TRT ŞEŞ VEYA ATEŞ DÜŞSÜN TÜRKÜN EVİNE. BÖLÜM 2
PKK lideri Abdullah Öcalan kendisini Bekaa'da ziyaret eden gazeteci Ysmet Ymset'e “...SHP-DYP protokolünde bir Kürt televizyonu, bir Kürt radyosu olacak mı? Hayır. Bunu dikkate almıyorlar, simdi bu ne biçim bir eksikliktir? Eger bir
halk için küçük bir televizyon istasyonunu bile çok görüyorsan, bu halk veya ulus nasıl devletin temelinin vazgeçilmez bir ögesi olur. Bir yandan bu devleti birlikte kurdugumuzu ve karsılıklı çıkarlarla bir birimize baglı oldugumuzu söylüyor sunuz, diger yandan taraflardan birine radyo ve televizyonu çok görüyorsunuz.” 16 diyerek TV tartısmalarına ortak olmustur. Genelkurmay Baskanlıgı yetkilileri ise “PKK'nın zaferi olur” diyerek Kürtçe televizyon yayınına karsı çıkmıslardır.
Kürtçe TV tartısmaları 1990'lar da yavas ancak derinden ilerlemistir. Sosyal demokrat aydınlar PKK sorununu asmayı Kürtçe televizyon ve egitime indirgedikleri için Kürtçe televizyon yayınını hararetle savunmuslardır. Sosyal demokratlar kadar siyasal Yslamcı siyasette Kürtçe televizyon yayını olumlu bir adım ve bir çözüm olarak görmüstür. 1996'da dönemin Basbakanı Necmettin Erbakan da GAP TV'den günde birkaç saat Kürtçe yayın yapma çalısmalarının oldugunu belirtse de 28 Subattan dolayı ugrasacak zaman bulamamıstır.
MİT ve Kürtçe Televizyon Yayını Konusundaki Tavrı
Milli İstihbarat Teskilatı, PKK sorununun çözümünde kültürel haklar yaklasımına 1990'lardan itibaren olumlu yaklasmıstır.
Ancak MYT'in liberal yaklasımlarının dısa vurul-duguna pek rastlanmamıstır. Bu hususta önemli bir degisim MİT Müstesarı Şenkal Atasagun'un 27 Kasım 2000'de yaptıgı açıklamalar ile degismistir. Senkal Atasagun ve yardımcısı
Miktat Alpay Kürtçe TV tartısmalarında ikinci önemli dönüm noktasını teskil eden açıklamalar yapmıslardır. S. Atasagun "Bu öncelikle hükümetin alacagı bir karar. PKK çizgisindeki Medya-TV Güneydogu'da çok rahat seyrediliyor.
Olayları kendi açılarından aktarıyorlar, bir sürü yalan söylüyorlar. Herkes de çanaklar üzerinden bu yayınları izliyor.'' diyerek, Kürtçe televizyon yayını ile devletin Türkçe bilmeyen vatandaslarına da ulasılabilecegi görüsünü savunmustur. MİT Müstesar yardımcısı Miktat Alpay ise '' Eger vatandası kazanmak istiyorsanız, ona derdinizi anlatmanız lâzım. Derdinizi
neyle anlatacaksınız? Ysaretle mi anlatacaksınız? Onu kazanmak istiyorsanız, ona ulasmanız lâzım. Adamın anadili Kürtçe. Türkiye'nin dogrularını onlara neyle anlatacaksınız? Türkiye Cumhuriyeti'nin çıkarı için Apo'yu nasıl kullanırsak,
Kürtçeyi de kullanabilmeliyiz. Bunu da baskalarının bizden istedigi sekilde degil, kendi istedigimiz sekilde yapabiliriz.
Bakın, bir tiyatro grubunun Kürtçe oyun oynayıp Kürtçülük yapması baska bir seydir, devletin vatandasıyla anlasması için Kürtçe kullanması baska bir seydir” tezini savunmustur.
Tartısmaların bu asamasında Kürtçe televizyon yayınını savunan devlet yetkililerinin yayın için gerekçelerinin degismis oldugu görülmektedir. Özal döneminde Kürtçe yayının hedefleri “Kürtlerin de aslında Türk oldugunun anlatılması” ve “PKK'nın gerçek yüzünün ortaya çıkarılması” seklinde ortaya konulurken, artık bu hedeflerden vazgeçilmis oldugu görülmektedir.
Kürtçe TV yayını konusunda en büyük kırılma TSK ile MYT arasında yasanmaktadır. “2000 yılı Yç Güvenlik Degerlendirmesi” adlı çalısmada “bitme noktasına getirilmis olan terör örgütünün yöneldigi yeni stratejinin etnik milliyetçilik temeline dayalı siyasî bir ayrımcılık hareketi yaratma ve gelistirme oldugu, bu durumda PKK ile mücadelenin degisik boyutlarda sürdürülmesi ihtiyacının ortaya çıktıgı” vurgulanmıstır. Ayrıca, Kürtçe televizyon yayını da dâhil olmak üzere kültürel haklara, bölücülüge katkıda bulunacagı görüsüyle karsı çıkılmıstır.
Üçüncü Bölüm: Avrupa Birligi Tam Üyelik Sürecinde Kürtçe Televizyon Yayını
AB, Kürtçe televizyon yayınını bireysel ve kültürel hak oldugu kabulünden hareket ederek Türkiye'den sürekli olarak Kürtçe televizyon yayını gerçeklestirmesi talebinde bulunmustur. AB'nin Kürtçe televizyon meselesiyle ne kadar ilgilendigini göstermesi bakımından Türkiye'nin Katılım Yönünde Ylerlemesine Yliskin Komisyon'un Düzenli Raporlarının bir kısmına bakmak yeterli olacaktır.
Türkiye'nin Katılım Yönünde İlerlemesine İliskin Komisyon 1998 Düzenli Raporunda “Kürt dillerinden herhangi birinde radyo ve TV yayıncılıgı yasaktır” denilmektedir. Türkiye'nin Katılım Yönünde Ylerlemesine Yliskin Komisyon 1999 Düzenli Raporunda; “Kürt dilinde TV yayınlarına görünüste siyasî olmayan programlar için hosgörü gösterilirken, resmi olarak hala müsaade gösterilmemektedir” görüsü ileri sürülmektedir.
Türkiye'nin Katılım Yönünde Ylerlemesine Yliskin Komisyon 2000 Düzenli Raporunda; “TV Radyo yayıncılıgı ve egitim açısından durum iyilesmemistir. 3984 sayılı yasa, evrensel kültürün ve bilimin gelismesine katkıda bulunacak diller hariç, radyo ve TV yayınlarının Türkçe olmasını öngörmektedir. Uygulamada Kürt dilinde yayınlara bazen müsaade edilmektedir” denilmektedir.
Türkiye'nin Katılım Yönünde Ylerlemesine Yliskin Komisyon 2001 Düzenli Raporunda ise Kürtçe televizyon, “Anayasanın 26. ve 28. maddelerinin tadil edilmesiyle ilerleme saglanmıstır. Kanunla yasaklanmıs dillerin kullanılmasına izin vermeyen hüküm kaldırılmıstır. Bu degisiklik Türkçeden baska dillerin kullanılmasının yolunu açabilir” seklinde yer almıstır.
Görüldügü üzere AB Kürtçe TV ile çok yakından ilgili ve tavsiyelerde bulunmuştur.
AB'nin söz konusu baskı ve tavsiyeleri sonucunda Türkiye'deki radyo ve televizyonların baska dil ve lehçelerde yayın yapmasına ilk kez Radyo Televizyon Üst Kurulu'nun (RTÜK) 18 Aralık 2002'de yayınladıgı yönetmelik ile izin
verilmistir. Resmi Gazete'de “Radyo ve Televizyon Yayınlarının Dili Hakkında Yönetmelik” olarak yayınlanan izin sadece TRT'ye veriliyordu.
Söz konusu yönetmelikle, “Türk vatandaslarının günlük yasamlarında geleneksel olarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerdeki yayın, Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu tarafından yapılır. Bu dil ve lehçelerde yetiskinler için haber, müzik ve kültürel alanda bir veya birkaç dil veya lehçede yayın yapılabilir. Bu dil ve lehçelerin ögretilmesine yönelik yayın yapılamaz” denilmistir.
Yine aynı yönetmelikte “Bu dil ve lehçelerde yapılacak radyo yayınları günde 45 dakikayı ve haftada toplam dört saati, televizyon yayınları günde otuz dakikayı ve haftada toplam iki saati asamaz. Televizyon yayınlarında içerik ve süre açısından bire bir olmak kaydıyla, programlar Türkçe alt yazıyla, radyo
yayınlarında ise programın yayınlanmasını takiben Türkçe tercümesi verilmek suretiyle yapılır” ifadeleri de yer almıstır.
Haziran 2004'e gelindiginde Avrupa Birligi Uyum Yasaları çerçevesinde yapılan ve Kopenhag Kriterlerini esas alan hukuki düzenleme temel alınarak 25 Ocak 2004 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan “Türk Vatandaslarının Günlük
Yasamlarında Geleneksel Olarak Kullandıkları Farklı Dil ve Lehçelerde Yapılacak Radyo ve Televizyon Yayınları Hakkında Yönetmelik” ile hafta içi ve belirli süreyi asmayacak sekilde TRT 3 üzerinden Kürtçe ile birlikte Bosnakça, Zazaca, Arapça ve Çerkezce dillerinde yayına baslanmıstır.
< 25 Ocak 2004 tarihli bu yönetmelikle: “Kamu ve özel ulusal radyo ve televizyon kuruluslarınca Türk vatandaslarının günlük yasamlarında geleneksel olarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerde de bu yönetmelik hükümleri dogrultusunda 'Üst Kurul'dan izin almak suretiyle yayın yapılabilir” denildikten sonra kosullar söyle sıralanıyordu:
<“Bu dil ve lehçelerde sadece yetiskinler için haber, müzik ve geleneksel kültürün tanıtımına yönelik yayınlar yapılabilir.
<Bu dil ve lehçelerin ögretilmesine yönelik yayın yapılamaz.
<Kamu ve özel ulusal yayın lisansı sahibi radyo ve televizyon kurulusları, bu dil ve lehçelerdeki yeniden iletim konusu yayınları da dâhil olmak üzere; radyo kurulusları günde 60 dakikayı asmamak üzere haftada toplam bes saat, televizyon kurulusları ise günde 45 dakikayı asmamak üzere haftada toplam
dört saat yayın yapabilirler.
<Bu dil ve lehçelerde yeniden iletim konusu yayınlar dâhil, televizyon yayını yapan kuruluslar bu yayınlarını içerik ve süre açısından bire bir olmak kaydıyla, Türkçe alt yazıyla vermekle veya hemen akabinde Türkçe tercümesini yayınlamakla, radyo yayını yapan kuruluslar ise programın yayınlanmasını takiben Türkçe tercümesini yayınlamakla yükümlüdürler” 2005'de yapılan ek düzenleme ile özel televizyonlara da sınırlı süre ve içerikte yayın izni verilmistir. Söz konusu yönetmelik, en mantıklı ve makul olanı idi; çünkü Kürtçe yayın
yapacak TV'lerde örnegin çizgi film, Kürtçe ögretmeye yönelik program yapmak yasaktı ve Türkçe alt yazı zorunlulugu getirilmisti. Süre kısıtlanması da Kopenhag Kriterlerine uygun bir uygulamaydı. Fakat AKP, parti içi ve dısından gelen baskılara boyun egerek ve Kuzey Irak açılımının bir parçası saydıgı Kürt Açılımının ilk adımı olarak 1 Ocak 2009 tarihinden itibaren 24 saat devlet televizyonundan yayın yapılması sürecini baslatmıstır.18
Devlet TRT Ses ile 24 saat yayın yapmaya baslayın-ca, özel radyo ve televizyonlar da aynı haktan yararlanmak istediklerini belirtmeye basladılar. Yçerden ve dısarıdan bu yönde baskılar yogunlasınca, sonunda bu yönde adım atılmasına karar verildi. Ancak bunun için yeni bir yönetmelik gerekiyordu. Sonunda 13 Kasım 2009'da bu yönde bir yönetmelik çıkarıldı. Daha dogrusu 2004'te çıkarılan yönetmeligin 2002'deki ortadan kaldırdıgı gibi, 25 Ocak 2004 tarihli “Türk Vatandaslarının Günlük Yasamlarında Geleneksel Olarak Kullandıkları Farklı Dil ve Lehçelerde Yapılacak Radyo ve Televizyon Yayınları Hakkında Yönetmelik” yenilenmistir.
Süre kısıtlaması olmayan ve alt yazı zorunlulugunu kaldıran yönetmelik, farklı dil ve lehçelerde yayın yapmak isteyen kurulusların RTÜK'e basvurmasını istiyor ve uygun görülmesi halinde izin verilecegini belirtiyordu. Bu arada farklı
dil ve lehçelerde yayın yapma izni olmayan yayın kuruluslarının günlük, aylık ve yıllık yayın plânları göz önüne alındıgında süreklilik arz etmeyen münferit müzik eserlerinin yayınları ve sinema filmlerine yer verilmesi izne tâbi olmadıgı
da hatırlatılıyordu.
Yeni yönetmeligin 13 Kasım 2009'da Resmi Gazete'de yayınlanmasının ardından pek çok kurulus, baska dillerde yayın yapmak üzere RTÜK'e basvurdu. Radyo Televizyon Üst Kurulu, kendisine basvuruda bulunan televizyon kanalları
ve radyo istasyonlarından 14'üne izin verdigini 23 Subat 2010 günü ilân etti.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 23 Subat 2010 tarihli toplantısında, “Türk Vatandaslarının Günlük Yasamlarında Geleneksel Olarak Kullandıkları Farklı Dil ve Lehçelerde Yapılacak Radyo ve Televizyon Yayınları Hakkında Yönetmelik” kapsamında, farklı dil ve lehçelerde yayın yapmak isteyen radyo ve televizyon kuruluslarının basvurularını degerlendirdi ve su televizyon ve radyoların sözü edilen dillerde 24 saat yayın yapabilecegine karar verdi:
Gün TV (Diyarbakır), Gün Radyo (Diyarbakır), Söz TV (Diyarbakır), TV 21 (Diyarbakır), Aksa FM (Diyarbakır), Aktüel TV (Diyarbakır), Aktüel FM (Diyarbakır), Can TV (Diyarbakır), Can Radyo Diyarbakır), Çagrı FM (Diyarbakır), Nur FM (Diyarbakır), Cemre FM (Mardin). Basının verdigi bilgilere göre, bu kanallar Kurmançca ve Zazaca yayın yapabilecek, Radyo Ses (Mersin) ve Radyo Net (Urfa) ise Kurmançca ve Zazacaya ek olarak Arapça da yayın yapabilecekti.
Basvuruları uygun bulunan 14 kurulustan 11'inin Diyarbakır'da, diger üçünün ise Mardin, Mersin ve Sanlıurfa'da olusu dikkat çekti. Bu kuruluslardan bazıları daha önce haftada birkaç saat yayın yapabiliyordu. Yeni yönetmelikle söz konusu kuruluslar, isterlerse günde 24 saate kadar yayın yapabilecekler.
3 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder