Azmi Tosun, kuvvet komutanından önce de Donanma Komutanı Veysel Kösele’yi 23:00 sıralarında yani Levent Kerim Uça’nın mesaja nüfuz ettiği sıralarda arıyor. Veysel KÖSELE darbeden haberinin olmadığını söylüyor. Halbuki daha 21.30’dan itibaren gemilerin kalktığını, Yalçın Payal’ın Donanma Komutanlığı çapında SABKOR Durumunu yükseltip Donanmaya bağlı tüm askeri birliklerde güvenlik tedbirlerinin artırıldığını biliyordu. Veysel Kösele de darbe konusunda binlerce askerin bilgilendirilmesi, uyarılması, uyandırılması konusunda bir emir vermiyor! 

Sinan Azmi Tosun o görüşmelerde yanındaki diğer general ve amiralleri de telefonunun hoparlörünü açıp görüşmeye şahit yaparak Kuvvet Komutanı’ndan ve Donanma Komutanı’ndan direktif istiyor ve “bekle” cevabını alıp ertesi gün tutuklatılıyor. 

Bu davaların tüm sanıkları aynı tuzağa düşürülüyor. Sonra dosyada karşımıza tüm son 5-6 yılın tüm görüşmelerinden seçmece yapılıp “….’la HTS kaydı” çıkıyor. 

Doğrudan gecenin ilk saatlerinden itibaren “güvenilmez” filtresine takılıp ulaşamadığı Kuvvet Komutanı’na dolaylı bir yolla, bir emekli koramiralin telefonuyla aradığında ulaşabilen Harekat Başkanı’nın aldığı cevap o gecenin en tılsımlı direktifi olan “bir şey yapma, benden emir bekle!” şeklinde oluyor. 

Aynı cevap Yalçın Payal’ın Mustafa Bardakçı’ya “komutanım Hayrettin İmren üssü kontrolüne aldı, ne emredersiniz” dediğinde “mukavemet etme, benden emir bekle” cevabının familyasındandır. 

Aynı cevap, yine Yalçın Payal’ın Mustafa Bardakçı’ya “komutanım darbeci amiraller botla kaçma hazırlığındalar, ne emredersiniz” dediğinde “bir şey yapma, benden emir bekle” cevabının familyasındandır. 
Aynı cevap, TCG FATİH Komutanı Dz.Kur.Yb. Mehmet Ali Yağış’a verilen “bekle, anonsu başkasına yaptıracağız, sen yapma” cevabının familyasındandır. 


6 CI BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder