16 Mart 2019 Cumartesi

ALMANYA’DA FETÖ YAPILANMASI VE ALMANYA’NIN FETÖ POLİTİKASI BÖLÜM 1

ALMANYA’DA FETÖ YAPILANMASI VE ALMANYA’NIN FETÖ POLİTİKASI BÖLÜM 1





RAPORU HAZIRLAYANLAR; 

KEMAL İNAT, 
ENES BAYRAKLI, 
KAZIM KESKIN, 
ÖMER YILMAZ 
HALIL İBRAHIM DOĞAN, 
SERRA CAN, 
ZELIHA ELIAÇIK 

Katkıda Bulunanlar 
Hacı Mehmet Boyraz, 
Oğuz Güngörmez, 
(Genişletilmiş İkinci Baskı) 

İÇİNDEKİLER 
TAKDİM  7 
ÖZET  9 
GİRİŞ  17 
ALMANYA’DA FETÖ YAPILANMASI  21 
FETÖ KURUMSALLAŞMASININ TARİHİ VE PROFİLİ  21 
FETÖ AĞLARI  29 
FETÖ’NÜN GELİR KAYNAKLARI  35 
FETÖ’NÜN MEDYA AĞI  41 
FETÖ’NÜN SİYASİ YAPILANMASI  47 
ALMANYA’NIN FETÖ POLİTİKASI  51 
15 TEMMUZ’DAN ÖNCE  51 
15 TEMMUZ’DAN SONRA  55 
FETÖ’NÜN STRATEJİ DEĞİŞİKLİĞİ  66 
SONUÇ  69 
EK1. FETÖ’NÜN ALMANYA YAPILANMASI  72


TAKDİM.,

15 Temmuz gecesi binlerce kişinin yaralanmasına ve 249 asker, polis ve sivil Türk vatandaşının hayatına kaybetmesine neden olan kanlı darbe girişiminin ardında yer alan Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) yalnızca Türkiye’de değil yurt dışında da kapsamlı ve geniş bir yapılanmaya gittiği bilinmektedir. Zira örgüt ilk kurulduğu yıllardan beri hedefini sadece Türkiye ile sınırlı tutmamıştır. Türkiye’deki yapılanmaya paralel olarak dünyanın dört bir yanında özellikle eğitim, medya ve ticaret alanında kendi kurumsal ve örgütsel ağlarını oluşturmuştur. Örgüt ayrıca sadece kendi kurumlarını oluşturmakla kalmamış, ilgili ülkenin medya, akademi, siyaset ve eğitim ağlarına yerleştirdiği elemanlarla buralardaki etki alanını genişletmeyi hedeflemiştir. 

Almanya en çok Türk nüfusun yaşadığı Avrupa ülkesi olması hasebiyle FETÖ 
için her zaman için cazip bir ülke olmuştur. Bu ülkedeki yanlış uyum siyasetlerinin bir sonucu olarak özellikle eğitim alanında ortaya çıkan boşluklar, bu alanda faal olan örgüte geniş bir faaliyet alanı açmıştır. FETÖ diğer ülkelerde olduğu gibi Almanya’da da gizli ve açık olmak üzere iki yönlü bir örgüt yapısına sahiptir. Gizli yapılanmanın başat unsuru olan “ışık evleri”nde örgüt lideri Fetullah Gülen’in öğretileri çerçevesinde bağnaz ve eleştiriye kapalı bir gençlik yetiştirilirken, açık yapılanmaya ait legal sivil toplum kuruluşu (STK), dernek, medya organı ve özel okullar yolu ile örgüte hem insan kaynağı hem de mali kaynak sağlanmaktadır. 

FETÖ Almanya’da özellikle gizli, otoriter ve hiyerarşik yapısı nedeniyle bazı 
eleştirilere maruz kalsa da 15 Temmuz darbe girişiminden sonra daha çok gündeme gelmeye başlamıştır. FETÖ’nün bu ülkede bulunan güçlü teşkilat ve ağ yapısı ile birlikte Alman devletinin müsamahakar tutumu, örgütün darbe girişiminde bulundukları mahkeme kararları ile sabit olan örgüt mensubu darbecilerini bu ülkeye kaçırmasını kolaylaştırmıştır. Örgütün 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında olduğu gerçeği Türk toplumunda tüm kesimlerce kabul edilmesine rağmen Alman resmi makamlarının bunu kabul etmeyerek darbecileri himaye eden bir siyaset izlemeleri Türk-Alman ilişkilerinde yeni bir kriz noktası oluşturmuştur. 

FETÖ, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası bu ülke kurumlarına öteden beri 
yerleştirdiği elemanlarını kullanarak Türkiye karşıtı lobi ile iş birliği içerisinde 
kara propaganda yürütmektedir. Örgüt takiye ideolojisinin bir gereği olarak Batı 
kamuoyunu etkileyecek şekilde kendisini diyalog yanlısı, barışçıl ve demokratik 
bir STK gibi tanıtırken Türkiye ile ilgili konularda Alman kamuoyunu yanlış bilgilendirmektedir. 

SETA’nın Mart 2016’da “Almanya’da FETÖ Yapılanması ve Almanya’nın FETÖ 
Politikası” başlığı ile yayımladığı çalışmanın genişletilmiş ikinci baskısı olan bu rapor, son dönemde gerçekleşen önemli gelişmeler çerçevesinde ve Ağustos 2017’de yürütülen saha çalışmasında elde edilen veriler ışığında güncellenmiştir. FETÖ’nün Almanya yapılanması ile ilgili olarak örgüt tarafından propaganda amaçlı hazırlanan tek yanlı yayınlar dışında çok az kaynak bulunmaktadır. Bu raporun örgütün bu ülkedeki yapılanması, etki alanı ve yeni stratejisinin daha iyi anlaşılması ve Alman kamuoyunun örgütün faaliyetleri hakkında bilgilendirilmesi noktasında önemli bir boşluğu dolduracağına inanıyoruz. 

Bu çalışmanın örgütün Avrupa merkezi sayılan Almanya yapılanmasını aydınlatmada faydalı olmasını umuyor, emeği geçen SETA araştırmacı ve asistanlarına ayrıca raporun oluşturulmasına dışarıdan katkı sağlayan tüm uzmanlara teşekkürlerimi sunuyorum. 

Prof. Dr. Burhanettin Duran 
SETA Genel Koordinatörü


ÖZET,

Elinizdeki rapor Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) Almanya’daki yapılanmasını, 
eğitim, ekonomi ve medya ağlarını ve Alman devletinin örgüte yönelik tutumunu incelemektedir. Bu başlıklar incelenirken özellikle 15 Temmuz 2016 bir milat olarak alınmış ve örgütün eğitim, ekonomi ve siyasi yapılanmasının bu tarihten önce ve sonraki durumu karşılaştırmalı olarak analiz edilmiştir. 

Raporun ilk bölümünde Almanya’da FETÖ kurumsallaşmasının tarihi ve örgüt profili ortaya konularak eğitim, medya, siyaset ve finans ağları masaya yatırılmıştır. 

İkinci bölümde Alman devletinin örgüte yönelik takındığı tutum 15 Temmuz öncesi ve sonrası olmak üzere iki kısımda incelenmiştir. 

Son bölümde ise bu çalışmada yer alan analizler ışığında örgütün Almanya yapılanmasıyla mücadelede neler yapılabileceğine dair değerlendirme ve öneriler yer almaktadır. İlki 2017 Mart’ında yayımlanan bu raporda yer alan bilgi ve yorumlar 2017 Ağustos’unda Almanya’da yürütülen saha çalışması çerçevesinde Türk ve Alman tarafından uzman, gazeteci ve diplomatlarla yapılan görüşmeler neticesinde ulaşılan veri ve izlenimler ışığında yeniden gözden geçirilmiş ve bazı eklemeler yapılmıştır. Burada özellikle FETÖ’nün 15 Temmuz sonrası yapılanması, söylemleri ve faaliyet alanlarında gerçekleşen değişimler tespit edilmeye çalışılmış ve yeni şartlara uyum sağlama noktasında ideolojik pragmatizm ve takiye konusunda uzmanlaşmış olan örgütün yeni bir strateji değişikliğine gidip gitmediği sorusunun cevabı aranmıştır. 

1990’ların ortalarından itibaren Almanya’da eğitim ve öğretim kurumları üzerinden kurumsal yapılanmaya giden FETÖ burada yaşayan Türk toplumunu hem insan gücü hem de mali destek açısından elverişli ve kullanışlı bir kaynak olarak görmüştür. FETÖ bu ülkede de Türkiye ve diğer ülkelerdeki yapılanma modeline benzer şekilde sivil toplum kuruluşları üzerinden örgütlenmiştir. Almanya’nın başarısız uyum siyasetinin yarattığı boşluklardan istifade eden örgüt açtığı okul ve dernekler üzerinden faaliyetlerini yürüterek eğitim alanında yoğunlaşmıştır. Örgüt bununla bir yandan Almanya’nın göçmenlerden beklentilerine uygun şekilde faaliyet göstermek suretiyle Alman kamuoyunda olumlu bir imaj oluştururken diğer taraftan da bu kurumlar eliyle kendisine insan kaynağı ve finansman desteği sağlamıştır. 

Gizli ve açık olmak üzere iki katmanlı bir yapıya sahip olan FETÖ içeriye dönük olarak otoriter, kapalı, sorgulamaya kapalı, din vurgusu yüksek ve tek merkezden kontrol edilen hiyerarşik bir profil çizerken dışarıya yönelik olarak “ılımlı İslam”, “dinler arası diyalog”, “demokrasi ve insan hakları” ve “Erdoğan karşıtlığı” vurgusu yaparak Alman kamuoyunda olumlu bir imaj oluşturmaya çalışmaktadır. 15 Temmuz’da gerçekleştirdiği başarısız darbe girişiminin ardından Türkiye’deki yapılanması büyük darbe alan örgüt ana merkezini Almanya’ya taşımıştır. Bu noktada bir örgüt mensubunun mahkeme kayıtlarına da geçen gizli yazışmalarda açıkça ifade ettiği gibi Avrupa ülkelerinin siyasi mültecilere sığınma noktasında sağladığı kolaylıklar ve Avrupa ülkeleri arasındaki seyahat ve geçiş kolaylığı bulunması örgüt mensuplarının ABD’den ziyade Avrupa ve özellikle de Almanya’ya yönelmelerine neden olmuştur.1 Ancak buradaki Türk toplumundan destek görmeyen ve ciddi bir taban kaybına uğrayan örgütün faaliyetlerini devam ettirmek için Alman kamuoyu ve devletinin desteğini almaya yönelik yeni bir strateji geliştirdiği görülmektedir. 

Son dönemde örgütün Almanya’daki Türk toplumu nezdinde desteğini ciddi 
oranda kaybetmesi neticesinde Alman kamuoyunda destek arayışına girdiği ve 
Alman kurumları ile daha da yakınlaşmaya başladığı dikkat çekmektedir. Bu yeni durum bir yandan Alman tarafının örgüt üzerindeki etkinliğini artırması sonucunu doğururken diğer taraftan örgütün de Alman kurumlarının desteğini almak için birtakım strateji ve söylem değişikliğine gitmesine neden olmuştur. Bu noktada Alman kamuoyundan yükselen “şeffaflaşma” ve “öz eleştiri” talepleri ile örgütün yeni stratejisi arasındaki paralellik dikkat çekicidir. Bu yeni stratejinin bir gereği olarak Alman kamuoyunda örgüte yöneltilen şeffaf olmama, gençleri tek tip bir ideolojik formasyona sokma suçlamalarına karşı örgüt mensupları öz eleştiride bulundukları izlenimini yaratmaya çalışarak artık daha şeffaf olacaklarını ve Türk okulu açma faaliyetleri yerine mevcut Alman kurumlarında Türklerin entegrasyonu konusunda faaliyet göstereceklerini ifade etmektedirler. 

Gerçekte ise örgütün 15 Temmuz darbe girişimi sonrası Türk toplumundan gelen desteğin kesilmesiyle birlikte yeni okullar açacak mali ve insani kaynakları kalmadığı bilinmektedir. 

Örgüt gizli bir ajandası olan bir tarikat oldukları yönündeki eleştirileri ise Alman kamuoyuna sempatik gelecek “ılımlı İslam”, “dinler arası diyalog” ve “şeffaflık” söylemleriyle bertaraf etmeye çalışmaktadırlar. Ancak temel ideolojisi “takiye” olan örgütün Alman kamuoyunun anladığı manada bir şeffaflaşmaya gitmesi son tahlilde mümkün değildir. Çünkü bu, örgütün gerçek yüzünün ve hedeflerinin ifşası anlamına gelecektir. Örgütün ancak bulunduğu ülkedeki kurumlara sızmasını tam anlamıyla gerçekleştirdiği ve eline yeterince güç geçtiğinde gerçek yüzünü ve amaçlarını ortaya koyduğu ise Türkiye örneğinde açıkça görülmüştür. 

Bu yeni “şeffaflık” ve “öz eleştiri” stratejisinin bir göstergesi de FETÖ’nün Almanya’daki sözcüsü olan Ercan Karakoyun’un kişisel Facebook hesabından yaptığı bir paylaşımda örgüt için artık kaçınılmaz hale gelen bir iç muhasebeye gideceği yönündeki mesajdır. Karakoyun söz konusu paylaşımda örgütün kendi içindeki görüş farklılıklarının tartışılması gerektiğine vurgu yapmaktadır. Bu tutumu bir yandan Alman kamuoyunun şeffaflaşma taleplerine bir cevap gibi görmek mümkün. Diğer yandan bu örgütün özellikle 15 Temmuz darbesi sonrası dağılma ve çözülme sürecini durdurmaya yönelik “yatıştırıcı stratejik bir hamle” olarak da okunabilir. Yeni dönemde yürütülen stratejinin bir parçası olarak örgütün “mağdur ve kurban” imajı üretmeye çalıştığı görülmektedir. Almanya’da 15 Temmuz darbe girişimi sonrası Türk toplumunun desteğini çekmesi üzerine okullarını birbiri ardına kapatmak zorunda kalan FETÖ, Türk devletinin baskıları sonucu bu okulların kapandığı gibi bir izlenim oluşturmak suretiyle Alman kamuoyunda mağdur imajı yaratmaya çalışmaktadır. Bu bağlamda gerçekleştirdiğimiz saha çalışması esnasında FETÖ mensuplarının kendilerine destek vermeyen Türk vatandaş ve kurumları aleyhine Alman güvenlik kurumlarına muhbirlik yaptıkları ile ilgili Türk toplumunda yaygın bir kanaat bulunduğu gözlemlenmiştir. Alman kamuoyunda Milli İstihbarat Teşkilatının 
(MİT) Almanya’da 5 bin kişiye ulaşan bir muhbir ağı ile FETÖ mensuplarını 
fişlediği ve Türk vatandaşlarının örgüt mensuplarını Türk makamlarına ihbar ettiği şeklindeki iddiaların ise delile dayanmadığı anlaşılmıştır. 

Bu yeni dönem stratejisinin gereği olarak Almanya’da birbirlerinden bağımsız 
kurumlar olarak farklı yerlerde çeşitli isimlerle faaliyet gösteren eğitim merkezlerinin örgütün ifşa olması sebebiyle artık aralarındaki bağı saklamadıkları ve birlikte hareket ettikleri görülmektedir. Nitekim örgüt lideri Fetullah Gülen Eylül 2016’da ZDF televizyonuna verdiği mülakatta “Gülen Hareketi” ismini kabul etmediğini ve bu harekete bağlı insanları tanımadığını iddia ederken örgütün Almanya sözcüsü Ercan Karakoyun Ocak 2017’de Die Gülen Bewegung (Gülen Hareketi) isimli bir kitap kaleme almış ve bu kitap üzerinden örgüt propagandası yapmaya başlamıştır. Böylece örgütle Fetullah Gülen arasındaki bağ açıkça itiraf edilmiş ve değişik zamanlarda farklı söylemler kullanan FETÖ’nün samimiyetsiz ve ikircikli tutumu bir kez daha ortaya çıkmıştır. 


2.Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder