ANNAN PLANI KIBRIS TUZAĞI BÖLÜM 1
SUNUŞ
Kıbrıs'ın Türkiye için büyük bir önemi vardır. Bu önem aynı soydan gelen aynı kültürü aynı dili paylaşan bir Türk toplumunun Kıbrıs'ta yaşıyor olmasıdır.
Sınırlarımızdan 40 deniz mili ötede bulunan adadaki Türk halkının ezilmesi, katledilmesi, kökleştirilmesi ve insan haklarından mahrum edilmesi, Türkiye için, Türk insanı için kabul edilemez bir durumdur.
Türkiye'nin öncelikli hedefi adadaki Türk halkının barış, adası olmasını sağlamaktır. Kıbrıs Türk Cum-huriyeti'nin yıllardır uygulanan ambargo sonucunda ekonomisinin zayıflatılması ve bunun sonucunda oluşan ekonomik refah meselesinin de Kıbrıs Rum Yönetiminin Avrupa Birliği üyeliğiyle ilişkilendiril-mesi insanlık adına hern ayıp hem talihsizlik hemde haksızlıktır. Yıllarca Kıbrıs'taki Türklere her türlü zulmü yapardan mazlum gösterme çabaları boşunadır.
Kıbrıs meselesinin halli iki halka eşit muameleden geçmektedir. Rum ne ise Kıbrıs Türkü de odur. Eşitlik için eşit şartlarda bir ortaklık kurmak gerekmektedir. Sorunun çözümüne yardımcı olmak isteyenler eşit muamele ederlerse ve (Kıbrıs Rumları Türkleri temsil edemez) sesleri daha da yükselirse o zaman çözüm şansı artacaktır.
Bu arada Kıbrıs Türk toplumuna da Avrupa Birliği'nin sağlayacağı ekonomik olanaklar bir havuç gibi tutularak toplumla Denktaş yönetimi
arasında ayrılık tohumlan ekilmek istenmiştir. Bu ibret verici bir tablodur, bölücülüktür, nifak sokmaktır. Kıbrıs davası ne Denktaş'ın ne de
sadece Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin davasıdır. Bu dava Türk ulusunun top yekûn davasıdır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin varlığının devamı yalnızca Kıbrıs Türklerinin güvenliği açısından değil aynı zamanda Türkiye'nin güvenliği açısından da yaşamsal önem taşımaktadır. Bunu anlamak için Doğu Akdeniz haritasına göz atmak yeterlidir.
Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin güvenliği eş anlamlıdır. Bu konuda Türkiye'nin herhangi bir ödün vermesi söz konusu dahi olamaz. Bu konuda verilecek en ufak bir ödün yalnız Kuzey Kıbrıs'tan değil kendi topraklarımızdan da verilmiş bir ödün durumuna gelecektir.
Annan planı KKTC devletini ve Kıbrıs Türk halkını yok etmeyi amaçlamakta ve belge Kıbrıs Türk halkına ekonomik, sosyal ve psikolojik bir "yıkım" va-ad etmektedir...
Annan belgesinin aynen kabulü halinde Kıbrıs Türk halkı siyasal, sosyal, ekonomik ve coğrafi olarak çöküntüye uğrayacaktır.
Bu plana göre Türk tarafından istenilen toprak tavizleri kabul edilemez niteliktedir. Türk tarafının elinde bulundurduğu toprakların yaklaşık
dörtte biri bu plana göre Rumlara verilirken, bu topraklar üzerinde yaşayan yaklaşık elli beş bin kişi evlerini, işyerlerini, bahçelerini ve
tarlalarını kaybediyorlar. Bu araziler KKTC topraklarının yüzde yirmi dördü civarında olmakla birlikte, KKTC'nin ekilebilen topraklarının yüzde yetmişine ulaşmakladır. Ayrıca su kaynaklarının da yüzde yetmiş biri kaybedilmiş oluyor. Üstelik bu arazilerden çıkacak insanların başka yerlere nasıl yerleşecekleri ve bu yerleşmenin nasıl finanse edileceği ise planda öngörülmemiş durumdadır.
Bütün bunlara, Mülkiyet Kurulu yoluyla evlerini kaybedecek Türkleri de eklediğimizde, karşımıza büyük bir nüfus göçü ve büyük bir ekonomik yıkım çıkıyor. Zira, plana göre Kuzey Kıbrıs'ta tapusu olan bütün Rumlar, oluşturulacak Mülkiyet Kurulu'na başvurmak suretiyle mallarını geri talep edebilecekler.
Kuzey1 deki tapuların hemen hemen yüzde yetmişlik kısmı 1974 Öncesinde Rumlara ait olduğundan, Kuzey'deki Türklerden evini, işyerini bağ ve bahçesini kaybedecek olanların sayısının da yaklaşık olarak altmış bin civarında olacağı tahmin ediliyor.
Bu durumda planın uygulanması ile birlikte iki yüz bin civarındaki bir Türk nüfusundan yaklaşık yüz yirmi bin ila yüz otuz bini (120.000-130.000) evsiz, barksız kalacak ve işyerlerinden çıkartılmış olacaklardır. Bunun oluşturacağı yıkımın çok kapsamlı olacağını söylemeye bile gerek yoktur.
Ne Türkiye ne de KKTC, mevcut haliyle Annan Planı'nı kabul edemez. Bu planı kabul etmiyor diye Sayın Denktaş'a kızılamaz.
Tam tersine Sayın Denk-taş'a bu davasında sonuna kadar destek olmak gerekir. Kıbrıs Türk halkı, Yüce Türk ulusunun ayrılmaz bir parçasıdır. Verilen mücadele ulusaldır. Ve dava hepimizindir. Türk ulusu tümüyle aynı hedef için omuz omuza savaş vermektedir. Bu mücadelede hedefimiz hakkımız olanı elde etmektir. Bu nedenle beraberce verdiğimiz bu mücadelenin başarıyla sonuçlanması için herkesin desteğini açıkça göstermesi lazımdır. Bu mücadeleyi sonuna kadar götürme yönündeki irade ve inancımız tamdır. Kıbrıs Türk halkı egemenliğinden ödün vermeden sonsuza kadar barış ve huzur içinde yaşayacaktır. Türkiye bunun en büyük güvencecidir. Ve Türkiye varolduğu sürece Kıbrıs Türk Halkına kimsenin bir zarar vermesi olanaksızdır.
Bu kitap Annan Planı'nın toprak ile ilgili düzenlemelerinin Ankara Barosu'nca hukuksal açıdan değerlendirilmesini ve Ankara Ticaret Odası'nın planın somut sonuçları ile ilgili görüşlerini içermektedir.
Faydalı olmasını temenni ederim.
Sinan AYGÜN
Ankara Ticaret Odası Başkanı
Annan Planı Türkleri Topraksız Bırakacak,
Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliğinin Arınan Planının imzalanması için belirlediği tarihler geride kalmıştır. Buna rağmen Annan planını canlı tutmak ve yeniden gündeme getirmek isteyen çevreler vardır. Annan planı kabul edilseydi durumumuz daha iyi olacaktı diye üzülen ve büyük bir fırsatın kaçırıldığını düşünenler az değildir. Bunun en önemli nedeni halkımızın Annan planının uygulanması halinde kuzey parça devlet sınırları içinde kalacak taşınmaz malların büyük bölümünün Türk halkının mülkiyetinde kalacağına inan-masıdır. Doğal olarak bu taşınmaz mallar üzerinde konutlar, işyerleri, turistik tesisler yapılacağına ve ekonominin daha iyiye gideceğine inanılmaktadır.
Halbuki Annan planı sadece güney parça devlet kontrolüne verilecek bölgelerde ki malların değil kuzey parça devlette kalacak malların mülkiyetinin de Rumlara geçmesine neden olacak bir düzenleme getirmiştir. Plan Kıbrıs Türk halkını topraksız ikinci sınıf bir halk haline getirmeyi Öngörmektedir.
Planın anlaşılmayan yönlerini aydınlığa kavuşturmak ve halkımızın değerlendirmesine sunmak istiyoruz.
Mülkiyet konusunda merak ettiğiniz soruların yanıtım insan sevgisi içinde hazırlanan aşağıdaki yazıda bulacaksınız.
Soru: ANNAN PLANININ İMZALANMASI HALİNDE KUZEY PARÇA DEVLETTE EKONOMİNİN GELİŞME VE İŞSİZLİĞİN AZALMA OLASILIĞI VAR MI?
Yanıt: Hayır yoktur. Çünkü Annan planına göre planın imzalanması üzerine KKTC topraklarının önemli bölümü güney parça devlete verilecek ve bu topraklar üzerinde yaşayan KKTC vatandaşları göç edip topraksız halk haline gelecektir. Kuzey parça devlet sınırları içinde kalan mallar da Rumlara geri dönecektir. Çünkü KKTC tapuları geçersiz kabul edilmekte ve eşdeğer veya esaslı inkişaf gerekçeleri ile talep edilen taşınmaz malların dışında kalan taşınmaz mallar üzerinde KKTC vatandaşlarının herhangi bir hakkı kalmamaktadır.
Dolayısıyla bu malların mülkiyeti de planın imzalanması üzerine Rumlara geçecektir. Kuzeyde eşdeğer veya esaslı inkişaf gerekçeleri ile talep edilen mallar üzerindeki işlemler ise Toprak Komisyonunun kararına değin yasaklanıp askıya alınacaktır. Dolayısıyla daha ilk günden KKTC vatandaşlarının konut yapacağı, işyeri olarak değerlendireceği ve ekonomik gelişme sağlayacağı taşınmaz malları kalmayacaktır. Ancak sorun burada da sona ermiyor. Aşağıda açıklanacağı gibi eşdeğer ve esaslı inkişaf nedenleriyle talep edilen malların mülkiyeti de bir süre sonra Komisyon ve Mahkeme kararlarıyla Rumlara geçecektir ve böylece halkımız topraksız ikinci sınıf bir halk haline gelecektir
(Gör; Taslak Ek 7 Madde 5, l, c. "Komisyon yetki verinceye kadar ...etkilenen mallarla ilgili...küçük ölçekte ve ad! bakım hariç herhangi bir işlem yasaklanır ve askıya alınır").
Mülkiyet konusunda üç Annan planının düzenlemesi aynıdır. Okuyucunun kontrol yapmasına fırsat vermek için devlet tarafından tercüme edilip dağıtılan l.ci Annan planına gönderme yapmayı tercih ediyoruz.
Annan Planı kuzeyde Rumların terk ettiği, eşdeğer veya esaslı inkişaf nedeniyle talep edilen mallar üzerinde Toprak Komisyonundan İzin almadan herhangi bir işlem yapmayı yasaklamıştır. Kullanılan binanın korunması için gerekli acil ve küçük tamirler dışındaki tüm işler izne tabi olacaktır. Komisyonun, önünde izin için birikecek sayısız dilekçeyi erken ele alıp karar vermesi bir hayalden ibarettir. Erken karar verecek olsa bile gelecekte kime ait olacağı belli olmayan bir bina üzerinde iş yapılmasına izin verip konuyu daha karmaşık hale getirmesi doğru olmayacaktır. Bu nedenle Annan planı uzun süre, büyük bir olasılıkla 5 veya 10 yıl Kuzeydeki taşınmaz mallar üzerinde ekonomik faaliyet yapılmasını önleyen bir düzenleme getirmiştir. Bu düzenleme Annan planının en önemli ayıplarından biridir. Takasa tabi taşınmaz mallar üzerinde ekonomik faaliyetlerin durması Rum kesimini etkilemeyecektir. Türk kesiminde ise kalkınma olasılığını tamamen ortadan kaldıracaktır.
Taşınmaz mallan dondurulmuş ve bu mallar üzerinde yıllarca kiralama dahil herhangi bir iş yapılması yasaklanmış bir ülkede ekonominin gelişmesi mümkün değildir. Böyle bir ülkede ekonominin gelişebileceğini öne süren ekonomi uzmanı veya düşünür yoktur.
Soru: MÜZAKERE EDİLEREK PLANDAKİ BU SORUNUN GİDERİLMESİ MÜMKÜN DEĞİL Mİ?
Yanıt: Hayır mümkün değildir. Çünkü bu sorun Arman planının temel düzenlemesinin doğal sonucudur. Taşınmaz malların tek tek ve Komisyon aracılığı ile takası ilkesi kabul edilince bu malların kaderi belli oluncaya kadar ekonomik faaliyetlerin dondurulması kaçınılmazdır.
Bu nedenle Türk kesiminin kalkınabilmesi için Annan planı dışına çıkmak ve toplu mal takası ilkesini benimsemek zorunludur.
Soru: TOPRAK KOMİSYONU KARAR VERDİĞİ ZAMAN KKTC DE BULUNAN KONUT İŞYERİ VE TURİSTİK TESİSLERİN KIBRISLI TÜRKLERİN
MÜLKİYETİNDE KALMA OLASILIĞI YOK MU?
Yanıt: Hayır yoktur. Annan planına göre kuzey parça devlette kalan, Türklerin eşdeğer ve esaslı inkişaf nedenleriyle talep ettiği taşımaz malların mülkiyetinin de Rumlara geçmesi kaçınılmazdır. Bunun nedenini anlamak için Annan planında inalların değerini hesaplama yöntemini kavramak gerekir. Annan planının öngördüğü hesaplamanın zengin olanın lehine, fakirin aleyhine sonuç vermesi kaçınılmazdır.
Soru: ANNAN PLANI TAŞINMAZ MALLARIN DEĞERLERİNİN HESAPLANMASINDA NASIL BİR YÖNTEM ÖNGÖRMEKTEDİR?
Yanıt: Annan planına göre taşınmaz malların değerlendirilmesi "current value" diye isimlendirilen bir yöntemle olacaktır. Planın Türkçe tercümelerinin yanlış olduğunu söylemek mümkün değilse bile, bu tercümeler halkın anlayamayacağı bir dille kaleme alınmıştır. Herkesin daha kolay anlaması ve arzu ederse kendi tercümesini yapması içki İngilizce metne göz atmamız yararlı olacaktır.
(Gör:Tas!ak Ek7 Tanımlar bölümü madde4). Current value- value of a property at time of dispossession, plus an adjustment to reflect appreciation based among other things on inc-rease in average sale prices of properties in Cyprus in comparable Iocations(32) in the in-tervening period up to the date of entry into force of the Foundation Agreement. Observation(32): The calculation of the inc-rease should be based on the hypothesis that events between 1963 and 1974 had not taken place, i.e. not take into account depreciation in values due to those events; it should if possib-le therefore be based on conıparable
locations where property prices were not negatively af-fected by those events.
Üç Annan planında değişmeyen bu hesaplama yöntemi Annan planının temellerinden biridir. Mitsotakisin Annan planının kabulü halinde Kıbrısın 10 yıl içinde Yunan toprağı olacağını söylemesinin nedeni bu hesaplama yöntemidir. Kıbrıslı Rumların çok iyi kavradıkları ve her sözcüğü üzerinde tekrar tekrar durup ezberledikleri bu yöntemi Kıbrıs Türklerinin yeterince dikkate aldığını söylemek mümkün değildir.
Yukarıdaki kavramları mümkün olduğu ölçüde basitleştirmeye ve kolay anlaşılır hale getirmeye çalışalım.
Bir taşınmaz malın "current value" sunu bulmak için;
a) Önce terk edilen malın terk edildiği tarihtekideğerini hesaplamak ve buna
b) Kıbrıs'ta benzer böl gel erci e(comparable loca-tion) bulunan malların değerindeki genel artışı eklemek gerekir.
Gözlem 32' ye göre bu artış 1963 ve 1974 olaylarından olumsuz yönde etkilenmemiş bir yerdeki artış olacaktır.
1963 ve 1974 olaylarından taşınmaz malların değerlerinin olumsuz yönde etkilenmediği yer Güney Kıbrıs'tan başkası olamaz.
Şu halde Kuzeydeki bir malın "current value" sunu bulmak için önce bu malın Kuzeyde terk edildiği tarihteki değerini bulmak ve daha sonra bu değere mal Güneyin benzer bir bölgesinde olsaydı ne ölçüde değer kazanacaksa bunu eklemek gerekir. Örneğin Girne'de bir malın değerlendirilmesi yapılırken önce bu malın 1974 öncesi Girnede'ki de-ğtTİr,i bu betik, sonra malın bulunduğu bölgeye benzer Güneydeki bir bölgeye yani Limasol veya Larnaka'ya gideceğiz.
Bu kentlerde benzer bölgelerdeki malların değerinin kaç kat arttığım
bulacak ve Girne'deki değeri bu rakamla çarpacağız.
Konuyu daha da basitleştirmeye çalışalım. Öncelikle Limasol ve Larnaka'da Türklerin terkettiği bir malın "current value"sunu bulmaya çalışalım. Terk edildiği tarihteki değer ile o bölgede malların değerindeki genel artışın dikkate alınması ne anlama gelebilir?
Bu rakam aşağı yukarı bugün o malın Limasol veya Larnaka'daki piyasa değeri olmalıdır. Dolayısıyla Güneydeki malların "current value" sunun Güneydeki malların PiYASA deleri olduğunu veya hesaplamanın üç aşağı, beş yukarı böyle çıkacağını söylemek hatalı olmaz. Konuyu daha da basitleştirmek için Güneydeki malların değerlerinin anlaşmanın imzalandığı tarihteki piyasa d eğeri eri olacağını söyleyebiliriz. Böyle bir değerlendirme ilk bakışta Güney göçmenleri için oldukça memnuniyet verici görünmektedir. Kuzeydeki mallar da
Kuzeydeki piyasa değerine ;4Ön_> hesaplanmış olsa Arınan planında bir adalet olduğunu ve Güney göçmenlerinin mallarının karşılığını alabileceğini söyleyebilirdik. Ancak maalesef Annan Planının düzenlemesi böyle değildir. Plan piyasa değeri (market value) gibi herkesin anlayabileceği bir ölçüyü terkederek "current value" gibi anlaşılması güç ve şifreli bir Ölçüyü benimsemiştir. "Current value" nün esas alınması demek Kuzey'deki taşınmaz malların değeri hesaplanırken,1974 Barış Harekâtı olmasaydı bu malların ulaşacağı değeri tasarlamak demektir. Bunun için ise 1974 den etkilenmeyen bir bölgeye yani Güneye gidilmekte ve mallar Güney'de olsalardı nasıl bir değer kazanacak sa bu değer dikkate alınmaktadır. Daha farklı bir ifade ile, Annan planının hesap malların değeri aşağı yukarı bugün Güney'deki gerçek piyasa değerleri olmakta, Kuzey'deki malların değeri ise bu inallar Güney'de olsalardı ulaşacakları piyasa değeri olmaktadır.
Yasa "current value" gibi bir kavramı ortaya çıkarmayıp sadece piyasa değerinden söz etse bugün Kuzey'deki malların düşük olan piyasa
değerleri dikkate alınacak ve Kıbrıs Türkleri bundan yarar sağlayacaktı. Planın herkesin anlayacağı "piyasa değeri" kavramından uzaklaşarak "current value" kavramına başvurmasının nedeni Kuzeydeki Rum mallarının düşük olan Kuzeydeki piyasa değerine göre hesaplanmasını önlemektir.
Bundan sonra "kuruşu kuruşuna" diye tanımlayabileceğimiz bir takas işlemi yapılacaktır.(Gör; Taslak Ek 7. madde12, "Kullanımında bulundurduğu inalın değeri kaybettiği malın değerinden %50 fazla değilse başvuru kabul
edilecektir")
Yani plan Güneyde malı olan bir Türke Güneydeki malının bir bucuk değerini yememe koşuluyla Kuzeyde kullandığı malı alma hakkı tanınmaktadır. Bu oranı geçmeme koşuluyla kullanan kişi malı otomatik olarak alabilecektir. Ancak aradaki değer farkını ödemesi gerekir. Eğer kullandığı mal Güneydeki malın bir buçuk katından daha değerli ise o zaman malı alması Komisyonun takdirine bağlı olacaktır. Şüphe yok ki, bu halde de aradaki değer farkının son kuruşuna kadar ödenmesi gerekecektir. Para ödenmeden kullanılan malın tapusunu almak mümkün değildir.
(Gör: Taslak Ek 7 madde 12.5. "Tapunun devrinden önce farkın ödenmesi gerekir")(Gör:Taslak Ek 7 madde6.5. "Tüm ödemeler yapılıncaya dek mal devri yapılmayacaktır") Kullanan kişiye bir tarih verilecek ve bu tarihe kadar parayı ödemediği takdirde kullandığı maldaki haklarım kaybedecektir.
2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder