"TÜRKİYE'NİN HÜKÜMETSİZ KALIŞI" HDP'NİN DERDİ OLMAMALIDIR
Feyzi Çelik
ÇÖZÜMÜN UÇURUMUNDAKİ SÜREÇ VE KÜRDİSTAN
12.07.2015
7 Haziran seçimlerinin en önemli sonuçlarından biri de Türkiye'de "sağcılaşma" trendinin yavaşlaması, az da olsa solculaşmanın varlık göstermesidir. MHP'nin 12 Eylül 1980 öncesi rolüne dönüş yapmasının en önemli belirtisi, Türkiye'de olası "solculaşmayı" önlemek içindir. MHP, bunu o dönemde Türkiye'yi "milliyetçi cephe(MC) hükümetlerine mahkum ettiyse, 7 Haziran seçimlerinde yapmak istediği de aynıdır.
7 Haziran seçimleriyle birlikte ulusalcı/milliyetçi kalıntılarından büyük bir hasar görmeden çıkan CHP'nin MHP konusundaki beklenti ve yanılgısı, CHP'yi yeniden ulusalcı/milliyetçi yöne savrularak Türkiye'deki solculaşma trendi tersine dönebilir. İster AKP ile isterse MHP ile birlikte kurulacak herhangi bir koalisyon CHP'yi "sağcılaştırmaya" alet etmeye devam edebilir.
7 Haziran'da çıkan sonuç "solculaşma" adına büyük bir atılım olsa da, alınan sonuç "sol" bir iktidara olanak sağlayamadı. Bu nedenle çıkan sonuç, ne CHP'ye ne de HDP'ye iktidar yolunu açmıştır. HDP ve CHP'ye verilen rol muhalefet rolüdür. Muhalefeti büyüterek iktidara yürüyüş kolaylaşabilir.
MHP ve AKP'nin Meclis Başkanının seçimlerinde gösterdikleri örtülü birliktelik, koalisyon hükümetinin kuruluşunda daha da açık hale gelebilir.
MHP, olması zor olsa da içinde CHP veya HDP'nin bulunabileceği hükümet modellerini engelleyebilmek için Meclis Başkanlığı seçimine benzer tavırlar geliştirebilir. CHP'nin de HDP'nin de MHP'nin bu siyasal eğilimini bilerek, hangi sebeplerle olursa olsun, AKP'yle herhangi bir hükümet pazarlığına girmemesi gerekir. Ancak öyle anlaşılıyor ki, CHP koalisyon hükümeti için çok istekli. Özellikle, Davutoğlu'nun hükümet kurma görevi aldıktan sonra "HDP'yle görüşmenin usulen olacağını" söylemiş olması, CHP'nin de bu söylem karşısında bir şey dememiş olması, yüzde 13 oy almış bulunan HDP'nin tıpkı AB'nin Nisan ayındaki Ermeni Soykırımı ile ilgili kararı konusunda AKP+CHP+MHP birlikteliğine benzer bir durum söz konusudur. Bu durumda, CHP'yi mevcut durumuyla sol siyaset yürüten bir parti olarak görmemek gerekiyor. Bu durumda sol siyasetin merkezinin HDP'ye doğru olacağı kuşkusuzdur. Yunanistan'da on yıllarca sol olarak görülen PASOK'un SYRIZA'nın çıkışı karşısında yüzde üçlere doğru gerilemesi Türkiye'deki siyaset için de örnek gösterilebilir.
Türkiye'deki sağcılaşma/muhafazakarlaşmaya karşı en önemli tepki 1989'da yaşandı. Bu dönem, Özal ve ANAP'ın üstünlüğünü kaybetmesi ve bir çok yerel yönetimlerin SHP'nin eline geçmesi şeklinde yaşandı. SHP, ilk kez genel seçimlerde iktidar şansını yakalayabilirdi. Başta Kürt sorunu olmak üzere, devletin yeniden yapılandırmasa SHP'de yaşanan siyasetsizlik bu fırsatın kaçmasına sebep oldu. SHP'nin, HEP ile ittifak yaparak, Kürt siyasetini meclise taşıması dahi bu fırsatın yakalanmasına yaramadı. Tersine, SHP giderek CHP'leşti. Süleyman Demirel'e payanda olarak ona yeniden başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yolunu açtı. Bu şekilde, siyasal İslam'ın yerel yönetimde başarı göstermesinin yolunu açtı. 1991-1995 yıllarında yaşananlar ne yazık ki, içinde SHP/CHP'nin bulunduğu bir koalisyon hükümeti iş başındayken oldu. Madımak Katliamı, Uğur Mumcu, Eşref Bitlis, Musa Anter ve nice faili meçhul cinayetler bu dönemde oldu.
AKP'nin 7 Haziran öncesinde HDP'ye savaş açmasını, mitinglerinin havaya uçurulmasına zemin hazırlamasını, Kürt halkı AKP'yi cezalandırarak cevabını verdi. Son Türk partisi kalıntılarını AKP şahsında sildi süpürdü. HDP'nin Kürt halkının AKP'ye karşı ortaya koyduğu bu sonuca göre, AKP ile birlikte adı anılmaya başlarsa, bu başlangıç AKP'nin başka bir deyişle Türk siyasetinin Kürdistan'da yeniden hayat bulmasıdır. MHP'nin örtülü yardımı ile meclis başkanlığını elde etmiş bir AKP'den Kürtlerin çıkarları doğrultusunda hareket edeceği beklentisi içine girmek Kürt siyasetine kaybettireceği açıktır. Bu nedenle, HDP'nin kiminle olursa olsun, koalisyon dilenciliğine girmesine gerek yoktur. Hatta, HDP'nin Türkiye için hangi koalisyonun "hayırlı" olacağını söylemesi de gereksizdir. Türk siyaseti nasıl olsa kendisine bir yol çizecektir. Hangi yol çizilirse çizilsin, Türkiye'de ve Ortadoğu'da oluşan Kürdistan siyasal gerçekliğini göz önünde bulundurmaktan başka çıkış yolu yoktur. HDP, bu siyasal gerçekliğin bilincinde olduğu müddetçe büyüyecek, büyüdükçe Türkiye siyasetinde daha büyük rol oynayacaktır.
7 Haziran bunun için başlangıçtır. HDP, bu seçimdeki başarısıyla " Otoriterleşme ve Totaliterleşmeyi" önlemekle kalmadı; aynı zamanda "sağcılaşma / muhafazakarlaşmaya" da dur dedi. Bunun etkileri, koalisyon hükümeti kurulmadan görülmeye başlandı. HDP'nin gösterdiği başarı demokratik siyaset ve demokratik liderliğin başarısıdır. Bu başarıyı sağlayan Kürt halkının demokratik duyarlılığı, siyasetin bu zeminde devamını istemektedir. Bunu sağlamak da HDP'nin kendi iç demokratik yapısını oluşturmasına bağlıdır.
Baraj aşma telaşı, zaman azlığı bu seçimde "aday belirlemede" halkın bir avansı olarak değerlendirilmelidir. Bundan sonra ki seçimlerde aynı yöntemle başarı gösterilmeyebilir. HDP, başarısıyla Türkiye'yi maceradan korudu ancak kendi iç macera tehlikesi halen devam ediyor. Seçimlerden de seçimlerin yenilenmesinden de korkulmamalıdır.
Kısacası, "Türkiye'nin hükümetsiz" kalışı, HDP'nin derdi olmamalıdır.
***
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder