1950 SEÇİMLERİ VE PROPAGANDA, BÖLÜM 3
Seçimlerden sonra, DP ileri gelenlerinin en büyük korkusu, CHP'nin seçimi kaybetmesine rağmen, özellikle İnönü'nün ağırlığına dayanarak ordunun
DP'ye karşı yapabileceği bir darbe olmuştur. Bu korkunun sonucunda, DP kısa bir zaman içinde ordu içinde yeni düzenlemelere giderek bir darbe olasılığını
ortadan kaldırmaya çalışacaktır. O dönemlerde ordu ile yakın ilişikleri bulunan Bekir Tünay, bütün bu korkuların aslında gereksiz olduğunu, çünkü, ordunun
büyük bir çoğunluğunun DP'yi desteklediğini, bunu da subay mahallelerindeki sandıklardan çıkan oylardan anlayabileceğimizi söylemektedir. Hatta, eğer
İnönü DP'nin seçimleri kazanması sonucu bunu engelleyecek bir girişimde bulunursa, karşı darbe yapabilecek subayların bile bulunduğunu
belirtmektedir.56
DİPNOTLAR;
1 Bkz. EK I ve EK II.
2 Vatan gazetesinin yaptığı anket 31 Mart 1950 tarihinde sonuçlandırılmış ve toplam 5386 cevap CHP ve DP temsilcilerinin de bulunduğu bir ortamda sayılmıştır.
Buna göre, sorular ve verilen cevaplar şu şekildedir: "Seçimlerde rey kullanacak mısınız?" şeklindeki ilk soruya katılanların %94'ü "evet" cevabını, "oy sandığının
namusuna bu defa saygı gösterilecek mi?" sorusuna ise %50,9 "hayır" cevabını vermiştir. Katılanlara oylarını hangi partiye verecekleri sorulduğunda ise şu sonuçlar alınmıştır: %56,44 Demokrat Parti'ye, %11,24 Cumhuriyet Halk Partisi'ne, %3,94 Millet Partisi'ne, %23,52 karışık listeye, %4,11 bağımsız adaylara, %0,54 ise Milli Kalkınma Partisi'ne oy vereceklerini söylemişlerdir. Ahmet Emin Yalman, Yakın Tarihte Gördüklerim ve Geçirdiklerim, Cilt. 4 (1945-1971), (İstanbul?: Rey Yayınları, 197?), s. 210-211. Vatan gazetesinin sahibi olan Ahmet Emin Yalman'ın 1950 seçimlerinde DP'yi desteklediği bilindiği için CHP'liler bu sayımın sonuçlarına güvenmediklerini de belirtmişlerdir.
3 Yalman, s. 218.
4 Hilmi Uran, Faik Ahmet Barutçu, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan arasında yapılan bu görüşme sırasında Barutçu, DP'lilerin taleplerini
" Yalnız Genel Başkanınız için bir kontenjan kabul ederiz" diyerek reddetmekte dir. Avni Doğan, Kuruluş Kurtuluş ve Sonrası, (İstanbul: Dünya Yayınları, 1964), s. 265.
5 Doğan, s. 275; Fahir Giritlioğlu, Türk Siyasi Tarihinde Cumhuriyet Halk Partisinin Mevkii, Cilt 1, (Ankara: Ayyıİdiz Matbaası, 1965), s. 288-289.
6 Feroz ve Bedia Turgay Ahmad, Türkiye 'de Çok Partili Politikasının Açıklamalı Kronolojisi 1945-1971, (Ankara: Bilgi Yayınevi, 1976), s. 88.
7 Mehmet Ali Birand, Can Dündar, Bülent Çaplı, Demirkırat-Bir Demokrasinin Doğuşu, (İstanbul: Milliyet Yayınları, 1991), s. 62.
8 CHP Genel Sekreteri Hilmi Uran, seçimlerden önce İnönü'nün Biga ziyareti sırasında, onları karşılayan ve alkışlayan kalabalığın neredeyse tamamında DP rozetlerinin takılı olduğunu söylemektedir. Hilmi Uran, Hatıralarım, (Ankara: Ayyıldız Matbaası, 1959), s. 564. Aynı sahneyi Şevket Süreyya Aydemir de anlatmaktadır. Şevket Süreyya Aydemir, İkinci Adam, 1938/1950, Cilt 2, (İstanbul: Remzi Kitabevi, 2000), s. 487. DP'liler bazen gövde gösterisi
yapmak için özellikle yakalarına DP rozetlerini takarak CHP mitinglerinin içerisine sızmaktaydılar. Hüsamettin Polat, "Eskişehir'den Miting İntibaları", Cumhuriyet,
2 Mayıs 1950. Bazen de CHP'nin maddi imkanlarını kullanmak için mitinglere giden DP'liler gözükmekteydi. Özellikle şehirlere ücretsiz gidebilmek için, köylerden şehirlerdeki mitinglere destek için CHP'lileri taşıyan araçlara CHP'li gibi binerek, daha sonra DP rozetlerini tekrar yakalarına takan DP'liler de bulunmaktaydı. Ferdi Öner, "CHP Rozeti Takan Açıkgöz DP'liler", Cumhuriyet, 10 Mayıs 1950.
9 Hilmi Uran, Manisa'da yaptığı konuşmasında seçimleri nasıl kazanacaklarını şöyle açıklamaktadır: " Biz seçimleri parti seferberliği halinde hep birlikte çalışarak kazanacağız. Biz seçimleri halkın iradesine serbest bir tecelli imkanı sağlayarak kazanacağız... Biz seçimleri tekmil vatandaşlarımızın seçim hakkına hürmetkar olarak ve kendi seçim hakkımıza da hürmet ettirmeyi bilerek kazanacağız. Biz seçimleri eğer olursa yaygaraya, şirretliğe, tehdide ve tahrike zerre kadar kıymet vermeyerek kazanacağız. Biz seçimleri seçimin her safhasında kanunu hakim kılarak kazanacağız. Ve nihayet arkadaşlar, biz seçimleri dün olduğu gibi bugün de, yarın da aziz milletimizin hizmetinde bir parti olduğumuz için kazanacağız." Cumhuriyet, 30 Ocak 1950.
10 Ulus gazetesinde konuyla ilgili çıkmış olan haberler ve CHP ileri gelenlerinin demeçleri şu şekildedir: "Vatandaşın tam bir emniyet ve huzurla seçime katılmasını sağlayan kanun meydana geldi." Ulus, 11 Şubat 1950; "Başbakanın demeci. Seçimler tam bir huzur ve sükûn içinde yapılacaktır. Hükümet vatandaşın endişe etmeden sandık başına gitmesi ve serbestçe oyunu kullandıktan sonra evine dönmesi için her türlü tedbiri almıştır." Ulus, 29 Nisan 1950; "Başbakanın radyodaki konuşması. Vatandaş sandık başına huzur içinde gidebilir vatandaşın oy atma salahiyetini ihlale cüret edecekler kanunun pençesini yakalarında bulacaklardır." Ulus, 11 Mayıs 1950; "Bugünün parolası şudur: Kanun içinde sonsuz seçim hürriyeti, kanun dışında hiçbir şey!" Ulus, 14 Mayıs 1950.
11 Celal Bayar DP İstanbul İl Kongresi'nde şöyle söylemektedir: "Benim reyimden ne çıkar diyecek vatandaş tasavvur etmiyorum. Bütün memleket çocuklarının şevk ile o günü bekledikleri muhakkaktır. Şimdiye kadar milletin iradesiyle hükümetin değiştiği görülmemiştir. Bir kere bunu tahakkuk ettirelim. Ondan sonra millet, selamet yolunu bulmakta güçlük çekmeyecektir." Cumhuriyet, 1 Nisan 1950. DP yeni seçim yasasına uygun bir şekilde katılımı arttırmaya yönelik birçok faaliyet yürütmektedir. Bunlardan en önemlisi ise seçim kurslarıdır. Bu kurslarda halka seçim hakkında konferanslar ve yeni seçim kanuna göre halkın nasıl oy kullanacağına yönelik teorik ve pratik bilgi verilmektedir. Cumhuriyet, 23 Şubat 1950. Zafer gazetesinde seçimlere yaklaşılırken, halk sürekli olarak bilgilendirilmekte ve yönlendirilmektedir.
Bu yönlendirmeler ilk sayfada gazete başlığının hemen yanında, dikkat çekici bir şekilde yapılmaktadır. Bu yönergeler şöyledir: "Vatandaş Dikkat! Seçim
listeleri çok yanlıştır. Listeyi kontrol etmezsen oyunu kullanamazsın." Zafer, 13 Mart 1950; " Vatandaş Dikkat! Bugün seçmen listeleri saat 17'de askıdan indirilecektir. İsmi listeye geçmemiş olanlar, saat 17'ye kadar muhtarlıklara itirazım yapmamış bulunanlar oy hakkını kaybedeceklerdir. Bu yoldaki herhangi bir müşkül ve şikayetlerinizi şu numaraya bildiriniz..."
Zafer, 15 Mart 1950; " Seçmenlere! Dağıtılan seçmen kartlarında ad ve soyadı yanlışlıklarına tesadüf edilmektedir. Mesela: Emine adı Amine yazılmaktadır.
Vatandaşlar kartlarını aldıkları zaman bunlarda adı, soyadı, işi ve oturduğu yerin sarih olarak ve nüfusuna göre hatasız yazılmış olmasına bilhassa dikkat etmelidir.
Seçim günü itiraza mahal vermemek üzere kartlardaki bu hususlara dikkat edilmesi ve icabında şimdiden muhtarlara yanlışların tashih ettirilmesini ehemmiyetle hatırlatırız!" Zafer, 4 Mayıs 1950. Bu türden seçmenleri bilinçlendirmeye yönelik uyarılar Ulus gazetesinde yer almamaktadır.
12 Rıfkı Salim Burçak, On Yılın Anıları (1950-1960), (Ankara: Nurol Matbaacılık, 1998), s. 40.
13 Celal Bayar, seçim kabinesi üzerine şunları söylemektedir: "Bir koalisyon kabinesinin yapacağı seçimlere artık kimse hiçbir itirazda bulunamaz... Eğer dürüst seçim \apmak arzusunda samimi iseler, fikrin üzerinde durmaya mecburdurlar." Zafer, 2" Man 1 v;
14 İnönü, Biga ve Çanakkale'deki konuşmalarında diktatörlük suçlamalarına karşılık şunları söylemektedir: "İnsafınıza müracaat ederim, bugün memleketin en az otuz yerinde toplantılar yapılan bir diktatörlük görülmüş müdür?" Ulus, 7 Mayıs 1950; "Seçim zamanında diyar diyar dolaşarak kendini vatandaşlarına beğendirmeye çalışan diktatör işitilmiş midir?" Cumhuriyet, 7 Mayıs 1950. İktidarın güçsüzlüğünü gösterir bir tavırda, seçmenlerin tercihi ne olursa onun uygulanacağına ve artık eskisi gibi davranılmayacağına yönelik sözler ise şöyledir: İnönü: "Seçimlerin neticesi ne olursa olsun kadere boyun eğmek lazım gelecek" Cumhuriyet, 4 Mayıs 1950;
"Vatandaşlarımın şunu bilmelerini isterim. CHP seçimde çoğunluğu kaybederse İsmet İnönü tabiatıyla Cumhurbaşkanlığından çekilecektir" Cumhuriyet; Ulus, 10 Mayıs 1950; Nihat Erim: "CHP'yi iktidardan bir tek şey uzaklaştırabilir; o da aziz vatandaşların güvenini kaybetmektir." Ulus, 7 Mayıs 1950.
15 Cumhuriyet gazetesinde yer alan röportajlarda bu durumu açıkça görülebiliyor: "Efendi oğlum, diye söze başladı. Bizim köy baştan başa Demirkırattır. Geçenlerde Halk Partisi civar nahiyelerinden birinde bir toplantı tertip etti. Bizim köyle bitişiğimizdeki köyler bu toplantıya katılmadılar. Bunun üzerine muhtar köylüleri meydana toplayarak 'eğer seçimlerde oyunuzu Halk Partisi'ne kullanmazsanız, hükümet mahsulünüzü almayacak; size hayvan vermeyecek' diye bağırdı... Ne yapalım beyim sen söyle... Biz mahsulümüzü satamazsak, tarlalarımızı sürecek hayvan bulamazsak... o zaman git, ahacık şu karşıdaki yardan kendini aşağıya salıver...
" Necdet Evliyagil, "Seçimlerin Arifesinde Köylü Seçmenlerin Duyduğu Endişe", Cumhuriyet, 3 Mayıs 1950.
16 Eşref Şefik, "Kırklareli'nde Feci Bir Dayak Hadisesi", Cumhuriyet, 2 Mayıs 1950.
17 Necdet Evliyagil, " Çorum'da Muhalefeti Kuvvetlendiren İşsizler", Cumhuriyet, 2 Mayıs 1950. Köylüye muhtar aracılığıyla yapılan ekonomik baskıdan bahsetmektedir.
18 "Bir köylü Demokrat öldürüldü", Cumhuriyet, 8 Mayıs 1950; "Particilik yüzünden cinayet... Demokratlar seçim arifesinde, partileri adına verilen bu ilk kurban için büyük bir cenaze töreni yapmışlardır.", Cumhuriyet, 28 Şubat 1950.
19 Fethi Pirinççioğlu, "İstanbul'da Yapılan Mitinglerin Bilançosu", Cumhuriyet, 3 Mayıs 1950. İstanbul'da yapılan mitinglerin partiler arasındaki dağılımını şu şekilde vermektedir: DP, 67 toplantı 400'den fazla konuşma; MP, 35 toplantı 200'den fazla konuşma; CHP 16 toplantı ve 80-90 kadar konuşma gerçekleştirmiştir.
20 Necdet Evliyagil, "Terane", Cumhuriyet, 3 Mayıs 1950
21 M. Erkan, "4 Senenin Bursa'da Yarattığı Eser", Cumhuriyet, 30 Nisan 1950.
22 DP'nin kadın milletvekili adaylarında bile bu dinamizm görünmekte ve halkın sempatisini kazanmaktadır: "Buralarda Müfide Dıblan Hanım adında bir çok erkeklere taş çıkartacak kudrette çalışkan bir Demokrat aday var. Beygire atladığı gibi köy köy dolaşıyor, teker teker her vatandaşın kalbini kazanmaya uğraşıyor. Bu gayretli adaya bilhassa köylü kadınlar hayran." Nadir Nadi, "Hatay'da Muhalefet", Cumhuriyet, 7 Nisan 1950.
23 Adnan Aktan, "Ordu'da CHP 4tam gaz' ile Çalışıyor", Cumhuriyet, 5 Mayıs 1950.
24 Necdet Evliyagil, "Moda Elbiseli Adaylar", Cumhuriyet, 9 Mayıs 1950.
25 CHP tarafından bütün parti teşkilatlarına seçim harcamaları konusunda gönderilen 1/3196 numaralı tamim şu şekildedir: "Merkezden gönderilecek para karşılığında mahallinde kasa makbuzu tanzim etmeye lüzum olmadığı gibi, keza kasa defterinin gelir sahifesine de kaydolunmayacaktır. İller emirlerine gönderilen seçim parasının tevziatı ve bilcümle tediyatı, bölge müfettişi veyahut bu yetkiyi haiz bir zatın tensibine iktiran eyleyecektir. Bu paralar ancak seçim masrafları olarak kullanılacaktır.
" Cumhuriyet, 27 Nisan 1950. CHP tarafından teşkilata gönderilen paranın kaydının tutulmasına gerek olmadığına ilişkin bu tamim DP'liler tarafından, devlet kaynaklarının usulsüz kullanımı olarak yorumlanmış ve seçimler öncesinde yoğun bir tartışma yaratmıştır.
26 Ferdi Öner, "CHP'nin Motörlü Kıt'aları", Cumhuriyet, 7 Mayıs 1950.
27 Necdet Evliyagil, CHP'nin uyguladığı ceza-ödül sistemini şu şekilde anlatıyor: "Şu kaymakam yanına hükümet tabibini takarak, sıtma mücadelesi isimi altında
köyleri dolaşarak parti propagandası yapıyor... Falanca atölyenin müdürü, D. Partiye kayıtlı olan işçileri Sarıkamış'a sürüyor... Başka bir kaymakam, hayvanlara yemlik parası altında CHP'ye kayıtlı köylülere para dağıtıyor... Bunun gibi yüzlerce şikayet..." Necdet Evliyagil, "Sivas'ta Şikayetler Artıyor", Cumhuriyet, 5 Mayıs 1950. Şehabettin Uzunkaya, CHP milletvekili Server Somuncuoğlu'nun köylü çocuklarına lastik ayakkabı dağıtarak parayla oy toplamaya çalıştığını iddia etmektedir.
Şehabettin Uzunkaya, "Sinop'un Köylerinde Yapılan Oy Avcılığı", Cumhuriyet, 5 Mayıs 1950. Ağrı'da da CHPTilerin oy pusulası dağıtarak, pusulayı almaya gelen her köylüye bir lira verildiği anlatılmaktadır. Haluk Durukal, "Ağrı'da D. Partili Adayların Macerası", Cumhuriyet, 10 Mayıs 1950. Hüseyin Cahit Yalçın, Ulus gazetesindeki başyazısında, bütün bu suçlamaları yalanlayarak, asıl parayla oy toplama işini DP'nin 1946 seçimlerinde yapmaya çalıştığını yazmaktadır.
Hüseyin Cahit Yalçın, " Seçim Masrafları ", Ulus, 5 Mayıs 1950.
28 Zafer, 7 Mart 1950.
29 Metin Toker, Demokrasimizin İsmet Paşa'lı Yılları 1944-1973, DP'nin Altın Yılları 1950 - 1954, (Ankara: Bilgi Yayınevi, 1991), s. 20.
30 Temel olarak beyannamede şu konular işlenmekteydi: "Ekonomik alanda devletin rolünün kısıtlanması; özel teşebbüse daha çok fırsat tanınması; yabancı sermayenin ülkeye girişini kolaylaştıracak koşulların sağlanması; vergi reformu; Türk lirasının değerini koruyucu tedbirler; ikinci bir meclis ya da senatonun kurulması; Cumhurbaşkanının görevlerinin tekrar tanımlanması; altı okun Anayasadan çıkarılması; köylünün ağır hayat koşullarının daha iyi bir duruma sokulması; şehirliye daha iyi yaşayış koşullarının sağlanması; bölge yöneticilerinin özerkliğinin arttırılması." Ahmad ve Ahmad, s. 65. Beyannamede gözlenebilen önemli bir unsur CHP'nin ekonomik olarak tek parti döneminden daha liberal, piyasa yönelimli bir eksene kaymış olduğudur.
31 İnönü altı okun anayasadan çıkartılabileceğine ilişkin olarak şunları söylemektedir: "Halk Partili vatandaşlarıma söyleyeyim ki, bizim inandığımız altı oklu prensiplerin anayasadan çıkarılması tabii olacaktır. Biz, Halk Partili olarak altıoklu prensiplerimizi vatandaşlarımıza beğendirmeye çalışmakta devam edeceğiz. Bu suretle, diğer siyasi partilere karşı kendi prensiplerimizi anayasa ile imtiyazlı bir mevkie koymuş ol(mayacağız)." Cumhuriyet, 26 Mart 1950; Ulus, 26 Mart 1950.
32 Ulus gazetesinden bu konuyla ilgili şu örnekler sunulabilir: " Memlekette traktör sayısı 3 bini buldu " Ulus, 1 Ocak 1950; " Bu yılkı şeker istihsali 134 bin etrafında bir miktar ile bütün rekorların üstündedir " Ulus, 4 Ocak 1950; " Bu yıl hariçten şeker alınmayacak. 134.859 ton olan istihsalimiz memleket ihtiyacını karşılayacak haddedir" Ulus, 13 Ocak 1950.
33 Hikmet Yazıcıoğlu, "CHP'nin Oy Fabrikası", Zafer, 27 Aralık 1949.
34 Peyami Safa, "Niçin mi Halk Partisi?" Ulus, 8 Mayıs 1950.
35 Dışişleri Bakanı Necmettin Sadak, seçim propagandaları boyunca sürekli olarak dış tehlikenin geçmediğini söyleyerek CHP iktidarının varlığının devam etmesi gerektiğini vurgulama işini
özellikle üstlenmiştir. "Sadak dikkat çekiyor. Komünist propagandası şiddetlenmiştir", Ulus, 7 Mayıs 1950.
36 "Muhalefetin Palavracı Hatipleri", Ulus, 8 Nisan 1950; Falih Rıfkı Atay, "Yalan Avı", Ulus, 7 Mayıs 1950.
37 CHP, genel propagandasını " yaptıklarımız yapacaklarımızın garantisidir " üzerinden kurmaya çalışmaktadır. Fakat, aslında kendileri için son derece zararlı olacak bu yöntemin halkın kafasında alacağı şekli değerlendirmemektedir. CHP'liîere göre 27 senelik iktidar boyunca yapılanlar büyük kalkınmaya işaret etmektedir. Fakat özellikle halkın İkinci Dünya Savaşı sonrası yaşadığı ekonomik yoksunluk karşısında bu propagandanın işlememesi son derece normal karşılanmalıdır. Bu noktaya dikkat çeken Nadir Nadi, Cumhuriyet gazetesindeki başyazısında CHP'nin yayınladığı beyanname üzerinden şunları söylemektedir: "'Bizi seçerseniz size şunları şunları vaadediyoruz' diye sahifeler karalamak her halde pek inandırıcı bir metod sayılmaz. Bu şartlar altında halk gayet tabii olarak tereddüde düşecek ve bunca tatlı vaidlere girişen iktidar partisinin geçen devrede neler yaptığını kendi kendine soracaktır." Nadir Nadi, "C.H.P. Beyannamesi", Cumhuriyet, 29 Nisan 1950. Seçimler öncesi yapılan röportajlarda açıkça görülen olgu, halkın tercihlerinde içinde bulunduğu
ekonomik durumun öneminin vurgulanması olmuştur. Örneğin, Burhan Felek, köylülerle yaptığı röportajlarda köylülerin şunları söylediğini yazmaktadır:
"Bizi hoş tutan, ekmeği ucuz yediren adamlar istiyoruz." Burhan Felek, "Siyasi Kıyılar", Cumhuriyet, 19 Nisan 1950. Bu gerçeği iyi kavrayabilmiş olan DP ise,
CHP karşıtlığından hareketle mitinglerde ve halkla ilişkilerinde eski iktidara karşı oluşmuş memnuniyetsizliği çok iyi kullanabilmiştir. Örneğin Celal Bayar
halka, "bugünkü halinizden memnun iseniz reylerinizi iktidara, değil iseniz bana veriniz", diye seslenirken, nasıl bir ruh hali ile karşı karşıya bulunduğunu çok iyi
bilmektedir. Cumhuriyet, 7 Mayıs 1950.
38 Grev konusunda Zafer gazetesinde seçimlere kadar neredeyse her gün bir haber yayınlanmakta ve işçilerin grev konusunu destekleyen DP politikalarının takipçisi olunduğu belirtilmektedir. Hatta Samet Ağaoğlu, üç bölümden oluşan "Demokrat Parti ve İşçi Meseleleri" başlıklı bir makale de hazırlamıştır. Zafer, 23-24-25 Ocak 1950.
39 CHP kanadında işçilerin grev istemediğine dair haberler yayınlanmakta ve grevin ülkeyi bölücü nitelikleri hakkında makaleler yazılmaktadır:
"Türk işçisi grev istemiyor. 45 yıllık işçi Mehmet Göze, işçiyi greve teşvik en hafif manada günahtır dedi" Ulus, 26 Ocak 1950; "Çalışma bakanının izahatı. Grev mevzuunda karşı parti yanlış yoldadır. Türk işçisi grev istemediğini birçok defalar tekrarlamıştır."Ulus, 28 Ocak 1950. Hüseyin Cahit Yalçın, Ulus gazetesindeki makalesinde övünerek CHP beyannamesinde grevin yer almayışını şu şekilde anlatmaktadır: "Grev hakkı gibi Avrupa'da kargaşalıktan, mücadele ve hatta mukateleden başka bir işe yaramayan ve bizim memleketin bugünkü şartlarına hiç uymayan bir aldatıcı ve zararlı vaadden Halk Partisinin Beyannamesinde eser yoktur." Hüseyin Cahit Yalçın, "CHP'nin Vaitleri", Ulus, 10 May 1950. Dönemin Çalışma Bakanlığı tarafından uluslararası örnekler ve dönemin basınında yayınlanmış olan grev karşıtı makaleler derlenerek grev hakkına karşı bir broşür dahi hazırlanmıştır: Grev Olayları ve Türkiyemiz, (Ankara: T.C. Çalışma Bakanlığı Yayınları No: 18, 1950). Meclis'te grev hakkına yönelik tartışmalar için bkz. Yıldırım Koç, "Meclis'te Grev Hakkı Tartışmaları (1950)", Türkiye İşçi Sınıfı ve Sendikacılık Tarihi/Olaylar-Değerlendirmeler, (Ankara: Türkiye Yol-lş Sendikası Yayınları, 1996).
40 Cumhuriyet gazetesinde bu konu ile ilgili çıkan haber şöyledir: "Ayın onbeşinde değişecek olan münavebeli işçilerden binlercesi rey haklarını kullanabilmek için ücretlerini bile almadan dün akşamdan itibaren maden ocaklarından ayrılarak köylerine gitmeye başlamışlardır. Şeflerinin nasihat ve emirlerine rağmen binlerce işçinin ocaklarını terki önlemek mümkün olmamıştır. Kendilerini değiştirmeye gelecek olan diğer münavebeli işçiler de reylerini kullanmak üzere köylerinde kalmışlardır. " Cumhuriyet, 14 Mayıs 1950. Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi'nde bu olay Cumhuriyet döneminin ilk siyasal grevi olarak tanımlanmaktadır.
Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi, Cilt 6, s. 1938.
41 İslamcı Sebillürreşad dergisi, her iki partiyi de şu şekilde tanımlamaktadır: "Demokrat Parti'nin Halk Partisi ile mukayesesinde ise, başka söze lüzum yoktur. İkisi de tek satır yazıdır, birinde baş tarafından okunup başa gelinir, diğerinde sondan başlanıp evvele gelinir. Hafız Ali değil de, Ali Hafız misali." M. Rauf Ongan, "Reylerimizi kimlere vermeliyiz?" Sebillürreşad, 3, no. 73 (Mart, 1950), s. 361.
42 Bedii Faik, Matbuat Basın Derkeen... Medya, (İstanbul: Doğan Kitapçılık A.Ş., 2001), s. 58; Burçak, s. 40. Nadir Nadi, Cumhuriyet gazetesindeki köşesinde CHP'nin bu durumunu şöyle eleştirmektedir: "Atatürk'ün kurduğu prensiplerden bir kısmı (bilhassa devletçilik ve laiklik) iyice zedelendiği için Halk Partisi kendi ideolojik bünyesine bir çekidüzen vermek zorundadır. Aman sempatik olayım düşüncesile softalara avans vermek, yahud da rey kaybetmek korkusile iktisadi politikada ileri geri bocalamalara düşmek bir parti için sadece zaaf alametleridir. Yazık ki Halk Partisi bu za'fı göstermiştir." Nadir Nadi, "Başlarken", Cumhuriyet, 29 January 1950. Seçimlerden önce açılan türbeler ve açılış tarihleri şunlardır: Gazi Osman Paşa, 5 Nisan 1950; Barbaros Hayrettin Paşa, 18 Nisan 1950; Kanuni Sultan Süleyman, 20 Nisan 1950; Yavuz Sultan Selim, 21 Nisan 1950.
43 Cumhuriyet, 12 Nisan 1950; Cumhuriyet, 20 Nisan 1950. Ticani tarikatının başı olduğu gerekçesiyle tutuklanan Kemal Pilavoğlu, mahkemedeki savunmasında, evlerinde tarikat toplantısı değil CHP'ye oy vermeleri için çevresindeki insanlara propaganda yaptığını söylemiştir. Mahkemede iken, müritlerinin dışarıda olay çıkartması, Kemal Pilavoğlu'nun tarikat bağlantısı olduğunu kanıtlamaktadır. Fakat, savunmasında CHP propagandası yaptığını söylemesi doğru olabileceği gibi, verilecek cezadan kurtulabilmek için iktidara yakın görünmeye çalışmasının da bir sonucu olabilir.
44 CHP'nin şeyhlerle seçim pazarlığına oturması, DP'nin CHP karşıtı dinsel söyleminin gücünü kırmak amacıyla iktidarda olmanın getirdiği avantajları kullanması ile geliştirilmiştir denilebilir. Örneğin, CHP, Doğu Anadolu'da DP'ye yakın duran şeyhlerin karşısına daha güçlü şeyhlerle çıkarak oradaki etkinliği eline geçirmeye çalışmaktadır. CHP'nin bu duruma açıklaması, ilişkide olunan kişilerin "Cumhuriyet inkılabına inanmış" din adamları olduğu şeklindedir. Buna karşılık CHP, DP'nin ilişkide olduklarını "mürteci" ve "yobaz" olarak suçlamakta dır. Haluk Durukal, "Doğu Anadolu'da Her İki Parti Ateşle mi Oynuyor?", Cumhuriyet, 29 Nisan 1950. Tarikat şeyhi olduğu iddiasıyla DP'den çıkartılan milletvekili adaylarının, daha sonra CHP listelerine alındığı da söylenmektedir. Haluk Durukal, "Diyarbakır'da Baskı İddiaları Ortaya Atıldı", Cumhuriyet, 10 Mayıs 1950.
45 "İsparta'da Garip Bir Hadise", Cumhuriyet, 6 Mayıs 1950. Bu habere göre camide vaaz veren Keçiborlu müftüsü CHP'yi överek bu partiye oy vermenin Allah'ın emri olduğunu söyleyince cemaat karşı çıkarak camiyi terk etmiştir. Bedii Faik, CHP tarafından Adana'da dağıtılan bir tarafı altı oklu muskaların varlığından bahsetmektedir. Faik, s. 46. Zafer gazetesi CHP'nin bastırmış olduğu ve Karaköse'de dağıtılan bir kitapçıkta, CHP'nin bir din gibi halka tanıtıldığını ve DP'nin bir düşman partisi olduğu söylendiğini açıklamaktadır. Kitapçıkta, bu
iddiaları desteklemek için birçok hadis ve ayetin kullanılmış olduğu söylenmekte dir. Zafer, 25 Şubat 1950.
46 DP iktidarının ilk günlerinde dinsel kesimlerin gösterdikleri tepkilere verilebilecek örnekler şöyledir: "Ankara Tacettin camii imamı Tevfık Efendi'nin, 30 Mayıs 1950'de camideki vaazından: 'Halk Partisi hükümeti kanımızı emiyordu. Milyonları çalıp dinsizliği yaydılar. Allah bizi onlardan kurtardığı için hep beraber, Allah'a ve Demokrat Parti hükümetine dua edelim'"; "Ankara'da Hacıbayram camiinde 4 Temmuz 1950'de vaaz veren vaiz şöyle konuşuyordu: 'Cumhuriyet Halk Partililer, Fransa'dan bile daha kafirdirler. Çeyrek asırlık cumhuriyet ve inkılap hareketi, onların bu küfür yoluna sapmalarına vesile vermiştir. Bu gün, iyi idareye sahip olduğumuza göre, Allah indinde inşallah mevkiimiz düzelmiştir." Aydemir, s. 107; Giritlioğlu, s. 278-279. Sebillürreşad dergisi, DP iktidara geldikten sonra önceki dönemde yapılanların intikamının alındığını şu sözlerle anlatmaktadır: "İşte kendi mevkilerinden bu kadar emin ve mutmain oldukları sırada azabı ilahi başlarına indi. Allah, yine kendilerinden olmak üzere, bir kuvvet halk etti ve kuvveti onlara musallat etti. 'Ahaznahüm bagteten' bu kuvvet ansızın onları enselerinden yakaladı, sığındıkları yerlerden söküp attı. Neye uğradıklarını şaşırdılar. Ümitsizliğe, müthiş bir yeis ve fütura düştüler. İste
Allah onlardan böyle intikam aldı. Kim onlar gibi olursa, ondan da intikam almaya kadirdir. 'Vallahü azizün zü intikam'." Eşref Edib, "Hakka Arka Çevirenlerin Akıbeti", Sebillürreşad, IV, 78 (Mayıs 1950), s. 36.
47 Yalnızca Elazığ'da adaylığını koymak isteyenlerin sayısının 600'ü geçtiği söylenmektedir. Cumhuriyet, 8 Mart 1950. Dönemin basını tarafından da milletvekili adayı olabilmek için katılımın yüksek oluşu yeni kanunun emniyetli bir seçimi gerçekleştirebileceğine olan güveni arttırmasına yorulmuştur. Cumhuriyet, 4 Nisan 1950.
48 Nadir Nadi, "Yaz boz tahtası", Cumhuriyet, 26 Ocak 1950.
49 Ulus, 26 Nisan 1950.
50 Cumhuriyet gazetesinde DP ve CHP milletvekili adaylarının mesleklerine göre dağılımı verilmiştir. CHP listesi: 54 avukat; 51 idareci; 46 maliyeci, iktisatçı, bankacı; 44 hekim; 41 tüccar, esnaf; 40 maarif (profesör); 39 çiftçi; 36 yargıç; 25 gazeteci; 18 belediyeci; 16 yüksek mühendis; 14 general; 14 ziraat uzmanı; 13 subay; 13 eczacı; 6 fabrikatör; 4 dişçi; 4 ilahiyat mezunu; 3 hariciyeci; 3 işçi. Adaylar arasında 5 kadın 479 erkek vardır. DP listesi: 88 avukat; 69 memur, idareci, adliyeci; 56 çiftçi; 55 tüccar; 52 doktor; 37 milletvekili; 23 subay; 20
mühendis; 19 profesör, doçent, öğretmen; 18 gazeteci, muharrir; 12 maliyeci, iktisatçı, bankacı; 12 eski milletvekili; 5 eczacı; 4 fabrikatör; 3 işçi; 1 müftü; 1 şair; 1 vaiz; 1 veteriner; 1 kimyager. Cumhuriyet, 25 Nisan 1950.
51 Aydemir, s. 27.
52 Mutlak çoğunluk sistemine göre yapılan seçimlerde, seçmenler oy verme
yerine girdiklerinde boş beyaz bir kağıda diledikleri adayların isimlerini yazarak kendilerinin oluşturabileceği bir oy pusulasını sandığı atabiliyorlardı. Dolayısıyla, aynı anda farklı partilerden adayların oluşturduğu bir karma listeye oy vermek mümkün olabiliyordu. Sayım yapılırken, adayların aldıkları oylar sayılıyor ve en çok oy alan adayların içinde yer aldığı parti bölgede kazanmış sayılıyordu. Seçim kanununa göre bir aday iki ayrı yerden adaylığını koyabilmekte seçimler
sonucunda her ikisinde de kazanmışsa birini tercih etmekteydi. DP 416 milletvekilliği kazanmıştı, fakat bunlardan 13'ü iki seçim bölgesinden birden adaylığını koyanlardan oluştuğu için aslında DP'nin milletvekili sayısı 403 olmaktadır. Boş kalan milletvekillikleri için 1951'de ara seçimler yapılmıştır. Ahmet Demirel, "50. Yıldönümünde 1950 Seçimleri", Tarih ve Toplum, XXXIII, 197 (Mayıs 2000), s. 15-17. Bazı kaynaklarda meclise giren bağımsız milletvekili sayısı 9 olarak gösterilmektedir. Fakat bu milletvekillerinden 8'i bağımsız olmalarına rağmen, DP listesinden seçimlere katılmışlardır. Dolayısıyla, 1950 seçimlerinde bağımsız aday olup kazanan bir milletvekili bulunmaktadır. Cemal Aygen, "Memleketimizde Seçimler ve Neticeleri", Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, XVII, 1 (Mart 1962), s. 206.
53 " Zira sandık başlarına koltukta ve omuzda gelen hastalar bile var. Şimdiye kadar elli hasta kadın reyini kullandı." Kadri Kayabol, "İşini Bilen Köylüler", Cumhuriyet, 15 Mayıs 1950; "Şimdi İsparta'da seçimlere iştirak nispeti yüzde 90'dır denilse hiç kimsenin şaşmaması gerekir. Zira sandığa giden reyin sandıktan çıkacağına, sadece giren reyin çıkacağı kanaati umumi bir kanaat olarak seçmenlerin kalbinde ve zihninde yerleşmiştir." Necmi Aksop, "Seçmenler Reylerinden Emin Olunca", Cumhuriyet, 15 Mayıs 1950; Çoban Yurtçu, "Rey
Veren Nineler, Dedeler, Aliller...", Cumhuriyet, 15 Mayıs 1950.
54 Seçimlerden sonra Birecik'te DP'lilerin kutlama gösterileri sonrasında CHP'lilerle çıkan kavgada üç kişi ölmüş 13 kişi de yaralanmıştır. Ayrıca Ayvalık'ta CHP'lilerin evleri taşlanmış, Kilis'te CHP binasına baskın yapılmış, İzmir'de CHP'li bir genç bıçaklanmıştır. Ulus, 18 Mayıs 1950; Cumhuriyet, 19 Mayıs 1950. Bu tür olaylar iktidarı alan DP destekçilerinin daha önce onlara karşı uygulanan baskıya karşı birikmiş olana düşmanlıklarını meydana çıkartmalarının bir sonucu olarak anlaşılmalıdır.
55 "Ormanlarda Katliam", Ulus, 23 Mayıs 1950; "Orman memurları tecavüze uğradı!", Ulus, 27 Mayıs 1950.
56 Bekir Tünay, Menderes Devri Anıları-Gördüklerim, Bildiklerim, Duyduklarım, (İstanbul: Nilüfer Matbaacılık Tesisleri, 1960?), s., 91-96. Tünay, ordu mensuplarının DP iktidarını istediklerini, çünkü eğer DP iktidara gelirse ordunun daha modern bir görünüme kavuşacağını düşündüklerini iddia etmektedir. Tünay, s. 96.
Bundan sonra artık yeni bir devre başlamış, cumhuriyet tarihinde ilk defa seçimler yoluyla iktidar değiştirilmiştir. CHP, 27 yıllık iktidar devresini kapatmış, muhalefete çekilmiştir. Seçimlerin kaybedildiğinin anlaşıldığı ilk günlerde CHP, Ulus gazetesi aracılığıyla muhalefette iken nasıl davranacakları na ilişkin altı maddelik kararını açıklamıştır.57 CHP, kendisini şimdiye kadar hiç alışkın olmadığı bir politik sürecin içinde bulmuştur. 1954'te yasal olarak yenilenecek olan seçimlere kadar, hem CHP, hem de DP kendilerini yenilemeye ve yeni durumlarına alışmaya çalışacaklardır. CHP'nin bu duruma alışması DP'ye göre daha zor olacaktır. Çünkü, DP'nin liderleri cumhuriyet tarihinin belirli zamanlarında iktidarda olmuş ve hükümet yönetmişlerdi. Fakat, CHP şimdiye kadar hiç muhalefette bulunmamıştı.
57 Bu kararlar şunlardır:
"1) Şahsiyatla uğraşmayacağız!,
2) Söz ve tenkit hürriyetine dokunulmazlık isteyeceğiz!,
3) Toleransımız vardır ve tolerans bekleyeceğiz!,
4) Kafalarımızın vazifesini kafalara, gönüllerin borcunu gönüllere tanıyarak olur olmaz meselelerde bunları birbirine karıştırmayacağız!,
5) Basına "milli" sıfatını getirmek şöyle dursun, tek başına kalan "husumef'le bile mücadele edeceğiz,
6) Yalnız Atatürk inkılabının iki büyük düşmanına, kara irticaa ve kızıl komünizme gelince ona husumet de besleriz kin de."
" Muhalefete Geçerken Altı Kararımız ", Ulus, 18 Mayıs 1950.
EKİ
Yaver odasına doluşan bakanlarda, milletvekillerinde tam bir şaşkınlık vardı. Rahat, güvenli konuşmaların yerini önce merak, heyecan, giderek endişe, umutsuzluk almıştı. Az sonra herkes kendi başının çaresine bakması gerektiğini anladı. Sırayla telefon başına gidiyor, acele kendi bölgelerindeki valiyi arıyor, haber soruyorlardı. Çoğunlukla da karşılarında kimseyi bulamıyorlardı. Yetkililer ya henüz kesin sonuçları almamışlardı, ya da tasnif yerindeydiler, makamlarında değillerdi.
Bir ara İçişleri Bakanı Erişirgil İstanbul'un elverişli olmadığı anlaşılan sonuçları üzerine Vali Fahrettin Kerim Gökay ile görüştü.
"Yahu, hani Rumlar bize verecekti?"
Aldığı yanıttan pek memnun kalmışa benzemiyordu.
Daha sonra Niğde Valisi ile görüştü. Vali ne demişti ki Bakan onu sert bir tarzda uyardı:
"Sakın ha! Öyle şeylere kalkışmayı aklından geçirme!.."
Erişirgil'in seçim çevresi aksi gibi Niğde idi.
Başka bir telefonda Cevat Dursunoğlu, aradığı yeri çabuk bulmak için aradaki kentin telefon memuruna, tatlı Erzurum şivesiyle "Tevessüt et küçük hanım, tevessüt et"* diye yalvarıyordu. Falanca yerden sonra, filanca yerde de seçimin yitirildiği haberleri birbirini kovalıyordu.
Nihat Erim Kocaeli'nin sonuçlarını öğrenince "Zaten ümidim yoktu" dedi. Sonra, hazırlanıp çıkmasında çok çaba gösterdiği seçim kanununu anarcasına,
"Kendi elimle kesip yâre verdiğim kalem "
"Fetva-ı hun-ı nahakkımıyazdı iptida"** dizelerini okudu.
Faik Ahmet Barutçu, bölgesi Trabzon'u aradı. DP ilerdeydi. Halbuki orada CHP kazanacak ve Barutçu Meclise girecektir.
Telefonu kapayıp yerine dönerken kendisine umutla bakan arkadaşlarına,
"Adam şaşkın. O yalnız Trabzon'u biliyor. Ya, bir de burada olup bizim öğrendiklerimizi bilse... Mutlaka deli çıkardı" dedi.
Sonra, kendine has gevrek kahkahalarından birini attı.
Mevhibe İnönü de o ara yaver odasındaydı. Tatlı Karadeniz şivesiyle söylenen bu sözler, alışkın olduğu bu ses, bu kahkaha içine su serpti. Elinde olmaksızın o da gülmeye başladı.
İsmet Paşa, kafası bir soruna takılınca yaptığı gibi, odayı arşınlıyordu. Bir ara geldi, eşinin yanına oturdu:
Tavassut et: Yardımcı ol.
Kendi ellerimle hazırlayıp sevgiliye verdiğim kalem, önce benim haksız yere öldürülme buyruğumu yazdı.
"Kaç günde taşınabiliriz?" diye sordu. Mevhibe Hanım elini yavaşça paşasının eli üzerine koyup sakin sakin,
"Merak etmeyin, paşam. Çabuk toparlanırım. Bir iki günde evimize geçeriz" dedi.
İsmet Paşa omuzlarından büyük bir yük kalkmış gibi rahatladı, arkadaşlarının yerine döndü.
[Metin Toker, Demokrasimizin İsmet Paşa'lı Yılları 1944-1973, DP'nin Altın Yılları 1950-1954, (Ankara: Bilgi Yayınevi, 1991), s. 14-15.]
EK II
Ne var Nihat... Kaç oldu?
Biraz evvel başyaverden aldığı listeyi tetkik eden Başvekil Yardımcısı Profesör Nihat Erim cevap verdi:
DP 276 oldu. Biz henüz 28'deyiz... Paşam! Güzel... Güzelllll
14 Mayıs 1950 gecesi Çankaya'da Cumhurbaşkanlığı köşkündeyiz.
Gece saat iki buçuk... İsmet İnönü vakit geçirmek için birkaç yakın arkadaşı ile briç oynamaktadır...
Seçimin neticeleri yavaş yavaş gelmektedir. İsmet Paşa... soğuk kanlılığını hiç kayıp etmeden arkadaşlarına: partimize devam edelim, demiştir.
Aradan kısa bir zaman daha geçmiş, başyaver yine salondan içeri girmiş, Nihat Erim'e bir liste daha uzatmıştır.
Paşa istifini bozmadan oyuna devam etmektedir. Nihayet Erim listeyi tekrar gözden geçirmiş, şöyle konuşmuştur:
Paşam... DP 373... Biz 34... Kocaeli'nde ben de kayıp ettim...
Cumhurbaşkanı gülerek kafasını çevirmiş:
Yaa... Geçmiş olsun Nihat... inşallah gelecek sefer... Desene iktidarı kaybettik...
Masadaki arkadaşlarına kafasını çevirmiş:
Devam edelim., ben iki (SANZATU) diyorum. Masadakiler sıkıntılarını izhar etmeye başlamışlar ve oyunu bitirmek için sabırsızlık alametleri göstermektedirler.
Cumhurreisi İsmet Paşa... hiç oralı değildir.
Sanki neticeyi evvelden tahmin etmiş ve biliyormuş gibi... neşelidir... ve sakindir.
Yarım saat geçmiştir. Üçüncü liste gelmiştir. Nihat Erim şöyle konuşmuştur:
Paşam, 394... Malatya'dan da henüz bir haber yok... Bizimki 36'dır.
İktidar hükümetinin en kudretli şahsiyetleri şimdi artık fikir teatisinde bulunmaktadır.
İsmet Paşa, mecliste bulunanlardan birisinin söylediği birkaç söz üzerine Nihat Erim'e gülerek hitap etmiş, sormuştur: Ne dersin Nihat?
Nihat Erim gülerek cevap vermiştir:
Her halde kendileri (fikri ortaya atan zatı eliyle işaret ederek) güzel bir espri öne sürmüşlerdir... Yıllardan beri, hele şu son aylarda hepimiz, başta siz olmak üzere paşam, bir gaye için uğraştık... (Türk milletinin hakiki kanaatini seçimlerde tecelli ettirmek).
Türk Milleti kararını vermiştir... iktidarı bizde bırakmak istememiştir... Buna hürmet ve saygı ile boyun eğmek hepimizin vazifesidir.
Büyük devlet adamı İsmet Paşa etrafındakilere hitap ederek:
Nihat'ın hakkı var... Bütün mücadelemiz milletin hakiki reyini öğrenmekti... Öğrendik.. Çekilmemiz lazım.
Nihat Erime dönerek şöyle bir emir vermiştir:
DP Lideri Celal Beyefendiyi yarın saat 4'te buraya davet ediniz (Hiç tereddüt etmeden devam etmiştir.) İktidarı devretmek için hazırlık yapalım...
Evet sayın okurlarım... 14 Mayıs 1950 gecesi, saat 3,5 da.... (Yukarıda anlattıklarım çok mevsuk olarak bir hakikattir.)
[Nazım Berksan, Başvekil-Bir Tarafsızın Kitabı, (Ankara: Yeni Matbaa, 1958), s. 359-361.]
ÖZET
14 Mayıs 1950 seçimleri ile dönemin birçok CHP yöneticisi tarafından tam olarak anlaşılamayan bir dönüşüm yaşanmış ve yirmi yedi senelik CHP iktidarı yerine CHP içerisinden çıkmasına rağmen farklı bir kaynaktan beslendiğini iddia eden DP geçmiştir. Bu çalışmada temel olarak 1950 seçimlerinde karşılıklı tarafların bu süreçte gösterdiği tepkiler ve propaganda yöntemleri incelenerek Türkiye'de ilk defa yaşanan seçimle iktidarın değişmesi olgusunun nasıl gerçekleştiği anlaşılmaya çalışılmıştır.
***