30 Mart 2020 Pazartesi

BU KURTULUŞ SAVAŞI DAHA ZOR

BU KURTULUŞ SAVAŞI DAHA ZOR 



Bayram Ankaralı 
Çoban Ateşleri., 
16.11.2002 


Türk kelimesinden rahatsız olup tiksinti duyanlar artık asgari müşterek değil, azami müşterekte birleşmeye başladılar. Avrupa sevdası ve hayali ile Türk Milletini içerden kandırmakla görevli güçler dün uyum yasaları adı altında kabul ettikleri ve ettirdikleri yasal değişikliklerin ikinci aşamasını sahnelemeye koyuldular. 

Avrupa’nın asırlardır hiç değişmeyen ve değişmeyecek olan “ehlisalip” zihniyeti, kurtuluş savaşı sonrası şekil değiştirmiş, mücadele yöntemini tamamen farklı zeminlere taşımıştır. 
Bunu idrak etmek için dış ilişkiler uzmanı olmaya da gerek yoktur. Biraz dikkatli bir gözlemle bunu tesbit etmek fazla zor bir husus değildir. 

Savaş, Makyavel adlı düşünürün dediği gibi “ Türkleri içeriden çökertme” planı dahilinde gerçekleştirilecektir. 

Her milletin bünyesinde taşıdığı bilinen zayıf ve şuursuz kişilikler çok özenli bir biçimde yönlendirilmiş, yıllardır özel olarak belli kilit noktalara yerleştirilen elitler günü geldiğinde birer birer efendilerinin yönergelerini uygulamaya başlamışlardır. 

Tüm bunlar bir paranoyadan ibaret olabilir mi? 

Türk adının büyüklüğü, genişliği, dev manası ve tarihin her sahnesinde oynadığı rol iyi değerlendirildiğinde görülecektir ki, bu düşünceler asla paranoya olarak değerlendirilemez. 

Tarih içerisinde çıkacağımız kısa bir yolculuk bu resmin netleşmesine yardımcı olacaktır. 
Dünya tarihinde ismi silindiğinde büyük boşluklar oluşacak milletleri saymaya kalktığımızda karşımıza, Türkler, Çinliler, İngilizler, Araplar, Japonlar, Ruslar ve son dönemlerde Almanlar ve Fransızlar çıkmaktadır. Bu milletlerin olmadığı bir tarih neye benzer, bir tahayyül edelim!.. 

Kurtuluş savaşının büyük galibi ve Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk bakın bir konuşmasında günümüze ışık olan ne sözler söylemiş: 

“Efendiler! Bir şeyin zarârıyla, bir şeyin imhâsıyla yükselen şeyler, bittabi' o şeyden zarâra uğrayanı alçaltır. Hakîkaten Avrupa'nın bütün ilerlemesine, yükselmesine ve medenîleşmesine karşılık Türkiye tam tersine gerilemiş ve düşüş vâdîsine yuvarlanıp durmuştur. 

Artık vazîyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa'dan nasîhat almak, bütün işleri Avrupa'nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa'dan almak gibi BİR TAKIM ZİHNİYETLER BELİRDİ. 

Halbuki HANGİ İSTİKLÂL VARDIR Kİ ECNEBÎLERİN NASÎHATLERİYLE, ECNEBÎLERİN PLANLARIYLA YÜKSELEBİLSİN ? Târih, böyle bir hâdiseyi kaydetmemiştir!" 

"Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklâlden mahrum bir millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık sayılamaz." 

Fazla değil bu sözlerden 20 yıl sonra Türkiye’de önce eğitim sisteminde yapılan köklü değişikliklerle Türkçe üzerinde oyunlar oynanmaya başladı. 

Öyle ya, bir milletin yok edilmesindeki en önemli ayak o milletin dilini yok etmektir. 

Dili olmayan bir Milletin Dini, Kültürü ve şuuru da yok olacaktır. 

16.11.2002 


***** 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder