BÜTÜN BOYUTLARIYLA SURİYE KRİZİ VE TÜRKİYE., BÖLÜM 3
2.1. Siyasi Yapılanma
Suriye krizinde muhalefet ilk kez 1 Haziran 2011 tarihinde Antalya’da “Suriye’de Değişim Konferansı”nda bir araya gelmiştir. Daha sonra 23 Ağustos 2011 tarihinde Suriye Ulusal Konseyi’nin (SUK) ilk çekirdeği İstanbul’da teşkil edilmiştir. 310 üyeli olarak tasarlanan Konsey, Suriye halkının isteklerini
yerine getirerek Esed rejimini devirmek, daha sonra tüm Suriye halkını temsil eden bir yönetim kurma hedefiyle çalışmalarına başlamıştır.
2 Ekim 2011 tarihinde tekrar İstanbul’da bir araya gelen Suriye muhalefeti Konsey’in kuruluşunu ilan etmiştir. Bu toplantı Esed iktidarı aleyhinde gösterilerin başlamasından ancak yedi ay sonra gerçekleştiği için geç kalmış bir girişim olarak görülmüşse de Konsey kısa süre içinde uluslararası ölçekte Suriye’nin meşru temsilcisi olarak tanınmaya başlamıştır. Konsey’in ilk Başkanı Burhan Galyon, 17 Mayıs 2012 tarihinde istifa edince yerine Abdulbasit Seyda seçilmiştir.
Suriye Ulusal Konseyi’nin çatısı altında yer alan muhalif oluşumlar:
• Müslüman Kardeşler ve Destekçileri
• Şam Deklarasyonu
• Suriye Yerel Koordinasyon Komiteleri
• Suriye Yüksek Devrim Konseyi
• Bağımsız Liberaller Kitlesi
• Seküler ve Demokratik Suriyeliler Koalisyonu
• Suriye Devrim Genel Komisyonu
• Şam Baharı (Rabii El-Demaşk)
• Ulusalcı Şahsiyetler 8
Konsey çatısı alında gerçekleştirilen birlikteliğe rağmen Suriye muhalefeti içindeki görüş ayrılıkları devam etmiştir. Suriye Ulusal Konseyi’ni teşkil
eden dini eğilimli gruplar, laikler, liberaller ve Kürtler arasında ortak bir tutum sağlanamamış, Konsey’de Müslüman Kardeşler’in çoğunlukta olması eleştirilmiştir.
Konsey içindeki fikir ayrılıkları ve takip edilecek strateji konusundaki yaklaşım farklılıkları Esed iktidarının elini güçlendirmiştir. Suriye Ulusal Konseyi liderliğindeki muhalefet hareketi içindeki birlik sorunu ve anlaşmazlıklar, uluslararası toplumda Konsey’in Esed sonrası süreci yönetebileceği izlenimi oluşmasını engellemiştir. Suriye muhalefetinin içerisinde yer alan gruplar Esed iktidarının devrilmesinde izlenecek yöntem konusunda anlaşmazlık yaşamıştır. Suriye Ulusal Konseyi çizgisindeki unsurlar Esed rejiminin dış müdahaleyle sona erdirilmesini hedeflerken, Suriye içerisinde Esed yönetimiyle birebir çarpışan muhalifler Baas rejiminin dış müdahale olmadan kendi güçleriyle devrilebileceği ni öngörmüştür.
Diğer taraftan yurtdışındaki muhalefetle Suriye halkı arasında bir koordinasyon eksikliği yaşanmıştır. Suriye Ulusal Konseyi üyeleri uzun süredir yurtdışında
bulunduğundan dolayı halk ile doğrudan bağlantı kurmakta ve halkın isteklerini anlamakta güçlük çekmiştir. Suriye’de halkın talebi sadece özgürlük ve demokrasi ile sınırlı değildir. Halk, özgürlük ve demokrasi talep ettiği nispette sosyo-ekonomik şartlarının geliştirilmesini, refah düzeyinin yükseltilmesini
beklemektedir. Halk, Esed rejiminin devrilmesiyle ülkedeki devlet kurumlarının yıkılmaması gerektiğine inanmakta, Irak’taki sürecin Suriye’de tekerrür etmesini istememektedir.
Suriye Ulusal Konseyi, Suriye’deki süreçle ilgili dünya kamuoyunu yönlendirme de zayıf kalmıştır. Konsey, halka karşı şiddete başvurmasından dolayı Esed’in iktidarı bırakması gerektiği mesajını uluslararası topluma yeterince ulaştırama mış, Esed rejiminin muhalefet aleyhinde yürüttüğü propagandaya karşılık aynı düzeyde bilgilendirme kampanyası gerçekleştirememiştir. Suriye Ulusal Konseyi başta Türkiye olmak üzere ABD, Avrupa ve Arap ülkeleri tarafından Suriye’nin tek muhalif temsilcisi olarak resmen tanınmış olsa da, Konsey’in Esed sonrası döneme geçiş sürecini yönetebilecek düzeyde etkili olduğunu uluslararası kamuoyuna ifade edemediği gözlemlenmiştir.
Suriye Ulusal Konseyi liderliğindeki muhalefet hareketi içinde ortaya çıkan bölünmüşlüğün uluslararası toplumun Suriye krizi ile ilgili net bir tavır alamamasında etkili olduğu ifade edilebilir. Suriye’ye askeri müdahale, insani yardım koridoru, tampon bölge oluşturma ve diğer seçenekler konusunda dünya
kamuoyundaki mevcut kararsızlık kısmen muhalefet hareketi içindeki birlik sorunuyla ilişkilendirilebilir. Nitekim muhalefeti yönlendiren güçlü bir liderin
olmayışı da dünya kamuoyunun bu kararsızlığını pekiştirmiş, muhalefete bir bakıma kuşkuyla bakılmasına yol açmıştır.
ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton 2 Kasım 2012 tarihindeki Hırvatistan gezisi sırasında yaptığı açıklamada, Suriye Ulusal Konseyi’nin tek başına Suriye’yi temsil etmediğini, Kürtlerin ve Nusayrilerin de temsil edildiği geniş katılımlı bir muhalefet yapısı oluşturulması gerektiğini ifade etmiştir. Clinton ülke içinde Esed rejimine karşı savaşan insanları temsil edebilecek daha etkili bir muhalefet cephesinin teşkil edilmesi gerektiğini, bu kapsamda Suriye Ulusal Konseyi’nin yeniden yapılandırılması gerektiğini beyan etmiştir.
Suriye Ulusal Konseyi böyle bir gündemle 4-7 Kasım 2012 tarihleri arasında yeni başkanını ve yönetim kurulunu seçmek ve üye sayısını artırarak temsil
niteliğini güçlendirmek amacıyla Doha’da bir kongre gerçekleştirmiştir.
Katar’ın teşebbüsüyle düzenlenen Doha Kongresi’nde ilk aşamada Suriye Ulusal Konseyi başkanlığına Hıristiyan asıllı George Sabra seçilmiştir.
Kongre’de daha sonra Konsey’in kapsamının genişletilmesi ve uluslararası toplumun desteğinin daha çok sağlanması hedefi gündeme alınmıştır. Toplantı
sonucunda muhalefet kendi içinde yaşadığı anlaşmazlıkların ve çekişmelerin kısmen de olsa üstesinden gelmiş ve 11 Kasım’da “Suriye Devrimi ve Muhalefet
Güçleri Ulusal Koalisyonu” adı altında Suriye’deki tüm kesimlerden oluşan yeni bir muhalefet çatısı kurulmuştur.9
Suriye Devrimi ve Muhalefet Güçleri Ulusal Koalisyonu (SMDK) başkanlığına din adamı Ahmed Miaz El-Hatib, başkan yardımcılığına Riyad Seyf ve Sehir Atasi getirilmiştir. Koalisyon’da Suriye Ulusal Konseyi dışında Suriyeli Türkmenler ve Suriye Kürt Ulusal Konseyi’nin üçer üye ile temsili sağlanmış ve kadınların %15 oranında temsil edilmesi kararlaştırılmıştır. Yeni Koalisyon’da ayrıca Suriye’nin on dört vilayetinden yerel temsilcilerin bulunması, iç ve dış muhalefet arasındaki koordinasyon eksikliğinin giderilmesi açısından önem arz etmektedir. Koalisyon, Suriye’deki devrim hareketinden %33, siyasi oluşumlar ve kitlelerden %45 oranında katılım sağlayarak toplamda 400 üyeye ulaşmıştır.10
Suriye Devrimi ve Muhalefet Güçleri Ulusal Koalisyonu, kuruluşunun ardından bir bildiri yayımlamış, Koalisyon’un çatısı altındaki muhalif gruplar arasında
sağlanan uzlaşmayı dünya kamuoyuna duyurmuştur. Uzlaşma sağlanan hususlardan bazıları aşağıda sıralanmıştır.
• Doha toplantısında hazır bulunan Suriye Ulusal Konseyi ve diğer muhalif gruplar Suriye Devrimi ve Muhalefet Güçleri Ulusal Koalisyonu’nun teşkil
edilmesi konusunda anlaşmıştır. Koalisyon’un üyeliği bütün Suriyeli muhalefet gruplarına açıktır.
• Koalisyon, herhangi bir şekilde rejimle diyaloga girmeyecektir.
• Koalisyon, devrimin ortak askeri konseylerini destekleyecektir.
• Koalisyon uluslararası arenada tanındıktan sonra Geçici Suriye Hükümeti’ni kuracaktır.11
Koalisyon, kuruluşunun ardından Türkiye, Körfez ülkeleri, Arap Birliği, ABD, Fransa ve İngiltere tarafından Suriye’nin meşru temsilcisi olarak tanınmıştır.
Koalisyon’un Konsey’in durumuna düşmemesi için önümüzdeki süreçte ülke içinde Esed rejimine karşı silahlı mücadele veren unsurların güvenini kazanması önem arz etmektedir. Ülke içindeki silahlı unsurların tek çatı altında toplanması ile Suriye muhalefeti, uluslararası toplumun güvenini kazanabilecek ve Batılı ülkelerin desteğini temin edebilecek konuma gelebilir. Ancak yukarıda da belirtildiği gibi Koalisyon Esed sonrası dönem için ortak bir politik vizyon üzerinde mutabakata varmazsa yeniden parçalanma riskinden kurtulamayacak ve dolayısıyla Koalisyon’un etkili bir muhalefet gerçekleştirmesi mümkün olamayacaktır.
Mart 2013’te Suriye Devrimi ve Muhalefet Güçleri Ulusal Koalisyonu başkanlığın dan istifa eden El-Hatib’in yerine George Sabra getirilmiş, Koalisyon üyeleri Geçici Hükümeti kurmak için İstanbul’da bir araya gelmiştir. 62 koalisyon üyesinin oy kullandığı seçimlerde Gassan Hito, 35 üyenin oyunu alarak Geçici Hükümetin Başbakanı olmuş, Koalisyon’un sözcüsü ve muhalefetin önde gelen isimlerinden Velid Bunni ise dış güçlerin Hito’yu kendilerine dayattığını ifade etmiştir.12 8 Temmuz 2013 tarihinde Gassan Hito görevinden istifa ettiğini açıklamış, İstanbul’da tekrar bir araya gelen Koalisyon üyeleri
Ahmet Asi El-Carba’yı yeni lider olarak seçmiştir.
2.1.1. Suriye Kürt Ulusal Konseyi
Esed iktidarı kriz sırasında ülkenin kuzey ve kuzeydoğusunda bulunan Kürt nüfusun muhalefet hareketine katılmasını önlemek maksadıyla 7 Nisan 2011
tarihinde 300 bin civarında kimliksiz Suriyeli Kürt’e vatandaşlık vermiştir.
Esed rejiminin bu adımı, Suriyeli Kürtlerin halk hareketine katılıp katılmama
konusunda tereddüt etmesine yol açmış, Kürtler muhalefet içinde yer almak konusunda fikir ayrılıkları yaşamıştır. Böyle bir konjonktürde Kürt aktivistler,
Suriye Ulusal Konseyi’nin Kürtlerin taleplerini göz ardı ettiği gerekçesiyle Kürt Ulusal Konseyi adlı farklı bir yapılanmaya gitmiştir. Suriye Kürt Ulusal Konseyi, Dr. Abdulhekim Beşar başkanlığında 26 Ekim 2011 tarihinde Erbil’de Mesud Barzani’nin desteği ile kurulmuştur.13
Kürtler, Esed sonrası Suriye’nin kuzeyinde özerklik ve Kürt milli kimliğinin anayasal olarak tanınması taleplerini ileri sürerek Suriye Ulusal Konseyi çatısına
dâhil olmamıştır. Kürtlerin bu konudaki tutumunun ardında iki temel nedenin yattığı değerlendirilmektedir. Birinci neden, Kürtlerin Suriye Ulusal Konseyi’ne dâhil oldukları takdirde kendilerini uluslararası topluma tanıtmakta zorlanacakları ve Konsey içinde Kürt kimliğinin arka planda tutulacağı yönündeki kaygılarıdır. İkinci sebep ise Suriyeli Kürtlerin kuzey Irak’taki gibi bir özerklik kazanma arzusudur. Ağırlıklı olarak ülkenin kuzeydoğusunda yaşayan Kürtlerin Suriye nüfusu içindeki oranı %8-10 civarındadır. Kürtler, Nusayrilerden sonra ülkenin en büyük azınlığı konumundadır. Kuzey Irak’taki yapıya benzer bir özerklik fikrine sıcak bakan Suriyeli Kürtler, bu nedenlerle Suriye Ulusal Konseyi ile aynı çatı altında Esed yönetimine karşı mücadele vermeyi kabul etmemiş, Konsey’in toplantılarına katılmamıştır. Dolayısıyla Suriye’deki krizin belirsizliği de göz önünde bulundurulduğunda Kürtlerin diğer muhalif unsurlarla tek çatı altında toplanması beklenmemektedir.
Bütün bu gelişmeler ışığında Erbil’de Dr. Abdulhekim Beşar başkanlığında kurulan Kürt Ulusal Konseyi’ne Mayıs 2012’de Suriyeli Kürt partiler de katılmaya başlamıştır. Konsey’e ilk etapta katılan Suriyeli Kürt partiler ve liderleri aşağıda sıralanmıştır.
• Suriye Kürt Demokratik Partisi - Dr. Abdulhekim Beşar
• Kürt Demokratik Partisi - Nasrettin İbrahim
• Suriye Kürt Demokratik Ulusal Partisi - Tahir Safok
• Kürt Demokratik Eşitlik Partisi - Aziz Davud
• Kürt Demokratik İlerleme Partisi - Hamit Derviş
• Kürt Demokratik Birlik Partisi - Şeyh Ali
• Suriye Kürt Birlik Partisi - İsmail Hamu
• Kürt Özgürlük Partisi - Mustafa Osu
• Suriye Kürt Özgürlük Partisi - Mustafa Cuma
• Suriye Demokratik Kürt Partisi - Şeyh Cemal
• Kürt Solcu Partisi - Muhammed Musa
• Kürdistan Birliği Partisi - Abdulbasıt Hamo
• Kürt Demokratik Partisi - Abdurrahman Aluci
• Kürdistan Demokratik Partisi - Yusuf Faysal
• Kürt Demokratik Uzlaşı Partisi - Neşat Muhammed
• Suriye Kürt Solcu Partisi - Salih Cadu14
2003 yılında Suriye’nin kuzeyinde PKK tarafından kurulan PYD, 11 Temmuz 2012 tarihinde Mesud Barzani liderliğinde kuzey Irak’ın Erbil kentinde toplanan
Suriyeli Kürt muhalefet partileriyle anlaşarak Kürt Ulusal Konseyi’ne katılmıştır. PYD, Orta Doğu’da dört parçalı konfederal bağımsız bir Kürdistan hedefiyle faaliyet gösteren PKK/KCK terör örgütünün Suriye kolu olarak hareket etmektedir. Esed yönetimi, Türkiye’nin Suriyeli muhalefete destek
vermesine karşılık Suriye’nin kuzey ve kuzeydoğusunda Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgeleri çatışmaya girmeden PKK/KCK terör örgütü güdümündeki
PYD’ye bırakmıştır.
Terör örgütü Esed rejiminin sağladığı serbestlikle PYD’yi Suriye’nin kuzeyinde etkili bir aktöre dönüştürmüş, Halkçı Koruma Birlikleri adı altında PYD’nin askeri
kanadı statüsünde silahlı bir yapı teşkil etmiştir.
PYD, PKK/KCK’nın bölgesel hedefleri çerçevesinde Suriye’deki Kürtlerin muhalefet saflarına katılmasını engellemeye çalışmış, Esed iktidarına
karşı gösteri düzenleyen Kürtleri şiddet kullanarak bastırma yoluna gitmiştir. Silahlı gücü sayesinde diğer Kürt partilerine göre ülkenin kuzeyinde baskın konuma gelen PYD’nin Baas rejimine muhalefet eden Suriyeli Kürt aşiret liderlerine de saldırılar düzenlediği basına yansımıştır.
4. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder