Türkiye-IKBY Arasında Terörle Mücadelede İşbirliği Olanakları, BÖLÜM 1
İlkut Taha TASLI
26 Nisan 2011
Yirmi birinci yüzyılda kaleme alınan bir çalışmada küreselleşmeden bahsetmemek oldukça güçtür. Küreselleşmenin olumlu ve olumsuz yönleri olduğu aşikârdır.
Küreselleşme bir süreçtir ve bu sürecin, insan topluluğuna faydaları yanında açmazları da vardır. Söz konusu açmazlardan ilki ?sorunların küresel boyutlara ulaşması?
olarak adlandırılabilir. Sorunların küresel olduğu bir ortamda çözüm için gerekli görülen şey küresel yönetimdir (ve hatta yönetişimdir). Ancak küresel sistemin mevcut şartlarında böyle bir çözüm hayal durumundadır. Açmazları aşmak ve sorunlara çözüm bulmak için, küresel arayışlardan bölgesel arayışlara geçilebilir.
Günümüzde bölgesel (ve hatta küresel) sorun olarak ifade edilebilecek bir husus terördür. Bölgesel sorunların çözümlenmesi, küresel sorunlara nispeten daha makul görünmektedir. Bu bağlamda terör örgütleriyle mücadelede işbirliğinin gerekliliği göze çarpmaktadır. Devletlerin birbirlerini bilgilendirmeden, eşgüdüm sağlamadan teröre karşı tavır almaları ve hareket tarzı geliştirmeleri anarşi ortamına kapı açabilir. (1)
Bir başka ifade ile devletlerin birbirleri ile iletişim kurmadan ve koordinasyon sağlamadan terörle mücadeleye çalışması olumsuz sonuçlar doğurabilir.
Olumsuz sonuç olarak aşağıdaki anlatım dikkat çekicidir:
Terör örgütleri diğer ülkelere hizmet önererek mücadele ettikleri devleti siyasi alanda da yalnız bırakmaya çalışırlar. Terör örgütünün hedeflerini kendi hedeflerine uygun bulan bazı ülkeler de terör örgütlerine ya doğrudan destek verirler, ya da faaliyetlerine göz yumarlar. Bu ikisi olmasa dahi terör örgütünün ülke dışındaki faaliyetleri terörle mücadele eden ülkede çoğu kez diğer ülkelerin teröristlere destek verdiği şeklinde algılanacaktır. Terörle mücadele eden ülke diğer devletlerin de kendi çıkarlarını tehlikeye sokarak teröristler ile mücadele etmesini ister. Oysa hiçbir ülke doğrudan tehdit altında olmadan, ya da çıkarları bunu emretmeden kendisini riske atmak istemez. Bu çekingenlik de terörle mücadele edilen ülkede komplo teorilerine eğilimi arttıracaktır. Sonuçta oluşacak olan güven eksikliği ise en çok terör örgütlerinin işine yarayacaktır. Devletler arasında oluşan güven ve iletişim boşlukları terör örgütlerinin yuvalandığı yerler haline gelmektedir.?(2)
Gerek terörle etkin mücadele gerek kamuoyunun yanlış algılardan ve komplo teorilerinden korunması gerekse barış ortamının sağlanması bağlamında teröre karşı işbirliği bir zorunluluk olarak görülmektedir.
Bu çalışmada, yukarıdaki zorunluluktan hareketle Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) ile Türkiye arasında, terörle mücadele bağlamında muhtemel işbirliği alanlarının ve hareket tarzlarının ele alınması hedeflenmektedir.
Çalışmanın dayandığı sınırlar, Irak?ın kuzeyindeki bölgesel yönetim ile Türkiye?nin PKK terör örgütüne karşı ortak girişimleridir. Terör ve ?Kuzey Irak? ifadeleri anıldığında toplumsal bellekte beliren konular, Kerkük ve Türkmenler ekseninde olmaktadır. PKK terör örgütü ile bölgesel yönetim, Kerkük?ün statüsü ya da Türkmenlerin durumu gibi konular, aralarındaki etkileşim yok sayılmadan ayırt edilebilmelidir. Ayrıca Irak?ın Kuzeyi ile Türkiye arasındaki ilişkilerin çok farklı boyutlarından bahsedilebilir (örneğin işbirliğinin ötesine geçen bir iktisadi-kültürel entegrasyonun sağlanması gibi). Bu çalışma yalnızca terör boyutu ile sınırlı kalacaktır. İlk olarak Türkiye ile IKBY arasındaki ilişkilerin son iki yıllık geçmişi görünen ana hatları ile anlatılacaktır. Çalışmanın esas kısmı, ilişkilerin bugünkü konumu ve teröre karşı işbirliği alanları ve hareket tarzlarını konu alacaktır.
Türkiye ile Bölgesel Yönetimin Terör Bağlamında İlişkileri: 2009-2011
Türkiye ile bölge yönetimi arasındaki ilişkilerin 2009 yılında belirgin bir iyileşme ivmesi kazandığından söz etmek mümkündür. Aşağıda medyaya yansıyan bilgiler derlenmiştir. Bu bilgiler seçilirken tarafların birbirlerine bakışının ortaya çıkarılması bir kriter olarak seçilmiş ve medyadan bu bağlamda haberler seçilmiştir.
Bir başka ifade ile tarafların birbirini nasıl algıladıklarını gösteren haberler seçilerek, bir sonraki aşamada belirlenecek teröre karşı ortak hareket tarzlarının nasıl bir arka plan üzerine inşa edileceği anlaşılmaya çalışılmıştır.
ABD yönetiminin 2008 sonundaki seçimlerle değişmesi ve 2009 yılı başında Barack Obama?nın ABD Başkanlığı görevini devralması, Irak içindeki Şii-Arap-Kürt dengelerinin Kürtlerin aleyhine gelişmesi, Türkiye?deki demokratikleşme ve milli birlik süreçleri, Cumhurbaşkanı Gül?ün Irak ziyareti gibi gelişmeler Türkiye ile Irak? ın
Kuzeyi?ndeki bölgesel yönetim arasındaki ilişkileri olumlu yönde geliştiren dinamikler olarak ifade edilebilir. (3)
2009 yılının Ekim ayında Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu?nun ve Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan?ın Basra, Erbil ve Musul?u kapsayan gezileri, Türkiye-IKBY ilişkilerin eksenini değiştiren bir nitelik arz etmiştir.
2009 senesinin Aralık ayında İçişleri Bakanı Beşir Atalay bölgeye bir ziyaret gerçekleştirmiştir. Türkiye, Irak ve ABD arasında oluşturulan Üçlü Mekanizma'nın Bakanlar düzeyindeki komite toplantısı için Bağdat?a giden Atalay, toplantının ardından Erbil?e geçerek, Erbil İstihbarat İrtibat Ofisini ziyaret etmiş ve daha sonra IKBY yetkilileriyle görüşmelerde bulunmuştur.
İlişkilerde bir başka önemli adım olarak 11 Mart 2010 tarihinde Erbil?de bir başkonsolosluk açılmıştır. Konsolosluğun resmi açılışı ise 7 Kasım 2010?da gerçekleşmiştir.
Önem arz ettiği düşünülen bir başka adım Erbil Başkonsolosluğu?nun açılışından kısa bir süre sonra 23 Mart?ta IKBY Ticaret Bakanı Sinan Çelebi?nin Türkiye ziyaretidir.
Bu ziyaretin taşıdığı özel önem, IKBY?den resmi bir unvan ile ilk ziyaret olmasıdır. Bu ziyaretten 7 gün sonra KDP Başkan Yardımcısı Neçirvan Barzani, Iraklı siyasi gruplarla temas bağlamında Ankara?ya gelerek Başbakanlık ve Dışişleri Bakanlığı seviyesinde görüşmelerde bulunmuştur. (4)
IKBY Başkanı Mesut Barzani?nin Haziran 2010 tarihinde yaptığı Türkiye ziyareti alakaya şayandır. Bu ziyaret 6 yıllık bir aradan sonra gerçekleşmiştir.
Tabii Kaynaklar, Ticaret gibi çeşitli bakanlıklardan oluşan geniş bir heyet ile gerçekleşen gezide Mesut Barzani?nin terör ve Kürtler ile ilgili açıklamaları dikkat çekicidir. Öncelikle kan dökülmesinin üzüntü verici olduğunu ifade eden Barzani, Türkiye ile ilişkilerini geliştirmek için her türlü işbirliğine hazır olduklarını belirtmiştir. Konuşmasının devamında ?Açılım politikası?nı öven Barzani, Türk vatandaşı olan Kürtleri açılıma destek vermeye davet etmiştir.
Konuşma sonrasında sorulara cevap veren M. Barzani, şiddetin devam etmesinden yana olmadıklarını ve Türkiye?nin güvenliğini kendi güvenliklerinden ayrı görmediklerini belirterek tüm çabayı göstereceklerini ifade etmiştir.(5)
IKBY Başkanı Mesut Barzani?nin Haziran ayında gerçekleştirdiği Türkiye gezisi önemli görülmektedir. Bu gezisinde resmi temaslarının dışında ORSAM adlı düşünce kuruluşunda bir konuşma yapan Barzani, teröre ilişkin açıklamalar yapmıştır. Buna göre hükümetin açılım politikalarını destekleyen Barzani, Kürt sorunu için şiddet kullanılmasının sonuçsuz kalacağının tecrübe ile tespit edildiğini ifade etmiştir. Ayrıca soruna köklü bir çözüm için her türlü desteği sağlamaya hazır olduklarını belirten Barzani, açılım politikasının bütün taraflarca desteklenmesi arzu etmektedir. (6)
IKBY Başkanı Mesut Barzani?nin geçtiğimiz Haziran ayında yaptığı bir basın toplantısı yukarıdaki diğer açıklamaları ile süreklilik arz etmektedir. İlk olarak ?Bu iş (Türkiye?deki PKK sorununu kastederek) savaşla, kavgayla hiçbir zaman çözülemez. Umarız barış ve diyalog projesi devam eder. Biz Türkiye'deki, demokratik Kürt açılımını desteklediğimizi bir kez daha tekrarlıyoruz" şeklinde fikir belirten Barzani, konuşmasının devamında ?kendi topraklarımız üzerinden komşu ülkelere saldırı yapıldığı gerekçesiyle onların da topraklarının bombalandığı? ve ?Sorunu şiddet ve askeri yöntemlerle çözecekseniz, rica ediyoruz bizi buna katmayın? ifadelerine yer verdi. (7)
Süreç, ileriye doğru okunduğunda alakaya şayan bulunan bir başka söylem, 2010 senesi Temmuz ayının ortalarında IKBY Peşmerge Bakanlığı sözcüsü Cebbar Yawer?in PKK yöneticilerinin Irak?ın kuzeyinde olmadığı ve bölgesel yönetim topraklarının Türkiye ile PKK arasındaki sorunda hiçbir şekilde rol oynamadığı şeklindeki açıklamalarıdır. Açıklamanın devamında konunun Türkiye?nin iç sorunu olduğunu belirten Yawer, sorun karşısında taraf olmak istemediklerini ifade etmektedir. (8)
Peşmerge Bakanlığı sözcüsünün Temmuz ayında yaptığı bir diğer açıklama ise ?peşmerge güçlerinin hiçbir şekilde Türkiye?ye yardım etmeyeceği?dir. (9)
Temmuz ayında Irak?ın Kuzeyi ve teröre dair bir başka açıklama Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu?ndan gelmiştir. TBMM Genel Kurulunda, Dışişleri Bakanlığı?nın Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı'nın görüşmeleri devam ederken sorulan bir soruya Sayın Davutoğlu verdiği cevapta, terör örgütü ile ilgili olarak gerekli her şeyin, Bağdat?a ve Erbil?e en net ifadelerle söylendiğini, hiçbir tavizden bahsedilemeyeceğini ve gerekli müdahaleyi beklediklerini ifade etmiştir. (10)
KDP Başkan Yardımcısı ve IKBY eski Başbakanı olan Neçirvan Barzani?nin Ağustos ayında yaptığı bir açıklama bölge yönetiminin PKK?ya bakışını anlamak adına yararlı görülmektedir. Habere göre PKK ateşkes ilan etmiştir. N. Barzani, ateşkes ilanının olumlu bir adım olduğunu ve memnuniyet uyandırdığını ifade etmektedir.
Konuşmasının devamında yaşanan tecrübelerin savaş ve şiddet ile çözüm olmayacağını gösterdiğine işaret eden Barzani, Türkiye?deki Kürt sorununun sadece ? Siyasal ve Barışsal ? yolla çözülebileceğini ifade etmektedir. (11)
IKBY Başkanı Mesut Barzani?nin, PKK?nın ilan ettiği ateşkese (13 Ağustos 2010) dair açıklaması hemen ertesi gün (14 Ağustos 2010) yapılmıştır.
Mesut Barzani,
Ateşkesten memnuniyet duyduklarını ve ateşkesi desteklerini belirterek ateşkesin devamlı olması isteğini ve sorunun ancak diyalog ve barış yoluyla çözülebileceğini beyan etmiştir. (12)
Bölgesel yönetimin başkanı Mesut Barzani?nin aynı tarihli açıklamalarında dikkat çeken bir diğer ifade ise şiddete inanmadıkları ve demokratik açılımın Türkiye?deki sorunun çözümü için tek yol olduğudur. (13)
Neçirvan Barzani?nin KDP?ye yakınlığı ile bilinen Gulan Dergisi?ne 2010 yılının Ekim ayında verdiği mülakat bölge yönetiminin PKK?ya bakışı konusunda ipuçları sunması açısından yararlı görülmektedir. N. Barzani yaptığı açıklamada Kürtlerin arzularına silahla ulaşamayacaklarına ve Türkiye?nin Kürtleri inkâr ederek sorunu çözemeyeceğine değinmiş, kendilerinin bu iki eğilimi normalleştirmeye çalıştıklarına işaret etmiş ve şiddetin çözüm getirmediğini belirterek Türkiye?nin PKK?yı muhatap alarak sorunu çözmeye çalışmasını önermiştir. (14)
Irak Genelkurmay Başkanı Babekir Zebari?nin Irak?ın Kürt bölgesinde yayınlanan yüksek tirajlı Rudaw gazetesine verdiği demeç PKK terörü açısından faydalı bilgiler ihtiva etmektedir. Ekim 2010 tarihli demece göre Irak ordusunun PKK ile savaşacak hazırlığı ve donanımı bulunmamaktadır. Ayrıca Irak Anayasası?na göre Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı?nın izni olmadan ordunun Kürt Bölgesi?ne geçme yetkisi de yoktur. Zebari demecin devamında, Irak ordusunun terör ve istikrar sorunuyla ilgilendiğini, bu nedenle de Kürt Bölgesi?nde faaliyet gösteremeyeceklerini beyan etmiştir. Ayrıca Irak?ın Kuzeyi?nde harekât gerçekleştirebilmek için bölge yönetiminin desteğinin şart
olduğunu belirten Zebari, bölge yönetiminin barışçıl çözüm yolundan başka bir alternatif düşünmediğini de ifade etmiştir. (15)
Rudaw gazetesi Kasım ayında Türkiye?nin Erbil Başkonsolosu ile bir röportaj gerçekleştirmiştir. Bu röportajın Türkiye?nin bölgeye bakışına dair oldukça net bilgiler verdiği düşünülmektedir. Röportajda IKBY?nin Türkiye?nin hassasiyetlerini son derece iyi bildiği, benzer şekilde Türkiye?nin de bölgesel yönetimin nelere muktedir olduğunu bildiği ve ilişkilerin güvenlik ekseninde değil bir bütün oluşturacak şekilde farklı eksenlerde bir arada yürütüldüğü ifade edilmektedir. (16)
Geçtiğimiz Kasım ayında Türkiye?den bölgeye bir ziyaret gerçekleştiren Barış ve Demokrasi Partisi yetkilileri ile görüşen bölge başkanı Mesut Barzani, bu görüşmede Türkiye?deki Kürt sorununun çözümüne dair açıklamalar yapmıştır. Buna göre Türkiye?deki sorunun çözümü noktasında yakın geçmişteki tecrübelerin savaş ve şiddetin işlevsizliğini gösterdiğini ve IKBY?nin demokratik ve diyaloğu esas alan hamleleri destekleyeceği ifade edilmiştir.(17)
Bölgeden PKK terörü konusunda gelen bir başka açıklama IKBY Peşmerge Bakanlığı sözcüsü Cebbar Yawer tarafından 3 Ocak 2011?de yapılmıştır. Buna göre Türkiye ile IKBY arasında ?PKK?ya karşı savaş konusunda herhangi bir uzlaşma yapılmadığı? ve ?peşmergelerin sınır bölgesine dağıtılmasından yana olmadıkları? ifade edilmektedir. (18)
Türkiye ile IKBY arasında Teröre Karşı İşbirliği Alanları ve Hareket Tarzları
Bölgesel yönetimin PKK sorununa bakışı, söylemlerinden hareketle üç başlıkta ele alınabilir. Bunlardan ilki, sorunun Türkiye?nin iç sorunu olarak görülmesidir.
Öyle ki Irak?ın Kuzeyi?nde üst düzey terörist olmadığı yönünde, aşırı şekilde değerlendirilebilecek, açıklamalar dahi gelmiştir. İkincisi, barış ekseninde/güç
kullanılmadan sorunun çözülmesi gerektiği yönündeki açıklamalardır. Üçüncüsü ise Türkiye?deki Kürt Sorunu ile PKK terörünün aynı anlamda kullanılmasıdır.
Bu iki kavram arasında bağ bulunduğu varsayılabilir ancak bölgesel yetkililerin açıklamaları bu bağı aşarak kavramları eşite yakın tasavvur etmektedir.
Bu üç husus ve açıklamalar dikkate alınarak, bölgesel yönetimin terör örgütüne karşı askeri olmayan tedbirlerle hareket etmek eğiliminde olduğu
değerlendirilmektedir.
Yukarıda IKBY yetkililerinin PKK terör örgütü ile ilgili açıklamalarına uzunca yer verilmiştir. Bu açıklamaların olgusal birer veri olmasının yanında iç politikaya ve
popülizme yönelik söylemler olması ihtimali de her zaman akılda tutulmalıdır. Dolayısıyla bir önceki paragrafın temel zaafı da bu ihtimaldir. İç politikada popülizmi esas alan açıklamaların varlığı bir gerçektir. IKBY?nin bir taraftan liderlik iddiasıyla Kürt Ulus bilinci oluştururken diğer taraftan bir başka ülke sınırları içinde Kürtlük iddiası taşıyan bir örgüte yönelik sert açıklamalar yapmaması doğal karşılanmalıdır. Bu çerçevede birbiriyle bağlantılı iki noktaya dikkat edilmelidir. Birincisi, söylemlerin iç politik niteliği; ikincisi ise karar alma mekanizmalarının bu söylemlerle -bu söylemlerin her zaman akılda tutulması kaydıyla- nihai değerlendirme yapmaması. Bu iki problemin aşılabilmesi için taraflar arasında doğrudan iletişim kanallarının tesisi gerekli görülmektedir. Basın açıklamaları ya da medya demeçleri gibi tahrife uğrayabilecek dolaylı vasıtalar yerine doğrudan mekanizmalar ile diyalog kurulmalıdır.
Diyalog kurulması meselesi biraz daha derinleştirilebilir. Şöyle ki Irak?ın Kuzeyi?ndeki bölgesel yönetimin değişmesi gibi bir ihtimali her daim akılda tutmak gerekmektedir.
Demokrasi eğilimi Irak?ın diğer bölgelerine göre yüksek bir coğrafya olan Irak?ın Kuzeyi?nde iktidarın değişmesi olağan bir gelişme olacaktır. Bu anlamda yönetimler değişse de Türkiye?nin bölgeye bakışının temel ölçüleri olmalıdır.
Bunlardan ilki, hiçbir ülkenin kendi coğrafyası ile yetinerek gelişemeyeceği düşüncesidir. Türkiye, rafine ürün ve hizmetler aracılığıyla, sınaî üretim kapasitesi ile ve ihracat gücüyle bölgeyi iktisadi çekim alanı kılarak kendi coğrafyasını aşabilir. (19)
İkincisi, Tarihin normalleşmesi/normalleştirilmesi perspektifi ile meselelere yaklaşılmalıdır. (20) Irak?ın Kuzeyi için düşünüldüğünde tarihi süreçte Mezopotamya havzasının bütünlüğü göze çarpar. (21)
İktisadi, kültürel ve siyasi anlamda parçalanmamış yapısı bölgenin refahı ve huzuru adına daha makul görünmektedir.
Üçüncü ölçü, Ortadoğu?daki karmaşa ile alakalıdır. Ortadoğu?daki düzensizlik devam ettikçe terör örgütleri de hayatiyetlerini devam ettireceklerdir. Terör örgütlerinin bölgedeki işlevi ise en amiyane tabirle Ülkeleri ?Terbiye etme? olarak ifade edilebilir. Yukarıda coğrafyayı aşmak ve tarihin normalleşmesi zikredilmiştir.
2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder