ABD Güvenlik Politikalarında Güç Kullanımı ve Caydırıcılık., BÖLÜM 2
Amerikan askerî operasyonlarının başka bir önemli ayağı da koalisyonlardır. Koalisyonların oluşması zaman almakta, aktörlerin sayısı arttıkça karar alma süreci yavaşlamakta ve bazen “ kervan en yavaş devenin hızıyla ilerlemektedir”. Koalisyon savaşlarında ortakların istek, kabiliyet ve duyarlılıklarının dikkate alınmasını gerektirdiğinden;
ABD’nin karar alma bağımsızlığını sınırlandırmaktadır. Ancak koalisyonlar askerî güç kullanımına meşruiyet sağlamakta ve diplomatik maliyeti azaltıcı etkide
bulunmaktadır.18
^^ Savaşın lineer olmayan doğası her zaman, beklenmeyen, önceden kestirilemeyecek ve arzulanmayan paradoksal sonuçlar üretebilme kapasitesi taşımaktadır. ^^
Denizaşırı üsler Amerikan caydırıcılığının en önemli unsurlarından biridir.19
Askerî üsler, hava sahası kullanma anlaşmaları,diğer ülkelerin hava alanı, liman ve diğer askerî tesislerinin kullanılması, ortak tatbikatlar, ortak operasyonlar,
koalisyon ve ittifakların diğer getirileridir.
İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana ABD dışında sadece bir ülke (Falkland Savaşı’nda İngiltere) kendine sınırdaş olmayan bir yerde tek başına savaşmayı denemiştir.20
90’lı yıllarda Amerikan askerî müdahaleleri Somali dışında yüksek bir başarı oranı tutturmuştur. Her savaşta elde edilen başarı ve verilen askerî kayıpların düşüklüğü; ilerde savaşın başarısı değerlendirilirken baz olarak kabul edilmektedir. Diğer yandan başarılı ve maliyetsiz Amerikan müdahaleleri Amerika’nın rakip ve düşmanlarında yılgınlık, umutsuzluk ve teslimiyet duygusu yaratmakta ve ABD “daha savaş başlamadan” galip ilân edilmektedir.
Ancak unutulmamalıdır ki savaşın lineer olmayan doğası21 her zaman, beklenmeyen, önceden kestirilemeyecek ve arzulanmayan paradoksal sonuçlar üretebilme kapasitesi taşımaktadır. Çok sık, gereksiz ve sorumsuzca müdahale etmenin riskleri de yok değildir. Bir önceki başarıların “zafer sarhoşluğu” aynı formülleri değişik ortamlarda da kullanmaya sevk edebilir.
Bu konuda en sık verilen örnek Afganistan modelinin Irak’ta başarılı olup olmayacağıdır. Hava gücü Amerikan müdahaleciliğinin en önemli unsurlarından biridir.
Ama hava gücü, inandırıcı “Karaya asker indirme” tehditleriyle desteklenmediğinde her zaman tek başına başarılı olamayabilir.22
Başarısız müdahaleler, “bataklığa” dönüşürse millî morale de çok büyük olumsuz etkileri olabilmektedir.
Bu tür başarısızlıklar ileride daha elzem askerî müdahalelere karşı Amerikan kamuoyunu soğutabilmektedir. Çok fazla yere müdahale eden bir Amerika, daha hayatî çıkarlarını savunmada güçlükler yaşayabilir.23 Askerî gücün kullanılmasında yaşanabilecek başarısızlıkların askerî alanla sınırlı kalmayan sonuçları olabilir.
Büyük çaplı bir ya da daha küçük ama seri askerî başarısızlıklar Amerikan hegemonyasını sekteye uğratabilir. Böyle başarısızlıklar potansiyel rakiplere Amerikan gücünün kırılmaz olmadığını düşündürerek umutlandırıp hareketlendirebilir. Amerika’nın savunmasını Washington’a “ihale etmiş” dost ve müttefikleri kendi başlarının çaresine bakma gereği hissedebilirler.
Bu durum güvenlik rekabetinin artmasına, bölgesel ve global silâhlanma yarışlarına ve Amerika’nın dünya olaylarını belirleme ve etkileme gücünün azalmasına neden olabilir. Özellikle Amerika’nın coğrafî olarak farklı bölgelerde aynı anda büyük çaplı askerî operasyonlar düzenleme kapasitesi hakkında oluşabilecek soru işaretleri, Washington uzak bir bölgede askerî olarak meşgulken “ fırsatı kullanmak isteyen ” revizyonist ülkeleri yüreklendirebilir. Ama askerî müdahalelerdeki uzun, maliyetli ve giderek “ içine çeken ” operasyonlar ve başarısızlıkların en önemli sonucu Amerikan kamuoyu üzerinde olmaktadır. Amerika’nın “ Vietnam sendromu ”ndan kurtulması çok uzun sürmüştür.
Amerika’nın son dönemde kazandığı hızlı ve kesin askerî başarıların önümüzdeki dönemde özellikle devletlere yönelik caydırıcı tehditlere ilave bir inandırıcılık katacağı söylenebilir. ABD, askerî güç kullanma gücü, iradesi ve isteği olduğunu kanıtlamıştır. Başarılı askerî müdahaleler zamanla askerî tehditlerin inandırıcılığını arttırarak askeri gücün daha az sıklıkta kullanılmasını sağlayabilir.
Tehditlerin baflarılı olabilmesi için Amerika’nın ‘zaman zaman’ başarılı, etkili, düşük maliyet ve az kayıplı askerî müdahaleler düzenlemesi gerekmektedir. 24
Amerika’nın tek süper güç olduğu düşüncesi yaygınlaştıkça, Amerika’ya direnenlerin “ Güvenecek kimseleri kalmadığı” ortaya çıktıkça Amerika işini daha çok güç kullanma tehditleriyle görebilir. Washington askerî müdahalelerde Amerikan askerî teknolojisinin, ateş gücünün ve organizasyon becerisinin ve bunu kullanma iradesinin teşhirini de amaçlamaktadır. Günümüzde 19. yüzyılın “ gunboat diplomasisi” yerini giderek “tomahawk diplomasisi”ne bırakmaktadır.
Önleyici Saldırı ve Ön Vuruş Başkan Bush’un West Point Askerî Akademisi’nde 1 Haziran’da yaptığı konuşmada ortaya attığı Amerika’nın terörist örgüt ve kitle imha silâhları sahibi olmaya çalışan devletlere karşı saldırılmayı beklemeden vurmasını öngören konuşması fiiliyata geçirilirse Amerikan güvenlik stratejisinde önemli bir değişim gerçekleşecektir.25 Nükleer, biyolojik ve kimyasal silâhlara karşı saldırılmayı beklemeden önceden vurmayı öngören doktrin İsrail ve Amerika’nın İran’a karşı bir harekâtının önünü dahi açabilir. Ama asıl önemi caydırıcılık boyutunda olacaktır. Bu tür silahlar edinmek isteyen ülkelere Amerika “sakın!” demektedir, “sakın, yoksa sizin için çok kötü olur.” Doktrinin resmî halinin sonbaharda açıklanması beklenmektedir. Açıklanacak doktrinin hukuksal ve siyasî olarak eleştirilecek çok yönü olsa da bu tür girişimlere karşı Amerikan caydırıcılığını arttıracağı tahmininde bulunabiliriz.
Kitle imha silâhları edinme arzusu gösteren ülkeler bu konuda “ Bir kere daha düşüneceklerdir ”. Doktrinin hukukî problemler açması kaçınılmaz olacaktır.
Doktrin ve onun yaratacağı rüzgâr, hukuku da beraberinde değişmeye zorlayabilir.
Konuyla akla gelen ilk sorular doktrinin ne kadar net olacağı ve yoruma ne kadar açık kapı bırakacağıdır.
< Washington askerî müdahalelerde Amerikan askerî teknolojisinin, ateşgücünün ve organizasyon becerisinin ve bunu kullanma iradesinin teşhirini de amaçlamaktadır. >
Bu yaklaşımı pratikte uygulamakla doktrin olarak benimsemek arasında farklar olabilir. Amerikan yönetimi bu politikayı her yer ve zamanda uygulamaktan
çok, seçici olmak zorundadır. Muhtemelen ayrıntılara fazla girmeden kitle imha silâhları edinme ve terör eylemine girişmeyi caydırmayı amaçlayan bir doktrin
açıklanacaktır.
Buradaki caydırıcılık karşı tarafın silâhları kullanmasını değil edinmesini engellemeye yönelik caydırıcılıktır.
Böylece ABD klâsik anlamda caydırıcılık ve çevreleme politikaları haricinde ön alma ve engelleyici saldırı seçeneklerini de portföyüne sokmuş olacaktır. Ön vurmanın menüdeki seçeneklerden biri olması gerektiği ama stratejinin kendisi olmaması gerektiğini savunan askerî uzmanlar da bulunmaktadır. Doktrinin bağlayıcı olmasının uluslararası siyasî maliyeti olabilir. Amerika’nın uluslararası hukuk ve kurallara uymayan kontrolsüz bir devlet hâlini aldığı imajı netleşebilir. Doktrin ve beraberindeki tehditler net ifadelerle dillendirilip uygulamada yeterince takipçi olunmazsa bu durum da tehditlerin inandırıcılığına zarar verebilir. Doktrinin son hâli Irak’a yönelik operasyonun öncesinde açıklanarak atmosfer hazırlanabilir.
Sonuç
Savaş, Amerikan başkanları için çok önemli bir karar olmaya devam edecektir. Askerî gücün kullanılması önemli bazı stratejik, ahlakî ve psikolojik kriterler arasında karmaşık öncelik tercihleri (trade- off) gerektirmektedir. Karmaşık kararlar bazen çok fazla düşünmeye ve tartışmaya fırsat kalmadan eksik bilgi ve istihbaratla alınmak zorunda kalınabilir. Askerî güç özellikle siyasî ve diplomatik ortamı değiştirici gücü ile Amerika için avantajlı “kontekstler yaratma” imkânı sağlamaktadır.
Ama bu ortamlarda ne olacağı büyük ölçüde diplomaside gösterilecek maharete bağlıdır. Askerî güç bazı şeyler yapabilir ama her şeyi yapamaz. Araçları, amaçları, zamanlamayı, ortakları, düşmanı seçmek ve güç kullanımı ile diplomasinin beraber uyumlu kullanımı önemli olmaya devam etmektedir.
Müdahale edilecek çatışmanın ya da düşmanın doğası ve amaçları; kullanılması gereken gücün türü, şiddeti, zamanlaması; müdahale öncesi diplomatik ortamın
hazırlanması, ortakların seçimi ve iknası Amerikan askerî müdahalelerinin başarısını belirleyen en önemli faktörlerdir.
DİPNOTLAR;
1 Thomas C. Schelling, Arms and Influence, New Haven: Yale University Press, 1966; Gordon A. Craig ve Alexander L. George, Force and Statecraft, New York:
Oxford University Press, 1995, ss. 196-213; Richard Haass, Intervention: The Use of American Military Force in the Post-Cold War World, Carnegie Endowment for International Peace, 1999; Richard Haass, The Use and Abuse of Military Force, Brookings Institution, Kasım 1999, Richard Haass, “Military Force: A User’s Guide”, Foreign Policy, K›fl 1994, ss. 21-38; Barry M. Blechman ve Tamara Cofman Wittes, “Defining Moment: The Threat and Use of Force in American Foreign Policy”, Political Science Quarterly, Bahar 1999, s. 1- 31; Charles William Maynes; “Relearning Intervention”, Foreign Policy, Bahar 1995, ss. 96-114.
2 John Mueller, Retreat from Doomsday, New York: Basic Books, 1989.
3 Robert Jervis, “Theories of War in an Era of Leading-Power Peace”, American Political Science Review, Mart 2002, ss. 1- 14.
4 Güç kullanımı konusunda Avrupa ve ABD arasında giderek belirginleşen perspektif farklılıkları için bkz. Robert Kagan, “Power and Weakness”, Policy Review, Haziran/Temmuz 2002, ss.
5 Gregory F. Treverton, Framing Compellent Strategies, Rand Corporation, 2000.
6 Maynes, “Relearning Intervention”, s. 102.
7 Şanlı Bahadır Koç, “Deterrence Failure in Theory and Practice”, (Yayımlanmamış Makale).
8 Caspar Weinberger, “The Uses of Military Power”, Ulusal Basın Kulübü’nde 28 Kasım 1984’de yapılan konuşma. Metin için bkz. Richard Haass, Intervention, içinde ss. 197-205.
9 Richard Haass, The Reluctant Sheriff: The United States after the Cold War, Brookings Press, 1997, s. 111.
10 Colin Powell, “US Forces: Challenges Ahead”, Foreign Affairs, Kış 1992/1993, ss. 32-45.
11 Donald Kagan ve Frederick W. Kagan, While America Sleeps, St: Martin’s Press, 2000, s. 304-305; Jeffrey Record, “Weinberger- Powell Doctrine Doesn’t Cut It”, US Naval Institute Proceedings, Ekim 2000.
12 Jacob Weisberg, “Doctrine, heal yourself”, Slate, 25 Eylül 2001.
13 Nitekim Powell’ın kendisi de aynı makalede fazla net, bağlayıcı ve yaratıclığı sınırlayan prensiplerin tehlikelerine dikkat çekmiştir. Powell, “US Forces...” ss. 37-38.
14 Haass, “Military Force: Users’s Guide”, s. 21.
15 Joshua Muravchik, The Imperative of American Leadership: A Challenge to Neo-Isolationism, The AEI Press, 1996, s. 153.
16 Barry Blechman, "The Intervention Dilemma," The Washington Quarterly, Yaz 1995, ss. 64.
17 John Orme, "The Utility of Force in World of Scarcity”, International Security, K›fl 1997, ss. 138-167. Afganistan operasyonunda Amerika’nın yeni teknolojileri kullanmadaki performansı için bkz. Michael O’Hanlon, “A Flawed Masterpiece”, Foreign Affairs, Mart/Nisan 2002, ss. 47-63.
18 “Coercion and Coalitions”, Daniel L. Byman, Matthew C. Waxman, ve Eric Larson, Air Power as a Coercive Instrument, Rand Corporation, 1999, ss. 87-106.
19 Deniz aşır üslerin Amerikan güvenlik politikalarındaki önem ve işlevleri için bkz. Richard L. Kugler, Changes Head: Future Directions for the U.S. Military Presence, Rand Corporation, 1998, s. 1-29.
20 Gregg Easterbrook, “Force of Habit”, The New Republic, 17 Aralık 2001.
21 Edward Luttwak, Strategy: The Logic of War and Peace, Belknap Press, 1990.
22 Darly G. Press, “The Myth of Air Power in the Persian Gulf War and the Future of Warfare”, International Security, Kış 2001, ss. 5-44; Rob de Wijk,
“The Limits of Military Power”, The Washington Quarterly, Kış 2002, ss. 75-92; Daniel L. Byman, Matthew C. Waxman, ve Eric Larson, Air Power as a
Coercive Instrument, Rand Corporation, 1999; Scott A. Cooper, “The Politics of Airstrikes”, Policy Review, Haziran 2001.
23 Pentagon Amerika’nın iki büyük savaşı aynı anda sürdürebilme kapasitesini sorgulamaya başlamıştır. Acaba ABD, örneğin, bir yandan 300 bin askeri Saddam’ı devirmek için Körfez’e getirip aynı zamanda Tayvan Körfezi ya da iki Kore arasındaki bir savaşa tam gücüyle yetişebilir mi? Colin Powell böyle bir yeteneğin kazanılması ve bunun ortaya konmasının aynı anda iki savafl yapmak zorunda kalmamanın en önemli güvencesi olacağı düşüncesidir. Powell, “US Forces...”, s. 35; Michele A. Flournoy, “Re-evaluating the 2 Major Theater War Strategy”, CSIS, 20 Haziran 2001; Tony Karon, “Why the Pentagon May Revise its Two-War Strategy”, Time, 8 Mayıs 2001.
24 Barry M. Blechman ve Tamara Cofman Wittes, “Defining Moment...”, ss. 5-6.
25 Thomas E. Ricks and Vernon Loeb, “Preemption to Be Military Policy”, Washington Post, 10 Haziran 2002.
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder