4 Kasım 2018 Pazar

PKK Devletçiğinde Son Perde;

PKK Devletçiğinde Son Perde; 



Cahit Armağan Dilek
PYD'ye Siyasi Tanıma ve ABD Diplomatik Temsilciliği - 
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü  
Milli Güvenlik ve Dış Politika Araştırmaları Merkezi
08 Ocak 2018 Pazartesi
PKK Devletçiğinde Son Perde; PYD'ye Siyasi Tanıma ve ABD Diplomatik Temsilciliği

Suriye'nin Dörtte birini Kontrol eden Terör yapılanması

IŞİD terör örgütüyle mücadele adı altında ABD'nin Suriye'ye askeri müdahalesi 
Eylül 2014'ten günümüze kadar artarak gelişti. IŞİD'e karşı askeri operasyonları 
yoğunlaştıran ABD bununla eş zamanlı olarak PKK'nın Suriye kolu PYD/YPG'yi kara gücü ve tek güvenilir müttefiki ilan etti. PYD/YPG'nin adını gizlemek üzere 
oluşturulan paravan örgüt Suriye Demokratik Güçleri (SDG) üzerinden PYD/YPG'ye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarına göre 4.000 Tır askeri 
teçhizat/silah/mühimmat sevk edildi. Ayrıca YPG'li teröristlere 3 senedir 
Amerikan askerlerince özel kuvvet eğitimi verildi.

Askeri alanda gelişen bu müttefiklik ilişkisiyle hedefi 100 bin olan halihazırda 
60 bin civarında olduğu tahmin edilen bir PKK/YPG düzenli ordusunun ortaya 
çıktığı görülmektedir. Bugün itibariyle PYD/YPG Suriye topraklarının dörtte 
birini kontrolü altında tutmaktadır. Bu alan Suriye sınırları içinde Fırat'ın 
doğusundaki tüm alanı, ayrıca Rakka, Tabka, Menbic ve Afrin bölgelerini 
kapsamaktadır. Bu alanlar; Suriye'nin en verimli tarım alanlarını, Fırat nehri 
üzerindeki üç barajı da kontrol etmesiyle su ve elektrik kaynaklarını, özellikle 
Deyr Ez Zor bölgesinde olmak üzere Suriye'nin en büyük doğal gaz ve petrol 
tesislerini de içine almaktadır.

Güvenilir  kara gücü PYD/YPG aynı zamanda artık ABD'nin siyasi muhatabı

Suriye'de IŞİD'le mücadele adı altında olaya müdahil olan aktörler arazide 
pozisyonlarını güçlendirerek IŞİD sonrası Suriye'de istedikleri planın hayata 
geçirilmesi için masada elinde kartlarla oturmanın hesaplarını içine de 
girmişti. Bu kapsamda 2016'ya girildiğinde siyasi alan yani masa dediğimiz ortam Cenevre süreci adı altında hayata geçirilmeye başlandı. İşte tam da bu noktada hangi devletlerin, örgütlerin, kişilerin Cenevre süreci toplantılarında yer 
alması tartışmaları yaşanmaya başladı.

İşte Türkiye'nin halen bugün de kesin sonuç alamadığı PYD/YPG'nin masada yer 
almasın çünkü terör örgütü görüşü  işte  o tarihlerde 2016'ın ilk günlerinde 
sert şekilde seslendirilmeye başlanmıştı. Ancak daha o ilk günlerde ABD'nin IŞİD karşıtı koalisyon temsilcisi McGurk Şubat 2016'nın ilk günündeki Ayn el Arab 
(Kobani) ziyareti ve arada PYD/YPG'lilerle karşılanıp plaketler aldığı 
fotoğraflar medyaya yansıdı. O zamanki yazılarımızda ve katıldığımız TV 
programlarında bu gelişmeyi "ABD PYD'yi siyasi muhatap olarak tanıdığını açıkça ilan etti" şeklinde ortaya koymuştum.

Nitekim bu ilk ziyaretten sonra McGurk daha sık olarak PYD bölgesine gitmeye ve hatta ABD'nin işgal valisi gibi hareket etmeye başladığını gördük. Hatta ABD'nin bölgedeki en kıdemli askeri temsilcisi ABD Merkez Kuvvetler Komutanı Orgeneral Votel da o bölgeyi ziyarete edip PYD/YPG'lilerle görüşmeler yaptı. Hem McGurk hem de Votel'in doğrudan ABD Başkanına bağlı olduğu düşünüldüğünde PYD/YPG'nin muhataplık seviyesi daha iyi anlaşılacaktır. Bütün bu gelişmelerin ne anlama geldiğini Eylül 2016'da yazdığım yazıda anlattım. Aslında yazının başlığı da her şeyi anlatıyordu: ABD-PYD: Devlet-Örgüt İlişkisinden, Devletten Devlete İlişkiye 

http://www.21yyte.org/tr/arastirma/milli-guvenlik-ve-dis-politika-arastirmalari-merkezi/2017/05/12/8628/abd-pyd-devlet-orgut-iliskisinden-devletten-devlete-iliskiye

IŞİD yenildi ancak ABD Suriye'de askeri varlığını bulundurmaya devam edecek, 
aynı zamanda sivil varlığını artıracak

2017'nin son aylarına gelindiğinde IŞİD'in hem Irak hem de Suriye'de mağlup 
edildiği ardı ardına açıklandı. Böyle bir ortamda yabancı güçlerin de bu 
ülkeleri terk etmesi beklenirken ABD'den gelen açıklamalar konuyu yakından takip etmeyenleri şaşırttı. Tabi özellikle ABD ve Rusya'nın herkesinin birden asker bulundurduğu Suriye bu tartışmaların odak noktası oldu. Buna göre ABD'nin Irak ve Suriye'den çıkmaya hiç niyeti yoktu. Hem de ABD'nin askerlerini çekmeyeceği gibi Suriye'deki sivil varlığını da artıracağı açıklanıyordu.

ABD'nin Suriye’de IŞİD’le savaşan yaklaşık 2.000 askeri bulunuyordu. ABD Savunma Bakanı Jim Mattis 29 Aralık 2017 tarihinde yaptığı açıklamada IŞİD ile askeri mücadelenin sona ermesiyle sözleşmeli (contractor) personel ve diplomatlar da dahil olmak üzere Suriye’de daha fazla ABD sivil varlığının olmasının öngörüldüğünü belirtti. Mattis “Yapacağımız şey, tüm saldırganları etkisiz hale getirmek, saldırı altındaki bölgeleri istikrara kavuşturmaktır” dedi. Uzmanlar patlayıcıları temizlemek ve yerel güçler yetiştirmekle meşgul olacaklar diyen Mattis, “Normalliğe doğru ilerlemek için çok fazla destek gerekiyor” dedi.

ABD Savunma Bakanı konuşmasında, “Daha fazla diplomatı sahaya sürdüğünüzde onlar hizmetlerin yeniden tesis edilmesi üzerine çalışır, müteahhitler getirir. Bu, normalleşme yönünde bir girişim ve çok fazla destek gerektirir” dedi. Mattis, Suriye’ye yardım için gönderilen paraların ‘yanlış kişilerin eline düşmemesi’ için bunun gerekli olduğunu savundu. 

Mattis'in açıklamalarında kaç ABD diplomatının Suriye’de ne zaman hizmet 
vereceği belli değil. Bilindiği üzere ABD, iç savaş nedeniyle Suriye ile 
diplomatik ilişkileri askıya almıştı. Suriye hükümet güçlerinin ABD planlarını 
bozmak için harekete geçip geçemeyecekleri sorulduğunda, Mattis “muhtemelen hata olur” dedi.

Yeni Suriye kuruluncaya kadar İstikrar Operasyonu

ABD’li Bakan, IŞİD ile savaşan koalisyon üyelerine gönderdiği mektupta da, 
askeri operasyonların 2018 yılının ilk çeyreğinde devam edileceğinin 
öngörüldüğünü söyledi. IŞİD’le savaşın sona yaklaşmasının strateji değişikliğine 
yol açacağını söyleyen Mattis aynı konuşmasında, “İstikrar getirme yaklaşımına 
döneceğiz, ona ağırlık vereceğiz. Sahada daha fazla Amerikan diplomatı 
göreceksiniz” diyordu.

ABD‘nin IŞİD karşıtı koalisyon temsilcisi Brett McGurk de “ABD, IŞİD’in 
yenilmesi ve tekrar geri dönme olasılığının tamamen ortadan kaldırılması, 
istikrar çabalarının sürdürülebileceğinden emin olduğumuz zamana kadar Suriye’de kalacak” demişti.

Bu açıklamalarda ve bunlardan önceki muhtelif açıklamalarda dikkat çeken ifade 
"istikrar" kelimesidir. Astana sürecinde Rusya-Türkiye-İran garantörlüğünde 
çatışmasızlık bölgelerinin oluşturulması konuşulurken ABD'li yetkililerin 
röportajlarında, Bakanlık ve hatta Beyaz Saray açıklamalarında "istikrar 
bölgeleri"nden bahsediliyordu.

Bütün bunların şu anlama geldiğini söylemek yanlış olmayacaktır. IŞİD'in arazide askeri anlamda kaybettiğini söyleyen ABD yeni bir safhaya geçiyor o da İstikrar Operasyonu. Bu kapsamda IŞİD'in son kalıntılarını temizleyecek askeri 
operasyonlar yaparken askeri görünürlüğü azaltma adına zaten Suriye'de halen en az resmi asker sayısı kadar var olan özel güvenlik örgütlerini "sözleşme li"  diye çevirebileceğimiz "contractor" adı altında Suriye'de konuşlandırmayı, bunların yanında da süreci yönetmek ve yönlendirmek üzere diplomatlar ve muhtelif Amerikan Bakanlıklarından temsilcilerin Suriye'de görevlendirilecektir. ABD'nin bu tür uygulamaları hem BM NATO hem de bizzat kendi ulusal uygulamaları olarak dünyanın dört bir köşesinde yapıldı, yapılmaya devam ediliyor.

ABD bu istikrar operasyonunu kara gücü olarak kullandığı, eğittiği, donattığı 
siyaseten muhatap aldığı PYD/YPG'nin kontrolünde bölgelerde yapacaktır.  Bu da yeni anayasası yazılarak kurulacak yeni Suriye'de PYD/YPG yani PKK'nın talepleri gerçekleşinceye kadar sürecektir.

Bütün bunların anlamıSuriye'de barış ve huzuru sağlamak maksadıyla istikrarlı 
bölgeler oluşturma bahanesiyle ABD gözetiminde ileride bağımsız devlete 
dönüşebilecek geniş yetkilerle donatılmış, PYD'ye ait özerk bölgeyi içeren yeni 
Suriye anayasası çerçevesinde yeni Suriye'nin yaratılmasıdır. 

ABD, PYD/YPG bölgesiyle resmi diplomatik ilişki tesis etmeye hazırlanıyor 

Bizim yukarıdaki tespit ve öngörülerimizi teyit eden gelişmelerin olduğunu ve 
olacağını son günlerde yabancı basında çıkan haberlerin teyit ettiği 
görülmektedir.  

Suudi  Arabistan destekli Londra merkezli yayın yapan As Sharq al Awsat 
gazetesinde 07 Ocak'ta çıkan  İbrahim Hamidi imzalı haber analizde üst düzey 
batılı bir  yetkiliye göre ABD yönetimi Suriye'yi ilgilendiren yeni stratejik 
karar aşamasında ve önümüzdeki süreçte YPG kontrolündeki  'Suriye Demokratik Güçleri'nin kontrol altında tuttuğu Fırat nehrinin doğusunda somut adımlar atmaya hazırlanıyor. Bu somut adımlar Lübnan'ın yüzölçümünün 3 katı yani yaklaşık 28 bin kilometre kare yüzölçümüne ulaşan bu bölge yönetiminin 
diplomatik tanınmasını da kapsıyor.  

Haberdeki üst düzey batılı yetki de analizine dayanak olarak yazının üst 
bölümünde verdiğimiz ABD Savunma Bakanının açıklamalarını gösteriyor. Buna göre; Washington, diplomatik tanımaya dönüşecek bu süreçte PYD bölgesinde  askeri üslerini muhafaza etme ve bu bölgelere koruma sağlamaya ek olarak IŞİD'den sonra yerel komitelerin (konseylerin) güçlendirilmesi, yeniden imar, altyapı ve hizmetlerin güçlendirilmesi, hükümet birimlerinin eğitimine ağırlık verecek. ABD'nin planının 10 maddelik bir liste içerdiği ifade ediliyor. (Söz konusu maddelere ilişkin kendi değerlendirmelerimi ilgili paragrafların sonunda notlar şeklinde açıklayacağım).

Birincisi,SDG'ye askeri desteğin artırılması. (Not: SDG'den kastın YPG olduğunu 
biliyoruz.  Bu kapsamda eğitim alan SDG'lilerin sayısının artırılması hem de 
silah teçhizat desteğinin artması öngörülüyor. ABD'nin 2018 bütçe planında 
Suriye'deki operasyonlara ayırdığı 500 milyon doların 393 milyon dolarlık 
bölümüyle ortaklarına yani SDG'ye silah ve askeri teçhizat yardımı yapılması 
planlanmış durumda).

İkinci olarak, SDG'nin IŞİD sonrası rolüne uygun eğitim verilmesi.(Not: Bu 
kapsamda, IŞİD'le mücadelenin sona ermesiyle birlikte SDG'nin bir bölümünün 
yerel polis gücü olarak kalan bölümünün ise düzenli ordu olarak 
teşkilatlandırılarak eğitilip donatılması hedefleniyor.)

Üçüncü olarak, IŞİD'den kurtarılan bölgeleri kontrol altında tutan sivil yerel 
konseylerin (komitelerin) güçlendirilmesi planlanıyor.Rakka, Menbic, Tabka ve 
Afrin konseyleri de bu plan kapsamında. (Not:  Rakka ve Tabka bölgeleri Suriye 
anayasası pazarlık masasına konulabilir.)

Dördüncü olarak, uluslararası koalisyon ülkelerini yıkıma uğramış kentlerin 
imarı için mali ve insani malzemelerin sağlanması için teşvik yoluyla yeniden 
imar etmelerinin önünü açılması. (Not: Ekim 2017 ayının ortalarında Suudi bir 
Bakanın McGurk eşliğinde Rakka ve çevresini ziyareti bu bağlamda 
değerlendirilmeli.)

Beşinci olarak, mevcut doğal kaynaklardan yararlanmaya ek olarak alt yapı ve 
hizmetlerin güçlendirilmesi. Petrol, gaz, ziraat ve su ana kaynaklarını 
kapsamaktadır. Zira SDG Suriye'nin en büyük barajları ve en önemli petrol, gaz 
sahalarını kontrol altında tutmaktadır. (Not: Barajların ve bazı petrol 
sahalarının Şam yönetimine devredilmesi pazarlık masasına gelebilir.)

Altıncı olarak, hükümet ve yargı birimlerinin eğitilmesi.(Not: Bu maddeyle 
ilgili olarak Fransa'nın tutumuna dikkat çekmek gerekir. Fransa hükümet 
sözcüsünün 04 Ocak'taki açıklamasında  PYD bölgesinde YPG'nin durdurduğu Fransız kadın aktivistlerin  savunma haklarına saygı duyulması ve adil yargılama güvencesine sahip yargı kuruluşları bulunması durumunda orada yargılanmalarını kabul edeceklerini  duyurması ilgi çekici. Bu açıklamanın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Fransa ziyaretinden bir gün önce yapılmış olması, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Macron ile görüşmesi sonrasında Suriye konusunda görüşlerimiz örtüşüyor açıklaması yapması dikkat çekicidir. Çünkü yargı uygulaması devlet uygulamalarının en temel unsurlarından biridir. Yargısına saygı duymak demek orayı devlet olarak tanıyorum/tanıyacağım demektir.)

Yedinci olarak, bu bölgelere hava koruması sağlanması.(Not: PYD bölgesinde 2 bin civarında ABD'li asker  var. Ayrıca SDG ile birlikte müşterek harekat 
merkezlerinin işletildiği en az 5 üssün mevcudiyetinin sürmesinin sağlanacaktır. 
Bu  tedbirin tek muhatabının Türkiye olduğu açıktır. Böylece Türkiye'nin 
PYD/YPG'ye karşı hava operasyonu yapmasını da seçenek dışı bırakılması 
hedefleniyor. Daha önceki aylarda Amerikalı askeri temsilciler sözcüler "IŞİD'e 
karşı savaşan ortaklarımıza nereden gelirse gelsin saldırılara karşılık 
verilecek, ortaklarımız korunacaktır" açıklamaları hatırlandığında ABD'nin şimdi 
bu sözleri şimdi resmen hayata geçirmeye hazırlandığını görüyoruz. ABD 2011 yılı sonunda Irak'ı terk edinceye kadar Irak hava sahasının yönetilmesi ve korunması yetkisini elinde tutuyordu. Dolayısıyla benzer  bir durumun bölgesel de olsa Suriye'de hayata geçirileceği söyleyebiliriz. Suriye'de havada çatışmanın 
önlenmesi kapsamında Rusya ile ABD arasındaki mutabakat gereğince Fırat nehrinin sınır kabul edildiğini biliyoruz. Dolayısıyla hava sahası sınırlaması ve hava koruması maddesiyle Fırat'ın doğusundaki Türkiye-Suriye sınır hattında da ABD kendini yetkiyle donatmış oluyor.)  

Sekizinci olarak, YPG ve onun siyasi kolu PYD'nin herhangi bir siyasi rol 
oynamasına muhalefet eden Ankara'nın çekincelerine rağmen Washington'un BM'in denetimi altında Cenevre'de SDG temsilcilerinin katılımı yönünde baskı 
yapılması. (Not: Şu aşamada öncelikli olan Cenevre'den ziyade Soçi'de yapılacak Suriye Ulusal Diyalog Kongresi gibi gözükmektedir. Çünkü Rusya'nın aldığı insiyatifle Suriye anayasası Soçi'deki bu kongre sürecinde görüşülecektir. 
Aslında hem ABD hem de Rusya PYD/YPG'nin bu siyasi toplantılara katılmasını 
desteklemektedir. Ancak her iki taraf da Ankara'yı süreçte tutmak için bugüne 
kadar Ankara lehinde tutum takındılar. Ancak ABD'nin PYD/YPG'ye yönelik siyasi 
tanıma ve diplomatik temsilcilik açması halinde PYD/YPG'nin Rusya ve Şam 
kontrolünden çıkacağından kaygılanan Rusya'nın ilk etapta Soçi'deki kongreye 
PYD/YPG'nin bu adla olmasa bile yerel konsey ve bölgesel meclis temsilcileri 
olarak katılması yönünde ağırlığını koyması olasılığı yüksektir. Son günlerde 
İdlib'te yaşayan olaylar, Rus üssüne saldırılar vs düşünüldüğünde İdlib'teki 
çatışmasızlık bölgesi uygulamasında Türkiye ile Rusya/Suriye/İran arasındaki 
sorunların derinleştiği de dikkate alındığında PYD/YPG'nin herhangi bir şekilde 
Soçi'deki kongrede yer alması ihtimali daha da artmaktadır.)  

Dokuzuncu olarak, PYD'nin Mart 2016'da ilan ettiği ancak henüz resmi siyasi 
tanıma görmemiş Kuzey Suriye Federasyon bölgelerinde yapılmakta olan seçim 
sürecinin desteklenmesi. (Not: Seçiler üç aşamalı olarak planlanmıştı. Birincisi 
25 Eylül, ikincisi 01 Aralık'ta yapılmıştı. Üçüncüsünün yani Federasyon 
meclisinin belirlenmesine yönelik seçimin içinde bulunduğumuz Ocak ayının 
19'unda yapılması planlanmıştı. Ancak PYD'li yetkililer seçimlerin ileri bir 
tarihe ertelendiğini  açıklamıştı.Daha önceki iki seçimin ABD'li askerlerin 
bulunduğu bir süreçte yapılmış olması ABD'nin zımni desteğini göstermektedir. 
Belki de Amerikan sivil varlığının artmasından sonra yapılacak Federasyon meclis seçimlerini uluslararası tanınırlığının artıracağı düşünülmüş olabilir.)

Onuncu olarak, 'Fırat nehrinin doğusundaki PYD bölgesine " diplomatik, siyasi ve askeri destek sağlanması. SDG'nin konuşlandığı ve Rusya'nın müşterek harekat merkezleri ve askeri merkezler kurduğu Afrin ve Menbic  bölgelerine de  koruma sağlanması. (Not: ABD'nin her ne kadar önceliği Fırat'ın doğusundaki bölgedeki özerk yapıyı sağlamlaştırmak olsa da halen asker bulundurduğu Menbic ile Hem Menbic hem de Afrin'de askeri olan Rusya ile işbirliği içinde PYD bölgesinin daha doğrusu ABD ile Rusya'nın şimdilik ifade etmekten kaçındığı Kuzey Suriye Federasyonu bölgesinin tüm yönetim bölgelerini kapsamayı hedeflediğini görüyoruz. Bu durum Türk medyasında sıkça işlenen Afrin operasyonunu da nerdeyse imkansız hale getirecektir.)

As Sharq al Awsat gazetesinin haberinde ABD'nin 10 madde topladığı ve PYD 
bölgesinin siyasi olarak resmen tanınması ve diplomatik temsilcilik açmasına yol 
açacak planının ABD'deki etkin düşünce kuruluşu RAND'ın "Suriye barış planı" 
adlı çalışmasından esinlenildiği belirtilmektedir.Haberde ayrıca uzmanlar 
önümüzdeki haftalarda ABD'li diplomatları karşılamak için Rumeylan havaalanı ve askeri üssü geliştirmeye başladıkları da belirtiliyor.

Suriye iki bölgeye bölünüyor

As Sharq al Awsat gazetesinin haberine benzer içerikte bir haber de Irak kuzeyi 
merkezli Basnews'te yayımlandı.

SDG'de yetkili bir konumda olan bir kaynağa dayandırılan haberde bulunduğumuz Ocak ayının içinde Suriye coğrafyasının yeniden oluşacağı, SDG güçlerinin kontrolü altında yer alan bölgelerin ABD liderliğindeki uluslararası koalisyon güçleri tarafından korunacağı ifade ediliyor.

Bu bağlamda,  Suriye'nin 2 idari bölgeden oluşacağını, birincisinin İran ve 
Rusya'nın desteklediği Suriye rejim güçlerinin idare ettiği Fırat nehrinin 
batısı. İkincisinin ise Fırat'ın doğusundaki bölgenin oluşturacağı belirtiliyor.

PYD kontrolünde ilan edilen Kuzey Suriye Federasyonunun, Irak kuzeyindeki 
bölgesel yönetimin olduğu gibi kendisine ait ordusu ve özel bayrağı olacağı 
ifade ediliyor. Uluslararası koalisyon güçlerinin Kuzey Suriye Federasyonunun 
yanında duracağını, böylece Suriye ordusunun veya Türk ordusunun bu bölgeye 
giremeyeceği iddia ediliyor. Bunu sağlamak üzere de Uluslararası koalisyon 
güçlerinin durumlar istikrara kavuşuncaya ve terör tam olarak bitene kadar 
kalacağını vurgulanıyor.

Sonuç olarak;

ABD IŞİD'le mücadele bağlamında bölgenin yeniden dizaynında Suriye'de federal yapıyı öngören bir dönüşüm planını hayata geçirme aşamasına gelmiştir. ABD bu dönüşüm planına uygun ortamı yaratabilmek için YPG kontrolündeki SDG'nin Fırat'ın doğusunun tamamını işgal etmesini desteklemiştir. Böylece; arazide oluşan askeri-politik pozisyonlarla şimdilik Şam yönetimine bağlı kalacak olursa da artık Fırat'ın doğusunun kontrolünün Şam'a devredilmeyeceği mesajı 
verilmekte, Suriye'nin geleceğini belirleyecek Suriye anayasası pazarlıklarında 
taleplerinin karşılanmasını sağlamak üzere hem ABD hem de PYD/YPG'nin elini 
kuvvetlendirmektedir.

ABD'nin Suriye'deki gelişmelere müdahaledeki en önemli manivelası haline gelen PYD/YPG'nin pozisyonunu daha da güçlendirmek, ABD'nin Suriye'deki kalıcılığına meşruiyet kazandırmak üzere yukarıda ifade edilen siyasi tanıma ve diplomatik temsilcilik açmakla sonuçlanacak planlarını en kısa zamanda hayata geçirmeye başlayacağını büyük olasılıkla sahada göreceğiz. Bu bağlamda ABD hükümetinin resmi kuruluşlarından olan ve kriz/çatışma bölgelerinden istikrarlı bölgelere geçişi, o bölgelerde yeniden devlet inşasında uzman olan USAID'in bütün ağırlığıyla PYD bölgesine yerleşeceğine şahit olacağız. Halihazırda USAID 
Suriye'ye yönelik faaliyetlerini yerel unsurlar aracılığıyla yapmaktadır. Ancak 
dünyanın diğer birçok kriz/çatışma bölgesinde yaptığı gibi USAID bünyesinde 
Suriye bürosunu kuruduğunda içinde diplomatların da olduğu çok sayıda sivil 
Suriye kuzeyine gelecektir. Suriye kuzeyinde artan bu faaliyetlerin koordinesi 
için de orada PYD ya da Kuzey Suriye Federasyonu nezdinde bir diplomatik 
temsilcilik açılması kaçınılmaz olacaktır. Bu diplomatik temsilcilik, herşey 
ABD'nin öngördüğü şekilde gelişirse, yeni Suriye'de Amerikan konsolosluğu 
olacaktır.

Bütün bunlar ABD'nin öncelikle Fırat'ın doğusunda önüne fırsat geldiğinde 
Fırat'ın batısını da kapsayacak yeni bir devlet inşasında adım adım ilerlediğini 
göstermektedir. Türkiye'nin Irak ve Suriye ile olan güney sınırları boyunca 
terör koridoru oluşması bütün hızıyla devam etmektedir. Gelişmeler, 
askeri-politik konuşlanmalar, yetkililerin açıklamaları, sızan belge ve bilgiler 
Suriye'de Fırat'ın doğusundaki bölgede hem ABD hem de PYD/YPG çok daha ileri bir safhaya geçtiklerini, bunun bir devlet inşası olduğunu ortaya koymaktadır. Bu PKK/PYD'nin dört parçalı büyük Kürdistan hedefinde Suriye parçasındaki 2018 hedefleriyle sanki aynı kalemden çıkmış gibi birebir örtüşmektedir.

Dolayısıyla, Türk askeri-sivil karar alıcılar Suriye'ye yönelik askeri-politik 
müdahale hedef önceliklerini yeniden gözden geçirmeli, Fırat'ın doğusundaki 
siyasi-askeri gelişmeleri sekteye uğratacak hatta sonuçsuz bırakacak seçenekler 
öne çıkarılmalı, siyasi-askeri hedef belirlenirken yanlış hedef seçimine 
yönlendiren algı operasyonlarına karşı dikkatli olunmalıdır.   

Uzman Hakkında
Cahit Armağan Dilek
Milli Güvenlik ve Dış Politika Araştırmaları Merkezi
cadilek9011@gmail.com

Uzmanın Diğer Yazıları

  Suriye'deki Mini Dünya Savaşı Bölgeye Yayılıyor 
  ABD'den İdlib'e Müdahale İçin Libya Senaryosu  
  Düşman Değiştirme Operasyonu; Gitsin PKK Gelsin Nusra 
  ABD'nin Oyun Planına Göre Girdiğiniz Savaşı Kazanamazsınız!  
  Göç tehdidi terörün önüne geçti 
  NATO Zirve Kararları Türkiye'ye Destek Mi, Köstek Mi? 
  Kerkük-Kudüs Hattı ve ABD/İsrail Koridoru 
  Suriye Kaça Bölünüyor? Türkiye Suriye’de Niçin Kaybediyor? 
  ABD (Batı) Suriye’yi Vurmakla Neyi Hedefliyor? 
  Kuşatılmış Türkiye ve Afrin Harekatı 
  PKK'nın PYD/YPG Üzerinden Aklanması ve Siyasi Sürece Sokulması 
  Afrin'den Sonrası; Menbic, İdlib, Sünni Bölge, Fırat'ın Doğusu/ABD-PKK 
  Ortaklığı ? 
  Afrin'de Zeytin Dalı Harekatının Muhtemel Sonuçları, Etkileri ve Beklenen 
  Senaryolar 
  Terör Koridorunu Önlemek ve Afrin'le "Stratejik Aldatma"ya Maruz Kalmak 
  Türkiye'nin Yalancı İç/Dış Gündemi ve Suriye'de Yanlış Siyasi/Askeri Hedefleri 
  PKK Devletçiğinde Son Perde; PYD'ye Siyasi Tanıma ve ABD Diplomatik 
  Temsilciliği 
  Türk Hükümetinin Dış Politikasında Son Durum; ABD "in", Rusya "out"  
  Trump'ın Ulusal Güvenlik Stratejisinin Şifreleri ve Türkiye 
  Sünni İslam İttifakı; Kimler Niçin ve Nasıl Kurdu? Türkiye Ne Yapmalı? 
  Suriye'de Yeni Dönem; Putin'in Tam Kontrolünde SOÇİ SÜRECİ 
  NATO'dan Çıkmak ya da Çıkmamak, Esas Mesele Bu Değil! 
  S.Arabistan, Lübnan, İsrail... Irak/Suriye'de IŞİD Bitiyor Derken Şii-Sünni 
  Savaşı Mı? 
  Rakka'da PKK Kontrolü ve Suudi Bakanın Ziyareti Ne Anlama Geliyor? 
  PKKistan'ı Önlemek İçin Kerkük'ten Sonra Sıra Suriye Kuzeyinde 
  PUTİN-ERDOĞAN; Irak ve Suriye Konusunda Gerçekten Mutabakat Var Mı? 
  IKBY Referandumu, Kerkük, Barzani'nin Rus Ruleti ve Garantörlük 
  Barzani’nin Referandumu Erteleme Pazarlığı ve Şartlı Tuzağı 
  İdlib'teki El Nusra (HTŞ) Terörünün Türkiye'ye Yönlendirilmesi ve 
  Pakistanlaşmak 
  ABD'nin Türkiye'de İç Çatışma Öngörüsü ve Suriye'de PKK/YPG'ye Desteği 
  Almanya Türkiye'nin Savunma ve Güvenliğini Mi Hedef Alıyor? 
  ABD Esad'ı Vurmaya Hazırlanıyor!  
  Vekalet Savaşından Asıl Aktörlerin Savaşına; Suriye'de Savaş ve Bölünme 
  Derinleşiyor 
  Irak'ı bölecek son hamle; Barzani bölgesinde ve Kerkük'te bağımsızlık 
  referandumu 
  ABD'nin Yeni IŞİD Stratejisi; Teröristleri Yerinde İmha 
  ABD-PYD: Devlet-Örgüt İlişkisinden Devletten Devlete İlişkiye 
  ABD Peşmerge ve PKK/YPG'yi Profesyonel Orduya Dönüştürüyor  
  Soçi görüşmesi; Türkiye-Rusya ilişkileri gerçekten normalleşti mi, sorunlar 
  aşıldı mı? 
  Sincar ve Karaçok Operasyonunun Etkileri ve Sonuçları; Ne Oldu, Neler Olacak?  
  Obama aldattıysa Trump da aldatıyordur! 
  Tillerson'ın ziyareti; ABD ve Türkiye karşı cephelerdeki iki müttefik! 

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder