Sırrı Süreyya Önder etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sırrı Süreyya Önder etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Ekim 2018 Çarşamba

Abdullah Öcalan’ın İmralı Görüşmelerinin Satır Araları ile ilgili görsel sonucu



Abdullah Öcalan’ın İmralı Görüşmelerinin Satır Araları ile ilgili görsel sonucu


İmralı Heyeti - 26.10.2017

HDP: İmralı heyeti acilen adaya gitmeli.,


PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın koşullarına ilişkin Meclis'teki toplantıda konuşan HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, "İmralı üzerinde yürütülen tecrit artık kabul edilemezliği bir yana, ülke ve bölgedeki çözüm zeminini tahrip etmeye dönük bir hal almıştır. İmralı’daki tecrit, vatana ihanetle eş anlamlıdır" dedi.

HDP: İmralı heyeti acilen adaya gitmeli
HDP'nin İmralı heyetinde yer alan Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ile Meclis Başkanvekili İstanbul Milletvekili Pervin Buldan, Urfa Milletvekili Dilek Öcalan, PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın güvenlik ve sağlık koşullarına ilişkin Meclis'te basın toplantısı düzenlendi.   

'İmralı tecridi, vatana ihanetle eş anlamlıdır’ 

Açıklama yapan Önder'in konuşmasının satır başları şöyle: "Hem bölge barışı, hem iç barış Türkiye’ye bir buçuk saatlik bir mesafededir. İmralı üzerinde yürütülen tecrit artık kabul edilemezliği bir yana, ülke ve bölgedeki çözüm zeminini tahrip etmeye dönük bir hal almıştır. Barışın güvencesi olabilecekken bizatihi savaşı kışkırtan bir tecrit anlayışıyla gidilecek hiçbir yer yoktur. Bütün bunları göz önüne aldığınızda İmralı’daki tecrit, vatana ihanetle eş anlamlıdır. Peki Sayın Öcalan’ın bugün yaşananlara yaklaşımı neydi? Ortak gelecek, ortak vatan diyordu. Herkesin kendisi olarak yaşayabileceği, kendisi olarak ifade zemini bulabileceği demokratik cumhuriyet diyordu. 

Sınırların olmadığı, sadece gevşek sınırların olduğu bir demokratik konfederalizm öneriyordu.  

Bugün barış adına bölgeye ve ülkeye kim bir çift laf ederse, partisi ne olursa olsun, içinde savaş içermeyen, ‘kalkın gidelim şurayı fethedelim yakalım’ demeyen, ‘çözelim bu meseleyi’ diye başlayan her cümle Sayın Öcalan’ın mutlak geçmişte yaptığı belirlemelerden birisine yaslanmak zorundadır. Hal böyleyken artık mesele Sayın Öcalan’ın sağlığı, güvenliği olmaktan çıkmış, bu ülkenin geleceğine kast eden bir zemine dayanmıştır.  

‘Öcalan Mutlak bir tecrit içinde’ 

İmralı, devletin ne görmezden geleceği, ne de üzerine gidebileceği bir zemin olamadı. Bu anlamda Sayın Öcalan’la bir yılı aşkın bir süredir kimse görüşemiyor. İmralı’ya 

konulduğu günden beri zaten hiçbir hukuk kuralına sığmayan, insan haklarını tahrip eden bir yaklaşımla mutlak bir tecrit içerisinde. Şu an bir çok insan, başta 
cezaevlerindeki tutsaklar olmak üzere Sayın Öcalan üzerindeki tecridin barışa tehdit olduğunu söyleyerek bir direniş başlatmışlardır. Hatırlayın, çözüm süreci böyle bir direnişin ardından başlamıştı. Her seferinde bu kadar enerji ve zaman kaybedene devlet adamı denmez, ahmak denir. İnsan deneyimlerinden ders alan bir canlıdır. 

Bugün devleti yönetenler muazzam bir varoluş savaşının içinde. Bulabildikleri tek yol da Kürt düşmanlığı, ama bu yolun da sonuna geldiler. HDP’yi kriminalize etmekle varılabilecek bir yol yok. Hangi kamuoyu araştırmasına bakarsanız bakın HDP’nin oyları bir santim gerilemiyor. Bu barışa, insanlığa, demokrasiye sadakatin bir göstergesidir.

‘İmralı artık bütün ülke olmuştur’ 

Bu ülkede özellikle AKP kamuoyu başta olmak üzere, evlatlarımızın geleceğini dert eden, daha iyi bir dünya, daha iyi bir ülke mümkün diyen herkes bu demokrasi dışı uygulamalara sesini yükseltmek, barışı çağırmak ve tecride itiraz etmek durumundadır. İbretlik bir durumdur. Bugün İmralı tecrit sistemi bütün ülkenin tecrit sistemi haline getirildi. Herkes bu ülkede kendini mahkum olarak hissediyor. İmralı artık bütün ülke olmuş durumda. Barış adına, ortak geleceğimiz adına buna bir dur demek gerekiyor. Bütün bunların süresi de 2 saat.  

‘Sayın Öcalan savaşın başlamaması için 2.5 yıl çalıştı’

Devlet hafızayı unutturamaz. Sayın Öcalan’ın daha önce tanıdığı inisiyatifini neden bugün tanımadığına dair dişe dokunur bir gerekçe yok. Savaş başlamış. Sayın Öcalan 

savaşın başlamaması için 2 buçuk yıl çalıştı. Siz de bizimle beraber savaşın başlamayacağını taahhüt ettiniz. Sayın Öcalan size ne söyledi de yapılmadı? Bunu açıklayabilir misiniz?  

‘Uygulanan tecrit vatanın birliğine sabotajdır’ 

İmralı tecridi vatana ihanetle eş anlamlıdır. İmralı’da barışın teminatı olduğu  için oraya uygulanan tecrit bu vatanın birliğine sabotajdır. Henüz bu imkanı kaybetmemişiz, derin devlet cinlikleriyle 5-6 ayda bir hayatını kaybettiğine dair dolaşıma sürülen bu bilgilerin hayatına dair en temek hakları yerine getirilmezken, ağzından çıt çıkmayan savcıların beyanatlarının sonuna gelinmektedir. Bunun mesafesi 2 saattir, helikopterle giderseniz 15 dakikadır. Bu tecrit salt Kürtlere yönelik değildir. Bu tecrit bu ülkenin tamamını İmralı tecrit sistemine sokmuştur." 

Buldan: Tecrit 18 yıldır sürüyor 

Önder'in ardından İstanbul Milletvekili ve Meclis Başkanvekili Pervin Buldan konuştu. Buldan, Öcalan'a dönük tecridin 18 yıldır devam ettiğinin altını çizerek, "Zaman zaman avukatlarının, ailesinin, siyasi heyetlerin gittiğini biliyoruz. Ama orada farklı bir sistem var ve bu sistemin Türkiye’nin geleceği açısından üzerinde durulması gereken bir sistem olduğunu belirtmek isterim. Sayın Öcalan’dan uzun süreden beri haber alınamıyor. Biz heyet olarak, 5 Nisan 2015’te görüştük" dedi. 

15 gün önce sosyal medyada Öcalan’ın yaşamını yitirdiğine dair paylaşımlar yapıldığını hatırlatan Buldan, " Bursa Cumhuriyet Başsavcısı açılama yaptı ancak bu açıklama yeterli değil. Hükümetin ve devletin duyarlı olması gerektiği yönündeki çağrımızı yineliyoruz. Sayın Öcalan sıradan bir tutuklu değildir. Hükümetin ve Devletin sıradan bir tutuklu gibi yaklaşmaması gerekir. Sayın Öcalan’dan haber alana kadar kaygımız devam edecek. Acilen İmralı adasına avukatları ya da ailesi gitmelidir" ifadelerini kullandı. 

 'Öcalan bir barış aktörüdür' 

Buldan, Öcalan'ın sadece Türkiye açısından değil tüm Ortadoğu açısından bir barış aktörü olduğuna vurgu yaparak, "Biz Sayın Öcalan’ın barış sürecindeki rolüne hep birlikte tanıklık ettik. Bir umut vardı, huzur vardı. Kimsenin burnu kanamadı. O sürece bir kez daha dönülmeli. Türkiye’deki Ortadoğu’daki barış açısından Sayın Öcalan’la yürütülecek bir süreç dikkate alınmalı. Görüşmelerin bir kez daha başlaması gerektiğini belirtmek istiyorum. Güvenlikçi politikalarla Kürt sorununun çözülemeyeceğini herkes çok iyi biliyor. Öncelikli olarak Sayın Öcalan’la görüşmelerin başlaması gerekmektedir" diye konuştu.  

Dilek Öcalan: Öcalan'a sıradan yaklaşılamaz 

Toplantıda son olarak Urfa Milletvekili Dilek Öcalan konuştu. Öcalan'ın güvenlik ve sağlık koşullarına ilişkin endişelerin tüm Türkiye’ye sirayet ettiğini ifade eden Öcalan, 

"Tecrit sürdürülmeye çalışıldığındaki Türkiye tablosunu hepimiz gördük. Tecrit sürdürüldüğü müddetçe Kürdistan’daki yansıması kan gözyaşı ölüm oldu. Bu şiddet, kaos her geçen gün artarak devam etmektedir. Çünkü tecrit ağırlaşmaktadır. Bu açıklamayı bize yansıyan kaygıları dile getirmek için yapıyoruz. Biz henüz hükümetten ve devletten kendi yasalarını yerine getirmesi noktasında bir adım görmedik. Türkiye kendi hukukunu hiçe sayarak, uluslararası bütün hukukları hiçe sayarak şu an itibariyle tecridi sürdürüyor. Bu sadece bizim talebimiz değil. Bu tüm Ortadoğu halklarının talebidir. Sayın Öcalan milyonlarca insanın, iradesi olarak kabul ettiği bir şahsiyettir. Sıradan bir insan olarak yaklaşılmasını kabul etmiyoruz" şeklinde konuştu.  

Hükümet, Adalet Bakanlığı ve İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’na çağrıda bulunan Öcalan, "Bu sorun üzerinden ne kadar çok süre geçerse kangrenleşen ve savaşa zemin hazırlayan bir pozisyondan öteye geçilemez" dedi.  

'Sorumluluk hükümettedir' 

İmralı'daki tecride ilişkin cezaevlerinin yeniden açlık grevi eylemine başladığını aktaran Öcalan, "Bu kararın hükümet tarafından görülmesi gerekiyor. Gözlerindeki, vicdanlarındaki perdenin kalkması gerekiyor. Bizim talebimiz şahsi bir talep değil. Tüm toplumun talebi bu tecridin kaldırılması yönündedir. Kendi iç hukukunuza ihanet etmeden bu sorunu bir an önce çözmeniz gerekiyor. Bu sorumluluk başta hükümetindir. Ayrıca uluslararası alanda AİHM, CPT gibi kurumların harekete geçmesi gerekmektedir" diye belirtti. 

'Hükümet günlük yaklaşımları baz aldı' 

Heyetin açıklamalarının ardından Sırrı Süreyya Önder, basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Çözüm sürecinin ardından yaşanan şiddet ortamı sonrası ortaya çıkan güvensizliğin nasıl aşılacağı sorusuna Önder, "Çözüm süreci nihai bir uzlaşma değildir. Dünyada çatışma süreci yaşayan tüm ülkelerde süreç başladı diye bıçakla kesilir gibi kesilmez. Bu tarafların cesaret ve samimiyetine bağlı bir süreye ihtiyaç duyar. Hükümet hiçbir zaman bu süreci toplumsallaştıracak bir cesaret içine girmedi. 
Kriminalize etme dilini bir kenara bırakmadı. Elbette bizim de eksikliklerimiz var. 2 buçuk yıl sonra bir deklarasyon açıklıyorsunuz, önemli bir aşamayı tüm dünya önünde kayıt altına alıyorsunuz; ama buna sahip çıkma cesaretinizi 8 gün sürdüremiyorsunuz. 8'inci gün 'ne masası' diyorsunuz. Hükümet hep oy hesabı ve günlük yaklaşımları baz aldı" yanıtını verdi.  

Kentlerdeki çatışmalara ilişkin soruya da yanıt veren Önder, hendeklerin daha çözüm süreci devam ettiği dönemde Lice'de kazıldığını hatırlatarak, "Barış süreci boyunca her yerin silahla dolduğu devletin psikolojik propagandasıdır. Süreç başlamadan önce her yeri kan götürüyordu. Bu işin doğası da bunu gerektirir. Sen devlet olarak önlemini almak zorundasın. Biz siyasetçiyiz ne yapabiliriz. Bütün bunlar da süreci kesmeyi değil daha da yükseltmeyi gerektirir" şeklinde konuştu. 


http://siyasihaber3.org/hdp-imrali-heyeti-acilen-adaya-gitmeli

Abdullah Öcalan MİT’ten kadro istiyor.,


Abdullah Öcalan MİT’ten kadro istiyor.,


24 Mart 2014 Pazartesi


Abdullah Öcalan’ın İmralı Cezaevi’nde BDP Milletvekilleri İdris Baluken ve Pervin Buldan ile 14 Ekim 2013’te yaptığı görüşmenin tutanakları ortaya çıktı. İhanet süreci adlı twitter hesabından yayınlanan tutanaklarda, Öcalan ile MİT-Erdoğan görüşmelerinde AKP ile ittifaktan, Öcalan’ın serbest bırakılmasına ve siyaset yasağının kaldırılmasına kadar geniş bir adımlar listesi üzerinde mutabakat sağlandığı görülüyor. Tutanaklarda en dikkat çekici ayrıntılardan birisi, MİT Müsteşar Yardımcılarından birinin PKK’dan atanması ve Türk Ordusu içinde bir Kürt birimi oluşturma önerisinin görüşmelerde gündeme gelmiş olması. Tutanakta Öcalan, “Hükümlü”, görüşenler de “Ziyaretçi” olarak yazılmış.

İşte o tutanaktan çarpıcı bazı bölümler:

‘Ben heyeti, heyet hükümeti hazırlıyor

Öcalan: Ben heyeti çözüme ikna ediyorum, heyet de hükümeti çözüme hazırlıyor. Heyetle tartışmalarımız var, ileride bir gün yayınlanması lazım.

AKP şark kurnazlığı yapmasın. Tek taraflı paket kesinlikle olmaz. Sayın Fidan da bunu söylüyor. KCK, Ergenekon, hukuk komedisi, trajedisi ile de ilgilenebilir. Çok önemli iki şeydir. Bunları çözümlemezsek Başbakanı da götürür.

Öcalan’dan MİT’e Müsteşar Yardımcısı...

Öcalan: Heyetle her şeyi geniş bir şekilde ele alabiliyoruz. Mesela bir MİT Müsteşar Yardımcısı Kürt hareketinden olabilir mi gibi? Seçimle iş başına gelen bir köy güvenlik birimi mesela. Belediyelere bağlı trafik polisi, zabıta, bekçi gibi. Türk ordusu bünyesinde bir Kürt birimi niye olmasın. Devletle bütün bu konuları tartıştım. Belli bir uzlaşma düzeyi yakalanmış durumda. Ancak faşist iktidarların yıllardır toplumun beynini sömürmesi var. Toplumun hazır olması gerekiyor.

‘PKK yasadan yararlanıp meşrulaşacak’

Öcalan: Pratik ilerlemenin olması gereken dönemdeyiz. Bakanla görüşüp söyleyin, gerekirse 50 yasa çıkaracaklar. PKK yasadan yararlanıp meşrulaşacak. Amacımız bu yasadışılığı bitirmek. Ayrıca Beşir Bey’in bilmesi lazım. Onunla periyodik, derinlikli toplantılarınız önemle, titizlikle planlanmalı, kararlar hayata geçirilmeli. Erdoğan’ı ikinci bir Mursi’ye çevirirler. Paralel devlet devrede ama boşa çıkarabiliriz.

BDP Heyeti: Bu arada cezaevlerindeki hasta tutsaklarla ilgili gelişmeler bekliyoruz.

Öcalan: Zaten yasal çerçevesi oluşturuldu. Hasta mahkûmlarda Adalet Bakanı çok seri davransın. Kendisine selam söyle.

‘Federasyon ve özerklikten vazgeçmedim’

Öcalan: Abdulkadir Selvi, Eyüp Can gibi adamlar yalan yanlış konuşmuş. Basına yanlış şeyler yansıyor. Öcalan bağımsızlıktan, federasyondan, özerklikten vazgeçti dediler. 

Ben hiçbir şeyden vazgeçmedim.

‘Rojava’ İmralı’da planlandı

Öcalan: Beni şaşırtmayın. Tarihî çatışma sürecini sona erdirdik dediysem banş oldu demiyorum. Aşağıdaki (Kandil’i kastediyor) arkadaşların başka aktarımları oldu, Cuma ne yapıyor, yaşlanmış mı?

BDP Heyeti: Başkanım size devrimci selamlarını yolladılar. Çizginizi pratikleştirme noktasındaki kararlılıkları en üst seviyede. Suriye konusunda geniş tartışma imkânı oldu. 

Şu anda 12 bine yakın bir gücün orada bulunduğunu, bunun çok kısa bir zaman içerisinde 20 binli rakamlara doğru evrilebileceğini aktardılar.

Öcalan: Tabi tabi 50.000’e kadar çıkarmalılar. Daha önce söylemiştim. Suriye konusunda kesinlikle geç kalmasınlar. Benim geçmişte yaptıklarım üzerine bir şeyler bina edebilirler. Suriye konusunda çok geç kaldılar. Önümüzdeki günlerde Suriye’deki duruma dair heyetle de konuşacağız, bazı kararlar alacağız herhalde. Yeni oluşacak 

Suriye’de bizimkiler başat rol oynayacaklar. Orada özerk bölgeler olur, İsviçre gibi özerk bölgeler. Oradaki azınlıkların da Asuri, Nusayri, Yezidilerin desteği de sağlanmalı, onlara da temsil imkânı... Suriye’de kim demokratik özerkliğe evet diyen onula anlaşsınlar. Bakın heyete söyledim, Esad etrafını sarar sen de kapıları açıp devlet olarak yardım etmezsen Esad’la da anlaşırım. Kendimi nasıl koruyacaksam öyle korurum tabi ki. Kaldı ki Suriye ile Maliki ile ittifak durumu var. Ben de çılgınlık yapmaz diye düşünüyorum.

Apo serbest kalacak

Öcalan: Tabi ki eğer tümüyle normalleşme denen süreç yaşanacaksa büyük kongrede dışarı çıkıp yara bizzat toplayıp, silahlı mücadeleyi... Size karşı tümden bitirdik demem lazım. Yasa çıkaracaklar biz de yasanın içine dâhil olacağız. Hadi bana ve yönetime 5 yıl siyaset yasağı falan olur, bu fedakârlığı yaparız. Yarın bir gün ben gerillaya konferans yapsam ne diyeceğim, silaha gerek yok, siyaset hakkınız var demem gerekir.

BDP Heyeti: İttifak politikalarına ağırlık verme yönünde bir eğilim var.

Öcalan: İttifak da olabilir. AKP ile anlaşırsak onla da olabilir. CHP-MHP faşisttir. Kürtleri fiziken tasfiye peşinde koşup durdular. Metropollerde biz kime oy versek o kazanır. 

Çok yönlü pazarlıklar olabilir. AKP İstanbul Belediyesi’nde bize on bin kadro versin mesela.

BDP Heyeti: Mersin Akdeniz ve Toroslar da.

Öcalan: Tabi onu da. O da var. Metropollerde biz onları destekleriz. Akdeniz gibi Toroslar’da. Karşılıklı yani. İstanbul’da, Ankara’da biz...

‘Bakan kim oluyor’

BDP Heyeti: Başkanım sizinle bu defa fotoğraf çekecektik ama makine yokmuş bir dahaki sefere çekelim. Tabî bakanla falan konuştuk, sorun yok diyor.

Öcalan: Ne bakanı... Bakandan izin mi alacağız çekeriz... Bunlar normaldir. Ben heyete de söyledim.

BDP-HDP’den yalanlama

Twitter’dan yayınlanan İmralı tutanaklarına İmralı’ya BDP-HDP heyetinden yalanlama geldi. Sırrı Süreyya Önder, İdris Baluken ve Pervin Buldan imzanı açıklama metninde 
“Bugün bazı internet sitelerinde dolaşıma sokulan kaynağı belirsiz ‘İmralı tutanakları’ başlıklı haberlerin gerçekle herhangi bir ilgisi bulunmamaktadır. Psikolojik savaş amaçlı olarak servis yapılan bu tür gerçek dışı haberler dün Diyarbakır Newroz’unda bir kez daha ortaya konulan çözüm ve barış iradesinden, kararlılığından rahatsız olan odakların işidir. Heyetimizin İmralı görüşmeleri sonrası rutin olarak kamuoyuna yaptığı açıklama ve değerlendirmeler dışındaki haber ve yorumlara kamuoyu itibar etmemelidir” denildi.

Tutanağın ortaya çıkardığı gerçek

Öcalan-BDP heyetinin tutanağının ortaya çıkardığı en önemli gerçek şu: Erdoğan ve Öcalan kapalı kapılar arkasında bir yol haritası üzerinde mutabakata varmış ve bu, adım adım uygulanıyor. Yol haritasında PKK’nın yasallaşmasından Öcalan’ın serbest kalmasına ve siyaset iznine, federasyondan güneydoğudaki özerklik planının uygulamasına, hatta PKK’nın bölgede askeri güç haline getirilmesine kadar ayrıntıların karşılıklı konuşulduğu görülüyor. Yapılan kimi sert açıklamalar kamuoyu oluşturma amaçlı. Öcalan, MİT’e ve Erdoğan’a angaje olmuş durumda, kendi örgütünü de ikna etmeye çalışıyor. Diğer görüşmelerde de dönüp dönüp MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı övmesinin nedeni bu. Öcalan, fotoğraf çekilmesiyle ilgili Bakan’ın izni konusunda gösterdiği “Bakan’dan izin mi alacağız” tepkisi Bakanlardan daha yüksek bir yerden yani 

Erdoğan’dan sağlam güvence aldığını göstermek istiyor. Ayrıca Beşir Atalay ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile daha “özel” bir ilişki içinde olduğunu gösterecek ifadeler kullanması dikkat çekiyor. Atalay ile “derinlikli ve periyodik bir görüşme”den söz ediyor. Öcalan, Aralık ayında Türkiye’nin gündeminde ağırlıklı yer tutan “paralel devlet” tartışmalarıyla ilgili olarak da konuşuyor. Tayyip Erdoğan’ı savunma ve korumaya çalıştığı başka değerlendirmeleriyle de ortaya çıkan Öcalan’ın, “Erdoğan’ı ikinci bir 

Mursi’ye çevirirler. Paralel devlet devrede ama boşa çıkarabiliriz” diyor.

 Kaynak: Aydınlık Gazetesi


***