11 Şubat 2018 Pazar

SURİYE’YE KOMŞU ÜLKELERDEKİ SURİYELİ MÜLTECİLERİN DURUMU. BÖLÜM 7

SURİYE’YE KOMŞU ÜLKELERDEKİ SURİYELİ MÜLTECİLERİN DURUMU. BÖLÜM 7


d. Diğer Sosyal Problemler 

Lübnan’daki Suriyeliler barınma, eğitim ve sağlık sorunlarının yanında kaçınılmaz olarak başka sosyal sorunlar da yaşamaktadırlar. Bu sorunlar genel olarak çok eşli evlilikler, erken yaşta evlilikler, fuhuş olarak ifade edilebilir. Bunlardan özellikle çok eşli evlilikler ve erken yaşta evlilikler, Lübnan’daki Suriyeliler için bulundukları kötü yaşam koşullarından kurtulmanın bir çaresi olarak görüldüğü ifade edilmiştir. 

Lübnan’da evde yaşayan Suriyeli mülteciler Hangi sosyal problemin Lübnanlı Suriyelilerin hayatında ne kadar etkili olduğuna yönelik resmi kurum veya STK’larda destekleyici veri bulunmamaktadır ancak bu sosyal problemler, birçok görüşmede dile getirilmiştir. 

5. Lübnanlıların Suriyelilere Yönelik Tutumu 





Saha araştırması sırasında yapılan görüşmelerde Lübnanlıların Suriyelilere karşı ilk dönemlerde daha kucaklayıcı ve misafirperver oldukları dile getirilmiştir. Örneğin Sünni Arapların yoğunlukla yaşadığı Trablus’taki Tarik İrtika Radyosu Şeyh Halid Zarur radyo yayınlarıyla yaptıkları yardım çağrısı sonucunda yerel halkın bağışlarıyla 150.000 USD toplandığını ve bu parayla kırsal kesimde dağınık bir şekilde yaşayan Suriyelilere 40 kamyon erzak, soba, tıbbi malzeme gönderildiğini ifade etmektedir. 

Ayrıca bazı Lübnanlılar, Suriyelilerin gelmesiyle kazançlarını artırmıştır. Örneğin bir evi veya deposu bulunan kişiler, normalde boş kalacak veya çok daha düşük ücretle kiraya verebilecekleri mülklerini Suriyelilere piyasa fiyatının çok daha üzerinde kiraya vermeye başlamıştır. Aynı şekilde yanlarında çalıştıracağı Lübnanlı bir işçiye daha fazla maaş ödemek zorunda olan Lübnanlı bir işveren, aynı maaşa iki hatta üç Suriyeli çalıştırabilir hale gelmiştir. 

Madalyonun öbür tarafında Suriyelilerin gelişinden zarar gördüğünü düşünen bir kesim bulunmaktadır. Bu kesim, sayısal anlamda Suriyelilerin gelmesiyle kazançlı çıkanlardan çok daha fazladır. Zira Suriyelilerin gelmesiyle ev kiraları artmış ve istihdam edilmeye başlanmalarıyla da Lübnanlılar işsiz kalmaya başlamıştır. 

Bazı köy ve kasabalarda Suriyelilerin nüfusu Lübnanlılara yaklaşmıştır. Örneğin Bar Elyas yakınlarında 16.000 nüfuslu el Marj kasabasına 13.000 Suriyeli yerleşmiş ve gelmeye de devam etmektedir. Sosyal İşler Bakanlığı’na göre kırsal kesimin %30’unda Suriyeli nüfusu Lübnanlı nüfusunu geçmiştir. 



Lübnan’da Kamplarda Banyolar 


Suriyelilerin sayısal anlamda artması, potansiyel bir gerilimi ister istemez tetiklemektedir. 
Bu noktada Beyrut Amerikan Üniversitesi Center for Arab and Middle Eastern Studies’ten Rayan el-Amine, Lübnanlıların Suriyelilere tepki duymasının nedenlerini politik olmaktan çok ekonomik ve sosyal olduğunu belirtmektedir. Nitekim gerçekleştirilen neredeyse tüm görüşmelerde, Suriyelilerin gelmesiyle Lübnan’da işsizliğin arttığı ifade edilmiştir. Görüşmelerde işsizliğin yanı sıra özellikle düşük gelir düzeyine sahip Lübnanlıların, Suriyelilere yapılan sosyal yardımları eleştirdikleri tespit edilmiştir. Lübnanlıların tepkileri bazen düşük düzeyde bazen de tehlikeli düzeyde olabilmektedir. 

Örneğin bazı Lübnanlılar kendi kimlik kartları yerine Suriye vatandaşlığına geçerek daha fazla yardım alabilecekleri şeklinde eleştiriler yapmaktadır. 
Bazı STK yetkilileri Lübnanlılarda oluşan bu tepkiyi, ihtiyaç sahibi Lübnanlılara daha önce yapılmakta olan sosyal yardımların Suriye kriziyle birlikte durma noktasına gelmesine bağlamaktadır. Bu nedenle oluşan gerginliği azaltmak için uluslararası kuruluşlardan Suriyeliler için gelen yardımların %20’sini ihtiyaç sahibi Lübnanlılar için kullanma yoluna gidilmektedir. 

Öte yandan sosyal medya kullanılarak Suriyelileri çalıştıran işyerlerine yönelik saldırı yapılacağı söylentileri de yayılmakta veya Suriyelilerden kaynaklanan 
sosyal problemlere yönelik tepki amaçlı miting çağrıları yapılmaktadır. Bu durum şüphesiz bir risk faktörü olarak dikkate alınmalıdır. 

Suriyelilere yönelik tutumun politik olmadığı, bir diğer ifadeyle en azından bu aşamada Lübnan’ın iç siyasi yapısıyla orantılı bir tepki gelişmediği söylenebilir. Zira UNHCR, Sosyal İşler Bakanlığı ve diğer STK yetkilileri ile yapılan görüşmelerde Suriyelilerin Beyrut’ta veya Lübnan’ın güneyinde Hizbullah’ın etkisi altındaki bölgelere yerleşmesinde herhangi bir sorun yaşanmadığı dile getirilmiştir. Yetkililer Hizbullah veya Emel hareketinin kendi bölgelerinde STK’ların faaliyetlerine engel olmadıkları belirtilmekle beraber bir görüşmede bu grupların bazı yardım konvoylarına zorluk çıkarttığı ve kurdukları kontrol noktalarında kamyonlara el koydukları ifade edilmiştir. 

Lübnan’a gelen Suriyelilerin adli vakalara sıklıkla karışmaması, toplumsal gerilimin artmasını önleyen önemli bir faktör olarak değerlendirilmektedir. 
Sosyal İlişkiler Bakanlığı’na göre Suriyelilerin kendi arasında, Suriyelilerle Lübnanlılar arasında yaşanandan daha fazla adli sorun yaşanmaktadır. 
Bu noktada Suriyelilerin güvenlik kaygısıyla Lübnan’a geldikleri düşünüldüğünde, herhangi bir adli olaya karışmaktan kaçınmaları anlaşılır görülmektedir. 

Beyrut Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Dr. Muhammed Nureddin, özellikle Lübnan’ın güneyine yerleşen Suriyelilerle Lübnanlılar arasında sorun yaşanmamasını Suriyelilerin otokontrol mekanizmasına bağlamaktadır. Buna göre Hizbullah’ın daha etkili olduğu güney Lübnan’da Suriyeliler halkla 
sorun yaşamaktan çekinmektedir. Zira herhangi bir olumsuz durumda sadece kendileri veya ailelerinin değil diğer Suriyelilerin de olumsuz etkilenme ihtimali 
bulunmaktadır. Bu çerçevede güney Lübnan’da yasal bir düzenleme olmamasına rağmen Suriyeliler hava karardıktan sonra dışarıda dolaşmamaktadır. 

Lübnanlıların Suriyelilere yönelik tutumunda ilginç olan bir tespit, ülkenin kuzeyinde bulunan ve çoğu Sünni Arap olan halkın yine çoğunluğu Sünni Arap olan Suriyelilere karşı daha tepkili olduklarıdır. Bu tepki, ülkenin kuzeyinde refah düzeyinin daha düşük ve yaşam koşullarının daha kötü olmasının yanı sıra bu bölgeye daha fazla Suriyelinin yerleşmesiyle ilişkilidir. Her halükarda, bu tespit Suriyelilere yönelik tutumun politik olmadığının bir işaretidir. 

Sonuç 


Suriye krizi başta Suriyeliler olmak üzere Suriye’ye sınır olan ülkeleri ve bir bütün olarak Orta Doğu’yu etkilemektedir. Türkiye, Ürdün ve Irak krizin insani boyutundan etkilenmekle beraber gerek göçlerin nispi sayısı gerekse sahip olduğu kırılgan siyasi yapı, Lübnan’ın krizden daha fazla etkilenmesine neden olmaktadır. Lübnan’da hangi gruptan olursa olsun hükümetlerin icraatlarına yönelik güvensizlik, Suriye’den gelen göçlerle beraber olumsuz bir tablonun oluşmasına neden olmaktadır. Zira istikrarsız yönetimlerden duyulan rahatsızlık, 
kaynakların ve altyapının yetersizliği Suriye’den gelen göçlerle birleşince geleceğe yönelik kaygılar artmaktadır. 

UNHCR’ın tahminine göre Lübnan’a gelen kayıtlı Suriyeli sayısının 2014 sonunda 1,500,000’e ulaşacağı beklenmektedir. Kayıtlı olmayan Suriyelilerle beraber düşünüldüğünde bu rakamın 2,000,000’a çıkacağı söylenebilir. Bu durumda Lübnan, nüfusunun neredeyse yarısı kadar Suriyeliye ev sahipliği yapacaktır. Dolayısıyla yukarıda bahsedilen sıkıntıların katlanarak artacağı beklentisi bulunmaktadır. Öte yandan Suriye’de çatışmaların şiddetlenmesi ve özellikle Şam çevresinde yoğunlaşması, UNHCR’ın beklentisinin ötesinde bir göç akınına neden olabilecektir. Böylesi bir durum ise söz konusu sıkıntıları içinden çıkılmaz hale sokacaktır. 

Lübnan’daki Suriyeliler açısından bakıldığında, barınma, eğitim ve sağlık alanlarında yaşanılan sıkıntıların artarak devam edeceği söylenebilir. 
Bu sorunlardan barınma ve sağlık sorunları kısa vadede etkisini gösterme potansiyeline sahiptir. Zira yüz binlerce Suriyeli bu sorunların etkisini her gün hissetmektedir. Bu sorunların artarak devam etmesi, kısa vadede Suriyelilerle Lübnanlılar arasındaki adli vakaların artması ve Suriyelilerin yaşadıkları sosyal problemlerin artması ihtimalini barındırmaktadır. Öte yandan Suriyelilerin yaşamlarını idame ettirme amacıyla çalışma hayatına atılması, kaçınılmaz olarak Lübnanlılarla Suriyeliler arasındaki gerilimi arttırmaktadır. Bu gerilim bazı yerel çatışmalara dönüşebileceği gibi gerilimin Suriyelilere yönelik toplu bir tepkiye ve saldırılara doğru gitmesi ihtimali bulunmaktadır. 

Lübnan’daki Suriyelilerin eğitim alanında yaşadığı sıkıntıların orta ve uzun vadedeki etkisi ise kısa vadedeki etkisinden çok daha olumsuz olacaktır. Zira Lübnan’daki Suriyelilerin yüzde 50’sinden fazlasını oluşturan çocuk ve genç kesimin eğitimlerini almaması, toplumsal anlamda kayıp bir kuşağın ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Temel eğitimlerini alamayan bu kuşak Lübnan’da kaldığı sürece Lübnan açısından, krizin sona ermesinin ardından Suriye’ye döndüklerinde ise Suriye açısından önemli bir sorun olarak duracaktır. Bu sorunun bir diğer özelliği ise geriye döndürülemez olmasıdır. 

Suriyelilerin Lübnan’a göç etmelerinin en önemli nedeni güvenlik kaygısıdır. Bununla beraber Lübnan’daki bazı Suriyelilerin karşı karşıya kaldığı sorunlar, güvenlik kaygılarının önüne geçmeye başlamıştır. Ekonomik zorluklar, kötü yaşam koşulları ve sağlık alanında yaşanan sıkıntılar bazı Suriyelilerin ülkelerine dönmelerine neden olmaktadır. Sayıları tam olarak bilinmemekle birlikte, kendileri veya aileleri Suriye’deki rejime karşı silahlı direnişte bulunmamış, muhalifler yanında açıkça yer almamış Suriyelilerden bazılarının ülkelerine geri döndüğü ifade edilmektedir. Ailelerin bu kararında kısmen ülkelerinde Lübnan ’daki kötü yaşam koşullarından daha iyi koşullara sahip olacakları beklentisi varken; söz konusu kötü yaşam koşulları devam etse bile ülkelerinde bu koşullarda yaşamayı göze alanlar da bulunmaktadır. 

IV. IRAK’TA SURİYELİ MÜLTECİLERİN DURUMU 

“Situation of Syrian Refugees and Mass Migration Projections from Syria to Neighbouring Countries: 
Findings, Conclusions and Recommendations” çalışmasının Irak ayağı kapsamında 15 

– 23 Eylül 2013 tarihleri arasında Irak Kürt Bölgesi (IKB)’ne bağlı Erbil, Süleymaniye ve Duhok şehirlerinde saha araştırması yürütülmüştür. 

Sekiz günlük saha araştırması boyunca üç farklı ilde 4 Suriye mülteci kampı ziyaret edilmiş, Suriyeli mülteciler, Iraklı ve UNHCR yetkilileri ile görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda ziyaret edilen kamplar ve görüşülen yetkililer şu şekildedir: Kawergosk Mülteci Kampı-Erbil, Basirma Mülteci Kampı-Erbil, Arbat Mülteci Kampı-Süleymaniye, Domiz Mülteci Kampı-Duhok, William Tall-UNHCR Irak Kürdistan Bölgesi Başkanı, Kürdistan Araştırma ve Geliştirme Enstitüsü, kampların Iraklı müdürleri, Suriyeli mültecilerin kendi arasından seçerek oluşturduğu Higher Council of Camp yetkilileri, kamplarda görev yapan doktor ve öğretmenler, kamplarda faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları 
temsilcileri, mülteciler ve Iraklı yerel halk. 

Raporun bu bölümünde, söz konusu saha araştırması sonucunda elde edilen bilgiler ve bu temelde yapılan değerlendirmelere yer verilecektir. 
Öncelikle Irak’a yönelik Suriyeli göçünün genel trendi anlatılacak ve Irak’taki mültecilere ilişkin temel veriler ile hukuki statülerine yer verilecektir. 
Ardından Irak’taki Suriyelilerin yarısına yakınının barındığı mülteci kamplarındaki genel durum ve temel sorunlar ele alınacaktır. 
Suriyeliler ve Iraklı yerel halk ile yapılan görüşmeler neticesinde elde edilen veriler ışığında, Suriyelilerin göç nedenleri, geri dönme konusundaki 
düşünceleri, siyasi tavırları ve yerel halk-mülteci ilişkisine dair tespitler paylaşılacaktır. Bölüm, genel değerlendirme ile sonlandırılacaktır. 

1. Irak’a Yönelik Suriyeli Göçünün Genel Trendi İnsanlar göç etmek durumunda kaldığında kendilerini güvende hissedeceği bölgelere yönelmektedir. 
Suriye iç savaşının etnik ve mezhepsel boyutunun öne çıkması ile Suriyeli mülteciler de nüfusun çoğunluğunu kendi etnik veya mezhepsel grubunun oluşturduğu bölgelere göç etmiştir. Suriye’den Irak’a göç olgusu bu durum için açık bir örnektir. Suriye’den Irak’a göç edenlerin çok büyük bölümünü Kürt kökenliler oluşturmakta ve bunlar da IKB’ye yerleşmektedir. 

Suriyeli Kürtler, ülkede ayaklanmanın başladığı Mart 2011 tarihinden itibaren “üçüncü yol” olarak ifade ettikleri alternatif bir pozisyon almıştır. 
Kürtler, sahada en güçlü hareket olan PYD önderliğinde geliştirilen politika çerçevesinde, ne rejim ne de muhalefet yanında açık bir tavır almış, kendi yolunu çizmeyi tercih etmiştir. Bu pozisyon, gerektiğinde her iki tarafla işbirliğine imkan da sağlayan bir yaklaşım olmuştur. Suriyeli Kürtler 2012 yılının ortalarına kadar Kürtlerin yoğun yaşadığı Kuzey Suriye bölgelerini çatışmaların dışında tutmayı başarmıştır. Bu süreçte sivil, idari ve askeri altyapılarını geliştirmeye, fiili özerk yönetimlerini oluşturmaya odaklanılmıştır. Suriye Kürtleri açısından dönüm noktası 19 Temmuz 2012 tarihidir. Bu tarihte Suriye rejimine bağlı güçler Kürtlerin yaşadığı bölgelerden çekilmiş ve PYD’ye bağlı silahlı 
milis güç YPG, rejimin çekildiği Kürt yerleşim yerlerinde çatışmaya girmeksizin kontrolü ele geçirmiştir. YPG ilk aşamada altı yerleşim ile başlayan kontrol alanını kısa sürede diğer Kürt yerleşim yerleri ile genişletmiştir. Bu gelişme Kürtler açısından kazanım olarak değerlendirilse de iç savaşın başından bu yana “çatışmanın dışında kalma” durumu artık sürdürülemez hale gelmiştir. Artık Kürt nüfusun yaşadığı yerler de rejim ve özellikle muhalif grupların saldırılarına açık hale gelmiş, Kürtler Suriye iç savaşının parçası haline gelmiştir. 

Suriye Kürtlerinin coğrafyasına bakıldığında, Türkiye-Suriye sınır hattı boyunca birbirinden kopuk üç bölgede yaşadıkları görülmektedir. En batıda Halep Vilayeti’nde yer alan Afrin bölgesi gelmektedir. Afrin’den sonra Türkmen-Arap nüfusun yaşadığı yerler gelmektedir. Burayı Kobani’nin merkezinde yer aldığı orta bölge takip etmektedir. Yine Arapların çoğunlukta yaşadığı sınır hattının ardından Haseke Vilayeti’nin kuzey kısmında yer alan ve Cezire bölgesi olarak ifade edilen bölgesi gelmektedir. Kürt nüfusun yoğun olarak yaşadığı birbirinden kopuk haldeki bu Üç Bölge birkaç açıdan stratejik öneme sahiptir. 



Kawergosk Kampında Su dağıtımı 


Suriyeli muhaliflerin savaşın finansmanı için en önemli gelir kaynakları; sınır ticaretinin, uluslararası yardımların Suriye’ye dağılımının ve son olarak petrol bölgelerinin kontrolüdür. 
Kürtlerin yoğun yaşadığı yerler, Türkiye ile sınırda yer alması ve Cezire bölgesinin Suriye’nin en zengin petrol yataklarına sahip olması nedeniyle 
önem arz etmektedir. Bu nedenle rejimin 2012 ortasında Kuzey Suriye’den çekilmesi ile beraber Kürt yerleşim alanlarının kontrolü için YPG ve Özgür Suriye Ordusu arasında çatışmalar yaşanmaya başlamıştır. Zaman içinde Kuzey Suriye bölgesinde El Kaide bağlantılı Nusra Cephesi ve Irak ve Şam İslam Devleti gibi örgütlerin öne çıkması ile Kürtler bu gruplar ile çatışmaya başlamıştır. O döneme kadar çatışmanın dışında kalmayı başaran Kürtler giderek artan güvenlik tehditlerine maruz kalmıştır. Bu sürecin en önemli sonuçlarından biri Kürt bölgelerinden Irak ve Türkiye’ye yoğun göç dalgasının başlaması olmuştur. 

IKB’ye Suriyeli Kürt göçünde başlıca iki dalga yaşandığını söylemek mümkündür. Suriye’den Irak’a göç az sayıda da olsa 2012 yılının ilk aylarında başlamıştır. Temmuz 2012 başına kadar yaklaşık 6.000’e ulaşan mülteci sayısı bu tarihten itibaren hızlı bir artış göstermiştir. İlk göç dalgasının temel nedenleri şu şekildedir: Rejim ve muhalifler arasındaki çatışmaların yarattığı istikrarsızlık, ekonomik nedenler ve Kürt gençlerin zorunlu askerlik görevini yapmak istememesi. 

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY), ilk göç dalgası sırasında PYD ile yaşadığı rekabet ve bu parti üzerinde baskı oluşturmak amacıyla Irak’a geçişin yapıldığı Pişhabur sınır kapısını dönem dönem kapatmıştır. 



Arbat Kampında Ortak Tuvalet ve Banyolar 


Kürt nüfusun yaşadığı yerlerin çatışma alanı haline gelmesi ile Irak’a göç eden Suriyeli Kürt mülteci sayısında artış gözlemlenmiştir. 
Böylece 2012 yılı sonunda mülteci sayısı 67 bini aşmıştır. 2013 yılı başı ile beraber aylık ortalama 12 bin kişilik düzenli bir mülteci girişi gerçekleşmeye başlamıştır. İkinci göç dalgası Kuzey Suriye bölgesinde El Kaide bağlantılı grupların etkinlik kazanması ve YPG ile çatışmaların başlaması neticesinde gerçekleşmiştir. 

Ağustos 2013 ayında Pişhabur kapısının kapalı tutulması nedeniyle sınırda büyük bir yığılma gerçekleşmiştir. IKBY, iç kamuoyu baskısı ve yoğun göç karşısında 15 Ağustos 2013 tarihinde sınır kapısını açmak durumunda kalmış ve kısa sürede 40.000 civarında Suriyeli mülteci IKB’ye geçmiştir. Bu göç dalgası Suriye iç savaşı başladığından bu yana bir anda gerçekleşen en yüksek sayıda mülteci akını olmuştur. İlk göç dalgasında gelen Suriyelilerin tamamı IKBY tarafından Duhok’taki Dumiz kampına yerleştirilirken ikinci dalga ile sayının giderek artması ve Duhok vilayetinin kapasitesini aşması nedeni ile Suriyeliler minibüs lere yerleştirilerek IKB sınırları içinde yer alan Erbil ve Süleymaniye  Vilayetleri’nde açılan diğer kamplara gönderilmeye başlanmıştır. 

Suriye Kürtlerinin büyük bölümü Pişhabur sınır kapısını geçerek IKB’ye geçmektedir. Sınır kapısının kapatıldığı dönemlerde buraya yakın bir 
bölgede yer alan nehir üzerinde inşa edilen bir köprü üzerinden ya da kayıklar vasıtası ile mülteci akını devam etmektedir. Suriyeli mülteciler Irak’a göç ederken büyük ölçüde yaya olarak seyahat etmektedir. Pişhabur’dan geçen Suriyeli mülteciler ilk olarak peşmerge güçleri tarafından karşılanmakta, sınıra bitişik bir bölgede IKBY ve uluslararası kuruluşlar tarafından inşa edilen ve mültecilerin temel ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri bir alanda konuk edilmektedir. Geçici olarak ağırlandıkları tesisten IKBY’nin araçları ile Duhok, Erbil ve Süleymaniye’deki kamplara dağıtılmaktadırlar. 

2. Suriyeli Mültecilere İlişkin Temel Veriler ve Irak’ta Mültecilerin Hukuki Statüsü 25 Mart 2014 tarihi itibarıyla Irak’taki toplam Suriyeli mülteci sayısı 226.934’dir. Suriyeli mültecilerin çok büyük bölümü IKBY topraklarına yönelmekte ve göç edenlerin neredeyse tamamını Kürt kökenliler oluşturmaktadır. IKBY sınırları dışına göç sadece Irak’ın Suriye sınırında yer alan Anbar Vilayeti’ne doğru gerçekleşmek-tedir. Sınır bölgesinde kurulmuş olan El Ubaidi Kampı ve kamp dışında (Anbar ve az sayıda Musul ve Kerkük’tekiler dahil olmak üzere) toplam 
4.915 mülteci yer almaktadır. Bu rakam da Irak’taki toplam mülteciler içinde yüzde 2,2’ye tekabül etmektedir. Dolayısıyla Suriye’den Irak’a göçü Suriye Kürtlerinin IKB’ye göçü olarak değerlendirmek mümkündür. 

Göç dalgası Suriye’deki Kürt bölgelerinde ciddi bir demografik değişim yaratmaktadır. Suriye’de toplam 2 milyon civarında Kürt kökenlinin 
yaşadığı düşünülecek olursa toplam nüfusun %10’u kadar bir oran yerleşim yerlerini boşaltarak Irak’a göç etmiştir. Suriyeli Kürtler, Irak’ın yanı sıra Türkiye’ye de göç etmektedir. Dolayısıyla Suriye Kürt nüfusunun yaklaşık %20 ’si ülkelerini terk etmek durumunda kalmıştır. Özellikle Cezire bölgesi olarak bilinen Haseke Vilayeti’nin kuzey ve kuzey doğu kısımlarında yaşayan Kürtlerin önemli bir kısmı göç etmiştir. Kent ve kasaba merkezlerinde henüz fazla bir göç yaşanmamış olsa da kırsal yerleşim yerleri büyük oranda boşalmıştır. Suriye’den Irak’a göç eden Suriyeli Kürtlerin geldikleri yerleşim yerine göre dağılımları şu şekildedir. Büyük olasılıkla coğrafi nedenlerden dolayı Irak’taki Suriyeli 
mültecilerin %60’a yakını sınıra yakın bölgedeki Cezire bölgesinden gelmektedir. Cezire içinde Derik başta olmak üzere Kamışlı kırsalı ve Ras el Ayn (Serikaniye) ’nın öne çıktığı söylenebilir. İkinci sırada ise %17 ile Halep gelmektedir. Halep Kürtlerinin büyük çoğunluğu Afrin ve Ayn el Arap (Kobani) çıkışlıdır. Halep şehir merkezinden göç etmiş mülteciler de bulunmaktadır. Üçüncü sırada %10 ile Şam Kürtleri gelmektedir.




Grafik – 5 Irak’a Suriyeli Göçü Trendi 

Kaynak: https://data.unhcr.org/syrianrefugees/download.php?id=4734 
Grafik – 6 Irak’a Göç Eden Suriyelilerin Geldikleri Vilayete Göre Dağılımı 
Kaynak: https://data.unhcr.org/syrianrefugees/download.php?id=4734 
Grafik – 7 Irak’ta Kamp ve Kamp Dışında Yaşayan Suriyelilerin Dağılımı 
Kaynak: https://data.unhcr.org/syrianrefugees/download.php?id=4734 

Bunu yaklaşık %2’lik oranlar ile Rakka ve Deyr ez Zor’dan (Anbar’daki Arap kökenliler) gelen mülteciler takip etmektedir. Az sayıda olmakla birlikte Şam kırsalı, Humus ve Dera’dan göç etmiş mülteciler de bulunmaktadır. 



Arbat Kampının Genel görünümü 


Suriyeli mültecileri ağırlayan her ülkede olduğu gibi Irak’taki mülteciler de kamplarda ve şehirlerde yaşayanlar olarak ikiye ayrılabilir. Irak, kamplarda yaşayan mülteci oranının yüksekliği açısından diğer üç komşu ülkeden (Türkiye, 
Lübnan ve Ürdün) farklılık göstermektedir. Kamplarda 95 bin civarında mülteci kalırken başta Duhok olmak üzere şehir merkezlerinde yaşamlarını sürdüren yaklaşık 129 bin mülteci bulunmaktadır. Orantısal olarak kamplarda yaşayanlar %42, kamp dışında yaşayanlar ise %58 civarındadır. Duhok ilinde Mart 2014 ayı itibarıyla UNHCR’a kayıtlı 109.979 mülteci bulunmaktadır. 

Bunun yaklaşık 60 bini kamplarda yaşarken kalan kısım şehir merkezinde evlerde hayatlarını sürdürmektedir. Duhok şehrinde yaşayanların yaklaşık %75’i Cezire bölgesinden gelmiştir. Cezire içinde %25 ile Derik başta gelmekte ve onu Kamışlı çevresi, Haseke ve Şam takip etmektedir. Duhok’taki mülteciler ile yapılan görüşmelerden çoğunluğunun üçüncü ülkeye göç etme düşüncesinin olmadığı ancak duruma göre bu seçeneği değerlendirebilecekleri görülmüştür. Duhok’taki mültecilerin %80’nine yakını başta inşaat sektörü olmak üzere çeşitli 
işlerde çalışmaktadır. En büyük sorunları olarak kalacak yer (kira yardımı), yiyecek ve iş öne çıkmaktadır. Erbil Vilayeti’nde kayıtlı toplam mülteci sayısı ise 84.881’dir Bunun da yaklaşık 30 bini kamplarda yaşarken geriye kalan 54 bin mülteci şehirde kendi imkanları ile yaşamlarını sürdürmektedir. Şehirde yaşayanların %40’a yakını bir evde diğer bir Suriyeli aile birlikte kalmaktadır. %30’u ise tek aile olarak yaşamaktadır. 

Erbil’de yaşayanların %80’inin geliri vardır ve çok büyük çoğunluğu vasıfsız işgücü olarak çalışmaktadır. Erbil’dekilerin de en büyük sorunu olarak kalacak yer (kira yardımı), iş, sağlık hizmeti ve yiyecek sıkıntısı öne çıkmaktadır. Süleymaniye Vilayeti’nde ise kayıtlı toplam mülteci sayısı 25.134’tür. Bunun yaklaşık 3.000’i kampta yaşarken geriye kalan 22 bin civarında mülteci şehir merkezinde kendi imkanları ile kalmakta-dır. Süleymaniye’de yaşayanların %30’u Cezire, yaklaşık %25’i Ayn el Arap (Kobani) ve %10’u kadarı da Afrin bölgesinden gelenlerden oluşmaktadır. Süleymaniye şehrinde yaşayanların %50’den fazlası dairelerde kendi imkanları ile kalırken %30’u çadır gibi geçici yerlerde yaşamını sürdürmektedir. Süleymaniye’de yaşayanlar arasında da en büyük sorunlar olarak kalacak yer, yiyecek ve giyecek konuları öne çıkmaktadır. 



Tablo – 4 Irak’taki Suriyeli Mülteci Kampları ve Temel Veriler 


Tablo – 5 Irak’ta Kamp Dışında Yaşayan Suriyeli Mültecilere İlişkin Veriler 

Tablo – 6 Irak’ta Kamp ve Kamp Dışında Yaşayan Suriyeli Mültecilerin Vilayetlere Göre Dağılımı 

Irak’a Suriyeli göçünün en temel nedeni, Irak yaşayanların büyük çoğunluğu dar gelirlilerden ve Şam İslam Devleti ve El Nusra Cephesi ile (yaklaşık %90) 
oluşurken kalan aileler orta gelir PYD’ye bağlı YPG güçleri arasında yaşanan grubuna mensuptur. Orta üst ve üst gelir gruçatışmaların yarattığı istikrarsızlıktır. 
Bunun buna mensup az sayıdaki Suriyeli ise şehir içleyanı sıra ekonomik zorluklar, iş imkanlarının rinde evlerde yaşamaktadır. 
Mülteciler arasında olmaması, elektrik ve su sıkıntısı gibi nedenler her eğitim seviyesinden Suriyeli olmakla birlikde göçe neden olmaktadır. 
Irak’a göç eden Su-te büyük bölümünün eğitim seviyesi düşüktür. 

Suriyeli mültecilerin yüzde 70’ine yakınını kırsal alanlarda yaşayanlar oluşturmaktadır. Kampta yaşayanların büyük çoğunluğu dar gelirlilerden
(yaklaşık %90) oluşurken kalan aileler orta gelir grubuna mensuptur. Orta üst ve üst gelir grubuna mensup az sayıdaki Suriyeli ise şehir içlerinde evler de yaşamaktadır. Mülteciler arasında her eğitim seviyesinden Suriyeli olmakla birliktebüyük bölümünün eğitim seviyesi düşüktür.

Üniversite mezunu olanların oranı yüzde 15 civarındadır.



Grafik – 8 Kayıtlarına Göre Irak’taki Suriyelilerin Demografik Yapısı ve Suriye’den Irak’a Göç Eden Kişi Sayıs
Kaynak: http://data.unhcr.org/syrianrefugees/country.php?id=103 

Irak’taki Suriyeli mültecilerin hukuki durumu ise tartışmalıdır. Irak, 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna İlişkin Cenevre Sözleşmesi’ne taraf değildir. Buna karşın mültecilerin durumuna ilişkin ulusal hukuk sisteminde kabul edilmiş iki kanun bulunmaktadır. Bunlar 1971 tarihli “Siyasi Mülteciler Kanunu” ve 2009 tarihli “Göç ve Yer Değiştirme Bakanlığı 21 Numaralı Kanun”dur. 2009 tarihli kanun daha kapsamlı olmakla birlikte her ikisi de günümüz Suriyeli göçmenlerinin haklarını güvence altına alma konusunda eksik kalmaktadır. Genel anlamda Irak hukuk sisteminde mültecilere ilişkin yasal çerçeve açısından bir boşluk olduğunu söylemek mümkündür. Irak merkezi hükümetinin de mültecilere yönelik bir politika ya da stratejisinin olduğu söylenemez. Buna karşın otonom bir bölge olan IKBY Suriyeli mültecilere ilişkin kendi hukuk sistemi ve politikalarını bağımsız şekilde uygulayabilmektedir. Zaten belirtildiği üzere Irak’taki Suriyeli mültecilerin %95’e yakını Irak Kürt Bölgesi’nde yaşamaktadır. 

Irak merkezi hükümeti ve IKBY mültecilere ilişkin farklı politikalar takip etmektedir. IKBY, genel olarak sınırlarını açık tutmakta ve mültecilere 
karşı esnek bir politika izlemektedir. Bu yaklaşımın temel nedeni, Suriyelilerin Irak Kürt Bölgesi halkı ile aynı etnik kökenden geliyor olması, 
toplumsal ve kültürel yakınlığın yanı sıra siyasi nedenlerdir. 

SURİYE’YE KOMŞU ÜLKELERDE SURİYELİ MÜLTECİLERİN DURUMU: BULGULAR, SONUÇLAR VE ÖNERİLER 

IKBY Suriyelilerin kendi istekleri doğrultusunda ister kamp isterse kendi imkanları ile şehir merkezlerinde barınmasına izin vermektedir. 
Şehir merkezlerinde yaşayanlara ikamet izni verilmekte ve böylece bölgesel hükümetin kendi vatandaşlarına sunduğu hizmetlerden yararlanmaları sağlanmaktadır. Mülteciler kampta kalsalar dahi kampı terk ederek Kürt Bölgesindeki üç vilayette serbestçe yaşama hakkına sahiptir. Sadece tek başına göç etmiş genç erkeklerin şehir merkezlerinde ev kiralamasına izin verilme mektedir. Hem kampta hem de şehir merkezlerine yaşayan mültecilerin çalışma izinleri bulunmaktadır. İkamet izni bulunan tüm mülteciler Kürt Bölgesel Hükümeti’nin sunduğu sağlık, eğitim hizmetlerinden Irak vatandaşları gibi faydalanma hakkına sahip olmaktadır. 


Irak merkezi hükümeti ise mültecilere karşı farklı bir yaklaşım sergilemektedir. Merkezi hükümet Temmuz 2012 tarihinde Suriyeli mültecilerin Rabia ve Al Kaim sınır kapısından alınarak inşa edilen kampa yerleştirilmesi kararı almıştır. Kampta yaşayan mültecilere temel hizmetler sunulmaktadır. Ağustos 2012 tarihinden itibaren ise acil insani durumlar istisna olmak üzere mültecilere sınırlar kapatılmıştır. Irak merkezi hükümetinin sorumluluk alanı olan Anbar’da yaşayan az sayıdaki Suriyeli mültecinin ülke içinde serbest dolaşım hakkı bulunmamaktadır. Kampta yaşayan Suriyelilerin kamp dışına çıkarak çalışma izinleri yoktur. Buna karşın tüm temel hizmetlerden faydalanabilmektedirler. 
Mülteciler karşılıksız olarak kamu hastaneleri ve okullarından faydalanabilmek tedir. 

3. Kampların Genel Durumu ve Temel Sorunlar 


IKBY, Birleşmiş Milletler ve çeşitli sivil toplum örgütlerinden yardım almakla birlikte kampları büyük ölçüde kendi imkanları ile idare etmektedir. 
Irak merkezi hükümeti gelenleri mülteci olarak kabul etmediği için herhangi bir yardımda bulunmamaktadır. Bu durum IKBY üzerinde 
giderek artan bir mali yük yaratmaktadır.

Dumiz Kampının Ana Caddesinde her türlü dükkan yer almaktadır. 

 Kamplara en fazla yardım götüren sivil toplum kuruluşlarının başında “Barzani Yardımlaşma Vakfı” gelmektedir. Yerel bir sivil toplum kuruluşu olan bu örgütün yanı sıra Japon, Güney Koreli ve “Save the Children” gibi Batı çıkışlı sivil toplum örgütleri yardım sağlamaktadır. Irak merkezi hükümeti gelenleri mülteci olarak kabul etmediği için herhangi bir yardımda bulunmamaktadır. 

Kampların idaresi için Suriyeli mültecilerden Meclis (Higher Council of Camp) oluşturulmuştur. Bu Meclis, Irak Kürt Bölgesel Hükümeti yetkilileri ile iletişimin sağlanmasından, kamp içindeki ihtiyaçların ve sıkıntıların tespit edilip yetkililere iletilmesinden, gelen yardımların kamp içinde dağıtımından, mültecilere ilişkin istatistiklerin (toplam sayı, eğitim durumu, geldiği yer vb.) tutulmasından sorumludur. Sivil toplum kuruluşlarından da gelse tüm yardımlar IKBY ve UNHCR tarafından kampa getirilmekte ve bunların kamp içindeki dağıtımı Meclis 
tarafından gerçekleştirilmektedir. 

Irak’taki en büyük mülteci kampı olan Dumiz’te mülteci sayısı 60 bine yaklaşmış tır. Bu denli çok sayıda insanın ihtiyaçlarının karşılanması ve bir düzen içinde yaşamasının sağlanmasında doğal olarak Erbil ve Süleymaniye’deki nispeten küçük kamplara göre sıkıntı yaşanmaktadır. Duhok’ta bulunan Dumiz kampında IKBY ve uluslararası örgütlerin çalışmaları neticesinde mültecilerin temel ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri bir sistem kurulduğunu söylemek mümkündür. 





Dumiz Kampının Genel Görünümü 

Su ve atık su sistemleri kurulmuş, mültecilerin kayıt altına alınacağı yerler oluşturulmuş, mültecilerin yakında bulunan Duhok şehrine gidiş gelişlerini sağlamak için servisler konulmuştur. Dumiz kampının ana caddesi diyebileceği miz yerde sağlı sollu dükkanlar açılmıştır. Telefon satıcılarından berberlere, restoranlardan mücevhercilere kadar herhangi bir yerleşim yerinde görebileceğiniz her dükkan Dumiz kampının ana caddesinde bulunmaktadır. Dumiz bu haliyle büyük bir kasaba hatta şehri andırmakta-dır. IKBH’nin esnek politikası sayesinde birçok mülteci için kamp sadece barınma amacıyla kullandığı bir yer konumundadır. Aile büyükleri ve gençler kamptan rahatlıkla çıkarak Duhok başta olmak üzere yakındaki yerleşim yerlerinde çalışmaktadır. 

Ziyaret edilen dört mülteci kampında yapılan gözlemler neticesinde ortak tespitler şu şekil-dedir. Kamplarda herhangi bir yerleşim yerinde yaşanması muhtemel hırsızlık, kavga gibi olayların dışında büyük olay yaşanmamıştır. 

Mülteciler kampın genel olarak güvenli bir yer olduğunu düşünmektedir. Buna rağmen giriş çıkışların kontrolünün esnek olması nedeniyle güvenlik kaygısı dile getirenler de mevcuttur. Temel hizmetlerin karşılanması konusunda görüşülen mültecilerden yarıdan fazlası büyük sıkıntı yaşanmadığını belirtmiştir. Buna karşın kalan yarısı sağlık, eğitim, beslenme gibi temel ihtiyaçlarını ya hiç ya da yeterli düzeyde karşılayamadığını ifade etmektedir. Her kampta bir okul bulunmaktadır. Okulda görev yapan öğretmenler ya IKBY tarafından atanmakta ya da Suriyeli mülteciler arasından seçilmektedir. Okul yaşındaki çocukların önemli bir kısmı eğitim almamaktadır. Bunun bir nedeni verilen eğitimin niteliği iken diğer bir neden ailelerin çocuklarını okul yerine çalışmaya yönlendir mesidir. alırken IKB’de eğitim Kürtçe yapılmaktadır. Bu nedenle Arapça dilinde eğitim verme ve Irak Kürt müfredatını Arapça verebilecek öğretmen 
bulma konusunda sıkıntı yaşanmaktadır. Her kampta sağlık ocağı bulunmakta dır. Sağlık ocaklarında IKBY’nin doktorları ve hemşireleri hizmet vermektedir. Her kampta bir ambulans hazır bulunmakta ve durumu daha ağır olan hastalar hastanelere taşınmaktadır. En büyük sağlık sorunu hijyen koşullarının iyi olmamasından kaynaklanan ve daha çok çocukların etkilendiği hastalıklardır. Yaz ayları hastalıklar açısından daha sıkıntılı geçmektedir. Elektrik ve su imkanları IKBY tarafından sağlanmaktadır. Suyun kamp içinde depolanması, soğutulması 
ve dağıtılmasından UNICEF sorumludur. Elektrik konusunda sıkıntı yaşanmazken yeterli düzeyde su temin edilemediği şikayeti dile getirilmektedir. Banyo sayısı son derece azdır. İhtiyacı karşılamak için yeni banyolar inşa edilmektedir. Birçok çadırın etrafında insanlar uygun gördükleri yerlerde kendi imkanları ile banyo yapmaya çalışmaktadır. Banyo ve tuvalet konusunda özellikle Dumiz kampında sıkıntı yaşandığını söylemek mümkündür. Yaklaşık 20 aile ya da çadırın kullanımına verilen banyo ve tuvaletler hem sayı hem de hijyen koşulları 
açısından yeterli değildir. Suriyeliler yemek ihtiyaçlarını IKBY, UNHCR ve sivil toplum kuruluşları tarafından dağıtılan kuru yemekle ile karşılamaktadır. 
Kuru yemekler çadırlarda bulunan ocaklarda mülteciler tarafından kendi isteklerine göre pişirilmektedir. Mülteciler yapılan gıda yardımlarının yeterli olmadığını ve pazardan ek alışveriş yapmak durumunda kaldıklarını ifade etmektedir. Kamplar sosyal aktiviteler açısından son derece sınırlı imkanlara sahiptir. Çocuklar için oyun alanları, televizyon salonları, ibadet yerleri bulunmamaktadır. Bu tarz alanların inşası konusunda talep söz konusudur. Kamplarda yaşayan Suriyeliler en büyük sıkıntı olarak kaldıkları konteyner ya da çadırların koşullarının kötülüğünü dile getirmektedir. 

8 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,



***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder