TÜRKİYEDEKİ SURİYELİ MÜLTECİLER etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
TÜRKİYEDEKİ SURİYELİ MÜLTECİLER etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Şubat 2018 Pazar

TÜRKİYE’DEKI SURİYELİ MÜLTECİLER UZUN VADELİ ENTEGRASYON İÇİN FIRSATLAR VE ZORLUKLAR BÖLÜM 2

TÜRKİYE’DEKI SURİYELİ  MÜLTECİLER UZUN VADELİ  ENTEGRASYON İÇİN  FIRSATLAR VE ZORLUKLAR  BÖLÜM 2


< Türkiye’deki mülteciler arasında okul çağında yaklaşık 700,000 çocuk bulunmakta ve bunların yarısından azı okullarda kayıtlı durumda. >

Türkiyeli gençler ilköğretimden sonra eğitimlerini ilerletmek için gerekli bir adım olan yüksek öğretime geçiş sınavlarına girmekteler. Türkiye Bursları programını yöneten Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, Suriyeli gençler için yüksek öğrenim olanaklarından sorumlu bulunmakta ve birçok burs imkanı sağlamaktadır. Burs imkanı Ankara, İstanbul, Gaziantep ve Adana’yla birlikte daha fazla Suriyeli gence ulaşmak amacıyla Amman ve Beyrut’ta da düzenlenen mülakatlar yoluyla sağlanabiliyor. Ayrıca Suriyeli öğrenciler gerekli dokümanları sağlamaları ve giriş sınavlarını geçmeleri durumunda, Türk üniversitelerine başvurma hakkına sahipler. Ancak çalıştayda yapılan tartışmalarda, Suriyeli  lerin burslara ya da giriş sınavlarına nasıl ve nerede başvuracaklarına dair kafa karışıklığının olduğu belirtildi. Bu durum, hizmetler mevcut ve ulaşılabilir olsa da iletişimde yetersizlik olduğunun bir başka örneği olarak gösterilebilir. 


• İstihdam ve İş Olanakları 

Yukarıda da bahsedildiği üzere, çalışma izni için Suriyeli mültecilerden gelen büyük bir talep mevcut ve siyasiler de bunun farkındalar. İŞKUR, istihdam stratejisi belirlemek amacıyla ek iş gücüne ihtiyaç duyan sektörleri belirlemek ve tüm Türkiye’deki Suriyelilerin yeteneklerini tespit etmek için kapsamlı bir plan üzerine çalışma yürütmekte. 
Ayrıca yeterli işgücü eksikliği olan sektörler belirlenir belirlenmez, Suriyeli mültecilere mesleki eğitim sağlanmasıyla ilgili bir plan mevcut. Bu çerçevede, İŞKUR’un girişimleri Suriyeli mültecilere çalışma izni tanınmasına zemin hazırlıyor. Ancak, daha kapsamlı bir ekonomik entegrasyon stratejisi için Suriyeli mültecilerin ekonomik kabiliyetlerinin ve entegrasyonlarının güçlendirilmesine yönelik adımlar atılmalıdır. Bu konudaki temel önerilerin kısa bir özeti aşağıda sunulmaktadır: 

• Suriyeli mültecilerin homojen bir sosyal ya da ekonomik blok olmadığı; 

Ekonomik refah, eğitim ve kabiliyet bakımından çok katmanlı bir topluluğu oluşturdukları bilinciyle hareket etmek gerekiyor. 
Bu yüzden yalnızca ‘Suriyeli iş gücünün’ becerilerine ve bunların Türkiye işgücü piyasasının ihtiyaçlarını ne denli karşılayacağına odaklanılmamalı, Türkiye’de yeniden iş kurmaya ya da yatırım yapmaya teşvik edilmesi gereken Suriyeli girişimciler de göz önünde bulundurulmalı. 

• Savaş öncesi dönemde Gaziantep Ticaret Odası’na kayıtlı 60 Suriyeli firma mevcutken, Ekim 2014 itibariyle bu rakam 209’a ulaşmış. Suriyeli iş camiası üyeleri, Suriyeli firmaların piyasaya katacağı potansiyel değerin daha fazla 
farkına varılması gerektiğini görüşündeler. 

• Suriyeli girişimcilerin teşviki yalnızca Suriyeli işgücünün istihdamını artırmakla kalmayacak, sınır bölgelerindeki yerel ekonominin gelişimine de katkı sağlayacak tır. Özellikle Suriyeli mültecilerin yoğun olarak bulunduğu illerde yerel, yarı resmi organizasyonlar (ticaret odaları, kalkınma ajansları vb.) önemli rol oynamaktadır. Bu organizasyonların, Suriyeli işletmelerin yerel ekonomik hayata entegrasyonunda, yerel otoriteler olarak hareket etmeleri sağlanmalıdır. 

• Türkiye’nin sınır kasabalarındaki saha araştırmaları, Suriyeli kadınların ve erkeklerin savaş sonrası duruma ve mülteci koşullarına nasıl farklı tepki gösterdiklerini ve adapte olduklarını göstermiştir. 
Baba, ailesini geçindiremediğinde bu vazifeyi yerine getirmek genellikle ailenin kadın üyelerine düşüyor. Kadınların yüklendiği, aileyi destekleyen bu rol mikro-kredi olanaklarıyla güçlendirilmeli. 

< Olumsuz algılamalara ve önyargılara karşı söylemler, Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin barış içinde entegrasyonu için önemli bir yapıtaşını oluşturmaktadır. >

• Çalışma izni verilse dahi dil engeli istihdamı engellemeye devam ediyor. Çalıştaydaki Suriyeli toplum temsilcileri, mültecilerin bunu çalışma izni alamamaktan daha önemli bir mesele olarak gördüğünü belirttiler. Bu meseleyi 
çözmek için okul çağı geçmiş Suriyeli mülteciler için Türkçe kursları mevcut hale getirilmeli. 

• Sosyal gerilimi hafifletmek için sivil toplumun çabaları Suriyeli gençlerin eğitim sistemine kaydolması ve Suriyeli mültecilerin ekonomik hayata aktif katılımları, topluma entegrasyonları için büyük önem taşımakta. Sivil toplum örgütleri, Suriyeli topluluğun kendi unsurları arasında daha iyi iletişim sağlamasında, mesajlarını iletip, ihtiyaçlarını dile getirmelerine yardımcı olmada ve bu mesajların gerekli mercilere iletilmesini koordine etmede, belki de hepsinden önemlisi, sosyal entegrasyon sürecinde oluşabilecek sosyal gerilimin hafifletilmesinde önemli bir rol oynayabilir. 

Olumsuz algılamalara ve önyargılara karşı söylemler, Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin barış içinde entegrasyonu için önemli bir yapıtaşını oluşturmaktadır. Çalıştay katılımcıları, medyanın Suriyelilerin “gereğinden fazla kalan misafirler” olarak olumsuz bir şekilde resmedilmesinin engellenmesinde önemli bir rol oynayabileceğini belirttiler. Medya kanallarının, şu ana kadar yapıcılıktan uzak, düşmanca bir dil kullanarak, sosyal gerilimin artmasına sebep olduğu düşünülüyor. Suriyelilerin başarı öykülerinden bahseden haber örneklerine, sadece son zamanlarda ve az sayıda yer verildiği görülmektedir. 

Çalıştay katılımcıları, şu ana kadar Suriyeli mültecilerle ev sahibi toplumu bir araya getirmek adına çok az çaba sarf edildiğini belirttiler. Halihazırda iki toplum arasındaki etkileşimi engelleyen bir çok engel olduğu not edildi. Bunlardan 
en göze çarpanı, mülteci kampları. Sadece Suriyeli çocuklara eğitim veren Geçici Eğitim Merkezleri de iki toplumun çocukları arasındaki etkileşimi engelliyor. Bu nedenle milli eğitim sistemine tam entegrasyonun bir an önce sağlanmasının 
önemi vurgulandı. Çalıştaydaki Suriye toplumu temsilcileri, yerel toplum merkezlerinin kampların dışındaki mültecilere sosyal etkileşim için uygun yerler olduğunu belirtti. Özetle, iki toplum arasındaki uçurumu engelleyecek ve etkileşimi artıracak yenilikçi yollar daha proaktif bir şekilde izlenmelidir. Hem Türkiyeli hem de Suriyeli sivil toplum örgütleri, bu çabaları kolaylaştırmada rol oynayabilir. 

3. Sonraki Adımlar? Uluslararası Destek Etkileri günden güne artan mülteci meselesi karşısında etkili bir uluslararası işbirliğine duyulan ihtiyaç aciliyet kazandı. Ankara çalıştayına katılan bir yetkilinin belirttiği üzere, 2016’da Suriyeli mültecilerin eğitim, sağlık ve mesleki eğitim ihtiyaçlarının desteklenmesi için 7 milyar Euro’ya ihtiyaç var. Bu doğrultuda Kasım 2015’deki AB-Türkiye zirvesi ve 3 milyar Euro’lük destek sağlanmasına yönelik karar, giderek artan bir işbirliğine doğru olumlu bir adım olarak görülüyor. 

İhtiyaçların tespit edilmesi, etkili programlar tasarlanması, uygulanması ve Türk aktörlere bunlara yönelik destek sağlanmasına yönelik önemli bir ilk adım. Nisan 2011’de,ilk mülteci akını başladığında göç eden nüfusun büyüklüğü, özellikleri ve coğrafi dağılımı üzerine yeterli veri toplanamamıştı. O dönemde yetkililer rakamların bugünkü seviyelere ulaşacağını öngörememiş ve verimli bir kayıt sistemi geliştirilmemişti. AFAD ve Türk Kızılay’ı tarafından yapılan kayıtlar ayrıydı ve merkezi otorite bu verileri toplamıyordu. 2013’de merkezi otoriteler verileri tek bir veri tabanında (GÖCNET) toplama kararı aldılar. Bu veri tabanı ancak iki yıllık titiz bir veri işleme sürecinden sonra, Kasım 2015’in sonlarına doğru kullanılabilir hale geldi. 

< İki toplum arasındaki uçurumu engelleyecek ve etkileşimi artıracak yenilikçi yollar daha proaktif bir şekilde izlenmelidir. >

Proje uygulamasında veri kullanımının önemi, son zamanlarda öne çıkmaya başladı. Örneğin, bazı sınır kasabalarında nüfus yoğunluğunun büyük ölçüde artmasıyla, daha iyi belediye hizmetlerine (yeni şu boruları, atık arıtma tesisleri 
ve kentsel ulaşım hizmetleri vb.) duyulan ihtiyaç da arttı. 

Çalıştaydaki uluslararası bağışçılar, düzenli kayıt sisteminin ötesinde, ihtiyaç tespit ve değerlendirme süreçlerinin önemini vurguladı. Özellikle, belediyeler ve ulusal seviyede, yukarıda sözü edilen sosyal entegrasyon ve diğer proje 
planlamalarının sürdürülebilir olması için ihtiyaç tespit ve değerlendirmesine gereksinim duyulduğunun altı çizildi. Türkiye’ye dış destek, Avrupa Birliği üyesi devletlerin siyasi öncelikleri ışığında bazı soruları da gündeme getirdi. Çalıştay 
katılımcıları, fonların etkili bir şekilde harcanma ma riskinden, örneğin entegrasyondan ziyade daha fazla kamp ve güvenlik tedbirleri için kullanılmalarından endişe ettiklerini dile getirdiler. 

Sonuç 

Birbirini takiben yapılan Gaziantep ve Ankara çalıştayları, ilk gün Suriyelilerin kendi görüşlerini ifade etmelerine, ikinci gün ise birçok alandan yetkilinin zorluklar ve fırsatlar üzerine fikir alışverişinde bulunabilmesine olanak sağladı. 
Suriyeli katılımcılar, Türkiye’deki varlıkları üzerine tartışabildikleri çok az sayıdaki etkinlikten biri olan çalıştay için müteşekkir olduklarını belirttiler. Ankara’daki çalıştay Suriyeliler tarafından algılanan eksikliklerin karar mercileri tarafından nasıl yorumlandığı ve ele alındığını anlama imkânı sağladı. 

Çalıştaylar, Türkiye’deki Suriyeli mülteciler tarafından yaşanan zorlukların paylaşılması ve böylece daha etkin bir şekilde destek sağlanması için oldukça faydalıydı. 

Öne çıkan iki önemli sorun alanı Suriyeli mültecilerin statülerine ilişkin belirsizlik ve mevcut fırsatları değerlendirmelerini ve orta uzun vadeli geleceklerini öngörmelerini zorlaştıran iletişim problemleri oldu. Suriyeli mültecilerin 
süregelen gelişmelerden, fırsatlardan sağlıklı bir şekilde haberdar olmalarının sağlanması, hizmetlere erişim için rehberlik verilmesi ve yanlış anlaşılmaların giderilmesiyle ilgili bilgilendirme çalışmalarını kapsayacak etkili bir iletişim 
kampanyasının gerekli olduğu belirtildi. 


Suriyeli mültecilerle ilgilenen farklı aktörler arasındaki (yerel ve ulusal yetkililer, sivil toplum ve devlet kurumları, sivil toplum örgütlerinin kendi aralarında) iletişim ve koordinasyon yetersizliği vurgulanan diğer bir sorun alanı oldu. Başbakanlık ofisi aracılığıyla koordinasyon sorununun çözülmesine yönelik yeni adim olumlu bir gelişme olarak değerlendirildi. Koordinasyon çabaları yerel dinamikleri bilen ve önceliklerin tanımlanmasına ve etkili programların 
tasarlanmasına değerli katkılarda bulunabilecek Suriyeli ve Türkiyeli sivil toplum örgütlerinin, uzmanların tecrübelerinden istifa etmenin verimli olacağı belirtildi. 

< Çalıştaylar, Türkiye’deki Suriyeli mülteciler tarafından yaşanan zorlukların paylaşılması ve böylece daha etkin bir şekilde destek sağlanması için oldukça faydalıydı. >

Son olarak, Türk yetkililerin Suriyeli mültecilerin uzun süren ikametine çözüm olarak kurumsal önlemler almış olması ve uluslararası partnerlerin bu çabaları desteklemek için harekete geçmesi ile bundan sonraki aşamalarda mültecilerin sosyal ve ekonomik entegrasyonuna dikkat çekilmeli ve odaklanılmalıdır. 
Bu, aynı zamanda, uluslararası aktörlerin uzun vadeli planlama ve finansman önceliklerine yönelik bir tutum değişikliği yapmasını gerektiriyor. Bu gereksinim siyasi söylem düzeyinde artarak dile getirilse de, pratikte bu söylemin uygun finansman araçları ile desteklendiğini söylemek zor. Özellikle sosyal uyum etkinlikleri için planlamada genellikle kısa-vadeli yaklaşım sergilendiği  görülü yor.   Bir Türk yetkilinin de vurguladığı üzere, Türkiye’nin kamu politikaları, artan bir şekilde, Suriyelilerin Türk toplumunun ‘ kalıcı geçici ’ kesimini oluştur dukları kabulünü yansıtıyor. Bu bağlamda, Suriyeli ve Türk aktörlere bu programların uygulanması ve tasarımı için fikir alışverişinde bulunabilecekleri bir alan sağlanması, programların etkinliği için büyük önem arz etmekte. 

Suriyeli Mültecilerin Geleceği ve Türkiye’ye Etkileri 
















2 Aralık 2015 
Gaziantep, Divan Oteli 
Çalıştay Programı 
09.30 – 09.45 Açılış Konuşmaları 

• Saferworld, PODEM, Baytna Syria ve Orsam 
• Çalıştayın amacı - Saferworld 09.45 – 11.00 1. Oturum: Toplumsal Entegrasyon Yolunda Suriyeli Mülteciler 
• Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin karşılaştıkları başlıca hukuki, toplumsal ve siyasi sorunlar nelerdir? 
• Türkiye’deki ulusal ve yerel politikalar mültecileri nasıl etkiliyor? 
• Türkiye’de kalmayı/ Avrupa’ya taşınmayı/ Suriye’ye dönmeyi planlayan Suriyeli mülteciler, toplam nüfuslarının yüzde kaçını oluşturmaktadır? 
• Suriyeli mültecilerin Türkiye toplumuna entegrasyonunu engelleyen sorunlar nelerdir? 
• Suriyeli mülteciler ve yerel halk arasındaki ilişkiler nasıldır? Şehirden şehre fark var mı? 
• Sayıları giderek artış gösteren Suriyeli mülteciler için halihazırda uygulanan politikalar nelerdir? 
• Suriyelilerin Türkiye’deki siyasa yapımına erişim kanalları nelerdir? 
• Gelecek için öngörülen zorluklar nelerdir? 

11.00 – 11.15 Kahve Arası 
11.15 – 12.15 2. Oturum: Toplumsal Entegrasyon Yolunda Güvenlik Endişeleri 

• Suriyeliler Türkiye’deki güvenlik ortamını nasıl değerlendiriyorlar? Şehirler ve bölgeler arasında fark var mı? 
• Suriyeliler yerel halktan ya da herhangi bir bölgesel/uluslararası aktörden doğrudan bir tehdide maruz kalıyorlar mı, kalacaklarını düşünüyorlar mı? 
• Yeni neslin geleceğini nasıl görüyorlar? Marjinalleşme/radikalleşme riski var mı? 
• Güvenlik sorunları ile baş etmek için Türkiye ne yapıyor? 
• Suriyelilerin başlıca güvenlik endişeleri nelerdir? 
• Güvenlik açığı riskinin en aza indirgenmesi için Türkiye ve uluslararası aktörler ne yapmalı? 


12.15 – 13.45 Öğle Yemeği 
13.45 – 14.45 3. Oturum: Ekonomik fırsatlar ve zorluklar 

• Suriyeliler Türkiye’nin ekonomik durumunu nasıl değerlendiriyor? 
• Suriyeliler Türkiye ekonomisine ne kadar katkıda bulunduklarını düşünüyorlar? 
• Önlerindeki fırsatlar ve zorluklar nelerdir? 
• Ekonomik entegrasyon için hazırlanacak bir plan ne içermeli? 
• Özellikle ekonomi alanında uluslararası aktörlerin rolü ne olmuştur? 

14.45 – 15.00 Kahve Arası 
15.00 – 15.45 4. Oturum: Uluslararası Aktörlerin Rolü 

• Uluslararası ilgi ve katılım ne seviyededir? Yeterli derecede bilinç, ilgi ve ayrılmış kaynak var mıdır? 
• Bu ilgi ve katılım herhangi bir gerilim yaratıyor mu? 
• Türkiye ve uluslararası aktörler arasındaki işbirliğini nasıl değerlendiriyorsunuz? 
• Avrupa Birliği başta olmak üzere uluslararası aktörlerin atması gereken adımlar nelerdir? 

15.45 -16.00 Kapanış Yorumları 
Suriyeli Mültecilerin Geleceği ve Türkiye’ye Etkileri 

2 Aralık 2015 
Ankara Çalıştay Programı 
09.30 – 09.45 Açılış konuşmaları 

• Saferworld, PODEM, Orsam 
• Çalıştayın amacı - Saferworld 09.45 – 11.00 1. Oturum: Siyasi Ortam ve Suriyeli Mülteciler 
• Türkiye’nin Suriyeli mültecilere yönelik politikası nedir? Günümüze kadar ne yapılmıştır ve yakın gelecek için ne planlanmaktadır? 
• Suriyeli mültecilerin durumu Türkiye’deki bölgesel ve yerel politikalardan ne derece etkileniyor? Bu konuda Türkiye’deki siyasi ve toplumsal aktörler nerede duruyor? 
• Mültecilerin gelişi ve topluma entegrasyonu konusundaki siyasi sorunlar nelerdir? 

11.00 – 11.15 Kahve arası 
11.15 – 12.15 2. Oturum: Suriyeli Mültecilerin Türkiye Ekonomisine Etkileri 

• Suriyeli mültecilerin Türkiye ekonomisine etkisi nelerdir? 
• Farklı şehirlerdeki ekonomik sorunlar nelerdir? 
• Yerel ve ulusal boyutlarda Türkiye ekonomisi için Suriyeli mültecilerin önünde fırsatlar var mı? 
• Suriyelilerin Türkiye ekonomisine katkıları nedir, ne olabilir? Türkiye bunu en iyi şekilde nasıl değerlendirebilir? 
• Türkiye Suriyeli mültecilerin Avrupa’ya beyin göçünü nasıl durdurup Suriyelileri ekonomiye kazandırabilir? 
• Ekonomik zorlukların üstesinden gelmek için ne planlanmaktadır? 

12.15 – 13.45 Öğle Arası 
13.45 – 15.00 3. Oturum: Suriyeli Mültecilerin Türkiye Toplumu ve Güvenliğine Etkileri 

• Büyük miktarda mülteci akışının Türkiye’nin istikrarına etkisi nedir? 
• Mülteciler Türkiye için bir güvenlik sorunu arz ediyorlar mı? 
• Mezhepçilik riski var mı? Öyleyse, Türkiye bunu önlemek ya da baş etmek için ne yapıyor? 
• Türkiye’de Suriyeliler yüzünden bir radikalleşme ihtimali var mı? 
• Yerel topluluklar ve Suriyeliler arasındaki etkileşim/ sosyal uyum ne derecededir? Bu durum farklı şehirler arasında değişiklik gösteriyor mu? 
• Yerel halkın ve yerel otoritelerin başlıca endişeleri nelerdir? 
• Türkiye sosyal uyum ve birlikteliği artırmak için ne yapmıştır ve yapabilir? 
• Güvenlik ve toplumsal gerilime bağlı riskleri en aza indirgemek için Türkiye ve uluslararası aktörler ne yapmalılar? 

15.00 – 15.15 Kahve Arası 
15.15 – 16.00 4. Oturum: Uluslararası Aktörlerin Rolü: Bakış Açıları ve İşbirliği İhtimalleri 

• Uluslararası ilgi ve katılım ne seviyededir? Yeteri kadar bilinç, ilgi ve kaynak var mıdır? 
• Varlıkları ne derecede gerilim yaratıyor? Hizmet tedarikini kolaylaştırıyor mu? 
• Başta Avrupa Birliği olmak üzere uluslararası aktörlerin atması gereken adımlar nelerdir? 
• Uluslararası katılımdan Türkiye ne şekilde yararlanabilir? 16.00 – 16.10 Kapanış Yorumları 

ORSAM, Ortadoğu konusunda faaliyet gösteren tarafsız bir düşünce kuruluşu dur. 
ORSAM Ortadoğu ile ilgili bilgi kaynaklarını çeşitlendirmeyi ve bölge uzmanlarının düşüncelerini Türk akademik ve siyasi çevrelerine doğrudan yansıtabilmeyi hedeflemektedir. 
Bu amaçlar doğrultusunda ORSAM, Ortadoğu ülkelerindeki devlet adamlarının, bürokratların, akademisyenlerin, stratejistlerin, gazetecilerin, işadamlarının ve 
sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin Türkiye’de konuk edilmesini kolaylaş tırarak, yerel perspektiflerin güçlü yayın yelpazesiyle gerek Türkiye gerek dünya kamuoyuyla paylaşılmasını sağlamaktadır. ORSAM yayın yelpazesi içinde kitap, rapor, bülten, politika notu, konferans tutanağı ve ORSAM dergileri Ortadoğu Analiz ve Ortadoğu Etütleri bulunmaktadır. 

©Bu metnin içeriğinin telif hakları ORSAM’a ait olup, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca kaynak gösterilerek kısmen yapılacak makul alıntılar ve yararlanma dışında, hiçbir şekilde önceden izin alınmaksızın kullanılamaz, yeniden yayımlanamaz. Bu raporda yer alan değerlendirmeler yazarına aittir. ORSAM’ın kurumsal görüşünü yansıtmamaktadır. 

Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) 

Süleyman Nazif Sokak No: 12-B Çankaya / Ankara 
Tel: 0 (312) 430 26 09 Fax: 0 (312) 430 39 48 
www.orsam.org.tr 

***

TÜRKİYEDEKİ SURİYELİ MÜLTECİLER UZUN VADELİ ENTEGRASYON İÇİN FIRSATLAR VE ZORLUKLAR BÖLÜM 1

TÜRKİYEDEKİ SURİYELİ  MÜLTECİLER UZUN VADELİ  ENTEGRASYON İÇİN  FIRSATLAR VE ZORLUKLAR  BÖLÜM 1

No.1, OCAK 2016 
TOPLANTI  DEĞERLENDİRMESİ 
No.1, OCAK 2016 

Baytna Syria işbirliğinde 1 ve 2 Aralık 2015 tarihlerinde sırasıyla Gaziantep ve Ankara’da Suriyeli sığınmacıların geleceği ve Türkiye’ye etkilerini tartışmak 
üzere iki çalıştay düzenlendi. 

Gaziantep ve Ankara’da düzenlenen çalıştaylara Suriyeli mültecilere yardım konusunda sahada faaliyet yürüten sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, 
devlet kurumlarından görevliler, akademisyenler, araştırmacılar, uluslararası örgüt temsilcileri ve gazeteciler katılmıştır. Gaziantep’teki toplantıda daha çok Suriyeli sivil toplum kuruluşlu temsilcilerinin sıkıntıları, sahada karşılaştıkları zorluklar ele alınmıştır. Ankara’daki toplantıda ise Gaziantep’te dile getirilen sorunlar doğrudan konunun muhataplarına iletilmiş ve devlet kurumlarının ilgili konularda attığı adımlar ele alınmıştır. Bunun yanı sıra Suriyeli sığınmacıların Türkiye toplumuna entegrasyon süreci ve bu konuda atılması gereken adımlar tartışılmıştır. Suriyelilerin Türkiye’ye entegrasyon süreci, siyasal, ekonomik, toplumsal boyutlarıyla ele alınmıştır. 

Giriş 

Suriye’deki savaşın ve insani krizin beşinci yılının eşiğinde Türkiye büyük bir mülteci akımı ile karşı karşıya. Resmi kaynaklara göre, Türkiye’de Suriyeli mülteci sayısı 2.6 milyona ulaştı. Bu sayı ile Türkiye en fazla Suriyeli mülteci nüfusu barındıran ülke konumunda. Türkiye geçmişte de Irak Kürtleri, Bosnalı Müslümanlar, Afganlar gibi Ortadoğu bölgesinden büyük göç akımlarıyla karşılaşmıştı ancak göçmen sayıları hiç bu kadar yüksek, göçmenlerin kalış süreleri de bu denli uzun olmamıştı. 

Türkiye iyi donanımlı kampları kısa sürede hizmete koyarak mülteci akınına yönelik ilk müdahaleyi yaptı ancak kamplar kısa vadeli bir probleme çözüm niteliğinde kurulmuştu. Suriye’deki savaşın uzaması, Nisan 2011’deki ilk 
mülteci akınından sonra Türkiye’ye giren Suriyeli sayısının hızla artmasına sebep oldu. Bunların yaklaşık yüzde doksanı kamp alanlarının dışında; çoğunlukla ülkenin Güneydoğu bölgesindeki kentlerde, Ankara ve İstanbul gibi diğer şehirlerde yaşamlarını sürdürüyor. 




Türkiye’deki Suriyelilerin geçici ‘misafir’ olmayacağının anlaşılması ile giderek büyüyen mülteci krizi için daha geniş kapsamlı bir adaptasyon gerekliliği de ortaya çıktı. Türkiye bu aşamada ülkedeki varlıklarını devam ettirmek isteyen ‘kalıcı mültecilere yönelik kurumsal ve altyapısal kapasitesini geliştirmeye başladı. Mültecilerin uzun vadeli entegrasyonu ve yerleşimi, özellikle krizin büyüklüğü göz önünde bulundurulduğunda kapsamlı ve titiz bir yaklaşım gerektiriyor. Bu entegrasyon sürecinde karar alıcılar, uygulayıcılar, ile sağlık, eğitim, istihdam gibi farklı alanlarla ilgili sivil toplum örgütleri arasında işbirliği de bir diğer önemli konu. Bunun yanı sıra, güçlü bir uluslararası destek ve işbirliği de gerekiyor. 


Avrupa Birliği’nin finanse ettiği Capacities for Peaceprojesi çerçevesinde Saferworld, PODEM, ORSAM ve Baytna Syria, Aralık 2015’de Gaziantep ve Ankara’da iki çalıştay düzenledi. Gaziantep çalıştayında Suriyeli toplum 
ve yerel kurum temsilcilerinin katkılarına öncelik verdi. Söz konusu çalıştay, Suriyeli katılımcılara, Türkiye’deki Suriyelilerin durumu, ev sahibi toplumla ilişkiler, karşılaştıkları belli başlı problemler ve entegrasyonları için muhtemel 
çözümleri üzerine fikir alışverişinde bulunabilecekleri bir platform sağladı. Ankara çalıştayı ise karar alıcıları, uygulayıcıları, uzmanları ve mülteciler konusunda etkin akademisyenlerle birlikte Türkiye’nin Güneydoğusundan sivil 
toplum temsilcileri bir araya getirdi. Ankara’da katılımcılar alınan tedbirleri, mevcut riskleri, fırsatları ve işbirliği alanlarını tartışmak üzere bir araya geldiler. Bu çalıştay raporunun ilk bölümü, Suriyeli toplum temsilcileri ve Türkiyeli 
katılımcılar, yetkililer ve uzmanlar tarafından vurgulanan temel zorlukları şu başlıklar altında analiz etmektedir: mültecilerin statüsündeki belirsizlik ve iletişim yetersizliği; bürokrasinin koordinasyonda yetersizliği ve etkisizliği; işsizlik ve kötü yaşam koşulları; ve son olarak, iki toplum arasında oluşabilecek sosyal gerginlik ihtimali. İkinci bölüm, eğitim, iş ve istihdam alanlarında sosyal entegrasyon için öneriler sunmakta ve sivil toplumun bu süreçteki rolüne vurgu yapmaktadır. 

Üçüncü bölüm ise uluslararası desteğin değerlendirilmesine ayrılmıştır. 

1. Çalıştayda Vurgulanan Temel Zorluklar 

• Mültecilerin statüsündeki belirsizlik ve iletişim yetersizliği Türkiye’deki Suriyeli mülteciler, Türkiye’deki yasal statülerine ve dolayısıyla geleceklerine ilişkin belirsizlik nedeniyle giderek artan bir hayal kırıklığı yaşıyorlar. 5 yıl önce savaşın yıkımından kaçtıklarında birçok Suriyeli Türkiye hükümetinin açık kapı politikasına müteşekkirdi. 5 yıl sonra Türkiye devletine ve toplumuna hala müteşekkir olsalar da gelecekte Türkiye’de kendilerini nelerin beklediğine dair netlik arayışı içindeler. 

< Mültecilerin uzun vadeli entegrasyonu ve yerleşimi, özellikle krizin büyüklüğü göz önünde bulundurulduğunda kapsamlı ve titiz bir yaklaşım gerektiriyor. Bu entegrasyon sürecinde karar alıcılar, uygulayıcılar, ile sağlık, eğitim, istihdam gibi farklı alanlarla ilgili sivil toplum örgütleri arasında işbirliği de bir diğer önemli konu. >


“Türkiye’nin Suriyelilere nasıl ev sahipliği yapmaya devam edeceğine dair bir belirsizlik var. Maddi gücü yetenler bir an önce buradan ayrılıp Kutsal Topraklara (Batı Avrupa) gitmek istiyorlar.” 

Suriyeli Çalıştay katılımcısı, Gaziantep 

Mevcut yasal çerçevede, Suriyeli mülteciler geçici kimlik kartıyla kendilerine sağlık, eğitim alanlarında, sosyal ve adli yardıma erişim sağlayan geçici koruma statüsündeler. Ancak sadece Suriyeli mültecilere uygulanan bu geçici statü, 
onlara uluslararası tanımdaki mülteci statüsünü vermiyor ve vatandaşlık hakları sağlamıyor. Çalıştay katılımcıları, bu yasal düzenlemelerin mülteciler açısından Türkiye’de herhangi bir orta ya da uzun vadeli beklentinin öngörülmesini 
zorlaştırdığını vurguladılar. Gerek kamplarda gerekse kentsel alanlarda birçok mülteci gelecekte yasal olarak çalışıp çalışamayacaklarına ya da vatandaşlık hakları elde edip edemeyeceklerine dair belirsizlik içinde köseye sıkışmış 
hissediyor. Bu sorun, Suriyeli mülteciler ve yerel otoritelerden merkezi hükümete kadar, resmi kurumlar arasındaki iletişim kanallarının yetersizliğiyle daha da pekişiyor. Suriyeli toplum temsilcileri geçen 4 yıllık süreçte Türk yetkililer tarafından sadece 4 toplantının bunlardan son ikisinin kısa süre önce (Ekim-Kasım 2015)- organize edildiğine işaret etmekte. Suriyeli mülteciler, haklarından ve onlara acık imkânlardan sokak konuşmaları ya da sosyal medya vesilesiyle haberdar olduklarını öne sürüyorlar. Giderek hayal kırıklıkları artan, durumları görece olarak daha iyi olan Suriyeli mültecilerin, sıklıkla ‘Kutsal topraklar’ olarak bahsedilen 

Avrupa’daki fırsatları aramaya başladığı belirtiliyor. 

Türk yetkililerle iletişimin zor olmasıyla birlikte, Türki-ye’deki Suriyeli mülteciler de kendi ülkelerinin farklı kesimlerinden gelen (kentli ve köylü, erkek ve kadın, genç ve yaşlı, siyasi ve mezhepsel ayırımları olan)ve dolayısıyla değişik ihtiyaçları olan, heterojen birçok gruptan oluşuyorlar. Bu sebeple de çeşitli ifadelerin ve bakış açılarının varlığı, ne şaşırtıcı ne de özünde olumsuz olarak görülmeli. İletişimi ve ilişkileri geliştirmeye yönelik çabaların, farklı ihtiyaç ve beklentileri ele alabilmesi için Türkiye’deki Suriyeliler arasındaki bu çeşitliliği mümkün olduğunca göz önünde bulundurmak gerekiyor. 


Nisan 2013’de T.C. İçişleri Bakanlığı bünyesinde kurulan Göç İdaresi Genel Müdürlüğü olumlu bir gelişme olarak not ediliyor. Genel Müdürlüğün hedefi, mültecilere ilişkin konularda bilgilendirme için temel kaynak haline gelmek. 
Şu ana kadar sınırlıda olsa bir ilerleme sağlandığı belirtilmekle birlikte, Suriyeliler Müdürlüğün tam kapasiteye ulaşmasının uzun zaman alacağından endişeli. Mülteciler günlük yaşam şartlarının daha da zorlaşmasıyla da sabırlarını kaybediyor. 

< Gerek kamplarda  gerekse kentsel alanlarda birçok mülteci gelecekte yasal olarak çalışıp çalışamayacaklarına ya da vatandaşlık 
hakları elde edip edemeyeceklerine dair belirsizlik içinde köseye sıkışmış hissediyor. >


• Bürokrasinin tutumu – Koordinasyon yetersizliği, etkisizlik, engeller Suriyeli mülteciler Türk bürokrasisini bir bariyer olarak görmekte. 
Örneğin, Suriyeliler için banka hesabı ikamet izni gerektirirken, ikamet izni banka hesabı açılmış olmasını gerektiriyor. 
Hükümet yetkilileri ise geçici kimlik kartlarıyla banka hesabı açabilmek için yeni düzenlemelerin yürürlükte olduğunu belirtiyorlar. 
Bu olumlu bir gelişme olsa da, çalıştay katılımcıları, çeşitli bürokratik engeller yüzünden Suriyeli mültecilerin belirsiz durumlarının devam edeceğini düşündüklerini belirtiyorlar. 

Çalıştaydaki Suriyeli katılımcılar, birçok kez bürokrasinin fazla “sabit” öldüğünü ve mültecilerin ihtiyaçlarına yönelik farklı ofisleri koordine etmek için uygun esneklikte olmadığını ifade ettiler. Farklı illerdeki farklı kurumlar farklı 
hizmetler sunuyor; aynı kurumun içinde dahi ortak, tek bir yaklaşım söz konusu olmayabiliyor. Suriyeli mülteciler, “aşılamaz” görünen engeller nedeniyle bürokratik kurumlarla işbirliğinin giderek daha da zorlaştığını düşünüyorlar. 

Bununla beraber, Suriyeli mülteciler fazla talepkar görünmek istemediklerinden bürokratik kanallar aracılığıyla seslerini duyurma konusunda tereddütlüler. Bunun, Lübnan, Ürdün, Irak gibi Suriyeli mültecileri barındıran diğer ülkelere 
kıyasla şartların daha iyi olarak görüldüğü Türkiye’deki varlıklarını tehlikeye atabileceği görüşündeler. Bu yüzden resmi bağlantılardan ziyade kişisel bağlantılara danışma eğilimindeler. 

Bürokratik kurumlar arasındaki koordinasyon yetersizliği Ankara çalıştayındaki katılımcılar tarafından da kabul edildi. Bu durum, kapsamlı, iyi düşünülmüş bir eylem planının kurumsallaştırılması gerekliliğinin siyasi çevrelerin gözünden kaçmamış olduğunu gösteriyor. Kısa bir zaman önce, Başbakanlığa, şu anda birçok bakanlığın altında dağınık halde bulunan mültecilere ilişkin ofisleri koordine etmekten sorumlu Göç ve İnsani Yardım için bir danışmanın 
atanmasıyla olumlu bir adım atılmış oldu. Birim, eğitim, sağlık ve sanitasyon, ekonomi ve işgücü, sosyal destek ve entegrasyon, dini eğitim ve hizmetler, insanı yardım, yerel yönetim ve altyapı hizmetlerine bakan 7 çalışma gurubunu 
kapsıyor. Örneğin, kısa ve orta vadeli eğitim meseleleriyle ilgilenen Eğitim Çalışma grubu, Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde faaliyet göstermekte, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’ndan(AFAD), Kalkınma Bakanlığı’ndan, 
sivil toplum örgütlerinden temsilciler içeriyor. Bunun yanın-da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bünyesinde bir birim kurulması tartışılıyor. Bu gelişmeler, Suriyeli mülteciler meselesini ele alan koordineli, çok boyutlu bir eylem planından yoksunluğun, toplumun sosyal dokusunu tehdit eden daha büyük sorunlara yol açacağının giderek artan bilinciyle gerçekleştiriliyor. 


• İşsizlik ve kötü yaşam koşulları Suriyeli mültecilerin çalışma izni alamaması Türkiye’de sosyal entegrasyonunun önündeki en büyük engellerden biri olarak öne çıkıyor. Mültecilere çalışma izni verilmesini sağlayacak yeni yasa, Ocak 2016’dakabul edilmiş olsa da yasanın tam olarak uygulanabilmesi için zamana ihtiyaç olduğu anlaşılıyor. Bugüne kadar yasal olarak çalışma durumu söz 
konusu olmadığından, tek alternatif düşük ücretlerle ve herhangi bir sosyal fayda ya da hak elde etmeksizin yasadışı çalışmaktı ve bunun bir süre daha devam edeceği öngörülüyor. Bu durum, Suriyeli mültecileri sömürüye açık bir hale getiriyor. Türkiye’de hâlihazırda bir problem olan çocuk işçiliğinin Suriyeli mülteci akınıyla çok daha artacağına dair öngörüler var. 




< Suriyeli gençler, Türkiye’yi genel olarak bir geçiş noktası olarak görüyorlar ve vaatlerin yüksek olduğu yerler olarak romantize edilen Avrupa’ya yerleşme fikrini sıklıkla aralarında tartışıyorlar. >

Başlı başına bir problem olmasının yanı sıra, yasadışı işgücünün artması, aynı zamanda ev sahibi toplumların istihdamlarını etkileyerek iki toplum arasında ihtilafa sebep olabilir. Bu acil tedbir alınması gereken bir risk alanı olarak karar mercilerinin gündemindedir. 


Karşılaştıkları kötü yaşam koşulları nedeniyle Türkiye’deki Suriyeli gençlerin tartışmalarının temel konusunu Batı dünyası ve sunduğu avantajlar oluşturuyor. Suriyeli gençler, Türkiye’yi genel olarak bir geçiş noktası olarak görüyorlar 
ve vaatlerin yüksek olduğu yerler olarak romantize edilen Avrupa’ya yerleşme fikrini sıklıkla aralarında tartışıyorlar. Türkiye’deki geleceklerine ve statülerine ilişkin belirsizliğe karşı Avrupa’daki hayali kurulan daha iyi yaşam koşulları ve fırsatlar, hayatlarını riske atarak yaptıkları tehlikeli Avrupa yolculuklarının temel sebebi olarak öne çıkıyor. 


• Sosyal gerilim ve radikalleşme riski Uluslararası deneyim, hâlihazırda kendileri ekonomik ve sosyal zorluklarla karşı karşıya olan toplumlarda yabancıları “günah keçisi” ilan etme eğilimine işaret etmektedir. Türkiye’de de yasadışı işçilerin artmasıyla azalan ücretler nedeniyle, Suriyeli mültecilerin hedef alınması riski bulunmaktadır. Suriye’de savaş devam ettikçe ve Türkiye daha fazla mülteciye kapılarını açtıkça bir bitkinlik hissinin filizlenmesi de muhtemel. Ankara’daki çalıştayda katılımcılar büyük bir gerginlik ya da çatışma durumu olmasa da, yerel halkın son 5 yıl içinde akın eden Suriyelilere ilişkin rahatsızlıklarını 
giderek daha fazla dile getirdiklerini vurguladı. Örneğin 2014 yılında Gaziantep ’te Suriyelilere yönelik saldırılar olduğu, bunun gündelik hayatın akışında gerilime sebep olarak, iki toplum arasındaki güvene zarar verdiği rapor edildi. 
Bu ve benzeri örnekler az sayıda yaşanıyor olsa da, yerel halkın Suriyeli mültecileri yük olmaya başlayan, ge-reğinden fazla kalan misafirler olarak algılamasıyla ortaya çıktığı söylenebilir. Uzmanlar, “insan hakkı olarak sığınma 
talebi ”kavramının Türkiye toplumu için yeni bir olgu olduğu, henüz tam olarak anlaşılmamış olmasının bu durumun sebebi olduğu görüşündeler. 

Ayrıca kendilerini yerel halk tarafından fiziksel tehdit altında hisseden Suriyeli mültecilerin nefsi müdafaaya başvurma riski de söz konusu. Bu durum, üzerine ekonomik zorluklar da eklenince fiziksel ve ekonomik anlamda korunma 
amacıyla suç faaliyetlerine de kapı açabilir. Halihazır-da Suriyeli mültecilerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde suç oranlarında belirgin bir artış görülmüyor, ancak sosyal entegrasyon çabaları mültecilere amaç ve aidiyet duygusu 
kazandırmakta yetersiz kalırsa, gelecekte gettolaşma, suç oranlarında ve hatta radikalleşmede artış yaşanabileceğini göz ardı etmemek gerektiği belirtiliyor. Nitekim Gaziantep çalıştayında vurgulandığı üzere, “kayıp nesil “olma riski taşıyan Suriyeli gençliğin içinde bulunduğu amaçsızlık hissinin ekonomik güvencesizlikle birleşmesi, Suriyeli gençliğin radikal örgütlere yönelmesine sebep olabilir. Şu an bu yönde belirgin bir eğilim olmasa da bu durumun Suriyeli gençliğin karşılaşabileceği sorunlar arasında olduğu söylenebilir. Katılımcılar, radikal gruplara katılımın ciddi bir tehdide dönüşmeden önce önlenmesi için karar mercilerinin sosyal ve ekonomik entegrasyonu sağlayacak tasarılar üretmesi gerektiğini ifade ettiler. 

< Nitekim Gaziantep çalıştayında vurgulandığı üzere, “kayıp nesil “olma riski taşıyan Suriyeli gençliğin içinde bulunduğu amaçsızlık hissinin ekonomik güvencesizlikle birleşmesi, Suriyeli gençliğin radikal örgütlere yönelmesine sebep olabilir. >


2. Sosyal Entegrasyon İçin İzlenecek Yollar: Sorunlar ve Fırsatlar Suriyeli mültecilerin Türkiye topraklarında ikametinin uzamasıyla, tartışmalar ve planlama çabaları kısa vadeli koruma ve insani yardımdan, Suriyeli mültecilerin uzun vadeli ikameti ve sosyal ve ekonomik entegrasyonu üzerine yoğunlaşmaya başladı. Göç ve diğer politikaların bu yeni gerçekliğe uygun hale getirilmesi, Türkiye ve karar mercileri için zorlu bir görev. Suriyeli mültecilerin uzun vadeli yerleşimi ya da entegrasyonlarının, diğer örneklerde olduğu gibi Türkiye’de de, eğitim, iş ve/veya sivil toplum üzerinden gerçekleşmesi öngörülüyor. Takip eden bölümlerde bu üç alanda öne çıkan başlıklar ve öneriler tartışılacaktır. 


• Eğitim Fırsatları Türkiye’deki mülteciler arasında okul çağında yaklaşık 700,000 çocuk bulunmakta ve bunların yarısından azı okullarda kayıtlı durumda. Mevcut verilerin yetersizliğinden dolayı tam olarak kaç çocuğun okullarda kayıtlı bulunduğu ve kayıtlı olanların kaçının derslere devam ettiğini söylemek zor. Mevcut düzenlemeye göre, Suriyeli çocuklar devlet okullarına ve Milli Eğitim Bakanlığı denetimi altındaki geçici eğitim merkezlerine kaydolabiliyorlar. Ancak talebi karşılayacak sayıda geçici eğitim merkezi bulunmamakta. 
Çalıştaydaki bir katılımcının verdiği bilgiye göre, Adana merkezde okul çağında 40,000 Suriyeli çocuk bulunurken bunların sadece 10,000’i düzenli olarak geçici eğitim merkezlerine devam ediyor. Kırsal kesimlerde tablo daha vahim 
görünüyor. Eğitim hakkı verilmiş olmasına rağmen, Suriyeli çocukların okula gitmesi lojistik sorunlar (ulaşım masrafları gibi) ve Suriyeli ebeveynlerin tercihleri ve endişeleri nedeniyle sınırlanmış durumda. 

Bu rakamlar Türkiye’nin omuzlaması gereken ağır görevi işaret etmekte. Karar mercileri, Suriyeli gençliğin kayıp nesil olmasının engellenebilmesi için çocukların Türkiye’deki millî eğitim sistemine entegre edilmesinin gerekliliğinin farkındalar. Ankara çalıştayında bir Başbakanlık temsilcisi, Suriyeli öğretmenlerin çalışacağı 26 okulun faaliyete açılmasıyla, Şubat 2016itibarı ile 450,000 Suriyeli çocuğun okullara kayıtlı olmasının hedeflendiğini kaydetti. 

Başbakanlık bünyesindeki Mülteci Birimi Eğitim Çalışma Grubu’nun da Suriyeli çocukları milli eğitim sistemine bağlı Türk okullarına kaydettirmenin yolları üzerine çalışmaya başladığı belirtildi. Hem Arapça hem de Türkçe eğitim 
veren geçici eğitim merkezlerinin milli müfredata göre eğitim veren devlet okullarına yumuşak bir geçiş sağlayacağı öngörülmekte. 

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,

***