PYD ve PKK İlişkisini Anla(ta)mamak
Erol Başaran Bural
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Terörizm ve Terörizmle Mücadele
16 Mayıs 2017 Salı
PYD ve PKK İlişkisini Anla(ta)mamak
PKK terör örgütünün kuruluş mantığını araştıranlar terör örgütünün temel
hedeflerini iyi bilirler. Terör örgütünün kuruluş manifestosundan düzenlediği
konferanslara, çeşitli vasıtalarla basına verdiği açıklamalardan teröristbaşı
Öcalan’ın konuşmalarına kadar, terör örgütü PKK ile ilgili okuduğumuz hemen her dokümanda örgütün nihai hedefinin bölgede bir Kürt devleti kurmak olduğu açıkça görülüyor. Türkiye, İran, Irak ve Suriye’de Kürtlerin yoğun yaşadığı bölgeleri ele geçirerek, bu dört bölgenin birleştirilmesiyle sözde Kürdistan’ın
oluşturulmak istendiğini sağır sultan bile biliyor artık, ancak bu gerçeği
görmek istemeyen çıkar çevreleri dün olduğu gibi bugün de mevcut.
Teröristbaşının 25 Aralık 2001’de avukatlarıyla yaptığı görüşmede; “Dört ülke
için önermiştim. İran’da demokratik İslam esprisi ile olmalı. PKK, Irak’ta
yaşamalı, Güney PKK biçiminde olabilir. Suriye’de Demokratik Birlik Partisi.
Artık ayrıntıya girmeyeceğim. Çünkü bunları savunmamda ayrıntılı verdim. Ama
esprisi şu: Her ülkenin demokratik birlik amaçlarına bağlı bir partileşme,
ittifaklaşma, cepheleşme önerdim. Ülkelerin birliğinin demokratik aracı. Bunları
biraz özümsemek gerekiyor” tanımlaması, PYD terör örgütünü oluşturulması için
önemli bir adım olarak değerlendirilebilir.
Nisan 2002’de gerçekleştirilen KADEK’in 1’inci Kongresinde, Türkiye’nin yanı
sıra Irak, İran ve Suriye’de PKK’ya bağlı örgütlenmelerin kurulması kararı
alınıyor. Kararda, “... Suriye Demokratik Birlik Hareketi’ni veya partisini
ortaya çıkartarak, onu önümüzdeki dönemde hareketimizin örgütsel yapısı olarak görüp gerekli desteği vermelidir” deniliyor. Böylelikle Öcalan’ın “Suriye’de Demokratik Birlik Partisi’nin kurulması” talimatı sonrasında PYD, 17 Ekim 2003’te “Partiya Yekitiya Demokratik” adıyla kuruluşunu ilan ediyor.[1]
Bu dönemde teröristbaşı Kürdistan Topluluklar Birliğinin (KCK) kurulması için
gerekli adımları atıyor. Mart 2005’te hazırlanan KCK Sözleşmesi, sözde yasama
organı KONGRA-GEL (Kürdistan Halk Meclisi) Genel Kurulunun 25 Mayıs 2007 tarihli oturumunda kabul ediliyor. Sözleşme PKK terör örgütünün Önderlik (Öcalan’ın) felsefe ve ideolojisinin hayata geçirilmesinden sorumlu olduğunu ifade ederken, KCK sistemi içindeki bütün unsurların ise PKK terör örgütünün ideolojik ve ahlaki ölçülerini esas almakla yükümlü olduğunu vurguluyor.[2]
KCK’nın örgütlenme şeması incelendiğinde terör örgütünün dört ülke toprağında
PKK, PÇDK, PYD ve PJAK adı altında örgütlendiği ve örgütlerin tek bir çatı
altında terörist başına bağlı olarak faaliyet gösterdiğini görmemek için adeta
kör olmak gerekiyor.
PYD’nin silahlı kanadı olan Halk Savunma Birlikleri (YPG) de tıpkı PKK terör
örgütü ve KCK gibi taban örgütlenmesine dayalı, piramit şeklinde yükselen, her
konuda komiteler kurulmasını öngören, güçlendirilmiş yerel yönetimlere dayanan, kendi savunma birliklerini de kurmayı öneren, sözde “demokratik özerklik” modelini savunuyor.[3]
PKK/PYD, 2011 yılında Suriye’de başlayan ayaklanmalardan yararlanmak için Esad rejimiyle birlikte hareket etmeye başlıyor. Ocak 2014 tarihinde Cezire, Ayn
el-Arap ve Afrin bölgelerini sözde kanton olarak ilan ediyor. PYD sözde
kantonlarıyla Türkiye’de uygulamak üzere alt yapısını oluşturduğu öz yönetim
modelini hayata geçiriyor. DAEŞ terör örgütünün Suriye’deki faaliyetlerinden de
yararlanmayı bilerek başta ABD olmak üzere birçok batılı ülkeye karşı kendisini
DAEŞ’la mücadele eden bir demokratik ve seküler bir yapı olarak göstermeyi
başarıyor.
Ardından Ekim 2015’te büyük kısmını PKK terör örgütünün Suriye’deki kolu YPG’nin oluşturduğu “Suriye Demokratik Güçleri (SDG)” kuruluyor. YPG, YPJ ile Süryani Askeri Konseyi, Burkan El Fırat, Suwar El Reqa, Şems El Şemal, Lîwa El Selçuki, El Cezire Tugayları gibi gruplar ortak basın açıklamasıyla birleştiklerini
duyuruyor.[4]SDG’nin kurulmasıyla nüfusun büyük çoğunluğunu Arapların
oluşturduğu bölgelerin PYD tarafından daha rahat bir şekilde yönetilmesi
sağlanmaya çalışılıyor.
PKK terör örgütü ile PYD arasındaki organik ve fikri ilişki, her iki terör
örgütünün belgeleri incelendiğinde açık bir şekilde anlaşılıyor. Her ikisinin de
sözde önderinin teröristbaşı olduğu açıkça görülüyor. Basında da yer aldığı
şekilde istihbarat birimlerinin çalışmalarına göre, PKK terör örgütünün 1.500
kadar teröristi Irak’tan Suriye’ye kaydırarak PYD terör örgütünün çekirdek
kadrosunu oluşturdukları biliniyor.
PYD’nin ele geçirdiği bütün bölgelerde teröristbaşının posterleri boy boy yer
alıyor. PKK terör örgütü simgeleri ile PYD’nin simgeleri hep kol kola
resimleniyor. 1986’da Şırnak’ta etkisiz hale getirilen Mahsum Korkmaz isimli
teröristin heykeli Ayn El Arap’a dikiliyor.[5]
PKK ve PYD terör örgütleri ilişkisi sadece simge ve sembollerin ortak
kullanılmasıyla kalmıyor. Terörizmle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi tarafından Aralık 2016 tarafından yapılan “Ölüler Yalan Söylemez” başlıklı çalışma[6], PYD ve PKK terör örgütlerinin tek bir örgüt çatısı altında aynı merkezden yönetildiklerini gözler önüne seriyor. Yapılan araştırmada 2001 ve 2015 yılları arasında etkisiz hale getirilen ve açık kaynaklarda yer alan 2.096 terör örgütü mensubunun doğum yerlerine göre analizi yapılıyor. Araştırma aslında etkisiz hale getirilenlerin hepsinin PKK terör örgütü mensubu olduğunu belirtiyor. PKK’nın aynı kadroyu kimi zaman Suriye’de kimi zaman Irak’ta kimi zaman İran’da kullandığını gösteren terör örgütünün oyununu ifşa ediyor. Suriye’de PYD-YPG saflarında bulunan teröristlerin çoğunluğunun büyük ölçüde Türkiye, Irak ve İran’dan gelen PKK’lılar olduğu da belirtiliyor. Bu teröristlerin yüzde 16’sının Türkiye’den geldiği bilgisi veriliyor. Suriye’de öldürülen PYD-YPG’lilerin yüzde 35’inin Suriye dışından gelen teröristler olduğu da kaydediliyor[7]. PYD’nin aslında PKK terör örgütünün ta kendisi olduğu bu çalışma sayesinde somut verilerle ortaya konuluyor.
Suriye kökenli Bahoz Erdalkod adlı Fehman Hüseyin ve Sofi Nurettin kod adlı
Nurettin Halef Al Muhammed isimli PKK terör örgütü mensuplarının çatışmaların
ilk gününden itibaren YPG bölgesinde olduğu ve hatta sınır bölgemizdeki PKK
terör eylemlerini de yönlendirdikleri biliniyor.
PKK terör örgütü ve PYD bağlantısını özetlemeye çalışan yukarıdaki örnekler
elbette bunlarla sınırlı değil. Daha sayılabilecek birçok bağlantı ispatı söz
konusu ve devletimizin birçok biriminde bu bilgiler mevcut. Sadece burada
sıralanan örnekler bile ABD’nin PKK terör örgütü PYD bağlantısını görmesi için
yeterli. Savunma gücü olarak dünyanın en büyük ordusuna sahip, bölgede çok
sayıda askeri unsuru ve istihbarat elemanı bulunan ABD bizim bildiklerimizi
bilmiyor mu? Elbette ki biliyor, PYD’yi çok iyi tanıyor ancak şu andaki
çıkarları gereği bilmezden ve anlamazdan geliyor. Şu anda ABD aklı stratejik
olarak değil taktik açıdan çalışıyor, çünkü zihinlerinde sadece DAEŞ terör
örgütünün ortadan kaldırılması hususu yer alıyor. Türkiye gibi NATO ülkesi bir
ülkeyi karşısına almayı dahi göze alarak PYD’yi silahlandırma ve PYD ile
ortaklık kurma yoluna gidiyor.
Burada sorulması gereken soru şu. Diyelim ki ABD, PKK ve PYD ilişkisini ve
organik bağını bilmiyor. Acaba bu bağlantıyı biz mi anlatamadık? Bildiğimiz
kadarı ile başta Dışişleri Bakanlığımız olmak üzere devletin çeşitli kurum ve
kuruluşları her fırsatta ABD’li yetkililere bu bağlantıyı anlattılar ve anlatmaya da devam ediyorlar. Devletin en üst seviyesinde Cumhurbaşkanımız ve
Başbakanımız dâhil olmak üzere tüm yetkililer ABD’li muhataplarına konuyu
defalarca dile getirdiler ve getiriyorlar. O zaman buradan şu sonuç çıkıyor ki
ABD devlet aklı şu anda PKK ve PYD terör örgütü bağlantısını anlamak istemiyor
ve PYD’yi bir terör örgütünden öte DAEŞ terör örgütüyle mücadele eden silahlı
bir unsur olarak görüyor. ABD’li yetkililerin söylemlerinden PYD’yi taktik bir
araç olarak kullandıkları anlaşılıyor. Ancak gerideki stratejik akıl bu bölgede
butik bir Kürt devleti kurulmasına destek veriyor.
PKK/PYD ise ABD’nin Suriye’de DAEŞ’le mücadele politikasına hizmet ederek
küresel bir gücün desteğini arkasına alarak, Suriye kuzeyinde oluşturduğu kanton hatları boyunca bir devletçik oluşturmak istiyor. Bu amaç doğrultusunda çocuk savaşçıları kullanmaktan, demografik yapıyı değiştirmek için kendisinden
olmayanları göç etmeye zorlamaya kadar savaş suçları işlemekten çekinmiyor. Ekim 2015 tarihli Uluslararası Af Örgütü Amnesty International raporu[8] PYD’nin bölgede gerçekleştirdiği savaş suçlarını bir bir ortaya koyuyor. Trajik bir
ironi olarak, “Anti Emperyalist PKK terör örgütü” günümüzde koruma kalkanı
olarak Suriye’de ABD bayrağını kullanıyor. PYD terör örgütü kendisini ABD’nin
kara gücü olarak DAEŞ ile mücadelenin ana yapısı haline getirmeye çalışırken,
aynı zamanda kendi çıkarlarını da en üst seviyeye çıkarıyor.
Bütün gerçekler bir arada değerlendirildiğinde ABD’nin PKK ile mücadelede
yanınızdayız ancak PYD’yi terör örgütü olarak görmüyoruz açıklamaları da oldukça çocukça bir diplomasi kandırmacası gibi görünüyor. Bunun da ötesinde Türkiye’yi ikna edebilmek adına PKK ile mücadelede istihbarat desteğinin artırılacağı gibi kozlar öne sürmek de açıkçası çok komik gözüküyor. PYD=PKK olduğuna göre kendisine destek verdiği PYD ile ilgili istihbarat paylaşımını mı artıracaklar? Ayrıca bugüne dek ABD’nin istihbarat paylaşımı veriyoruz diyerek parlattığı desteğin insansız hava araçları görüntü izlemesinin ötesine geçmediğini de terörle mücadelede görev yapan profesyoneller çok iyi bilmektedirler. Buradan çıkan sonuç acaba ABD’nin PKK ile mücadelemize destek için daha fazla İHA tahsisi midir?
Diğer bir açıklamada Türkiye sınırının güvencesinin ABD olduğu üzerinedir.
Türkiye 1984 yılından bugüne PKK terörü ile mücadele etmektedir ve sınır
güvenliği için başka bir ülkenin yardımına ihtiyaç duymamıştır ve duymayacaktır. Bu söylemle ABD, PYD’li teröristlerin ABD silah ve teçhizatıyla Türkiye topraklarına girmeyeceği taahhüdünü vermeye çalışmakta ise de bunun gerçeği yansıtmadığını kendisi de çok iyi bilmektedir. Dünya var olduğu sürece ABD Suriye’de PYD ile birlikte kalmaya mı niyetlendi acaba ki böyle bir konuda güven vermeye çalışıyor.
ABD tarafından son bir haftada öne sürülen başka bir argüman ise PKK/PYD’nin
Rakka operasyonunun ardından bölgeyi terk edeceği ve yönetimin Araplara
bırakılacağı yönünde. Yani PKK/PYD ABD ile birlikte en ön saflarda Rakka’ya
yürüyecek hem de en ön saflarda ancak sonra geri dönecekler. Peki neden ölecek ki YPG’liler? Bunun karşılığında bir beklentileri olmaması ne kadar gerçekçi? Yoksa senaryo şu şekilde olmasın? Biz sizi (PYD’yi) destekleyelim, siz önden gidin, bir kısmınız ölsün ancak ABD askerleri ölmesin, dönüşünüzde Suriye kuzeyinde daha sağlam oturun, bir küçük devlet kurun, hatta Türkiye ile aranıza birkaç da ABD askeri koyalım ki Türkiye size dokunmasın…
Sonuç olarak; ABD PYD’nin bir terör örgütü olduğunu anlamak istemiyor. ABD’nin bu tutumu Trump yönetimi döneminde de değişecekmiş gibi görünmüyor. Ancak, her olaydan olduğu gibi bu yaşananlardan da alınması gereken dersler var. Bunlardan en önemlisi ulusal ve uluslararası kamuoyunu şekillendirmeyi ve lobicilik faaliyetlerini bir düzene sokmamız gerektiği. Henüz PYD’nin adının dahi bilinmediği dönemlerden itibaren, kamu diplomasisi, stratejik iletişim, bilgi harekâtı unsurlarının kullanılarak özellikle uluslararası kamuoyu şekillendirilmeliydi ki PYD’yi tüm ülkeler terör örgütü olarak görsün ve kabul etsin.
Bu arada tam da Cumhurbaşkanımızın ABD ziyareti öncesi bu konuda İçişleri
Bakanlığınca atılan olumlu bir gelişme basına yansıyor.[9] İçişleri Bakanlığı
tarafından PKK/KCK terör örgütünün Suriye kolu olan PYD-YPG’ye ilişkin
tespitlerin yer aldığı 62 sayfalık kitapçık hazırlanıyor. Kitapta YPG terör
örgütünün Türkiye’ye yönelik faaliyetleri başta olmak üzere, YPG içerisinde
faaliyet gösteren PKK/KCK mensubu teröristler ile PKK ve YPG militanlarının
bağlantısına ilişkin örnekler yer alıyor. İçeriği oldukça etkili ve yabancı
dilde hazırlanmış olsa da bu bilgilendirme için oldukça geç kalındığı aşikâr.
Tabi ki gelecekte üretilecek argümanlar için temel oluşturmak açısından oldukça
yararlı bir doküman olabilir ancak daha erken davranılmalıydı.
Biz sadece ikili resmi görüşme ve toplantılarda yabancı muhataplarımıza
terörizmle ilgili derdimizi anlatmaya çalışırken kamuoyu bilgilendirmesi ve
lobicilik faaliyetlerinde sanki biraz geride kaldık.
KAYNAKÇALAR;
[1] http://m.milliyet.com.tr/yazarlar/tolga-sardan/iste-pkk-pyd-iliskisi-2193527 (Son erişim tarihi: 12.05.2017)
[2] Vakkas Bilgin, (2014), PKK/KCK’nın Bağımsızlık Hedefi, Çözüm Süreci ve Kendi Kaderini Tayin Hakkı, BİLGESAM Analiz, No:1163
[3] Ayşe Karabat, (2013), Suriye Savaşları, İstanbul: Timaş Yayınları, s. 256
[4] http://www.milliyet.com.tr/-demokratik-suriye-gucleri-ni-ilan-gundem-2132545 (Son erişim tarihi: 12.05.2017)
[5] http://www.sozcu.com.tr/2017/dunya/son-dakika-iste-pydypgnin-teror-orgutu-pkk-ile-baglantisini-ortaya-koyan-kanit-1762855/(Sonu erişim tarihi: 12.05.2017)
[6] Andrew Self ve Jared Ferris, (2016), Dead man Tell No Lies: Using Killed in
Action Data to Expose The PKK’s Regional Shell Game, Ankara: ISSN 1307-9190
[7] http://www.hurriyet.com.tr/oluler-yalan-soylemez-40321654 (Son erişim tarihi: 12.05.2017)
[8] Amnesty International, (2015), We Had Nowhereelse To Go Forced Displacement
Anddemolitions In Northern Syria, London: Index: MDE 24/2503/2015
[9] http://www.milliyet.com.tr/icisleri-bakanligi-ndan-pyd-ypg-analizinin-ankara-yerelhaber-2042612/
(Son erişim tarihi: 15.05.2017)
Uzman Hakkında
Erol Başaran Bural
Milli Güvenlik ve Dış Politika Araştırmaları Merkezi
erolbural@gmail.com
Uzmanın Diğer Yazıları
İdlib’de Silahsızlandırılmış Bölge ve Silahsızlan(dır)ma-Tasfiye-Entegrasyon
İdlib'te Yaklaşan Felaket
İdlib Senaryoları
PKK Terörünün Kuluçka Makinası: Kandil
Taliban’dan IŞİD’e: Afganistan ve Terör Sorunu
ABD’nin Nükleer Anlaşmadan Çekilme Kararı ve Sonrası
Suriye’ye Atılan “Savaş Baltaları” ve Propaganda
Suriye İç Savaşında Pandoranın Kutusu: İdlib
Afrin’e Uzanan Zeytin Dalı
ABD Stratejik İletişiminin Çöküşü: PKK/PYD Üzerinden Yalanlar
İdlib Açmazı
İran Krizi PKK’nın İştahını Kabartıyor
Türkiye’nin 2017 Yılında Terörle Mücadele Stratejisi: Önleyici Kolluk ve
Kesintisiz Mücadele
PKK/PYD’ye Silah Yardımı Saçmalığı
Türkiye’ye Yönelik Terör Tehdidi: IŞİD’in Emni’leri
Neden Şemdinli?
IŞİD’in Yeni Modus Operandisi
İdlib’de Riskler ve Tehditler: Malhama ve İngimasi
Terörizmle Mücadelede Kamuoyu ile İletişim Yönetimi Nasıl Olmalı?
Uluslararası Toplum IŞİD’e Odaklanırken, Boko Haram Vahşeti Artıyor
IŞİD'den En Çok Türkiye Zarar Görüyor
IKBY’nin Bağımsızlık Referandumu, PKK Terör Örgütü ve Gerçekler
IŞİD Yalnız Kurtlarını Uyandırmaya mı Çalışıyor?
Terörizmle Mücadelede Terör Örgütü Lider Kadrolarına Yönelik Operasyonlar
PKK Terör Örgütünün Kitle İkna Silahları ve Propaganda Yöntemleri
Avrupa Birliği Terörizm Durumu ve Eğilimi Raporunda PKK Terör Örgütü
PKK/PYD’nin Yabancı Teröristleri
Terörizmi Küresel Alana Yaymak: Filipinler’de DAEŞ Varlığı
Brüksel'deki NATO Zirvesi ve Uluslararası Terörizmle Mücadele
Manchester’da Terör Saldırısı: DAEŞ’in Yalnız Kurtları ya da Uyuyan Hücreleri
mi?
PYD ve PKK İlişkisini Anla(ta)mamak
Terör Örgütleri ve Propaganda: DAEŞ Terör Örgütü Örnek Olay İncelemesi
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder