31 Ekim 2018 Çarşamba

1999_2007 Türk Toplumunun Yasama Sürecine Yön vermiş Türk Siyasi Elitlerinin Etkileri , BÖLÜM 1

1999_2007  Türk Toplumunun Yasama Sürecine Yön vermiş Türk Siyasi Elitlerinin  Etkileri, 
BÖLÜM 1


Sosyaolojik Analizi
Yrd. Doç. Dr. D. Ali ARSLAN (*)


1995’TEN GÜNÜMÜZE TÜRK SİYASİ ELİTLERİNİN
SOSYOLOJİK ANALİZİ(**)

Yrd. Doç. Dr. D. Ali ARSLAN (*)

Özet

Elitler, yalnızca toplumsal konumları bakımından karar verme sürecine en yakın durumda bulunmazlar, aynı zamanda karar verme sürecini yönlendirme ve şekillendirme araçlarını da ellerinde bulundururlar. Toplumun geneline yönelik olarak alınan kararlar hep elitlerin, özellikle de anahtar elitler olarak tanımlanan elit gruplarının damgasını taşır. Türk siyasal hayatının ayrılmaz bir parçası olan Türk siyasi elitlerinin toplumsal özgeçmişlerinin incelenmesi ve sosyal anatomilerinin ortaya konması, yalnızca Türk toplumunun iktidar yapısını daha 
iyi anlaşılması açısından değil, aynı şekilde ülkemizde yaşanan bir çok sosyal ve siyasi gelişmelerin değerlendirmesinin daha objektif bir şekilde yapılabilmesi için de büyük önem taşır.

Bu çalışmada, toplumsal yapı içinde stratejik konumları işgal eden elitler teorik açıdan incelendikten sonra son 3 dönem (20. Dönem-1995, 21. Dönem-1999, 22. Dönem-2002)’de Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) çatısı altında görev yapmış/yapmakta olan Türk siyasi elitleri incelendi. Söz konusu elit grubu özellikle yaş, cinsiyet, mesleksel öz geçmiş, eğitim düzeyi ve görülen eğitimin türü gibi sosyal faktörler açısından ele alındı. 

Çalışmanın sonuçları, Günümüz Türk siyasi elitlerinin orta ve ortanın üstü yaşta, üniversite mezunu, sivil bürokrasi-yönetici ve hukukçu kökenli, evli erkeklerin, egemen olduğu bir elit grubu olduğu gerçeğini ortyaya koymaktadır. Türk 
toplumunun genel durumu ile kıyaslandığında, Günümüz Türk siyasi elitlerinin, elitist bir görünüm sergilediği kolaylıkla söylenebilir. 

Bununla birlikte, bu elitist görünüm, her geçen gün azalma eğilimi göstermektedir.

1. GİRİŞ,

Türk siyasi elitleri, en genel anlamıyla Cumhurbaşkanlığı, başbakanlık, parlamento gibi Türk siyasi hayatının kalbinin attığı kurumların bazen başı, kimi zaman ise bir üyesi olarak yaptıkları görevlerle toplumsal ve siyasi yaşantımızda ön plana çıkmış bireyler olarak tanımlanabilir. 

Türk siyasal hayatının ayrılmaz bir parçası olan Türk siyasi elitlerinin toplumsal özgeçmişlerinin incelenmesi ve sosyal anatomilerinin ortaya konması, yalnızca Türk toplumunun iktidar yapısını daha iyi anlaşılması açısından değil, aynı şekilde ülkemizde yaşanan bir çok sosyal ve siyasi gelişmelerin değerlendirmesinin daha objektif bir şekilde yapılabilmesi için de büyük önem taşır. Bulundukları konum, kontrol ettikleri toplumsal kaynaklar ve sahip oldukları güç bakımından toplumun hiyerarşik yapısının en üst katmanlarını oluşturan siyasi elitler, diğer bazı elit grupları ile birlikte, yalnızca toplumda uyulması gereken kuralları belirlemekle kalmazlar, aynı zamanda milyonlarca 
insanın oynayacağı rolleri de belirlerler. Deyim yerindeyse toplumun kaderinin yanı sıra, bireylerin kaderini de onlar çizerler.

Bu realiteden yola çıkarak çalışmada, son 3 dönem (20. Dönem-1995, 21. Dönem-1999, 22. Dönem-2002)’de Türkiye Büyük Millet Meclisi 

(TBMM) çatısı altında görev yapmış/yapmakta olan Türk siyasi elitlerinin sosyolojik profilleri araştırıldı.

2. MATERYAL VE YÖNTEM:

Genel olarak elit çalışmalarında, araştırma evrenini ve örneklem kümesini belirlerken başlıca 4 teknik kullanılır:
1-  Konumsal (kurumsal) analiz. (Positional Approach)
2- Ünsel analiz. (Reputational analysis)
3- Kararsal analiz. (Decisional analysis)
4- Sentez teknikler. (Snowball analysis)
Bütün bu tekniklerin ortak hedefi, karar verme sürecinde en etkili olan, bu süreçte konum itibariyle en üstlerde bulunan ve iktidar bakımından en güçlü olan bireyleri belirlemektir. Bu konuda en yaygın olarak kullanılan tekniklerin başında “konumsal analiz” tekniği gelir. 
Konumsal analistler en etkin ve en güçlü karar vericileri belirlemek için kurumsal kayıtları kullanırlar.

İki ana bölümden oluşan çalışmada, metodolojik (Gilbert, 1994, Hertz, 1995, Moyser & Wagstaffe, 1987) açıdan araştırmanın evrenini tanımlamak için “kurumsal yaklaşım” kullanılacak. Örneklem kümesini belirlerken de “konumsal analiz tekniği” kullanılacak. Teorik yönü ağır basan ilk bölümde, iktidar ya da toplumsal ve siyasi güç konusunda bu güne değin ortaya konulmuş düşüncelerin genel bir değerlendirilmesi yapılacak. Bu bağlamda özellikle bu alandaki iki temel yaklaşım olan sınıf teorisi ve elit teorisi üzerinde durulacak. Sınıf 
teorisinin ve elit teorisinin temel açılımları ile birlikte ayrıntılı olarak incelenmesindeki asıl amaç, her iki yaklaşımla ilgili olarak son yıllara kadar üzerinde az durulmuş olan bazı noktalardan hareketle, bu konularda sıklıkla ileri sürüle gelen bir takım spekülatif değerlendirmelerin bir son bulmasına katkıda bulunmaktır. Bunu gerçekleştirirken de, çağdaş batılı sosyal bilimcilerin, özellikle de Eva Etzioni ve John Scott’un çalışmalarından yararlanılacak.

Araştırmanın en önemli bölümü olan ikinci bölümde ise daha çok ülkemizde elit olgusu ve Türk siyasi elitleri (Arslan, 2005-a; 2005-b) üzerinde durulacak. Özellikle siyasi elitlere yönelik bulgu ve değerlendirmelerin ağır bastığı bu bölümde, Türk toplumunun siyasi yapısı ve ülkedeki güç dengelerine ilişkin bir takım genel bulgulara da yer verilecek. Türk siyasi elitleri ile ilgili bölümde, içerik ve kapsam bakımından sistematik bir bütünlük ortaya koymak amacıyla, 1995’den günümüze TBMM çatısı altında görev yapmış ve sayıları 1650’yi 
bulan milletvekilleri incelenerek, her bir parlamento dönemi için bir  “data-set” olmak üzere toplam 3 ayrı data-set oluşturulacak. Bu data-setler oluşturulurken temel kaynak olarak TBMM kayıt ve yayınlarının yanı sıra, çeşitli resmi ve resmi olmayan yayınlar, biyografiler ve daha önce yapılmış çalışmalarda ortaya konan bulgulardan da yararlanılacak. Toplanan veriler, SPSS programı kullanılarak analiz edilecek 

(Altunışık, 2004).

3. KAVRAMSAL ÇERÇEVE VE TEORİK TEMEL

3.1. ELİT YA DA SEÇKİN,

Köken olarak Latince “eligre” ve “electa” dan gelen “elit” kavramı, Fransızca “elite” sözcüğünden dilimize geçmiştir. Eligre sözcüğü latince’de seçme, “electa” ise seçilmiş, en iyisi anlamına gelir. Kavrama, sosyal bilimler alanında popülerlik kazandıran Vilfredo Pareto (1968) ve Gaetano Mosca (1939)’dır. Elit sözcüğünü sosyal bilimlerde ilk kullanan Gaetano Mosca, bu sözcüğü, Fransız sosyolog Henri de Saint Simon’dan etkilenerek keşfetmiştir. Bilimsel alanda ün kazanması ise Pareto sayesinde olmuştur. Pareto elit’i, belirli hiyerarşik yapılanmalar içinde en üst konumu elinde bulunduranlar veya kendi faaliyet alanının en iyileri, en etkilileri olarak tanımlar (Arslan, 1995: 

12). Bir başka deyimle, Pareto’ya göre elit, kendi çalışma alanlarında en üst konumda, zirvede bulunan insanların oluşturduğu toplumsal sınıftır (Arslan 1997: 22 ve 1995: 4).
Sosyalbilimlerde kavramlar genellikle teorik ve metodolojik (Hertz & Imber, 1995; Gilbert, 1994) açıdan tanımlanır. Teorik açıdan elit kavramı, kurumsal iktidara sahip, toplumsal kaynakları kontrol edebilecek konumda bulunan, karar verme sürecini doğrudan ya da dolaylı olarak ciddi bir şekilde etkileme (aktif ya da potansiyel olarak) yetisine sahip, karşıtlarına rağmen istek ve amaçlarını gerçekleştirebilen bireyler olarak tanımlanabilir.

Güç (iktidar) (Bachrach, 1962; Dahl, 1961), konum bakımından toplumsal kaynakları kontrolünde etkin ve toplumsal karar verme sürecinde etkili olabilmek ve tanımlamanın temelini oluşturmaktadır (Scott, 1991). Sözü edilen temel toplumsal kaynaklar zenginlik, prestij, statü gibi sosyal ve ekonomik kaynakların yanı sıra, karizma, motivasyon, enerji, zaman gibi bireysel kaynakları da içerir. 

Toplumsal karar verme sürecini etkileme yetisi konusunda sözü edilen toplumsal kararlar, toplumun tamamını ilgilendiren kararlar olabileceği gibi, toplumun büyük çoğunluğunu etkileyecek türden kararlar veya belli bir toplumsal kesimi ilgilendiren kararlar da olabilir (Mills, 1956). Karar verme sürecini etkileme ise, karar verme sürecine katılım şeklinde “doğrudan” olabileceği gibi; lobicilik, baskı grubu oluşturma, kamuoyu yaratma şeklinde “dolaylı” yollardan da olabilmekte dir.

3. 2. SİYASİ ELİT 

Çalışmada siyasi elitler (Landau, 1980), metodolojik açıdan ve “konumsal yaklaşım” kullanılarak tanımlandı. Genel olarak siyasi elitler, siyaset kurumu içinde en üst ya da en üste yakın konumları işgal eden bireyler olarak tanımlanabilir. Bir başka anlatımla, siyasi partiler ile yasama ve yürütme organlarında en etkin ve yetkin konumdaki bireyler, siyasi elit kavramı kapsamına girer. Siyasi parti liderleri, siyasi partilerin genel sekreterleri ve en etkili diğer üst kurul üyeleri, milletvekilleri, hükümet başkanları ve bakanlar, meclis başkanları, Cumhurbaşkanı ya da devlet başkanı gibi elitler bu tanım kapsamında incelenebilir. Bu çalışmada siyasi elit (Turhan, 1991) kavramın kapsamı, son üç dönem (1995-2005 yılları arası) Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında görev yapmış/yapmakta olan milletvekilleri ile sınırlı tutuldu.

4. GÜNÜMÜZ TÜRK SİYASİ ELİTLERİNİN SOSYAL ANATOMİSİ

Toplumların sosyo-politik yapıları araştırılırken genellikle “eşitsizlik” olgusundan yola çıkılarak, toplumların “iktidar yapısı” ve toplumsal yapı içinde cereyan eden “güç ilişkileri” incelenir. Bu yapılırken de ya “sınıf teorisi” (Meisel, 1962) ya da “elit teorisi” (Arslan, 2004-a; 2004-b; 2003) kullanılır. Bu bağlamda sınıf teorisi, sınıf farklılaşmasını açıklarken “sahiplik” ve “kontrol” kavramlarını kullanır. Elit teorisi ise daha çok sosyo-politik eşitsizlikleri ön planda tutar.

Elit teorisi (Etzioni, 1993; 1995) ağırlıklı olarak iktidar (güç) üzerinde yoğunlaşmasına rağmen öteki toplumsal kaynaklar üzerinde de durur 

(Arslan, 1998). Elit teorisine göre toplumlar iki kategoriye ayrılır; güç sahibi ve yöneten “azlar”, yönetilen “çoklar”. Elit olarak adlandırılan bu yöneten azlar, gücü etkin bir şekilde tekellerinde tutarlar (Arslan, 2004-c; 2004-d). Önemli kararları da onlar verirler. Ötekiler ya da geniş halk yığınları ise göreceli olarak güçsüzdür ve azınlığın kararlarını kabul etmekten başka seçenekleri son derece sınırlıdır. 

Çalışmada, elit teorisinin ortaya koyduğu kuramsal birikimden hareketle, siyasi gücü elinde bulunduran, top yekun toplumun uyması gereken kuralları ve oynaması gereken rolleri belirleyici konumda bulunan günümüz Türk siyasi elitlerinin sosyolojik profilleri (Arslan, 2004-e), 1995’ten günümüze uzanan süreç içinde, yaş, cinsiyet, eğitim düzeyi ve eğitim türü, meslek, medeni durum gibi temel sosyolojik değişkenler kullanılarak incelendi.

4.1. YAŞ

Bir çok gelişmiş, gelişmekte olan ya da az gelişmiş toplumda olduğu gibi, günümüz  Türk toplumunda da halen oldukça önemli bir sosyolojik faktör olarak varlığını sürdürmektedir. Son yıllarda yaşanan olumlu bazı gelişmelere ve “Akıl yaşta değil, baştadır” şeklinde genel toplumsal önermelere rağmen yaş, özel ve geleneksel bir statü sembolü olarak toplumsal yaşamda etkili olmaya devam etmektedir. 


Figür 1
2000 Genel Nüfus Sayımına Göre Türkiye Nüfus Piramidi

Kaynak: Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) – Türkiye’nin Web Sayfasından Alınmıştır. 

   http://www.un.org.tr/unfpa_tur/populationdynamics1turkey.asp

Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu – Türkiye’nin (Figür 1) verileri de açıkça göstermektedir ki, günümüz Türkiye’si, büyük bir genç nüfusa sahip olmak gibi çok büyük bir ayrıcalığa sahip bulunmaktadır. Bununla birlikte, bu genç ve dinamik nüfustan, diğer alanlarda olduğu gibi, siyasi alanda da yeterince yararlanıldığı söylenemez. Genç nüfusun, orta yaşlı ve ileri yaşlılar tarafından siyaset sahnesinden izolasyonu, dün olduğu gibi bugün de sürmektedir. Daha önceleri Anayasa’nın 76. maddesinde yer alan, milletvekili adayı olabilmek için 30 yaşın üzerinde olma zorunluluğu, son düzenlemelerle 25 yaşa indirilmiş olduğu halde, günümüz Türk parlamentosunda 30 yaşın altında hiçbir milletvekili bulunmamaktadır. Oysa 30 yaş ve altı nüfus grubu, günümüz Türkiye nüfusunun yüzde 60’ından fazlasının oluşturmaktadır. 


Tablo-1
Türk Siyasi Elitlerinin Yaş Ortalaması 


Tablo-2
Türk Siyasi Elitlerinin Dönemlere Göre Yaş Grupları.

Bunun da ötesinde, Tablo 2’de de görüldüğü gibi, milletvekilliği açısından erken genç kategorisi olarak adlandırılabilecek 35 yaş altı Türk nüfusunun, son üç dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde temsil edilme oranı yüzde 4’ü bile bulmamaktadır. Bu ise, Türk siyaset hayatında köşe başlarını tutmuş durumda olan orta ve ortanın üstü yaş gruplarından bireylerin (Tablo 1’de de görüldüğü gibi), uzun yıllardan beridir ellerinde bulundurdukları bu ayrıcalığı kimseye kaptırmamakta ısrarlı ve kararlı olduğunu göstermektedir (Frey, 1965: 71). 

Daha önce gösterdikleri “yasal engel” mazereti de ortadan kalkmış olmasına rağmen, dominant yaş grubunun siyasi iktidara gençlerle paylaşım konusunda pek de gönüllü olmayacağı, gençlerin parlamentoda temsili sembolik olmaktan öte geçemeyeceği gözlemlenmektedir.

4.2. MESLEK

Günümüzde, elit dolaşım süreci (Pareto, 1968; Mosca, 1939) üzerinde önemli bir etkiye bir diğer faktör de, mesleksel özgeçmiştir. Özellikle günümüz Türk toplumu açısından bakıldığında, dün olduğu gibi bugün de, bazı meslek grupları üyelerine, toplumsal güç hiyerarşisi içinde üst basamaklara ulaşma sürecinde, önemli fırsatlar, olanaklar ve ayrıcalıklar sunmaktadır. Bu durum, üçüncü bin yılda, Türkiye’de siyasi elitlerin dolaşım süreci açısından da geçerliliğini korumaktadır (Arslan, 2003-c; 2003-d). 

Sivil bürokratlar, çok partili dönem başlarına kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, (Arslan, 2003-c) en büyük meslek grubunu oluştururken, çok partili dönemle (Albayrak, 2004) birlikte, profesyonel meslek grupları (avukatlar, mühendis ve mimarlar, doktorlar, dişçiler,...gibi) önemli oranda varlık göstermeye başlamıştır. Adnan Menderes’in de hukukçu bir milletvekili olması ile ne ölçüde ilişkilidir bilinmez fakat, Demokrat Parti’nin Türk siyasi hayatında önemli bir faktör olarak boy göstermeye başladığı bu dönemde, hukukçu kökenli milletvekillerinin oranında, gözle görülür bir artış yaşanır. 1970’li yılların sonuna doğru ise sivil bürokrat ve yönetici kökenli siyasi elitler tekrar en etkin meslek grubu konumuna geçer ve bu durum günümüze kadar sürer (Arslan, 2001). Tablo 3’te de görüldüğü gibi, 2005 yılı itibarı ile, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında görev yapan milletvekillerinin dörtte birinden fazlası, kamu sektöründe ya da özel sektörde yöneticilik görevinden parlamentoya dikey geçiş yapmıştır.


Tablo-3
Türk Siyasi Elitlerinin Mesleksel Özgeçmişleri.
(*) 20. Dönem TBMM Albümü, giriş bölümündeki veriler temel alınarak hesaplanmıştır.

Günümüz Türk siyasi hayatında, en az sivil bürokrat ve yöneticiler kadar etkili olan bir başka meslek grubu da tüccar ve sanayicilerdir. 
Onları ise avukat, hakim ve savcıların oluşturduğu hukukçular takip etmektedir. Türkiye’nin kaderinin tayin eden siyasi elitler arasında, son dönemlerde önemli ölçüde varlık göstermeye başlayan bir başka meslek grubu da üniversite hocaları ve öğretmenlerini oluşturduğu eğitimcilerdir. 
21. ve 22. dönem parlamentosunda bu meslek grubunun ortalama temsil edilme oranı yüzde 15’i bulmuştur. Öte yandan, son 3 dönem parlamentosunda mesleksel kompozisyon bakımından dikkat çeken bir başka durum da Asker ve polis kökenli milletvekillerinin meclis aritmetiği içindeki azalıştır: Çok partili dönem öncesinde özellikle askerler, yüzde 15’i aşan oranlarda bir temsil edilme gücüne sahip iken, 1970’lere gelindiğine bu oran yüzde 7’ye kadar gerilemiştir. Takip eden süreçte de düşüş trendi sürmüş, 1983-1995 yılları arasında bu oran yarı yarıya azalmıştır (Arslan, 2005-b). Tablo 3’te de görüldüğü gibi, günümüzde ise asker ve polislerin birlikte temsil edilme oranı yüzde 1’in bile altına gerilemiştir. 


2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder