KÜLT ÖRGÜTLER KAPSAMINDA FETÖ İLE MÜCADELE. BÖLÜM 2
FETÖ’nün Doğru Tanımlanmasının Önemi..,
FETÖ; işlev açısından casusluk ve terör örgütü olmasının yanı sıra, nitelik açısından kült en genel çerçevede tehlikeli bir kült örgüt olarak değerlendirilmelidir.
Fakat kült kavramı, zamana ve vakaya göre değişiklik göstermektedir. Bu noktadan hareketle, ilerideki çalışmaların sağlam bir temel üzerine inşa edilebilmesi amacıyla FETÖ meselesi bağlamında güncel bir kült tanımı ortaya koyabilmek; örgütün esasları, ideolojisi, motivasyonu, misyonu, yöntemleri ve dinamiklerini anlayabilmek açısından büyük önem arz etmektedir. Bunu yapabilmek için güncel kült literatüründeki mevcut tanımlamaların ve genel itibariyle terminolojinin FETÖ vakasıyla ne ölçüde uyuştuğunun tespiti ve bu
vakanın mevcut kült tanımlarının sınırları dışında kalan yönlerinin ortaya koyulması gerekiyor Kült örgütler bağlamında FETÖ’ye ilişkin yeni bir tanımlama gerekliliğinin önemini belirtmekle birlikte, bu yeni tanımlamanın daha geniş bir çalışmada sunulması gerektiği de bir gerçektir. Kamuoyuna yansıyan bazı rapor ve değerlendirmeler, bu çalışmanın vurguladığı teorik alt yapı ihtiyacının çarpıcı bir örneği olmaktadır. Çünkü pek çok çalışma daha baştan FETÖ’yle alakalı en kritik soruya cevap verememektedir:
FETÖ’nün nihai amacı nedir? Bu soruya bir yanıt bulmak için öncelikle diğer bir sorunun yanıtını aramakta yarar var:
FETÖ’yü Farklı Kılan Nedir?
FETÖ’yü diğer kült örgütlerden ayıran özelliklerinin en başında; casusluk ve terör faaliyetlerinin örgütün yapısını ve davranış biçimini kuruluşundan itibaren etkilemiş ve şekillendirmiş olması gelmektedir. Bu yüzden de mevcut kült tanımlarının bu vakayı ele almada yeterli kalmadığı noktaları, buradan başlatmak doğru olacaktır.
FETÖ’yü diğer kült örgütlerden ayıran bu en önemli özelliğini anlamak için öncelikle pek çoğunun şu veya bu sebeplerle bir türlü sormadığı –ya da soramadığı- en temel sorunun cevabını vermeliyiz: FETÖ’nün amacı nedir? Bu sorunun yanıtı, örgütün eylem ve hareketlerinin kamuoyu nezdinde açığa çıkmış olması sebebiyle aslında büyük ölçüde nettir. Örgütün ontolojik amacı ve süreç içerisindeki motivasyonu açısından bakıldığında açıkça görülmektedir ki, ana hedef; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin esasları olan kuruluş ilkelerinin ortadan kaldırılıp örgütün sapkın sosyolojik ve çarpık bir şekilde dinsel temellere
oturttuğu ideolojisinin tesis edilmesi amacıyla devletin temel kurumlarının ele geçirilmesi, tahrip edilmesi veya ortadan kaldırılmasıdır. Diğer bir ifadeyle FETÖ’nün asıl hedefi; somut manada hükümet değil, Türk devletinin kuruluş esaslarının tümden yok edilerek Fetullah Gülen diktatörlüğünde İslâm adı altında İslâm’a mugayir bir sözde mehdilik düzeninin tesis edilmesidir. Nihai hedef Sünnî görünerek, Osmanlıdan beri süregelen ve Cumhuriyetin kurucu iradesinin de devam ettirdiği geleneği bozarak; 12 Eylül darbesiyle birlikte kültleşmiş, dinde deformist; hem ılımlı, hem de radikal selefi ahirin (selefçi-deformist) örgütlere zemin hazırlamayı amaçlamıştır. Hanefi- Maturidi çizgiyi, ehlisünnet
ana caddesini yozlaştırarak, deforme ederek İslâm’ a darbe indirmiş ve ihanet etmiştir. Yani asıl amaç hem Türk Devletini yıkmak, hem de İslâm’a zarar vermektir.
Türkiye bağlamında FETÖ’nün amacının bu şekilde ortaya konması yine de örgütün nihai amacını küresel bağlamda açıklamada yeterli değildir. Çünkü terörist başı Fetullah GÜLEN, kaleme aldığı eserlerinde kendisini “kâinat imamı” iddiasıyla öne sürmekte, bu durum örgütün yurtdışı faaliyetleriyle birlikte değerlendirildiğinde, FETÖ’nün küresel bir ayağının da olduğunu bize göstermektedir. Bu bağlamda muhtemelen Sünni toplumların liderliğine soyunmayı hedefleyen Fetullah GÜLEN, ilginçtir ki düşman olarak Müslüman
toplumlara acı çektiren devletler değil kurucu ilkeleriyle birlikte Türkiye Cumhuriyeti’ni hedef tahtasına koymuştur. Ayrıca örgütün yapmış olduğu kumpas ve cinayetlerde hedef alınanların bir bölümü ve yine örgütün kendi içindeki söylem ve motivasyonlarına bakıldığında, Alevi inancına mensup insanların da özellikle hedef alınmış olduğu ortadadır.
Bu iki husus birlikte değerlendirildiğinde, FETÖ’yü farklı bir yere koyan bir özelliği de hedef olarak “uzak düşman” yerine “yakın düşmanı” belirleme yaklaşımıdır; bu durum ayrıca bir diğer terör örgütü olan IŞİD’de de bariz bir şekilde görülmektedir. Bilindiği üzere “mehdi, mesih” gibi kavramlar kuruluş, üye kazanma ve motivasyon için öne çıkarılmaları açısından kült örgütlerin ortak özellikleri arasındadır. Kurucu lider; kendi kendini atamış, dogmatik, mesihlik veya mehdilik iddiasında, sorgulanamaz ve karizmatik bir kişidir. Bu hususların atlanması halinde, örgütün faaliyetleri ve yöntemlerine yönelik yapılacak tespitler havanda dövülen sudan farksız olacaktır.
Gizliliğe azami riayet ve takiye, pek çok kült örgütte görülebilecek ortak bir husustur.
Öte yandan örgütün kullandığı yöntemlerdeki bazı noktalar, literatürdeki mevcut kült tanımlarının sınırları dışına taşmaktadır. Tam da burada sorulacak soru, FETÖ’nün amacına giden yolda hangi vasıta ve kaynakları mobilize ettiğidir. Diğer kült örgütlerden farklı bir şekilde örgüt, Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı vermiş olduğu – ve halen vermekte olduğu – gayrimeşru mücadelede yine devletin imkânlarını kullanma yoluna gitmiştir. Yani hem kamu kurumlarına sızdırdığı militanlarının operasyonel ve istihbarî faaliyetlerini, hem de
kamusal kaynak ve vasıtaları bu mücadelede kullanmış; diğer bir deyişle devleti devletin silahıyla vurmuştur. Örgütün bugüne kadarki tüm terör ve casusluk faaliyetleriyle birlikte, 15 Temmuz FETÖ darbe girişimi de bu bağlamda değerlendirilmelidir.
Yine aynı örgüt; düşman gördüğü devlet aygıtına, resmi veya sivil bilumum tüzel ve özel kişiliklere, hatta kendi içine yönelik de istihbarat ve karşı istihbarat faaliyetleri yürütmüştür. Örgüt bu yolda yalnızca Türkiye Cumhuriyeti’nin kurumlarını kaynak ve vasıta olarak kullanmakla kalmayıp, muhtemelen yabancı istihbarat örgütleri ve devletlerle de işbirliğine giderek bunlardan akıl, destek ve emir almıştır. Bu yönüyle FETÖ’nün işlev açısından asimetrik bir casusluk örgütü olduğunu söylemek de mümkündür. Onlarca yıllık süreç içerisinde örgüt tarafından yürütülmüş olan kumpas, iftira, şantaj ve tehdit gibi faaliyetleri bu bağlamda değerlendirmek mümkündür. Ayrıca örgütün yurtdışı resmî bağlantı ları, kurmuş olduğu “okullar” ve düzenlediği etkinlikler gibi bilumum dış
bağlantıları; örgütün küresel boyutta da bir aktör olmayı hedeflemesi, bu savı destekler niteliktedir.
FETÖ, üye kazanma safhasında oldukça bilimsel ve oldukça karmaşık yolları kullanmıştır. Kendisine dâhil edeceği yeni üyeleri, en etkin görevlerde kullanabilmek adına Enneagram gibi kişilik profili belirleme yöntemlerini kullanmıştır. Bu açıdan FETÖ’nün kendi içindeki insan kaynaklarını yönetme bağlamında da çoğu istihbarat örgütüne taş çıkaracak bir yapısı olduğu ortadadır.
Bu düşünceler çerçevesinde FETÖ’yü bilindik diğer kült örgütlerden ayıran temel hususlar; casusluk, terör, devlet kurumlarını ele geçirme ve kendisiyle mücadele edebilecek kadroların tasfiyesi olarak sıralanabilir. Kült örgütlerin terör örgütlerine evrilmesi yeni bir durum değildir; fakat FETÖ örneği kült-terör-casusluk üçgeninde yeni bütüncül teorilere olan ihtiyacı ortaya çıkarmaktadır.
Yanlış FETÖ Değerlendirmeleri
Kamuoyuna yansıyan pek çok rapor ve değerlendirme; derlediği ampirik veriler
açısından başarılı olabilirken, örgüte ilişkin değerlendirmelerde büyük yapısal sorunlar ve eksiklikler içermektedir. Birçok değerlendirmede ortak olan “FETÖ’nün nihai amacı kamu kurumlarına sızmaktır” benzeri ifadeler çok büyük bir yanlışlık içermektedir. FETÖ’nün kamu kurumlarına sızmış olduğu bir gerçektir, fakat bu durum örgütün başlıca amacı değil, ana amacını gerçekleştirmek için kullandığı temel bir vasıtadır, yöntemdir. Bu tarz
söylemlerle karşılaştığında insan kendisine “FETÖ’nün nihai amacı kamu kurumlarına sızmaksa, herhalde bu eyleminin de bir amacının olması lazım gelir. Yoksa FETÖ’nün nihai amacı devletin tüm kurumlarına sızıp mensuplarını memur yaparak onların iş ve maaş kaygısını gidermekten mi ibaretti? FETÖ bir iş bulma kurumu mu, yoksa gerçek bir amacı olan bir terör örgütü mü?” diye sormadan edemiyor. FETÖ’nün nihai amacının ne olduğunu yukarıda belirtmiştim. Öte yandan FETÖ’nün “küresel bir amacı vardır” ifadesi de bize net bir şey söylememektedir. Çünkü örgütün ülkelere nasıl bir yön vereceği ve
ne istikamete götüreceği yine örgütün nihai amacıyla ilgilidir. Fakat bunun ısrarla ve inatla bu şekilde ortaya konması iki ihtimal doğurmaktadır: ya bu konuyla ilgili çalışmalar yürütenler çok büyük ve ciddi bir “teorik altyapı eksikliği” yaşamaktadır ya da bu durum, o veya bu saiklerle bilinçli bir tercih olarak ortaya konmaktadır.
Ayrıca örgütün 2012/2013 tarihinden önce zararlı bir örgüt olmadığı ya da emellerini ve yöntemlerini gizli tuttuğuna yönelik söylemler gerçeklikten oldukça uzaktır. Kökeni itibariyle FETÖ, Nurculuk damarından beslenmiştir. Said Norsi ve Nurculuk hareketi hakkında, öncelikle Türkiye’nin en yüksek dini makamı olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın dini yönden aykırı ve milli açıdan da zararlı bulunduğuna dair Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları tarafından “Nurculuk Hakkında” başlıklı 24 sayfalık bir broşür-kitapçık yayınlanmıştır22.
Çünkü basına yansıyan haberlerde Ağustos 2004 Milli Güvenlik Kurulu toplantısında "Türkiye’deki Nurculuk Faaliyetleri ve Fethullah Gülen konusu gündeme gelmiş, yurt içi ve yurt dışı faaliyetlerine karşı bir eylem planı hazırlanması uygun görülmüş"23 kararı alındığı ifade edilmektedir. Dolayısıyla en azından 2004 yılından itibaren FETÖ’nün devlet kurumlarına sızmasının bilindiği ortadadır ve bu durum “gizli ikame” şeklinde açıklanmaktan oldukça uzaktır.
Bunun yanı sıra pek çok çalışmada darbe girişimine karşı gazi veya şehit olmak pahasına direnen asker, polis, istihbaratçı güvenlik birimleriyle birlikte bilumum devlet görevlilerine yer verilmemektedir. Bu eksiklik; FETÖ’nün hedef aldığı kritik kurumlarda görevli olup FETÖ tehdidinin farkına zamanında varabilmiş ve 15 Temmuz FETÖ darbe girişiminin başarısız olması için canı pahasına mücadele etmiş kamu görevlilerinin çaba ve fedakârlıklarının görmezden gelindiği anlamının çıkarılmasına yol açabilir.
Bu çalışmada ye alan tespit ve eleştiriler FETÖ ile mücadelenin doğru ve etkin bir düzlemde sürdürülmesi çaba ve arzusundan ibaret olarak değerlendirilmelidir. Daha uzun yıllar sürdürülecek bu mücadelenin henüz en baştan böylesi temel hususlarda büyük sorunlar ihtiva ediyor olması, ileride bu temel üzerine inşa edilecek olan binanın çok kolay yıkılmasına yol açabilir.
FETÖ’nün Algı Yönetimi Hileleri
Örgütün doğru tanımlanmasının önemiyle birlikte FETÖ’nün uyguladığı algı yönetimine karşı da büyük bir bilinç/farkındalık sağlamak gerekiyor. Çünkü FETÖ, algı yönetimi alanında profesyonel bir örgüt olarak karşımıza çıkıyor.
Bu kapsamda örgütün uyguladığı birçok propaganda ve psikolojik savaş örneği
neredeyse her gün karşımıza çıkmakta. Bu algı yönetimi örnekleri sosyal medyadaki basit dezenformasyonlardan ibaret olabildiği gibi, insanlığın sahip olduğu en kutsal değerlerin bu uğurda kullanılmasına kadar varabiliyor. Bu raporda örgütün annelik ve şehitlik makamı üzerinden nasıl bir algı yönetimi yaptığı, Fetullahçı Anneler (örgüt ablaları) ve Yaşayan Şehitler (örgüte bağlı eski askeri öğrenciler) örnek olayları üzerinden gösterilmektedir.
Algı Yönetimi
Günümüzde bilginin manipülasyonu ve toplum mühendisliği uygulamaları neticesinde dünyanın farklı yerlerinde geniş çaplı yankılar ortaya çıkıyor; bu doğrultuda uluslararası ilişkilerin, hükümet yapılarının, siyasi ve etnik bağlamların, iktisadi ve mülki ilişkilerin görünümü ve dinamikleri değişiyor.
Artık kamuoyunun iletişim yönetimi, propaganda ve kitle iletişim araçları ile şekillendirilmesi ve toplum mühendisliği uygulamaları, tanklardan veya roketlerden daha yıkıcı/öldürücü silahlar olarak görülüyor.24
Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ’ın “Algı Yönetimi: Propaganda, Psikolojik Savaş, Örtülü Operasyon ve Enformasyon Savaşı” (2014) başlıklı kitabı,25 bu konuyla ilgili çok önemli bilgiler içeriyor. Kitapta algı yönetimi; reklamcılığı, imaj çalışmasını veya siyasal propagandayı da aşan kapsamlı bilimsel bir faaliyet alanı olarak ele alınıyor. Özdağ’a göre;
“Algı yönetimi, bisiklete binmek veya satranç oynamak gibidir. Kurallarını bilmek sizi algı yönetimini iyi yapabilmeye sevk etmez. Algı yönetiminde ancak uygulamalı olarak çalışırsanız ustalaşırsınız. Ancak kuralları bildiğiniz zaman size veya içinde bulunduğunuz topluma yönelik bir algı yönetimi yapıldığı zaman hemen algı yönetimini ve onun araçlarının hangisinin kullanıldığını tespit edebilirsiniz. Yaşadığımız çağda bu hiç küçümsenmemesi gereken bir husustur.”
FETÖ’nün algı yönetimi konusunda seçtiğimiz iki örneğini (Fetullahçı Anneler ve Yaşayan Şehitler) açıklamadan önce, yukarıda belirtildiği üzere konu hakkında birtakım temel bilgilere sahip olmamız gerekiyor.
Algı Yönetimi:
Hedef toplum, grup veya kişinin duygu, akıl yürütme, karar alma ve
eylemlerini belirlemek/etkilemek amacı ile yapılan enformasyon eylemleridir. Bu tür eylemler, psikolojik savaş ve harekât süreçleri ile yakından ilişkilidir fakat onlardan daha kapsamlıdır. Algı yönetimi sürecinde kullanılan araçlar şu şekilde sıralanabilir: Psikolojik savaş, çarpıtma/manipülasyon, haber/bilgi üretme, hile yapma, toplum mühendisliği, suçlama, komplo teorileri, karalama, taciz, reklam, sansür ve aldatma.
Propaganda: Propaganda insanın aklı yerine ruhunu hedef alan bir faaliyettir ve
propagandanın hedefindeki insan, kitle içindeki manipüle edilmesi daha kolay olan insandır. En genel çerçevede propaganda mevcut görüş, tutum, eylem ve davranışları etkileyen, manipüle eden, kontrol eden, destekleyen, değiştiren, teşvik eden ya da koruyan bir sanat olarak değerlendirilebilir.26
Psikolojik Savaş: Bir milleti ve milletin içinden çıkardığı orduyu yenmek için psikolojik savaş kaçınılmaz bir gerekliliktir. Bu yöntem artık sadece devletler arasında değil, iç siyasette rakip partiler/liderler arasında dahi kullanılmaktadır. Bu tür bir savaşın hedefi, düşmanın iradesini zayıflatmak, moral gücünü kırmak, gücünün verimliliğini azaltmak, düşman saflarında şüphe, memnuniyetsizlik ve karışıklık yaratmaktır. Bu savaşta bombaların hedefleri, askeri tesisler, köprüler, fabrikalar değil; bir milleti ayakta tutan temel manevi değerler ve özgüvenidir. Bir milletin özgüveni ağır bir yara alır veya yıkılır ise psikolojik savaş başarıya ulaşmış demektir.
Mağduriyet Psikolojisi: Mağduriyet psikolojisi, psikolojik savaşın çok önemli bir ayağını oluşturur. Örneğin PKK’nın sürdürdüğü psikolojik savaşın çok önemli bir ayağı, şüphesiz, etnik çatışma/ayrışma zeminini beslemek adına yapılan mağduriyet psikolojisini oluşturmaktır.
Yazının devamında örnek olarak aldığımız “Fetullahçı Anneler ve Yaşayan Şehitler” olayları bu kavramlar çerçevesinde anlamlandırılabilir.
Fetullahçı Anneler.,
Darbe girişimi sonrası yapılan araştırmalar neticesinde, örgüt mensubu kadınlara yönelik soruşturmalara başlandı. Bu kadınlar, tıpkı örgüt abileri/örgüt mensubu erkek yöneticiler gibi örgüt ablaları olarak birçok örgütsel faaliyette bulunuyordu. Fakat süreç içerisinde çok garip gelişmeler yaşandı. Gözaltına alınan örgüt ablalarının/örgüt mensubu kadın yöneticilerin birçoğunun hamile olduğu ortaya çıktı. Hatta yapılan bir operasyon neticesinde yakalanan 11 örgüt mensubu kadının 11’inin de hamile olması, bu garipliği fazlasıyla arttırdı.27
Bu durum, hayatın doğal akışına aykırıydı. Araştırmalar neticesinde örgüt lideri F. Gülen tarafından örgüt mensuplarına “çocuk yapın” mesajı verildiği öğrenildi.
Bu garip gelişmeler neticesinde mensuplarının yatak hayatına kadar karışan bir kült örgüt ile karşılaşıldı. Hatta izdivaç sorumlusu olarak bilinen örgüt mensubu bir kadının bu yöntemi evli değilken dahi kullanarak hamile kaldığı öğrenildi.29 Bununla birlikte eşi 2 yıldır FETÖ firarisi olan bir örgüt mensubu kadının da hamile kalması üzerine mahkeme başkanı konuyu sanığa sordu. Örgüt mensubu kadının verdiği cevap şu şekilde: “Bebeğin babası eşim, bir gece ansızın geldi.”30
Örgütün neden böyle bir taktiğe başvurduğu meselesi konumuz açısından çok önemlidir.
Bu taktiğin görünen/açık iki temel nedeni şu şekildedir:
1. Kadınların hamile kalmalarını sağlayarak onları soruşturmalardan kaçırmak ve bu sayede, örgüt faaliyetlerini kadınlar üzerinden devam ettirmek.
2. Ulusal ve uluslararası alanda elleri kelepçeli, mahpus hamile kadın görüntüleri ile mağduriyet psikolojisi yaratmak.
Mağduriyet psikolojisi kapsamında dış basında, bilimsel makalelerde ve birtakım sosyal medya hesaplarında Fetullahçı Anneler konusunun nasıl işlendiğini bakarsak şu şekilde örneklerle sıklıkla karşılaşıyoruz:
• “The Turkey Purge” isimli bir internet haber sitesi üzerinden Fetullahçı Anneler
konusunun sıklıkla işlendiği görülüyor. Bu site ülkemizde yasaklanmış. Baskıcı bir rejime maruz kalan Türk halkının sesi olmak için çalışan genç gazetecilerin yönettiği bir site olarak tanıtılıyor. Purge dilimizde; aklamak, temizlemek, temize çıkarmak, kusmak, bağırsaklarını boşaltmak anlamlarına geliyor. Türkiye Adalet Bakanlığı verilerine ve The Turkey Purge raporlarına göre, Türkiye'deki cezaevlerinde 2.250'den fazla anne bulunuyor. Bunların arasında 520’si altı yaşından küçük çocuklarını cezaevinde büyütüyor. Bu sitenin reklamını yapan ve Fetullahçı Anneler konusunu gündeme taşıyan sitenin attığı haber başlığı ise şu şekilde: “Doğum Yaptıktan Sonra Tutuklandı: Söylentilere Göre Türkiye’de Darbe Sonrası Kısıtlamalar Doğum Servislerini Hedef Aldı”. Türkiye’de doğum yaptıktan sonra tutuklanan kadınların çoğunun öğretmen olduğu belirtiliyor.31
• 2018 Haziran ayında ABD’de yayımlanan bir makalede, 2017 yılında tutuklandığı belirtilen 50.504 kişi arasında akademisyenlerin, gazetecilerin, doktorların, hamile kadınların, emniyet personellerinin, öğretmenlerin, askerlerin, hâkimlerin, avukatların ve ev hanımlarının olduğu belirtiliyor. Makalede FETÖ’den hizmet hareketi olarak bahsediliyor.32
• Örnek bir Türkçe tweet mesajı: “BÜYÜK REZALET...! Kahramanmaraş'ta Eşleri
tutuklu ev hanımlarının birbiriyle yardımlaşarak geçimlerini sağladığını tes(p)it
eden emniyet, 11 Ev hanımını gözaltına aldı. Ne yapsınlar? Ağaç kökü mü yesinler? Her şeye rağmen hayatta kalmaya, yaşamaya çalışıyor insanlar.”33
• Örnek bir yabancı tweet mesajı: “Türk mahkemeleri tarafından Gülen hareketinin üyeleri oldukları ileri sürülerek tutuklanan hamile kadınların hapis cezası, Türkiye’de Erdoğan yönetimi altında henüz doğmamış bebeklere uygulanan hukuksuzluklar dır.”34
Bunlarla birlikte görünmeyen/kapalı bir neden olarak da örgütün toplumumuz açısından kutsal bir değer olan anneliğe (Cennet annelerin ayakları altındadır!) saldırdığı anlaşılıyor.
Esasında FETÖ, toplumumuz açısından kutsal sayılan bütün değerlerimize saldırmıştır. Bu kutsal değerler içerisinde ilk akla gelenleri; din, askerlik, milliyetçilik ve vatan sevgisi, bayrak, üniforma, silah arkadaşlığı, şehitlik ve annelik olarak sıralayabiliriz.
Bu değerlerimiz üzerinde detaylıca düşünürsek, FETÖ’nün bunları nasıl çarpıttığını, karaladığını ve kirlettiğini daha rahat görmekteyiz. Aslında bu durum, ülkemize karşı yürütülen bir algı yönetiminin çok önemli fakat fazla açık olmayan stratejik bir noktasını oluşturmaktadır. Çünkü kutsal değerlerini kaybeden bir toplumu, silahla/tankla işgal edip esir etme ihtiyacı duymazsınız; değersizleşen bir toplum zaten FETÖ gibi bir kült örgüt liderinin iki dudağı arasında, küresel güç merkezlerinin menfaatleri doğrultusunda rahatça yönlendirilebilir.
Yaşayan “Şehitler”
Darbe girişimi sonrası askeri okulların hepsi kapatıldı. Bu okullarda okuyan yaklaşık 17 bin askeri öğrencinin ilişiği kesildi. Yapılan araştırmalar neticesinde özellikle 2012 yılı ve sonrasında yüzde 90’ı aşan oranda Fetullahçıların bu okullara sızdığı öğrenildi ve resmi ağızlardan böyle bir oran dile getirildi. Bu durum, soru çalma grafikleriyle de desteklendi.
Bu yönde birçok örgüt mensubu askeri öğrencinin beyanı, itirafları oldu. Özellikle 2006-2014 yılları arasında yaklaşık dört bin askeri öğrenci, askeri okullardan Fetullahçı sözde subaylar tarafından zorla ayrılmaya sevk edildi. Sekiz yılda böylesi büyük bir sayıda, askeri okullarda yaşanan “ayrılma, atılma” olayları daha öncesinde, cumhuriyet tarihi boyunca görülmemiştir, ilktir. Boş kalan yerlerin ise, özellikle 2008 yılı itibariyle, yığınlar halinde, çoğunlukla örgüt mensubu askeri öğrenciler tarafından doldurulduğu biliniyor.35
Darbe girişimi sonrası FETÖ mensubu olma şüphesiyle, toptancı bir yaklaşımla bu askeri öğrencilerin hepsinin ilişiği kesildi. Fakat devletimiz ara dönemde olan Harp Okulu öğrencilerini kaliteli üniversitelerimizde olmak üzere, birçok bölüme sınavsız yerleşme hakkı tanıdı ya da sadece kendi aralarında sıralanacakları bir sınava tabi tutarak ülkenin en iyi üniversitelerinden başlamak üzere çeşitli eğitim kurumlarına girme hakkı tanıdı. Ülkemizin en iyi üniversitelerine sınavsız yerleşen, hiçbir maddi tazminat ödemeyen bu öğrencilerin durumu, 2006-2014 arası ayrılmak zorunda kalan öğrencilerle kıyaslandığında aradaki uçuk fark ortaya çıkmakta ve FETÖ ile mücadelede çeşitli kuşkuları beslemektedir. Çünkü Fetullahçı askeri öğrenciler, FETÖ’den arındırılmaya çalışılan devlet eliyle ödüllendirilmiş gibi bir görüntü ile karşılaşılmaktadır.
Bu öğrencilerin bir kısmı, ilk başlarda “Yaşayan Şehitler” adı altında örgütlenmeye çalışmıştır. Böylesine sivil bir grubun militarist anlamda dışarıda örgütlenmesi neticesinde alacakları tepkilerin sertliğini fark ettiklerinden dolayı, daha sonrasında bu isim altındaki propagandayı azaltmışlardır. Bu kavramı kullanarak örgüt şunları amaçlamıştır:
1. “Yaşayan Şehitler” adı altında toplanarak tasfiye edilen askeri öğrencilerin sivil hayatta örgütlenmesini kolaylaştırmak, olası itirafçı olacakları engellemek, örgüt mensubu olan ve olmayan bütün askeri öğrencilerin insani duygularını kin, öfke, intikam kanallarına yoğunlaştırmak.
2. İntikam amacıyla 10-15 sene sonrasına yönelik ordu dışında bir ordu yaratmak.
3. Bir karışıklık esnasında belki de kullanabilecekleri canlı bombalarını/fedailerini
(Karlov suikastı gibi) yetiştirmeye devam etmek.
4. Ulusal alanda şehitlik kavramı üzerinden lehlerine vatansever oldukları şeklinde bir algı yaratmak.
Fetullahçı annelerde görüldüğü üzere buradaki kapalı etki de şehitlik makamının
Fetullahçılar tarafından kirletilmesidir. FETÖ mensupları bu değerimizi de hiçleştirmeye çalışmış, bu kutsal değerimize de saldırmışlardır.
FETÖ meselesinden açıkça deneyimlediğimiz üzere Türk toplumu çok yoğun bir şekilde algı yönetimine maruz kalmaktadır. Bu nedenle ülkenin genel stratejisi içerisinde milletini koruma amaçlı algı yönetimi, propaganda, psikolojik savaş gibi konulara ağırlık verilmesi gerekmektedir.
Bu noktada psikolojik savaşta bilerek veya bilinçsiz bir şekilde düşman servisler tarafından kullanılan kişi ve kurumları ikaz etmek veya etkisiz hale getirmek çok önemlidir. Ayrıca düşman servisin karar alıcılara veya halka yönelik olarak hangi mesajları verdiğinin tespit edilmesi hayati önem taşır. Bu yazıda sadece “Fetullahçı Anneler ve Yaşayan Şehitler” üzerinden kısa bir mesaj tespiti yapılmıştır.
En genel çerçevede “her zehrin panzehri kendi içinde olur” düsturu ile olabildiğince itirafçılardan, çeşitli yabancı dillerden her türlü iletişim aracını da kullanarak yoğun bir şekilde yararlanmak; ulusal ve uluslararası alanda yürütülen bu psikolojik savaşın ilk etabında kullanılabilecek önemli bir karşı hamle olarak görülmelidir. Bununla birlikte Fetullahçı annelerin doğurdukları bebeklerin ve subaylık/askerlik hayallerinin mahvedildiğini düşünen 17 bin kişilik genç bir ordunun gelecekte FETÖ yönlendirmesiyle neler yapacağı, güvenliğimizi nasıl etkileyeceği, toptancı yaklaşımlardan uzak bir şekilde, acilen sorgulanmalıdır.
Mücadeledeki Temel Hatalar
1. Çok Başlılık Sorunu ve Sivil İradenin Eksikliği:
15 Temmuz Darbe girişiminden 2019’un ilk aylarına kadar örgüt mensupları hakkında yaklaşık 20 bin soruşturma ve 8 bin dava açıldı. 105 bin kişi yargılanıyor, 50 bin kişi tutuklandı, 9 bin firari aranıyor, kamudan 109 bin kişi ihraç edildi.36 TSK'dan, FETÖ/PDY ile mücadele kapsamında 15 Temmuz 2016'dan Nisan 2019 tarihine kadar 16 bin 540 personel ihraç edildi, 6 bin 154
personel hakkında süreç devam ediyor37. Bu sayılar her geçen gün değişebilir, önemli olan mücadeledeki çok başlılığın açtığı sorunları görebilmektedir. Örneğin örgüt tarafından mağdur edilen şahıslar davaları takip etmekte zorlanmış, birçoğu davalara müdahil olamamıştır. Bununla birlikte sürecin sulandırılmasına zemin hazırlanmıştır. Çünkü bu çok başlı yürütülen sürecin kontrolü çok zor bir hal almıştır. Yargılamalar, kripto FETÖ mensuplarının yönlendirmelerine karşı zayıflatılmıştır. Meselenin siyasallaştırılmasına ek olarak, kamuoyunu aydınlatmadaki zaaflar ve genel olarak kamu diplomasisindeki başarısızlık ve yetersizlikler, sivil iradenin ve uluslararası kamuoyunun bu konuya olan
ilgisini, hatta güvenini gün geçtikçe azaltmaktadır. Başlı başına FETÖ’yü ve faaliyetlerini anlamak bile çok zor bir işken, açılan davaların bütün Türkiye’ye yayılması ile mesele çok daha karmaşık bir görüntü sergilemiş ve sivil irade konudan uzaklaştırılmıştır. Yargılamaların nesnelliğine dair olan inanç ise farklı yerlerdeki farklı uygulamaların etkisiyle yok olma noktasına gelmiştir.
2. Teorik Alt Yapı Eksikliği ve Araştırma Merkezlerinin Hareketsizliği:
FETÖ meselesinin sadece bir siyasi mesele olarak algılanması ve böyle bir algının yaratılması araştırmacıların meseleye olan ilgisini azaltmış ya da en azından geçici bir ilgiyle sınırlamıştır. Oysaki psikoloji, sosyoloji, ilahiyat, yönetim, siyaset bilimi, ekonomi, uluslararası ilişkiler, hukuk, terör, güvenlik vb. gibi meselenin birçok akademik boyutunun bu bağlamda bir bütün halinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Üniversitelerin bir kısmı bu konudaki hassasiyetlerini çeşitli kongre ve sempozyumlarda gösterse de bu durum,
tek bir merkez etrafında örgütlenip araştırmaların sürekli bir hale getirilmesin den uzaktır.
Aynı zamanda geçmiş ve mevcut araştırmalarla birlikte açık kaynak verilerinin tek bir çatıda toplanamamış olması, akademik çalışma yürütme bağlamında meselenin yalnızca belli kısımlarına projeksiyon tutulmasına ya da tümden karanlıkta kalmasına yol açmıştır.
Bu nedenle konuya kült örgütler temelinde yaklaşacak, teorik alt yapıyı güçlendirecek ve FETÖ ve benzeri yapılanmalara karşı bilinçlenme sağlayacak devlet dışında stratejik merkezlere ihtiyaç bulunmaktadır. Öte yandan örgütün genel ideolojik altyapısı yerine yalnızca örgütün militanlarının FETÖ’yle mücadele kapsamına alınması; mücadeleyi tabiri caizse “terörle mücadeleden ziyade teröristle mücadele” olarak şekillendirmiştir. Özetle; ideolojiler üstü, sivil bir çatı altında, FETÖ ve benzeri örgütleri kült örgüt temelinde terör, casusluk, din gibi diğer bütün yönleriyle değerlendirecek, meseleye eleştirel yaklaşacak, mevcut hatalara dikkat çekecek, muhtemel tehdit ve tehlikeleri öngörebilecek, gelecek
odaklı düzenli çalışmalar yürüten bir merkezin şu ana kadar faal ol(a)mayışı, büyük bir eksikliktir.
3. Yeni Adaletsizlikler:
FETÖ ile mücadele ederken kısa vadeli siyasi sonuç beklentili yaklaşım ve söylemler ve yargılamalardaki zengin-fakir ayrımcılıkları iddiaları, toptancı
yaklaşım iddiaları, FETÖ konusundaki kirli ilişkileri örtme iddiaları gibi durumlar
neticesinde oluşabilecek sonuçlar o denli vahim olabilir ki, bu durum toplumun belirli kesimlerinde “Keşke darbe olsaydı” şeklinde bir yargıyla sonuçlanabilir. Bugün birtakım çevrelerde bilgi eksikliği sonucunda veya kasıtlı olarak yaygınlaştırılan “darbe girişimi bir senaryoydu” söylemleri, ileride oluşabilecek söylemlerin vahameti açısından bizlere çok şey ifade etmektedir. Adalet mülkün temelidir ve adalet herkes içindir. Çok net bir şekilde anlaşılmalıdır ki, binlerce yıllık Türk devlet kültürünün esaslarından olan adalet dairesi parçalandığında, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurumlarına, kuruluş esaslarına ve bizatihi Türk Milletine karşı esas darbeyi adalete olan güveni sarsanlar ve adaletin işleyişinin
bozanlar yapmış olacaktır.
4. İdeolojik Ayrımlar:
FETÖ’nün ideolojisi çok çarpıktır. Hedeflerine ulaşırken de çeşitli
ideolojilerden her grubu hedef almışlardır. Bu nedenle FETÖ mağdurları muhafazakâr, milliyetçi, devrimci, liberal gibi çeşitli gruplar içerisinde bulunabilir. Bu gerçeğin farkında olmadan, FETÖ’nün hedef tahtasında yer almış olan mağdurlardan yalnızca belli ideolojilere sahip olanların yaraları sarılıyorsa, bu bir anlamda FETÖ’ye destek manasına gelecektir.
Yine aynı şekilde FETÖ ile mücadele edecek sorumlular, belli ideolojilere göre seçilip bunun sonucunda da mücadelenin daha kuvvetli ve etkili ilerlemesi engelleniyorsa, bu durum da örgütü güçlendirmeye yarayacaktır. Öte yandan kamu kurumlarına ve özellikle de güvenlik bürokrasisine personel alımlarında birtakım vahim iddialar mevcuttur.
Belirli tarikat veya cemaat mensubiyeti olanlara göz yumulduğuna, hatta bu kişilerin desteklendiğine yönelik kamuoyunda vahim ve ciddi iddialar pek çok kez gündeme gelmiştir. Herhangi bir kamu görevlisinin mensubiyetinin ve itaatinin devlete değil de başka bir gruba ait olmasının nasıl sonuçlar doğurabildiği ortadayken, FETÖ’ye mensup olanların devlet kadrolarından tasfiye edilmesiyle ortaya çıkan boşluğun doldurulmasında bu yolun izlenmesi en az aynı derecede tehlikeli sonuçlar doğuracaktır.
5. Kısa Vadeli Düşünmek:
Bu mücadele uzun vade düşünülerek yürütülmelidir. FETÖ gibi çok boyutlu, doktrininin temel yapı taşlarından biri gizlilik olan ve yıllarca devlet
bünyesine gizlice sirayet eden, yani bir kanser hücresi gibi yayılmış olan bir örgütle mücadele, belki onlarca sene sürecektir. Böylesine bir kült örgütle mücadelenin uzun vadede nelere yol açabileceğine dair çeşitli araştırmalar yapılmalıdır. Bu uzun süreçte başarılı olmak için maraton koşmayı öğrenmek gerekmektedir. Aksi takdirde FETÖ ile mücadelede kısa vadeli düşünmek, uzun vadede çok daha güçlü ve tehlikeli bir FETÖ gerçeğiyle sonuçlanacaktır.
Sonuç
FETÖ ile mücadele, Türkiye’nin bugünü ve geleceği açısından büyük önem arz etmektedir. Bundan dolayı mücadelenin birçok açıdan çeşitli eksiklikler ve yanlışlıklar içermesi, kabul edilemez. FETÖ, 1071 sonrası Türk tarihinde Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti devletlerinin bütününde karşılaşmış olduğu en büyük iç düşmandır. FETÖ’yle mücadelenin bugünü, sayısal anlamda birçok örgüt militanının adalet karşısına çıkarılması açısından oldukça geniş çaplı ve ciddiye alınmış bir durum olarak görünmektedir. Fakat en temelde
bu mücadele birçok problem içermektedir. Bu problemlerin başında, FETÖ’nün aynı zamanda bir kült örgüt olduğu; örgütün yapısının, elemanlarının ve faaliyetlerinin bu çerçevede geliştiği gerçeğinin göz ardı edilmesi gelmektedir. Bunun bir sonucu olarak örgütün tam anlamıyla çözülmesi, eski örgüt üyelerinin geri kazanılması veya rehabilite edilmesi gibi gereklilikler mümkün olmamakta dır. Hapis cezalarını çektikten sonra toplumun arasına karışacak olan örgüt mensuplarının geri kazanılması gibi hususlardaki soru işaretlerine cevaplar bulunamamaktadır.
Kamu kurumları dışında, kült örgütlerle mücadele bağlamında üniversiteler, STK’lar, düşünce merkezleri ve platformlar üzerinden kült örgütlerle mücadele konusunda bilinçlendirme, akademik faaliyetlerde bulunma ve alternatif politikalar sunma gibi etkinliklerin eksikliği söz konusudur. Bu nedenle FETÖ ile mücadele kurumsallaşamamış, sadece münferit atılımlar ve mücadeleyi içselleştirebilmiş şahıslar üzerinden yürütülür hale gelmiştir. Mücadelede çok başlılık sorunu da henüz bir standart veya genel bir mücadele konsepti/doktrini oluşturulamamasına yol açmıştır. Ayrıca meseleye yönelik ideolojik referanslarla yaklaşımların şekillenmesi, çok büyük bir sorun teşkil etmektedir.
Bunun için FETÖ de dâhil olmak üzere tüm kült örgütlere yönelik gerek bütünsel gerekse öznel vakalara yönelik çalışmalar yürütecek bir merkeze ihtiyaç duyulmaktadır. Devlet içerisinde uzmanlar, akademisyenler ve bürokratlardan oluşturulacak bir merkez birimi; stratejik üst kurul olarak çalışır ve FETÖ ile mücadelenin farklı alanlarını ve safhalarını koordine eder ve stratejik doktrinler üretirse FETÖ ile mücadelede daha etkin ve hızlı sonuçlar alınacaktır.
Hasan Sabbah’ın İsmail-i Nizarî yapılanması, tarihte Büyük Selçuklu İmparatorluğu için hayati bir tehdit noktasına kadar gelmiştir. Selçuklu İmparatorluğu aldığı tedbirlerle bunun önüne geçmeye çalışmış, ancak ortadan kaldıramadı. Bizim için Anadolu’da son bin yıldaki en ciddi tehlike; bir casusluk ve terör örgütü olma özelliklerine sahip kült bir hareket olan FETÖ ile mücadelede en başta yapılması gereken, devlet ciddiyetiyle toplumumuza İslâm’ı doğru öğretmek olmalıdır. Çünkü din, sosyolojik bağlamda toplum hayatından ayrıştırılamayacak bir olgu olup, doğru öğretilmezse bu ihtiyaç başkaları tarafından karşılanır. Bu ise yarınlarda FETÖ gibi başka örgütlerin de ortaya çıkmasına yol açar.
Oysa mevcut hali ile FETÖ’ye karşı mücadele tek boyutlu ve salt kriminal bir mücadele çerçevesine indirgenmemelidir. Böyle dar kapsamlı, stratejik hedeften yoksun bir yaklaşım tarzıyla FETÖ’ye karşı mücadelenin başarı kazanması mümkün değildir. Örgüte bir şekilde mensup olanların sayısı yüzbinlerle ifade edilmektedir. Dolayısıyla tüm bu kişilerin tek bir çerçevede değerlendirilmesi; hukukî, sosyal ve siyasal bazı sorunlar doğuracaktır. Raporda da belirtildiği üzere kült hareketlere dahil olmuş her insan veya grup farklı şekillerde
örgütsel ve psikolojik bağ geliştirmiştir (seyirci, müşteri, sempatizan, militan vs.). Buradan hareketle, her bir alt grubun farklı hukukî yaptırım ve geri kazanma politikası gerektirdiği de açıktır. Tarihte Almanya bu yönteme 2. Dünya Savaşı sonrasında “Denazifikasyon” süreci adı altında başvurmuş ve bundan başarılı sonuçlar elde etmiştir. Dolayısıyla, Türkiye Cumhuriyeti de bu şekilde FETÖ’ye karşı örgütsel bağlılığı yüksek olmayan geniş taban geri kazanılabilecek, yeni mağduriyetlerin önüne geçilebilecek, hukuksal süreçler hem iç hem de dış kamuoyunda çok daha tatmin edici bir hâle gelecektir.
FETÖ ile mücadelede Türkiye Cumhuriyeti’nin işinin hiç de kolay olmadığı doğrudur. Çünkü FETÖ gibi ezoterik bir kült örgütü tam manasıyla bilmek, anlamak ve kavramak mümkün değildir. Öte yandan işlevsel olarak bir terör ve casusluk örgütü olarak FETÖ’ye karşı devletin güvenlik ve istihbarat bilimlerinin geliştirmiş olduğu tecrübelerin ve yeteneklerin kısıtlı olması da doğaldır.
Bu durum yine yargı kurumları için de söz konusudur. Fakat FETÖ tehdidini bertaraf etmek için “FETÖ’cülerle mücadele” yeterli değilken; ideolojisi,
yöntemleri, yapısı ve dinamikleri anlaşılabilmiş, tüm bunlara karşı stratejik bir mücadele doktrini geliştirilmiş bir “FETÖ ile mücadele” acilen gereklidir.
FETÖ’ye yönelik ilerideki çalışmaların sağlam bir temel üzerine inşa edilebilmesi amacıyla FETÖ meselesi bağlamında güncel bir kült tanımı ortaya koyabilmek; örgütün esasları, ideolojisi, motivasyonu, misyonu, yöntemleri ve dinamiklerini anlayabilmek açısından büyük önem arz etmektedir. Bunun yanı sıra Türk toplumu FETÖ de dâhil olmak üzere birçok cepheden algı yönetimine maruz bırakılmaktadır. Bu nedenle ülkenin genel stratejisi içerisinde milletini koruma amaçlı algı yönetimi, propaganda, psikolojik savaş gibi konulara ağırlık verilmesi gerekmektedir. Ancak bu şekilde FETÖ ve benzeri yapılanmalara karşı
etkin bir mücadele yürütülebilecektir.
Kaynakça
Aksakaloğlu, Y. (2018). FETÖ Kıskacında Askeri Okullar, Galeati, Ankara, s. 130-146.
Beyaz, Z. (2011). Said Nursi ve Nurculuk, 1. Baskı, Sancak Yayınları, İstanbul
Çaha, Ö. (2016). “Cemaatten Terör Örgütüne Gülen Hareketinin Anatomisi”, Liberal Düşünce, 21(83), s.99
Darbenin sinyali ilk ne zaman verildi? İşte MİT uzmanlarının analizi, Time Turk, https://www.timeturk.com/darbenin-sinyali-ilk-ne-zaman-verildi-iste-mit-uzmanlarinin-analizi/haber-231164
Demir, H. (2017). Gülen Örgütü: Ezoterik Bir Kült Cemaatin Radikalleşmesi, Ay Yayıncılık, Ankara, s.76
Doğum Sonrası Tutuklandı: Türkiye'nin Darbe Sonrası Çatlamasının Annelik Muhafızlarına Çarptığı Bildirildi, (2017). AlBawaba, https://www.albawaba.com/loop/arrested-after-giving-birth-turkeys-post-coup-crackdown-reportedly-hits-maternity-wards-1004186
FETÖ'den hamile kalın emri!, (2017). Haber7,
http://www.haber7.com/guncel/haber/2403819-fetoden-hamile-kalin-emri
FETÖ davasından tahliye olmak için hamile kaldı, (2018). Ensonhaber, https://www.ensonhaber.com/feto-davasindan-tahliye-olmak-icin-hamile-kaldi.html
Gülen'i bitirme planı 2004 MGK'da alındı, (2013). OdaTv, https://odatv.com/guleni-bitirme-plani-2004-mgkda-alindi-2811131200.html
International Cultic Studies Association (ICSA), https://www.icsahome.com/aboutus
İncetaş, Y. (2018). Politics, Education, and a Glocal Movement: Gulen-Inspired Educators and Their Views on Education in Politically Turbulent Times, Journal of Educational Issues, Vol. 4, No. 1. https://files.eric.ed.gov/fulltext/EJ1183849.pdf adresinden alınmıştır.
İşte FETÖ bilançosu! Kaç tutuklu, kaç firari var? Kaç dava açıldı?, (2019). İnternet Haber,
http://www.internethaber.com/iste-feto-bilancosu-kac-tutuklu-kac-firari-var-kac-dava-acildi-foto-galerisi-1817321.htm
James, T. Richardson, (1980). “People’s Temple and Jonestown: A Corrective Comparison and Critique”, Journal for the Scientific Study of Religion, 19(3), s.240.
https://cultinformation.org.uk/question_what-is-a-cult.html adresinden alınmıştır.
Kelkitlioğlu, M. (2016). Adliyede 11 ‘abla’ da hamile çıktı!, Akşam, https://www.aksam.com.tr/murat-kelkitlioglu/yazarlar/11-abla-da-hamile-cikti-c2/haber-553133
Marks, A. (2018). Jim Jones ve Jonestown'un Dersleri, Rolling Stone, https://www.rollingstone.com/culture/culture-features/jonestown-jim-jones-lessons-terror-jungle-751924/ adresinden alınmıştır.
Miroslav Mitrovic, “Genesis of Propaganda As a Strategic Means of Hybrid Warfare Concept”, Vojno Delo, 2018, s. 34.
Papa ve FETÖ'nün sır görüşmesi arşivden çıktı!,(2017). İnternet Haber, http://www.internethaber.com/papa-ve-fetonun-sir-gorusmesi-arsivden-cikti-1749906h.htm
Philip G. Zimbardo Personal Website, http://www.zimbardo.com/zimbardo.html
Plous, S. (2016). Philip. G. Zimbardo, https://zimbardo.socialpsychology.org/
Suikast Planı Fetö Dizisinden Kurgulanmış, Milliyet, http://www.milliyet.com.tr/suikast-plani-feto-dizisinden-kurgulanmis-ankara-yerelhaber-3175920/
Sutton, C. (2018). 918 ormanda öldü: 'Jonestown katliamından nasıl kurtuldum', NewsCom,
https://www.news.com.au/world/north-america/how-i-survived-jonestown-massacre-of-918-dead-in-jungle/news story/b97d0a33834708eacb6565fbebeca5a7#.m2kdh
TSK'dan 3 yılda 16 bin 540 personel FETÖ'den ihraç edildi, (2019). TRT Haber, https://www.trthaber.com/haber/turkiye/tskdan-3-yilda-16-bin-540-personel-fetoden-ihrac-edildi-413509.html
Tutuklanmamak için hamile kalmış, (2018). Milliyet, http://www.milliyet.com.tr/
tutuklanmamak-icin-hamile-kalmis-gundem-2604496/
Özdağ, Ü. (2017). Algı Yönetimi: Propaganda, Psikolojik Savaş, Örtülü Operasyon ve Enformasyon Savaşı, 7. Baskı, Kripto, Ankara
Zimbardo, P. (1997). What Messages Behind Cults, American Psychological Association Monitor, p.14. https://www.icsahome.com/articles/what-messages-behind-cults-zimbardo adresinden alınmıştır.
Zimbardo, P. (2008). The Lucifer Effect: Understanding How Good People Turn Evil, Random House.
www.21yyte.org
DİPNOTLAR;
1 https://www.icsahome.com/aboutus
2 Hilmi Demir, 2017, Gülen Örgütü: Ezoterik Bir Kült Cemaatin Radikalleşmesi, Ay Yayıncılık, Ankara, s.76
3 https://cultinformation.org.uk/question_what-is-a-cult.html
4 https://www.icsahome.com/articles/onusingtermcult
5 2004 yılında Amerikan Aile Vakfı’nın ismi, Uluslararası Kült Araştırmalar Derneği (International Cultic Studies Association-
ICSA) olarak değiştirilmiştir.
6 https://cides.fryshuset.se/files/2012/07/differences_and_similarities.pdf
7 Hilmi Demir, a.g.e., s.76-87
Jim Jones’un 900’den fazla takipçisinin Guyana bölgesindeki ormanda kitlesel katliamının acı verici fotoğrafı,
Fotoğraf: David Hume Kennerly, Kaynak: Getty Images.
8 https://www.news.com.au/world/north-america/how-i-survived-jonestown-massacre-of-918-dead-in-jungle/news-story/
b97d0a33834708eacb6565fbebeca5a7#.m2kdh
9 https://www.rollingstone.com/culture/culture-features/jonestown-jim-jones-lessons-terror-jungle-751924/
10 James, T. Richardson, 1980, “People’s Temple and Jonestown: A Corrective Comparison and Critique”, Journal for the
Scientific Study of Religion, 19(3), s.240
11 James, T. Richardson, a.g.m., s.246
12 James, T. Richardson, a.g.m., s.251
13 James, T. Richardson, a.g.m., s.250
14 Ömer Çaha, 2016, “Cemaatten Terör Örgütüne Gülen Hareketinin Anatomisi”, Liberal Düşünce, 21(83), s.99
15 https://www.timeturk.com/darbenin-sinyali-ilk-ne-zaman-verildi-iste-mit-uzmanlarinin-analizi/haber-231164
16 http://www.milliyet.com.tr/suikast-plani-feto-dizisinden-kurgulanmis-ankara-yerelhaber-3175920/
17 http://www.internethaber.com/papa-ve-fetonun-sir-gorusmesi-arsivden-cikti-1749906h.htm
18 https://zimbardo.socialpsychology.org/ ; http://www.zimbardo.com/zimbardo.html
19 https://www.icsahome.com/articles/what-messages-behind-cults-zimbardo
20 https://www.amazon.com/Lucifer-Effect-Understanding-Good-People/dp/0812974441/ref=as_li_ss_
tl?ie=UTF8&qid=1524331105&sr=8-1&keywords=lucifer+effect&linkCode=sl1&tag=bet0f5-20&linkId=f6d401f9799b697a4224e3f153530719
21 https://www.dr.com.tr/Kitap/Seytan-Etkisi/Philip-G-Zimbardo/Egitim-Basvuru/Psikoloji-Bilimi/
urunno=0000000640894?gclid=CjwKCAiAx4fhBRB6EiwA3cV4KhZUI0poU_m6tC1VdKdibF6a_OJxvH4h_
k6fD_4AVHX4nBDMB09OJxoCoQMQAvD_BwE
22 Zekeriya Beyaz, Said Nursi ve Nurculuk, 1. Baskı, Sancak Yayınları, İstanbul, 2011.
23 https://odatv.com/guleni-bitirme-plani-2004-mgkda-alindi-2811131200.html
24 Miroslav Mitrovic, “Genesis of Propaganda As a Strategic Means of Hybrid Warfare Concept”, Vojno Delo, 2018, s. 34.
25 Ümit Özdağ, Algı Yönetimi: Propaganda, Psikolojik Savaş, Örtülü Operasyon ve Enformasyon Savaşı, 7. Baskı, Kripto, Ankara, 2017.
25 Miroslav Mitrovic, a.g.m., s. 40.
26 https://www.aksam.com.tr/murat-kelkitlioglu/yazarlar/11-abla-da-hamile-cikti-c2/haber-553133
27 http://www.haber7.com/guncel/haber/2403819-fetoden-hamile-kalin-emri
29 http://www.milliyet.com.tr/tutuklanmamak-icin-hamile-kalmis-gundem-2604496/
30 https://www.ensonhaber.com/feto-davasindan-tahliye-olmak-icin-hamile-kaldi.html
31 https://www.albawaba.com/loop/arrested-after-giving-birth-turkeys-post-coup-crackdown-reportedly-hits-maternity-wards-1004186
32 https://files.eric.ed.gov/fulltext/EJ1183849.pdf
33 https://twitter.com/anlamiyorssun/status/1089941445610520577
34 https://twitter.com/AlonBenMeir/status/1030041007314927617
35 Yağız Aksakaloğlu, FETÖ Kıskacında Askeri Okullar, Galeati, Ankara, 2018, s. 130-146.
36 http://www.internethaber.com/iste-feto-bilancosu-kac-tutuklu-kac-firari-var-kac-dava-acildi-foto-galerisi-1817321.htm
37 https://www.trthaber.com/haber/turkiye/tskdan-3-yilda-16-bin-540-personel-fetoden-ihrac-edildi-413509.html
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder